Hukuku Ýslamiye
Pages: 1
Hacr ile izne ve ikrahe dair By: ecenur Date: 08 Mart 2010, 01:22:23
YÝRMÝ DÖRDÜNCÜ KÝTAB

HACR ÝLE ÝZNE VE ÝKRAHE DAÝR OLUB BÝR MUKADDÝME ÝLE ÝKÝ BÖLÜME AYRILMISDIR.

MUKADDÝME


Hacre, Ýzne, Ýkrahe Aid Istýlahlar :



1 - (Hacr) : Lûgatde mutlaka men´ manasýnadýr. Tazyik, haram mâ nasýna da gelir. Akle de hacr denilmiþdir, çünkü sahibini çirkin ve akýbeti muzir þeylerden men´eder. istilanda «Bir muayyen þahsý tasarruf-ý kavlî-sinden men´etmekdir» ki o þahsa bu hacrden sonra «Mehcur» denir.

Tasarruf-ý kavli´den men, o tasarrufu hükümsüz, gayrý sabit ve gay­ri nafiz addetmek demekdir.

Hacr, fiilde carî deðildir. Çünkü bir fiilin vukuundan sonra reddi mümkün olmaz ki ondan hacr tasavvur olunsun. Hicr de bu mânayadýr.

2 - (Hacr-i kaviy) : Bir þahsý asl-i tasarrufdan men´ demekdir ki, o tasarruf asla nafiz olmaz. Mecnun-i mutbiki, gayri mümeyyiz çocuðu beyi, icar, nikâh, talâk, ikrar hibe gibi tasarrufatý kaliyyeden men´ gibi. Bunlarýn bu tasarruflarý asla sabit olmaz.

3 - (Hacr-i mütevessit) : Bir þahsýn tasarrufi kavlisini vasfý, yani: Nefazý itibariyle men´etmektedir. Ma´tuhun, mümeyyiz çocuðun nef ile zarar beyninde dair olan tasarrufi kavilleri gibi ki bunlar, velilerinin izin­leri munzem olma-dýkca nafiz olmaz.

4 - (Hacr-i zaif) : Bir þahsýn tasarruf-ý kavlîsinin vasfýnýn vasfým, yani: Nefazýnýn fil´hâl tahakkukum men´etmekdir. Mehcur olan medyu­nun baþkasýna borç ikrarýnýn hal-i hacrinde nefazýný men´ gibi ki, bu ik­rarý bilâhare hacri fek edilince zimmetine taallûk etmiþ olarak mutebe: olur.

5 - (Fekk-i hacr) : Hacri izâle etmek, mehcure mezuniyyet vermek, mehcurun tasarrufatýna müsaade etmekdir.

6 - (îzn) : Lûgatde mutlaka itlâk = Salývermek manasýnadýr. îba-haye, müsaadeye, ilâma, fekk-i hacre de izin denilir, istilanda bir þahs hakkýndaki hacri fekketmek, meni´ hakkým ýskat eylemek, tasarrufatda bulunmasýna müsaade vermek demekdir. Kendisine böyle izin verilen þah­sa da «Mezun» denilir ki «Mezunünleh» demekdir.

Bu izn, Ýmam Züfer ile Ýmam Þafiî´ye göre tevkildir, inâbedir.

7 - (Saðir) : Sabiy, yani: Henüz bulûð çaðýna ermemiþ çocuk demek-dir. Mümeyyiz ve gayri mümeyyiz kýsýmlarýna ayrýlýr: Þöyle ki: «Saðir-i mümeyyiz» alýþ veriþi anlayan, yani: Satmanýn mülkü izâle etdiðini, satýn almanýn da mülkü calib olduðunu bilen ve onda beþ aldanmak gibi gabm fahiþ olduðu zahir ve herkesçe malûm olan bir gabni, gabni yesîrden ayý­rabilen çocukdur. «Saðir-i gayri mümeyyiz» ise satýþýný sâlib, satýn alma­nýn calib olduðunu bilmeyen, gabni fahiþi gabni yesirden temyiz ve tef­rika kadir bulunmayan çocuk demekdir.

8 - : (Ma´tuh) : Þuuru muhtel olan kimsedir ki; fehmý az, lâkýrdýsý karýþýk, tedbiri bozuk olur. Böyle bir hâle «Eteh ™ Bunaklýk» denir ki, aklýn noksanlýðýndan ibaretdir. Þu kadar var ki matuh, onun bunun has-kmda mecnun gibi darb ve þetimde bulunmaz.

9 - (Mecnun! ; Deii demekdir. iki kýsma ayrýlýr. Biri (Mecnun-i müt-bik) dir ki, deliliði en az bir ay içinde ve diðer bir kavle göre bir sene içinde bütün vakitlerini kaplamýþ bulunur, cinneti bilâ fasýla devam eder. Diðeri «Mecnun-i gayri mütbik» dir ki, bir ay veya bir sene içinde bazen deli olub bazen de ifakat bulan kimsedir, deliliði bilâ fasýla temadi etmez.

10 - (Mutbik) ; Ýtbâk kelimesinden mehurdur. Bir þeyi tamamen örtüb kaplayan, bir þeyden asla ayrýlmayan þey demekdir. Bu cihetle sa-hibind-en ayrýlmayan bir cinnete «Cünun-i mutbik», vakit vakit ayrýlaj cinnete de «Cünun-i gayri mutbik» deniîmiþdir. Hümayý mutbika, hüma-yý gayri mutbika tâbirleri de bu kabildendir.

Cünun-i mutbikm müddeti, îmam Ebû Yûsuf den bir rivayete göre se­nenin ekserisine þâmil olan, tedavül eden cünundur. Diðer bir rivayete gö­re bn* gün bir geceden ekser olan einnetdir. Çünkü bu kadar uzayan bir cinnet ile kaza-i salât sâkit olur. Diðer bir rivayete göre de tam bir aydýr. îffiami Azam´ýn bir. kavli de böyledir. îmam Muhammedi en bir rivayete göre bir aydan sý devam eden bir cinnet, uzun bir cünun sayýlmaz. Nite­kim bir kimse borcunu acilen veya ankarib ödeyeceðine yemin etse bir aydan evvel ödeyince yemininde ban, bir aydan sonra ödeyince hânis olur. Ve bir syý kaplayan bir cünun ile o aya rastlayan ramazaný þerif orucu sâ­kit olur. Bundan noksaný ise böyle deðildir. Maamafih îmam Muhammed´ den dið?r bir kavle göre bu müddet tam bir senedir. Ýmamý Âzam´ýn bif kavli de böyledir. Çünkü bu kadar uzayan bircinnet ile zekât ve saire gibi bütün ibadetler sâkit olur. Bir de böyle füsûli erbaayý cami bir müddet için-de ifakat bulmayýnca bunun asýl akuda bir âfet olduðu bilinmiþ, mec­nunun cinneti tekarrür etmiþ olur. Binaenaleyh tasarrufatda muhtar olan da îmam Muhammed´in bu kavlidir. (Mebsût, Mecmaül´enhür.)

11 - (Sefih) : Malýný beyhude, faidesiz yere sarf ve masraflarýnda israf ve tebzir ile mamelekini itlaf ve izaa eden kimssdir. Bu hale sefeh, sefahet denir. Sefihin cem´i süfehadýr. Havasýna uyub þer´i þerifin ahkâ­mý mucebince amel etmeyen kimse de süfehadan sayýlýr.

Ebleh ve sâde dil olmak yüzünden kazanç yolunu bilemeyib alýþ veriþ­lerinde aldanan kimse de sefih demekdir.

Mâlini þer uðrunda ibzal eden bir þahs, hacr edileceði gibi bütün em­valini hayra sarf edib da fakir, sýfrüTyed kalacak kimse de hacr edilebilir.

12 - fîsrafl : Bir þeyi lâyýk olan mahalde münasib olan mikdardan ziyade sarf etmekdir. Sahibine «Müsrif-» denir.

13 - (Tebîir) : Bir þeyi lâik olmayan mahalde sarf etmekdir. Sahibi­ne «Mübezzir» denir.

Ý4 - (Dâin) : Alacaklý, bir vâde ile alacak sahibi, bir kimsenin zim­metinde alacaðý olan þahs demekdir. Buna «Garim» de denir. Cem´i «Gu-rema» dýr.

«Medyun» da borçlu, ödünç almýþ kimsedir ki, buna «Medin» de denir. Borç vermeye «Ýdâne» borç edinmeðe de «Ýstidâne». denilir. «Müdayene» de karþýlýklý borç edinmek, birbirine borç pars vermek yerinde müsta­meldir.

«Deyn» için üçüncü kitaba müracaat!.

15- (Maras-i mevt) : Hastayý zaif düþürüb kendisinde ölüm korkusu bulunan maraz demekdir ki araya sýhhat girmeden mevte müncer olur.

16 - (Miimatale) : Borcu, borcun vâdesini bugün yarýn diye uzatýb tehire býrakmakdýr. Böyle hareket eden bir borçluya «Medyûni mümatü> denir. Borcunu edaya muktedir olduðu halde tehir edib duran kimse de­mekdir.

Metal de bir þeyi, meselâ borcu uzatýb durmakdýr ki, bir zarurete meb-ni-olmayýnca zuîm sayýlýr.

17 - (tfîâs) : Bir kimsenin malý tükenib muhtaç olmasý, emvalinin fülûse, yani pula, mangýra tehavvül ederek sýfrül´yed kalmasý demekdir. Böyle bir þahsa «Müflis» denir. Bir þahsýn iflâsýna hâkim tarafýndan hükm verilmesine de «teflis» denir. «Fels» pul, mangýr, kýymetsiz paradýr. Cem´i «Fuhýs»dýr.

18 - (îlüþd) : Dîn ve dünya seîâhýdýr, dine ve dünyaya zarar verib vermeyecek þeyleri bilmekdir. Hakka, Kur´ana da «Rüþd» denir. «Reþe-d» de hayýr, rahmet, hidayet demekdir. «Reþad» da kuvvetli akýl sahibi ol-makdýr. Mâlini muhafaza hususunda tekayyüd ederek sefahatden, israf-dan kaçman kimseye «Reþîd» denir. Umurunc güzelce idareye muktedir suretde balið olan kimse de «Reþîd» namým alýr.

19 - :(îkrah) : LÛgatde bir kimseyi istemediði bir sözü söylemeðe veya bir iþi yapmaða zorlamakdýr. istilanda bir kimseyi tehdid ile, îhafe ile rizasý olmaksýzýn bir sözü söylemeðe veya bir iþi iþlemeðe haksýz ye­re sevk etmekdir. Kendisine böyle cebr edilen kimseye «Mükreh» cebr edilen þeye «Mükrehünaleyh», mükrehin korkmasýný mucib, rizasýný sâlib olan þeye de «Mükrehünbih» denir. Ýkrahda bulunan þahsa da «Mükrih», «Mücbir» denir.

