Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 17:03:30
Reddü´l Muhtar / Yeminler
GÝRME, ÇIKMA, OTURMA, GELME, BÝNME VE BUNLARA BENZER SÖZLERLE YAPILAN YEMÝNÝN HÜKÜMLERÝ BÂBI
YEME, ÝÇME, GÝYME, KONUÞMA HAKKINDAKI YEMÝN BEYANINDA (BÂB)
TALÂK VE KÖLE ÂZÂD EDÝLMESÝNE DAÝR YAPILAN YEMÝN HÜKÜMLERÝ BÂBI
SATMA, SATIN ALMA, ORUÇ, NAMAZ, YÜRÜME, GÝYME, OTURMA GÝBÝ ÞEYLER HAKKINDA YAPILAN YEMÝNiN HÜKÜMLERÝ BÂBI
DÖVME, ÖLDÜRME VE BUNLARDAN BAÞKA ÞEYLERE YAPILAN YEMÝNÝN HÜKÜMLERÝ BÂBI
YEMÝNLER BAHSÝ
METÝN
Bu bahsin önceki bahis ile münasebeti hezl (ciddi olan sözün zýddý olup kendisiyle hakiki veya mecazi bir mana kastedilmez) ve ikrah (zorlama) ýn kendilerinde tesir etmemesidir.
Azad, düþürmekte ve sirayette talaka ortak olduðu için yemin üzerine takdim edilmiþtir.
Yemin lügatta; kuvvet manasýnadýr.
Þer´an "Bir iþi yapmak veya yapmamak hususunda yemin eden kimsenin azim ve kasdýna yemin ile kuvvet verdiði gibi akidden ibarettir.
Yeminin bu tarifine talak ve azad gibi bir þeye ta´lik suretiyle yapýlan bir akid de dahil olmuþtur. Çünkü bu ta´likler de þer´an yemindir, ancak Eþbah´da zikredilen beþ meselede ta´lik yemin deðildir.
ÝZAH
"Bu bahsin önceki bahis ile münasebeti ilh." Yemin, azad, talak ve nikah her birerlerinde þakanýn,zorlamanýn tesiri olmamasýnda ortaktýr. Yani bunlardan her biri gerek þaka ile olsun, gerek zorla yaptýrýlmýþ olsun geçerlidir.
Ancak nikâhýn diðerleri üzerine takdim edilmesi kendisinde ibadete daha yakýnlýk bulunduðu içindir. Nitekim geçmiþtir.
Talâk da nikâh gerçekleþtikten sonra onu kaldýrdýðý için o da önce zikredilmiþtir. Fetih.
«Düþürmekte ilh...» Çünkü talâk nikâh baðýný düþürür, âzâd ise kölelik baðýný düþürür. T.
«Sirayette ilh...» Kadýnýn yarýsýný zevci boþasa talâk kadýnýn tamamýna sirayet eder, yani kadýn boþ olur. Keza kölenin yarýsýný efendisi âzâd etse Ýmameyn´e göre kölenin tamamý âzâd olur. Çünkü Ýmameyn´e göre âzâd bölünmeyi kabul etmez, fakat Ýmam-ý Azam´a göre bölünmeyi kabul eder. T.
«Yemin lûgatta ilh...» Nehir´de zikredildiðine göre, yemin lûgatta câriha (el), kuvvet ve kasem arasýnda ortak olan bir lâfýzdýr.
Þârih yemin ile metinde zikredilen ýstýlahý mânâsý arasýnda ki münasebet açýk olduðu için kuvvet mânâsýna kasr etmiþtir. Fethü´l-Kadir´in tâlîk babýnda yemin asýlda kuvvet manasýnadýr. Sað ele yemin adý verilmiþtir.
Çünkü, sað el sol elden kuvvetlidir. Yapmak veya yapmamak hususunda üzerine yemin edilen iþ kuvvetlendiði için ALLAH´a yapýlan half (yemin)´e yemin adý verilmiþtir.
«Bu talîkler de þer´an yemindir ilh...» Zira «ben þu hâneye girmezsem zevcem boþ olsun» diye yemin (talîk) eden kimsenin hâneye girmeye yahut «ben bu hâneye girersem zevcim boþ olsun» diye yemin (talîk) eden kimsenin de hâneye girmemeye azmi ve kasdý kuvvetlenmiþ olur. Talîk lûgatta, yemindir. Ýmam Muhammed talîka yemin demiþtir. Lûgatta Ýmam Muhammed´in kavli huccet (delil) dir.
«Ancak Eþbah´da zikredilen ilh...» Eþbah´ýn ibaresi þöyledir: Bir kimse yemin etmemeye yemin etse de talik yapsa yeminini bozmuþ olur. Ancak beþ meselede talik yemin deðildir. Birincisi kalp fiillerine talîk edip meselâ; zevcin zevcesine «ben istersem veya seversem sen boþsun» demesi talik de olmaz, yemin de olmaz. Çünkü bu kendi nefsinin mâlikiyetinden haber vermektir, sanki bu ifade dilemeye taliktir. Dilemeye talik ise yemin olmaz.
ikincisi âdet görmeyip aylar ile iddet bekleyen kadýnýn talâkýný ayýn gelmesine taliktir. Meselâ; zevcin zevcesine «aybaþý geldiðinde yahut ay göründüðünde sen boþsun» demesi gibi. Bu da yemin deðildir. Bu ifade sünnet vaktinin açýklanmasýnda kullanýlýr. Çünkü iddeti ayla olan kadýn hakkýnda aybaþý sünnet vechi üzere boþama vaktidir, yoksa talîk vakti deðildir.
Üçüncüsü boþamaya taliktir. Meselâ; zevcin zevcesine «ben seni boþarsam sen boþ ol» demesi gibi. Bu ifade de sýrf talîk için olmaz, Çünkü zevc bu ifadeyle kendisinin zevcesini boþamaya mâlik olduðunu bildirme ihtimali vardýr.
Dördüncüsü efendinin kölesine «bana bin dirhem ödersen hürsün, aciz kalýrsan kölesin» demesi gibi. Bu ifade de talîk olmayýp kitabete kestiðini açýklamaktýr.
Beþincisi zevcin zevcesine «tam bir hayz görürsen veya yirmi tam hayz görürsen boþ ol» demesi gibi bu da talîk olmaz. Çünkü tam bir hayzda mutlaka temizlikten bir cüz bulunacaðýndan talâk temizlikte vâkî olmuþ olur da bu ifadeyi sünnet vechi üzere boþamanýn izahý kýlmak mümkün olur. O halde bu ifade sýrf talîk için olmaz. Akýllýnýn sözünü talâka yeminden korumak için bu beþ mesele talîk sayýlmamýþtýr.
METÝN
Bir kimse «yemin etmem» diye yemin etse de talâkýný ve âzâdýný bir þeye talîk etse yemini bozmuþ olur. Yeminin þartý: Yemin eden kimsenin Müslüman olmasý, mükellef olmasý ve üzerine yemin ettiði þey aklen mümkün olup yemininde durabilmesidir.
Yeminin hükmü, (yemin edilen þeye riayet edilip) yeminin bozulmamasý, bozulduðu takdirde keffaretin vâcib olmasýdýr. Yeminin rüknü, yeminde kullanýlan lâfýzlardýr. ALLAHü Teâlâ´dan, baþkasýna yapýlan yemin mekruh mudur? Bazýlarý «hakkýnda nehiy bulunduðu için mekruhtur» demiþlerdir. Âlimlerin çoðu «ALLAH´ü Teâlâ´dan baþkasýna yapýlan yemin mekruh deðildir» demiþlerdir. Bilhassa zamanýmýzda bununla fetva verilir. ALLAH´ü Teâlâ´dan baþkasýna yemin etme hakkýndaki nehyi âlimlerin çoðu itimad edilmeyen yemine hamletmiþlerdir. Meselâ: Araplarýn âdeti üzere konuþmada babalarýný anmakla böbürlenme yerinde «babana yemin ederim» ve «hayatýna yemin ederim» sözleri gibi. (Bunlarýn maksadý bu sözlerle birbirine itimad telkin etmek olmayýp bilakis âdetleri üzere cereyan eden bir konuþmadýr.)
ÝZAH
«Bir kimse "yemin etmem" diye yemin etse talâkýný ve âzâdýný bir þeye talîk etse yemini bozmuþ olur ilh...»
Tenbih: Kâfî´de «mevcud olan bu kaide üzerinedir ki: Bir kimse zevcesine «ben senin talâkýna yemin edersem kölem hürdür» dedikten sonra kölesine hitaben «ben senin âzâdýna yemin edersem zevcem boþtur» dese kölesi âzâd olur. Çünkü o kimse karýsýnýn talâkýna yemin etmiþtir. Eðer karýsýna «ben senin talâkýna yemin edersem sen boþ ol» deyip bu ifadeyi üç defa tekrar ederse gerdeðe girdiði takdirde birinci ve ikinci yemin ile zevcesi iki talâk, gerdeðe girmemiþse bir talâk boþ olur.
«Yeminîn þartý: Yemin eden kimsenin Müslüman olmasý, mükellef ol-masý ilh´...» Bilmiþ ol ki yemin edenin Müslüman olmasý, ALLAH´a yapýlan yemin ile «ben bunu yaparsam bana namaz kýlmak lâzým olsun» gibi ibadete yapýlan yeminlerde þarttýr, «ben bunu yaparsam zevcem boþ olsun» gibi ibadet olmayan yeminlerde yemin edenin Müslüman olmasý þart deðildir. Nitekim bunun böyle olduðu gizli deðildir. H. Velhâsýlý talîk ile olan, namaz, oruç ve keffaret gibi ibadetlerî gerektiren yeminlerde yemin edenin Müslüman olmasý þarttýr. Musannýf yakýnda zikredecek ki Müslüman olarak yeminini bozsa bile kâfirin yemininden dolayý keffaret yoktur. Çünkü küfür yemini iptal eder. Meselâ: Bir kimse Müslüman olarak yemin ettikten sonra -ALLAH´a sýðýnýrýz- mürted olsa sonra tekrar Müslüman olup yeminini bozsa kendisine keffaret lâzým gelmez. Bu takdirde Ýslâmiyet yeminin yapýlmasýnda ve yeminin devam etmesinde þarttýr. Kaadýnýn yeminden çekineceðini ümit ederek davalýlara yemin ettirmesi görünüþte yemindir. Nitekim gelecektir. Yeminde istisna (inþaallah) nýn bulunmamasý þarttýr. Bazýlarý yemin edenin hür olmasýný da þart kýlmýþlardýr, fakat bu hatadýr. Çünkü kölenin yaptýðý yemin yemin olur, bozduðu takdirde keffaretini oruçla öder. Nitekîm fukaha böyle açýklamýþlardýr.
Bezzaziye´de «Vali bir kimseyî yakalayýp ona «billahi de» deyip o kimse de «billahi» dese sonra vali o kimseye «elbette cuma günü geleceksin» deyip o da valinin dediði gibi «elbette cuma günü geleceðim» deyip de cuma günü gelmese yeminini bozmuþ olmaz. Çünkü o kimsenin hikaye ve sükût etmesi ile ALLAH´ü Teâlâ´nýn ismi ile yemini arasýna fasýla girmiþtir» denilmiþtir.
Sayrafiyye´de bir kimse «benim üzerime ALLAH´ýn ahdi ve Resulün ahdi olsun ki þu iþi yapmayacaðým» dese, bu ifade yemin olmaz. Çünkü «Resulün ahdi» lâfzý ALLAH´ýn ismi ile yemin edilen þeyin arasýný ayýrmýþtýr. Fakat Resulün ahdi zikredilmeksizin yalnýz «ALLAH´ýn ahdi benim üzerime olsun» ifadesi yemindir.
«Yeminin hükmü, yeminin bozulmamasý bozulduðu takdirde keffaretin vâcib olmasýdýr.» Yani yapýlan yemini muhafaza etmek asýldýr, bozulduðu takdirde keffaret vermek halef(yemini muhafaza etmenin yerine geçen) dir. Nitekim Dürrü´l-Münteka´da da böyledir. Bilindiði gibi keffaret ALLAH´a yapýlan yemine mahsustur. H.
«ALLAH´ü Teâlâ´dan baþkasýna yapýlan yemin mekruh mudur? ilh...» Zeylaî «ALLAH´tan baþkasýna yapýlan yemin meþru olup bu cezayý þarta talîk etmektir ki asýlda yemin deðildir. Ancak fukaha, cezanýn þarta tâlikine yemin ismini vermiþlerdir. Çünkü bir iþi yapmaða teþvik veya bir iþten men etmek için ALLAH´a yapýlan yeminin mânâsý bunda da mevcuttur. AIIahü Teâlâ´ya yemin etmek mekruh deðildir. Fakat ALLAH´a çok yemin etmekten az yemin etmek evlâdýr. Bazýlarýna göre hakkýnda nehyi vârid olduðu için ALLAH´dan baþkasýna yemin etmek mekruhtur. Âlimlerin çoðuna göre; mekruh deðildir. Çünkü bilhassa zamanýmýzda ALLAH´tan baþkasýna yani: Âzâd ve talâka yapýlan yeminlere îtimad edilmektedir. ALLAH´tan baþkasýna yapýlan yemin hakkýnda olan nehyi îtimad edilmeyen yemine hamledilmiþtir.
Araplarýn âdeti üzere konuþmada babalarýný anmakla böbürlenme yerinde «babana yemin ederim» ve «hayatýma yemin ederim» ifadeleri gibi. Bunlarda yemini bozmakla bir þey lâzým gelmez ve bunlarla îtimad hâsýl olmaz. Fakat âzâda ve talâka talîk suretiyle yapýlan yemin böyle deðildir. Peygamberimizin: «Her kim yemin ederse ALLAH´a yemin etsin» hadisi þerifi âlimlerin çoðuna göre tâlîk olmayan yemine hamledilmiþtir. Çünkü bu yeminde kendisine yemin edilen þeyi tâzîmde ALLAH´a ortak koþmak olmakla bil ittifak mekruhtur. ALLAH´ü Teâlâ´nýn «kuþluk», «yýldýz», «gece» gibi baþka þeylere yemin etmesine gelince; âlimler «bu þeylere yemin etmek ALLAH´ü Teâlâ´ya mahsus olup ALLAH´ü Teâla dilediði þeye tâzîm ve yemin buyurur. Fakat insanlarýn bu þeylere yemin etmesi câiz deðildir» demiþlerdir. Ama tâlîkde tâzîm olmayýp bilâkis îtimadla beraber bir iþi yapmaya teþvik veya yapmaktan men vardýr. Buna göre ittifakla talik mekruh deðildir. Bâhusus zamanýmýzda insanlarýn ALLAH´a yemin edip bozmalarýna ve keffâretin lâzým olmasýna aldýrmadýklarý için âzâd ve talâk gibi þeylere yapýlan yemine daha fazla îtimad edilmektedir. Çünkü talâk ve âzâda yemin eden kimse talâkýn ve âzâdýn vâki olacaðýndan korktuðu için yeminini bozmaktan sakýnýr.
METÝN
ALLAHü Teâlâ´ya yapýlan yeminler: Yemin-i Gamûs, Yemin-i Laðv, Yemin-i Mün´akide olmak üzere üç nevidir. Yemin-i Gamûs ile Yemin-i Laðv´ýn ALLAH´ü Teâlâ Hazretlerinden baþkasýna yapýlmasý tasavvur edilmediði için bunlar talâk ve âzâd gibi þeylere yapýlýrsa talâk ve âzâd vâki olur. Bunu iyice belle! Aynî.
Bir kimsenin yalan söylemeyi kasdederek veya doðru olduðunu zannederek «þu iþi yaparsam Yahudi olayým» sözü yemin-i gamûs veya yemin-i laðv olmakla beraber ALLAH´a yemin olmadýðýndan bu yemin yeminin üç nevinden hariçtir diye yeminin üç kýsýmdan ibaret olmadýðýna yapýlan itiraza þârih «bu þekilde yapýlan yemin- yemin eden her ne kadar buyeminin kinaye yoluyla yemin olduðunu bilmez ise de -ALLAH´ü Teâlâ´ya yeminden kinayedir» diye cevap vermiþtir. Bedâyi.
Birinci nevi yemin-i gamûsdur ki -yemin edeni önce günaha, sonra ateþe daldýrýr. Yemin-i gamûs mutlak surette pek büyük günahdýr, fakat kebairin günahý farklýdýr- yalan yere amden yapýlan yemindir. Bu yemin geçmiþ zamanda olan bir þeye olmadý diye yapýlýr. Meselâ; bir kimsenin bir iþi yaptýðýný bildiði halde «vallahi ben bu iþi yapmadým» diye yalan yere yemin etmesi gibi. Yemin-i gamûs þimdiki zamanda yalan olan bir þey üzerine de yapýlýr. Meselâ: Bir kimsenin kendi üzerinde bin dirhem borç bulunduðunu bildiði halde «vallahi benim üzerimde falanca þahsýn bin dirhem alacaðý yoktur» veya baþka bir þahýs olduðunu bildiði halde «vallahi bu þahýs Bekir´dir» diye yemin etmesi gibi.
Yemin-i gamûs «vallahi bu iþi yaptým» sözündeki gibi bir iþin fiili veya «vallahi bu iþi yapmadým» sözündeki gibi terkîn baþkasý olup, meselâ; taþ olmadýðý malum iken «vallahi bu, þimdi taþtýr» ifadesindeki yemin gibi olursa da fukahanýn yemin-i gamûsu iþle ve geçmiþ zamanla kayýtlamalarý rast geledir veya çok vakî olana hamledilmiþtir. Yemin eden kimse yemin-i gamûs sebebiyle büyük günahkâr olup kendisine tevbe ve istiðfar etmek lâzým gelir.
ÝZAH
«Bu yeminin kinaye yoluyla yemin olduðunu bilmez ise de ilh...» Yani:
«Ben bu iþi yaparsam yahudi olayým.» Bu ifade ile yemin edenin maksûdu Yahudi olmaktan nefreti gerektiren þart (o iþi yapmak) dan çekinmesidir. Bu ise ALLAH´ü Teâlâ´ya küfürden nefreti bildirir ve ALLAH´ü Teâlâ´ya tazîmi ifade eder, sanki o kimse "vallâhi´l-azim bu iþi yapmam" demiþ olur. H.
«Yemin-i gamûs mutlak surette pek büyük günahtýr ilh...» Yaný, gerek bu yemin-i gamûsla bir Müslüman´ýn hakký alýnsýn gerek alýnmasýn bu «mutlaka büyük günahtýr» ifadesinde Bahýr sahibinin «yemin sebebiyle bir Müslüman´ýn malý alýnýr ve ya Müslüman´a eza edilirse bu yemin büyük günahlardan olur. Eðer yeminde böyle bir fenalýk bulunmazsa küçük günahlardan olur» sözünü red vardýr. Çünkü Bahýr sahibinin sözü Buharî´deki:
«Büyük günahlar, ALLAH´a ortak koþmak, anaya, babaya karþý gelmek (ALLAH´ýn öldürülmesini haram kýldýðý) bir nefsi öldürmek ve yemin-i gamûsdur» hadisi þerifinin mutlak olan mânâsýna muhâliftir. Kebairin günahlarý farklýdýr. Makdisî «ALLAH´ýn isminin hürmetini yýkmaktan daha büyük günah var mýdýr?» demiþtir.
«Kendisine tevbe ve istiðfar etmek lazým gelir.» Çünkü yemin-ý gamûs da keffaret yoktur, tevbe ve istiðfar ile yemin-i gamûsun günahý kalkar, bu itibarla yemin-i gamûsun günahýndan kurtulmak için tevbe ve istiðfar etmek ve bu yüzden bir kimsenin bir hakký zayi olmuþ ise onu yerine getirip helâllik almak lâzým gelir.
METÝN
Ýkinci nevi yemin-i laðvdýr ki, yemin eden geçmiþ zamanda veya þimdiki zamanda kendisine yemin ettiði þeyi doðru zannederek yalan yere yemin etmesidir. Yeminin bu nevinde muahaze yoktur, ancak üç þeyde yani talâk, âzâd ve nezirde muahaze vardýr. Zann-ý galib üzere zýddý açýklanýrsa talâk vaki olur.
Ýmam Þafiî´den bunun hilâfý meþhurdur. Yemin-i gamûs ile yemin-i laðv geçmiþ zaman ile þimdiki zamanda müsavi olunca aralarýndaki fark yalanýn kasden yapýlmasýdýr. Gelecek zamana ait yapýlan yemin, yemin-i mün´akide olur. Ýmam Þafiî yemin-i laðvý konuþmalarda geçen ve kendisiyle yemin kastedilmeksizin «Lâ vallâhi: hayýr vallâh», «belâ vallâhi: deðil vallâh» denilmesi gibi, yeminlere tahsis etmiþtir. Ýsterse bu yemin gelecekte olacak bir þey için yapýlmýþ olsun.
Yemin-i laðvýn mânâsýnda ihtilâf olduðu için musannýf yemin-i laðvýn affý ümit olunur, dedi. Yahut bu yemin-i laðv tevazu ve teeddüb için olur. Bir kimsenin doðru olarak geçmiþ zamandaki bir þeye yemin etmesi de yemin-i laðv gibidir. Meselâ; ayakta olan bir kimsenin «vallahi ben þimdi ayaktayým» diye yemin etmesi gibi.
ÝZAH
«Ancak üç þeyde yani talâk, âzâd ve nezirde muahaze vardýr ilh...Çünkü söz ALLAH´a yapýlan yemindedir. Bunlar da ise ALLAH´dan baþkasýna yemin yapýlmaktadýr. Bundan dolayý Ýhtiyar´da Ýbn-i Rüstem, Ýmam Muhammed´den «laðv ancak ALLAH´a yapýlan yeminde olur, bu ise yemin eden bir kimsenin bir iþin doðru olduðunu zannederek yemin edip, halbuki o iþ gerçekte zannettiði gibi olmamasýdýr. Bu takdirde kendisine yemin edilen þey laðv olup sadece «vallahi» sözü kalýr da yemin eden kimseye bir þey lâzým gelmez. ALLAH´dan baþkasýna yapýlan yeminde ise üzerine yemin edilen þey laðv olur da «zevcem boþtur» yahut «kölem hürdür» yahut «benim üzerime hac lâzýmdýr» gibi ifadeler bakî kalýr ve yemin eden kimseye bunlar lâzým olur» diye rivayet etmiþtir.
«Aralarýndaki fark yalanýn kasden yapýlmasýdýr ilh...» Ben derim ki Burada baþka bir fark vardýr: Yemin-i gamûs üç zamanda da yapýlýr, nitekim ilerde gelecektir. Yemin-i laðv ise gelecekte olacak bir þey üzerine yapýlmaz. H.
«Gelecek zamana ait yapýlan yemin yemin-i mün´akide olur.» Bizim mevzumuz doðru zannedilerek yalan yere yapýlan yemin hakkýndadýr, gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yapýlan yemin ise ancak yemin-i mün´akide olur. Yemin-i gamûsda gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yapýlýr diye itiraz edilemez. Çünkü yemin-i gamûsda amden ve kasden yalan vardýr. Halbuki bizim sözümüz amden ve kasden yalan yere yapýlan yemin hakkýnda deðildir. iyi anla!
«Ýmam Þafii yemin-i laðvý ilh...» Ýmam Muhammed´in, Ýmam-ý Azam´dan «yemîn-i laðv insanlar arasýnda konuþmalarda geçen «vallâhi», «billâhi» gibi yemin kastedilmeksizin söylenen yeminlerdir» diye naklettiði yemin biz Hanefilerce geçmiþ zaman ve þimdiki zamana ait olan yeminlerdir. Hanefilerce bunlar yemin-i laðvdýr. Hanefilerle, Þafiîler arasýndaki ihtilâf: Gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yemin kastedilmeksizin yapýlan yemin hakkýndadýr. Bu yemin Hanefilerce yemin-i laðv olmayýp bunda keffâret lâzýmdýr. Þafiîlerce yemin-i laðv olup keffâret yoktur.
«Yemin-i laðvýn mânâsýnda ihtilâf olduðu için musannýf yemin-i laðvýn affý ümid olunur demiþtir ilh...» Yemin-i laðv nasýl açýklanýrsa açýklansýn bunda günah olmayýp affýnýn umulmasý ALLAHü Teâlâ´nýn: El-Bakâra sûresi; âyet: 225 «ALLAH, sizi yeminlerinizdeki «laðv» dan dolayý sorumlu tutmaz» kavli kerimi içindir.
«Yemin-i laðv gibidir ilh...» Hasýlý: Bir kimsenin geçmiþ zamandaki bir þeye doðru olarak yemin etmesi yeminin üç nevine dahil olmayýp dördüncü bir nevi olur ki yeminin üç nevinden ibaret olmasýný bozar. Buna Sadru´þ-Þerî´a «fukaha þeriatta muteber olan ve üzerine hüküm tereddüp eden yeminlerin üç kýsým olduðunu murad etmiþlerdir» diye cevap vermiþtir. Bahýr sahibi «bunda da günahýn olmamasý bir hükümdür» diye Sadru´þ-Þerî´anýn cevabýný reddetmiþtir. Nehir sahibi «Bahýr sahibinin dediði söz götürür» demiþtir.
Muhaþþi Halebi «hak Bahýr sahibinin dediðidir, itirazýn bir mânâsý yoktur» demiþtir.
Ben derim ki: Fethü´l-Kadir´de «bozulmasý tasavvur edilen yeminler üç kýsýmdýr, yoksa mutlak suretteki yeminler deðildir» diye cevap verilmiþtir.
Þarih «Vallâhi ben þimdi ayaktayým ilh...» Ýfadesiyle geçmiþ zamanýn þimdiki zaman gibi olduðuna iþaret etmiþtir. Fakat güzel olan Feth´in kavlidir ki: Buna misâl; «vallahi Zeyd dün ayakta idi» cümlesidir.
METÝN
Üçüncü nevi yemin-i mün´akidedir ki; yemin edenin kendisine yapmamasý mümkün ve gelecek zamana ait olan bir þey üzerine yaptýðý yemindir. Binaenaleyh «vallahi ben ölmeyeceðim» veya «güneþ doðmayacaktýr» ifadeleri yemin-i gamûs nevindendir. Yeminin ancak bu mün´akide kýsmýnda yemin eden yemini bozarsa keffâret lâzým olur. Çünkü ALLAH´ü Tealâ: (El-Maide sûresi; âyet:89) «Yeminlerinizi muhafaza ediniz» buyurmuþtur.
Yemini hýfzetmek ancak gelecek zamanda muhafaza edilmesi mümkün olan þeyde tasavvur edilir .Ýmam Þafiî´ye göre yemin-i gamûsda da keffâret verilir. Her ne kadar yemin eden keffâretle beraber tevbede bulunmazsa da keffâret günahý kaldýrýr. Sýraciyye.
Ýkrah (zor) la, hata ile, zühûl (dalgýnlýk) ile, sehv (yanlýþlýk) ile ve, nisyan (unutmak) la yapýlan yemin, sahih olur, bozulduðu takdirde keffâret lâzým gelir.
Bir kimse yemin etmemeye yemin edip, sonra bu yeminini unutup yemin etse ve bu yeminini de bozsa iki keffâret verir. Keffâretin biri birinci yeminini bozduðu içindir, diðer keffâreti ise üzerine yemin ettiði þeyi iþlediði (ikinci yeminini bozduðu) içindir. Bu hususta Peygamberimizin (S.A.V.): «Üç þey vardýr ki, þakasý ciddidir» Hadisi þerifi vardýr. Bunlardan biri yemindir. Yemin eden kimse, yeminini bozmasý için tehdid edilip, üzerine yemin ettiði þeyi kendi fiiliyle bozarsa yemini bozulur ve kendisine keffâret lâzým gelir. Ýmam Þafiî buna muhaliftir. Keza yemin eden kimse üzerine yemin ettiði þeyi baygýn veya delilik halinde yapsa yine yemini bozulur. Yemin nasýl bozulursa bozulsun, bozulmakla keffâret lâzým gelir.
ÝZAH
«Kendisine yapmasý mümkün olan ilh...» Ýfadesiyle «vallahi ben ölmeyeceðim» gibi yeminler yemin-i mün´akidenin tarifinden çýkmýþtýr. Çünkü ölmemek yemin edenin elînde, deðildir. Bu gibi yeminler yemin-ý gamûsdandýr.
Bir kimse bardakta su olmadýðý halde «vallâhi ben bugün þu bardaktaki suyu içeceðim» diye yemin etse bunu yapmak yemin edenin iþi olmakla beraber yeminini muhafaza etmek mümkün olmadýðý için yemini bozulmaz, eðer yemin ettiði vakit bardakta suyun bulunmadýðýný bilirse bu yemin yemini gamûs nevinden olur. Eðer yemin ettiði vakit bardakta su bulunmadýðýný bilmezse yemin-i gamûs da olmaz, yemini muhafaza etmek mümkün olmadýðý için yemin-i mün´akide de olmaz. Bu yemin, yemin-i laðv nevinden sayýlýrsa, yemin-i Iaðvýn gelecekte olacak bir þey üzerine yapýlmaz kaidesi bozulmuþ olur. Bana öyle geliyor ki, bardakta su olmadýðý bilinsin veya bilinmesin bu asla yemin olmaz. Çünkü yukarýda geçti ki yeminin þartý yemin edilen þeyin mümkün olup yeminin muhafaza edilebilmesidir. Teemmül oluna!
«Yemini hýfzetmek ancak gelecek zamanda muhafaza edilmesi mümkün olan þey de tasavvur edilir ilh...» Yani geçmiþ zamana veya þimdiki zamana ait olan bir þey üzerine yapýlan yeminin muhafaza edilmesi tasavvur edilemez. Çünkü yemini muhafaza etmek, üzerine yemin edilen þeyin yapýlýp, yapýlmama arasýnda bulunmasý ve onu bozmaktan nefsin men edilmesidir. Bu ise ancak gelecekte olacak bir þey üzerine yapýlan yeminde düþünülebilir. Bu gelecekte olacak bir þey üzerine yapýlan her yeminin muhafaza edilmesinin tasavvur edilmesini gerektirmez ki muhafaza edilmesi mümkün olmayan gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yapýlan yemin-i gamûs itiraz olarak varid olsun.
«Yahut hata ile ilh...» Meselâ; «bana su ver» demek murad eden kimsenin «vallâhi ben su içmem» demesi gibi.
«Zühûl, sehv ve nisyanla yapýlan yemin sahih olur ilh...» Ýbn-i Emîr Hac Tahrir þerhinde «fukahadan çoðu sehv ile nisyan birdir, her ne kadar sehv, bir þeyin sûretinin kuvve-ihafýzada bâki kalmakla, kuvve-i müdrikeden sûretinin gitmesidir. Nisyan ise «her iki kuvvetten beraberce sûretin gidip, meydana gelmesinde yeni bir sebebe muhtaç olmasýdýr diye aralarýnda fark görmüþlerse de ehl-i lûgat aralarýnda fark görmemiþtir» demiþlerdir» þeklinde mütalâa yürütmüþtür.
«Hobisi þerifi vardýr ilh...» Allâme Molla Aliyyü´l-kaari Vikâye þerhinde hadisi þerifde yemin lâfzý marûf deðildir. Marûf olan Sünen-i erbe´a ashâbýnýn Ebu Hüreyre´den:
Þakasý da ciddi olan üç þey; nikâh, talâk ve ric´at (bir veya iki talâkla boþanmýþ kadýnýn iddeti bitmeden kocasýnýn ona dönmesi) ´dir» lâfzýyla rivayet ettikleri hadisi þerifdir. Bu hadisi þerifi Tirmizî «hasen», Hâkim ise «sahîh» bulmuþtur. Ýbn-i Adiyy bu hadisi þerifi «þakasý da ciddi olan üç þey; talâk, nikâh ve atak (köle âzâdý)» lâfzýyla rivayet etmiþtir.
Þaka ile yemin eden kimse yemininin hükmüne razý olmasa bile kasden yemin etmiþtir. Bu yüzden yeminin sebebine kendi iradesiyle mübaþeret ettikten sonra yeminin hükmüne razý olmamasýný þeriat nazarý itibara almayarak yemin saymýþtýr.
«Yemin eden kimse yeminini bozmasý için tehdid edilip, üzerine yemin ettiði þeyi kendi fiiliyle bozarsa yemini bozulur ilh...» Eðer yemin eden kimse tehdit edildiðinde üzerine yemin ettiði þeyi kendisi yapmayýp tehdit edenler yapsalar meselâ; su içmem diye yemin eden kimsenin boðazýna su akýtsalar yemin edenin yemini bozulmaz. Nehir.
«Yemin eden kimse üzerine yemin ettiði þeyi baygýn veya delilik ha-linde yapsa ilh...» Fakat bayýlmýþ kimsede mecnunda ehliyet bulunmadýðýndan yeminlerine itibar edilmez. Nitekim geçmiþtir.
METÝN
Kasem (yemin) -her ne kadar Türklerin kullandýklarý gibi lafza-i Celâl´daki «ne» nin ötresi yahut üstünü yahut sükûnu yahut hazfiyle de olsa- «billâhi teâlâ» lâfzýyla olur.
Hýristiyanlarýn yeminleri gibi «vesmillâhi» veya «bismillâhi þu iþi yaparým» lâfýzlarý da yine Ýmam Muhammed´e göre «billâhi» gibi yemindir. Bahýr sahibi, Ýmam Muhammed´in kavlini tercih etmiþtir. Fakat «lam» ýn esresi ve þeddesi ile «billih» yemin olmaz, ancak Lâfza-i Celâl´daki «he» esre kýlýnýp yemin kastedilirse yemin olur.
Yemin ALLAHü Teâlâ´nýn isimlerinden olan -muhtar olan mezheb üzere kendisiyle yemin edilme bilinsin veya bilinmesin her ne kadar ortak isim de olsa- Rahman, Rahîm, Halim, Alîm, Malik-i yevmiddin, Ettalibü´l-gaalibi lam-i tarîfli Elhak gibi bir ismi þerifiyle de olur.
Hak kelimesi Lam-i tarifsiz olursa yemin olmaz, ilerde gelecektir.
Mücteba´da Lâfza-i Celâl´dan baþka müþterek isimlerde yemine niyet edilmese diyaneten tasdik edilir denilmiþtir. Yemin örfde kendisiyle yemin olunan ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatlarýndan bir sýfatla da olur. o sýfat gerek zýddýyla ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatlanmadýðý «ALLAHýn izzeti»,«Celâli», "Kibriyâsý" «Melekûtü», «Ceberûtü», «Azameti» ve «Kudreti» gibi sýfat-ý zâtiyyeden olsun ve gerek kendisiyle ve zýddýyla vasýflandýðý «gazap» ve «rýzâ» gibi sýfat-ý fiiliyyeden olsun. Yeminler örf ve âdet üzere kurulduðundan örfte kendisine yemin olunan þeye yemin etmek yemindir. Örfte kendisine yemin edilmeyen þeye yemin etmek yemin deðildir.
ÝZAH
«Kasem "billâhi teâlâ" lâfzýyla olur ilh...» Yani bu mübarek isimle olur.
«"He"nîn ötresi ilh...» Yaný Lâfza-i Celâl´daki «he» nasýl okunursa okunsun yemin olmasý «ba» harfiyle zikredildiði takdirdedir. Fakat kasem (yemin) için olan «vav» ile zikrolunursa ancak Lâfza-i Celâl´daki «he» esre okunmakla yemin olur. H.
«Yahut hazfiyle de ilh...» Mücteba´da bir kimse þen, þaklabanlarýn âdeti gibi Lâfza-i Celâl´daki «he» yi söylemeksizin «valla» dese yemin olur, denilmiþtir. Buna göre Türklerin Lâfza-i Celâl´daki «he» yi okumaksýzýn «billa» diye yaptýklarý yemin, yine yemin olur. Yemin eden yahut hayvan boðazlayan yahut namaza baþlayan kimse Lâfza-i Celâl´da olan ikinci «lam»ý çeken elifi hazfetse bazýlarý zarar vermez. Çünkü bazý Araplarýn lisanýnda hazfedildiði iþitilmiþtir, demiþlerdir. Bazýlarý da zarar verir demiþlerdir.
«Hýristiyanlarýn yeminleri gibi "vesmillâhi" ilh...» Yani, Fetih´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «bismillâhi ben elbette þu iþi yapacaðým» dese muhtar olan kavle göre bu ifade ile yemin etmek örf olmadýðý için yemin sayýlmaz. Buna göre, bir kimse «vesmiliâhi ben elbette þu iþi yapacaðým» dese yine yemin sayýlmaz. Ancak memleketimizde yaþayan Hýristiyanlar «vesmillâhi» diye yemin etmeyi örf ve âdet edinmiþlerdir. Onlar gibi «vesmillâhi» ile yemin etmeyi örf ve âdet edinen kimselerin yaptýklarý yemin, yemin olur. Fakat Hýristiyanlarýn yaptýklarý yemin, yemin olmaz. Çünkü yeminin sahih olmasý için yemin edenin Müslüman olmasý þarttýr.
«Bahýr sahibi Ýmam Muhammed´in kavlini tercih etmiþtir flh...» Bahýr sahibi zâhir olan «bismillâhi» yemindir demiþtir. Nitekim Bedayî sahibi delil göstermiþtir ki; ehli sünnet velcemaate göre isim ile müsemma bir olup isme yemin zata yemin olur ve «mismillahi» diyen «billâhi» demiþ olur. «Vesmillâhi» de «bismillâhi» gibi olup Hýristiyanlara mahsus deðildir.
«Her ne kadar ortak isim de olsa ilh...» ALLAHü Teâlâ´dan baþkasýna isim olarak verilmeyen ALLAH, Errahman gibi isimlere yapýlan yemin niyet edilsin edilmesin yemin olur. Halim ve Alim gibi ALLAH´dan baþkasýna da isim verilen ortak isimlerde yemine niyet edilirse yemin olur, niyet edilmezse yemin olmaz.