20 - (Ýkrah-i müîcî) : Nefsi itlaf, uzvu katý´ veya bunlardan birine müeddi olacak þi-ddetii darb ile yapýlan ikrahdýr ki, mükrehin rizasýný izâ­le, ihtiyarýný ifsSd eder. Maamafih asýl ihtiyarý yine sabit bulunur.

21 - (Ýkrah-i gayri mülcî) : Nefsi itlaf, uzvu kafa müeddi olmayýb yalnýz gam ve elemi mucib olacak derecedeki darb ve habs gibi þeyler ile yapýlan ikrahdýr ki, mükrehin rizasýný izâle ederse de ihtiyarýný ifsada mü­eddi olmaz.

22 - (Cebr = Ýcbar) : Ýkrah demektir. Cebr edene «Mücbir» denir. Tahtý velâyetindeki kimseler hakkýnda istesinler, istemesinler tasarrufu nafiz olan veliye «Veliyyi mücbir» denir.

Kahir, galib, mütekebbir kimseye «Cebbar» denilir. «Cübar» ûz he­der olmak, tazmini lâzým gelmeksizin telef olmak manasýnadýr. < Cebr» lâf­zý ýslah, telâfi mânasýna da gelir. Nitekim «Cebr-i mafat» denir.

Cebrin mukabili, ihtiyardýr, kerahatin mukabili de rýzadýr.

23 - (llca) : Sevk etmek, bir jeyi yapmaya icbar etmek. Bir takým hâdiselerin vukuuna saik olan þeylere «îlcaâtý zemâne» denir. [21]

(BÝRÝNCÝ BÖLÜM)

HACRE VE ÝZNE MÜTEALLÝK MESELELERÝ MUHTEVÝDÝR



ÝÇÝNDEKÝLER : Hacrin sebebleri ve mehcurlann kýsýmlarý Çocuk­lara, mecnunlara ve matuhlara aid, izne müteallik meseleler. Hacredilen medyunlara ve müflislere aid meseleler. Medyunlarýn haps edilib edile­memesi. Maraz-i mevtin mahiyyeti ve þeraiti. Maraz-i mevt halindeki ta­sarruflarýn hükmleri. Hacrin hikmet-i teþrîivye .. [22]


Hacrin Esbabý Ve Mehcürlarýn Aksamý :




24 - : Hacrin sebebleri sebavet, cinnet, eteh, nk, deyn, belâhet, sefeh, zarar-i âmmeden ibaret olmak üzere yedidir.

Mehcurlar da iki kýsýmdýr. Bir kýsmý, zaten mehcur olanlardýr ki; bun­lar çocuklar, mecnunlar, matuhlar, rakiklerdir. Maraz-i mevt halinde bu­lunan kimse de bu kýsma dahildir ki, bunun mehcuriyyeti maraz-i mevt ile raukayyeddir.

Diðer kýsmý da hâkimin hükmiyle irfeheur olanlardýr ki, bunlara med­yunlar, eblehler, sefihler, cahil tabibler, müflis mükârîler ve mâcin: yani nâsa bâtýl hileler talim etmek suretiyle fetva veren kimselerdir.

Maamafih bu mesele, imameyne göredir, imamý Azam´a göre borç, sefeh, eblehlik, esbabý hacrren deðildir. Bunlarýn hür, balið olan sahible-ri tasarrufatý hukukýyyeden hacr edilemez. Bu hacr onlarýn hürriyetine, mükellefiyyetine münafi, þerefi insaniyyete muhaltfdir.

25 - : Çocuklar, mümeyyiz olsunlar olmasýnlar zaten mehcurdurlar. Mecnunlar da cinnetleri gerek cünuni mutbik ve gerek cünuni gayri mut-bik olsun hali cinnetlerinde zaten mehcurdurlar. Matuhlar ile rakikler de zaten mehcurdurlar. Binaenaleyh bunlarýn hacri hâkimin hükmüne müte­vakkýf deðildir. Bunlann âtiyen beyan olunacaðý veçhile bir kýsým tasar-rufati ya bâtýl veya velilerinin iznine mütevakkýf olarak gayri nafiz bulu­nur. (Hindiyye, Surretül´fetavâ).

26 - : Hâkim tarafýndan hacr edilmesine lüzum görülen medyunun veya sefihin hacrine hükm esnasýnda kendisinin hazýr bulunmasý þart de-ðilrir, gýyabýnda da hacri sahihdir. Þu kadar var ki, hacrini haber alýnca­ya kadar vâki olan tasarrufatý kavliyyesi, meselâ bey´i ve þirasý, baþkasýna borç ikrarý muteber olur. (Hindiyye).

27 - : Cahil olan tabib, mâcin olan müiti ve müflis olan mültaip gi­bi âmmeye zararý dokunan kimseler, zarar-i âmmeyi def için tababetden iftadan, muamelâtý nakilivyeden hacr ve men* olunurlar. Fakat bunlarýn bu hacri bir emr-i idarîdir ve mahdud bir sahaya münhasirrir. Yoksa bun­larýn tasarrufatý kavliyyehri muteberdir, bunlar bu tasarrufatdan men´ olunmazlar. (Mecmaüî´enhür).

28 - : Cahil olan tabibden maksad, nâsý bilerek bilmeyerek mühlik ilâçlar ile tedaviye kalkýþan, yüz gösteren tehlikenin zararýný izâleye ka­dir olmayan mütetabbib kimselerdir.

Müfti-i mâcinden maksad da nâsa müctehidin-i kiramýn kail olmadý­ðý bir takým bâtýl hifeleri öðreten, bilmediði hâlde fetva vermeðe cür´et eden nýübalâtsýz kimserir.

Mükâriyi müflisden maksad da kendisinin muntazam vesaiti nakliy-yesi ve parasý olmadýðý halde yolcularýn naklini deruhde eden ve nakil zamaný gelince saklanarak yolcularý aldatan kimsedir.

29 - : Öteden beri veya bilâhare fâsik olan kimse, malini israf ve, tebzir etmedikçe mücerred fýþkýndan dolayý hacr edilemez. Bu hususda frsk-ý aslî ile fýsk-i târî müsavidir, yani: Bulûðundan evvel ve sonra fâsýk olan ile bulûðundan evvel âdil olub bulûðundan sonra fâsýk olmaya baþ­layan kimse arasýnda bu bakýmdan bir fark yokdur. (Tatarhaniyye).

30 - : Bir kimsenin meþru suretdeki mesaisi, baþkalarýnýn kazancý­na mâni alsa da hakkýnca esbab-i hacrden olamaz.

Binaenaleyh bir çarþýda san´at veya ticaret icra eden kimse, o san´at veya ticaret erbabýnýn kâr ve kesblerine halel gelmesi iddialarýna binaen icra etdîji san´afcdan veya tiearetden hacr ve men1 edilemez. Çünkü bir za-rar-ý hassý def için diðer bir zarar-ý has ihtiyar edilemez. (Mecelle, Ten-kih-i Hâraidî).

31 - : Sefih olan kimseler, imameyne göre hâkim tarafýndan hacr olunabileceði gibi medyun olanlar da yine imameyne göre alacaklýlarýn talebiyle hâkim tarafýndan hacr olunabilir. Müftabih olan da budur. F.ý kat bunlar zaten mehcur olmadýklarý cihetle kablelhacr tasarruflarý sahih olur.

32 - : Sefih veya medyun hâkim tarafýndan hacr edilince bu hac-rin sebebi hâkim tarafýndan nâsa beyan ile ihtiyaten iþhad ve münasib va­sýtalarla ´keyfiyyet Ýlân olunur. Tâ ki nâs bunlar ile ona göre muamelede bulunsun ve hacri inkâr takdirinde îsbât kabil olsun. îmam Muhammedi göre sefehden dolayý hacr, hâkimin hükmüne tevakkuf etmez. (Hindiyye. Zahire).

33 - : Hacrden sonra sefihin mehcurriyyeti, hem vakt-i hacrindeki, hem de sonradan eline geçecek emvaline tesir eder. Bu hacrden sonra tasarrufatý kavliyyesi nafiz olmayacaðý gibi bir kimseye borçlu olduðunu ikrar etmesi de sahih olmaz.

Borcundan dolayý hacr edilen kimsenin mehcuriyyeti ise yalnýz vakt-i hacrinde mevcui olan mallarýna tesir eder, hacrden sonra eline geçecek mallarýna tesir etmez. Binaenaleyh hali hacrinde baþkasýna bir borç ikrar etse bununla fekk-i hacrden sonra muahaze olunur. (Hindiyye).

34 - : Tasarrufatý kâvliyye, üç nevidir. Birincisi: Nef-i mahz olan tasarrufatdýr. Hibeyi, sadakayý kabul gibi. Mümeyyiz olan bir çocuðun ve­ya bir matuhun veya bir sefihin bu gibi tasarrufatý muteberdir, baþkasý­nýn iznine mütevakkýf bulunmaz.

Ýkincisi: Zarar-ý mahz olan tasarruf atdýr. Baþkasýna bir þey hibe ve­ya tesadduk etmek gibi. Saðir ile matuftun bu kabil tasarrufatý velileri­nin izni munzem olsa da bâtýldýr.

Üçüncüsü: Nefi´ ile zarar beyninde dair olan tasarrufatdýr. Beyi ve þira, borç ikrarý gibi. Saðir-i gayri mümeyyizin bu kabil tasarrufatý da bâ­týldýr. Sagir-i mümeyyiz ile matuhun bu kabil -tasarrufatý ise velilerinin iznine mütevakkýf bulunur, bilâ izin muteber olmaz. Fakat mümeyyiz bir çocuðun veya bir matuhun baþkasý namýna bilvekâle beyi ve þirasý mute­ber olur. (Reddimuhtar.)

35 - : Saðir, matuh,´mecnun gibi mehcurlarýn beyi ve þira gibi fes­he muhtemil, hezl ile bâtýl olacak tasarrufatý kavliyyeleri muteber olmaz ise de kendi fiillerinden neþ´et eden zarar ve ziyaný mehcuriyyetin zevali­ne intizar olunmaksýzýn hemen kendi mallarýndan zâmin olurlar. Çünkü on­lar, fiillerinden dolayý bilicmâ mehcur deðildirler.

Meselâ: Bir mecnun veya gayri mümeyyiz bir çocuk birinin malým it­laf etse misliyyatdan ise mislini, kýyemiyyatdan ise vakt-i itlâfýndaki kýy­meti onun malýndan tazmin edilir. Mallan yok ise hali yüsrlerine Ýntizar olunur. Yoksa velilerinin kendi mallarýndan tazmin etmeleri icab etmez.

Bir de mehcur olan sefihlerin, medyunlarýn nikâha, talâka, vücubi ze­kâta, vücubi hacca, ve ukûbâta aid ikrarlarý muteber olduðu gibi bunlarýn hacca, fukaraya ve sair hayr cihetlerine aid vasiyyetleri de mallarýnýn sü­lüsünden caiz olur. Bu tasarruflardan bilicmâ hacr edilemezler. Ancak ehl-i hayr ve salâha lâyýk olmayan bir veçhile yapacaklarý vasiyyetleri ten-fiz edilmez. Bunlarýn vakýflarý da bâtýldýr, (înâye, Dürrümuhtar.)

36 - : Mehcur oîan çocuklarýn veya mecnunlarýn bir malý istihlâk etmesine sahibi tarafýndan sebebiyyet verilirse bunlara îmamý Azam üe îmam Muhammed´e göre zaman teveccüh etmez.

Meselâ: Bir kimse bir mecnuna veya bir sabiyyi gayri mümeyyize bir malýný satib veya icar edib veya rehin verib teslim etse veya ikraz, iydâ veya iare edib teslim etse veya fâsid bir hibe ile veya sermaye-i þir­ket olarak teslim etse de o da bu malý itlâf eylese üzerine zaman lâzým gel­mez. Çünkü o malýn sahibi bu teslim ile kendisi taksirde bulunmuþdur. Fakat îmaný Ebû Yûsuf e göre zaman lâzým gelir. (Tahtavî, Reddimuhtar)

(Malikî´lere göre de hacrin sebebleri þu yedi þeyden ibaretdir. Seba-vet, cinnet sefahet, nk, borcdan dolayý iflâs, kendisinde ölüm tehlikesi bulunan maraz, zevcelik. Bunlarý sýrasiyle izah edeceðiz.

(1) : Sebavet. Çocuklar balið oluncaya kadar mehcurdurlar. ErkeK çocuk´ reþid olarak balið olunca serbest kalýr, dilediði yere gidebilir. Me­ðer ki fesada veya helake maruz kalacaðýndan korkulsun, o zaman velisi veya vasisi veya sair nâs, kendisini men´edebilirler.

Kýz çocuklarýnýn nefsleri hakkýndaki mehcuriyyet ise kocaya vanb zi­faf oluncaya ve bâdezzifaf onun hüsn-i tasarrufa malik olduðuna dair en az iki âdil kimsenin þahadetine kadar devam eder. Mallarýný hýfza mukte­dir olub þehevat-i nefsâniyyeleri uðrunda sarf etmeyecekleri bu veçhile anlaþýlýnca mallan hakkýndaki hacr rfe bertaraf olur. Þu kadar var ki, bu oðlan ve kýz çocuklarýn vasiyleri var ise onlarýn bu mehcuriyyetlerini þu-hud huzurunda fek etmeleri de lâzým gelir. Yani: Vasi, þahidlere hitaben der ki: «Þahid olunuz ki, vesayetim altýnda bulunan fülânýn veya fülâns-hin rüþdüne ve malýnýn hýfz edeceðine kanaat etdiðim için onun hacrim fekketdim, tasarrufunu kendisine birakdým... Kendisine temlik etdim.

(2) : Cinnet. Mecnunlar, mehcurdurlar. Bunlarýn mehcuriyyeti hali ifakatlerine kadar devam eder. Çocukluðundan beri mecnun olan bir þahs, mehcur olmakla velisi bnbasýdir veya babasýnýn vasisidir. Bulûðundan son­ra tecennün eden bir þp´as da mehcur olacaðýndan velisi hâkimdir, hâkim bulunmazsa cemaati müslimindir.

(3) : Sefahat : Sefih oiýnlar mehcurdurlar. Çocuklarýndan beri sefih olanlarýn velileri reþid olan babalarýdýr, sonra babalarýnýn vasileridir ve bu vasilerin vasileridir. Cedlerinin, amcalarýnýn, kardeþlerinin, validele-. rinin velayetleri yokdur. Meðer ki babalan tarafýn-dan vasi tâyin edilmiþ olsunlar, Vasilerden sonra da veli hâkimdir.

Bir kimsenin rüþdine veya sefehine, vasiyyetinin sýhhat veya fesadý­na^ vasiyyetlerin takdim ve tehirine, gaibin evlâd ve lyâlinin nafakalarý için malýnýn satýlýb satýlmamasýna, nesebin luhukuna ve adem-i luhukuna, vefanýn sübût ve adem-i sübûtuna, hüdad ve kýsasýn icra edilib edilmeme­sine ve yetimlerin maîlanna hükm edecek olan, ancak hâkimler ile onla­rýn nâibleridir.

(4) : Rýk. Rakikler, tam köle veya cariye olsunlar veya müdebber ve­ya bir vakt için azadlý bulunsunlar nefsleri ve az olsun çok olsun malla­rý hususunda maliklerine karþý þer´an mehcurdurlar.

Mübaâz Vakit vakit rakik olanlar da kendi günlerinde hür gibidir­ler, efendilerinin günlerinde de mehcurdurlar. Meðer ki efendileri bugün­lerde de tasarruflarýna izin versinler.

Sarahaten veya zýmnen ticaretde bulunmalarýna izin verilen rakikler, mehcur sayýlmazlar. Hattâ bir nevi ticarete mezun bir rakik, alelýtlak tica­retlere mezun olmuþ olur.

Bir kölenin kitabete rabtý, ticaretde bulunmasýna hükmen izindir.

Bir köle, kendi maliyle deðil, mevlâsýnm maliyle ticaretde bulunub kazancý mevlâsýna aid olmak üzere mezun bulunsa bu bir vekâlet sayýlýr. Bu halde köle, bu mezun olduðu hususun maadasýnda yine mehcurdur.

Ticarete mezun olan rakiki gârimlerinin talebi üzerine ancak hâkim hacr edebilir. O bu hususda hür gibidir, onu maliki veya gârimleri hacr edemez. Zimmetinde sabit olan borçlar, elinde bulunan mallarýndan alý­nýr, ticarete mezuniyyetinden sonra husule gelen gailesinden alýnamaz ve rakabesinden satýlýb alýnamaz. Çünkü gârimlerin alacaklarý onun zimmö-tine taallûk etmiþdir, rakabesine deðil.

Fakat ticarete mezun olan rakikin kimseye borcu bulunmazsa, onu tek­rar hacr etmek hakký malikine aiddir, maliki onun mallarýný elinden als rak kendisini hacr edebilir, hâkimin hacrine hacet görülmez.

(5) : îflâs. Borcu malýndan ziyade olan bir kimsenin iflâsýna hükm edi­lerek tasarrufatdan men´i cihetine gidilebilir. Þöyle ki: Bir medyun borcu­nu tediyeden âciz kalýnca hâkim tarafýndan mevcud mallan elinden alý­narak garîmlerine tahsis edilebilir. Buna «Teflis» denir. Medyun bu hükm zamanýnda hazýr bulunmuþ olsun olmasýn, bu hükm üzerine teberruatden, tasarrufatý fiiliyyeden men´ edilmiþ olur, müeccel olan borçlan da zaman­lan hulul etmiþ gibi mevcud malýndan ödenir. Maamafih terlisin þartlan þunlardýr :

(A) : Garîmler, iflâsa hükm edilmesini istemelidirler. Garîmlerden ba­zýlarýnýn istemesi de kâfidir, velev ki diðerleri istemesinler.

Medyun kendi iflâsýna hükm edilmesini hâkimden taleb edemez.

(B) : Borcun zamaný hulul etmiþ olmalýdýr. Daha zamaný hulul etme­miþ olan bir borcdan dolayý, iflâsa hükm edilemez.

(C) : Medyunun borcu malýndan ziyade olmalýdýr. Malý borcuna müsa­vi olursa iflâsýna hükm edilemez. Meselâ: Bin lira muaccel, bin lira da müeccel borcu olduðu halde malý bin beþ yüz lira bulunsa iflâsýna hükm edilebilir. Çünkü muaccel borcundan sonra kalan malý müeccel olan bor­cuna kifayet etmez.

îbni Muhriz´e göre muaccel borcu verildikden sonra elinde kalan meb­lâð ile muamelâtý maliyyede bulunarak müeccel borcunu verebileceði umu-lursa iflâsýna hükm edilmez,

iflâsýna hükm edilen medyunun malý elinden alýndýðý ve malýndan bir þey saklamadýðýna yemin etdiði takdirde mahcuriyyeti zail olur. Velevfci fekk-i hacrine hükm edilmesin.

(6) : Korkunç, kendisinde Ölüm tehlikesi bulunan maraz veya bu me­sabede bulunan bir vaziyyet. Þöyle ki: Ehli týbbýn çokça ölüme sebebiyyet vereceðine kani olduðu bir hastalýk, hacre sebeb olur. Kati edilmek için mahbus olan veya saffý harbde hazýr bulunan bir kimse de bu hükmdedir.

Hacr edilecek marizler ve emsali, tedavilerine, meûnetlerine aid sar-fiyyatdan ve muaveze-i maliyyeden men´ olunamazlar. Mallarýnýn sülüsün­den zâid olan teberruatdan men´ olunurlar. Vakf, nikâh, hulû teberruat kabilind endir. Vasiyyet teberru kabilinden deðildir, ondan rücuu sahih-dir, vefatýna kadar tevkif edilir. Vefat ederse malýnýn sülüsünden tenfiz edilir.

Teberruatda bulunan böyle bir mariz, ölmez de sýhhat bulursa bu te-berruatý emvalinin tamamýndan nafiz olmuþ olur.

Marizin muhabatý da o marazýndan öldüðü takdirde vârisinin gayrisi­ne olunca emvalinin sülüsünden muteber olur, vârisine muhabatý ise bâ­týldýr. Fakat vefat etmezse yabancýya da vârisine de olan muhabatý emva­linin tamamýndan olarak nafiz olur.

(1): Zevciyyet, bir kadýn kocasýna karþý kýsmen mehcurdur. Þöyle ki: Bir hürre-i reþide, balið ve reþid olan zevcine veya sefih olan zevcinin ve­lisine karþý malýnýn sülüsünden ziyadesini teberru hususunda þer´an meh­curdur. Velevkî kocasý köle olsun. Çünkü kadýnýn malýndan madud, ko­casýna karþý tecemmülde bulunmasýdýr. Kocasýnýn bu tecemmülde hakký vardýr.

Hattâ bir kadýn, kefalet tarikiyle olsa da malýnýn sülüsünden ziyade­sini kocasýnýn gayrisine teberru edemez. Kocasý bu teberruu imaa edebi­leceði gibi bunun tamamýný veya bir kýsmýný red de edebilir.

Bir kadýn sülüsi malýndan ziyadesinin kocasýnýn izni olmaksýzýn baþ­kasýna ikraz edib edemiyeceði hakkýnda ise iki kavi vardýr. Ezhar olan, bu­nun da muteber olmamasýdýr.

Maamafih bir kadýnýn sülüsi malýndan zâid olan teberruatýt kocasýnýn tamamen veya kýsmen reddine kadar caiz ve carî bulunur. Hattâ kocasý bunu bilmeden kadýn vefat etse veya dul kalsa bu teberruatý nafiz olmuþ olur.

Bir kadýn, malýnýn sülüsünü teberru etdikden sonra kocasýnýn izni ol­madýkça bir daha teberruatda bulunamaz. Meðer ki aradan bir sene gibi ve diðer bir kavle göre altý ay gibi uzunca bir müddet geçsin. O halde ma-lýmn mütebaki iki sülüsünden bir sülüs mikdarý teberruda bulunabilir. Müddetin uzamasýna binaen bu mütebaki mikdar, müstakil, kendisinden te­berru yapýlmamýþ bir mal gibi sayýlýr. (Muhtasar-i Ebizziya, Þerh-i Kebîr, Düsûkî.)