«Ettalibü´l-gaalibi ilh...» Bir kimse «Vettaalibi´l-gaalibi ben þu iþi yapmam» dese yemin etmiþ olur. Baðdat halký arasýnda böyle yemin etmek örf ve âdettir. Zahire ile Velvâliciyye´de deböyledir.
«Mücteba´da Lâfza-i Celâl´dan baþka müþterek isimlerde yemine niyet edilmese diyaneten tasdik edilir ilh...» Yani yemin olmaz, çünkü o kimse sözünün muhtemeline niyet etmiþtir. Bu itibarla kendisiyle ALLAH arasýnda olan þey hususunda tasdik edilir. Fakat zahire muhalif olduðu için kazaen tasdik edilmez. Nitekim geçmiþtir. Tenbih, diyanet ile kaza arasýndaki fark ancak talâka ve azada, yemin etme hususunda meydana çýkar, yoksa ALLAH´a yemin etme hususunda ortaya çýkmaz. Çünkü keffâret ALLAH Teâlâ´nýn hakký olup bunda kulun hakký bulunmamakla yemin eden kaadýnýn huzuruna davâ için çýkmaz.
Ben derim ki: Bir kimse talâký veya âzâdý yemin etmeye talîk ettikten sonra yemin etse ve yemine niyet etmediðini iddia etse, bu takdirde yemin hususunda da diyanet ile kaza arasýndaki fark ortaya çýkmýþ olur.
«Yemin örfde kendisiyle yemin olunan ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatlarýndan bir sýfatla da olur ilh...» Sýfat bir mânânýn ismidir ki zatý tazammun etmez, «hüve hüve: O odur» ile zatýn üzerine haml olunmaz. Ýzzet, Kibriyâ, azamet gibi. Azîm böyle deðildir. ALLAHü Teâlâ´nýn gerek zâtî sýfatý olsun ve gerek fiili sýfatý olsun örfde kendisiyle yemin edilmesinin þart olmasý Maveraünnehir alimlerinin kavlidir. Irak alimlerine göre zâtî sýfatlara yapýlan yemin yemindir, fiili sýfatlara yapýlan yemin yemin deðildir. Bunlara göre örfde kendisiyle yemin edilsin veya edilmesin itibar yoktur. Bu, Fethü´l-kadir´den hûlasa olarak alýnmýþtýr. Burhan´dan naklen Þürünbülâli´de «esah olan Maveraünnehir alimlerinin kavlidir» diye açýklanmýþtýr.
Zeylaî «Maveraünnehir alimlerinin kavli sahihdir. Çünkü ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatlarýnýn hepsi zatýnýn sýfatlarýdýr ve hepsi kadimdir, yeminler ise örf üzerine kurulduðundan, insanlarýn kendisiyle yemin etmeyi örf edindikleri þeye yemin etmek yemindir. Ýnsanlarýn kendisiyle yemin etmeyi örf edinmedikleri þeye yemin etmek yemin deðildir» demiþtir. Zeylaî´nin «ALLAH´ýn sýfatlarýnýn hepsi zatýnýn sýfatlarýdýr» ifadesinin mânâsý «þüphe yok ki ALLAHü Teâlâ´nýn kerim olan zatý, sýfatlarýyla mevsuf olup gerek zâtî sýfatý gerek fiilî sýfatý olsun bu sýfatlar ile zatý murad edilir, binaenaleyh bu sýfatlara yapýlan yemin zatýna yemin yapýlmýþ olur» demek olur, yoksa Zeylaî´nin muradý ALLAHü Teâlâ´nýn fiil sýfatýný nefyetmek deðildir.
Sonra musannýfýn müþkül bulup «Zeylaî´nin muradý ALLAHü Teâlâ´nýn fiil sýfatlarý Eþ´arîlere göre hakikatde kudret sýfatýna racidir. Kudret sýfatý ise ALLAHü Teâlâ´nýn zâtî sýfatýdýr» diye cevap verdiðini gördüm. Bizim dediðimiz daha evlâdýr.
«ALLAH´ýn izzeti ilh...» Kuhustani´de «izzet birinci babdan olursa galebe «üstünlük» ikinci babdan olursa nazîri olmama, dördüncü babdan olursa menzil ve derecesinden inmeme mânâlarýna gelir. «Celâl» sýfatlarý kâmil olmak mânâsýnadýr. «Kibriyâ» zâtý kâmil olmak mânâsýnadýr» denilmiþtir.
«Melekûtü, Ceberûtü ilh...» Bunlar faalût veznindedir. Þihâb´ýn Þifa-i þerif þerhinde «rahamût» rahmetten mübalaða sýygasý olduðu gibi melekût de mülkden mübalaða sýygasýdýr. Bazan «bunu âlem-i þehadet´e mukâbil olan âleme hasdýr» dediler, buna âlem-i emir adýný verirler, mukabiline âlem-i þehadet, âlem-i mülk adýný verdikleri gibi. Mevâhib þerhinde Râgýb-ý Isfahânî «cebirin aslý bir nevi kahýr ile bir þeyi düzeltmek mânâsýnadýr» demiþtir. Bazýlarý «sâde düzeltmek mânâsýna olduðu» söylemiþlerdir. Bazan sýrf kahýr mânâsýna olur. T.
«Azameti ilh...» Azamet esaleten zâtýn kâmil olmasý tebean sýfatýn kâmil olmasý mânâsýnadýr. Kudret kendinden her bir fiil ve terkin hikmet ve maslahat üzere meydana gelmesidir. Kuhustânî.
«Gazap ve rýzâ gibi ilh...» Yani: Bunlar intikam ve ihsan mânâlarýna hadd-i zâtýnda fiil sýfatýný temsildir. O halde ileride gelecek gazap ile rýzâya yemin edilmez kavillerine münâfi olmaz. T.
«Yeminler örf ve âdet üzere kurulduðundan ilh...» Yeminlerin örfe baðlý olmasý sýfatlara mahsustur. Ýsimlere mahsus deðildir, isimlerde örf muteber deðildir. Nitekim geçmiþtir. T.
METÝN
ALLAH´tan baþka, Peygamber, Kur´ân-ý Kerîm ve Kabe-i Muazzama gibi þeylere yemin edilmez. Kemal «gizli deðildir ki þimdi zamanýmýzda Kurân´a yemin etmek örf ve âdet olmuþtur. Buna göre yemin olur» demiþtir. Fakat Kelamullâh´a yemin etmek örfle deveran eder. Aynî demiþtir ki: Bana göre bilhassa zamanýmýzda Mushaf´a yemin yemindir. Üç mezheb imamýna göre; Mushaf-ý þerife, Kelâmullâha. Kur´ana yapýlan yemin yemindir. Ahmed b. Hanbel bu üçün üzerine Peygamberi de ziyade etmiþtir. Bunlarýn birinden beri olup meselâ; bir kimse «ben þu iþi yaparsam Kur´an´dan beriyim» dese icmâen yemin olur. Ancak «mushaftan beriyim» dese yemin olmaz. Eðer «mushafta olandan beriyim» derse yemin olur. Hatta «içinde besmele olan bir defterden beriyim» dese yemin olur. Bir kimse «Mushaf-ý þerifde veya dört kitabda olan her bir âyetten beriyim» dese bu bir tek yemin olur. Eðer bunlardan beri olduðunu tekrar ederse yeminlerde sözün sayýsýnca olur. «ALLAH´tan beriyim, Rasûlünden beriyim» iki yemindir. Eðer bu surette «ALLAHü Teâlâ ve Rasûlü de benden beridirler» ifadesini ziyade ederse dört yemin olur. «ALLAH´tan bin kere beriyim» demek bir tek yemindir. Bir kimsenin «þu iþi yaparsam Ýslâm´dan» yahut «Kýble´den» yahut «Ramazan orucundan» yahut «namazdan» yahut «mü´minlerden beriyim» yahut «haça ibadet etmiþ olayým» sözü yemindir. Çünkü haça kadar zikredilenlerden beri olmak küfür olduðu gibi haça ibadet etmek de küfürdür. Küfrü bir þarta talîk ise yemindir, yakýnda gelecektir ki bir kimse bu geçenler ile küfrü îtikad ederse kâfir olur, yok küfrü îtikad etmezse yemini bozmakla keffâret verir. Hülasa´dan ve Tecrid´den naklen Bahýr´da zikre-dilmiþtir ki: Yemin müteaddit olursakeffâret de müteaddit olur, mütead-dit yemin gerek bir meclisde olsun gerek ayrý ayrý meclislerde olsun hü-küm birdir, eðer yemin eden ikinci yeminle birinci yemini murad ettim teaddüt yoktur dese, yemini ALLAHü Teâlâ´ya ise sözü kabul edilmez. Eðer yemini hacca veya umreye ise sözü kabul edilir ve yine Asýl´dan naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki bir kimse «ben þu iþi yaparsam yahudi olayým. hýristiyan olayým» dese bu ifadesi iki yemindir. Keza bir kimse «vallâhi vallâhi þu iþi yaparým» yahut «vallâhi verrahmani þu iþi yaparým» dese esah olan kavle göre iki yemin etmiþ olur. Fukâha ittifak etmiþlerdir ki:
Yemin edenin atýf harfiyle «vallâhi ve verahmani ifadesi iki yemindir ve atýfsýz olursa sýfat olacaðý için bir yemindir ve yine Fetih´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki, Ýmam Râzî «ben hayatýma ve senin hayatýna ve senin baþýn hayatýna yemin ederim» diyen kimsenin kafir olmasýndan korkarým, böyle yemin eden kimse bu yemininde durup yemini bozmamanýn vâcib olduðuna itikâd ederse kâfir olur» demiþtir.
Þârih «böyle yemini halk tabakasý bilmiyerek yapmasalardý bu yeminleri þirktir derdim» demiþtir.
Ýbn-i Mes´ud (R.A.) dan:
«Elbette benim ALLAHü Teâlâ´ya yalan olarak yemin etmem ALLAHü Teâlâ´dan baþkasýna doðru olarak yemin etmemden bana daha sevimlidir» diye rivayet edîlmiþtir.
ÝZAH
«ALLAH´dan baþka Peygamber, Kurân-ý Kerîm ve Kabe-i Muazama gibi þeylere yemin edilmez ilh...» Yani kinaye yoluyla da olsa ALLAHü Teâlâ´nýn isimleri ve sýfatlarýndan baþka þeylere yemin edilmez.
Kuhustânî´de beyan edildiði üzere haramdýr. Hatta «hayatýma, senin hayatýna yemin ederim» diyen kimsenin kâfir olmasýndan korkulur, nitekim gelecektir.
«Kemal ilh...» Kemal´in sözü, Kurân-ý Kerim´in kelâmullâh mânâsýna olmasý üzerine mebnidir, buna göre Kurân-ý Kerîm ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatlarýndan olmuþ olur. Nitekim Hidaye sahibide bunu ifade ederek «her kim ALLAH´dan baþka peygamber ve Kabe-i Muazzama gibi þeylere yemin ederse, yemin etmemiþ olur. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.):
«Sizden her kim yemin ederse Allaha yemin etsin, yahut yemini ter-ketsin» buyurmuþtur. Keza her kim Kurân-ý Kerîm´e yemin ederse yine yemin etmemiþ olur. Çünkü Kurân-ý Kerîm´e yemin etmek örf ve âdet deðildir» demiþtir.
Hidaye sahibinin «keza...» demesi Kurân-ý Kerîm´e yapýlan yeminin ALLAH´tan baþkasýna yapýlmýþ olmayýp bilâkis ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatýna yemin yapýlmýþ olduðunu ifade etmektedir. Bundan dolayý Hidaye sahibi «Kuran-ý Kerim´e yemin etmek örf ve âdet deðildir» demiþtir.
«Fakat Kelamullâha yemin etmek örfle deveran eder ilh...» Çünkü kelâm müþterek sýfattýr.
«Aynî demiþtir ki ilh...» Aynî´nin ibaresi þöyledir: Bana göre bir kimse Mushaf-ý þerife yemin etse veya Mushaf-ý þerif üzerine elini koyup «bunun hakkýna yemin ederim» dese bu yemindir. Bilhassa yalan yeminin çoðaldýðý ve halk tabakasýnýn Mushaf-ý þerife yemin etmeleri raðbet bulduðu þu zamanda Mushaf-ý þerife yapýlan yemin yemin sayýlýr. Nehir sahibi de bunu ikrâr etmiþtir, burasý düþündürücüdür. Çünkü Mushaf-ý þerif ALLAHü Teâlâ´nýn sýfatý deðildir ki kendisinde örf muteber olsun.
Örf muteber olsa Peygambere, Kabe-i Muazzamaya yapýlan yemin yemin olurdu. Çünkü bunlara yemin örf ve âdettir. Keza «baþýn hayatýna yemin ederim» ve buna benziyen ifadelerin yemin olmasý lâzým gelirdi. Halbuki hiçbir kimse bunlara yapýlan yeminin yemin olduðunu söylememiþtir. Hatta «ALLAH hakkýna yemin ederim» diyen kimsenin ifadesi de yemin deðildir. Nitekim ilerde gelecektir.
«Mushafýn hakkýna yemin ederim» ifadesi de yemin deðildir. Keza «ALLAH´ýn kelâmýnýn hakkýna yemin ederim» ifadesi de yemin deðildir. Çünkü ALLAH kelâmýnýn hakký ona tazîm etmek ve onunla amel etmektir. Bu ise kulun sýfatýdýr. Evet bir kimse «þu mushafta bulunan ALLAH´ýn kelâmýna yemin ederim» dese lâyýk olan yemin olmasýdýr.
«Bunlarýn birinden beri olup ilh...» Yani Peygamberden, Kurân-ý Ke-rîm´den, kýbleden. «Ancak «Mushaftan beriyim» dese yemin olmaz ilh...» Çünkü mushafla murad yapraklarý ve cildidir. Bir kimse «ben Kuran-ý kerim´den» yahut «Mushaf-ý þerifte olandan beriyim» dese yemin olur, eðer «mushaftan beriyim» dese yemin olmaz. Mücteba. Zahire´de de böyledir.
«Hatta "içinde besmele olan bir defterden beriyim" ilh...» Mushaf hak-kýnda söylediðimizden bildiðin gibi doðru olan defterde olandan beriyim tarzýnda olmalýdýr. Haniyye´de «bir kimse fýkýh kitabýný veya içinde Bis-millâhirrahmanirrâhim yazýlý olan hesap defterini kaldýrýp «ben þu iþi yaparsam bunda olandan beriyim» deyip sonra o iþi iþlese kendisine keffâret lâzým gelir. Nitekim «þu iþi yaparsam Bismillâhirâhmanirâhim´den beriyim» dedikten sonra o iþi yaptýðýnda kendisine keffâret lâzým gelir» denilmiþtir.
«Eðer bunlardan beri olduðunu tekrar ederse yeminlerde adedince olur ilh...» Zahire´de «bir kimse «dört kitaptan beriyim» dese bu bir tek yemindir. Keza Kur´an´dan «Zebur´dan, Tevrat´tan, Ýncil´den beriyim» dese yine bir tek yemin olur. Bir kimse «Kur´an-ý Kerîm´den beriyim, Tevrat´tan beriyim, Ýncil´den beriyim, Zebur´dan beriyim» dese bu dört yemin olur» denilmiþtir.
Zahiriyye´den ve Asýl´dan naklen Bahýr´da «bu cins meselelerde beri olma ifadesi ne zaman müteaddit olursa keffâretde müteaddit olur, beri olma ifadesi bir olduðu takdirde keffâret de bir olur» denilmiþtir.
«"ALLAH´dan beriyim, Resûlünden beriyim" iki yemindir ilh...» Çünkü beri olma iki kerretekerrür etmiþtir. Fakat bir kimse «ALLAH´dan ve Resûlünden beriyim» dese bazýlarý bu «iki yemindir» demiþlerdir. Zahire´de bu sahih görülmüþtür. Mücteba´da da bunun bir yemin olmasý sahih görülmüþtür.
«"ALLAH´dan bin kerre beriyim" demek bir yemindir ilh...» Çünkü «bin kerre ifadesi» mübalaða için olup burada lâfýz hakikatte tekerrür etmemiþtir. Teemmül et!
«Yahut "Ramazan orucundan" îlh...» Zahire´de «bir kimse "ben þu iþi yaparsam bu otuzdan yani Ramazan ayýndan beriyim" deyip eðer "Ramazanýn farziyetinden beriyim" mânâsýný niyet ederse yemin olur, eðer "sevabýndan beriyim" mânâsýný niyet ederse yemin olmaz, keza hiçbirine niyet etmezse þek olduðu için yine yemin olmaz. Bir kimse "þu iþi yaparsam hac ettiðim hacdan" veya "kýldýðým namazdan beriyim" dese bu da yemin olmaz. Fakat öðrendiðim "Kurân´dan beriyim" dese bu yemindir» ifadeleri de ziyade edilmiþtir. Muhit´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki «birinci ifadede hac eden kimse kendi fiilinden beri olmayý kastetmiþ yoksa meþru olan hacdan beri olmayý kastetmemiþtir. Ýkinci ifade de ise her ne kadar Kurân-ý Kerîm öðrenmek o kimsenin fiili ise de Kurân-ý Kerîm Kurân-ý Kerîm´dir, ondan beri olmak küfürdür.
«Yahut "müminlerden beriyim" ilh...» Çünkü müminlerden beri olmak imaný inkar etmektir. Hâniyye.
«Küfrü bir þarta tâlik ise yemindir ilh...» Yani bir kimse helâl olduðuna inanarak «ben þu iþi yaparsam leþ yemiþ olayým» yahut «þarap içmiþ olayým» yahut «domuz eti yemiþ olayým» dese bu yemin olmaz. Velhasýlý: Küfür ve benzeri gibi hiçbir halde haram olmasý düþmeyecek derecede ebedi haram olan herhangi bir þeyin helâl itikad edilerek bir þarta talîk edilmesi yemin olur.
Leþ, þarap ve benzerleri gibi muztar halde haram olmasý düþen herhangi bir þeyin helâl itikad edilerek bir þarta talîk edilmesi yemin olmaz. Zahire.
«Yemin müteaddit olursa keffâretde müteaddit olur ilh...»
Buðye´de «yeminlerin keffâretleri çok olduðunda, keffâretler tedahul edip bir keffâret hepsine kifayet eder» denilmiþtir.
Þihabü´l-eimme «bu Ýmam Muhammed´in kavlidir» demiþtir. Asýl Sahibi «bana göre muhtar olan kavilde budur» demiþtir.
Münye´den naklen Kuhustânî´de de böyle zikredilmiþtir.
«Yemini hacca veya umreye ise sözü kabul edilir ilh...» Meselâ bir kimse «ben þu iþi yaparsam üzerime hac lâzým olsun» sonra ayný þekilde yemin etse de ikinci yemin ile birinci yeminden haber vermek murad ettim dese kabul edilir. Fakat iki kerre «ben vallahi þu iþi yapmam» deyip ikinci yemin ile birinci yeminden haber vermek istedim dese bu sözü kabuledilmez. Çünkü ikinci ifadenin birinci ifadeden haber vermeye ihtimali bulunmadýðý için birinci yemini niyet etmesi sahih olmaz, sonra Zahire´de de böylece gördüm. Mebsut´dan ve Hindiye´den naklen Tahtâvi´de zikredilmiþtir ki, yeminin biri hacca diðeri ALLAHü Teâlâ´ya olsa yemin bozulduðunda hem keffâret hem de hac lâzým olur.
«Asýl´dan naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki ilh...» Bahýr´ýn ibaresinde düþme vardýr. Asýl´dan naklen Bahýr´da zikredilen ifade þöyledir: Bir kimse «ben þu iþi yaparsam Yahudi, Hýristiyan olayým» dese bir tek yemin, eðer «þu iþi iþlersem Yahudi olayým, þu iþi iþlersem Hýristiyan olayým» derse bu, iki yemin olur.
«Esah olan kavle göre iki yemin etmiþ olur ilh...» Yani iki isim arasýnda yemin için olan «vav» zikredildiðinde gerek ikinci kelime birinci kelimenin sýfatý olmaya elveriþli olsun, gerek olmasýn esah olan kavle göre bu iki isim iki yemin olur, bu zahirirrivayedir, bir rivayette bir yemin olur. Nitekim Zahire´de de böyle zikredilmiþtir.
Ben derim ki: Fakat Fetih´de olan istisna edilir. Orada þöyle denilmiþtir: Bir kimse «üzerime ALLAH´ýn ahdi ve emaneti ve misâký olsun» deyip niyeti olmasa biz Hanefilere, Ýmam Mâlik´e ve Ahmed Ýbn-i Hanbel´e göre bu bir tek yemindir. Ýmam Mâlik´den «bu lâfýzlardan her biri için o kimse üzerine bir keffâret lâzýmdýr, çünkü her lâfýz müstakil bir yemindir» diye rivayette edilmiþtir.
Bizim mezhebimizde de «vallahi, verrahmâni, verrahîmi» lâfýzlarýnda olduðu gibi «vav» tekrar edildiðinde kýyas budur. Ancak Hasan´ýn rivayeti baþka.
«Fukâha ittifak etmiþlerdir ki ilh...» Yani ihtilâf «vav» bir olup ikinci ismin üzerine dahil olduðundadýr, eðer «vav» iki defa söylenirse meselâ; «vallâhi ve verrahmâni» gibî. Bunlar ittifakla Ýki yemindir. Çünkü iki «vav» dan birisi atýf için diðeri yemin içindir. Nitekim Bahýr´da da böyle zikredilmiþtir. Fakat ikinci ismin üzerine «vav» asla dahil olmazsa meselâ; «vallâhillâhi» ve «vallâhirrahmâni» gibi, bu ifadeler ittifak´ta bir yemindir. Nitekim Zahire´de de böyle zikredilmiþtir. Fukâhanýn atýfsýz kavilleriyle muradlarý budur.
«Ýmam Râzi ilh...» Bu zat Ali Hüsamüddin-i Râzi olup Dýmýþk´da yaþanmýþ birçok eseri vardýr. Bunlardan biri Hülasatü´d-delân fi þerhi´l-Kudurindir. (591) tarihinde Dýmýþk´da vefât etmiþtir.
«Þârih böyle yemini halk tabakasý bilmeyerek yapmasalardý ilh...» Yani:
Halk tabakasý yeminin gereðinin yemini muhafaza etmek veya bozulduðu takdirde ALLAH´ýn isminin hürmeti yýkýldýðý için onu örtmek maksadýyla keffâretin lâzým olduðunu bilmiyorlar. ALLAHü Teâlâ´dan baþkasýnýn adýna yapýlan yeminde de yaratýcý olan ALLAH ile mahlûkun arasýný bu hususta bir tutmak olduðunu bilmiyorlar.
«Bu yeminleri þirktir derdim ilh...» Münye´den naklen Kuhustâni´de zikredilmiþtir ki: Câhîl bir kimse emirin ruhuna yahut hayatýna yahut baþýna yemin etse o kimsenin henüz Ýslâmýgerçekleþmemiþtir. ALLAHü Teâlâ´nýn kendi zâtý ve sýfatýndan baþka meselâ: «velleyli, vedduha» gibi kasem buyurduðu þeylere kul için yemin etmek yoktur.
«Ýbn-i Mesud (R.A) dan ilh...» Zannederim ki Ýbn-i Mesud (R.A.) un kavlinin vechi þudur: ALLAHü Teâlâ´ya yalan olarak yemin etmek her ne kadar haram ise de keffâretle hürmeti kalkar. Fakat ALLAHü Teâlâ´dan baþkasýna yeminin hürmeti daha büyük olup hatta küfre yakýn olduðu için keffâreti yoktur. T.
METÝN
Allahu Teâlâ´nýn rahmeti, ilmi, rýzâsý, gazabý, sahatý, azâbý, lâneti, þeriatý, dini hududu sýfatý ve subhânallah gibi sýfatlarýndan kendisiyle yemin edilmesi âdet olmayan bir sýfatýna yemin edilmez. Çünkü örfte bunlara yemin edilmemektedir. ALLAHü Teâlâ´ya isimlerine ve bazý sýfatlarýna yemin yapýldýðý gibi yemin edenin «leamrullâhi (bekaaullâhi mânâsýna zâti sýfatlarýndandýr)», «eymullâhi (Allaha yemin olsun)», «AIIaha ahd olsun», «vechullâhi», «sultânullâhi (bununla kudret mânâsý kast olunursa)», «Allaha misakým olsun», «Allaha zimmet olsun» gibi kavliyle de yemin olur. Yine böyle müzari siygasýyla yemin eden «kasem ederim», «yemin ederim», «azmederim», «þehadet ederim» ifadelerini bir þarta talîk edip her ne kadar «billâhi» demese de yemin olur. Kezâ: «kasem ettim», «yemin ettim», «azmettim», «îlâ (yemin) ettim», «þehadet ettim» gibi mâzi sýygasýyla söylese evleviyetle yemin olur. «Üzerime nezir olsun» diyen kimse «nezir» lâfzýyla maksûd olan bir kurbet ve ibadete niyet ederse onu yapmasý kendisine lâzým olur. Böyle bir kurbet ve ibadete niyet etmezse bozduðu takdirde kendisine keffâret lâzým olur. Nezir bahsinde izah edilecektir. «Üzerime yemin olsun», «üzerime ahd olsun» sözleri her ne kadar yemin eden bu ifadeleri ALLAHü Teâlâ´ya izafe etmese bile üzerine yemin edilen þeyi zikir ile þarta talîk ettiði takdirde yemin olur. Mücteba.
ÝZAH
«Þerîatý, dîni, hududu ilh...» Burada bunlarý zikretmenin bir mânâsý yoktur. Çünkü bunlar ALLAH´ýn sýfatlarý olmayýp kendileriyle ibadet edilen hükümler olduðundan ALLAHü Teâlâ´dan baþka olduklarý için örf olsa bile bunlara yemin edilmez.
«Srfatý ilh...» Hâniyye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki, bir kimse «ALLAH´ýn sýfatýna yemin ederim ki ben þu iþi yapmam» dese bu yemin olmaz. Çünkü ALLAH´ýn sýfatlarýndan bazýsý baþkasý hakkýnda da zikredildiði için sýfatýn zikri, ismin zikri gibi deðildir.
«Sübhânallâh ilh...» Bahýr´da «bir kimse lâ ilâhe illallâh þu iþi yapmam» dese ancak yemine niyet ederse yemin olur. Keza «sübhânallâhi vallâhuekber þu iþi yapmam» dese yine yemine niyet etmedikçe yemin olmaz. Çünkü bu ifadelerle yemin etmek âdet deðildir» denilmiþtir.
Ben derim ki: Bir kimse «AIIah vekildir ki ben þu iþi yapmam» dese zamanýmýzda bu ifadeyemin olmalýdýr. Çünkü bu ifade «ALLAHû ekber» gibidir, fakat bu ifade ile yemin marûfdur.
«Örfde bunlara yemin edilmemektedir ilh...» Bahýr´da «örf, sýfatlara yemin etmekte muteberdir» denilmiþtir.
«Leamrullâhi ilh...» Fakat «leamruke veleamrufülanýn» denilmesi caiz deðildir. Nitekim Kuhustânî´de geçmiþtir. «Leamrün» kelimesi bekaa mânâsýna aynýn üstünüyle ve ötresi ile caiz ise de çok kullanýldýðý için tahfif yeri olmakla kasemde ancak üstün olarak kullanýlmýþtýr.
«ALLAH´a ahd olsun ilh...» Çünkü ALLAHü Teâlâ:
(En-Nahl sûresi; ayet: 91)
«Karþýlýklý muâhede yaptýðýmýz vakit ALLAH´ýn ahdini yerine getiriniz. Sapasâðlam ettiðiniz yeminleri bozmayýnýz» buyurmuþlardýr.
Müfessirler «yeminleri» geçmiþ ahidlerle tefsir etmiþlerdir. Yemin ALLAH´ýn sýfatýna olmasa bile þeriat geçmiþteki ahidleri yemin saymýþtýr. Nitekim «þehadet ederim» yemin sayýldýðý gibi. Bu ifadenin yeminde kullanýlmasý galib olunca, yemin olmamasý ancak yemine niyet edilmediðindedir. Tamamý Fetih´dedir. Cevhere´de «bir kimse «ALLAH´a ahd olsun» deyip «üzerime ALLAH´ýn ahdi olsun» demese Ýmam Ebû Yusuf´a göre; yemindir. Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed´e göre yemin deðildir» denilmiþtir.
Ben derim ki: «Haniyye´de, ihtilâf rivayet edilmeksizin bu ifade kesin olarak yemindir» denilmiþtir.
Tenbîh: Bir kimse «üzerime Resûlün ahdi olsun» dese bu yemin olmaz. Bir kimse «üzerime AIIah´ýn ahdi ve Resûlün ahdi olsun» «Ben þu iþi yapmam» dese bu da yemin olmaz. Çünkü ALLAH´ýn ismiyle üzerine yemin edilen þey arasýna «Resûlün ahdi» ifadesi fasýla olarak girmiþtir. Sayrafiyye.
«Vechullâhi ilh...» Zira Lâfza-i Celâl´a muzaf olan ile zât murad edilir. Bahýr.
«Sultanullâhi (bununla kudret mânâsý kast olunursa) ilh...» Yani «sultan» ile kudret mânâsý kastedildiðinde yemin olur, eðer sultan ile bûrhan, huccet kastedilirse yemin olmaz
«Allaha misâkým olsun ilh...» Misâk yeminle kuvvetli söz vermektir.
«Allaha zimmet olsun ilh...» Zimmet ahid mânâsýna olmakla zimmîye muâhid ismi verilmiþtir. Fetih.
«"Azmederim" ilh...» Yani; þimdi gerekli kýlmaktan haber vermek mâ-nâsýnadýr ki yeminin mânâsý da budur. Kezâ bir kimse «ben þu iþi yapmamaða azmettim» dese yemin etmiþ olur. Bedâyi. Bahýr.
«Muzâri sýygasýyla ilh...» Yani bu sýygayla yapýlan yeminler yemin olur. Çünkü muzâri hakikat olarak þimdiki zamanda, karine ile gelecek zamanda kullanýldýðý için niyetsiz, muzârý sýygasýyla yemin edildiðinde þimdiki zaman için kullanýlmýþ olur. Sahih olan da budur. Tamamý Bahýr´dadýr,
«Bir þarta talîk edip ilh...» Yani: «kasem ederim» veya «kasem ettim» yahut «yemin ederim» veya «yemin ettim» gibi müzâri veya mâzi sýygalarýyla yemin yapýldýðýnda yeminin olmasýnda üzerine yemin edilen þeyin söylenmesi lâzýmdýr. Meselâ: Bir kimse «yemin ederim ki ben elbette þu iþi yaparým» deyip o iþi yapmayýp yeminini bozduðunda kendisine keffâret vâcib olur.
«Nezir lâfzýyla maksud olan bir kurbet ve ibadete niyet ederse ilh...» kavlinin karþýlýðý hazfedilmiþtir. Yani: «üzerime nezir olsun» ifadesinin yemin olmasý maksûd olan kurbet ve ibadete niyet edilmediði takdirdedir. Eðer nezir ile hac veya ömre veyahut daha baþka bir maksûd olan kurbet ve ibadete niyet edîlirse niyet edilen þey lâzým olur. Eðer niyet edilmez bozulduðu surette keffâret lâzým olur.
«Bu ifadeleri ALLAHü Teâlâ´ya izafe etmese bile ilh...» Yani: «Üzerime nezr olsun», «üzerime yemin olsun», «üzerime ahd olsun» diyen kimse bu ifadeleri «ALLAH lâfzýna muzaf kýlarak «üzerime ALLAH´ýn nezri olsun», «üzerime ALLAH´ýn yemini olsun», «üzerime ALLAH´ýn ahdi olsun» dese evleviyetle yemin veya nezr olur.
«Üzerine yemin edilen þeyi zikir ile þarta talîk ettiði takdirde yemin olur ilh...» Meselâ: Bir kimse «üzerime ALLAH´ýn nezri olsun, ben elbette þu iþi yaparým» yahut «þu iþi yapmam» deyip de yemin ettiði þeyi yapmasa kendisine yemin keffâreti lâzým olur. Fakat nezir lâfzýnda herhangi bir þeyin ismini zikretmeksizin «benim üzerime ALLAH´ýn nezri olsun» diyen kimsenin sözü her ne kadar yemin olmasa bile kendisine keffâret lâzým gelir. Binaenaleyh bu ifade ile iptidaen keffâreti kabul etmiþ olur. Nitekim Fetih´de de böyle zikredilmiþtir. Yine Fetih´de zikredilmiþtir ki hak olan «üzerime yemin olsun». Ýfadeside «üzerime ALLAH´ýn nezri olsun» ifadesi gibidir. Bu «üzerime yemin olsun» ifadesi haber verme yoluyla deðil, inþa yoluyla söylenip bu ifade üzerine bir þey ziyade edilmediðinde keffâret vâcib olur . Çünkü bu ifade de nezir sýygalarýndandýr. Böyle olmasaydý bu ifade laðvolurdu, fakat «yemin ederim», «þehadet ederim» gibi ifadeler nezir sýygalarýndan olmadýklarý için bunlar ile baþlangýçta keffâret sabit olmaz. Hasýlý: «Üzerime nezir olsun» ifadesiyle keffâret nezri murad edilir. Keza «üzerime yemin olsun» ifadesi baþlangýçta keffâret için nezir olup yemin keffâreti mânâsýnadýr. Bu ifadeler ancak üzerine yemin edilen þeye talîk edildikten sonra yemin olur. Yemin olup bozulduðu surette keffâret lâzým olur, bozulmadan önce keffâret lâzým olmaz.
Tenbih: Yemin talîka da ýtlâk edilir. Talâk ve âzâd talik edildiðinde fukâhaya göre bu yemindir. Buna göre; yemin lâfzý müþterektir.
Galiba fukâha burada yemini ALLAH´a yapýlan yemine sarf etmiþlerdir. Çünkü asýl meþru olan yemin budur. Yine yeminin lügat mânâsýda budur. Binaenaleyh yemin mutlak olaraksöylendiðinde ALLAH´a yapýlan yemine sarf edilir.
Yemin ile talâka niyet edilse sözün ihtimali olana niyet edildiði için niyet sahih olur da talâk yemin edilen þeye talîk edilmiþ olur ve yemin bozulduðu surette ric´i talâk vakî olur, bain talâk vakî olmaz. Çünkü bu talîk ile yapýlan yeminler talâkýn kinaye lâfýzlarýndan deðildir.
Bu yeminlerin kinaye lâfýzlarýndan olduðunu iddia eden ile talîk suretiyle yapýlan yeminlere ancak yemin keffâreti lâzýmdýr diye iddia eden buna karþý çýkmýþtýr. Nitekim bunu kinaye babýnda inceledik. Yalnýz geriye þöyle bir mesele kalmýþtýr. Bir kimse «ben þu iþi yaparsam Müslümanlarýn yeminleri bana lâzým olsun» deyip o iþi yapmak suretiyle yeminini bozarsa «bu kimsenin zevcesi varsa zevcesi boþ olur, zevcesi yoksa kendisine bir keffâret lâzým gelir» diye Allâme-i Tûrî fetva vermiþtir.
Seyyid Muhammed Ebu´s-suûd bunu reddedip «bu ifade yeminin sarih ve kinaye lâfýzlarýndan olmadýðý için o kimseye bir þey lâzým gelmez» diye fetva vermiþtir.
Muhaþþi de bunu ikrar etmiþtir. Fakat burada olan gizli deðildir ki yeminler yeminin cem´idir. Yemin ise mutlak olarak söylendiðinde ALLAH´a yapýlan yemin murad edilir. Bilindiði gibi niyet edildiðinde bununla talâký murad etmek sahih olur. Hâniyye´de bir kimse diðer bir þahsa talâk âzâd hediy (beytullahda kesilmek üzere gönderilen kurban) sadaka ve beytullaha yürüyerek gitmek üzere yemin ettirse yemin eden þahýs baþka bir kiþiye «bu yeminler senin üzerine lâzým olsun» deyip o kiþide «evet» dese o kiþiye beytullâha yürüyerek gitmek ve sadaka vermek lâzým olur, fakat talâk ve âzâd lâzým olmaz. Çünkü o kimse bunlar hakkýnda «ALLAH için üzerime kölemi âzâd etmek» yahut «zevcemi boþamak lâzým olsun» diyen kimse gibi olur. Bu takdirde bu kiþi talâk ve âzâd üzerine cebr olunmaz. Fakat kölesinin âzâd olmasý lâzým olur. Eðer yemin eden þahýs baþka bir kiþiye «bu yeminler senin için lâzýmdýr» deyip o kiþi de «evet» dese bu kiþiye talâk ve âzâd da lâzým olur. Çünkü bu kiþinin «evet» ifadesi «bu yeminler benim için lâzýmdýr» ifadesi gibidir. Binaenaleyh bu kiþi bunlara bizzat yemin etmiþ gibi olup kendisine bunlarýn hepsi hatta talâk ve âzâd da lâzým gelir. Bu izahtan anlaþýlan: «Müslümanlarýn yeminleri bana lâzým olsun» diyen kimseye hususiyle hediy ve yürüyerek beytullaha gitmek gibi þeylerin lâzým olmasýdýr. Çünkü bunlar Müslümanlara hastýr, keza talâk, âzâd ve sadaka da lâzým olur. Buna göre; «Bunlardan hiçbiri lâzým olmaz veya talâk lâzým olmaz» diyen kimsenin kavli zâhir deðildir.