(Þafiî´lere göre de hacr, bir sebeb-i hassa mebni bir tasamýf-i hasdan men´ demek olub, sabavet, cinnet, sefahet, iflâs, maraz, irtidad gibi husu­sî sebeblerden neþ´et eder ve bu hacrdeki menfaat ve maslahat, ya mehcura veya baþkalarýna aid bulunur. Meselâ: Çocuklar, mecnunlar; mübez-zirler gibi kendi menfaatleri için, müflisler garîmlerin menfaatleri için, marizler vârislerinin menfaatleri için, mürtedler de müslümanlarýn men­faatler, haklan için hacr olunurlar. Þöyle ki:

(1) : Sabavet. Çocuklar mehcurdurlar. Bir çocuk gayri reþid olarak ba­lið olsa mehcuriyyeti devam eder. Reþid olarak balið olunca da hacri ken­diliðinden münfek olur, malý kendisine verilir. Bir kavle göre hâkimin ve­ya babasý gibi velisinin hacri fekketmesi þartdýr.

Bir çocuk reþid oldukdan sonra malýný tebzire baþlasa hâkim tarafýn­dan hacredilir. Bir kavle göre de baþkasýnýn iadesine muhtaç olmaksýzýn bu tebziri sebebiyle hacri avdet eder.

Rüþdü, salâhý zahir oldukdan sonra fâsýk olsa esah olan kavle göre hacredilmez. Çünkü selef, fýskdan-dolahý kimseyi hacr etmemiþlerdir. Bir çocuðun rüþdü, içtimaî durumlarýna göre velisi tarafýndan tecrü­be edilir.

Meselâ: Tacir çocuðu alýþ veriþ ile, bunlardaki tutunýiyle, ekinci ço­cuðu ziraatle, ziraat amelesini ücretle istihdam etmesiyle, san´atkâr ço­cuðu da san´at ve hýrfete aid hususlar üe tecrübe edilir. Kýz çocuklarý da yemek piþirmeleriyle, çorab ve saire dokumalariyle, libaslarýný ve kumaþ­larýný güzelce muhafaza edebilmeleriyle tecrübe olunurlar. Esah olan kav­le göre bu tecrübe zamaný bulûðdan evvelcedir, Bir kavle göre de bulûð­dan sonradýr.

(2) : Cinnet. Mecnunlar mehcurdurlar. Çocukluðundan beri mecnun olanýn velisi, hal-i sýgarindeki velisidir. Bâdelbülûð mecnun olanýn velisi de yine çocukluðundaki velisidir. Bir kavle göre de hâkimdir.

Cünûn ile velayetler ve iübar-ý akvâl münselib olur. Mecnunun kim­se üzerinde velayeti olamaz, sözlerine itibar olunmaz.

Mecnunun rüþdi ifakat bulmasiyle mürtefi olur. Rüþd ise dîn v.e mal­ca salâh-ý hâldir.

(3) : Sefahet. Sefih olanlar hacredilirler. Bulûðdan sonra âriz olan se-fehden dolayý hacretmek selâhiyyeti hâkime aiddir. Bir kavle göre de ço­cukluðunda velisi kim ise onun tarafýndan hacredilir.

Sefehinden dolayý mehcur olanýn muztar bulunduðu taamýndan baþ­ka alýþ veriþi, ivaz mukabilinde de olsa itaký, hibesi sahih olmaz.

Binaenaleyh bir malý iþtira veya istikraz suretiyle kabz edib de itlaf etse veya elinde telef olsa kendisine ne hâilen ve ne de fekki hacrinden sonra zaman lâzým gelmez. Kendisiyle muamelede bulunan þahs, bunun bu mehcuriyyetini gerek bilmiþ olsun ve gerek olmasýn. Çünkü kemlisi tec­rübede bulunmadýðý halde malýný kabza teslit etdiði cihetle kusurda bu­lunmuþ olur.

(4) : Ýflâs. Müflis olanlar da hacredilebilirler. Müflis lûgatde musîr demekdir, þer´an malý borcuna kâfi olmayan kimsedir. Böyle bir borçlunun halini, iflâsýný ilân ve teþhir etmeðe de lûgatde «Teflis» denir. Hâki­min medyunu §urutu dairesinde hacretmesi bir teflis muamelesidir.

Filhâl lâzimül´edâ olan borcu malýndan ziyade bulunan kimseyi hâ­kim, alacaklýlarýn talebiyle hacreder, taleb bulunmadýkça hacretmez. Mü­eccel bir borç için de hacredilemez.

Vâdesi hulul etmiþ olan bir borcundan dolayý hacredilen kimsenin bu hacr ile müeccel olan borçlan hiüûl etmiþ olmaz. Ezhar olan budur. Çün­kü o medyunun zimmeti hali üzere bakidir. Ölüm halinde ise böyle deðil­dir, bütün borçlar teaccül etmiþ olur.

Malý borçlarýna müsavi olan kimse hacredilemez. Velev ki kazanç sahibi olmayýb nafakasýný bu maldan temin etmekde bulunsun esah olan budur. Çünkü alacaklýlar haklarýný ondan derhal isteyib alabilirler.

Alacaklýlardan birici hacr talebinde bulunsa bakýlýr: Eðer medyudun malý o alacaklýnýn alacaðýnda kâfi ise hacr edilmez. Çünkü bu takdirde hacre lüzum yokdur, alacaklý hakkýný tamamiyle istifa edebilir.

Hâkim, müflisin veya vekilinin talebiyle müflisi hacreder. Bu hacr bir kavle vgore vacibdir, diðer bir kavle göre caizdir. Elverir ki borç sabit olsun. Borcun vücuduna hâkimin ýttýlaý da kâfidir. Bu hacrde müflisin bir gayesi bulunabilir, bu vesile ile borcundan kurtulmak ister. Esah olan bu­dur. Artýk müflis hacredilince malýna garîýnlerin haklarý teallûk eder.

Hâkimin hacr hâdisesi üzerine iþhad-da bulunmasý mendubdur. Tâki halk, bundan haberdar olarak ona göre müflis ile muameleden hazer üzre bulunsunlar. (Tuhfetül´muhtac).

(Hanbelîlere göre de hacr, iki nevidir. Birisi, mehcururi hakkýný, men­faatini siyanet için meþru hacrdir. Çocuklarýn, mecnunlarýn hacri gibi. Di­ðeri de baþkasýnýn hakkýný siyanet için olan hacrdir. Müflislerin, marizle­rin hacri gibi.

Bu babda þu gibi hükümler carîdir :,

(1) : Çocuklarýn, mecnunlarýn, sefihlerin tasarruf a ti maliyyeleri kablel-izin sahih olmaz. Bunlara beyi veya karz suretiyle bir mal veren kimse, bu malý mevcud ise istirdad edebilir. Fakat bu mal onlarýn elinde telef olsa ve­ya itlaf edilse bedelinin zâmin olmazlar. Çünkü bu mala bunlarý sahibi ri-zasiyle teslit etmiþdir. Fakat bunlarýn fülen yapacaklarý bir cinayetin ersi, bunlarýn mallarýndan verilir ve bunlarýn fiilen yapacaklarý bir cinayetin ersi, bunlarýn mallarýndan verilir ve bunlarýn kendilerine teslim edilme­yen bir malý itlaf etmeleri de mallarýndan tazmin edilmesini icab eder.

(2) : Bir çocuk balið olur da reþid olduðu anlaþýlýrsa bîr mecnun da ifakat bulursa mehcuriyyeti hükme muhtaç olmaksýzýn münfek olur, mal­lan kendilerine verilir. Bu mallarýn kendilerin hâkimin izniyle verilmesi, bunlarýn reþid olduðunun beyyine ile sübûtu ve mallarýnýn kendilerine ve­rildiðine iþhad edilmesi müstehabdýr. Tâki ileride bir ihtilâfa meydan kalmasýn.

(3) : Bir çocuk sefih veya mecnun olarak balið olsa kablelbülûð ve­lisi kim ise yine velisi odur. Reþiden balið oldukdan sonra sefih veya mec-. nun olan kimsenin velisi ise yalnýz hâkimdir, onu yalnýz hâkim hacreder ve bunlarýn mallarýna yalmz hâkim nezaret eder. Bunlann hacrini fekket-mek de hâkime aiddir.

Yaþlý bir kimse de aklý muhtel olunca hâkim tarafýndan hacredilebi-lir. Çünkü böyle bir kimse malýnda tasarrufatdan âciz kalýr.

(4) : Bir kimse, fâsik olduðu halde malýný tebzirde bulunmasa hacr edilmez. Çünkü o, malýný Ýslaha muktedir olunca reþid sayýlýr.

(5) : Müflis, hâkim tarafýndan hacredilince bu hacr müddetince ta-sarrufatý maüyyeden memnu bulunur. Borcu müeccel olan kimse hacr edilemez ve bu borcu müddetin hululünden evvel kendisinden istenemez. Fakat böyle bir kimse, uzun boylu bir sefere çýkmak ister de daha sefer­den dönmeden borcunun vakti hülûl edecek olursa veya avdet edinceye kadar borcunun vakti hülûl etmemekle beraber borcuna kâfi rehni veya zengin kefili bulunmazsa garîmi, kendisini bu seferden menedebilir. Çün­kü aksi takdirde mutazarrýr olmasý melhuzdur.

(6) : Bir medyunun vakti hülûî etmiþ olan borçlarýna kâfi malý mev­cud olunca hacri caiz olmaz. Çünkü bu hacre hacet yokdur. Belki alacak-Ularýnýn talebi takdirinde hâkim, o medyuna borcunu ödemesini emreder, medyunun da borcunu derhal ödemesi vâcib olur.

(7) : Bir medyunun borcuna verilecek hiç bir malý bulunmazsa hacri cihetine gidilemez. Arkasýna düþülemez, kendisinden borcu istenemez, bel­ki onun hali yesarine intizar edilmesi lâzým gelir. Nitekim nazm-ý kur´anîsi bunu beyan buyurmaktadýr. (Neylü meârib, Keþþafül´kma.)

(Zâhirî´lere göre de hacr hususunda þu gibi meseleler vardýr):

(1) : Henüz balið olmayan çocuklar ile mecnunlardan baþka hiç bir kimse malýnda tasarrufdan hacredilemez. Bu hususda hür ile rakik, er­kek ile kadýn müsavidir. Yalnýz bunlarýn muasiyet kabilinden olan tasar­ruftan bâtýldýr, merduddur. Sahibini gýnadan mahrum düþürecek derece­de yapýlan sadaka, atiyye de böyle bir masýyetdir.

(2) : Bir rakik, malýnda tasarruf edebilir. Efendisi buna mani olmak isterse bu selâhiyyeti kendisinden aldýðýný evvelce ilân etmesi lâzým ge­lir. Bu ilândan sonra rakik malýnda tasarrufda bulunamaz.

(3) : Ýbni Hazme göre sefahet de cinnet demekdir. Sefahatden dola­yý mehcur olanlar da mecnunlar ile çocuklardan ibaretdir. Yoksa sefih, alýþ veriþ bilmeyen, bunlarda aklanan kimse demek deðildir. Çünkü sefi­hin lisan-ý Arabda üç mânasý vardýr, bir dördüncü mânasý yokdur. Bunla­rýn biri, bezâdýr, lisan ile seb etmek, yaramaz söz söylemekdir. ikincisi küfr demekdir, üçüncüsü de adem-i akldýr.

(4) : Hür bir insan hacredilemez. Marazý mevt ile mariz, katle mankûm, saffý harbde mukatil olan bir þahsýn da beyi ve þirasý, hibesi, itâký, garîmlerinden bazýsýna borcunu edasý cemi-i emvalinden muteberdir, bun­lar ile sair nâs arasýnda fark yokdur.

(5) : Kadýnlar da kocalarý tarafýndan mallarýnda tasarrufdan hacr edi­lemezler. Balið olan bir kadýn zatüzzevc olsun olmasýn malýndan dilediði mikdanný hibe edebilir, bu nafizdir. Malýnýn sülüsü mikdannda olmasý lâ­zým deðildir.

(6) : Bir çocuk balið oldu mu artýk rüþdi taharri edilemez, malýnda tasarrufu muteber olur. Ancak malýný bâtýlda itlaf ve izae etmesi haram­dýr. Niteikim Kur´aný Kerîm´de fouyurulmuþdur. Alýþ veriþde hud´a yapmasý da merduddür.

(7) : Ebû Süleyman´a ve Davud-ý Zahrî´nin ashabma göre mübzir ola­rak balið olan bir çocuk mehcuriyyeti üzre kalýr. Çünkü o evvelce yakinen mehcur bulunmuþdur. Bu mehcuriyyet kendisinden baþka bir yakin bu­lunmadýkça, yani hilâfýna kanaat husule gelmedikçe münfek olmaz. Fa­kat reþid oldukdan sonra tebziri zuhur etse artýk hacre dilemez. Þu kadar var Ýd, ef´aünden hakký tevafuk edenleri nafiz olur, hakka muhalif olan­larý da red olunur.

Ýbni Hazme göre balið olan çocuk, mübzir olarak balið olsa da meh­curiyyeti kalmaz. Çünkü bunun bulûð sebebiyle mükellef, þerâyi ile mu- hatab olmasý, baþka bir yakinin zuhurundan ibaretdir, artýk mehcuriyye-tin devamýna lüzum yokdur.

(8) : Rüþd, kesb-i mâl hususundaki marifet deðildir.-Belki dindarlik-dir, gayyin hilafýdýr. îymaný küfrden temyiz edecek suretde balið olan kim­se, reþiddir, artýk malýný kendisine vermek icab eder.

Bir hadis-i þerif´de: urulmuþdur. Yani: Üç zümreden tek­lif kaldýrýlmýþdýr. Mecnundan ifakat buluncaya kadar, uyuyandan uyanýn-caya kadar, çocukdan da ihtilâm oluncaya kadar. Demek ki bundan sonra bunlar mükellef olacaklarýndan her türlü tasarruflarý sahih olur. (Elmu-hallâ). [23]

Çocuklara, Mecnunlara, Matuhlara Aid Ýzne Müteallik Meseleler :



37 - : Yukarýda «34» üncü meselede de iþaret olunduðu üzere gay­ri mümeyyiz bir çocuðun tasarrufata asla ehliyyeti yokdur. Onun tasar-rufatý tkavliyyesi, velisi izin verse de, hakkýnda nafiz olsa da sahih olmaz.

Fakat mümeyyiz bir çocuðun hibe ve hediye kabulü gibi hakkýnda nef´i mahz olan tasarruf atý velisinin izin ve icazeti olmasa da muteberdir, nafizdir. Baþkasýna bir þey hibe etmek, kölesini azâd etmek veya zevcesi­ni boþamak gibi hakkýnda zararý mahz olan tasarrufati velisinin veya bâ-delbülûð kendisinin izin ve icazeti lâhik olsa da muteber olmaz. Beyi ve þira, icare, havale, iydâ ve vediayý kabul, rehn, vekâlet, sulh, istisna, þir­ket gibi nefi´ ile zarar arasýnda dair olan akdleri ise velisinin icazetine mevkufen münfakid olur. Velisi de bu akdlere icazet verib vermemekdû muhayyerdir. Þöyle ki: Çocuðun bu akdini gabni fâhiþden beri, hakkýnda faideli görürse mücîz olur, görmezse mücîz olmaz.

Meselâ: Saðiri mümeyyiz, bir malýný deðerinden ziyade para ile satmýþ olsa bile bu bey´in nefazý yine velisinin icazetine mevkuf bulunur. Çünkü beyi muamelesi haddizatýnda nef´ ile zarar beyninde deveran eden akd-lerdendir, böyle fazla bir semenle satmak, bir ârizî hâletdir, bey´i vaz´i as­lîsinden çýkaramaz. Zira ibret vaz´i asliyedir. (Minehül´gaffar, Hindiyye.

38 - : Saðiri mümeyyizin nef ile zarar beyninde dair olan tasarru­funa velisi izin vereceði gibi bilâhare kendisi de tasarrufata mezun ve­ya balið oldukdan sonra izin verebilir. Ve bu çocuðun malýnda bir yaban­cýnýn bu kabil tasarrufuna eliþi izin verebileceði gibi kendisi de mezuni­yetinden veya bulûðundan sonra izin verebilir. (Reddül´muhtar, DürerüT hükkâm.)

39 - : Velinin izni zaman ile, mekân ile ve bir nevi alýþ veriþ ile te-kayyüd ve tehassüs etmez.

Meselâ: Bir veli, mümeyyiz çocuða, «Bugün veya þu ay filân çarþýda þu cins mallardan al sat, filân adam ile alýþ veriþ et.» diye mezuniyyet ver.-se o çocuk diðer günlerde de baþka yerlerde her cins mallarý alýb satabi­lir. Çünkü bu izin, iskât kabilinden olduðundan takyidi kabul etmez, veli bu izniyle çocuðun mehcuriyyetini kaldýrmýþ, onu tasarrufata ehil gör­müþ olur.

Þu kadar var ki, veli lüzum görürse bu çocuðu ahz ve itadan tekrar hacredebilir. Çünkü çocuðun sebavet hali henüz devam etmekde olduðun­dan velisinin hakk-ý hacri de devam eder. Fakat çocuk bu hacri haber alýncaya kadar mezuniyeti haiz sayýlýr, tasarrufatý nafiz olur.

40 - : Ahz ve itaya mezun kýlýndýkdan sonra tekrar hacredilen ço­cuða bu hacr keyfiyetini âdil olsun olmasýn bir þahsýn haber vermesi ima-meyne göre kâfidir. Ýmamý Âzam´a göre ise muhbir, ya bir þahs olduðu halde âdil bulunmalýdýr, .yahud iki erkek veya iki kadýn ile bir erkek olmalýdýr.

Maamafih bu hacri bizzat veli veya velinin resûli çocuða teblið eder­se veya velinin bu hususa dair yazdýðý mektub çocuða vâsýl olursa veya âdil olmayan bir kiþi haber verdiði halde çocuk bunu tasdik eylerse yine hacr tahakkuk eder.

41 - : Velinin mümeyyiz çocuða veya matuha izni sarahaten olacaðý gibi delâleten de olabilir. Meselâ: Bir mümeyyiz çocuðun hâkimden baþ­ka velisi, onu alýþ veriþ ederken gördükde veya onun bu muamelesine haber almak suretiyle muttali oldukda sükût edib menetmese bu sükûtu de-lâleten izin sayýlýr, artýk çocuk sair ahz ve itaya da mezun bulunur. Fakat bu çocuk, o velisinin görüb haber aldýðý tasarrufunda da mezun bulunmuþ olmaz. O tasarrufu veli dilerse rhücîz olur, dilerse fesh eder. Çünkü bu tasarruf, mezuniyyetden evvele aiddtr, bu tasarruf, o mezuniyyete vesile olmuþdur. Bir þeyin vesilesi ise o þeyden baþkadýr.

Hâkimin böyle bir tasarrufu görüb sükût etmesi de izin sayýlmaz. (Hindiyye, MecmaüPenhür).

42 - : Velinin mümeyyiz çocuða ribh - Kazanç kasd olunduðuna delâlet eden mükerrer akdlerde bulunmasýna emr etmesi, onun ahz ve itada bulunmasýna izindir.

Meselâ: Bu çocuða velisinin «Alýþ veriþ et.» veya «Filân cins malý al sat.» veya «Þu araziyi isticar ederek ek, biç.» veya «Þu hayvaný al nak-liyye iþleriyle uðraþ.» demesi, onun ticaretde bulunmasýna izin demekdir.

Fakat velinin böyle bir çocuða «Git çarþýdan filân þeyi filândan al.» yahud «Filân þeyi füiâna sat.» veya «Füiâna git ona ücretle çalýþ.» demesi gibi yalnýz bir akdin, bir tasarruf-i þahsîsinin icrasýna emr etmesi, ribh kasd edildiðine delâlet etmeyeceðinden bununla çocuk ahz ve itaya me­zun olmuþ olmaz. Belki bu emir, o çocuðu örf ve âdet üzre o hususda tev-. kilen istihdam kabilinden sayýlýr, çocuðun sair tasarrufatý yine gayri me­zun çocuklarýn tasarrufatý gibi olur. (Bezzaziyye, Ankaravî).

43 - : Veli, mümeyyiz çocuða mahran bir mikdanný teslim ile alýþ veriþde bulunmasýna bir tecrübe maksadiyle izin verebilir. Bunun neti­cesinde çocuðun rüþdünü, yani: Malýný muhafazada, hüsn-i islâh ve ida­rede ehliyyetini görüb anlarsa mütebaki mallarýný da kendisine teslim eder. (Terrkih-i hâmkü.)

44 - : Velisi tarafýndan kendisine mezuniyyet verilen bir mümey­yiz çocuk, bu mezuniyyetin þâmil olduðu hususlarda balið mesabesinde olur. Beyi ve þira, icare, selem, istikraz, teciî-i deyn, akd-i þirket, tevkil gibi zararý mahz olmayan akdleri nafiz olur. Fakat ibra ve hibe gibi "zara­rý mahz olan akdleri yine muteber olmaz. (Tatarhaniyye.)

45 - : Mezun olan çocuðun- mezun olduðu tasarruflara aid ikrar^ sa-hihdir. Hattâ bir þeyi gasb etmiþ olduðuna dair ikrarý da muteberdir. Çün­kü gasbm zamaný da bir zaman-ý muavezedir. Gâsýb bu zaman ile magsu-ba malik olmuþ olur.