METÝN
Bir kimsenin «þu iþi yaparsam Yahudi olayým» yahut «Hýristiyan olayým» yahut «benim üzerime Hýristiyanlýkla þahitlik ediniz» yahut «kâfirlere ortak olayým» yahut «kâfir olayým» ifadeleri de yemin olur. Eðer gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yemin edip, yeminini bozarsa kendisine keffâret lâzým olur. Eðer geçmiþ zamandaki bir þey üzerine bile bilekasden yalan yere yemin ederse, yemin-i gamûs olur. Bu ifadelerde yemin eden kimsenin kâfir olup olmamasýnda ihtilâf vardýr. Esah olan kavle göre yemin eden kimsenin inancýnda bu ifadeler yemin olursa gerek geçmiþ zamanda olan bir þey üzerine ve gerekse gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yapýlsýn yemin eden kimse kâfir olmaz. Eðer bu ifadelerin yemin olduðunu bilmeyip bunlarla yemin eden kimsenin kâfir olacaðýna inandýðý halde yemin-i gamûsla yemin ederse veya gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yemin edip yeminini bozarsa kâfir olur. Çünkü kâfir olmaya razý olmuþtur. Kâfir böyle deðildir. Buna göre; kâfir talîkle Müslüman olmaz. Çünkü küfür terk etmektir, nitekim musannýf fetevâsýnda bunu açýklamýþtýr.
ÝZAH
«Eðer gelecek zamanda olacak bir þey üzerine "þu iþi yaparsam Yahudi olayým" ilh...» diyen kimse, o iþi yapýp yeminini bozarsa kendisine keffâret lâzým gelir. Helâlý haram kýlmak, meselâ; «þu yemeði yemek benim için haram olsun» demek yemin olduðu gibi bu ifadelerle yapýlan yeminde yemin olup, bozulduðu takdirde keffâret lâzým gelir.
«Eðer geçmiþ zamandaki bir þey üzerine bile bile kasden yalan yere yemin ederse, yemin-i gamûs olur ilh...» Meselâ; bir kimse «þu iþi yaptýmsa kâfir olayým» yahut «Yahudi olayým» diye bile bile kasden yalan yere yemin ederse bu yemin-i gamûs olur, bunda keffâret yoktur. Ancak tevbe ile istiðfar vardýr. Fetih. Eðer bu ifadelerle yemin eden doðru olduðunu zannederek yemin ederse yemin-i laðv olur.
«Bu ifadelerle yemin eden kimsenin kâfir olup olmamasýnda ihtilâf vardýr ilh...» Yani, bu ifadelerle yalan yere yemin ettiðinde ihtilâf vardýr.
«Esah olan kavle göre ilh...» Bazýlarý kâfir olmaz demiþlerdir. Bazýlarý kâfir olur. Çünkü bu yemin manen tenciz (bir þarta talîk veya bir zamana izafe edilmeksizin derhal yapýlan yemin) dir. Zira bu yemin olmuþ bir þeye talîk edilmiþ olup sanki baþlangýç da yemin eden «ben kâfirim» demiþ gibidir, demiþlerdir.
Bilmiþ ol ki Sahihayn (Buhari ile Müslim) da sabitdir ki Peygamberimiz (S.A.V.):
«Her kim Ýslâm´dan baþka bir dine yalan ve amden yemin ederse o kimse dediði gibidir» buyurmuþlardýr. Zâhir olan bu hadisi þerif ekseri hallere göre zikredilmiþtir. Yani bu ifadelerle yemin eden kimse ekseri cahil olup yemin bozulduðu takdirde kafir olacaðýna inanan kimselerdir. Bu tarzda izah hadisi þerifin mânâsýna muvafýk olursa ne alâ, aksi takdirde bu hadisi þerif, bu ifadelerle yemin eden kimse mutlak surette kâfir olur diyen kimsenin kavline þahittir.
«Eðer bu ifadelerin yemin olduðunu bilmeyip, bunlarla yemin eden kimsenin kâfir olacaðýna inandýðý halde yemin-i gamûsla yemin ederse ve-ya gelecek zamanda olacak bir þey üzerineyemin edip yeminini bozarsa kâfir olur ilh.» Feth´in ibaresi þöyledir: Bu ifadelerle yemin eden kimse, bunlarla kâfir olacaðýna inandýðý halde yemin etmiþ ise, üzerine yemin ettiði þeyi iþlemekle -meselâ: «þu iþi yaparsam Yahudi olayým» diyerek yemin ettikten sonra o iþi yapmakla- kâfir olur. Çünkü bu þekilde yemin eden kimse o iþi yaptýðý takdirde kâfir olacaðýna inandýðý halde o iþi yapmakla küfre razý olmuþtur.
Buna göre «þu iþi yaparsam kâfir olayým» diyen kimse yemin ederken o iþi yapmaya niyet ederse derhal kâfir olmasý lâzým gelir. Çünkü o kimse yemin ettiði zaman ileride kâfir olacaðýna inandýðý bir iþi yapmayý kastetmiþtir.
«Kâfir böyle deðildir ilh» Yani bir kâfir «ben þu iþi yaparsam Müslüman olayým» dese sonra o iþi yapsa Müslüman olmaz. H.
«Çünkü küfür terk etmektir ilh...» Yani küfür, kalben tasdiki ve lisanen ikrarý terk etmektir. Binaenaleyh küfrün þarta taliki sahihtir. Fakat Ýslâm´ýn þarta taliki sahih deðildir. Çünkü Ýslâmiyet ALLAHü Teâlâ´nýn emirlerini yapmak ve nehiylerinden sakýnmaktan ibaret olup bunlarýn þarta talîk edilmeleri sahih deðildir.
METÝN
Bir kimsenin yalan yere «ALLAH bilir ki, þu iþi yaptým» yahut «ALLAH bilir ki þu iþi yapmadým» ifadesiyle kâfir olur mu? Ýmam Zahidi «alimlerin çoðu kâfir olur demiþlerdir» dedi. Þumunnî «esah olan kâfir olmaz» demiþtir. Çünkü bu ifadelerle yemin eden küfrü deðil, belki yalan bir þeyin tervicini kastetmiþ olur. Keza: Bir kimse «AIIah bilir ki þu iþi yaptým» diyerek Mushaf-ý þerifi ayaðýyla çiðnese yine kâfir olmaz. Bundan da muradý yalanýný tervic ve kolaylaþtýrmaktýr, yoksa Mushaf-ý þerife ihanet etmek deðildir. Mücteba. Yine Mücteba´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben ALLAHü Teâlâ´yý þahit tutarým ki þu iþi yapmam» deyip sonra o iþi yapsa ALLAHü Teâlâ´ya istiðfar eder ve kendisine keffâret lûzým gelmez. Keza: «ALLAH´ým seni ve meleklerini þahit tutarým ki þu iþi yapmam» deyip sonra yapsa yine keffâret deðil, tevbe ve istiðfar lâzým gelir. Çünkü bu ifadeler örfde yemin deðildir. Zâhire´de zikredilmiþtir ki; bir kimse «ben þu iþi yaparsam gökte tanrý yoktur» dese bu ifadeyle yemin etmiþ olur, kâfir olmaz.
Bir kimse «þu iþi yaparsam þefaatten beri olayým» dese bu ifade yemin olmaz. Çünkü þefaati inkar eden bid´atçý ve fasýk olup, kâfir olmaz. Keza: «namazým ve orucum þu kâfirin olsun» dese yine yemin olmaz. Fakat «orucum yahudinin olsun» deyip bu ifadesiyle kurbet ve ibadet murad ederse yemin olur. Eðer «orucun sevabý yahudinin olsun» demek murad ederse yemin olmaz.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 17:23:13
ÝZAH
«Alimlerin çoðu kâfir olur demiþlerdir ilh...» Çünkü o kimse yalan yere «Allah bilir ki þu iþiyaptým» yahut «yapmadým» demekle olan bir þeyin zýddýný Allahü Teâlâ´nýn ilmine nisbet ettiði için haþâ sümme haþâ Allahü Teâlâ´ya cehil nisbet etmiþtir.
«Þumunni "esah olan kâfir olmaz" demiþtir ilh...» Mücteba´da ve baþka fýkýh kitablarýnda bu, Ýmam Ebû Yusuf´dan rivayettir. Feteva´dan naklen Nuru´l-Ayn´da «alimlerin çoðunun kavli sahihdir» diye zikredilmiþtir. «Kâfir deðildir» diyenin kavline göre, bu yemin, yemin-i gamûs olur. Çünkü o kimse bile bile kasden geçmiþ zamandaki bir þey üzerine yemin etmiþtir. Bu ifadelerin yemin olmasý örfde bunlarla yemin edildiði takdirdedir, aksi takdirde bu ifadelerle yemin olmaz. Fakat yemin olsun olmasýn bu ifadeleri kullanmak günahtýr, bundan dolayý tevbe etmek vâcib olur. H.
«Keza: Bir kimse "Allah bilir ki þu iþi yaptým" veya "yapmadým" di-yerek Mushaf-ý þerifi ayaðýyla çiðnese yine kâfir olmaz. Bundan da muradý yalanýný tervic ve kolaylaþtýrmaktýr, yoksa Mushaf-ý þerife ihanet etmek deðildir ilh...» Fakat Kýnye ile Hâvî´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse zevcesine «sen þu iþi yapmadýnsa þu Kurân-ý Kerîm cüzü üzerine ayaðýný koy» deyip zevceside onun üzerine ayaðýný koysa zevc kâfir olmaz. Çünkü onun muradý zevcesini korkutmaktýr. Zevcesi kâfir olur.
Buna göre zevcin muradý zevcesini korkutmak olmasa kâfir olmasý lâzým gelir. Bir kimse yemin etmek maksadýyla ayaðýný Mushaf üzerine koyarsa kendisine tövbe ve istiðfar lâzýmdýr. Yemin etmediði halde Mushaf üzerine ayaðýný koyarsa Mushaf-ý þerifi küçük gördüðü için kâfir olur.
Bu ifadelerden anlaþýlan Mushaf üzerine ayaðý koymak Mushaf-ý þerifi hafif görmeyi gerektirmez. Eþbah´da «bir kimse Mushaf-ý þerifi küçümseyerek onun üzerine ayaðýný koysa kâfir olur. Eðer onun üzerine tazîm için korsa kâfir olmaz» denilmiþtir. Muhaþþi der ki; zaruret olmaksýzýn Mushaf üzerine ayaðý koymak onu küçümsemek ve ona ihanet etmek olur. Bundan dolayý zevcin muradý olmasý lâzým gelir. Yani zevc, zevcesinin yaptýðýný ikrar etmesi için onu korkutmak maksadýyla ona «sen þu iþi yapmadýnsa Mushaf-ý þerif üzerine ayaðýný koy» dese zevc Kurân-ý Kerîm´e tazîm etmiþ olur. Çünkü zevc Mushaf-ý þerif üzerine ayak koymanýn zevcenin yapamayacaðý büyük bir iþ olup inkâr ettiðini ikrar edeceðini bilmektedir. Eðer zevc zevcesini bu þekilde korkutmak istemezse zevcesine küfür olan bir þeyi yapmakla emrettiði için kendisi kâfir olur. Çünkü bunda Kurân-ý Kerîm´i küçümseme ve hakir görme vardýr. Taharetsiz veya kýbleden baþka tarafa bile bile namaz kýlan þahsýn kâfir olacaðýný söyleyen kimsenin kavli de buna delâlet eder. Çünkü bu þekilde namaz kýlan kimse namazý hakir ve ehven görmüþtür. Teemmül et!
«Çünkü bu ifadeler örfde yemin deðildir ilh...» Muhaþþi der ki: Zama-nýmýzda bu ifadelerle yemin örf ve âdettir. Keza; «Allah þahittir ki ben bu iþi yapmam» yahut «Allah bilir ki ben buiþi yapmam» gibi ifadelerin hepsi yemin olur. Çünkü þimdi örfde bunlar yemindir.
«Bu ifadeyle yemin etmiþ olur ilh...» Bahýr´da «bu ifadeyle yemin eden kimse Allahü Teâlâ´nýn mekandan münezzeh olduðunu kastederse bu ifade yemin olmaz. Çünkü bu takdirde bu ifade küfür olmayýp bilakis imanýn ta kendisidir» denilmiþtir.
«Kâfir olmaz ilh...» Yani bir kimse «ben þu iþi yaparsam gökte tanrý yoktur» dese yemin etmiþ olup kâfir olmaz. Bu yeminin muktezasý tanrýnýn gökte olmasý olunca bizzat bu yeminle yemin edenin kâfir olmasý zannedilen yer olur. Çünkü bu yeminde haþâ sümme haþâ Allahü Teâlâ´ya mekan isbatý vardýr. Bundan dolayý þârih «yemin eden kafir olmaz» demiþtir. Galiba kâfir olmamasýnýn vechi bu ifade mutlak olarak Kurân-ý Kerîm´de vârid olduðu içindir. Nitekim Allahü Teâlâ:
«O, gökte Tanrý olan (bir Allah) dýr.» (Ez-Zuhruf sûresi; âyet: 84)
«Gökdekin (Allah) den emin mi oldunuz?» buyurmuþlardýr. Buna göre zarfýn hakikati (Allahü Teâlâ´nýn gökte olmasý) murad edilmiþ olmayýnca Allahü Teâlâ´nýn gökte olduðunu söyleyen kimse küfre nisbet edilmez. Bu itibarla «Allahü Teâlâ´nýn gökte olduðunu» ifade eden lâfýz Kurân-ý Kerîm´de vârid olduðu için «gökte tanrý yoktur» demek küfür olur. Bundan dolayý bu ifadeyle yemin yapýlmýþ olur. Nitekim buna benzer ifadelerle de yemin yapýlýr. «Ben þu iþi yaparsam gökte tanrý yoktur» yeminin muktezasý: Tanrýnýn gökte olmasý olduðu için bu ifadenin lûgatca hakikatine inanmak küfür olmasý itibarîyle bu ifadeyle yemin edenin kâfir olmasý ihtimali vardýr. Burada benim anladýðým budur. (El-Mülk sûresi; âyet: 16)
«Camiu´l-Fusûleyn» de «Bir kimse «Allahü Teâlâ gökte her þeyi hakkýyla bilendir» dese eðer bu ifadesiyle haþâ sümme haþâ Allah için mekan murad ederse kâfir olur, haberlerde geleni hikaye etmek isterse kâfir olmaz. Hiç niyeti bulunmazsa âlimlerin çoðuna göre küfre nisbet edilir» diye zikredilmiþtir. Teemül et!
«Çünkü þefaati inkâr eden bid´atçý ve fâsýk olup, kâfir olmaz ilh...» Yani: Yemin ancak küfre talîk edilirse yapýlmýþ olur. T.
«Fakat orucum ilh...» Ýmam Zâhidî´nin Hâvî´sinde «"namazlarým, oruçlarým þu kâfirin olsun» ifadesi yemin olmaz. Bu ifadeyi söyleyen kimsenin tevbe ve istiðfar etmesi lâzýmdýr. Bazýlarý "bu ifadeler ile namaz ve oruçlarýn sevaplarýnýn kâfirin olmasý kastedilirse yemin olmaz. Bu ifadelerle kurbet ve ibadet kastedilirse yemin olur" demiþlerdir» diye zikredilmiþtir. Muhaþþi der ki: Bu izah ile malum oldu ki burada baþka bir kavil daha vardýr. Namaz ile oruç arasýnda fark yoktur, bu kavle göre tafsilat namaz ile orucun her ikisinde de câridir. Yani namaz ve oruçtan kurbet ve ibadet kastedilirse küfür üzerine talîk olduðu için meselâ: «Þu iþi yaparsam namazým» yahut «orucum kâfirin olsun» denildiðinde yemin olur. Fakat bu ifadelerde namazýn veya orucun sevabý murad edilirse yemin olmaz. Çünkü bunlar üzerinesevab gayb olan bir emir olup gerçekleþmiþ deðildir ve baþkasýna sevabý hibe etmek biz ehli sünnet velcemaate göre câizdir. Her ne kadar kâfir ibadetin sevabýna ehil deðilse de galiba sevabý ona hibe eden kimse onun azabýnýn tahfifini murad etmiþ olabilir.
METÝN
Bir kimse «Ve Hakkaa ben þu iþi yaparým» dese bu yemin olmaz, ancak «Hakkaa» kelimesi ile Allahü Teâlâ´nýn ismi þerifi murad olunursa yemin olur.
«Hakkullâh için þu iþi yapmam» dese bu ifade de yemin deðildir. Ýhtiyar sahibi bu ifade ile yemin etmek örf olduðu için bunun yemin olmasýný ihtiyar etmiþtir. Eðer bunda «ba» harfiyle «bi-hakkýllâhi» diye yemin ederse ittifakla yemin olur. «Allahü Teâlâ´nýn hürmetine» yahut «Þehidallâh: Allah þahittir» yahut «Lailaheillallâh hürmetine»´yahut «Resûlün» yahut «imanýn» yahut «namazýn hakkýna» yemin edilmez.
«Allahü Teâlâ´nýn azabýna» yahut «sevabýna» yahut «rýzasýna» yahut «lânetine» yahut «emânetine» yemin olmaz. Fakat Hâniyye´de «Allah´ýn emaneti» ne yapýlan yemin yemindir" diye zikredilmiþtir. Nehir´de «Allah´ýn emaneti» ile ibadete niyet edilirse yemin deðildir, diye yazýlýdýr.
Bir kimse «ben þu iþi yaparsam Allahü Teâlâ´nýn gazabý» yahut «sahatý» yahut «lâneti benim üzerime olsun» yahut «zâni olayým» yahut «hýrsýz olayým» yahut «þarap içmiþ olayým» yahut «fâiz yemiþ olayým» dese bu ifadelerle yemin etmek örf olmamakla bunlardan hiçbirisi yemin olmaz. Eðer bu ifadelerle yemin etmek faraza örf olsa yemin olur mu? Fukâhanýn çoðunun kavillerinin zâhiri yemin olmasýdýr. Kemal´in kavlinin zâhiri ise bu ifadelerle yeminin olmamasýdýr. Kemal´in kavlinin tamamý Nehir´dedir. Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Zaruret zamanýnda meselâ: Açlýk halinde mübah olan kan, domuz ve þarap gibi þeyleri helâl gören kimse kâfir olmaz. Bu itibarla bu ifadeler yemin olmaz. Eðer yemin eden kimse «hakkaa» kavliyle Allahü Teâlâ´nýn ismi þerifini murad ederse mezhebden muhtar olana göre yemin olur. Nitekim bu, Hâniyye´de sahih görülmüþtür.
ÝZAH
«Ve Hakkaa ilh...» Mücteba´da zikredilmiþtir ki: «Ve hakkaa» yahut vavsýz «hakkaa» kelimesinin yemin olmasýnda âlimler ihtilâf etmiþlerdir. Gerek vavla, gerek vavsýz olsun âlimlerin çoðuna göre bu yemin deðildir. Meselâ; bir kimse «hakkaa ben þu iþi yaparým» dese bundan muradý va´d etmiþ olur. Sanki «elbette ben bu iþi yaparým» demiþ olur. Ancak «hakkaa» kelimesi île Allahü Teâlâ´nýn ismi þerifi murad edilirse yemin olur.
«Hakkullâh ilh...» Hasýlý: «Hak» kelimesi ma´rife yahut nekre yahut muzaf olarak zikredilir. Ma´rife olan «el-hak» kelimesi gerek «vav» ile zikredilsin gerek «ba» ile zikredilsin ittifakla yemin olur. Nitekim Hâniyye ile Zahîriyye´de de böyle zikredilmiþtir. Nekre olan «hakkan»kelimesi esah olan kavle göre yemine niyet edilirse yemin olur. Muzaf olan «hakkullâh» kelimesi «ba» ile zikredilirse ittifakla yemin olur. Çünkü insanlar bununla yemin ederler. «Vav» ile zikredilirse Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed ve Ýmam Ebû Yusuf´dan bir rivayete göre yemin olmaz. Ýmam Ebû Yusuf´dan diðer bir rivayete göre bununla yemin olur. Çünkü «hak» kelimesi Allahü Te´âlâ´nýn sýfatlarýndan olup örfde bununla yemin edilmektedir.
Ýhtiyar´da «örf itibar edilerek muhtar olan budur» denilmiþtir.
Bundan malûm oldu ki muhtar olan kavle göre, gerek marife, gerek nekre ve gerek muzaf olsun üç surette de «hak» kelimesi ile mutlak olarak yemin olur. Bu Bahýr´da açýklanmýþtýr. Fakat yukarýda «vav» sýz ve «ba» sýz nekre olan «hakkan» kelimesinin âlimlerden çoðuna göre yemin olmadýðý» geçmiþti. Fetih sahibi «Ýhtiyar sahibinin «hak» kelimesi ile yemin etmek örfdür» sözüne «örf, Allahü Teâlâ´nýn sýfatý ile baþkasýnýn sýfatý arasýnda kullanýlmada ortak olan sýfatta muteberdir. «Hak» lâfzý söylendiðinde Allahü Teâlâ´nýn sýfatý hatýra gelmeyip bilakis Allahü Teâlâ´nýn haklarýndan olan þey hatýra gelir» diye itiraz etmiþ sonra Belhi´nin «bihakkillâhi yemindir, çünkü insanlar bununla yemin ederler, sözü de zayýf olan kavillerdendir» demiþ. Fetih sahibinin Belhi´nin sözünü zayýf saymasý malûmun olduðu üzere «bi-hakkillâhi» dahi «ve hakkýllâhi» gibi olduðu içindir.
«Allahü Teâla´nýn hürmetine ilh...» Hürmet ihtiram mânâsýna isimdir. Allah´ýn hürmeti ise yýkýlmasý helâl olmayan þeydir. Bu hakikatte Allah´dan baþkasýna yemindir. Bercendi´den naklen Hamevi´de zikredilmiþtir. T.
«Resûlün hakkýna ilh...» Yani Resul-i Ekrem (S.A.V.) in hakký her ne kadar büyük ise de yine onun hakkýna yemin olmaz. Hindiyye´den naklen Tahtavi´de zikredilmiþtir.
«Fakat Hâniyye´de ilh...» Yani Hâniyye´de «Allah´ýn emanetine yapýlan yemin yemindir» diye zikredilmiþtir. Tahâvi´de «bu ifade yemin deðildir» diye zikredilmiþtir. Bu Ýmam Ebû Yusuf´dan rivayettir. Bahýr sahibi Asýl adlý kitabda bunun yemin olduðu zikredilmiþtir. Tahâvi buna muhaliftir. Çünkü Emanetullah´tan murat Allah´a taattýr. Asýl´da «zikredilenin vechi Allah´a muzaf kýlýnan «emanet» kelimesine yemin edildiðinde bununla Allah´ýn sýfatý murad edilir» demiþtir. Fetih´de «bu ifade biz Hanefilerle, Ýmam Mâlik ve Ýmam Ahmed´e göre yemindir. Ýmam Þâfiî´ye göre niyetle yemindir. Çünkü emanet ibadetle tefsir edilmiþtir. Ýmam Þâfiî´ye "emanet kelimesi yemin harfinden sonra zikredildiðinde yemin murad edilmesi galibdir. Buna göre galip olan âdetten dolayý bu ifadenin yemin olmasý niyyete tevakkuf etmez» diye cevap verilir» diye zikredilmiþtir. Bu izahdan anlaþýlýr ki mutemet olan Hâniyye´de zikredilendir.
«"Allahýn emaneti" ile ibadete niyet edilirse yemin deðildir ilh...» Çünkü emanet bu takdirde Allah´ýn sýfatý olmaz. Fakat emanatullâh ile yemin eden kimse ibadete niyet ettim desemutemet olan kavle göre kazaen tasdik edilmez.
«Bir kimse "ben þu iþi yaparsam Allahü Teâlâ´nýn gazabý benim üzerime olsun" dese ilh...» Yani bu ifade de yemin olmaz. Çünkü bu ifadeyi söyleyen kimse kendi nefsine beddua etmiþ olur. Dua edilen þeyi vakî olmasý gerekmez. Bu, duanýn kabul edilmesine baðlýdýr. Bu ifadeyle yemin etmek örf deðildir. Fetih.
«Yahut "zâni olayým" ilh...» Bu ifadeler de yemin deðildir. Çünkü bu þeylerin haram olmasýnýn nesh (hükmünün kaldýrmasýn) a ve deðiþtirilmesine ihtimal yoktur. Buna göre bu ifadeler ismin haram olmasý mânâsýnda deðildir. Çünkü bu ifadelerle yemin etmek örf ve âdet deðildir. Yani zaruretten dolayý bu þeylerin haram olmasý düþmez.
«Kemal´in kavlinin zahiri ise bu ifadelerle yeminin olmamasýdýr ilh...»
Þöyle ki; yeminin mânâsý; yemin eden kimse yemini olmasýndan çekineceði bir þeye tâlik etmesidir. Meselâ; bir kimse «ben þu eve girersem gavur olayým» dese eve girdiðinde gavur olmasýndan korkmasý gibi. Yukarýda geçtiði üzere bu ifadenin yemin olduðunu bilip iddiasýna kuvvet vermek için söylemiþ ise bu, bir yemin olur. Yeminini bozunca üzerine keffâret lâzým gelir. Fakat bu ifadeyi, bununla kâfir olacaðýna inanarak söylemiþ ise bu yemin olmaz. Kendine tevbe ve istiðfar ile imanýný ve evli ise nikâhýný tecdid etmek lâzým gelir. Burada bir kimse «ben þu eve girersem zani olayým» yahut «hýrsýz olayým» dese sonra o eve girse sýrf eve girmekle zina etmiþ yahut hýrsýzlýk yapmýþ olmaz ki, eve girmekten çekinsin. Fakat «eve girersem kâfir olayým» ifadesi böyle deðildir. Çünkü eve girmekle küfre razý olma tahakkuk ettiði için küfrü icap eder. Yukarýda izah edildiði gibi bu ifadeyi kâfir olacaðýna inanarak söyleyip eve girerse küfre razý olduðu için kâfir olur. Yemin olduðunu bilip iddiasýna kuvvet vermek için söylemiþ ise bu bir yemin olur.
«Bahýr´da zikredilmiþtir ki Ýlh...» Muhaþþi «Bahýr´da zikredilen batýl bir vehimden ibarettir» diye itirazda bulunmuþtur. Muhit´de olan bunu izah eder. Þöyle ki; zaruret olmayan zamanda meselâ; tokluk halinde kan, domuz eti gibi þeyleri helâl gören kimse kâfir olur. Zaruret halinde meselâ; açlýk hâlinde mubah olan kan ve domuz eti gibi þeyleri helâl gören kimse kâfir olmaz. Bu itibarla zaruret olmayan zamana göre bu ifadeler yemin olur, zaruret zamanýna göre bu ifadeler yemin olmaz. Bu ifadelerin yemin olup, olmamasýnda þübhe bulunduðu için bu ifadeler yemin olmaz. Fakat «þu iþi yaparsam Yahudi olayým» ifadesi yemindir. Çünkü Yahudiler Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) in peygamberliðini inkâr ederler. Bu ise daima küfürdür. Buna göre ebedi haram olan bir þeyi helâl görerek þarta talîk etmek yemin olur. Aksi takdirde yemin olmaz. Muhit´de zikredilenin hülasasý budur.
METÝN
Yemin harfleri: «vâv», «bâ», «tâ», yemin «lâmý», «tenbîh harfi», «istifhâm hemzesi», kat´ý yapýlýrsa Lâfza-i Celâl´daki «vasýl hemzesi», esre ve ötre ile okunan "mims"ir. Meselâ: Yemin eden kimsenin «lillâhi», «hallâhi», «millâhi» demesi gibi.
Cer harfi kaldýrýlýp onun sebebiyle üstün olarak yemin eden kimsenin «Allâh´a elbette ben þu iþi yaparým» ifadesindeki gibi icâz ve ihtisâr için bazan yemin harfleri muzmer (gizli) kýlýnýr. Buna göre, yemin harfi muzmer kýlýndýðýnda üç harekeyle okunmak Lâfza-i Celâl´e mahsustur. Lâfza-i Celâl´dan baþka kendisiyle yemin edilen kelimelerden yemin harfi muzmer kýlýndýðýnda esre ile okunmayýp, üstün ve ötre olarak okunur. «Eymün» kelimesi ile «Le´amrullâhi» terkibindeki «Le´amr» kelimesinin ötre okunmalarý lâzýmdýr.
Küfeliler yemin harfi muzmer kýlýndýðýnda Lâfza-i Celâl´i esre okurlar. Musannýf yemin harfleri muzmer kýlýnýr demekle üzerine yemin edilen Þeyde te´kid harfinin muzmer kýlýnmasýnýn caiz olmayacaðýný ifade etmiþtir. Musannýf te´kid harfinin muzmer kýlýnamayacaðýný þöyle açýklamýþtýr: Bir kimsenin «vallahi le-ef´alenne kezâ: vallâhi elbette ben þu iþi yapacaðým», kavlindeki gibi gelecek zamanda olacak müsbet bir þey üzerine Arapça ile yemini ancak te´kid için olan «tâm» ve «nun» ile olur.
Vallahi le-kad ef´altü kezâ: Vallâhi elbette ben þu iþi yaptým, kavlindeki gibi te´kid kelimesine yakýn olarak yemin yapýlýr.
Nefyide yemin, gelecek zamanda nefyi harfi olan «lâ», geçmiþ zamanda nefyi harfi olan «mâ» ile olur. Hatta yemin eden kimse «vallâhi ef´alü kezâ: el-yevme» dese yemini nefyi üzere olur da «lâ» kelimesi muzmer olarak sanki «lâ-ef´alü kezâ: Vallahi ben bugün þu iþi yapmam» demiþ olur. Te´kid harfinin müsbette hazfi mümkün deðildir. Çünkü Arapça´da kelimenin muzmer olmasý marûf olup, kelimenin bir parçasý gibi olan «lâm» ile «nun» un muzmer olmasý marûf deðildir. Bu, Muhit´den naklen Bahýr´da zikredîlmiþtir.
ÝZAH
«Yemin harfleri ilh...» Bunlardan baþka da yemin harfleri vardýr. Meselâ; minüllâhi, münüllâhi gibi. Bu, Razî´den naklen Kuhustânî´de açýklanmýþtýr. Yemin harfleriyle murad edatlardýr. Çünkü minüllâh, münüllâh ve mim «eymün» den kýsaltýlmýþ isimdirler.
«Vâv, bâ, tâ´dýr ilh...» Musannýf önce vâv harfini zikretmiþtir. Çünkü yeminde en çok vâv kullanýlýr. Bundan dolayý «bâ» harfi "la tüþrik" kelimesine taalluký ihtimaliyle beraber Kurân-ý Kerîm´de ancak Allahü Teâlâ´nýn :
«Hani Lokman oðluna -öðüt verirken- (þöyle) demiþti: «Oðulcaðýzým, Allah´a ortak koþma. Çünkü þirk elbette büyük bir zulümdür.» kavli keri-minde vâki olmuþtur. Musannýf vâvdan sonra «bâ» harfini zikretmiþtir. Çünkü «bâ» harfi yeminde asýl olmakla hem isme hem zamire dahil olur. Meselâ: «Billâhi» yahut «bike le-ef´alenne: Allah´a yemin ederim» yahut «sanayemin ederim ki elbette ben þu iþi yaparým» denilmesi gibi.
«Yemin "lâmý"dýr, ilh...» Yemin için olan «lâm» büyük iþlerde Lâfza-i Celâl´a mahsusdur. yani Lâfza-i Celâl´dan baþkasýna dahil olmaz. Bu «lâm» esre okunur. Kuhustânî. Ecrûmiyye þerhinin haþiyesinde yemin «Iâmý»nýn üstün olmasý rivayet edilmiþtir.
Fetih´de zikredilmiþtir ki: «lâm» yeminde ancak taaccüb mânâsýný tazammun ettiði halde kullanýlýr. Nitekim Ýbn-i Abbas (R.A.) «Hz. Âdem (A.S.) cennete girdi, lillâhi: Allah´a yemin ederim ki güneþ batmadan cennetten çýktý» demiþtir. Nitekim «IilIâhi: Allah´a yemin olsun ki ecel (geldiðinde) geri býrakýlmaz» denilir. Buna göre «lâm» ýn taaccüb mânâsýndan soyulmuþ olarak, yemin mânâsýnda kullanýlmasý lûgatta sahih olmaz. Meðer ki böyle kullanýlmasý örf ve âdet olsun.
«"Tenbih harfi" dîr ilh...» Bununla murad, Lâfza-i Celâle´deki hemzenin vaslý veya kat´ýyla beraber elifi hazfedilmiþ veya sabit olan «hâ» harfidir. Nitekim Ýbn-i Mâlik´in «Teshil» adlý eserinde böyle zikredilmiþtir.
«"Ýstifham hemzesi"dir ilh...» Bu hemze kendisinden sonra elif bulunan hemzedir. Bu hemzeden sonra Lâfza-i Celâle esre okunur, bu hemzeye istifham hemzesi denilmesi mecazdýr. H.
Yemin için olan «lam» tenbih harfi, istifham hemzesi ile Lâfza-i Celâl´in esre olmasý bu harfler yemin harflerinin yerine geçtiði içindir. T.
«Katý yapýlýrsa Lâfza-i Celâl´daki "vasýl hemzesi" dir ilh...» Yani Lâfza-i Celâlenin evvelindeki vasýl hemzesi kat´ý hemzesi kabul edilerek yemin harfi yerine geçtiði için Lâfza-i Celâle ismi þerifi esre okunur. Yemin harfi gizli olmaz, çünkü Lâfza-ý Celâlenin evvelinde yemin harfi gizli olursa hemzesi vasýl hemzesi olarak kalýr. Evet, Lâfza-i Celâle cümlenin evvelinde bulunursa hemzesi kat´ý olup iki veche ihtimali olur. Lâfza-i celâle cümlenin evvelinde bulunmazsa meselâ: «Yâ Zeydü Allahi le-ef´alenne: Ey Zeyd Allah´a yemin ederim ki elbette þu iþi yaparým» ifadesindeki Lâfza-i Celâlenin hemzesi kat´ý kýlýnýrsa hemze yemin için olur, vasýl kýlýnýrsa yemin harfi gizli olur.
«Esre ve ötre ile okunan «mim»dir ilh...» Kezâ: «Mim» üstün de okunur. Galiba fukâha mimin suretine bakarak onu yemin harflerinden saymýþlardýr. Yoksa yukarýda geçtiði üzere «eymenullâhi: Allah´a yemin olsun» dan «minullâhi: Allah´a yemin olsun» gibi. «Mim» dahi lûgattýr.
«Lillâhi ilh...» Yemin lâmýnýn ve Lâfza-i Celâlda ki hâ nýn esresiyledir. Nitekim yukarýda geçmiþtir. Anla!
«Hallâhi ilh...» Bu tenbih harfine misaldir ve Lâfza-i Celâledeki «ha» esredir. H.
«Millâhi ilh...» «Mim» in üç harekeyle okunmasý caizdir. Üç halde de Lâfza-i Celâle´deki «hâ»esredir.
«"Mallâhi", "millâhi" ve "müllâhî" gibi, Ýcâz ve ihtisâr için bazan yemin harfleri muzmer (gîzli) kýlýnýr ilh...» Yalnýz «bâ» harfi muzmer (gizli) kýlýnýr. Çünkü yeminde asýl olan «bâ» harfidir. Nitekim Keþif ve Razî´den naklen Kuhustânî´de zikredilmiþtir. Yemin harfinin muzmer olmasýndan murad zikredilmemesidir. Buna göre, muzmer, hazfede þâmil olur. Muzmer ile hazf arasýndaki fark yemin harfi muzmer kýlýndýktan sonra eseri (esresi) baki kalýr, hazf de ise eseri baki kalmaz.
Fetih´de buna göre «kendisine yemin edilen kelime üstün okunduðunda yemin harfi hazfedilmiþ; esre okunduðunda eseri baki kaldýðý için muzmer kýlýnmýþ olmalýdýr» diye zikredilmiþtir. Yemin «harfi muzmer kýlýnýp kendisiyle yemin edilen kelime gerek üstün gerek esre ve gerekse ötre okunsun üç surette de yemin olur.
«Üç harekeyle okunmak Lâfza-i Celâle´ye mahsustur ilh...» Yemin harfinin muzmer veya hazfinden sonra eserini (esresini) sâz olarak baki býrakmakla esre; yemin fiiliyle üstün, hazfedilmiþ müptedaya haber olarak ötre, Lâfza-i Celâle´ye mahsusdur. Tenbih: Yemin harfi muzmer kýlýnýp, Lâfza-i Celâle´nin sonundaki «hâ», «üstün», «esre» ve «ötre» okunduðunda yemin olduðu gibi. Kezâ; yemin harfi olan «bâ» yý zikretmekle Lâfza-i Celâle´nin sonundaki «hâ» nýn sükûnüyle de yemin olur. Zahiriyye´de «hâ» nýn sükûnüyle «billâh» yahut «hâ» nýn üstünüyle «billâhe» yahut «hâ» nýn ötresiyle «billâhü ben bu iþi yapmam» denilse bu üç surette de yemin olur. «Hâ» nýn sükûnüyle «Allah ben þu iþi yapmam» yahut «hâ» nýn üstünüyle «Allahe ben þu iþi yapmam» denilse yemin olmaz. Ancak «Allahi ben þu iþi yapmam» denilirse yemin olur. Bazýlarý «bu üç surette de mutlaka yemin olur» demiþlerdir» diye zikredilmiþtir.
Ben derim ki: Bütün metinlerde «yemin harfi muzmar kýlýnýr» denilmesinde Lâfza-i Celâle´deki «hâ» nýn sükûnüyle «AIIah» veya üstünüyle «Allahe ben elbette þu iþi yapmam» ifadesinin yemin olmamasýna, «Allahi ben þu iþi yapmam» ifadesinin yemin olmasýna iþaret vardýr. Çünkü bilindiði üzere yemin harfi muzmer kýlýndýðýnda eseri baki kalýr. Bu takdirde Lâfza-i Celâl´in esre okunmasý lâzýmdýr. Fakat Hidaye´de ve diðer fýkýh kitablarýnda «hâ» nýn üstünüyle «Allahe ben þu iþi yapmam» ifadesinin yemin olmasý caiz görülmüþtür. Cevhere´de de «sahih olan budur» denilmiþtir.