îkraz hususunda ise iki kavi vardýr. Bazý fukahaya göre onun ikrazý, teberru kabilinden olacaðýndan mezuniyyetinin buna þumûlü yokdur. An­cak bir dirhemden az bir þey hibe etmesi caiz olacaðý gibi ikraz etmesi de caizdir. Diðer bazý fukahaya göre ise elelitlâk ikrazý da caizdir. {Hin­diyye, Mülteka, Ebüssûd-ý Mýsrî.)

46 - : Mezun olan çocuðun birinden bir hak dâvasý sahih olduðu gi­bi kendi aleyhinde de ticarete aid bir hak dâvasý sahilidir. Bu cihetle müd-dei ve müddeaaleyh olabilir. Bu hususda yemini ve yeminden nükûlü de muteberdir. Satdýðý ticaret mallarýnýn zuhur edecek kadîm ayýblarmdan dolayý beynettüccar mûtad veçhile semenlerini tenzil de edebilir. Bu ayýb-lar, gerek kendisinin ikrariyle ve gerek beyyine ile sabit olsun. (TenvirüP ebsâr, Turî).

47 - : Veli, çocuða verdiði izni bilâhare ibtâl ile onu hacr etmek isterse ona ne veçhile izin vermiþ ise o veçhile de hacr etmesi lâzým ge­lir. Bu þartdýr.

Meselâ: Bir mümeyyiz çocuða velisi alýþ veriþ için izni âmm verib de çarþý halkýnýn malûmu oldukdan sonra onu hacr edecek olunca hacri da­hi o veçhile âmm olmalý, buna çarþý ahalisinin ekserisince ittilâ husule gel­melidir. Yoksa kendi hanesinde iki üç kimsenin huzurunda hacr etmesi sahih olmaz. Fakat verilmiþ olan izin, bir izn-i hass ise, yani: Bir, iki, üç kimsenin yanýnda verilmiþ, çarþý halkýnca þayi bulunmamýþ ise yine bu veçhile hacri muteber olur. (Hindiyye.)

48 - : Mümeyyiz bir saðirin veya matuhun ticarete müteallik tasar­rufunda menfaat görüldüðü halde veliyyi akrebi bu tasarrufa izin vermek-den imtina etse hâkim, izin verebilir. Artýk sair veliler, onu hacr edemez­ler. Çünkü hâkimin bu izni minvechin fetva ve minvechin hükmdür,, onu sair veliler nakz edemezler. Fakat bu izni veren hâkim veya baþka bir hâ­kim onlarý tekrar hacr edebilir. Bir kavle göre de sair velilerin hacri, bu izni veren hâkimin hayatýnda sahih olmazsa da vefatýndan sonra sahih olur. (Hindiyye, Mir´ât-i Mecelle}.

49 - : Bir çocuða mezuniyyet vermiþ olan veliyyül´akrebi, meselâ babasý veya vasisi vefat etse veya cünun-ý mutbik ile mecnun olsa vermiþ olduðu izin, bâtýl olur. Velevki onun vefatýna veya cinnetine bu çocuk ve­ya baþkalarý muttali olmasýn. Binaenaleyh velisinin vefatýndan veya cin­netinden sonraki tasarrufatý nafiz olmaz. Çünkü velinin vefatýndan veya cinnetinden dolayý olan hacr, bir hacr-i hükmî olduðundan buna ittilâ þart deðildir.

Fakat hâkimin izni vefatiyle veya cünumyle veya azl edilmesiyle bâ­týl olmaz. Zira onun izni minvechin hükm olduðundan onun hâkimiyyet sýfatiyle yapmýþ olduðu þer´î muameleler, o gibi sebebler ile bâtýl olmaz. (Dürrümuhtar.)

50 - : Bir hâkimin mezun etdiði bir çocuðu yine o hâkim veya ken­disine halef olan hâkim, hâkim olduðu müddet içinde hacredebiiir. Çünkü hâkimin izni minvechin hükm ise de minvechin iftâdýr. Bu cihetle halefi­nin de bu izni idâmeye veya kaldýrmaya selâhiyyeti vardýr. Fakat o çocuðun sair velileri hâkimin vefatý veya azli üzerine onu hacredemezler: Çünkü hâkimin izni mincevhin hükm olduðundan onu hâkim olmayanlar bozamazlar. (Dürrimuhtar, Dürrimüntekâ).

51 - : Velinin saðiri mümeyyize izin vermesiyle hakk-ý velayeti zail olmaz, onun malýnda yine reþiden bulûðuna kadar tasarrufda bulunabilir. Fakat bir çocuk rüþdi malûm olarak balið olunca mehcuriyyeti nihayet bu­lur, mallarýnýn kendisine verilmesi lâzým gelir, velisi ona mallarýný teslim etdiðinden dolayý mes´ul olmaz, kendisi de artýk o mallarda velayeti ha­sebiyle tasarrufda bulunamaz. (Hindiyye, Ebüssuûd).

52 - : Hal-i sabavetinde reþîd mi, sefih mi bulunmuþ olduðu malûm olmayan bir çocuða da balið olunca mallarýný vermek caiz olur. Çünkü her baliðin sefih olduðu tahakkuk etmedikçe malýnda tasarrufu sahihdir. Bi­naenaleyh velisinin kendisine teslim edeceði mallarýný güzelce idare ve muhafaza edemeyib telef etse de bunlarý velisi zâmin olmaz.

Fakat hal-i sebavetinde sefih ve müsrif olduðu malûm olan bir ço­cuða balið olunca mallarýný hemen vermek caiz deðildir. Böyle gayri reþ-id olarak balið olan çocuðun rüþdü hüccet ile veya tecrübe ile tahakkuk et­medikçe malý kendisine verilmez, malýna tasarruftan men olunur. Velev ki yirmi beþ yaþýný Ýkmâl etsin.

Bu çocuk,îmam Muhammed´e göre olduðu gibi mechur kalýr, îmam Ebû Yûsuf e göre yeniden hacr edilmesi lâzým gelir. Fakat her iki kavle göre de mallan kendisine verilemez.

Meselâ: Böyle bir çocuðun vasisi, bunun mallarým kendisine verse de bu mallar zayi olsa bunlarý o vasinin tazmin etmesi icab eder. (Tahtavt, Þihlî.)

53 - : Sinni bulûðun mebdei, erkek çocuklarda tam on iki, kýz ço­cuklarda da tam dokuz yaþdýr. Bu yaþlan dolduran çocuklar; ihtilâm, ih-bâl, hayz, gebe kalmak suretiyle balið ve Mliða olabilirler. Sinni bulû­ðun müntehasý da imameyne göre erkek ve kýz çocuklarýnda tam on beþ yaþdýr. Bunlarda ihtilâm, hayz gibi bulûð asarý zahir olmasa da bu on beþ yaþý ikmâl edince bulûðlarýna hükm olunmak lâzým gelir. Müftabih olan da budur. Mecelle´de de bu kabul edilmiþdir. îmamý Azama göre ise sin­ni bulûðun müntehasý erkek çocuklar için tam on sekiz, kýz çocuklar için de tam on yedi yaþdýr. Bu yaþlan ikmâl eden çocuklar, kendilerinde hâlâ bulûð âsân zahir olmasa da hükmen balið sayýlýrlar. (Reddimuhtar.) Çün­kü bu yaþda bulûð asarýndan birinin zahir olmasý galibdir. Ýtibar ise ga­libedir.

54 - : gir erkek çocuðu kendisi için sinni bulûðun mebdei olan on iki yaþýný ikmâl etdiði halde ihtilâm gibi bir sebeble balið olmasa, balið oluncaya veya on beþ yaþýný ikmâl edinceye kadar «Mürahik» adýný alýr.

Bir kýz çocuðu da dokuz yaþýný ikmâl etdiði halde âdet görmeðe baþla­mak gibi bir sebeble bâliða olmasa böyle bir sebeble bâliða oluncaya ve­ya on beþ yaþýný dolduruncaya kadar «Mürahika» diye yâd olunur.

55 - : Sinni bulûðun mebdeine varmamýþ olan bir çocuk, balið ol­duðunu iddia ve beyan etse kabul olunmaz. Çünkü zâhir-i hal, kendisine mükezzibdir.

Fakat bir mürahik veya mürahika, balið olduðunu ikrar etse bakýlýr: Eðer cüssesinin bulûða tahammülü olmamak hasebiyle zâhir-i hâl kendi­sini tekzib ediyorsa bu ikrarý tasdik olunmaz. Fakat cüssesinin bülûðî tahammülü olub da zâhir-i hâl kendisini tekzib etmiyorsa ve ihtilâm ile mî, ihbâl üe mi, hayz ile mi balið olduðuna da beyân ve izah ediyorsa bu bu­lûð iddiasý hâkim tarafýndan bilâ yemin tasdiîr olunur. Artýk balið veya bâliða bulunmuþ olacaðýndan akdleri, ikrarlarý nafiz olur. Hattâ bir müd­det sonra, «Ben bulûðumu ikrar etdiðim zaman henüz balið olrnamýþdým.» diyerek bu ikrarýndan sonraki tasarrufatý kavliyyesini fesh etmek istese buna iltifat olunmaz.

Bir mürahik veya mürahika, böyle bir ikrarda bulunmadýkça mücer-red bulûð yaþýnýn mebdeine varmýþ olmasýndan dolayý bulûðuna hükm edilemez. (Ebüssuûd, Ali Efendi fetavâsý.)

56 - : Sebavetinde sefih olan veya sefih mi, reþid mi olduðu bilin meyen veya reþiden balið bulunan bir çocuðun bulûðu üzerine malý ken diþine verilib de bâdehû sefih olduðu tahakkuk etse hâkim tarafýndan hacý

olunur.

57 - : Rüþdü hüccet-i þer´iyye ile veya tecrübe ile, yani: Velisinin kendisine bir mikdar mal verib alýþ veriþe mezun kýlmýþ olmasiyle sabit olmayan gayri balið bir çocuðun emvalini velisi veya vasisi kendisine ver­mekle bu emvali o çocuk itlaf etse veya bu emval onun elinde zayi olsa bunu velisi veya vasisi zâmin olur.

58 - : Mecnun-i mutbak, gayri mümeyyiz çocuk hükmündedir. Mec-nun-i gayri mutbak da cinnet halinde bulundukça gayri mümeyyiz çocuk mesabesindedir. Fakat bunun hali ifakatinde, yani: Tam aklý bulunduðu zamandaki tasarrufatý da âkil baliðin tasarrufatý gibidir. Böyle bir mec-rrunun matuh, nakisül´akl bir halde olarak yapdýðý tasarrufat da mümey­yiz çocuðun tasarrufatý hükmündedir. (Reddimuhtar.)

59 - : Matuhlar, bütün ahkâmda mümeyyiz çocuklar hükmündedir-ler. Meselâ: Bir çocuðun velileri kimler ise çocukluðundan beri matuh olanýn velileri de onlardýr. Ve bir çocuðun hakkýnda zaran mahz olan ta­sarrufu sahih olmadýðý gibi matuhun da böyle bir tasarrufu sahih olmaz. Ancak âkýlen balið olub da bilâhare eteh getiren veya mecnun olan kimsenin velileri, yine babasý, babasýnýn vasisi gibi kimseleridir, yoksa yalnýz hâkimdir. Bu meselede ihtilâf vardýr. îmam Ebû Yûsuf e göre bunun hak­kýndaki velayet, hâkime aiddir, sair velilerine avdet etmez. îmam Muham­medi göre ise bu velayet, onun yine babasý, vasisi gibi yakýn velilerine avdet eder, istihsanen müreccah olan da budur. fAnkaravî).

60 - : Çocuklann hacri ve ticaretde bulunmalarýna izin itasý husu­sunda velileri sýrasiyle þunlardýr: (1) Babasý, (2} Babasý vefat etmiþ ise va* siyyi muhtarý, (3) Vefat eden vasiyyi muhtarýn hayatda iken nasb etdiði vasi, <4) Cedd-i sahihi, yani: Çocuðun babasýnýn babasý, veya babasýnýn ba­basýnýn babasý, (5) Cedd-i sahihinin hali hayatýnda nasb etmiþ olduðu vasi. (6) Bu vasinin nasb eylediði vasiy, (7) Hâkim veya onun vasiyyi mensubi. Bunlarýn mukaddemi var iken muahharý velayeti haiz olamaz.

Çocuðun anasý, anasýnýn vasisi, kardeþleri, amcalarý ve sair karibleri ona ticaret için izin veremezler, onlarýn izinleri sahih deðildir, meðer ki hâkim tarafýndan vasi nasb ve tâyin edilmiþ olsunlar. (Kâfi, Hindiyye).

61 - : Çocuklarýn mallarýnda tasarruf hakkýna malik olan velileri, yukarýdaki meselede gösterilen kimselerdir. Fakat çocuklann zaruret hal­lerine aid hususlarda, yani: Onlarýn yiyeceklerine, içeceklerine, giyecek­lerine aid þeyleri satýn almak ve onlar için satýlmasý elzem bulunan þey­leri satmak hususunda valideleri, kardeþleri, amcalarý, mültakidleri de ta­sarrufa selâhiyyetdardýrlar. Þu þart ile ki bu çocuklar, onlarýn hicr ve ter­biyesinde bulunur olsunlar.

Kezalik: Çocuklann haklarýnda nef´i mahz olan tasarruflara, meselâ: Onlara verilen atiyyeleri kabule hicr ve terbiyelerinde bulunduklarý bu kimseler muktedirdirler. Velev ki babalan, vasileri, dedeleri hazýr bulun­sunlar. (Velvaliciyye, Hindiyye.)

Çocuklann nikâh hususundaki velileri için nikâh mebhasine müracaat!

(Malikî´lere göre de çocuklann tasarruflan, bulûðlarý ve velileri hak­kýnda þu gibi meseleler vardýr:


(1) : Çocuklar mehcurdurlar. Mümeyyiz olan erkek veya kýz çocuðu­nun hibe, ýtk gibi tasarruflan herhalde merduddür. Beyi ve þira gibi mu-aveze kabilinden olub bilS izin yapmýþ oîduklan tasarruftan da velileri tarafýndan reddolunabilir. Bu tasarruflan velileri tarafýndan reddedilme-diði takdirde kendileri tarafýndan reþid olunca reddedilebilir.

(2) : Herhangi bir çocuk baþkasýnýn malýný itlaf ve ifsâd ederse omý kendi malýndan zâmin olur. Malý bulunmazsa o zimmetine terettüb eden bir borç olur. Fakat kendisine emanet býrakýlan bîr malý itlaf etse - sa­hibi tarafýndan taslit, ihtiyata muhalif hareket edilmiþ olduðundan - be­delini zâmin olmaz. Meðer ki onu kendi nefsine sarf etmiþ olsun.

(3) : Bir baba, mehcur olan çocuðunun malýný akar kabilinden olsun olmasýn satabilir, ne sebebe mebn? satdýðmý söylemeðe mecbur deðüdir.

Herhalde bir babanýn evlâdý hakkýndaki böyle.bir muamelesi bir nazara,´ bir maslahata mahmuldür.

Bir vasinin satib satmamasý hakkýnda ise ihtilâf vardýr. Bahusus ban zevata göre çocuðun akar kabilinden olan malýný vasinin satabilmesi için bunun sebebini beyyine ile isbât etmesi lâzýmdýr.

(4) : Hâkim tarafýndan bir yetimin malý satýlabilmesi için onun yetim olduðu, vasisi bulunmadýðý, satýlacak mala yetimin malik bulunduðu, ve o malýn satýlmasý diðer mallannýn satýlmasýndan evlâ olduðu þahidlerin þa-hadeteriyle sabit olmalýdýr. Ve o mal, münâdi vasitasiyle satýþ içirr izhar edilmelidir. Verilen semen, semeni misline mua-dil veya ondan ziyade bu­lunmalýdýr. Daha ziyadeye taleb bulunmamalýdýr. Semen de nukud kabi­linden olmalý, uruz ve müeccel bulunmamalýdýr. Çünkü uruz kýymetinden düþebilir, müeccel de ileride almamayabilir, bundan korkulur.

(5) : Yetimlere aid akarlarýn satýlabilmeleri için þu þartlar vardýr :

a - Nafaka gibi, borç gibi bir hacet tahakkuk edib bunlarý temin için baþka malý bulunmamak,

b - Semeni mislinden bir sülüs mikdan veya daha ziyade bir bedel ile talib zuhur edib bu fazla mikdarýn helâl bir maldan verilmesi,

c - Akar haraca tâbi olmakla satýlýb haraca tâbt olmayan bir mal ile tebdilinin daha faideli görülmesi,

ç - Hisse-î þayiadan ibaret olmakla zarar-ý þirketden tahlis için sa­týlýb müstakil bir mal ile istibdâl edilmesi,

d - Gailesi az veya gayri mevcud olduðundan satýlýb gailesi fazla bir mal ile istibdâl edilmesi,

e - Mesken olan akar, zimmîler veya ehli bid´at arasýnda bulundu­ðundan satýlýb müslümanlar veya ehl-i sünnet arasýnda bir mesken teda­rik edilmesi,

f - Akar, taksimi gayri kabil muþa olub satýlmasýný þeriki istediði halde onun hissesini almak için yetimin malý bulunmamasý,

g - Etrafýndaki müesseselerin baþka yerlere intikaliyle yetime aid akann tek baþýna kalmasýndan korkulmasý,

h - Akann harab olmasýndan korkulduðu halde iman için yetimin baþka malý bulunmamasý,

i - Yetimin akanný imara kâfi malý var ise de bu akann hangi bir garezden dolayý satýlmasýnýn imanndan evlâ olmasý.

(6) : Mehcur olan bir kýz çocuðunun mehcuriyyetinin zevali için bu­lûðu ve malýný hýfza iktidarý lâzým olduðu gibi vasisi var ise onun tarafýn­dan hacrinin fekkedilmesi de lâzýmdýr. Bununla beraber kocasýnýn kendi­sine duhûlü ve bâdedduhûl salâhý haline iki âdil kimsenin þahadeti de lâ­zýmdýr. Bu suretle hacri fekkedilmedikçe mehcuriyyeti devam eder. Velev ki duhûl vâki olmuþ olsun, velev ki kocaya varmaksýzýn kocakadýn haline gelsin.

Maamafih böyle bir bâliðayý babasý duhûlden evvel veya sonra terþid edebilir: Yani: «Ben seni reþid gördüm, hacrini kaldýrdým.» diyebilir. Bu halde mehcuriyyet mürtefi, baliðanm tasarrufatý carî olur. Vasi de bâded-dühûl bu suretle terþidde bulunabilir, velev ki onun rüþdünü baþkasý bü-mesin.

(7) : Çocuklarýn velisi, babalariyle babalarýnýn vasisidir. Ancak ced, kardeþ, amca. valide gibi karibler istihsanen vasi mesabesinde bulunurlar. Bilhassa bâdiyede yaþayanlar arasýnda bunlar yetimler hakkýnda Örfen va­si muamelesinde bulunurlar. Bu hususda örf carîdir. Örf ise nâs gibidir. Nitekim bâdiye ve saire ehalisinden bir çok kimseler bulunur ki bunlar cedlerine, kardeþlerine veya amcalarýna itimaden yetim kalacak çocukla­rýna vasi tâyin etmezler. Bu karibler, çocuklarýn umurunu tekeffül eder ler. Binaenaleyh bunlar da þeraiti dairesinde yetimlerin mallarýný satabi. lirler. Maamafih deniliyor ki, bu vasilik selâhiyyeti, þefkat ile hüsn-i ter-1 biye ile maruf olan kimselere lâyýkdýr. Böyle olmayýnca hâkimin veya ce-maât-i islâmiyyenin tevliyetine lüzum vardýr.

(8) : Bulûð alâmetleri bes/dir. Þöyle ki: On sekiz yaþýný ikmâl eden ve bir kavle göre de on sekiz yaþma giren bir çocuk, balið olmuþ olur.

Kezalik: Uyku halinde veya uyanýkken kendisinden inzâîi meni vâki olan çocuk balið olmuþ olur.

Kezalik: Kendisinde nebati haþn denilen kalýnca tüyler zuhur eden çocuk da balið, bâliða sayýlýr. Velev ki býyýklarý, sakallarý, koltuk altýn­daki tüyleri henüz zuhur etmemiþ olsun. Çünkü bunlar bulûðdan sonra teehhür edebilir. Sesin kalýnlaþmasý da bu alâmet kabilindendir. Bunlar erkek çocuklar ile kýz çocuklar arasýnda müsterekdir.

Kezalik: Kendi kendisine zuhur eden hayz ile gebe kalmak hali de kýzlara mahsus birer bulûð alâmetidir.

(9) : Bir çocuk,bulûðunu iddia etse bakýlýr: Eðer hali bulûða müsaid oîub iddiasýnda þek edilemezse iddiasý tasdik olunur. Fakat iddiasýnda þek edilirse tasdik olunmaz.

Bilâkis bir çocuk balið olmadýðým iddia etse talâk gibi tasarruflarý vâki olmaz, kendisinden hudüd sâkit olur. Çünkü hudüd þübühât ile mün-deri olur. (Muhtasar-i Ebizziys, Þerh-i Kebir, Kâþiye-i Düsûkî.)

(Safiî´lerce de mehcur çocuklar hakkýnda þu gibi meseleler vardýr):


(1) : Erkek ve kýz çocuklar-da bulûðun ilk imkân vakti, sene~i karne-riyye itibariyle takriben dokuz yaþlarýný ikmâl etdikleri zamandýr. Sinn-Ý buluðun müntehasý da erkek ve kýz çocuklarýn sene-i kameriyye itibariyle on beþer yaþlarýný ikmâl etmeleridir, Nutfenin huruciyle bulûð tahakkuk edeceði gibi kýzlarda hayz ile ve gebe kalmakla da tahakkuk eder.

(2) : Çocuklarýn; mecnunlarýn ve sefih olarak balið olanlarýn velileri evvelâ babalandýr, sonra babalarýnýn babalarýdýr, sonra da bunlarýn vasi­leridir, daha sonra da hâkimdir veya hâkimin naibidir. Nitekim bir ha-

þerif´de hükümdar velisi olmayan velidir) üye buyurulmuþdur. Esah olan kavle göre ananýn velayeti yokdur.