Bahýr´da «Lafza-ý Celâle üstün okunduðunda yemin olmasýnda ihtilâf yoktur. Çünkü lügat ehli Lâfza-i Celâle´nin üstün ve esre okunmasýnýn caiz olmasýnda ihtilâf etmemiþlerdir. Hattâ üstün okunmasý daha çoktur. Nitekim Gâyetü´l-Beyân´da da böyle zikredilmiþtir» diye yazýlýdýr.
Ben derim ki: Geriye Lâfza-i Celâle´deki «hâ» nýn sükûnuyla yemin olmamasý kalmýþtýr. Fetihsahibi bunu reddederek þöyle demiþtir: Kendisiyle yemin edilen kelimenin yanlýþ yahut doðru yahut sükûn ile harekelenmesi arasýnda fark olmayýp nasýl harekelenirse harekelensin yemin yapýlmýþ olur. Çünkü yeminin manasý: Bir iþi yapmamak veya yapmak murad edildiðinde, o iþi yapmamak veya yapmak hususunda kasde veya iddiaya kuvvet vermek için Allahü Teâlâ´nýn ism-i þerifini zikretmek suretiyle yapýlan bir akidden ibarettir ki o da burada mevcuttur. Buna göre yemin, lâfýzdaki bir hususiyete (üstün, esre, ötre ve sükûne) baðlý deðildir. Fetih sahibinin sözü burada son bulmuþtur.
«Vallâhi le-kad fe´altü kezâ: Vallâhi elbette ben þu iþi yaptým ilh...»
Yani: Geçmiþ zamanda olmuþ bir þey üzerine yemin yapýlýrken fiil mutasarrýf (çekimli) olursa te´kîd için olan «lâm» ile «kad» lâzýmdýr. Fiil çekimli olmazsa bu te´kid harfleri lâzým deðildir.
METÝN
Keffâret-i Yemin: Yemin keffâreti:
Keffâretin yemine izâfeti bir þeyin þartýna izâfeti kabilindendir. Çünkü biz Hanefilerce keffâretin sebebi, yeminin bozulmasýdýr. Yemin bozulduðunda -zýharda geçtiði gibi- keffâreti, (gücü yeterse) bir köle âzâd etmekten yahut on fakiri (akþamlý sabahlý) doyurmaktan yahut on fakire orta halli insanlara elveriþli, üç aydan ziyade dayanacak ve bedenin ekserisini örtecek birer kat elbise giydirmekten ibarettir. Buna göre elbise yerine yalnýz don caiz olmaz. Ancak donun kýymeti akþamlý sabahlý bir fakiri doyuracak (fýtýr sadakasý) kadar olursa, kýymeti itibariyle caiz olur.
Üzerine yemin keffâreti lâzým olan kimse bir anda köle âzâd etmek, on fakiri doyurmak ve on fakire elbise almakla bunlarýn hepsini birden yapsa, yahut bunlarý sýra ile yapýp, fakat keffâretin sahih olmasý için niyet lâzým olmakla niyeti ancak üçün tamamýndan sonra etse üzerindeki keffâretten dolayý kýymet cihetinden alâsý olan biri vakî olup diðerleri nafile olur. Eðer bu üçten hiç birini yapmazsa farz en azý ile düþeceðinden dolayý bunlardan kýymet itibariyle en az olan biri karþýlýðýnda azap olunur.
ÝZAH
«Keffâretin yemine izâfeti bir þeyin þartýna izafeti kabilindendir ilh...» Hadd-i zina (zina cezasý), hadd-i þürb (içki cezasý) ve hadd-i serika (hýrsýzlýk cezasýn) da olduðu gibi hükümlerin izafetinde asýl olan hükmün sebebe izâfe edilmesi olunca -halbuki biz Hanefilerce yemin, keffâretin sebebi deðildir; Ýmam Þafiî´ye göre sebebidir, biz Hanefilere göre keffâretin sebebi yeminin bozulmasýdýr. Nitekim gelecektir.- þârih, keffâretin yemine izâfetinin asýl kaideden hariç olduðunu ve bu izâfetin mecazen bir þeyin þartýna izâfeti kabilinden olduðunu açýklamýþtýr. Bu ise keffâret-i ihram, sadaka-i fýtýrda olduðu gibi, þeriatta caiz ve sabittir. Yeminin, keffâretin þartý olup sebebi olmadýðý Fetih ve diðer fýkýh kitablarýndadelilleriyle açýklanmýþtýr.
«Köle âzâd etmekten ilh...» Musannýf yemin keffâreti için köle âzad etmek deyip, kölenin âzâd olmasý dememiþtir. Çünkü aleyhine âzâd olacak bir köleye varis olan kimse keffâretten dolayý niyet etse caiz olmaz. Nehir.
«Yahut on fakiri (akþamlý sabahlý) doyurmaktan ilh...» Yani ya hakikaten on fakiri bir gün veya takdiren, bir fakiri on gün doyurmaktýr. Hatta bir fakire her gün buðdaydan yarým sâ´ (sadaka-i fýtýr miktarý) olarak on gün verse caiz olur. Fakat bir fakire bir günde on saatte on defa devir yoluyla verse bazýlarý «caiz olur» demiþlerdir, bazýlarý «caiz olmadýðýný» söylemiþlerdir. Sahih olan kavle göre caiz olmaz. Ayný fakire ikinci gün keffâretin verilmesinin caiz olmasý, ihtiyaç yenilendiði için o fakir ikinci gün baþka bir fakir gibi olduðundan dolayýdýr. Bir fakire bir günde her saatte bir elbise verilmek üzere on saatte on elbise verilse yahut bir elbise bir fakire verilip sonra ondan alýnýp tekrar ona veya baþkasýna hibe veya baþka bir yolla on defa verîlse -vasfýn deðiþmesi aynýn deðiþmesinde tesir ettiði için- caiz olur. Fakat âlimlerin çoðuna göre: caiz olmaz. Kuhustani.
Cevhered´e «on fakire sabahlý akþamlý katýksýz arpa veya darý ekmeyi yedirmek kifayet etmez. Fakat katýksýz buðday ekmeði kifayet eder. On gün sabahleyin bir fakire akþamleyin baþka bir fakire yedirilse kifayet etmez. Çünkü bu suretde on günlük taam yirmiye taksim edilmiþtir. Nitekim bir fakirin hissesi iki fakire taksim edildiðinde caiz olmadýðý gibi. Bir fakire on gün sabahlarý yemek yedirilip akþam yemeklerinin de bedelleri verilse kifayet eder. Kezâ on fakire sabah yemeði yedirilip akþam yemeðinin de bedelleri verilse yine kifayet eder. On fakire Ramazan-ý Þerif´te yirmi gün akþam yemeði yedirilse kifayet eder» denilmiþtir. Fakat Bezzâziye´de «on fakire bir gün sabahleyin, diðer bir gün ak-þamleyin yemek yedirilse bu hususta Ýmam Ebu Yusuf´tan iki rivayet vardýr: Bir rivayette bir günün sabah ve akþamýnda yedirilmesi þarttýr. Mualla´nýn rivayetinde þart deðildir» diye zikredilmiþtir. Hâkim´in Kâfî´sinde «on fakirden her birine iki yemin keffâreti yerine birer sâ´ buðday yedirse Ýmam-ý Azam´la Ýmam Ebû Yusuf´a göre ancak bir yemin keffâretine kifayet eder. Ýmam Muhammed´e göre: ikisine de kafidir.
«Zýharda geçtiði gibi ilh...» Yani üzerine yemin keffâreti lâzým olan kimse gücü yeterse keffâret niyetiyle bir köle âzâd eder. Bu kölenin Müslüman balið olup olmamasý müsavidir. Ancak kendisinden istenilen menfaatin cinsi tamamýyla yok olacak derecede þahsýnda bir kusur bulunmamasý lâzýmdýr, bu itibarla kör, deli, iki ayaðý veya iki eli kesilmiþ olan köleler keffâret için kifayet etmez. Müdebber, ümmi veled, kitabet bedelini kýsmen ödemiþ mükâtebler de keffâret için kafi deðildirler. Çünkü bunlar bir bakýma hürriyete hak kazanmýþlardýr. Yemin keffâreti için on fakiri doyurmaya gelince bu da ya on fakire birersadaka-i fýtýr miktarý þey temlik etmek yahut ibahe yani sabahlý akþamlý olarak yemek yedirmektir.
«Üç aydan ziyade dayanan ilh...» Çünkü üç ay yeni elbisenin müddetinin yarýsýndan çok olan zamandýr. Nitekim Hülâsa´da böyle zikredilmiþtir. Elbiselerin yeni olmasý þart deðildir. Hatta elbiseler yeni ve ince olup bu müddet dayanmazsa keffârete kifayet etmez.
«Bedenin ekserisini örtecek ilh...» Yani keffâret için her fakire verilecek çarþaf (kadýn için), cübbe, kamis (yakasý kapalý olan elbise) ve kaba «yakasý açýk olan elbise) gibi elbise onun hiç olmazsa bedeninin tamamýný veya ekserisini örtecek bir halde bulunmalýdýr. Kuhustânî.
Bu Ýmam-ý Azam ile Ýmam Ebû Yusuf´a göredir. Ýmam Muhammed´e göre kendisiyle namaz caiz alacak elbise keffâret için kifayet eder, buna göre erkekler için don kafidir. Kadýnlar için kafi deðildir.
«Buna göre elbise yerine yalnýz don caiz olmaz ilh...» Çünkü yalnýz don giyinen kimse, örfen çýplak sayýlýr. Bu takdirde keffâret için her fakire verilecek elbise ya kamis, yahut cübbe, yahut ridâ´ (palto, aba, kaftan gibi üst tarafa giyilen elbise), yahut kaba (yakasý açýk olan elbise) yahut izâr (omuzdan ayaða kadar bürüyen elbise) olmalýdýr. Ýzâr, böyle omuzdan ayaða kadar bürüyen elbise olmayýp, yalnýz belden aþaðýsýný örten elbise olursa don gibi olacaðýndan Ýmam-ý Azam ile Ýmam Ebû Yusuf´a göre kifayet etmez.
Ýmâme (fes üzerine sarýlan sarýðýn adýdýr) keffâret için kifayet etmez. Ancak kendisinden bedenin ekserisini örtecek bir elbise yapýlmasý mümkün olursa caiz olur.
Kalen süve (tepesi sivri külâh ve takke gibi baþa giyilen þey) ye gelince hiçbir surette kifayet etmez.
Yemin keffareti kadýnlara verildiði takdirde elbise ile birlikte baþ örtüsü de verilmesi lâzýmdýr. Çünkü baþ örtüsüz kadýnlarýn namazý caiz olmaz. Bu, hülâsa olarak Fetih´den alýnmýþtýr.
«Ancak donun kýymeti akþamlý sabahlý bir fakiri doyuracak (fýtýr sa-dakasý) kadar olursa, kýymeti itibariyle caiz olur ilh...» Meselâ: Keffâret için her fakire buðdaydan yarým sâ´ hurma veya arpadan bir sâ´ kýymetinde olan kýsa birer elbise verilse akþamlý sabahlý yemek yedirme yerine bir bedel olarak kifayet eder. Kezâ: On fakire bir top kumaþ verilip, bundan her birine birer kat elbise çýkmasa fakat kýymeti on sadaka-i fýtýr kýymetinde olursa yemek yedirme yerine bir bedel olarak kifayet eder. Mezhebden muhtar olana göre, yemek yedirme yerine bedel olarak kifayet eden elbiselerde yemek yedirme yerine niyet edilmesi þart deðildir. Ýmam Ebû Yusuf´a göre þarttýr. Fetih.
«Niyeti ancak üçün tamamýndan sonra etse ilh...» Yani: Üzerine yemin lâzým olan kimse bir anda köle âzâd etmek, on fakire fýtýr sadakasý miktarý para vermek ve on fakire elbise almakla hepsini birden yapsa yahut bunlarý sýra ile yapsa sonra niyet etse vermiþ olduðu para veyaelbise fakirlerin elinde mevcud ise bu niyeti sahih olur. Fakat âzâd etmiþ olduðu kölede sahih olmaz. Kendisine yemin keffâreti lâzým olan kimse sabahlý akþamlý yemek yedirdikten sonra niyet etse keffâreti için sahih olmaz.
METÝN
Biz Hanefilere göre; yemin edip yaptýðý yemine riayet etmeyen kimse yemin keffâretini ödeyeceði vakitte yukarýda zikredilen üç þeyden birini yapmaktan aciz olursa üç gün peþi peþine oruç tutar. Kadýnlarýn âdet görmeksizin üç gün peþi peþine oruç tutmalarý mümkün olacaðý için, yemin keffâreti için oruç tutan kadýn âdet görürse peþi peþine oruç tutmak bozulmuþ olur. Bu kadýn âdet görmeyeceði bir zamanda yeniden peþi peþine üç gün oruç tutar. Oruç keffâreti müddetinde kadýnlarýn âdetten hâli olmalarý hemen hemen mümkün olmadýðý için, bu orucun peþi peþine olmasýna kadýnlarýn âdet halleri mani deðildir.
Ýmam Þâfýî; yemin keffâreti için üç gün tutulacak orucun ayrý ayrý günlerde tutulmasýný caiz görmüþtür ve üç þey (köle âzâd etmek, on fakiri doyurmak veya on fakire elbise almak) den birini yapmaktan aciz olmayý yeminin bozulduðu zamanda itibar etmiþtir.
Biz Hanefilere göre ise keffâreti ödeme vakti itibar edildiði için üzerine yemin keffâreti lâzým olan kimse malýný bir þahsa hibe edip teslim ettikten sonra oruç tutsa, sonra hibesinden dönse tutmuþ olduðu oruç keffâret yerine kifayet eder. Mücteba.
Þârih der ki, bu surette orucun keffâret yerine kifayet etmesi fukâhanýn «hibeden dönmek asýldan fesih (bozma) dir.» kavillerinden istisna edilmiþ olur.
Oruçla keffâretin ödenmesi için orucu bitirinceye kadar mal ile ödemekten acizliðin devam etmesi þarttýr. Buna göre fakir olan kimse iki gün oruç tutup sonra üçüncü günün orucunu bitirmeden önce hatta iftar zamanýna az bir zaman kala zengin olsa, bu zenginliði kendisine miras býrakacak zatýn zengin olarak ölüp miras yoluyla olsa bile tutmuþ olduðu oruç keffâret için caiz olmayýp yeni baþtan mal ile keffâreti vermesi lâzým olur.
Üzerine keffâret lâzým gelen bir kimse oruçdan önce olan (köle âzâd etmek, on fakiri doyurmak veya on fakire elbise almak) üç keffaretin birine kifayet edecek malý unutarak oruç tutsa sahih olan kavle göre oruçla keffâreti caiz olmaz. Mücteba.
Bir kimse yemini Allahü Teâlâ´ya yahut talâka yahut oruca ettiðini unutsa bunlardan birini tercih edici bir sebep bulunmadýðý için üzerine bir þey lâzým gelmez. Ancak, sonra hatýrlarsa o þey lâzým gelir.
Yemin bozulmadan önce isterse mal ile olsun keffâretin verilmesi caiz olmaz. Ýmam Þâfiî´ye göre caizdir. Yemin eden kimse yeminini bozmadan bilmeyerek mal ile keffâretini ödese verdiði mal sadaka olacaðý için fakirden geri alamaz. Yemin keffâretinin verileceði yer zekâtýn verildiði yerdir. Buna göre zekâtýn verilmesi caiz olmayan kimseye keffâretin verilmesi decaiz deðildir.
Bazýlarýna göre keffâret zimmîye verilir. Ýmam Ebû Yusuf´a göre verilmez. Nitekim zekât babýnda geçtiði üzere fetva îmam Ebû Yusuf´un kavliyle verilir.
Her ne kadar Müslüman olduktan sonra yeminini bozsa bile kâfirin yemini için keffâret yoktur. Çünkü onlar hakkýnda:
«Çünkü onlar (kâfirler hakikatte) yeminleri olmayan kimselerdir.» (Et - Tevbe sûresi; âyet: 12) âyet-i kerimesi nazil olmuþtur. Fakat yeminlerinin subutüne delâlet eden :
«Eðer ahidlerinden sonra yine yeminlerini bozarlar ve dininize saldýrýrlarsa küfrün önderlerini hemen öldürün» âyet-i kerimesindeki yeminlerden murad, hakiki ve içten olmayýp, görünüþte olan yeminlerdir. Nitekim hâkimin kâfirlere ettirmiþ olduðu yemin gibi.
Küfür yeminden sonra ariz olursa yemini bozar. Buna göre; bir Müslüman yemin edip sonra -Allah´a sýðýnýrýz- mürted olsa sonra tekrar Müslüman olup yeminini bozsa kendisine asla keffâret lâzým gelmez. Çünkü usûlde takrir ve ifade edilmiþtir ki: Bir mahalle raci olan vasýflarýn kendilerinde iptida ve bekaa müsavidir. Nikâhtaki mahremiyet gibi.
Kezâ : Bir kâfir oruç ve sadaka gibi kurbet ve ibadet olan bir þeye nezretse kendisine bir þey lâzým gelmez.
ÝZAH
«Yukarýda zikredilen üç þeyden birini yapmaktan aciz olursa iIh...» Yani üzerine yemin keffâreti lâzým olan kimse köle âzâd etmekten, on fakir doyurmaktan veya on fakire orta halde birer kat elbise almaktan aciz olursa üç gün peþi peþine oruç tutar. Üzerine yemin keffâretý lâzým olan kimsenin yanýnda bu üçden biri bulunup her ne kadar o þeye muhtaç da olsa oruç tutmasý caiz olmaz. Bahýr.
Keffaret hakkýndaki âyeti kerimede bildirilen þeylere mâlik olan veya kifaf (oturacaðý ev, giyeceði elbise, bir günlük yiyeceði nafaka) dan ziyade keffâret hakkýndaki âyeti kerimede bildirilen þeylerin bedeline mâlik olan kimsenin keffâret-i yemin için oruç tutmasý caiz olmaz. Hatta hizmetine muhtaç olduðu kölesi bulunsa oruç tutmasý caiz olmaz.
Üzerine yemin keffâreti lâzým olan kimsenin malý olup, malý kadarda borcu bulunsa, eðer önce mal ile borcunu öderse, keffâretini oruçla öder. Borcunu ödemeden önce oruç tutarsa bazýlarý «caiz olur», bazýlarý ise «caiz olmaz», demiþlerdir. O kimsenin malý gaip olsa veya ileride alacaðý malý bulunsa, keffâreti için oruç tutmasý caiz olur. Gaip olan malý köle olursa âzâd edebileceði için oruç tutmasý caiz olmaz. Bu, Hâniyye´den hülâsa olarak alýnmýþtýr.
Fakir olan bir kadýný kocasý oruç tutmaktan men edebilir. Çünkü bu keffâret orucu kadýn üzerine kendisinin iradesiyle vâcib olduðu için kocasýnýn onu orucdan men etme hakký vardýr. Kölede böyledir. Ancak köle zevcesine zýhâr da bulunursa buna kadýnýn hakký taallükettiði için efendi köleyi oruç dan men edemez. Çünkü köle karýsýna ancak zýhâr keffâretini ödemekle yaklaþabilir. Cevhere.
«þârih der ki ilh...» Bahýr sahibi «hibeden dönme fesihdir. Malýný hibe edip oruç tuttuktan sonra hibesine dönen kimse sanki malýný hiç hibe etmemiþ gibi olur da malý elinde mevcut iken oruç tutmuþ olacaðýndan oruç keffâret yerine kifayet etmezdi» demiþtir. Þârih Bahýr sahibine «bu mesele fukâhanýn «hibeden dönme, asýldan fesihdir» kavillerinden istisna edilmiþtir» diye cevap vermiþtir.
«Yemin keffâretini ödeyeceði vakitte ilh...» Yani üzerine keffâret lâzým gelen þahsýn keffâret vereceði zamanýndaki haline itibar edilir, yemini bozduðu zamanýndaki haline itibar edilmez. Hatta zengin iken yeminini bozup sonra fakir düþse keffâretini oruçla öder. Aksi olsa yani fakir iken yeminini bozup sonra zengin olsa keffâret için oruç tutmasý caiz olmaz.
Ýmam Þâfiî´ye göre aksi yani üzerine keffâret lâzým gelen kimsenin yeminini bozduðu zamanýndaki haline itibar edilir.
«Sahih olan kavle göre oruçla keffâreti caiz olmaz ilh...» Yani üzerine keffâret lâzým gelen kimse köle âzâd edecek, yahut on fakiri doyuracak, yahut on fakire orta halde birer kat elbise alacak malýný unutarak üç gün oruç tutsa sahih olan kavle göre oruç kifayet etmez. Buna göre, bu üç þeyden birini yapmaktan aciz olduðu için üç gün oruç tutsa sonra kendisine miras býrakacak kimsenin orucundan önce ölmüþ olup kendisine miras olarak mal kaldýðý ortaya çýksa, tutmuþ olduðu oruç keffâret için kifayet etmez. Nehir.
«Yemin bozulmadan önce isterse mal ile olsun keffâretin verilmesi caiz olmaz ilh...» Çünkü keffâretin sebebi yeminin bozulmasýdýr. o halde yemin bozulmadan keffâretin verilmesi caiz deðildir. Bilmiþ ol ki üzerine yemin keffâreti lâzým olan kimse keffâreti tehir etse günahkâr olur. Ölümle, öldürülmekle düþmez. Zýhar keffâretinin düþmesinde ihtilâf vardýr. Kuhustânî.
«Verdiði mal sadaka olacaðý için fakirden geri alamaz ilh...» Çünkü bu malý kurbet ve ibadet maksadýyla Allah için fakire mülk olarak vermiþtir. Kurbet ve ibadet hasýl olup sevaba nail olduðu için bunu bozma hakký yoktur. Fetih.
«Bazýlarýna göre keffâret zimmîye verilir ilh...» Yani zekâtýn zimmîye verilmesi caiz deðildir, zekâttan baþkalarýnýn verilmesi caizdir.
«Görünüþte olan yeminlerdir ilh...» Çünkü kafirlere kadýnýn yemin verdirmesinden muradý, onlarýn yeminlerden kaçýnmalarýdýr. Yoksa küfür ile Allahü Teâlâ´nýn ismine tazîm etmiþ olmazlar. Yeminin yemin olmasý için yemin edenin Müslüman olmasý þarttýr. Keffâret hadd-i zatýnda ibadet olduðu için kâfir ona da ehil deðildir.
«Usûlde takrir ve ifade edilmiþtir ki, ilh...» Mahal ki kâfirin kendisine ve mahremin kendisine râci olan küfür ve mahremiyet gibi vasýflarýn baþlangýçta ve sonradan ârýz olmalarýmüsavidir. Sonradan ârýz olan küfür asýl küfür gibi yemini bozar. Nikâh da baþlangýçta olan mahremiyet ile sonradan ârýz olan mahremiyet müsavidir: Bir kimseye zinâ ettiði kadýnýn kýzýnýn nikâhý haram olur. Nitekim zevcesinin anasýyla zinâ etmesiyle zevcesi kendisine horam olduðu gibi. Ýþte bunda baþlangýçta olan zinâ ile sonradan ârýz olan zinâda mahremiyet müsavi oldu.
METÝN
Bir kimse günah olan bir þey üzerine yemin etse bu yemin gerek terk olsun, meselâ; «vallâhi anam babam ile konuþmayacaðým» gibi veya fiil üzere olsun meselâ; «vallâhi bugün fülân kimseyi öldüreceðim» gibi. Böyle günah üzerine yemin eden kimsenin yeminini bozmasý, sonra keffâret vermesi vâcib olur. Çünkü yemini bozmak her ne kadar günah ise de ana baba ile konuþmamak veya adam öldürmek günahýndan ehvendir. Musannýfýn «bugün fülan kimseyi öldüreceðim» ifadesini «bugün» ile kayýtlamasý yemin eden kimsenin üzerine kendi ihtiyarýyla yeminini bozmanýn ancak muvakkat (zaman tayin edilerek yapýlan) yeminde vâcib olduðunu bildirmek içindir. Fakat mutlak yani zaman tayin edilmeksizin yapýlan yeminde hayatýnýn sonunda yemini bozulacaðý için yemin eden kimse öleceði zaman yemininin keffâretini vasiyet eder. Eðer üzerine yemin ettiði þey helâk olursa yeminini muhafaza etmek imkâný kalmamýþ olduðu için yemininden dolayý keffâret verir. Hâsýlý: Üzerine yemin edilen þey ya fiil yahut terk olur. Bunlardan her birerleri ya günah olur. Yukarda zikredilen yeminler gibi, yahut vâcib olur. Meselâ: «Vallâhi bugün ben öðle namazýný kýlacaðým» diye yemin edilmesi böyledir. Bu nevi yeminlerin muhafaza edilmeleri farzdýr. Yemini muhafaza etmek bozmaktan evlâ olur veya yemini bozmak muhafaza etmekten evlâ olur. Meselâ: «Vallahi ben zevceme bir ay veya iki ay cinsi yakýnlýkta bulunmayacaðým» diye yemin edildiðinde zevceye karþý yumuþaklýk münasip olduðu için bunda yeminin bozulmasý ve keffâret verilmesi evlâdýr, yahut yeminin bozulmasý ile bozulmamasý müsavi olur. Meselâ: «Vallahi ben þu ekmeði yemeyeceðim» diye yemin edilmesi gibi. Bu nevi yeminlerin muhafaza edilmeleri evlâdýr. Fakat Allahü Teâlâ´nýn:
«Yeminlerinizi, muhafaza ediniz.» (El- Mâide sûresi; âyet: 89) kavli kerimi yemini muhafaza etmenin vâcib olduðunu ifade eder. Bir þeyi yapmak veya yapmamak üzere yapýlan yeminin iki sûreti, üzerine yemin edilen þey, ya günah veya vâcib olmak, yemini muhafaza etmek bozmaktan evlâ olmak veya bozmak muhafaza etmekten evlâ olmak ve yahut iki tarafý müsavi olmak üzere beþ sûretine çarpýlýrsa on suret hâsýl olur. Fetih.
Bir kimse kendi nefsine bir þeyi haram edip sonra onu yemek, giymek, içinde durmak, nafakasýna sarf etmekle iþlese, helâlý haram kýlmanýn yemin olduðu Allahü Teâlâ´nýn :
(Et-Tahrîm sûresi; âyet: 1,2)
«Ey nebi, sen zevcelerinin hoþnudluðunu arayarak, Allah´ýn sana helâl kýldýðý þeyi niçin (kendine) haram ediyorsun? (Bununla beraber üzülme) Allah çok yargýlayýcý, çok esirgeyicidir. Allah yeminlerinizin (keffâretle) çözülmesini size farz kýlmýþtýr.» kavli kerimiyle takrir ve beyan edildiði için yemini bozulmuþ olduðundan dolayý kendisine keffâret lâzým gelir. Fakat bu surette olduðu gibi helâlý haram kýlma müneccez (bir þarta talîk veya bir zamana izâfe edilmeksizin derhal yapýlan yemin) olmayýp «ben þu yemeði yersem bana haram olsun» demek gibi. Haram olmasýný kendi fiili (iþi) ne talîk kýl (baðla) sa o yemeði yediði takdirde yemini bozulmuþ olmadýðý için kendisine keffâret lâzým olmaz. Hülâsa. Musannýf, Hülâsa sahibine «þarta talîk edilmiþ olan þey þartýn vukuu vaktinde müneccez gibi olur da aralarýnda fark olmaz» diye itirazda bulunmuþtur.
Bir kimsenin kendi nefsine haram ettiði þey gerek þarap gibi haddi zatýnda haram ve a´yândan olsun, gerek eve girme gibi fiillerden olsun, gerek baþkasýnýn mülkü olsun, eðer bu ifadeleriyle haber vermek murad etmeyip inþa murad ederse, yemin olacaðý için üzerine yemin ettiði þeyi yaptýðý takdirde kendisine keffâret lâzým gelir. Bir kimsenin kendi nefsine haram kýldýðý bir þeyi yemesi, giymesi, içinde oturmasý ve nafakasýna sarf etmesi gibi o þeyden faydalanmanýn haram olmasý murad edildiði için o þeyi tasadduk veya hibe etse örfte onunla bozulmuþ olmaz. Zeylaî.
Bir kadýnýn kocasýna «sen bana haramsýn» veya «seni kendime haram kýldým» sözü helâli haram kýlma kabilindendir. Buna göre zevci kendisine cinsi yakýnlýkta bulunmak istediðinde buna rýza gösterse veya zevci ona zorla cinsi yakýnlýkta bulunsa kadýn üzerine keffâret lâzým olur. Mücteba.
Yine Mücteba´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse bir cemaate «sizin kelâmýnýz benim üzerime haramdýr» yahut «fakirlerin» veya «Baðdat halkýnýn kelâmý benim üzerime haramdýr» yahut «þu ekmeði yemek benim üzerime haramdýr» dese bu cemaat yahut bu fakirler veya Baðdat halkýnýn bazýlarýyla konuþsa yahut ekmeðin bir kýsmýný yese yemini bozulmuþ olur. Fakat «Vallâhi ben sizinle konuþmam» yahut «þu ekmeði yemem» ifadesinde ancak bu kimselerin hepsiyle konuþursa yahut ekmeðin hepsini yerse yemini bozulmuþ olur.
Eþbah´da «ekmeðin hepsini bir mecliste yemek mümkün olmasa yahut «vallâhi fülan ile ve fülan ile konuþmayacaðým» diye yemin edip her birine niyet etse yahut «fülanýn kardeþleriyle konuþmayacaðým» diye yemin edip onun bir tek kardeþi olsa bu sûretlerde de bazýsýný yapmakla yeminini bozmuþ olur» diye zikredilmiþtir. Bu bahsin tamamý Eþbah´dadýr.
Þarih der ki: Bir kimse bir cemaate hitaben «vallâhi ben sizinle konuþmam» yahut «þu ekmeði yemem» dese o kimselerin hepsiyle konuþmadýkça yahut ekmeðin hepsini yemedikçe yemini bozulmaz hükmünden bilinmiþ oldu ki bir kimse zevcesinin çocuklarýnýnevine gelmemeleri üzere talâka yemin etse bundan sonra onlardan biri evine gelse yemini bozulmaz.
ÝZAH
«Hâsýlý ilh...» Yani: Bu makamda zikredilen kelâmýn hâsýlýdýr, yoksa metinde zikredilenin hâsýlý deðildir. Çünkü metinde fiil ve terk itibariyle yalnýz günah üzere yapýlan yemin zikredilmiþtir.
«Vallâhi bugün ben öðle namazým kýlacaðým diye yemin edilmesi gibi ilh...» Bu fiile misaldir, terke misal: «vallâhi bugün þarap içmeyeceðim» diye yemin edilmesi gibi. H. Bu nevi yeminlerin muhafaza edilmeleri farzdýr.
«Yemini muhafaza etmek bozmaktan evlâ olur ilh...» Yani: Üzerine yemin edilen þeyi yapmak yapmamaktan evlâdýr. Fiile misal: «Vallâhi bugün ben elbette kuþluk namazýný kýlacaðým» diye yemin edilmesi. Terke misal: «vallâhi soðan yemeyeceðim» diye yemin edilmesidir.
Bu kýsmýn hükmü velev fiil üzerine yemin edilmiþ olsun, yemini muhafaza etmek evlâ veya vâcib olmaktýr. H.
«Vallâhi ben zevceme bir ay veya iki ay cinsi yakýnlýkta bulunma-yacaðým ilh...» Bu terke misaldir. Fiile misal: «Vallahi bugün ben elbette soðan yiyeceðim» diye yemin edilmesidir. Eðer ailesine îlâ (yemin) müddeti yaklaþmayacaðýna yemin ederse bu, günah üzere yapýlan yemin kýsmýndan olur.
«Bir kimse kendi nefsine bir þeyi haram edip ilh...» Þârih bu tâbirde Bahýr sahibine tâbi olmuþtur. Bahýr sahibi bir kimse kendi nefsi üzerine bir þeyi haram edip sonra onu iþlese üzerine keffâret lâzým gelir. Fakat bir þeyin haram olmasýný kendi fiili üzerine talîk edip sonra onu yaparsa kendisîne keffâret lâzým gelmez. Çünkü Hülâsa´da «bir kimse "ben þu yemeði yersem o bana haram olsun" deyip onun haram olmasýný kendi fiiline talîk kýlsa sonra o yemeði yese yemin bozulmayacaðý için kendisine keffaret lâzým gelmez» diye zikredilmiþtir.
«Musannýf Hulâsa sahibine "þarta talik edilmiþ olan þey þartýn vukuu vaktinde müneccez gibi olur da aralarýnda fark olmaz" diye itirazda bu-lunmuþtur ilh...» Fakat Musannýf´a «bu makamda müneccez ile muallak arasýnda fark vardýr ki müneccezde mevcut olan yemeyi kendi nefsine haram kýlmýþtýr. Ama muallakda taamý ancak yedikten sonra haram kýlmýþ olur. Çünkü ceza þartýn akibinde meydana gelir, bu takdirde taam mevcut olmamýþ olur» diye cevap verilir. H.
Ben derim kî: Fetih´de Hülâsa´da zikredilen mesele zikredildikten sonra ve Dürrü´l-Müntekâ´da zikredilmiþtir ki bir kimse bir þahsa hitaben «senin evinde yiyeceðim her taam bana haram olsun» dese kýyasa göre o þahsýn evinde taam yediðinde yemini bozulmaz. Ýbn-i Semâ´a, Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´dan böyle rivayet etmiþtir. Ýstihsana göre; yemini bozulur. Çünkü insanlar bu ifadeyle «o taamý yemek bana haramdýr» mânâsýný murad ederler. Buna göre talîk suretiyle helâl olan bir þey haram kýlýndýktan sonra yenirse yemini bozulur. Keza: Hýyel´de zikredilmiþtir ki: bir kimse bir þahsa hitaben: "Ben þenin yanýnda ebedi yemek yersem bana haram olsun" deyip sonra yese yemini bozulmaz. bu cevap kýyasa göre olmalýdýr. Nehir sahibi de buna tâbi olmuþtur.
«Haber vermek murad etmeyip ilh...» Yani bir kimse «þu þarab bana haramdýr» dese bunda iki kavil vardýr, eðer bu ifade ile þarabýn haram olduðunu haber vermeyi murad etmiþse kendisine keffâret lâzým gelmez. Eðer bu ifadeyle yemin etmek murad etmiþse kendisine keffâret lazým gelmez. Hanîyye.
«Bir kimse kendi nefsine bir þeyi haram edip sonra onu yemek, giymek, içinde durmak, nafakasýna sarf etmekle iþlese ilh...» Bilmiþ ol ki, a´yân (cisimler gibi kendi kendine ayakta duran ve yer kaplayan þeyler) haram kýlýnarak yemin edildiðinde bu yemin a´yândan istifade edilecek þeylere sarf edilir.
Nitekim þeriatte a´yânýn haram kýlýnmasýndan maksad onlardan istifade edilecek þeylerin haram kýlýnmasýdýr. Meselâ: Allahü Teâlâ´nýn:
«Analarýnýz, kýzlarýnýz, kýz kardeþleriniz halalarýnýz, teyzeleriniz... size haram kýlýndý.» (En - Nisâ sûresi; âyet: 23) kavli kerimindeki analar, kýzlar ve diðer haram olan kadýnlarýn haram olmasýndan maksad onlarýn nikâhlarýnýn haram olmasýdýr.
Allahü Teâlâ´nýn:
«Ölü, kan, domuz eti..... size haram kýlýndý.» (El- Maide sûresi; âyet: 3) Kavli kerimindeki ölü, kan, domuz eti ve diðer haram olan þeylerin haram olmasýndan maksad onlarýn yenilmelerinin ve içilmelerinin haram olmasýdýr. Bundan dolayý Hülasa´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «þu elbise bana haram olsun» dedikten sonra onu giyse yemini bozulmuþ olup kendisine keffâret lâzým gelir. Ancak bu ifadesiyle giymekten baþka þeye niyet ederse elbiseyi giymekle yemini bozulmuþ olmaz.
«Bir kimsenin kendi nefsine tahsis ettiði bir þeyi yemesi giymesi, içinde oturmasý ve nafakasýna sarfetmesi gibi o þeyden faydalanmanýn haram olmasý murad edildiði için o þeyi tasadduk veya hibe etse, yemini bozulmuþ olmaz ilh...» Fetih´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse elinde bulunan dirhemler için «bu dirhemler bana haram olsun» deyip onlarla bir þey alýrsa, yemini bozulmuþ olur. Eðer onlarý tasadduk veya hibe ederse örfün hükmüne göre yemini bozulmaz. Yani «bu dirhemler bana haram olsun» ifadesiyle örfde, kendisi için bu dirhemler yiyecek veya giyecek satýn alýp bununla faydalanmanýn haram kýlýnmasý murad edilir. Yoksa bu dirhemlerin tasadduk edilmesi murad edilmez. Bundan zahir olan mânâya göre; dirhemleri borcuna verse, yemini bozulmaz. Teemmül et!
Bahýr´da «dirhemlerin zikredilmesi için bir hususiyet yoktur, hatta bir kimse kendi nefsine haram kýldýðý her hangi bir þeyi hibe veya tasadduk etse yemini bozulmuþ olmaz. Çünkü o þeyin haram kýlýnmasýndan murad o þey ile faydalanmanýn haram olmasýdýr» denilmiþtir.