(3) : Mehcurun velisi, maslahata göre tasarrufda bulunur, hayr ve þerri olmayan tasarruflardan imtina eder, mallarýný hýfza çalýþýr, bu mal­lan mehcurun nafakasýný ve zekâtýný temin edecek mikdar tenmiyede bu­lunur. Hâkim ise bu mallarý ikraz eder.

(4) : Mehcurun parasiyle gailesi idaresine kâfi olacak akar alýnmasý, d para ile ticaretde bulunmakdan evlâdýr.

Mehcurun akarý satýlmaz. Meðer ki harab olmasýndan korkulsun veya mütebaki emlâkini imar için olsun, veya nafakasýný baþka suretle temin gayri kabil bulunsun veya baþka bir beldede bulunub bedel-i icarý tamira­týna vergisine ve sair masraflarýna kâfi gelmesin. Böyle bir hacete mebni satýlabilir.

(5) : Veli, mehcurun maîmý bir maslahata mebni peþin para veya ve­resiye olarak satabilir. Veresiye satýnca bey´e iþhadda bulunmasý ve rehin almasý vâcibdir.

Veli, maslahata muvafýk görürse mehcur namýna þüfa sebebiyle bir akarý satýn alabilir veya þüfa hakkýný istimal etmeyebilir.

Veli, mehcurun mezhebi icabatýndan ise malýna aid zekâtýný zama-znnda verir ve mehcura kadr-i maruf infakda bulunur, nafakalarý mehcu­run üzerine lâzým gelenlere de nafaka verir.

(6) : Bir mehcura malý gaib olmakla babasý veya dedesi, ileride malý­na rücu etmek üzere infakda bulunsa rücu edebilir. Baþkalarý infakda bu-iunsa!ar rücu edemezler.

(7) : Bir mehcurun babasý veya dedesi, muhtaç olunca onun malýn­dan nafakasýna kifayet edecek mikdarý ahz edebilirler, herhalde kazamb nafakalarýný temin etmekle mükellef tutulmazlar. Mehcurun vasisi veya emini ise ihtiyaçlarý olmayýnca onun malýndan bir þey alamazlar. Fakat fa­kir olub mehcura bakmalarý yüzünden bir þey kazanamaz bir halde bulu­nursa nafakalarý mikdan bir þey alabilirler. Diðer bir kavle göre ecr-i mi-silleriyie nafakalarýndan hangisi az ise onu alýrlar, ileride zengin olunca "bunun bedelini iade etmeleri lâzým gelmez.

(8) : Bir mehcuru babasý veya dedesi ücrete tekabül etmeyecek iþler­ce istihdam edebilirler, onu böyle bir hizmet için baþkasýna iare edebilir­ler. Ve onu kendisine dînen ve dünyaca nafî olacak þeyleri Öðrenmek için ücretle de olsa bir zatýn daire-i tâlimine teslim edebilirler. Bir maslahat gördükleri takdirde onu nafakasý mukabilinde birine ecîr de verebilirler.

(9) : Bir mehcur, bulûðundan veya ifakat buldukdan veya tebzir hali zail oldukdan sonra babasý veya ceddi aleyhine dâva açarak bir malýnýn tarafýndan maslahatsýz yere satýlmýþ olduðunu i-ddiada bulunsa binilar yenýinleriylc tasdik olunurlar. Çünkü bunlarýn þefkatlarý fazla oldu-ðundajý bu hususda müttehem olamazlar. Fakat mehcur, kendisine hariç-den vasi veya emin tâyin edilmiþ bir kimse hakkýnda böyle bir iddiada bu­lunsa yeminiyle tasdik olunur. Zira bunlar bazan müttehem olabilirler.

Veli olan emîn, sika bir hakimin mehcur hakkýndaki lîmaslahatin ta­sarruf da bulunmuþ olduðuna dair sözü, bilâ yemin makbuldür. Velev ki fil´hâl mazûl bulunsun. Çünkü hâkim, bu tasarrufu esnasýnda þer´i þerefin naibi bulunmuþdur. Emîn ve sika olmayan- bir hâkim ise vasi gibidir.´

(10) : Bir baba çocuðun malýný senelerce sakladýkdan sonra vefat et­mekle çocuðun nafakasýna bu malý mý, yoksa, kendi malýný mý sarf etmiþ olduðunda hâkimce iþtibah hâsýl olsa çocuðun malýný sarf etmiþ olduðuna ihtiyaten hamlolunur. Tâ ki sair vârisler mutazarrýr olmasýnlar. Maama-fili babanýn beraet-i zimmeti asidir. (Tuhfetül´muhtac.)

(Hanbelî´lere göre de çocuklarýn meheuriyyoti bulûðlarýna kadar de­vam eder. Ýhtilâm, hayz, gebelik bulûð âsârýndandýr. Erkek ve kýz çocuk­larý on beþer yaþlarýný istikmâl etmekle balið olmuþ olurlar. Bunlarýn hak­kýnda þu gibi meseleler carîdir:

(1) : Mümeyyiz olan bir çocuðun ticaretde bulunmasýna velisi izin ve­rebilir. Ýzin verdiði hususda ondan hacr münfek olur, bundan baþka hu­suslarda tasarrufu yine sahih olmaz.

Meselâ: Bir veli, mümeyyiz olan oðluna veya mümeyyiz veya balið olan kölesine bin lira ile ticaretde bulunmasýna mezuniyyet verse bunlar bundun fazla bir para ile ticarete atýlamazlar. Ve bir nevi ticarete mezun olunca da baþka bir nevi ticaretle meþgul olamazlar.

(2) : Çocuðun, mecnunun, sefihin hâkimden ve hâkimin emininden bnþka olan velisi, muhtaç bulunduðu takdirde bunlarýn malýndan yiyebilir. Þö´y´e ki: Bu velinin ecr-i misliyle kâdir-i kifaye nafakasýndan hangisi da­ha az ise o az mikdan bunlarýn malýndan alib ihtiyacýna sarf edebilmesi caizdir. Maamafih veli, ihtiyacý bulunmasa da kendisine hâkimin takdir ede­ceði ücreti mehcurun malýndan alabilir.

(3) : Çocuðun, mecnunun velisi, balið, reþîd, âkil, hür velev zahiren âdil olan babasýdýr, sonra babasýnýn âdil olan vasisidir, sonra da hâkimdir. Bunlar mezkûr evsafý haiz babalan veya vasileri bulunmayýnca hâkim bun­lara bakmak üzere emîn bir kimseyi nazýr tâyin eder, hâkim de bulun­mazsa bunlara cemaât-i islâmiyyeden emîn bir zat nezaretde buîunur. Ced­din validenin ve sair asebatýn hakk-i velayetleri yokdur.

(4) : Mehcurlarm mallarýndan zekâtlarýný, fitrelerini velileri çýkanb verirler. Malý fazla olan ve kurbandan, bayramdan anlar bulunan bir yeti­min malýndan o yetim için kurban bayramýnda velisi kurban kesebilir, fa­kat bunun etini tesadduk edemez, bu, yetime aid-dir.

(5) : Yetimlere ikram etmek, onlarýn kalblerini sevindirmek, onlar­dan ihaneti def eylemek müstahabdýr. Bir yetimin kalbini cebr ve tatyi-

be çalýþmak, onun maslahatlarýnýn en büyüklerin dendir. Bir hadisi nebe­vide: buyurulmuþdur. Yani: Arzu eder misin ki, kalbin yumuþasm, kasvetden beri olsun, matlubuna kavuþasýn?. Yetimin ha­line acý, baþýný okþa, ona yediðin taamdan yedir, bu sayede kalbin yumu­þar, münþerih olur, hacetine erersin. (Keþþafül´kýna, Neylül´meârib.) [24]

Hacr Edilen Sefihlere Aid Meseleler :



62 - :Bir çocuka sefih olarak balið olsa mehcuriyyeti kesb-i rüþd edinceye kadar devam eder. Rüþdü tahakkuk etmedikçe mallan kendisine verilemez. Bu mallarýnda beyi ve þýra gibi tasarruflarý caiz olmaz. Meðer ki hâkim icazet versin. Bu mesele, imameyne göredir. Mecelle´de de bu kabul edilmiþdir.

îmamý Âzam´a göre balið bir kimse hacr edilemez, ancak bir çocuk sefih olarak balið olursa yirmi beþ yaþma girmedikçe mallarý kendisine verilmez. Bu te´dibe müstenid bir emr-i ihtiyatîdir. Bu suretle onun teb-zirine, mallarýný baþkalarýna meccanen baðýþlamasýna meydan verilmemiþ olur. Fakat yirmi beþ yaþma girince reþîd olmasa bile mallarý kendisine verilir. Artýk te´dib ümidi kesilmiþ olacaðýndan böyle bir mülâhazaya meb-ni mallarým kendisine vermekden imtina doðru olamaz, o balið olduðu için beyi ve þîra gibi muameleleri nafizdir.

Vaktiyle Türkiye´de bir emr-i sultanîye mebni yirmi yaþýný ikmâl et­meyen bir gencin malim velîsinden veya vasisinden almak için mahkeme­ye müracaatý ve rüþdüne dair beyyine ikamesi hâkimlerce kabul edilmezdi.

63 - : Sefih olarak balið olub hâkim tarafýndan hacredilmeyen bir kimsenin sefahati halir.de kazanmýþ ol-duÞu malda tasarrufu îmam göre sahîhdir. Çünkü böyle balið bir sefih, hâkim tarafýndan hacre-dümçdikçe bu sefehinden dolayý münhacir bulunmaz. îmam Muhammed´e göre ise bu tasarrufu sahih deðildir. Zira bu gibi kimseler hâkimin hac­rine mütevakkýf olmaksýzýn sefehinden dolayý zaten münhacir bulunurlar. (Hintiiyye.)

64 - : Mehcur olan sefih, beyi ve þira, icar ve isticar, havale, rehn ve irtihan, tevkil, þirket gibi hazl ve ciddî müsavi olmayan muamelelerin­de mümeyyiz çocuk hükmündedir. Þu kadar var ki balið olan sefihin veli­si yalnýz hâkimdir. Onun üzerinde babasýmn, dedesinin ve sairenin hakk-ý velayetleri yokdur. Ancak hâkim münasib görürse bunlardan birini o se­fih üzerine vasi nasb edebilir.

65 - : Mehcur olan sefih; hazî ve ciddî müsavi olan muamelâtýnda, meselâ: Nikâh, talâk, hüdût, kýsas ve ukubeti mucip bir cinayeti ikrar hususunda gayri mehcur hükmündedir. Kurbet ve tâat sayýlan þeyler hak­kýndaki vasiyyeti malýnýn sülüsünden muteber olur. Hac, zekât ve sair iba-de.tlerin vücudu hususunda da bâlið-i âkil hükmündedir. (Kifâye).

66 - : Balið olan mechur sefi


radyobeyan