«Bir kimse bir cemaate "sizin kelâmýnýz benim üzerime haramdýr" dese bu cemaattan bazýlarýyla konuþtuðunda yemini bozulmuþ olur ilh...Hidaye´de «bir kimse kendi nefsine haram kýldýðý þeyin gerek azýný ve gerekse çoðunu yaptýðýnda yemini bozulmuþ olup kendisine keffâret vâcib olur, çünkü haram kýlma sabit olunca, haram kýlýnan þeyin her cüzüne haram þâmil olur» diye zikredilmiþtir.
«Fakat "vallâhi ben sizinle konuþmam" yahut "þu ekmeði yemem" ifadesinde ancak bu kimselerin hepsiyle konuþursa yahut ekmeðin hepsini yerse yemini bozulmuþ olur ilh...» Yani: «Konuþmam» diye yemin ettiði cemaatin hepsiyle konuþmadýkça yahut ekmeðin hepsini yemedikçe yemini bozulmaz. O cemaatten bazýlarýyla konuþsa yahut o ekmekten bir lokma yese yemini bozulmaz. Nehir´de, Hülâsa´da ve Muhit´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «þu ekmeði yemek bana haram olsun» deyip sonra bir lokma yese yemini bozulmuþ olur. Galiba yukarda zikredilen ifade ile bu ifade arasýndaki fark ekmeði kendi nefsine haram kýlmada ekmeðin bütün cüzlerini haram kýlma vardýr. «Vallâhi þu ekmeði yemem» ifadesinde ekmeðin hepsini yemekten kendi nefsini menetmek vardýr. Buna göre ekmeðin bir kýsmýný yese yemini bozulmuþ olmaz. Bununla Hâniyye´de zikredilenin zayýf olduðu anlaþýlýr. Meþayýhýmýz «bir kimse «þu ekmeði yemek bana haram olsun» deyip sonra o ekmekten bir lokma yese yemini bozulmaz. Çünkü bu ifade «vallahi þu ekmeði yemeyeceðim» ifadesi gibidir. Bu ikinci ifadeyi söyleseydi ekmeðin bir kýsmýný yemekle yemini bozulmazdý, sahih olan budur» demiþlerdir.
Ben derim ki: Hidâye´den naklettiðimiz söz bu farka iþaret etmektedir. Bunun izahý þöyledir: Ekmek, büyüklüðü ne olursa olsun, bir bütün ekmeðin ismidir. Bir bütün ekmeðin bir kýsmýnýn yenilmesiyle hepsi yenildi denilmez. Fakat bir kimse ekmeði kendi nefsine haram kýldýðýnda onu bizzat haram olan þey yerinde kýlmýþtýr. Þöyle ki: Haram kýlýnma ekmeðin kendisine nisbet edilmiþ olup o þarap ve ölü yerinde tutulmuþ olur. Buna göre haram olan bir þeyin azýnýn da çoðunun da yenilmesi helâl olmaz. Bir þeyin haram kýlýnmasý yemin olduðu yerde yemin eden kimse ondan hiçbir þey yememek üzere yemin etmiþtir. Ýþte haram kýlmanýn asýl mânâsý budur. Fakat bir kimsenin «vallahi þu ekmeði yemeyeceðim» ifadesi böyle deðildir. Çünkü bunda nefsini o ekmeðin her parçasýndan men etmek yoktur, belki o ekmeðin hepsinden nefsini menetmek vardýr. Fakat Bahýr´da Hâniyye´nin kelâmý te´yid edilmiþtir. Þöyle ki: Bir ayn (kendi kendine ayakta duran ve yer kaplayan þey)in haram kýlýnmasýndan murad o ayndan istifade edilecek þeyin haram kýlýnmasýdýr. Meselâ; bir kimse«þu taam bana haram olsun» dese, bundan murad o taamýn yenilmesinin haram olmasýdýr. «Þu elbise bana haram olsun» dese bundan giyilmesinin haram olmasý murad edilir.
«Eþbah´da "ekmeðin hepsini bir meclisde yemek mümkün olmasa ilh...» Yani bir kimse «þu ekmeði yemem» diye yemin edip bu ekmeðin bir oturuþta yenilmesi mümkün olmasa ve bu ekmeðin birazýný yese esah ve muhtar olan kavle göre yemini bozulur.
Bir kimse, muayyen bir þeyi yemeyeceðine dair yemin ettiðinde kaide þudur ki; üzerine yemin ettiði þey bir oturuþta yenilecek veya bir içiþte içilecek miktar olursa yemin o þeyin hepsi üzerine yapýlmýþ olup o þeyin bir kýsmýný yemekle veya içmekle yemini bozulmaz. Çünkü yeminden maksad onu yemekten sakýnmasýdýr. Eðer yemin ettiði þeyin bir oturuþta yenilmesi veya bir içiþte içilmesi mümkün olmazsa, onun bir kýsmýný yemesi ve içmesiyle yemini bozulur. Çünkü bu surette yeminden maksad yemin edilen þeyden hiç yenilmemesi olup yoksa hepsinin yenilmemesi deðildir.
Bir kimse «þu iki koyunun sütünü içmeyeceðim» diye yemin etse, bu iki koyundan her birinin sütünü içmedikçe yemini bozulmaz. Ýki koyunun sütünün hepsini içmesi þart deðildir. Çünkü iki koyunun sütünün hepsinin içilmesi kastedilmiþ deðildir.
Bir kimse «ben þu küpteki sade yaðdan yemeyeceðim» diye yemin ettikten sonra, o küpteki yaðdan biraz yese yemini bozulur. Fakat «þu küpteki sade yaðý satmam» diye yemin ettikten sonra o yaðýn bir kýsmýný satsa, yemini bozulmaz. Çünkü küpteki yaðýn hepsini bir oturuþta yemek mümkün deðildir. Halbuki küpteki yaðýn hepsini birden satmak mümkündür. «Muhît» de de böyle zikredilmiþtir.
Bir kimse «ben þu narý yemeyeceðim» diye yemin ettikten sonra o narý yese ancak bir veya iki tanesini yemese istihsanen yemini bozulur. Çünkü bir veya iki taneye itibar edilmediði için örfde hepsi yenilmiþ sayýlýr. Eðer o narýn yarýsýný veya üçte birini yahut üçte birinden daha fazlasýný býrakýrsa yemini bozulmaz. Çünkü bu takdirde narýn hepsi yenilmiþ sayýlmaz. Bu izahdan malûm oldu ki; ekmek veya baþka bir þeyden bir lokma gibi az bir þeyin kalmasýna itibar edilmez. Yani hepsi yenilmiþ kabul edilir. Bu, Bahýr´ýn yeme ve içmeye dair yemin bahsinden hülâsa olarak alýnmýþtýr.
«"Vallâhi fülan ve fülan ile konuþmayacaðým" diye yemin edip her-birine niyet etse ilh...» Yani bunlardan biriyle konuþtuðunda yemini bozulur. Kezâ: Bir kimse «fülan ve fülan ile konuþmak bana haram olsun» diye yemin etse bunlardan biriyle konuþursa yemini bozulur. Kezâ: «Baðdat halkýyla konuþmak bana haram olsun» diye yemin eden kimse Baðdat halkýndan biriyle konuþursa yemini bozulur. Nehir, Mecmûun nevazil.
«Fülan ve fülan ile konuþmak bana haram olsun» yahut «vallâhi fülan ve fülan ile konuþmayacaðým» diye yemin edildiðinde sahih olan kavle göre o iki kimseden yalnýzbirisiyle konuþulsa yemin bozulmuþ olmaz. Ancak o iki kimseden her biriyle konuþulmamaya niyet edilirse bu takdirde onlardan biriyle konuþulduðunda yemin bozulmuþ olur. Çünkü yemin eden þahýs o iki kimseden her biriyle konuþmamaya niyet etmekle hükmü kendi aleyhine þiddetlendirmiþtir. Muhit.
Ben derim ki: Bu hüküm atýf edatýndan sonra, nefiy edatý zikredilmediði takdirdedir. Eðer atýf edatýndan sonra nefiy edatý ilâvesiyle «vallahi ne fülan ve ne de fülan ile konuþurum» yahut «vallâhi ne yemek ve ne de su tadarým» denilse iki yemin olmuþ olup herhangi biriyle konuþulsa veyahut herhangi biri tadýlsa yemin bozulmuþ ve keffâret icap etmiþ olur.
Eðer atýf edatýndan sonra nefiy edatý zikredilmeksizin «vallâhi yemek ve su tatmayacaðým» denilse bir yemin olmuþ olup yemek ile sudan yalnýz birisi tadýlsa yemin bozulmuþ olmaz. Bezzaziyye.
«"Fülanýn kardeþleriyle konuþmayacaðým» diye yemin edip onun bir tek kardeþi olsa ilh...» Eðer yemin eden þahýs o kimsenin bir tek kardeþi olduðunu bildiði halde «kardeþleriyle» diye cemi sýygasýyla yemin etmiþ ise o, bir kardeþiyle konuþursa yemini bozulur. Çünkü yemin eden þahýs cemi (çokluðu) zikretmiþ müfredi (tekliði) murad etmiþtir. Yemin eden þahýs o kimsenin bir tek kardeþi olduðunu bilmediði halde cemi sýygasýyla yemin etmiþse o, bir kardeþiyle konuþtuðu takdirde yemini bozulmaz. Çünkü cemi zikredip müfredi murad etmemiþtir. Buna göre yemin cemi sýygasý üzere baki kalmýþ olur. Nitekim bir kimse «þu buðdaydan üç ekmek yemeyeceðim» diye yemin edip buðday ancak bir ekmeklik miktarý olsa yemin eden bu miktar yemekle yemini bozulmaz. Bu, Vâkýât´dan naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
METÝN
Bir kimse «her bir helâl» yahut «Allahü Teâlâ´nýn helâl kýldýðý» yahut «Müslümanlara helâl olan her þey bana haramdýr» -Kemal «bana haram lâzým olsun» gibi ifadeleri de ziyade etmiþtir- dese o kimsenin bu ifadeleri yenilecek ve içilecek þeylere hamledilir. Fakat zamanýmýzda bu ifadelerin talâkta kullanýlmalarý gâlib olmakla fetva zevcesinin niyetsiz bir bâin talâkla boþ olmasý üzeredir. Eðer bu ifadelerle yemin eden kimsenin zevcesi birden ziyade olursa hepsi niyetsiz bâin talâkla boþ olurlar. Eðer bu yemin eden kimse bu ifadeleriyle üç talâka niyet ederse üç talâk vaki olur. «Talâka niyet etmedim» derse bu ifadelerin talâkta kullanýlmalarý gâlib olduðu için kazaen tasdik edilmez. Bu ifadelerin talâkta kullanýlmalarý gâlib olduðundan dolayý bunlarla ancak erkekler yemin ederler. Bu yemin eden kimsenin yemin ettiði vakitte zevcesi olmazsa -sonra gerek evlensin ve gerek evlenmesin- bu ifadeleri Allahü Teâlâ´ya yemin olur. Eðer bu yemini gelecek zamanda olacak bir þey üzerine olursa yemekle veya içmekle keffâret verir. Eðer AIIahü Teâlâ´ya yeminigeçmiþ zamanda olan bir þey üzerine olursa yemin-i gamûs, bu yemin talâka yemin kýlýnýrsa yemin-i laðv olur. Bu kimsenin yemin ettiði vakitte zevcesi olup iddetsiz bâin talâkla boþ olsa meselâ: Onu kendisine cinsi yakýnlýkta bulunmadan önce boþadýktan sonra yemek yese yemini talâka sarf edildiði için kendisine keffâret lâzým gelmez. Nitekim ÎIâ bahsinde geçmiþtir.
ÝZAH
«Bir kimse "her bir helâl" ilh...» Hidaye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «her bir helâl bana haramdýr» dese bu sözü yenilecek ve içilecek þeylere hamledilir. Ancak bunlardan baþkalarýna niyet ederse kabul edilir. Halbuki kýyas «her bir helâl bana haramdýr» ifadesini söyleyince hemen yemininin bozulmasý idi. Çünkü o kimse nefes alma gibi mübah olan bir iþi yapmýþtýr. Bu Ýmam Züfer (Rh.A.)´nýn kavlidir. Ýstihsana göre; nefes almakla yemini bozulmaz. Çünkü yeminden maksat, yeminin muhafaza edilmesidir. Bu ifade mübah olan her þeye þâmil olursa yemini muhafaza etmek mümkün olmaz. Buna göre bu ifade yeme ve içmeye sarfedilir. Örfte bu ifade âdeta yenilecek, içilecek þeylerde kullanýlýp, mübah olan her þeye þâmil olmadýðý için niyetsiz zevcesi boþ olmaz, zevcesine de niyet ederse ilâ (dört ay ailesine yaklaþmamak üzere yapýlan yemin) olur. Bu ifadeyle yapýlan yemin ancak yenilecek ve içilecek þeylere sarf edilir. Bunun hepsi zâhir rivayenin cevabýdýr. Meþayýhýmýz «bu ifadenin talâkta kullanýlmasý gâlib olduðu için bu ifadeyle niyetsiz talâk vâki olur» demiþlerdir. Fetva da bunun üzerinedir.
Ben derim ki: «Örfte bu ifade âdeta yenilecek, içilecek þeylerde kullanýlýr» cümlesinin muktezâsý eskiden örfte bu ifade yenilecek ve içilecek þeylerde kullanýlýrdý. Fakat sonra bu ifadenin talâkta kullanýlmasý örf oldu. Bundan sonra burada zikredilenler ilâ bahsinde kadýnýn haram olmasýna yahut zýhâra yahut yalana yahut talâka niyet edilmesi arasýndaki zikredilen tafsilâta münâfi deðildir. Çünkü zýhârda kadýna hitaben: «Sen bana haramsýn» gibi yalnýz kadýnýn haram olduðunu bîldiren ifade zikredilmiþtir. Burada ise «her bir hetâl bana haramdýr» gibi umum bildiren ifade zikredilmiþtir. «Her helâl bana haramdýr» ifadesinin talâkta kullanýlmasý gâlib olduðu için yemin eden kimse evli olduðu takdirde zevcesi niyetsiz bâin talâk ile boþ olur. Fetva bunun üzerinedir.
«Kemal "bana haram lâzým olsun" gibi ifadeleride ziyade etmiþtir ilh...» Burada bunun zikredilmesinin bir mânâsý yoktur. Çünkü Kemal bu ifadeyle örfe göre ancak talâk murad edilir, demek istemiþtir. Nitekim gelecektir.
«Fakat zamanýmýzda bu ifadelerin talâkta kullanýlmalarý gâlib olmakla fetva zevcesinin niyetsiz bir bâin talâkla boþ olmasý üzeredir ilh...» Zamanýmýzdan murad Müteahhirin zamanýdýr. Pezdevî Mebsût´unda, bu ifadeyle talâk murad edilmesi insanlarýn örfü olmasýndatevakkuf etmiþtir.
Fetih´de «bilmiþ ol ki; bu gibi ifadeler bizim memleketimizde meþhur deðildir. Bizim memleketimizde meþhur olan «bana seninle konuþmak haramdýr», «bana þu þeyi yemek haramdýr» veya «bana þu elbiseyi giymek haramdýr» gibi umum ifade etmeyen lâfýzlardýr. «Bana haram lâzýmdýr», «talâk bana lâzýmdýr» gibi ifadeler de meþhurdur. Þüphe yok ki bu ifadelerle talîk edilmiþ talâk murad edilir. Çünkü bu ifadelerden sonra «þu þeyi yapmam» veya «þu iþi elbette yaparým» ifadeleri zikredilir. Meselâ; «bana talâk lâzým olsun ki, ben þu iþi yapmam» diyen kimse bu ifadesiyle «ben þu iþi yaparsam zevcem boþ olsun» manasýný murad etmiþtir» diye zikredilmiþtir.
«Eðer bu ifadelerle yemin eden kimsenin zevcesi birden ziyade olursa hepsi niyetsiz bâin talâkla boþ olurlar ilh...» Bu mesele hakkýnda çok söz vardýr. Biz bunu kendisine cinsi yakýnlýkta bulunulmamýþ kadýnýn talâký babý ile îlâ babýnda zikrettik. Bir kimse zevcesine «sen bana haramsýn» dese bu ifade yalnýz kendisine hitap ettiði zevcesine has olur. Fakat «her bir helâl bana haramdýr» ifadesi ise dört zevcesine þâmil olur, yani her biri bâin talâkla boþ olurlar. Çünkü «her bir» lâfzý umum ifade eden edatlardandýr.
Bir kimse «zevcem haramdýr» yahut «zevcem boþtur» dese dört zev-cesinden biri üzerine vakî olur. Ýhtilâf ancak «Allah´ýn helâl kýldýðý» yahut «Müslümanlara helâl olan bana haramdýr» ifadesindedir. Bazýlarý «muayyen olmayarak dört zevcesinden biri bâin talâkla boþ olur» demiþlerdir. fakat racih olan kavle göre bu ifade zevcelerinin hepsine þâmil olur.
«Bu yemin eden kimsenin yemin ettiði vakitte zevcesi olmazsa ilh...» Zahiriyye´de «her bir helâl» yahut «Allah´ýn helâl kýldýðý» yahut «Müs-lümanlara helâl olan bana haramdýr» deyip bu ifadelerle talâka niyet etmedim dese bu ifadelerin talâkda kullanýlmalarý örf olduðu için kazaen tasdik edilmez. Bir kimse bir iþi yaptýðý halde «ben bu iþi iþledim ise her bir helâl» yahut «Allah´ýn helâl kýldýðý» yahut «Müslümanlara helâl olan bana haramdýr» dese yemin edenin bir veya daha ziyade zevceleri olursa hepsi bâin talâkla boþ olurlar, Zevcesi olmazsa bu ifadeler talâka yemin olduðu için kendisine bir þey lâzým gelmez, Eðer bu ifadeler «Allahü Teâlâ´ya yemin kýlýnýrsa» yemin-i gamûs olur. Bu ifadelerle gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yemin edip sonra üzerine yemin ettiði þeyi iþlerse bu yemin edenin zevcesi olmazsa helâlý haram kýlmak yemin olduðu için kendisine keffâret lâzým olur» diye zikredilmiþtir. Hâsýlý: Bu ifadelerle yemin eden kimsenin zevcesi olmaz ve geçmiþ zamandaki bir þey üzerine bile bile yalan yere yemin etmiþse bu ifadeler talâka yemin sayýldýðý için müftabih olan kavle göre yemin-i laðv olup kendisine bir þey lâzým gelmez. Çünkü yemin eden kimsenin zevcesi yoktur. Eðer bu þekilde yapýlan yemin, Allahü Teâlâ´ya yemin yapýlýrsa yemin-i gamûs olur. Çünkü yemin eden kimse her ne kadar kinaye yoluyla bu ifadelerinyemin olduðunu bilmez ise de bu ifadeler AIIahü Teâlâ´ya yeminden kinayedir. Nitekim «ben þu iþi iþlersem Yahudi olayým» ifadesinin kinaye yoluyla yemin olduðu yukarda geçmiþtir.
Buna göre bu ifadelerle geçmiþ zamandaki bir þey üzerine bile bile yalan yere yemin eden kimsenin zevcesi bulunmadýðý takdirde gerek yemin
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 17:31:21
Buna göre bu ifadelerle geçmiþ zamandaki bir þey üzerine bile bile yalan yere yemin eden kimsenin zevcesi bulunmadýðý takdirde gerek yemin-i laðv olsun, gerekse yemin-i gamûs olsun her iki surette yemin eden kimseye tevbe ve istiðfar lâzým gelir.
«Eðer bu yemini gelecek zamanda olacak bir þey üzerine olursa ye-mekle veya içmekle keffâret verir ilh...» Bir kimse «ben þu eve girersem helâl olan herþey bana haram olsun» deyip sonra o eve girse kendisine yemin keffareti lâzým gelir. Çünkü bu ifade, gelecek zamanda eve girmemek üzere edilen yemin-i mün´âkidedir. Yoksa yememek, içmemek üzere yapýlan yemin-i mün´âkide deðildir, hatta eve girmeden önce veya sonra yese, içse kendisine bir þey lâzým gelmez.
«Eðer Allahü Tealâ´ya yemini geçmiþ zamanda olan bir þey üzerine olursa yemin-i gamûs, bu yemin talâka yemin kýlýnýrsa yemin-i laðv olur ilh...» Meselâ: Bir kimse bir iþi yaptýðýný bildiði halde «ben bu iþi yaptým ise her helâl bana haram olsun» dese bu ifade Allahü Teâlâ´ya yemin sayýlýrsa yemin-i gamus olur ve kendisine keffaret lâzým gelmez. Çünkü yemin-i gamûs büyük günahlardan olup buna keffâret kifayet etmez. Bundan dolayý tevbe ve istiðfar etmek lazýmdýr. Eðer bu ifade talaka yemin kýlýnýrsa yemin-i laðv olur. Yemin-i gamûs veya yemin-i laðv olmasý yemin eden kimsenin yemin ettiði vakitte zevcesi bulunmadýðý takdirdedir.
«Eðer yemin eden kimsenin yemin ettiði vakitte zevcesi olup ilh...» Bu ifade musannýfýn «yemin eden kimsenin zevcesi olmazsa» kavlinin mukabilidir. Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse gelecek zamanda olacak bir þey üzerine bu ifadelerle meselâ; «ben þu iþi yaparsam helâl olan her þey bana haram olsun» diye yemin edip sonra o iþi yaparsa zevcesi yoksa helâlý haram kýlmak yemin olduðu için kendisine keffâret lâzým gelir. Yemin ettiði vakit zevcesi olup üzerine yemin ettiði þeyi yapmadan önce zevcesi ölür veya iddetsiz bâin talâkla boþ olduktan sonra üzerine yemin ettiði þeyi iþlerse kendisine keffâret lâzým gelmez. Çünkü yemin ettiði vakit zevcesi bulunduðu içen yemini talâka sarf edilmiþtir. Yemin ettiði vakit zevcesi olmayýp sonra evlense bundan sonra üzerine yemin ettiði þeyi iþlese zevcesinin boþ olmayýp olmamasýnda ihtilâf vardýr. Fakîh Ebû Cafer «zevcesi talâký bâinle boþ olur» demiþtir. Baþkasý zevcesinîn boþ olmadýðýný söylemiþtir.
Fakîh Ebûl- Leys, zevcesi boþ olmaz diyenin kavlini almýþtýr, fetva da bunun üzerinedir. Çünkü bu kimsenin yemini, yemin ettiði vakitte zevcesi bulunmadýðý için Allahü Teâlâ´ya yemin kýlýnmýþtýr. Binaenaleyh bundan sonra talâk vakî olmaz.
METÝN
Nezr (adak) ýn mahiyeti ve nevileri :
Bir kimse mutlak veya bir þarta mualak bir þeye nezredip, nezredilen þeyin cinsinden bir vâcib veya farz bulunursa, -Musannýf bunu Bahýr ve Dürer sahibine tâbi olarak ilerde açýklayacaktýr- nezredilen þey bizzat maksud olan bir ibadet olup ve kendisine talîk olunan þart da bulunursa nezreden kimseye nezrini yerine getirmesi vâcib olur. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.) bir hadis-i þeriflerinde:
«Her kim bir þeyi nezredip ismini söylerse kendisine ismini söylediði þeyi yerine getirmesi vâcib olur.» buyurmuþlardýr. «Nezredilen þey bizzat maksud olan bir ibadet olursa» kaydýyla abdest almaya ölüyü techiz ve tekfin etmeye yapýlan nezirler, nezrin tarifinden çýkmýþtýr. (Yani bunlarý yapmak için yapýlan nezirler muteber deðildir.)
Oruç, namaz, sadaka, vakýf, i´tikaf, köle âzâd etme, yürüyerek de olsa hac gibi ibadetlerin nezri sahihtir. Çünkü bunlar bizzat maksud olan ibadetler olup kendilerinin cinslerinden vâcib ibadet bulunmaktadýr. Namazda, oruçda, sadakada vacib ibadetin bulunduðu açýktýr. Keffâretde köle âzâd etmek, Mekke-i Mükerreme halkýndan yürüyerek hacca muktedir olan kimselere yürüyerek hacca gitmek vacibdir.
Namazda ka´de-i ahire durmakdýr, i´tikâf gibi (yani: i´tikâf, ka´de-i ahire gibi durmakdýr ki galiba i´tikâfda durmak namazda oturuþ heyeti üzere olur da i´tikâf sanki ka´de-i ahire cinsinden olur).
Her beldede beytülmalden Müslümanlar için mescit vakfý hükümdar üzerine vâcibdir. Eðer hükümdar bunu yapmazsa mescit yapmak Müslümanlar üzerine vâcibdir.
Hastayý ziyaret etmek, cenazeyi uðurlamak, her ne kadar Peygamberimiz (S.A.V.) in mescidi veya Mescid-i Aksa´ya olsa da mescide girme gibi kendilerinin cinsinden farz bulunmayan þeylere nezreden kimseye nezrettiði þeyleri yerine getirmek lâzým olmaz. Çünkü bunlarýn cinsinden maksud olan bir farz yoktur. Nezrin lâzým olmasýnda kaide kendi cinsinden maksud olan bir farzýn bulunmasýdýr. Nitekim Dürer´de yazýlýdýr.
ÝZAH
«Bir kimse mutlak nezretse ilh...» Yani bir kimse bir þarta baðlamayarak meselâ «nezrim olsun bir sene oruç tutayým» dese mutlak yani þarttan hali nezretmiþ olur. Bir kimse bir söz söylemek murad edip aðzýndan nezir çýksa nezir kendisine lâzým gelir. Çünkü nezrin þakasý da talâk gibi ciddidir. Nitekim Feth´in oruç bahsinde beyan edilmiþtir.
Bir kimse «nezrim olsun bir gün oruç tutayým» diyeceði yerde «nezrim olsun bir ay oruç tutacaðým» dese bir ay oruç tutmasý lâzým olur. Valvâlciye´den naklen Bahrýn savm bahsinde zikredilmiþtir.
«Nezredilen þey bizzat maksud olan bir ibadet olup ilh...» Nezrin þartlarý: Nezredilen þeyincinsinden bir farz veya vâcib bulunmalýdýr. Nezredilen þeyin cinsinden bulunan farz veya vâcib bizzat maksud olan bir kurbet ve ibadet olmalýdýr. Binaenaleyh hastayý ziyaret etmek, cenazeyi uðurlamak, abdest almak, gusül etmek, mescide girmek, Mushaf-ý þerifi almak, ezan okumak, kervansaray, mescit yaptýrmak gibi þeyler için yapýlacak bir nezir sahih deðildir. Çünkü bunlar her ne kadar kurbet ise de bizzat maksud ibadet deðildirler.
«Ölüyü techiz ve tekfin etmeye yapýlan nezirler ilh...» Yani ölüyü techiz ve tekfin etmek için yapýlan nezir sahih deðildir. Çünkü ölüyü kefenlemek maksud olan bir ibadet deðildir. Belki üzerine namazýn sahih olmasý içindir. Ölünün örtülü olmasý namazýn sahih olmasýnýn þartýdýr.
«Kendisine talik olunan þart da bulunursa ilh...» Yani bir kimse þarta baðlý olarak meselâ "oðlum askerden gelirse Allah için nezrim olsun üç gün oruç tutayým" dese bir þarta muallak nezir yapmýþ olup, oðlu askerden gelince üç gün oruç tutmasý vâcib olur.
«Nezreden kimseye nezrini yerine getirmesi vâcib olur ilh...» Yani: nezrettiði asýl ibadeti yerine getirmesi vâcib olur. Yoksa nezrettiði þeyin vasfýný yerine getirmek vâcib olmaz. Çünkü mutlak bir nezir muayyen olsa bile mekan (yer) a, zamana, belirli paraya, belirli fakire inhisar etmez. Buna göre bir kimse «perþembe günü oruç tutayým» yahut «Beytullah´ta þu kadar rekât namaz kýlayým» yahut «bu parayý bayram günü fülan beldede fülan fakire vereyim» diye nezrettiði halde buna muhalif olarak baþka bir günde oruç tutsa veya baþka bir mescitte o kadar rekât namaz kýlsa veya o miktarda baþka bir parayý beldede baþka bir fakire verse nezrini yerine getirmiþ olur. Bahýr, Fetih.
«Bir hadis-i þeriflerinde ilh...» Fetih´te «bu hadis-i þerif garibtir» de-nilmiþtir. Nezir meþru bir ibadettir. Meþruiyeti kitap, sünnet ve icma-i ümmet ile sabittir. Kitabtan delili;
«Nezirlerini de îfa etsinler» (El - Hacc sûresi; âyet: 29)âyet-i kerimesidir. Hidaye sahibi «"oruç bahsinde nezri îfa etmek vâcibdir. Çünkü nezir hakkýnda âyet-i kerime vardýr. Bu âyet-i kerime katiyyet ifade ettiði için nezrin farz olmasýný icab eder" diye yapýlan itiraza bu âyet-i kerime te´vil edilmiþtir. Çünkü ondan günaha dair yapýlan nezir ile cinsinden farz veya vâcib bulunmayan nezir tahsis edilmiþtir. Buna göre âyet-i kerimenin delaleti kat´i olmaz. Müteahhirin´den nezrin îfasýnýn farz olduðunu söyleyen âlimler nezrin îfasýnýn vâcib olduðuna icma ile istidlâl etmiþlerdir.» demiþtir. Bürhan´dan naklen Þürünbülali´de «nezrin îfasý farzdýr» diye zikredilmiþtir.
METÝN
Bahýr´da nezrin beþ þartý üzerine «nezredilen þey bizzat günah olma-malýdýr» ifadesi de ziyade edilmiþtir. Buna göre bir kimse, Ramazan-ý þerif bayramýnýn birinci gününde yahut kurban bayramýnýn dört gününde oruç tutmayý nezretse, bu sahih olur. Çünkü bu günlerdeesasen oruç tutmak bizzat günah olmayýp günah olmasý ancak Allahü Teâlâ´nýn ziyafetinden yüz çevirme bulunduðu içindir.
Nezredilen þey, nezirden önce nezreden kimse üzerine yapýlmasý vâcib bulunmamalýdýr. Buna göre bir kimse «nezrim olsun farz olan haccý yapayým» dese kendinin üzerine farz olan hacdan baþka bir þey lâzým olmaz.
Nezredilen þey, nezreden kimsenin mülkünden fazla yahut baþkasýnýn mülkü bulunmamalýdýr. Buna göre, bir kimse yüz dirheme mâlik olduðu halde «derhal bin dirhem tasadduk etmesini» nezir etse kendisine ancak bu yüz dirhemi tasadduk etmek lazým olur. Hülâsa´dan naklen Bahýr sahibinin sözü burada sona ermiþtir.
Þârih (Rh.A.) der ki, Zevâhirü´l-Cevahir´de nezredilen þey "haddi zatýnda muhal olmamalýdýr. Buna göre, bir kimse «dünkü günde oruç tutayým" yahut «dünkü günde i´tikâfa gireyim» diye nezretse nezri sahih olmaz» denilmiþtir.
Kýnye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse zenginlere tasadduk etmeyi nezretse yolculara niyet etmedikçe bu nezri sahih olmaz. Bir kimse her namazdan sonra þu kadar tesbih çekmeyi nezretse bu nezir kendisine lâzým olmaz. Bir kimse Peygamberimiz (S.A.V.) üzerine her gün þu kadar salavât-ý þerife getirmeye nezretse, bu nezir kendisine lâzým olur. Bazýlarý «lâzým olmaz» demiþlerdir.
ÝZAH
«Nezredilen þey bizzat günah olmamalýdýr ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: Nezredilen þey haram liaynihi (haddi zatýnda haram) yahut kendisinde kurbet ve ibadet olmayan bir ma´siyet olursa nezir sahih olmaz. Binaenaleyh Ramazan-ý Þerif bayramýnýn birinci gününde veya kurban bayramýnýn dört gününde oruç tutmak nezredilse bu nezir sahih olur. Þu kadar var ki o günlerde oruç tutulmasý yasaklanmýþ olmakla o günlerde oruç tutulmayýp sonra kaza edilmelidir. Bununla beraber o günlerde oruç tutulsa nezir yerine getirilmiþ olur.
Bir kimse nezri ma´siyete izâfe edip meselâ: «nezrim olsun falan kimseyi öldüreyim» dese bu yemin olur, hâlis olmakla kendisine keffâret lâzým gelir.
Ben derim ki: Hasýlý; nezrin þartý nezredilen þey maksud olan ibadet olmalýdýr. Eðer nezredilen þey günah olursa, nezir sahih olmaz, Nezredilen bir þeyin kurbet ve ibadet cihetinden yerine getirilmesi lâzýmdýr. Yoksa kabul edilen bütün vasýflarýyla birlikte yerine getirilmesi lâzým deðildir. Buna göre bayram günlerinde oruç tutmak nezredilse orucun oruç olmasý cihetinden sahih olup orucun bayram günlerinde olma vasfý laðv olur. Bundan dolayý Fetih´de zikredilmiþtir ki: Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´a göre; bir kimse abdestsiz iki rekât namaz kýlmayý nezretse bu nezri sahih olup, «abdestsiz» ifadesi hükümsüzdür. Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre bu nezir sahih olmaz. Bir kimse kýraatsiz iki rekât namaz kýlmayý nezretse bunezir sahih olup kýraatla kýlmasý lâzým gelir. Bir kimse bir rekât namaz kýlmayý nezretse kendisine iki rekât namaz kýlmasý lâzým gelir. Üç rekât namaz kýlmaya nezretse kendisine dört rekât namaz kýlmasý lâzým gelir.
«Nezredilen þey, nezirden önce nezreden kimse üzerine yapýlmasý vâ-cib bulunmamalýdýr ilh...» Bedâyý´nýn kurban bahsinde zikredilmiþtir ki: Bir kimse kurban bayramý günlerinde bir koyun kurban kesmeyi nezredip kendisi zengin ise biz Hanefilere göre; biri nezir, diðeri þeriat tarafýndan vâcib kýlýnan kurban olmak üzere iki koyun keser. Ancak «nezir» ifadesiyle üzerine vâcib olan kurbaný haber vermeyi kastederse kendisine bir kurban kesmek lâzým olur. Eðer bayram günlerinden önce bir koyun kurban etmeyi nezrederse ihtilâfsýz kendisine iki koyun kurban kesmesi lâzým olur. Çünkü bayram günlerinden önce bu ifadenin kendi üzerine vâcib olan kurbandan haber vermeye ihtimali olmaz. Zira vakitten önce üzerine kurban kesmek vâcib deðildir.
Kezâ: Bir kimse fakir olduðu halde kurban bayramý günlerinden önce bir koyun kurban kesmeyi nezredip kurban bayramý günlerinde zengin olsa kendisine iki koyun kurban kesmek lâzým olur.
Velhâsýlý: Kurban nezretmek sahihtir. Fakat bu nezredilen kurban þeriat tarafýndan üzerine vâcib kýlýnan kurbandan baþka kurbana sarf edilir. Yani kendisine iki kurban kesmek lâzým olur. Ancak bu ifadeyle üzerine vâcib olan kurbandan haber vermeyi kastederse ve bu kurban nezri de bayram günlerinde olursa kendisine bir kurban kesmek lâzým olur. Bir kimse hacca gitmeyi nezretse yine bu kimseye iki hac etmek lâzým olur. Çünkü kurban ile hac bazan vâcib olmazlar, fakat farz olan hac böyle deðildir. Çünkü farz olan hac zaten yapýlmasý lâzým bir farz bulunmaktadýr. Ramazan orucu ve öðle namazý gibi. Buna göre farz olan haccýn nezredilmesi sahih deðildir. Eðer hac, namaz ve oruç gibi nafile ve vâcib olursa sahih olur. Nitekim bunun izahý inþaallah kurban bahsinde ge-lecektir.
«Nezredilen þey, nezreden kimsenin mülkünden fazla yahut baþkasýnýn mülkü bulunmamalýdýr ilh...» Meselâ: Bir kimse «Allah için nezrim olsun þu koyunu kurban edeyim» dese halbuki koyun baþkasýnýn mülkü olsa bu nezir sahih olmaz. Bahýr.
«Nezredilen þey haddi zatýnda muhal olmamalýdýr ilh...» Bu muhal, þer´i muhale de þamil olur. Meselâ: Bir kadýn «nezrim olsun âdet günlerimde oruç tutayým» dese bu nezri sahih olmaz. Bir kadýn «nezrim olsun yarýn oruç tutayým» dese ertesi gün âdet görse Ýmam Muhammed ile Ýmam Züfer (Rh. Aleyhima)´e göre; bu nezir bâtýldýr. Çünkü o kadýn orucu caiz olmayan bir vakte izâfe etmiþtir. Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´a göre; bu nezir sahihtir. Çünkü orucun sahih olacaðý bir vakitte yapýlmýþtýr, orucun caiz olmayacaðý bir zamana izâfe edilmemiþtir. Çünkü ertesi günü kadýnýn oruç tutmasý mümkündü, fakat âdet görmekle oruç tutmaktan âcizolmuþtur. Þiddetli hasta olmakla âciz olmak gibi. Buna göre nezir sahih olup temizlendiði vakit onu kaza eder. Nitekim bir kadýn «bir ay oruç tutmayý» nezir etse bu nezri sahih olup âdet günlerini kaza etmesi kendisine lâzým olur. Çünkü kadýnýn bir ay âdet görmemesi caizdir. Ýhtiyar.
«Kýnye´de zikredilmiþtir ki ilh...» Nitekim Bahýr´da olduðu gibi Kýnye´ nin ibaresi þöyledir: Bir kimse zenginlere bir altýn tasaddukta bulunmayý nezretse bu nezri sahih olmaz. Ancak yolculara niyet ederse sahih olur. Çünkü yolcular yolda parasýz kaldýklarýnda her ne kadar memleketlerinde zengin bile olsalar kendilerine zekât verilmesi caizdir.
«Bir kimse her namazdan sonra þu kadar tesbih çekmeyi nezretse ilh...» Galiba Kýnye sahibinin «tesbih» ile muradý namazlardan sonra söylenen 33´er defa «Sübhanallah» «Elhamdülillah», «Allahüekber»´dir. Taðlîb için üçüne birden «tesbih» denilmiþtir. Burada bunlarýn cinsinden vâcib veya farz bulunmadýðýna iþaret vardýr. Halbuki müftabih olan kavle göre teþrik (kurban bayramý günlerinde getirilen) tekbir vâcibdir.
Kezâ: Ýftitah tekbiri bayram namazýnýn tekbirleri vâciptir. Buna göre vâcib ile murad, ýstýlahý vâcib olduðu için tekbir nezredildiðinde bu nezrin sahih olmasý lâzýmdýr. T.
Ben derim ki: Þârih´in zikrettiði Kýnye´nin ibaresi deðildir. Nitekim Bahýr´da da böyledir. Kýnye´nin ibaresi þöyledir: Bir kimse bunlarý her namazdan sonra on´ar defa dua niyetiyle demeyi nezretse bu nezri sahih olmaz.
Kezâ: Bir kimse Kur´an okumayý nezretse yine bu nezri de sahih olmaz. Kuhustânî bunun sebebini i´tikâf bahsinde «kýraat namaz için farzdýr» diye açýklamýþtýr. Hâniyye´de «bir kimse «þu iþi yaparsam Beytullah´ý tavaf edeyim, Safa île Merve arasýnda sa´y edeyim» yahut «Kurân-ý Kerîm okuyayým» diye nezretse kendisine bir þey lâzým gelmez» denilmiþtir.
Ben derim ki: Bu meseleler müþküldür, çünkü kýraat maksud olan bir ibadettir. Bunun cinsinden vâcip vardýr. Kezâ: Tavaf da maksud olan bir ibadettir. Sonra «tavafýn nevileri babýnda tavafýn beþinci nevi nezir tavafýdýr ki bu tavaf vâcib bir tavaf olup hiç bir zamana mahsus deðildir» diye gördüm. Buna göre tavaf etme nezredildiðinde sahih olur.
«Bir kimse Peygamberimiz (S.A.V) üzerine her gün þu kadar salavât-ý þerife getirmeye nezretse, bu nezir kendisine lâzým olur ilh...» Çünkü bunun cinsinden farz vardýr. Ömürde bir defa Peygamberimiz (S.A.V.) üzerine salavât-ý þerife getirmek farzdýr. Mübarek ismi þerifleri her zikredildiðinde salavât-ý þerife getirmek vâcibdir. Peygamberimiz (S.A.V.) üzerine salâvat-ý þerife getirmek amelî farzdýr. Buna göre nezredilen þeyin cinsinden olan farzýn kat´i farz olmasý þart deðildir. T. Nezredilen þeyin cinsinden olan farzýn kat´i farz olmasýný þart koþanlara göre; Peygamberimiz (S.A.V.) üzerine salavât-ý þerife getirme nezredildiðinde bu nezir lâzým olmaz. T.
METÝN
Bir þarta muallak olan nezirlerde tafsilat vardýr; Olmasý istenilen bir þarta talîk edilen bir nezir, meselâ: Bir kimse «gâip olan fülan kimse gelirse» yahut «þu hastalýktan iyi olursam Allah için nezrim olsun beþ gün oruç tutayým» yahut «þu kadar sadaka vereyim» deyip o þart bulunduðu takdirde yani gâip olan kimse gelir yahut hastalýktan iyi olursa beþ gün oruç tutmasý yahut nezrettiði sadakayý vermesi icap eder. Olmasý istenilmeyen bir þarta baðlanmýþ olan bir nezre gelince, meselâ; Bir kimse «falanca kadýnla zina edersem bir ay oruç tutmak nezrim olsun» deyip þart bulunduðu takdirde mezhepten muhtar olan kavle göre nezreden kimse muhayyer olup dilerse nezrini yerine getirir, dilerse yalnýz yemin keffâreti verir. Çünkü bu ifade zahiri itibarî ile nezir, mânâsý itibari ile yemindir. Mükellef olan bir kimse mülkünde bulunan kölesinin âzâdýný nezretse kendisine nezrini yerine getirmek lazým olur. Eðer nezrini yerine getirmezse vâcibi veya farzý terk etmesiyle günahkâr olur. Kaadýnýn hükmü altýna girmediði için kaadý onu nezrini yapmasý için cebredemez. Bir kimse çocuðunu boðazlamayý nezretse Hz. Ýbrahim (A.S.)´ýn kýssasýndan dolayý kendisine bir koyun boðazlamak lâzým olur. Ýmam Ebû Yusuf ile Ýmam Þâfiî «çocuðun öldürülmesinin nezredilmesi ittifakla sahih olmadýðý gibi bu nezirde sahih olmaz» demiþlerdir.
Bir kimse intihar etmeyi yahut kölesini boðazlamayý nezretse bu nezri laðv (hükümsüz) olur. Ýmam Muhammed (Rh.A.) «bu nezirde de bir koyun vâcib olur» demiþtir. Bir kimse babasýný yahut dedesini yahut anasýný boðazlamayý nezretse bu þahýslar kendinin kesbi olmadýðý için nezri icmaen laðv olur. Bir kimse «ben þu hastalýðýmdan iyi olursam bir koyun boðazlayayým» yahut «üzerime bir koyun kesmek lâzým olsun» deyip bundan sonra o kimse iyi olsa kendisine bir þey lâzým gelmez. Çünkü boðazlamanýn cinsinden farz olmayýp, belki kurban gibi vâcib vardýr. Binaenaleyh bu nezir sahih olmaz, ancak nezreden kimse bu ifadesinin üzerine «onun etini tasadduk edeyim» sözünü ziyade ederse kendisine o nezri yerine getirmek lâzým olur. Çünkü sadaka cinsinden zekât gibi farz vardýr. Fetih, Bahýr. Buna göre Dürer´in ibaresinde tenâkuz vardýr. Minah,
Bir kimse «benim üzerime Allah için ,bir deve boðazlayýp etini tasadduk etmek nezrolsun» deyip bundan sonra onun yerine yedi koyun boðazlasa caiz olur. «Mecmuünnevazil» adlý kitabda böylece zikredilmiþtir. Bunun vechi gizli deðildir. Kýnye´de zikredilmiþtir ki; bir kimse «benden þu dert giderse benim üzerime þu kadar þey nezr olsun» dedikten sonra o dert gidip sonra yine geri gelse kendisine lâzým gelmez. Çünkü bu kimsenin muradý dert gittikten sonra bir daha geri gelmemesidir.
ÝZAH
«Bir þarta muallak olan nezirlerde tafsilat vardýr ilh...» Bilmiþ ol ki bir þarta baðlanmýþ olannezir meselesinde iki kavil vardýr. Birincisi Zahirü´r-Rivâye kitablarýnda zikredilmiþ olan kavildir ki: Nezir, gerek istenilen bir þarta baðlanmýþ olsun, meselâ: «Allah benim þu hastalýðýma þifa ihsan ederse on gün oruç tutmak nezrim olsun» denilmesi gibi, gerek istenilmeyen bir þarta baðlanmýþ olsun, meselâ: «Ben Zeyd ile konuþursam veya þu eve girersem Allah için bir ay oruç tutmak nezrim olsun» denilmesi gibi. Bu iki surette þart bulunduðu takdirde nezredilen þeyin mutlaka yerine getirilmesi vâcib olur. Ýkinci kavilde tafsilât vardýr. Yani: Nezir olmasý istenilen bir þarta baðlanmýþ olursa o þartýn gerçekleþmesi takdirinde nezredilen þeyin yerine getirilmesi vâcib olur. Meselâ: Bir kimse «oðlum askerden gelirse Allah için nezrim olsun üç gün oruç tutayým» deyip oðlu askerden gelirse üç gün oruç tutmasý vâcib olur. Çünkü þart olan oðlunun askerden gelmesi, o kimsece istenilen þeydir. Eðer nezir istenilmeyen bir þarta baðlanmýþ olursa bunda nezreden muhayyer olup þart gerçekleþince dilerse nezrini yerine getirir, dilerse yalnýz yemin keffâreti verir. Meselâ: «þu eve girersem Allah için bir ay oruç tutmak nezrim olsun» diye nezreden kimse o eve girerse muhayyer olur, dilerse bu nezrini yerine getirir. Yani bir ay oruç tutar, dilerse yemin keffâreti verir. Çünkü eve girmek þartý kendisince istenilmemiþtir, bu nezir bir nevi yemin demektir. Bu ikinci kavil Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´dan rivayet edilmiþ olup ölümünden yedi gün önce buna dönmüþtür. Hidaye´de «bu Ýmam Muhamrrred (Rh.A.)´in kavlidir. Sahih olan da budur» denilmiþtir. Muhtar, El - Mecma´, Muhtasarü´n - Nikâye, Mültekâ ve diðer fýkýh kitablarýnýn metinlerinde bu ikinci kavil tercih edilmiþtir. Nevâdir´de rivayet edilen ye Muhakkýkýnýn muhtarý da budur. Ýmam Þâfiî (Rh.A.)´nin mezhebi de budur. Fetih.
Bahýr sahibi bunun rivayette aslýnýn olmadýðýný zannedip «Nevadir´in rivayetinde; "nezreden kimse, gerek olmasýný istediði bir þarta baðlamýþ olduðu nezir olsun gerek olmasýný istemediði bir þarta baðlamýþ olduðu nezir olsun her iki surette de mutlaka muhayyerdir." Hulâsa´da da böyle zikredilmiþtir. Fetva da bununladýr.» demiþtir. Halbuki bilindiði gibi Nevâdir´de rivayet edilmiþ olan, zikredilen tafsilâttýr. Nehir´de zikredilmiþtir ki:
«Hulâsa´da olan olmasý istenilmeyen bir þarta baðlanmýþ olan nezirdir. Yoksa bir þarta baðlanmýþ olan nezrin iki kýsmý murad edilmiþ deðildir.» Velhâsýlý; bir þarta baðlanmýþ olan nezir meselesinde iki kavil vardýr. Birincisi asla muhayyerlik olmayan Zahirü´r-Rivâye kitablarýnda zikredilmiþ olan kavildir. Ýkincisi zikredilen tafsilâttýr. Bahýr sahibinin «Nevâdir´in rivayetinde mutlaka muhayyerliktir. Fetva da bununladýr.» diye vehmettiði þeyin aslý yoktur. Nitekim Allâme-i Þürünbülâlî bunu, «Tuhfetün - Nýhrîr» adlý risalesinde izah etmiþtir.
«Olmasý istenilen bir þarta talîk edilen bir nezir ilh...» Eðer nezreden fasýk olup mâsiyet (günah) olan bir þartý murad edip nezri o þarta baðlasa, meselâ: «Bir kimse gizlice sevgilimi ziyaret edersem, yalýn ayak Beytullah´ý ziyaret etmek nezrim olsun» deyip þart bulunduðutakdirde yani sevgilisini ziyaret edince nezri yerine getirmek kendisine vâcib olur mu? yoksa olmaz mý? Bana öyle geliyor ki; vâcib olur. Çünkü nezredilen þey taat olup onun vücubunu bir þarta baðlamýþtýr. Þart her ne kadar iþlenmesi haram olan bir günah olsa bile bulunduðu takdirde nezredilen þeyi yerine getirmesi kendisine lâzým olur. Çünkü bu taat günahý iþlemeye sevk edici deðildir, bilakis günah iþlemekten men edicidir, nezrin tarifi buna da þâmildir. Bundan dolayý bir kimse «falan kadýnla zina edersem Allah için bir ay oruç tutmak nezrim olsun» dese bu nezri sahih olur. Fakat þart bulunduðu takdirde nezredilen þey ile yemin keffâreti arasýnda muhayyer olur. Çünkü o kimse olmasýný istemediði bir þarta nezri baðlamýþ olduðu için bu nezirde bir nevi yemin mânâsý vardýr. Nitekim izahý ileride gele-cektir. Fakat olmasýný istediði bir þarta baðlamýþ olduðu nezir böyle deðildir. Çünkü bunda yemin mânâsý yoktur. Buna göre yalnýz nezredilen þeyin yerine getirilmesi lâzým olur.
«Çünkü bu ifade zahiri itibari ile nezirdir ilh...» Çünkü o kimse bu ifa-deyle þartýn bulunmamasýný kastetmiþtir. Ýki cihetten hangisini dilerse onu yapar. Yani; dilerse nezrettiði þeyi yerine getirir, dilerse yemin keffâreti verir. Olmasýný istediði bir þarta nezri baðlayan kimseye gelince bu ifadesiyle þartýn bulunmasýný istediði için bu ifadede yemin mânâsý yoktur. Zira bu kimsenin maksadý, þart kýldýðý þeyin gerçekleþmesini arzu etmektir. Dürer.
«Bir kimse çocuðunu boðazlamayý nezretse ilh...» Bu ifadeyle nezreden kimsenin harem-i þerifte veya harem-i þerifin dýþýnda bayram günlerinde bir koç boðazlamasý vacib olur. Rivayetlerin çoðunda bu ifadeyle nezrin sahih olmasý için nezreden kimsenin «Hz. Ýbrahim Halîlullâh´ýn makamýnda» veya «Mekke´de» sözünü söylemesi þarttýr. Ýmam-ý Azam´dan bir rivayete göre þart deðildir. Kâfî, Mecma þerhi, Dürerü´l-Bihâr þerhi.
Ýhtiyar adlý kitabda zikredilmiþtir ki: Bir kimse çocuðunu boðazlamayý veya kesmeyi nezretse Ýmam-ý Azam´la Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´e göre; kendisine bir koyun boðazlamasý lâzým gelir. Kezâ: Bir kimse intihar etmeyi veya kölesini boðazlamayý nezretse Ýmam Muhamed (Rh. A.)´e göre; yine kendisine bir koyun boðazlamasý lazým gelir. Bir kimse babasýný, anasýný boðazlamayý nezretse bu husustu Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´dan iki rivayet vardýr. Esah olan rivayete göre bu nezir sahih olmaz. Ýmam Ebû Yusuf ile Ýmam Züfer (Rh. Aleyhima) «bu nezirler günahla nezir olduklarýndan dolayý sahih olmaz» demiþlerdir. Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´in çocuðun nezredilmesinin sahih olmasýnda delilleri Hz. Ali (R.A.), Ýbn-i Abbas (R.A.) ve diðer Sahabe-i Kiram´dan bir cemaatin mezhebidir. Bu gibi meselelerin kýyas ile bilinmesi mümkün olamayacaðýndan Peygamberimîz (S.A.V.)´den iþitmiþ olacaklardýr. Çünkü çocuðu boðazlamayý vâcib kýlmak bir koyun boðazlamayý vâcip kýlmaktan ibarettir. Hatta bir kimse Mekke-i Mükerreme´de çocuðunu boðazlamayý nezretse harem-i þerifte bir koyun boðazlamak kendisine vâcib olur. Çünkü Allahü Teâlâ Hz. Ýbrahim Halîlullâh üzerine çocuðunu boðazlamayý vâcip kýlmýþ, sonra
(Saffât sûresi; âyet: 105)
«Biz ona: "Ya Ýbrahim, rüyâna sadâkat gösterdin."» ( En - Nahl sûresi; âyet: 123 ) buyurup bir koç kesmesini emretmiþtir. Binaenaleyh bizim þeriatýmýzda da böyle olur. Bunun böyle olmasý ya Allahü Teâlâ´nýn:
«Sonra (Habibim) sana: «Muvahhid bir Müslüman olarak Ýbrahimin dinine uy. O, hiçbir zaman müþriklerden olmadý» diye vahyetdik.» Kavl-i kerimi bulunduðu için veya bizden öncekilerin þeriatýnýn neshedilmiþ olduðu sâbit olmadýkça bize de þeriat olarak lâzým olduðu içindir.
Çocuðunu kurban etmeyi nezretmenin bir çok benzerleri vardýr: Beytullâh´a yürüyerek gitmeyi nezretmek, hac veya umre yapmaktan ibarettir. (Beytullâh´da kesilmek üzere gönderilen kurban) vâcip kýlmak, bir koyun vâcib kýlmaktan ibarettir. Çocuðun boðazlanmasýnýn nezri, koyun kesmekten ibaret olunca günah olmaz. Bilâkis kurbet olur. Hatta meþayýhtan Ýsbicâbî ve diðerleri «çocuðunu boðazlamayý nezreden kimse çocuðun bizzat kendisini boðazlamayý murad edip ve bunun günah olduðunu bilirse bu nezri sahih olmaz» demiþlerdir.
Þehy-i fâni (çok yaþlý kimse) hakkýnda oruç günahtýr. Çünkü oruç onu helâke götürür. Bununla beraber oruç tutmayý nezretse bu nezri sahih olup kendisine orucun fidyesi vâcib olur. Zira þeyh-i fâni oruç tutmayý nezretmekle fidyeyi kabul etmiþ olur. Ýmam Muhammed´e göre; bir kimsenin kendi nefsi ve kölesi üzerine olan velâyeti, çocuðu üzerine olan velâyetinin üstündedir. Bu itibarla kendi nefsini veya kölesini boðazlamayý nezretse bu nezri sahih olup çocuðun nezrinde olduðu gibi kendi üzerine bir koyun boðazlamak lâzým gelir. Ýmam-ý Azam «çocuðun boðazlanmasý nezredildiðinde bu nezrin sahih olup çocuðun yerine koyun kurban edilmesinin vâcib olmasý kýyasýn hilâfýna olup Hz. Ýbrahim Halilullâh´ýn kýssasýyla bilinmektedir. Bu kýssa çocuðun boðazlanmasý hakkýnda varid olmuþtur. Buna göre yalnýz çocuðun boðazlanmasý nezredildiðinde koyun boðazlamak vâcib olur. Fakat bir kimse kendi nefsini, kölesini, anasýný, babasýný veya dedesini boðazlamayý nezrettiði takdirde bu nezri sahih olmaz» demiþtir. Hatta bir kimse çocuðunu «katil» lâfzýyla nezretse ittifakta kendisine bir þey lâzým gelmez. Çünkü âyet-i kerime "boðazlama" lâfzýyla varid olmuþtur. Bir kimse «nahr» (deve boðazlama) lâfzýyla çocuðunu nezretse, bu nezri de sahih olup kendisine bir koyun kesmek lâzým olur. Fakat katil lâfzýyla nezirde bulunsa, bu nezri sahih olmaz. Çünkü «zebh» (kesmek), «nahr» (deveyi göðsünden boðazlama) lâfýzlarý Kuran-ý Kerim´de kurbet ve ibadet olarak varid olmuþlardýr. Fakat "katýl" lâfzý ise Kuran-ýKerim´de ukubet, intikâm ve nehy olarak varid olmuþtur. Bundan dolayý bir kimse «katil» lâfzýyla koyun boðazlamayý nezretse, bu nezri sahih olmaz.
«Boðazlamanýn cinsinden farz olmayýp, belki kurban gibi vâcib vardýr ilh...» Bu, Bahýr sahibinin açýkladýðý sebebtir. Fakat Hâniyye´de olan buna münâfidir. Þöyle ki: Bir kimse "ben þu hastalýðýmdan iyi olursam, bir koyun boðazlayayým" deyip sonra iyi olsa kendisine bir þey lâzým gelmez. Ancak «ben þu hastalýðýmdan iyi olursam, Allah için bir koyun boðazlamak nezrim olsun» deyip sonra iyi olsa, kendine bir koyun boðazlamak vacib olur. Bu, Dürer´in metninin ibaresidir. Þerhinde bunun sebebini þu kavliyle açýklamýþtýr. Çünkü nezrin lazým olmasý ancak nezreden kimse ifadesinde «nezir» lâfzýný kullandýðýnda lâzým olur. Bu ifadelerin birincisinde nezir lâfzý bulunmayýp, ikincisinde bulunmaktadýr. Buna göre «ben þu hastalýðýmdan iyi olursam, bir koyun boðazlayayým» ifadesindeki «bir koyun boðazlayayým» lâfzý nezre delâlet eden sýyga olmadýðý için bu ifade nezir olmayýp bir vaattir. Bezzaziye´de zikredilen de bunu te´yid eder. Þöyle ki: Bir kimse «oðlum þu felaketten kurtulursa yaþadýðým müddetçe oruç tutayým» deyip sonra çocuðu kurtulsa bu bir vaat olduðu için kendisine bir þey lâzým gelmez. Fakat yine Bezzaziye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «þu hastalýðýmdan sýhhat ve afiyete kavuþursam bir ay oruç tutayým» dese «Allah için bir ay oruç tutmak nezrim olsun» demedikçe o hastalýk dan iyi olunca bir ay oruç tutma kendisine vâcib olmaz, Fakat istihsana göre; bir ay oruç tutmak kendisine vâcib olur. Bir kimse «ben þu iþi yaparsam hac edeyim» deyip sonra o iþi yapsa kendisine hac vâcib olur. Bundan anlaþýldý ki Dürer´in «vâcib olmaz» demesi kýyasa göredir, istihsana göre deðildir. Çünkü istihsana göre bu ifadelerle nezir sahihtir.
Musannýfýn «"þu hastalýðýmdan iyi olursam bir koyun boðazlayayým" yahut "üzerime bir koyun kesmek lâzým olsun" diyen kimseye bir þey lâzým gelmez» kavli de kýyasa göredir.
Bir kimse on kurban kesmeyi nezretse kendisine iki kurban kesmek lâzým olur. Çünkü on kurban kesmeyi nezreden kimseye iki kurban kesmesi lâzýmdýr diye emir bulunmaktadýr. Vehbâniyye þerhinde «esah olan kavle göre on kurban kesmesi vâcibdir. Çünkü cinsinden vâcib bulunan þeyi Allah için kendi üzerine vâcib kýlmýþtýr» denilmektedir. Þârih burada Musannýf´dan nakletmiþtir ki: Nezredilen þeyin cinsinden gerek i´tikâdi vâcib ve gerekse ýstýlahi vâcib bulunduðu takdirde nezir lâzýmdýr. Bununla mâlum oldu ki esah olan kavle göre; «nezredilen þeyin cinsinden bir vâcib bulunmalýdýr» ifadesindeki «vâcib» ile hem farz hem de ýstýlahý vâcib murad edilmiþtir. Yoksa yalnýz farz murad edilmiþ deðildir.
«Dürer´in ibaresinde tenâkuz vardýr ilh...» Yani: Dürer sahibi «önce nezredilen þeyin cinsinden bir farzýn bulunmasý þarttýr» deyip bundan sonra «þu hastalýðýmdan iyi olursam Allah için bir koyun kesmek nezrim olsun» diyen kimsenin nezri sahihtir diye hükmetmiþ. Halbuki koyun kesmenin cinsinden farz yoktur, belki vâcib vardýr. Tahtâvî sahibi «Dürer sahibi «farz» ile vâcibe þâmil olan farzý murad etmiþtir» diye cevap vermiþtir.
«Bunun vechi gizli deðildir ilh...» Yani kurbanda ve hedy (Beytullâh´da kesilmek üzere gönderilen kurban) de yedi koyun bir deve yerine geçer.
METÝN
Bir kimse Mekke-i Mükerreme fakirlerine diye bir þey nezredip o nezrettiði þeyi baþka yerin fakirlerine verse caiz olur. Oruç bahsinde takrir ve izah edilmiþtir ki: Bir þarta baðlanmýþ olmayan nezir (yani mutlak bir nezir) bir þeye mahsus olmaz. Bir kimse on dirhem kýymetinde olan bir buðday ekmeðini tasadduk etmeyi nezredip sonra ekmekten baþka bir þey mesela; pirinç veya et tasadduk etse eðer bu tasadduk etse bu tasadduk ettiði þey on dirhem kýymetinde olursa caiz olur.
Para fakirler hakkýnda daha menfaatli olduðu için ekmeðin parasýný tasadduk etse yine caiz olur.
Bir kimse muayyen bir ayýn orucunu nezretse kendisine o ayý arka arkaya oruçlu geçirmesi lazým olur. Fakat o aydan bir gün oruç tutmasa her ne kadar o ayýn nezrederken arka arkaya tutacaðým demiþ de olsa yalnýz o günü kaza eder. Ay muayyen olduðu için o ayýn orucunu yeni baþtan tutmasý lazým gelmez.
Bir kimse ebedi ömrü oldukça oruç tutmayý nezredip sonra bir kimse malýndan hemen bin dirhem tasadduk etmeyi nezretse halbuki malik olduðu mal binden az olsa kendisine ancak malik olduðu þeyi tasadduk etmesi lazým gelir. Muhtar olan kavilde budur. Çünkü malik olmadýðý þeyde nezir, mülke veya mülkün sebebine izafe edilmediði için sahih deðildir. Nitekim bir kimse «malým yoksullara sadaka olsun» dese halbuki kendisinin hiç malý bulunmasa ittifakla bu nezri sahih olmaz.
Bir kimse «Perþembe günü þu yüz dirhemi Zeyd´e tasadduk edeyim» diye nezredip perþembeden önce baþka bir yüz dirhemi baþka bir fakire tasadduk etse caiz olur. Çünkü mutlak bir nezir, muayyen olsa bile zamana, mekana, muayyen paraya ve muayyen fakire muhtas olamayacaðý yukarda geçmiþtir.
Bir kimse «benim üzerime nezir lazým olsun» deyip bu ifadesinin üzerine hac, namaz, oruç gibi bir þey ziyade etmediði halde, bir þeye niyet de etmese kendisine ancak yemin keffareti lazým olur. Eðer bu ifadesiyle tutacaðý günlerin adedini zikretmeksizin oruca niyet etse kendisine üç gün oruç tutmasý lazým olur. Eðer bu ifadesiyle sadakaya niyet ederse, fýtra gibi on yoksula it´am eder.
Bir kimse otuz hac nezretse ömrü miktarýnca kendisine hac lazým olur. Bir kimse yeminine «inþaallah: Allah dilerse» lafzýný eklerse yemin etmiþ olur. Ýstisna ihbar sýygasýyla olursagerek ibadet ve gerekse muamele kabilinden olsun yapýlmasý lisana baðlý bulunan herhangi bir ifadenin peþinden susmadan hemen «inþaallah» lafzý söylenirse, bu «inþaallah» lâfzý o ifadenin hükmünü iptal eder. Meselâ: Bir kimse «Allah´a yemin ederim ki, cuma günü inþaallah þu iþi yapacaðým» diye yemin etse yahut «þu hastalýktan iyi olursam inþaallah üç gün oruç tutayým» diye nezretse de cuma günü o iþi yapmasa yahut hastalýktan iyi olduðu halde oruç tutmasa yemini bozulmaz ve günahkâr olmaz. Çünkü bu halde o iþin yapýlmasý veya orucun tutulmasý Allah´ü Teâlâ´nýn dilemesine baðlanmýþtýr. Allahü Teâlâ´nýn her hangi bir þeyi dileyip dilemediði ise o þey olmadan önce bizce bilinmemektedir. Eðer istisna yani «inþaallah» lâfzý emir veya nehiy sýygalarýyla olursa meselâ; Bir kimse vârislerine «benim ölümümden sonra inþaallah kölemi âzâd ediniz» yahut vekiline «þu köle-mi inþaallah sat» yahut «þu köleyi fülan kimseye inþaallah satma» dese bu nevi istisnalar sahih olmaz, yani köle âzâd edilmiþ olur. Vekili kölesini satmayabilir ve satma dediði kimseye satabilir.
Niyet gibi yapýlmasý kalbe baðlý bulunan þeylerde istisna sahih deðildir. Nitekim oruç bahsinde geçmiþtir.
ÝZAH
«Oruç bahsinde takrir ve izah edilmiþtir ki ilh...» Yani oruç bahsinin sonunda i´tikâfdan önce izah edilmiþtir. Oradaki ibare metinle beraber þöyledir: Ý´tikâf, hac, namaz ve oruç gibi mutlak bir nezir, muayyen olsa bile zamana, mekana, muayyen paraya, muayyen fakire mahsus olmaz. Buna göre bir kimse «cuma günü þu parayý Mekke-i Mükerreme´de fülan fakire tasadduk edeyim» diye nezrettiði halde buna muhalif olarak baþka bir günde o miktarda baþka bir parayý baþka bir þehirde baþka bir fakire tasadduk etse nezrini yerine getirmiþ olur. Kezâ: Cuma gününden önce nezrini yerine getirse caiz olur.
Bir kimse muayyen bir ayda meselâ; Receb-i þerifde i´tikâfa girmeyi nezredip Recep ayýndan önce rebiu´l-ahirde i´tikâfa girse veya recep ayýndan oruç tutmayý nezredip rebiu´l-ahirde oruç tutsa sahih olur. Kezâ: Bir kimse «falan sene hac edeyim» deyip o sene gelmeden hacca gitse caiz olur, kezâ; «fûlanca gün namaz kýlayým» diye nezreden kimse o gün gelmeden evvel namaz kýlsa nezrini yerine getirmiþ olur. Çünkü bu ibadetler, sebebleri olan nezir bulunduktan sonra yapýlmýþtýr. Buna göre nezirde «muayen» lâfzý hükümsüz olup mutlak olarak «nezir» ifadesi kalmýþ olur. Fakat bir þarta baðlanmýþ olan bir nezir o þart bulunmadan önce yapýlmasý caiz olmaz.
Ben derim ki: Mutlak bir nezir ile bir þarta baðlanmýþ olan bir nezir arasýndaki fark-usulde izah edildiði üzere- bir þarta baðlanmýþ nezir derhal sebep olarak münakid olmayýp belki þart bulunduðunda münakid olmuþ olur. Eðer bir þarta baðlanmýþ olan bir nezir, þart bulunmadan evvel eda edilse sebebi bulunmadan önce eda edilmiþ olur, bu ise sahihdeðildir. Bundan anlaþýldý ki bir þarta baðlanmýþ olan bir nezir þart bulunmadan önce eda edilmemesine bakýlýrsa bu nezirde zaman taayün etmiþ olur. Fakat þart bulunduktan sonra nezir eda edilmezse herhangi bir günde eda edilebilir. Kezâ; yine bundan anlaþýldý ki bir þarta baðlanmak suretiyle yapýlan bir nezirde de þart bulunduktan sonra zamanýn, mekanýn, paranýn ve fakirin tayin edilmesi hükümsüzdür. Çünkü nezrin bir þarta baðlanmasý yalnýz sebebin münakid olmasýnda tesir eder, bundan dolayý þart bulunmadan önce nezrin yerine getirilmesi caiz deðildir.
Fakirin tayin edilmesi hükümsüz olduðu gibi sayýsýnýn da tayin edilmesi hükümsüzdür. Meselâ; bir kimse «kýzýmý evlendirirsem malýmdan her yoksula bir dirhem sadaka vermek üzere bin dirhem nezrim olsun» deyip kýzýný evlendirdikten sonra bin dirhemi birden bir fakire verse caiz olur.
Tenbih: Nezir, belirli zamana, belirli mekana, belirli paraya, belirli fakire mahsus olmaz. Çünkü nezir kurbet ve ibadet olmasý itibariyle kabul edilmiþtir. Bundan dolayý nezirde zamanýn, mekanýn, paranýn, fakirin tayin edilmesinin tesiri yoktur. Meselâ; bir kimse Kabe-i Muazzama´da iki rekât namaz kýlmayý nezredip bu iki rekât namazý þeref itibarîyle Kabe-i Muazzama´dan daha az bir mescidde eda etse, nezrini yerine getirmiþ olur. Çünkü bir mekaný ibadet ve taat için tayin etmek þeriatýn hakkýdýr, kulun bir mekaný ibadet ve taat için tayin ve tahsis etme hakký yoktur. Yalnýz hedyin nezrinde mekan ve kurbanýn nezrinde zaman tayin ve tahsis edilmiþtir. Çünkü hedy ile kurbandan her biri mahsus ve muayyen þeyin ismidir.
Hedy: Harem-i þerifde kesilmek üzere gönderilen kurbanýn ismidir. Kurban ise, bayram günlerinde kesilen hayvanýn ismidir. Eðer hedy Harem-i þerif´de kesilmezse «hedy» ismi; kurban, bayram günlerinde kesilmezse «kurban» ismi bulunmamýþ olur.
«Her ne kadar o ayýn orucunu nezrederken arka arkaya tutacaðým demiþ de olsa ilh...» Çünkü muayyen bir ayda peþi peþine oruç tutmayý þart kýlmak hükümsüzdür. Zaten günler peþi peþine geldiði için kendiliðinden günler arka arkaya gelmektedir. Fakat nezredilen ay muayyen olmazsa nezreden kimse dilerse bir ayý arka arkaya oruçlu geçirir, dilerse ayrý ayrý aylarda bir ay orucu tamamlar. Ancak muayyen olmayan bir ayýn peþi peþine oruç tutulmasý þart kýlýnýp da oruç tuttuðu aydan bir gün yese isterse bu yemiþ olduðu gün oruç tutulmasý yasak olan günler olsa bile yeni baþtan bir ay oruç tutmasý vâcib olur.
Fidyesini verir ilh...» Yani buðdaydan yarým sâ´, arpadan bir sâ´ verir, eðer fidye vermeðe gücü yetmezse Allahü Teâlâ´ya tevbe ve istiðfar da bulunur.
«Kendisine ancak mâlik olduðu þeyi tasadduk etmesi lâzým gelir ilh...» Eðer bin dirhem nezreden kimsenin yanýnda yüz dirhem kýymetinde ticaret eþyasý veya hizmetçisi bulunsabunlarý satýp tasadduk eder. Bunlar on dirhem kýymetinde olsa satýp on dirhemi tasadduk eder. Hiçbir þeye mâlik olmasa kendisine bir þey lâzým gelmez. Bir kimse bin defa hac etmeyi nezretse yaþadýðý müddetçe her sene hac eder. Bu Hâniyye´den naklen Þürünbülali´de zikredilmiþtir. Böyle nezreden kimsenin alacaðý olsa bu alacaðý nezrine dahil olur mu? Malýnýn üçte birini vasiyet ettiðinde alacak vasiyette dahil olduðu gibi. Açýk olan sebebe göre dahil olmaz. Çünkü alacak alýnmadan önce onun mülkü deðildir, alýnýnca nezirden sonra yeni mülk olmuþ olur. Malýn üçte birini vasiyette ise ölürken mevcut olan mal itibar edilir. Teemmül et! Fakat þirket bahsinin evvelinde gelecektir ki hak olan olacaðý mal, nezreden kimsenin mülkü olmasýdýr.
«Çünkü mâlik olmadýðý þeyde nezir, mülke veya mülkün sebebine izâfe edilmediði için sahih deðildir ilh...» Yani nezrin sahih olmasý için nezredilen þey, nezreden kimsenin mülkü veya mülkün sebebine izâfe edilmiþ olmasý þarttýr. Meselâ: Bir kimse bir köleye hitaben: «Ben seni satýn alýrsam Allah için seni âzâd etmek nezrim olsun» deyip sonra o köleyi satýn alsa âzâd olur. Çünkü âzâd etmeyi mülkün sebebine izâfe etmiþtir. T.
«Eðer bu ifadesiyle tutacaðý günlerin âdedini zikretmeksizin oruca niyet etse kendisine üç gün oruç tutmasý lâzým olur. ilh...» Eðer bu ifadesiyle hac, umre gibi bir þeye niyet ederse niyet ettiði þey kendisine lâzým gelir. Nitekim Hâkim´in Kâfî´sinde de böyle zikredilmiþtir. Oruca niyet ederse kendisine üç gün oruç tutmasý lâzým olur. Çünkü kulun kendi üzerine vâcib kýlmasý Allahü Teâlâ´nýn vâcib kýlmasýyla itibar edilmiþtir. Allahü Teâlâ´nýn en az vâcib kýldýðý oruç, yemin keffâretinde üç gündür. Bu, Valvâlciye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
«Fýtra gibi ilh...» Yani: Her yoksula yarým sâ´ buðday verir. Kezâ: Bir kimse «Allah için bir fakire it´am etmek nezrim olsun» dese istihsanen yarým sâ´ buðday vermesi lâzým olur. «Allah için yoksullara it´am etmek nezrim olsun» dese istihsanen yarým sâ´ buðday vermesi lâzým olur. «Allah için yoksullara it´am etmek nezrim olsun» dese Ýmam-ý Azam´a göre; on fýtýr sadakasý vermesi lâzým olur. Fetih.
«Bir kimse otuz hac nezretse ömrü miktarýnca kendisine hac lâzým olur ilh...» Haccýn menâsiki bahsinde o kimseye otuz haccýn hepsi lâzým olur. Yaþadýðý müddetçe hac eder, geri kalaný da vasiyet eder. Hâniyye, Sýrâciyye.
«Bir kimse yeminine "inþaallah: Allah dilerse" lâfzýný eklerse yemin etmemiþ olur ilh...» Yeminin olmamasý için «inþaallâh» lâfzýný yeminden sonra susmadan hemen söylenmesi þarttýr. Eðer yemin edilip biraz durulduktan sonra «inþaallâh» lâfzý söylenirse yemin bozulmaz. Ýbn-i Abbas (R.A.)´den «munfasýl istisnanýn altý aya kadar caiz olacaðý» rivayet edilmiþtir. Munfasýl istisnanýn cevazýna kâil olmak bütün þer´i akidleri lâzým olmaktan çýkarýr. Hatta bir kimse zevcesini üç talâkla boþadýðý takdirde birinci kocaya helâl olsun diye ikincikocaya ihtiyaç olmaz. Çünkü üç talâkla zevcesini boþayan, istisna (inþaallâh) ile boþamasýný iptal eder.
«Nitekim oruç bahsinde geçmiþtir ilh...» Meselâ: Bir kimse «yarýnýn orucuna inþaallâh niyet ettim» dese niyeti bozulmaz. Çünkü burada «inþaallâh» lâfzý oruç da muvaffak olmayý istemek içindir. Yoksa istisna için deðildir. Hatta «niyet lisana baðlý bulunan þeylerden olmadýðý için istisna ile bozulmaz» denilmiþtir. Bu Ebussuûd´dan naklen Tahtavi´de zikredilmiþtir. Vallâhu Sübhânehû ve teâlâ a´lem.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 17:33:21
GÝRME, ÇIKMA, OTURMA, GELME, BÝNME VE BUNLARA BENZER SÖZLERLE YAPILAN YEMÝNÝN HÜKÜMLERÝ BÂBI
METÝN
Yeminler hakkýnda asýl ve tafsilâtýn beyaný þöyledir: Ýmam Þâfii´ye göre, yeminler lûgattaki gerçek mânâlarý üzerine kurulmuþtur.
Ýmam Malik´e göre, Kur´an-ý Kerim´de kullanýlan kelimeler nazarý itibare alýnmýþtýr.
Ýmam Ahmet Ýbn-i Hanbel´e göre, mutlak surette niyete bakýlýr. Biz Hanefilere göre, örf ve âdet üzerine kurulmuþtur. Ancak yemin eden kimse yemin ettiði lâfzýn muhtemel olduðu mânâya niyet ederse her ne kadar örf onun hilâfýna ise de buna göre niyet ettiði mânâ murad olur. Binaenaleyh «ben ev yýkmam» diye yemin eden kimse örümcek aðýný yýkmasýyla yemini bozulmuþ olmaz. Ancak yemininde ona niyet etmiþse onu yýkmasýyla da yemini bozulmuþ olur. Fetih.
Yeminler, lâfýzlar (sözler) üzerine kurulmuþtur, yoksa aðraz ki; lâfýzlarýn mânâsýndan olmayan maksatlar ve niyetler üzerine kurulmuþ deðildir. Belki muteber olan örfi mânâsý murad olan lâfýzlardýr. Binaenaleyh bir kimse baþka bir þahsa kýzýp onun için fels (bakýr para) le birþey satýn almamaya yemin etse sonra o þahýs için bir veya daha fazla dirhemle birþey satýn alsa o kimsenin yemini bozulmuþ olmaz.
Bir kimse «kapýdan çýkmayacaðýna» yahut «bir þahsý kamçýlarla dövmeyeceðine» yahut «bir þahsa bugün bin dirhem gýdâ ve infak edeceðine» yemin edip sonra tavandan çýksa, bir kamçý ile dövse, bîn dirheme satýn aldýðý ekmeði gýdâ ve infak etse, yemini bozulmuþ olmaz. Çünkü itibar, lâfzýn umumuna olup maksat ve niyetin umumuna deðildir; Ancak bazý meselelerde maksat ve niyete itibar edilir. Meselâ, bir kimse «bir þeyi on dirheme, satýn almam» diye yemin edip sonra onu onbir dirheme satýn alsa yemini bozulmuþ olur. Fakat «birþeyi on dirheme satmayacaðým» diye yemin edilip onbir dirheme satýlsa yemin bozulmuþ olmaz.
ÝZAH
«Biz Hanefilere göre örf ve âdet üzere kurulmuþtur ilh...» Çünkü konuþan bir kimse örf ve ödet olan sözle konuþur, yani lâfýzlarýn örfde kendileri için konulduðu mânâyý murad eder. Fetih.
«Örümcek aðýný yýkmasýyla yemini bozulmuþ olmaz ilh...» Zahire sahibi ile Ýmam Mergýnânî «örümcek aðýný yýkmasýyla yemini bozulur» demiþlerdir. Meþayýhdan bazýlarý «bu hatadýr» diye hükmetmiþtir. Meþayýhdan bazýlarý da «kelâmýn gerçek mânâsýyla amel etmek mümkün olmadýðý takdirde, kelâm, örf ve âdet üzerine hamledilir» diye kayýtlamýþlardýr. Buna göre bir kelâmýn bir lûgavî, bir de örfi mânâsý vardýr. Bir kelâm ile örf ehli konuþsa bile lûgavî mânâsý itibar edilir. Bu ise «yeminler örf ve âdete hamledilir» kaidesini yýkar. Halbuki konuþan kimseancak örfte konuþulan kelâm ile konuþur, bu örf gerek lügat ehlinin örfü olsun, gerek baþkalarýnýn, örfü olsun. Evet, bir kelâm lügat ile örf arasýnda ortak olursa lügat örf olmak þartýyla itibar edilir. Fakat burada yani «ben ev yýkmam» ifadesindekî «ev» lâfzýyla Umum mânâsý niyet edilirse örümcek aðý yýkýlmasýyla da yemin bozulur. Ev lâfzýnýn umum mânâsý niyet edilmezse örümcek aðýnýn yýkýlmasýyla yemin bozulmaz. Çünkü «ev» lâfzý söylendiðinde örfteki yani dört duvar ile tavandan ibaret olan ev murat edilir. Bundan anlaþýldý ki bizim «kelâm, örf ve âdete hamledilir.» ile muradýmýz niyet eden kimsenin lâfzýn muhtemel olduðu mânâya niyet etmediði takdirdedir. Eðer yemin eden kimse bir þeye niyet edip lâfzýn da niyet ettiði þeye ihtimali olursa lâfýz itibariyle yemin yapýlmýþ olur. Fetih, Bahýr.
«Yeminler, lâfýzlar (sözler) üzerine kurulmuþtur ilh...» Yani: Yeminler örfî lâfýzlar üzerine kurulmuþtur. Lügat örfî üzerine veya Kur´ân-ý Kerîm örfî üzerine kurulmuþ deðildirler.
Bir kimse «hayvana binmeyeceðim» veya «kazýk üzerine oturmayacaðým» diye yemin edip sonra bir insana binse veya bir dað üstünde otursa her ne kadar lügat örfünde insana hayvan, Kur´ân-ý Kerîm´de daða kazýk dense bile yemini bozulmuþ olmaz.
Bir kimse «baþ yemeyeceðine dair» yemin etse, örfte «baþ» fýrýnda kýzartýlan sokaklarda satýlan baþýn ismidir ki koyun baþý olup serçe, çekirge gibi hayvanlarýn baþlarýna þâmil olmadýðýndan bu yemini bulunduðu þehirde satýlan baþlara hamledilir. Bilmiþ ol ki bir kimse «falan þahýs için fels (bakýr para) ile bir þey satýn almayacaðým» diye yemin edip sonra onun için dirhemle bir þey satýn alsa yemini bozulmuþ olmaz. Çünkü «fels»in mânâsý lügatta da örfte de bir olup bakýr paradýr. Buna göre fels mahsus ve malum bir paranýn ismi olup dirhem ve dinara þâmil olmaz. Velhasýlý yeminlerde asýl ve muteber olan örfî lâfýzlardýr. Yemin edenin maksat ve niyeti, lâfzýn mânâsýndan olursa itibar edilir. Eðer lâfýz üzerine ziyade olursa itibar edilmez. Nitekim geçen meselede olduðu gibi. Yani bir kimse «falan þahýs için felsle bir þey satýn almayacaðým» diye yapmýþ olduðu yeminde maksatý ve niyeti fels, dirhem, dinar ve diðer paralarla bir þey satýn almamak olsa bale dirhem ve dinar ile o þahýs için bir þey satýn aldýðýnda yemini bozulmaz. Çünkü dirhem ve dinar «fels» lâfzýnýn mânâsýnda dahil deðildirler. Buna göre «fels» lâfzý ile dirhem ve dinarý murat etmek sahih olmaz. Kezâ: Bir kimse «kapýdan çýkmayacaðým» diye yemin edip sonra tavandan çýksa, her ne kadar evde kalmayý ve tavandan veya pencereden çýkmamayý niyet etse bile yemini bozulmaz. Çünkü tavan, «kapý» lâfzýnýn mânâsýnda dahil deðildir.
Bir kimse «falanca þahsý kamçý ile dövmeyeceðim» diye yemin ettikten sonra deðnek ile dövse niyeti her ne kadar o þahsý deðnek ve baþka bir âletle dövüp acýtmamak olsa bile yemini bozulmaz. Çünkü «deðnek» zikredilmemiþtir. Kezâ: Bir kimse «bugün falanca þahsa bin dirhem gýda ve infak edeceðim» diye yemin ettikten sonra bin dirhem ile satýn aldýðýekmeði ona verse niyeti her ne kadar kýymeti çok olan þeyi ona infak etmek olsa bile yemini bozulmuþ olmaz.
Bir kimse «bu þeyi on dirheme satýn almam» diye yemin ettikten sonra onu onbir dirheme satýn alsa yemini bozulur. Çünkü o kimsenin niyeti ve maksadý o þeyi on dirheme ve ondan ziyadeye satýn almam demek olduðu için niyet ve maksadýna itibar edilmiþtir. Fakat bir kimse «ben þu þeyi on dirheme satmam» diye yemin edip onbir dirheme satsa yemini bozulmaz. Bunda dört mesele vardýr. Birincisi bir kimse «ben þu þeyi on dirheme satýn almam» deyip on bir dirheme satýn alsa yemini bozulur. Nitekim bir kimse «ben þu hâneye girmem» diye yemin ettikten sonra hem o hâneye hem de baþka hâneye girse yemini bozulur. Ýkincisi bir kimse «ben þu þeyi on dirheme satmam» diye yemin ettikten sonra onbir dirheme satsa yemini bozulmaz. Çünkü bu kimsenin niyet ve maksadý on dirhem üzerine ziyade olmasýdýr. Bu da hâsýl olmuþtur. Üçüncüsü «ben bu þeyi on dirheme satýn almam» diye yemin eden kimse dokuz dirheme satýn alsa yemini bozulmaz. Çünkü on dirheme satýn almamýþtýr. Dördüncüsü «bu þeyi on dirheme satmam» diye yemin eden kimse dokuz dirheme satsa yine yemini bozulmaz. Çünkü bu kimsenin niyet ve maksadý on dirhemden ziyadeye satmak, dokuz ve daha az dirheme satmamak idi. Fakat dokuz dirhem «on dirhem» lâfzýnýn mânâsýnda dahil deðildir. Zira o kimse ancak on dirheme satmayacaðýný söylemiþtir, on dirhem ise dokuz dirheme ad olmaz. Niyet ve maksad bir lâfzý tahsis etmeye elveriþlidir. Yoksa lâfzýn üzerine baþka bir þeyi ziyade etmeðe elveriþli deðildir. Nitekim yukarda geçmiþtir. Bu izahdan anlaþýldý ki «yeminlerde asil olan, örfe baðlý olmasýdýr» kaidesinin mânâsý -her ne kadar tâfzýn lügattaki veya þeriattaki mânâsý örfteki mânâsýndan daha umum olsa bile- söylenen lâfýzdan örfde kasdedilen mânânýn muteber olmasýdýr, yoksa lâfýzlarýn mânasýndan olmayan maksatlar ve niyetler muteber deðildir.
METÝN
«Ben eve girmeyeceðim» diye yemin eden kimse Kâbe-i Muazzama´ya yahut mescide yahut hýristiyanlarýn kilisesine yahut yahudilerin havrasýna yahut kapý aralýðýna yahut evin kapýsý önünde olan gölgeliðe girse yemini bozulmaz. Çünkü bunlar örfte yatmak için hazýrlanmýþ deðildirler. Eðer kapý aralýðý ile evin kapýsý önünde olan gölgelik yatmaya elveriþli olmadýklarý takdirde yemini bozulmaz. Bundan dolayý mezhebten muhtar olan kavle göre; her ne kadar tavaný olmasa bile gerek dört duvarlý olsun gerek üç duvarlý olsun evin sofasýna girerse yemini bozulur. Çünkü sofada yazýn yatýlýr.
«Bir dâr (haney) e girmeyeceðim» diyen kimse kendisinde yapý olmayýp harâb olan bir hâneye girse yemini bozulmaz. Fakat «þu dâr (haney) e girmeyeceðim» diye yemin eden kimse, her ne kadar yapý eseri kalmayýp arsa olduktan sonra yahut binasý yýkýlýp yerinebaþka bir hâne yapýldýktan sonra girse yemini bozulur. Çünkü dâr (hane) arsanýn ismidir. Arsa üzerindeki bina ise vasýfdýr. Sýfat ancak nekre (belirsiz) olan kelimede itibar edilir, yani sýfat nekre olan kelimeyi marife (belirli) kýlar.
Muayyen olan kelimede sýfat itibar olunmaz. Çünkü «hazýrda vasýf hükümsüzdür, gaipde ise muteberdir» ifadesi usûlcüler arasýnda meþhurdur. Buna göre, yemin eden kimse «ben þu dâr (haney) e girmem» diye yemin ettiðinde sanki «þu arsaya girmem» diye yemin etmiþ olur. Bu takdirde hanelik vasfý iþaret ismiyle olan yeminde hükümsüzdür. gerek o arsa üzerinde hane olsun, gerek bozulup harab olsun arsasýna girdiðinde yemini bozulur. Ancak sýfat þart olup meselâ; bir kimse zevcesine «sen binekli olarak þu eve girersen boþ ol» demesi gibi olursa muayyende de sýfat itibar olunur. Çünkü «eve binekli olarak girmek» þart olarak zikredilmiþtir. Buna göre kadýn yaya olarak o eve girse boþ olmaz, yahut yemin edenin yeminini gerektiren, mesela; «vallâhi ben þu yaþ hurmadan yemeyeceðim» demesi gibi sýfat, yemin etmeye sevk edici olursa muayyen kelime sýfatla takyid olunur. Buna göre o yaþ hurmayý, kuru hurma olduktan sonra yese yemini bozulmaz. Çünkü yaþ hurmayý yemek zararlý olabilir. Eðer «þu haneye girmeyeceðim» diye yemin ettiði hane yýkýlýp bahçe. yahut mescit. yahut hamam, yahut oda, yahut üzerine su galip olup ýrmak olduktan sonra o yere girse yemini bozulmaz. Bunlar da yýkýlýp oraya baþka bir hane yapýldýktan sonra girse yine yemini bozulmaz. Çünkü her ne kadar yeni bir bina yapýlmakla hane ismi avdet etse bile, birinci hanenin yýkýlmasýyla üzerine yemin edilen hanenin ismi zail olmuþtur. Fakat ikinci hane baþka bir sýfat ile olduðu için üzerine yemin edilmiþ hane olmamýþ olur.
Nitekim «ben þu odaya girmeyeceðim» diyen kimse orasý yýkýlýp arsa olduktan sonra yahut yýkýlan odanýn enkazýyla olsa da baþka bir oda yapýldýktan sonra girse yemini bozulmaz. Çünkü üzerine yemin ettiði odanýn ismi zâil olmuþtur. Kezâ: «Ben odaya girmem» diyen kimse oda yýkýldýktan sonra girse evleviyetle yemini bozulmaz. Eðer bu yemin eden kimse üzerine yemin ettiði odanýn tavaný çöküp duvarlarý yýkýlmadan oraya girse muayyen odada tavan sýfat gibi olup sýfat ise muayyende iþaretle muteber olduðu için yemini bozulur. Nekre (belirsiz) de yemini bozulmaz. Çünkü bunda sýfat muteberdir. Nitekim nekrede sýfatýn muteber olduðu yukarýda geçmiþtir. Bu izah edilen suretde odanýn nekre (belirsiz) olmasýyla ma´rife (belirli) olmasý arasýndaki fark Bahýr´da Bedayi´a nisbet edilmiþtir. Fakat Nehir sahibi «içinde yatmaya elveriþli oldukça tavaný olmayan bir odaya girmekle yeminin bozulmasýnda odanýn belirsiz olmasýyla belirli olmasý arasýnda fark yoktur» diye yukarda zikredilen farka itirazda bulunmuþtur. Yukarýda Musannýf yemini «þu hâneye girmeyeceðim» ile takyîd etti ve takyîdi münasiptir. Çünkü takyîd etmeyip, yalnýz «þu» ile iþaret edip «hâne» kelimesini söylemeyerek «þuna girmem» dese o hâneye hangi sýfatla olursa olsun gerek mescid gerekhamam gerek bostan gerek bahçe olduktan sonra girse yemini bozulur. Nitekim «þu mescide girmeyeceðim» diye yemin eden kimse mescid harab olduktan sonra her ne sýfatla olursa olsun oraya girdiðinde yemini bozulduðu gibi. Çünkü mescid kýyamete kadar yýkýlsa bile mescid olarak bakîdir. Bu Ýmam Ebû Yusuf (R.A.)´un kavlidir. Fetva da bunun kavliyle verilir. Eðer mescid geniþletilip sonra yemin eden kimse girse yemini bozulmaz. Eðer yemin eden kimse «falanca kabilenin mescidine girmeyeceðim» diye yemin edip o kabile mescidi geniþlettikten sonra girse yemini bozulur, hâne de böyledir. Çünkü yemin eden kimse yeminini «falanca kabileye» izâfe ederek akdetmiþtir. Bu akdettiði yemin, yeminden sonra mescide ilâve edilen ziyadeye de þamildir. Bedayi, Bahýr.
Bir kimse «ben þu direðin veya þu duvarýn üzerine oturmam» diye yemin ettikten sonra onlar yýkýlýp her ne kadar kendilerinin enkazlarýyla da olsa yeniden yapýlsalar yahut «ben þu gemiye binmem» diye yemin ettikten sonra gemi bozulup aðaçlarýyla yeniden yapýlsa bu yeni yapýlan direðin veya duvarýn üstüne otursa yahut yeni yapýlan gemiye binse yemini bozulmaz. Çünkü üzerine yemin edilen þeylerin isimleri zâil olmuþtur. Nitekim «ben þu kalemle yazý yazmam» diye yemin ettikten sonra onu kýrýp bundan sonra yontsa yeni baþtan kalem kesip onunla yazdýðý takdirde yemini bozulmadýðý gibi. Çünkü yontulup kesilmeyen kaleme kalem ismi verilmez. Belki boðum ismi verilir. -Bu yemin kamýþ kalem hakkýndadýr- Artýk kamýþ kalem kýrýldýðýnda kalem ismi zâil olur. Buna göre üzerine yemin edilen þeyin ismi zâil olunca yemin bâtýl olur. «Ben þu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o evin üstüne çýksa Mütekaddimin âlimlerine göre; hânenin üstün hâneden sayýldýðý için yemini bozulur. Müteahhirin âlimlerine göre; yemini bozulmaz.
Kemal «hânenin üstünde çatý bulunursa yemin bozulur; çatý bulunmazsa yemin bozulmaz» diye Mütekaddimin âlimleri ile Müteahhirin âlimlerinin kavillerinin aralarýný birleþtirmiþtir.
Ýbn-i Kemal «yemin eden kimse Arab memleketinden olmazsa yemini bozulmaz» demiþtir. Miskin. Fetva bu kavil üzerinedir.
Bahýr´da zikredilmiþtir ki; «hâneye girmem» diye yemin eden kimse hânedeki aðaca veya duvara çýksa yemini bozulur. Müteahhirinin kavli üzere yemini bozulmaz. Zâhir olan bu sûretlerin hepsinde Müteahhirlerin kavilleri muteberdir. Çünkü bunlar örfte hâneye dahil deðildirler. Nitekim hânenin altýnda serdâb (çok sýcak günlerde barýnýlan yeraltý odasý) veya kendi ile hâne ehlinin faydalanmadýðý kanât (su yolu) kazýp oraya girerse yemini bozulmadýðý gibi.
Bahýr sahibi «Musannýfýn hânenin üstünü mutlak olarak zikri mescide de þâmil oldu da «mescide girmem» diye yemin eden mescidin üstüne çýktýðýnda yemini bozulmuþ olur. Buna göre «þu mescide girmem» diye yemin eden kimsenin o mescidin üstünde meskeni olupona gitse yemini bozulmaz. Çünkü bu mesken mescidden deðildir» demiþtir. Bedayi´de de böyle zikredilmiþtir.
ÝZAH
«Eðer kapý aralýðý ile evin kapýsý önünde olan gölgelik yatmaya elveriþli olmadýklarý takdirde yemini bozulmaz ilh...» Gölgelik, evin içinde olup ve kapý aralýðý da büyük olup yatmaya elveriþli olurlarsa yemin eden kimse bunlara girmekte yemini bozulur. Fetih´de zikredilmiþtir ki: Bazý köylerde misafirlerin buralarda yatmalarý ödettir, þehirlerde de bazý zamanlarda hizmetçiler buralarda yatarlar. Buna göre «hâneye girmem» diye yemin eden kimsenin bu yerlere girmesiyle yemini bozulur.
Velhâsýlý: «Ben bu hâneye girmeyeceðim» diye yemin eden kimse o hânenin herhangi bir yerine girip, kapý kapandýðýnda içte kalýrsa, yemini bozulur. Hatta hânenin tavanýna çýksa tavaný yatýlmaya elveriþli olursa yemini bozulur.
«Fetva da bunun kavliyle verilir ilh...» Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; mescid harab olup insanlar ondan müstaðni olurlarsa yapanýn veya veresenin mülküne avdet eder. Bu Ýs´aftan naklen Tahtâvî´de zlkredilmiþtlr.
«"Ben þu kalemle yazý yazmam" diye yemin ettikten sonra onu kýrýp ilh...» Yani: Bir kimse «ben þu kamýþ kalemle yazý yazmam» dedikten sonra onu kýrýp kendisinden kalem ismi zâil olsa bundan sonra yontup yeni baþtan kamýþtan kalem yapýp onunla yazsa yemini bozulmaz. Fakat kalemin ucunu kýrýp yeni baþtan düzeltmeye muhtaç olmaksýzýn ucunu açsa ve bununla yazsa yemini bozulur. Sayrafiyye.
«"Ben þu hâneye girmem" diye yemin eden kimse o evin üstüne çýksa ilh...» Yani: «Baþka bir hânenin üstünden girmem» diye yemin ettiði evin üstüne çýksa Mütekaddimin âlimlerine göre, yemini bozulur. Çünkü hâne dört duvar ile tavandan ibarettir. Nitekim bir mescidin üstü de mescid sayýlýr. Hatta cünüb ve âdet gören kadýnýn mescidin üstüne çýkýp durmalarý haramdýr. Ý´tikafta bulunan bir kimse mescidin üstüne çýksa i´tikafý bozulmaz.
«Yemin eden kimse Arab memleketinden olmazsa yemini bozulmaz ilh...» Çünkü onlarýn örflerinde hânenin üstüne çýkan kimseye hâneye girdi denilmez.
«Miskin. Fetva bu kavil üzerinedir ilh...» Çünkü fetvada örf itibar edilir, örf deðiþtiði için fetva yeni örfe göredir. Anla!
«Hâneye girmem diye yemin eden kimse hânedeki aðaca çýksa ilh...
Yani: «Girmem», diye yemin ettiði hânede bulunan aðaca hânenin dýþýndan çýksa eðer hânenin içinden aðaca çýkarsa ittifakla yemini bozulur.
«Veya duvara çýksa ilh...» Yani: «Girmem» diye yemin ettiði hâneye ait bulunan duvara çýktýðýnda yemini bozulur. Eðer üzerine çýktýðý duvar yemin ettiði hâne ile komþunun hânesiorasýnda müþterek bulunsa yemini bozulmaz.
«Kendi ile hâne ehlinin faydalanmadýðý kanal kazýp oraya girerse yemini bozulmadýðý gibi ilh...» Eðer kanal için hâneye giden bir açýklýk bulunup ondan su alýyorlarsa oraya girdiði takdirde yemini bozulur. Çünkü bu surette su kuyusu gibi hânenin menfaatlarýndan olmuþ olur. Eðer kanal içîn olan açýklýk aydýnlýk olursa yemini bozulmaz. Çünkü bu surette aydýnlýk hânenin menfaatlarýndan olmadýðý için oraya giren hâneye girmiþ sayýlmaz. Bu hulâsa olarak Muhit´ten naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
METÝN
Yemin eden girmeyi kapý ile takyîd edip yani «ben þu hâneye kapýdan girmem» diye yemin etse, sonra o hâneye yeni bir kapý açýlsa. her ne kadar yeni açýlan kapý delik de olsa, o hânenin kapýsý olduðu için bu yeni açýlan yerden o hâneye girse yemini bozulur. Yalnýz yeni açýlan deliðin kapý için açýlmasý lâzýmdýr. Þu kadar var ki: «Ben þu hâneye kapýdan girmem» diye yemin eden, kapýyý tayin edip «ben þu hâneye iþte bu kapýdan girmem» diye yemin ederse. yeni açýlan kapýdan o hâneye girmesiyle yemini bozulmaz. çünkü þart bulunmamýþtýr.
«Ben þu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o hânenin kapýsýnýn eþiðine iki ayaðýyla basýp dursa, kap: kapandýðýnda adam dýþta kalýrsa, yemini bozulmaz. Kapý kapandýðýnda içte kalýrsa yemini bozulur.
«Ben þu hâneden çýkmam» diye yemin eden kimse o hânenin kapýsýnýn eþiðine iki^ayaðýyla basýp dursa, hüküm aksine olup yani; kapý kapandýðýnda adam dýþta kalýrsa, yemini bozulur, içte kalýrsa yemini bozulmaz. Fakat Muhit´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben þu hâneden çýkmam» diye yemin etse, halbuki o hanede dallarý hâne dýþýna sarkmýþ bir aðaç olup yemin eden ona çýksa, eðer o daldan düþtüðü takdirde hânenin dýþýna düþerse yemini bozulmaz. Çünkü aðaç hânenin duvarý gibidir. Bu yeminin bozulup bozulmamasýnýn hükmü yemin eden kimsenin kapýnýn eþiðinde iki ayaðýyla durduðu takdirdedir. Ama ayaðýnýn birini eþik üzerine koyup diðerini içeriye koysa eþik ile iç tarafý ayný seviyede olur yahut dýþta kalan eþik kýsmý daha alçak olursa «ben þu hâneye girmem» diye yemin eden kimsenin yemini bozulmaz, hânenin iç kýsmý eþikten daha alçak olursa yemini bozulur. Zeylaî.
Bazýlarý «mutlak surette yani gerek eþik kýsmý alçak olsun, gerek hânenin iç kýsmý alçak olsun yemini bozulmaz» demiþlerdir. Sahih olan da budur. Zahiriyye. Çünkü tam olarak içeri girmek ancak iki ayaðýn girmesiyle olur.
Bir kimse «ben þu hayvana binmem» diye yemin etse, halbuki hayvanýn üstünde bulunsa yahut «ben þu elbiseyi giymem» diye yemin etse, halbuki elbise üzerinde olsa, yahut «ben þu hânede oturmam» diye yemin etse, halbuki hânenin içinde oturur bulunsa, eðer o kimseyemin ettikten sonra derhal hayvandan inmez. elbiseyi çýkarmaz, hâneden taþýnmazsa yemini bozulur. Çünkü .bunlarýn devamý yani hayvandan inmemesi, elbiseyi çýkarmamasý, hanede oturmasý yeni baþtan hayvana binmiþ, elbiseyi giymiþ, hânede oturmuþ sayýlýr. Eðer o kimse yemin ettikten sonra hemen hayvandan iner, elbiseyi çýkarýr, hâneden taþýnýrsa yemini bozulmaz. Fakat girme, çýkma, evlenme ve temizlenmenin devamý yeni baþtan yapma gibi deðildir. Meselâ: Bir kimse «ben þu hâneye girmem» diye yemin etse halbuki o hânenin içinde bulunsa, o hânede devamlý kalsa, yemini bozulmaz. Ancak o hâneden çýkýp tekrar girerse, yemini bozulur. Çýkma, evlenme ve temizlenme de girme gibidir. Bunda kaide þudur: Binme, giyme, oturma gibi sürekli olan þeylerde devamlarý için yeni baþtan yapma hükmü vardýr. Girme. çýkma gibi þeylerin devamlarý için yeni baþtan yapma hükmü yoktur. Bu sürekli olan þeylerde devamlarý için yeni baþtan yapma hükmü olmasý eðer yemin devamlarý halinde olursa olur, önce olursa olmaz.
Bir kimse zevcesine «ben her ne zaman binersem sen boþsun» yahut «benim üzerime bir dirhem nezir olsun» deyip sonra binip ve binmesinde devam etse. kendisine bir talâk yahut bir dirhem lazým olur. Eðer bu yemini hayvan üstünde iken ederse, kendisine inmesi mümkün olan her bir saatte talak ve dirhem lâzým olur.
Þârih der ki: Bu izah edilen suretlerin hepsinde gerek devamlý olan þeylerde, gerekse devamlý olmayanlarda olsun, gerek o fiilin içinde bulunurken yemin etsin, gerek o fiile baþlamadan yemin etsin bizim örfümüzde her ne kadar fiile baþlamayý niyet etmezse de ancak fiile baþlamakla yemin bozulur. Bu kavle üstâzýmýz Mücteba meyletmiþtir.
Bir kimse «ben þu hânede» yahut «þu odada» yahut «þu mahallede oturmam» diye yemin edip eþyasýný. ehlini hatta bir kazýðý orada býrakýp kendisi çýkýp gitse, yemini bozulur.
Ýmam Muhammed (R.A.)´e göre; hânenin demirbaþ eþyasýný taþýmasý kifayet eder. Ýnsanlarýn haline uygun olan da budur. Fetva da bunun üzerinedir. Hatta eþyalarýný sokaða yahut mescide taþýsa, taþýnmýþ sayýlýr. Kemal buna kâil olmuþtur. Nehir sahibi de bunu ikrar etmiþtir. Bu izah edilen meselede yemin eden kimsenin yemininin bozulmasý yemini arapça ile olduðu takdirdedir. Yemini farsça ile olursa, sade kendi çýkýp gitse, yemini bozulmaz. Nitekim meskeni tebaiyet yoluyla olsa, meselâ: Babasýyla oturan büyük oðul yahut zevciyle oturan zevce gibi. Büyük oðul «ben þu evde oturmam» diye yemin edip o evde ehlini ve malýný býrakýp kendisi çýkýp gitse, yemini bozulmaz. Zevc, yemin ettiði halde zevcesi baþka bir yere taþýnmaktan imtina edip zevcine gâlib geldiðinde bir daha dönmemek üzere kendisi çýkýp gitse, yemini bozulmaz. «Ben bu evde oturmam» diye yemin eden kimse gecenin girmesiyle, kapýnýn kapanmasýyla kendisine çýkmak mümkün olmasa yahut baþka bir ev yahut hayvan aramakla meþgul olup bir kaç gün o evde kalsa, yahut her ne kadar hayvankiralamaya gücü yettiði halde hayvan kiralamayýp çok olan evinin eþyasýný bizzat kendisi birkaç günde taþýsa, yemini bozulmuþ olmaz.
«Ben bu hânede durmam» diye yemin eden kimse bu ifadesi ile yalnýz kendisinin çýkýp gitmesine niyet etse diyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez. Ýmam Þâfiî´ye göre taþýnmak niyetiyle o hâneden çýkmasý kifayet eder. Fakat bir kimse «þu þehirde» yahut «þu beldede» yahut «þu köyde sakin olmam» diye yemin etse ehlini eþyasýný o þehirde yahut o beldede yahut o köyde býrakýp yalnýz kendisi gitse, yemini bozulmaz.
FER´Ý MESELELER: Bir kimse «falanca þahýsla bir evde yaþamam» diye yemin edip sonra bir hanenin avlusunda yahut biri bir odada, diðeri baþka bir odada sakin olsa, yemini bozulur. Ancak hâne pek büyük olup oralarýnda bir duvarla taksim ederlerse, yemini bozulmaz. Hâneyi yemininde tayin edip meselâ; «ben falanca þahýsla þu evde oturmam» dese taksim suretinde de yemini bozulur. Yemininde hâneyi tayin etmeksizin meselâ; «ben falanca þahýsla bir hanede oturmam» diye yemin edip hâneyi aralarýnda bir duvarla taksim etseler, yemin bozulmaz.
Bir kimse «ben falan þahýsla oturmam» diye yemin ettikten sonra hânesine o þahýs ehli ve eþyasý Ýle zorla girse, yemin eden kimse yemininin bozulacaðýný bilsin veya bilmesin o þahýsla beraber oturursa, yemini bozulur. Çünkü örfte o þahýsla sâkin olmuþ olur.
Taþýnmak mümkün olduðu takdirde yemin eden hemen taþýnýrsa, yemini bozulmaz. Nitekim o þahýs misafir olarak yemin eden kimsenin evine geldiðinde yemini bozulmaz.
Kezâ: Yemin eden kimse sefere gidip falan þahýs o kimsenin ehliyle sâkin olsa yine yemini bozulmaz. Bu kavil ile fetva verilir. Çünkü yemin eden kimse hakikaten o þahýsla sâkin olmamýþtýr. Yemin eden kimse o þahýsla sâkin olmayý bir ay ile takyîd edip meselâ; «ben falanca þahýsla bir ay oturmam» dedikten sonra bir saat sâkin olsa. sakin olma devam eden fillerden olmadýðý için yemini bozulur. Ýkâmet buna muhaliftir.
Hýzanetu´l-Fetâvâ´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse zevcesini dövmeyeceðine dair yemin edip sonra dövmeyi kasd ve murad etmeksizin onu dövse, yemini bozulmaz.
ÝZAH
«Her ne kadar yeni açýlan kapý delik de olsa ilh...» Bahýr´da zikredilmiþtir ki: «Ben þu haneye kapýdan girmem» diye yemin eden kimse o hâneye baþka bir kapý deliði açýp oradan girse yemini bozulur. Çünkü o kimse yeminini o hâneye ait olan kapýdan girmemek üzere etmiþ olup girme ise bulunmuþtur. Eðer yeminiyle birinci kapýyý kasdettiðini iddia ederse ifadenin buna ihtimali bulunduðu için diyaneten tasdik edilir. kazaen tasdik edilmez. Çünkü bu, mutlak ile mukayyed murad edýlmiþ olduðu cihetle zahire muhaliftir.
«Yahut dýþta kalan eþik kýsmý daha alçak olursa "ben þu haneye girmem" diye yemin edenkimsenin yemini bozulmaz ilh...» Çünkü yemin edenin bütün bedeni dýþtaki alçak olan eþik kýsmý üzerinde bulunan ayaðý üzerine dayanmaktadýr.
«Sahih olan da budur ilh...» Fetih ile Muhit´te zikredilmiþtir ki «ben þu hâneye girmem» diye yemin eden kimse o hâneye ayaðýnýn birini soksa, yemini bozulmaz. Þemsü´l-Eimmeti´l-Hulvâni ile Ýmam Serahsi bununla amel etmiþlerdir. Bu surette yeminin bozulmamasý yemin eden kimse ayakta dahil olduðuna göredir. Arkasý üstü yahut yüz üstü yahut üstü yatýp yuvarlansa. hatta bir kýsmý eve girse eðer bedeninin yarýsýndan çoðu girmiþ ise her ne kadar ayaklarý dýþta kolsa bile girmiþ sayýlýr.
«Çýkma, evlenme ve temizlenme de girme gibidir ilh...» Meselâ; bir kimse «ben þu hâneden çýkmam» diye yemin etse, halbuki hânenin dýþýnda bulunsa, o hâneye girip sonra çýkmadýkça yemini bozulmaz. Kezâ: Bir kimse «ben evlenmem» diye yemin etse halbuki evli bulunsa, nikâh devam ettikçe yemini bozulmaz. Fetih.
«Ehlini ilh...» Ehli ile murad zevcesi kendisiyle beraber olan çocuklarý ve hizmetçileridir. Bahýr. Bedâyi.
«Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre hanenin demirbaþ eþyasýný taþýmasý kifayet eder ilh...» Ýmam Ebû Yusuf (R.A.)´e göre evin eþyasýnýn çocuðunun taþýnmasýna itibar edilir.
«Hatta eþyalarýný sokaða yahut mescide taþýsa, taþýnmýþ sayýlýr ilh...»
Bazýlarý, eþyalarýný sokaða ve mescide taþýsa yemini bozulur, demiþler ve buna «Ziyadat» adlý kitapta zikredileni delil göstermiþlerdir. Þöyle ki: Bir kimse ailesiyle þehirden çýksa, baþka bir vatan edinmedikçe namaz hakkýnda birinci vataný vatan olarak kalýr. Hidaye.
Sahih olan kavle göre baþka bir mesken edinmedikçe yemini bozulur. Bu, Zahiriyye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
Ben derim ki: Örf muteberdir. Örf ise buna muhalifdir. Nitekim bilindiði gibi «oturmam» diye yemin ettiði yerden ehlini ve eþyalarýný mescide veya sokaða taþýsa, bu kimseye «taþýndýðý yerde oturuyor» denilmez.
«Büyük oðul "ben þu evde oturmam" diye yemin edip o evde ehlini ve malýný býrakýp kendisi çýkýp gitse yemini bozulmaz, ilh...» Kezâ, bir kadýn «ben þu evde oturmam» diye yemin edip o evde zevcini ve malýný býrakýp kendisi çýkýp gitse, yemini bozulmaz.
«"Ben bu evde oturmam" diye yemin eden kimse, gecenin girmesiyle kapýnýn kapanmasýyla kendisine çýkmak mümkün olmasa ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: «Ben þu evde oturmam» diye yemin eden kimse, yemininden sonra hemen taþýnmazsa, yemini bozulur. Ancak gecenin girmesi yahut hýrsýzdan korkmasý yahut kuvvetli bir kimsenin taþýnmaktan men etmesi yahut taþýnacak yer bulamamasý yahut üzerine kapý kapatýlýp kapýyý açamamasý yahut þerefli veya zayýf olup bizzat eþyalarý taþýyamadýðý gibi taþýyacak kimse de bulamamasý gibibir özürden dolayý taþýnmazsa, yemini bozulmaz. Gecenin özür sayýlmasý kadýn hakkýndadýr, erkek hakkýnda deðildir. Çünkü Hulâsa´dan naklen Fethü´l-Kadir´in yemin bahsinin sonunda zikredilmiþtir ki: Zevc, zevcesine «sen bu hânede sakin olursan boþ ol» dese, halbuki bu ifadeyi geceleyin söylemiþ olsa, kadýn sabaha kadar taþýnmamakta mazurdur. Bunu bir erkek için söylemiþ olsa erkeðin gece taþýnmamasý özür sayýlmaz. Fakat hýrsýz veya baþka bir þeyin korkusundan dolayý taþýnmazsa, mazur sayýlýr. Kapý kapatýlýr da onu açýp çýkamasa, fakat duvarý, yýkýp çýkmaya gücü yeterken duvarý yýkýp çýkmasa, yemini bozulmaz. Çünkü evden çýkmada muteber olan insanlarca çýkýlan yerden çýkmaya gücü yetmesidir.
«Baþka bir ev yahut hayvan aramakla meþgul olup bir kaç gün o evde kalsa ilh...» Yani: Yemini bozulmaz. Çünkü taþýnmak için ev aramak taþýnma iþindendir. Buna göre; taþýnmak için ev aramada kusur etmediði takdirde ev arama müddeti, yemin ettiði evde kalma sayýlmaz.
«Her ne kadar hayvan kiralamaya gücü yettiði halde ilh...» Yani: Bir günde eþyalarýný taþýmak için hayvan kiralamaya gücü yettiði halde hayvan kiralamayýp eþyalarýný kendisi taþýsa, yemini bozulmaz. Çünkü süratle eþyalarýný taþýmasý kendisine lâzým olmayýp belki örfte «taþýnýyor» denilecek þekilde taþýnmasýdýr.
«Yemini bozulmaz ilh...» Yani: Eþyasýný ve ehlini taþýmasý lâzým deðildir. Fetih. Nehir´de zikredilmiþtir ki: Asrýmýzda «ben þu þehirde» yahut «þu beldede» yahut «þu köyde durmam» diye yemin eden kimse orada ehlini ve eþyasýný býrakýp yalnýz kendisi çýkýp gitse sâkin sayýlacaðýndan yemininin bozulmasý lâzým gelir. Remlî Hayrüddin «orada ehlini ve eþyasýný býrakýp yalnýz kendisi çýkýp gitse, sâkin sayýlmasý mutlak surette kabul edilmez. Ancak geri dönüp gelmek maksadýyla yalnýz kendisi çýkýp giderse sâkin sayýlýr. Ama bir daha dönmemek üzere oradan çýkýp giderse sâkin sayýlmaz» demiþtir.
«Bir kimse "falanca þahýsla sâkin olmam" diye yemin edip ilh...»
Eðer o þahýsla beraber bir evde sâkin bulunursa, yemin ettikten sonra hemen taþýnýrsa yemini bozulmaz. Taþýnmak mümkün iken taþýnmazsa, yemini bozulur. Ýmam Muhammed (R.A.) «yemin eden kimse eþyasýný o þahsa hibe edip o þahýs da teslim aldýktan sonra bir daha dönmemek üzere derhal çýkýp gitse o þahýsla sâkin olmuþ sayýlmaz.» demiþtir.
Kezâlik: Yemin eden kimse eþyasýný o þahsa emanet býraksa, yahut iare verse. sonra bir daha dönmemek üzere çýkýp gitse. yine yemini bozulmaz. Bahýr. Tatarhâniyye´den naklen Remlî Hayrüddin´in haþiyesinde zikredilmiþtir ki: «Ben falanca þahýsla sâkin olmam» diye yemin eden kimsenin o þahýsla sâkin olmasý. ancak her birinin ehli ve eþyasý ile bir arada oturmalarýyla sâbit olur.
«Nitekim o þahýs misafir olarak yemin eden kimsenin evine geldiðinde yemini bozulmazilh...» Hulâsa´da zikredilmiþtir ki: O þahýs yemin eden kimsenin yanýna ziyaretçi veya misafir olarak gelip bir veya iki gün yanýnda kalsa, yemin edenin yemini bozulmaz. Çünkü sâkin olma yerleþme ve devamlý kalmasýyla olur. Bu da ehli ve eþyasýyla kalmasýyla mümkündür.
Hâniyye´de «bir kimse «ben falan þahýsla sâkin olmam» diye yemin ettikten sonra o þahsýn evine misafir olarak gidip bir gün veya iki gün kalsa, onbeþ gün onun evinde birlikte kalmadýkça yemini bozulmaz. Nitekim bir kimse «ben Kûfe´de sâkin olmam» diye yemin ettikten sonra misafir olarak Kûfe´ye gidip ondört gün kalmaya niyet etse yemini bozulmaz, onbeþ gün kalmaya niyet ederse. yemini bozulur.» diye zikredilmiþtir.
«Yemin eden kimse o þahýsla sâkin olmayý bir oy ile takyîd edip ilh...»
Bahýr´ýn ibaresi þöyledir; Bir kimse «ben falanca þahýsla bir ay oturmam» diye yemin ettikten sonra onunla birlikte bir saat sâkin olsa, yemini bozulur. Çünkü sakin olma sürekli olmayan fiillerdendir.
«Ben Baðdat´da bir ay ikâmet etmem» diye yemin eden kimse orada bir ay ikâmet etmedikçe yemini bozulmaz. Ama «ben Baðdat´ta bir ay sâkin olmam» diye yemin eden kimse orada bir saat sâkýn olsa, yemini bozulur.
Ben derim ki: Sâkin olma lâfzý ile ikâmet lâfzý arasýnda fark vardýr. Zaman Ne takdir edilmeyen vakit zarftýr, mi´yâr deðildir. Sâkin olma, oturma, bunlara benzeyen þeyler bütün vakitlerde sahih olduðu için vakitle takdir edilmez. Buna göre «ikâmet», vakitle takdir edilir. Yani: Uzun bir zaman bir yerde oturulmazsa buna ikâmet denilmez.
Bir kimse «ben þu hânede ikâmet etmem» diye yemin etse, Ýmam Ebû Yusuf (R.A.) «o hânede gündüzün veya gecenin yarýsýndan çoðunu geçirirse yemini bozulur» demiþ sonra bu kavlinden dönüp orada bir saat kalýrsa yemini bozulur demiþtir. Bu kavil Ýmam Muhammed (R.A.)´ýn kavlidir.
Bir kimse «ben Baðdat´ta bir ay ikâmet etmem» diye yemin etse, orada tam bir ay kalmadýkça yemini bozulmaz. Bunun mânâsý «ikâmet» lâfzý bir müddetle takyîd edilirse, mânâsýnda süreklilik bulunduðu için söylenilen müddetin yerine getirilmesi lâzým olur. Sâkin olma lâfzý ikâmet lâfzý gibi deðildir. Çünkü sâkin olma lâfzý az ve çok zamana þâmil olduðu için mânâsýnda süreklilik yoktur. Buna göre; müddet sâkin olma lâfzý için kayýt olmaz, belki men için kayýt olur. Yani: Bir kimse «ben falanca þahýsla bir ay bir yerde sâkin olmam» diye yemin edip o þahýsta bir gün sakin olsa yemini bozulur.
METÝN
«Ben þu mescidden çýkmam» diye yemin eden kimseyi kendisinin emir ve ihtiyarýyla bir þahýs yüklenip oradan çýkarsa yemini bozulur. Fakat kendisinin emri ve ihtiyarý olmaksýzýn baþka bir þahýs onu zorla mescidden yüklenip çýkarsa, her ne kadar çýkarýlýrken kalbindenrâzý olsa bile esah olan kavle göre; yemini bozulmaz Bütün kýsýmlar ve hükümlerde girme de çýkma gibidir.
Bir kimse «ben þu hâneye» yahut «þu mahalleye» yahut þu beldeye girmem» diye yemin etse, kendisinin emri olmadan bir þahýs o kimseyi sýrtýna yüklenip zorla o yere soksa yahut ayaðý kayýp yahut tökezleyip yahut rüzgarýn þiddetiyle yahut zaptýna muktedir olamadýðý azgýn bir hayvan oraya soksa. sahih olan kavle göre yemini bozulmaz. Bu suretlerde yemin eden kimsenin kendisinin iradesi bulunmadýðý için mezhebin sahih olan kavline göre; yemini çözülmeyip zimmetinde bâkî kalmýþ olur. Bundan sonra o yere girerse, yemini bozulup kendisine keffâret lazým gelir. Fetih.
Zahiriyye´den naklen Bahýr´da «bu kaville fetva verilir» diye zikredilmiþtir. Fakat Bahýr sahibi Fetâvâ´sýnda bu kavle muhalefet ederek Ebû Þucâ´in kavli insanlarýn haline daha uygun olduðu için onun kavlini alýp yeminin çözüleceðine fetva vermiþtir. Mutemed kavil senin bildiðindir.
Bir kimse «ben cenazeden baþkasý için hânemden dýþarý çýkmam» diye yemin eder de hânesinin kapýsýndan ayrýlýrken cenazeye gitmek niyeti ile çýkýp sonra baþka iþine giderse, gerek cenazeyle beraber gitsin, gerek gitmesin yemini bozulmaz. Nitekim Bedayî´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse zevcesine «mescidden baþka bir yere çýkarsan boþsun» deyip zevcesi de mescide gitmek maksadýyla evinden ayrýlýp giderken bir iþi çýkar mescide gitmezse o iþine gittiðinde boþ olmaz. Çünkü çýkma, gitme, revâh (mutlaka gitmek mânâsýnadýr) iyâdet (hasta ziyaretine gitme), ziyaret kelimeleriyle yemin edildiðinde evden ayrýlýrken niyetin bulunmasý þarttýr, üzerine yemin «dilen yere varmak þart deðildir. «Gelme» lâfzýyla yemin edildiðinde evden ayrýlýrken niyet edilsin veya edilmesin, üzerine yemin edilen yere varmak þarttýr. Binaenaleyh çýkma, gitme gibi lâfýzlarda evden ayrýlýrken niyet þart olunca, bir kimse «ben Mekke´ye çýkmam» yahut «gitmem» yahut «revâh etmem» diye yemin etse ve Mekke-i Mükerreme´ye gitmeyi murad ederek evinden çýksa sonra geri dönse gerek baþka bir iþi kasd etsin ve gerek kasd etmesin, kendisiyle Mekke-i Mükerreme´nin arasýndaki mesafe sefer müddeti olup Mekke-i Mükerreme´ye gitme maksadýyla kendi beldesinin umrânýný (beldeden sayýlan yeri) geçerse yemini bozulur. Eðer kendi beldesiyle Mekke-i Mükerreme´nin arasýndaki mesafe sefer müddeti olmazsa hânesinden ayrýlýnca yemini bozulur. Bahýr. Nehir. Fetih.
Fetih´de zîkredilmîþtir ki: Bir kimse «vallâhi fülan âlimle beraber Mekke-i Mükerreme´ye çýkacaðým» diye yemin edip sonra onunla beraber çýkýp beldesinin evlerini geçerse, yemini bozulmaz. «Ben Baðdat´tan çýkmam» diye yemin edip sonra cenazeyle beraber çýkýp mezarlýk da Baðdat´ýn dýþýnda bulunsa. yemini bozulur.
Bir kimse «Mekke-i Mükerreme´ye gelmem» diye yemin etse, ancak Mekke-i Mükerreme´ye gelip ulaþýrsa yemini bozulur. Nitekim «çýkma» lâfzýyla «gelme» lâfzý arasýnda fark bulunduðu yukarýda geçmiþtir. Bu, erbabýna gizli deðildir. Nitekim bir kimse zevcesine «sen falan þahsýn gelininin düðününe gelme» diye yemin edip sonra zevcesi düðünden önce o þahsýn hânesýne gidip orada iken gelin gelip düðün olduðunda yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden kimsenin zevcesi geline gelmemiþ, bilâkis gelin onun yanýna gelmiþtir.
Bir kimse bir þahsa hitaben: «Vallâhi ben elbette sana geleceðim» diye yemin etse bu yemin «elbette sana geleceðim» diye üzerine yemin ettiði þahsýn evine veya dükkanýna gelmek üzere yapýlmýþ olur. Yemin eden kimse, o þahsýn evine veya dükkanýna gelse, o þahsý orada bulsun veya bulmasýn yemini bozulmaz. Binaenaleyh yemin eden kimse, o þahsýn evine veya dükkanýna gelmeyip hatta ikisinden biri vefat etse, hayatýnýn sonunda yemini bozulur.
Kezâ: Mutlak (zaman tayin edilmeksizin yapýlan) yeminlerde de böyle yemin eden kimsenin yemini hayatýnýn sonunda bozulmuþ olur. Fakat muvakkat (zaman tayin edilerek yapýlan) yeminlerde ise o zamanýn sonuna itibar olunur. Buna göre o vakit geçmeden önce ölürse yemini bozulmaz
Musannýfýn «mutlak yeminlerde yemin edenin hayatýnýn sonunda yemini bozulur» kavli ifade eder ki: Bir kimse -Allah´a sýðýnýrýz- mürted olup darý harbe kaçsa mücerred mürted olmasýyla Allahü Teâlâ´ya yapmýþ olduðu yemini bâtýl olduðu için sonra yemin ettiði þeyi iþlese yemini bozulmaz. Nitekim yemin bahsinin evvelinde geçmiþtir.
Bir kimse bir þahsa hitaben: «benim istitâ´atým olup gücüm yeterse sana yarýn geleceðim» diye Allahü Teâlâ´ya yahut talâka yemin etse, bu istitâ´at sýhhat istitâ´atýdýr ki, vücuttaki âzâlarýn sýhhat ve selâmette bulunmasýndan ibarettir. Çünkü istitâ´at söylenildiðinde bilinen mânâ budur. Binaenaleyh istitâ´at, hastalýk yahut hükümdarýn menetmesi, çýldýrma, unutma gibi manilerin bulunmamasýna hamledilir. Eðer yemin eden kimse «istitâ´at» ile fiile yakýn olan hakiki kudret e gücü niyet ederse, diyaneten tasdik edilir. Muteber olan kavle göre; kazaen tasdik edilmez. Çünkü istitâ´atýn vücuttaki âzâlarýn sýhhat ve selamette bulunmasý mânâsýnda kullanýlmasý meþhur olunca, bu mânanýn dýþýnda kullanýlmasý zahire muhalif olduðu için hâkim onu tasdik etmez. Ýmam Zahidî (Rh.A.) Mücteba adlý eserinde bu bahiste kendisinin mu´tezile olduðunu ýzhar ve beyan etmiþtir. Nitekim Kýnye´de «El-Fâz-ý Tekfîr» bahsinin iki yerinde de mu´tezile olduðunu beyan etmiþtir.
Bir kimse zevcesine «benden izinsiz çýkma» yahut «ancak benim iznim» yahut «benim emrim» yahut «benim bilgim ile çýk» dese zevcin bu ifadelerle yaptýðý yeminini muhafaza edebilmesi için zevcesinin her çýkýþýnda izin almasý þarttýr. Ancak kadýnýn bulunduðu yeri su basar yahut yangýn olur yahut zevcinden ayrýlýrsa zevcinden izin almasý lazým gelmez. Buifadelerle yemin eden zevc, zevcesinin kendisinden izinsiz bir defa çýkmamasýna niyet etse, ifadelerin buna ihtimali bulunduðu için diyaneten tasdik edilir ve zevcesi izinsiz bir defa çýkýnca zevcin yemini çözülür. Zevc, zevcesine «her ne zaman çýkarsan sana izin verdim» dese bundan sonra zevcesi dýþarý çýkarken zevcinden izin almasý lâzým gelmez; daha sonra zevc, zevcesinin yeniden dýþarý çýkmasýný yasaklasa Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; bu yasaklamasý sahih olur. Fetva´da bunun üzerinedir. Valvalciye.
Sayrafiyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben ehlimi falan beldeye taþýrsam, zevcem boþ olsun» dese sonra bu mesele hâkime götürülüp. kendinin izniyle bir þahýs gönderip ehlini nakletse, yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. Bir kimse, zevcesine «ben sana izin verinceye kadar evimden çýkmayacaksýn» diye yemin etse, sonra zevcesinin çýkmasý için bir defa izin vermesi kifayet eder. Bu ifadesiyle zevcesinin her çýkýþýnda izin olmasýný niyet ederse, ifadenin buna ihtimali bulunduðu için tasdik edilir.
Bir kimse «ben falan þahsýn hânesine girmem» diye yemin etse örfte umum mecaz yoluyla o þahsýn oturduðu hâne murad edilir. Gerek o þahsýn oturduðu ev iare. gerek baþkasýna tebeiyet yoluyla, gerekse kirayla oturduðu ev olsun yemin eden kimse o þahsýn oturduðu eve girerse. yemini bozulur.
Bir kimse «ben ayaðýmý falanca þahsýn hânesine koymayacaðým» diye yemin etse o hâneye mutlaka yani: gerek yürüyerek, gerek binerek girse. yemini bozulur. Çünkü yerleþmiþ kaidedir ki: Her ne zaman bir lâfzýn hakikat mânâsýný murad etmek mümkün olmazsa yahut hakikat mânasý terkedilmiþ olursa mecaza gidîlir. Hatta «ben ayaðýmý falanca þahsýn hânesine koymayacaðým» diye yemin eden kimse hânenin dýþýna yan üzeri yatýp ayaklarýný hâneye koysa, yemini bozulmaz.
ÝZAH
«Kendisinin emri ve ihtiyarý olmaksýzýn baþka bir þahýs onu zorla mescidden yüklenip çýkarsa ilh...» Her ne kadar çýkarýlýrken karþý koyabilecek güçte iken karþý koymasa sahih olan kavle göre, yemini bozulmaz. Hâniyye. Bezzâziye´de «bu surette sahih olan yeminin bozulmasýdýr» diye zikredilmiþtir.
Fetih´te zikredilmiþtir ki: «Ben þu mescidden çýkmam» diye yemin eden kimsenin emri ve ihtiyarý olmaksýzýn bir þahýs onu sýrtýna yükleyip zorla mescidden çýkarsa, yemini bozulmaz. Fakat o þahýs onu korkutup. yemin eden yürüyerek mescidden çýkarsa, yemini bozulur. Bilindiði gibi ikrâh (zorlama) yemin eden kimsenin ihtiyarýný ve fiilini biz Hanefilerce yoketmez.
«Yemini bozulmaz ilh...» Çünkü yemin edenin emri ve ihtiyarý bulunmadýðý için «çýkma» fiil yemin edene nisbet edilmez.
«Fetih ilh...» Fetih´in ibaresi þöyledir: «Bir kimse «vallâhi ben þu hâneye girmem» diye yemin etse, sonra yemin eden kimsenin emir ve ihtiyarý olmaksýzýn bir þahýs onu sýrtýna yüklenip zorla o hâneye soksa, yemini bozulmaz. Fakat Seyyid Ebû Þucâ´ya göre; bu surette yemin eden kimseye keffâret lâzým olmamakla beraber yemini çözülür. Bundan sonra yemin eden kimse kendi ihtiyarýyla o hâneye girse, kendisine keffâret lâzým gelmez. Çünkü zorla o hâneye sokulduðunda yemini çözülmüþtür. Bu kavli insanlarýn haline daha uygundur. Alimlerden bazýlarýna göre; yemin eden kimse zorla o hâneye sokulduðunda yemini çözülmez. Bundan sonra yemin eden kimse, kendi ihtiyarýyla o hâneye girerse, kendisine keffâret lazým gelir. Sahih olan da budur.»
«Nitekim "çýkma" lâfzýyla "gelme" lâfzý arasýnda fark bulunduðu ilh...»
Yani «çýkma» içten olsa ayrýlmaktan ibarettir. «Gelme» ise varmak ve ulaþmaktan ibarettir. Nitekim Allahü Teâlâ´nýn: «Haydin O´na varýp da deyiniz ki. þüphe yok ki biz senin Rabbinin iki elçisiyiz.» (Tâhâ sûresi; âyet: 47)kavli kerimi varmanýn ulaþma olduðuna delâlet eder.
«Kezâ: Mutlak yeminlerde ilh...» Meselâ: Bir kimse Zeyd´e hitaben «vallâhi ben seni döveceðim» dediði halde uzun bir müddet dövmese yemini bozulmaz. Fakat dövmeden Zeyd veya kendisi ölse, yemini bozulur.
«Muvakkat yeminlerde ise ilh...» Meselâ: Bir kimse Zeyd´e hitaben «vallâhi ben seni bugün döveceðim» diye yemin etse, yemin o gün güneþin batmasýna kadar devam eder. O gün dövmeden güneþ batarsa, yemini bozulur.
«Zevcesi izinsiz bir defa çýkýnca zevcin yemini çözülür.» Yani zevc zevcesine «benden izinsiz çýkarsan boþsun» dese sonra zevcesi izinsiz çýksa, bir talâk boþ olur. Zevcesi sonra bir daha izinsiz çýksa, þart bulunmakla yemin çözüldüðü için ikinci talâk vâki olmaz.
«Bir kimse "ben falan þahsýn hânesine girmem" diye yemin etse, örfte umum mecaz yoluyla o þahsýn oturduðu hâne murad edilir ilh...»
Buna göre o þahsýn kendi mülkü olup oturmadýðý hâneye yemin eden kimse girse, yemini bozulmaz.
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «vallâhi ben falan þahsýn hanesine girmem» diye yemin etse, o þahýs da hânesini baþka bir zâta kiraya verse, bundan sonra yemin eden kimse o hâneye girse, bunda iki rivayet vardýr: Bir rivayetde yemin bozulmaz. Bu. Ýmam-ý Azam´la Ýmam Ebû Yusuf (Rh. Aleyhima)´un kavlidir. Çünkü bir mülkün bir kimseye nisbeti satmakla bozulduðu gibi kiraya verme, teslim etme ve baþkasýnýn elinde mülk bulunmakla da bozulur.
Ben derim ki: Hâniyye´de beyan edilen ifade ediyor ki: O þahsýn hânesi kiraya verilmeksizin kendi elinde bulunsa ve içinde hiç bir kimse de oturmazsa hâne mal sahibine nisbet edildiðiiçin yemin eden kimse bu hâneye girse yemini bozulur. Teemmül et!
TENBÝH: Hâniyye´de yine zikredilmiþtir ki: Bir kimse «vallâhi ben Zeyd´in hânesine girmem» diye yemin ettikten sonra «vallâhi Amr´in hânesine girmem´» diye yemin etse, bundan sonra Zeyd hânesini Amr´e satýp ona teslim ettikten sonra yemin eden kimse Amr´ýn bu hânesine girse. ikinci yemini bozulur. Çünkü Amr´in bu satýn aldýðý hâne de yemine dahildir. Bu hâne sahibi öldükten sonra yemin eden kimse oraya girse, hâne vereseye intikal ettiði için her ne kadar ölen kimsenin üzerinde býraktýðý malýn hepsi kadar borcu bulunsa bile yemini bozulmaz. Muhamed b. Selime «yemini bozulur» demiþtir. Fakîh Ebû Leys bozulmadýðýný söylemiþtir. Fetva da bunun üzerinedir. Çünkü ölen kimse borçlu olduðu için bu hâne vereseye mülk olarak intikâl etmeyip ölünün mülkü olarak bâki kalsa bile, her bakýmdan ölünün mülkü deðildir.
«Çünkü yerleþmiþ kaidedir ki: Her ne zaman bîr lâfzýn hakikat mânasýný murad etmek mümkün olmazsa ilh...» Meselâ: Bir kimse «vallâhi ben þu hurma aðacýndan veya üzüm kütüðünden yemeyeceðim» diye yemin etse, o aðacýn meyvesinden yememesi murad olunur. Çünkü yemin yenmeyen aðaca nisbet ettiði için sebebi zikredip müsebbebi murad etmekle mecazen kendinden hasýl olan meyveye sarfolunur. Eðer yemin ettiði aðacýn meyvesi olmazsa, yemini o aðacýn parasýna sarfolunur da aðacý satýp parasýyla yenilecek bir þey satýn alýp onu yerse, yemini bozulur. «Aðaçtan yemeyeceðim» diye yemin eden kimse aðacýn bizzat kendisini yese yemini bozulmaz. Çünkü bunda hakikat terkedilmiþtir.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 17:35:47
METÝN
Zevcin, çýkmak veya kölesini dövmek isteyen zevcesine, meselâ «sen çýkarsan boþsun» veya «köleni döversen kölem hür olsun» ifadesinde yemininin bozulmasýnýn þartý o fiilîn hemen o saatte yapýlmasýdýr. Çünkü örfte zevcin maksadý hemen çýkmak isteyen veya kölesini hemen dövmek isteyen zevcesini bu fiilden menetmesidir. Yemînlerde örf ve âdete itibar edilir. Bu yemine «yemin-i fevr: Bir kelâma cevap olarak yapýlan yemin» adý verilir. Yeminin bu kýsmýný sadece Ýmam-ý Azam (Rh.A.) açýklayýp beyan etmiþtir ve kendisine müctehidlerden hîç bir zât muhalefet etmemiþtir.
Kezâ: Bir kimse, bir þahsý yemeðe davet edip «buyur benimle beraber yemek ye» dedikten sonra, davet olunan þahýs «vallâhi ben yemek yemem» diye yemin etse, bu yemini o davet olunduðu muayyen yemeðe ait olur. Buna göre: o davet olunduðu yemeði o kimseyle beraber yerse, yemini bozulur. Baþka yemek yerse, bozulmaz. Bu yemin de yemin-i fevr kýsmýndandýr.
Eðer davet olunan þahýs «vallâhi ben yemek yemem» ifadesine «bugün» veya «seninle» lâfzýný ilâve ederse mutlak surette yemesiyle yemini bozulur. Çünkü cevaba «bugün» veya«seninle» lâfzýný ilâve ettiði için iptidaen baþka yemin etmiþ olur. Eþbah´ýn talâk bahsinde zikredilmiþtir ki; «in: eðer» kelimesi terâhî (gecikme) ve te´hir içindir, ancak acele olduðuna karîne olursa terâhî ve te´hir için olmaz. Buna göre zevc, zevcesiyle cinsi yakýnlýkta bulunmak murad ettiðinde zevcesi kabul etmeyip zevci de «benimle odaya girmezsen» diye yemin etse zevcin þehveti sakin olduktan sonra zevcesi odaya girse, zevcin yemini bozulmuþ olur.
Muhit´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bu geçen surette yeminden sonra zevc ile zevcenin orasýnda mücadele ve münakaþanýn uzamasý bu yemini, yemini fevr olmaktan çýkartmaz.
Kezâ: Zevce, namazýnýn kaçacaðýndan korkup namaz kýlsa, yahut farz namazý için abdest almakla yahut farz namazý kýlmakla meþgul olsa, yine zevcin yemini bozulmaz. Çünkü bunlarla meþgul olmak þer´an özür sayýlýr. Örfte de özür sayýldýðýndan zevce cinsi yakýnlýktan geri kaldý denilmez. belki «cinsi yakýnlýða namaz mani oldu» denilir.
Bir kimse «falan þahsýn hayvanýna binmem diye yemin etse, o þahsýn ticaret etmeðe izin verilmiþ kölesinin hayvanýna bindiði takdirde yemini bozulmaz. Çünkü yemin, hakkýnda ticarete izin verilmiþ köle ile mükatebin hayvaný efendisinin deðildir. Ancak iki þartla efendisinin olur. Birincisi; köleyi borç kaplamýþ olmak, ikincisi köleye mahsus olan hayvana da niyet etmektir. Bu iki þart bulunduðu takdirde kölenin hayvanýna binerse, yemini bozulur.
Bir kimse «bineðe binmem» diye yemin etse yemini örfte at, merkeb gibi insanlarýn bindikleri hayvanlara hamlolunur. Buna göre bir insanýn sýrtýna yahut deveye yahut öküze yahut file binse istihsanen yemini bozulmaz. Ancak bunlara da binmeyeceðine niyet etmiþse yemini bozulur.
Þârih der ki: Mýsýr ile Þam´da deveye, Hindistan´da file binse yemini bozulur. Çünkü buralarda bu hayvanlara binmek örf ve âdettir. Bir kimse «hayvana binmeyeceðim» diye yemin etse de zorla hayvana bindirilse, yemini bozulmaz. Nitekim «ferese (ata) binmem» diye yemin edip de bir zevne (beygire) veya aksine yani «bir zevne binmem» diye yemin edip de ferese binse yemininin bozulmadýðý gibi. Çünkü «feres» arap atýnýn, «birzevn» acem at.ýnýn ismidir. «Hayl» ise her ikisine de denir. Fakat bu suretlerde yemin eden yeminini arapça olarak yapmýþ ise yemini bozulmaz. Farsca olarak yapmýþ ise yemini mutlaka bozulur.
Bir kimse «ben binmem» yahut »ben bineðe binmem» diye yemin etse insandan baþka gemi, mahmil (insan taþýmak için devenin üstüne konulan -iki kiþinin bineði- sepet) ve hayvan gibi bir bineðe binmesiyle yemini bozulur. Fakat bundan sonraki babda gelecektir ki bir kimse «hayvana» veya «dâbbe (yük ve binek hayvaný) ye binmem» diye yemin etseinsana binmesiyle yemini bozulmaz.
ÝZAH
«O fiilin hemen o saatte yapýlmasýdýr ilh...» Câmiü´s-Sagir´de zikredilmiþtir ki: Dýþarý çýkmak isteyen zevcesine, zevci «çýkarsan boþ ol» dese, bu yemin zevcesinin bu çýkmasýna ait olur, zevcesi geri dönüp biraz oturduktan sonra çýksa boþ olmaz. Çünkü zevcin maksadý, zevcesini bu çýkýþtan menetmektir. Sanki «þimdi bu saatte çýkarsan boþ ol» demiþ olur. Bu, zevcin niyeti bulunmadýðýna göredir, eðer zevc herhangi bir þeye niyet ederse onunla amel edilir. Fetih, Hamevi.
«Bu yemine "yemin-i fevr" adý verilir ilh...» Yeminin bu kýsmýný Ýmam-ý Azam (Rh.A.) ortaya koymuþtur. Yemin bundan önce iki kýsýmdý: Müebbed yani: mutlak (zaman tayin edilmeksizin yapýlan) yemin, «vallâhi ben þu iþi iþlemem» denilmesi gibi.
Muvakkat (zaman tayin edilerek yapýlan) yemin; «vallâhi ben bugün» yahut «bu ay» yahut «bu senede bu iþi yapmam» denilmesi gibi. Ýmam-ý Azam (Rh.A.) bir kelâma cevap vaki olan «yemin-i fevr»´iyi bu iki kýsýmdan çýkarýp sanki üçüncü bir kýsým yapmýþtýr.
«Davet olunduðu yemeði o kimseyle beraber yerse, yemini bozulur ilh...» Çünkü o þahsýn «vallâhi ben yemem» ifadesi davet edenin sözüne cevap vâki olduðu için bu yemini davet edildiði yemeðe sarfolunur. Eðer bu þahýs evine gidip yemek yese, yemini bozulmaz.
«Eðer davet olunan þahýs «vallâhi ben yemek yemem» ifadesine «bugün» veya «seninle» lâfzýný ilâve ederse ilh...» Yani davet edilen þahýs «vallâhi ben bugün yemek yemem» yahut «vallahi ben seninle yemek yemem» der de, o gün ve herhangi bir zaman o kimseyle yemek yerse yemini bozulur. Çünkü «bugün» veya «seninle» lâfýzlarýný ziyade ettiði için davet edenin sözüne cevap vaki olmayýp iptidaen baþka yemin etmiþ olur.
«Farz namazý kýlmakla meþgul olsa ilh...» Yani zevcesi namazýn kaçmasýndan korkup farz namazýný kýlarsa, bu farz namazýný kýlýncaya kadar zevcinin yanýna gitmemesiyle zevcin yemini bozulmaz. Zevcesi nafile namaz kýlmakla yahut nafile namaz için abdest almakla yahut yemek veya içmekle meþgul olursa, zevcin yemini bozulur. Çünkü bunlar þer´an özür sayýlmaz.
«Bir kimse "ben hayvana" veya "dâbbeye binmem" diye yemin etse, insana binmesiyle yemini bozulmaz ilh...» Çünkü örf insaný hayvandan tahsis etmiþtir. «Dâbbe» yer üzerinde debelenen hayvanlarýn ismi ise de örf onu merkep, katýr ve at gibi yük ve binek hayvanlarýna tahsis etmiþtir. «Vallâhi ben dâbbeye binmem» diye yemin eden kimse kâfire binse her ne kadar Kuran-ý Kerim´de:
«Yeryüzünde yürüyen hayvanlarýn Allah katýnda en kötüsü þüphesiz ki kâfir olanlardýr.» (Enfal sûresi; âyet 55)diye kâfirlere dâbbe denilmiþ ise de örfte tahsis edildiði için yeminibozulmaz.
YEME, ÝÇME, GÝYME, KONUÞMA HAKKINDAKI YEMÝN BEYANINDA (BÂB)
METÝN
Bundan sonra yeme, çiðnemeye ihtimali ve kabiliyeti olan ekmek ve meyve gibi þeyleri, yiyen kimsenin çiðnesin veya çiðnemesin her ne kadar çiðnemeden yutsa bile aðýz yoluyla mideye ulaþtýrmasýdýr.
Ýçme ise yeme ve çiðnemeye kabiliyeti olmayan mayilerden su ve bal gibi þeyleri aðýz yoluyla mideye ulaþtýrmaktýr. Buna göre; bir kimse «vallâhi ben yumurta yemem» diye yemin etse, onu yutmakla yemini bozulur. «Vallâhi ben üzüm yemeyeceðim» diye yemin etse, onu sormasýyla yemini bozulmaz. Çünkü sormak yeme ve içme olmayýp üçüncü bir nevidir. Üzümün suyunu sýkýp kabuðunu yese, yemini bozulur. Bedayý´
Tehzib-i Kalânisi´de zikredilmiþtir ki: «Ben þeker yemem» diye yemin etse, þekeri sormasýyla yemini bozulmaz. Þârih der ki: Bizim örfümüzde bozulur,
Zevk (tatma) içeri gitsin veya gitmesin bir þeyin tadýný bilmek için aðýzla yapýlan bir iþtir. Buna göre; her bir yeme ve içme zevktir. Aksi, yani her bir zevk yeme ve içme deðildir. Binaenaleyh bir kimse «ben suyu tatmam» diye yemin edip sonra namaz için mazmaza (aðýza su alma) etse, yemini bozulmaz. Eðer tatma ile yemeyi murat ederse, bu kavlinde tasdik olunmaz. Ancak yemeyi murat ettiðine dair bir delil bulunursa, tasdik edilir.
Bir kimse «vallâhi ben þu hurma aðacýndan» veya «üzüm kütüðünden yemeyeceðim» diye yemin etse, yemininin bozulmasý o aðacýn meyvesinden yemesiyle takyid olunur. Yani yeni bir sonatla deðiþmeksizin o aðacýn meyvesini yerse ve kaynatýlmamýþ þýrasýný içerse, yemini bozulur. O aðacýn meyvesinden kaynatýlan pekmezi veya o aðacýn dalýný baþka bir aðaca aþýlamakla meydana gelen meyveyi yemesiyle yemini bozulmaz. Eðer yemin ettiði aðacýn meyvesi olmazsa, yemini aðacýn parasýna sarf olunur da onun parasýyla yenilecek bir þey satýn alýp onu yerse, yemini bozulur. Hurma aðacýnýn bizzat kendisinden yerse, her ne kadar aðacýn kendisinden yemeyi niyet etse bile yemini bozulmaz. Çünkü bunda hakikat mânâsý terkedilmiþtir. Valvalciyya.
Muhit´te zikredilmiþtir ki: Yemin eden kimse aðacýn bizzat kendisinden yemeyi niyet ederse, sözünün hakikatine niyet ettiði için aðacýn meyvesini yese, yemini bozulmaz. Musannýf þeyhine tâbi olduðundan «mecaz mânâsý tayin edildiði için lâyýk olan yemin eden kimsenin "aðacýn bizzat kendisinden yemeyi niyet ettim" sözünün tasdik edilmesidir» demiþtir.
Nehir´de «"örfte baðýn yapraðý yenilen cinstendir. Buna göre yeminin aðacýn bizzat kendisine sarf edilmesi lâzýmdýr" denilirse, buna "Örf ehli baðýn yapraðý ancak piþirildikten sonra yenir, yaprak piþirilmekle deðiþtiði için yemin eden kimsenin onu yemesiyle yemini bozulmaz" diye cevap verilir» denilmiþtir.
ÝZAH
«Mideye ulaþtýrmasýdýr ilh...» Meselâ: Bir kimse «ben þu taamý yemem» yahut «ben þu þeyi içmem» diye yemin edip, sonra onu aðzýna alýp çiðnedikten sonra onu dýþarý atsa içerisine gitmedikçe yemini bozulmaz. Çünkü bu tatmadýr, yeme ve içme deðildir. Bu, Bahýr´dan naklen Tahtâvî´de zikredilmiþtir.
«Su ve bal gibi ilh...» Yani: Bunlarla katý olmayan maddeler murad edilmiþtir, yoksa bunlarda yenilir. Teemmül et! Çiðnemeye ihtimali ve kabiliyeti olmayan mayi (sývý) maddeler tek baþýna alýndýðýnda meþrubât (içilen) adý verilir. Baþka bir þeyle beraber alýndýðýnda me´kûl (yenilen) adý verilir. Aksi de böyledir. Meselâ: Bir kimse «vallâhi ben þu sütü yemem» diye yemin ettikten sonra onu ekmekle veya hurma ile yese yahut «vallâhi ben þu balý veya sirkeyi yemem» diye yemin ettikten sonra onu ekmekle yese, yemini bozulur. Çünkü bu takdirde süt, bat ve sirke yenilen maddelerden olmuþ olur. Eðer yemin eden kimse bunlarý sade yerse, yemini bozulmaz. Çünkü bu içmedir, yeme deðildir.
Kezâlik: Bir kimse «vâllâhi ben þu ekmeði yemem» diye yemin edip onu kuruttuktan sonra ufalasa ve onun üzerine su döküp içse yemini bozulmaz. Çünkü bu içmedir, yeme deðildir. Bu, Bedayý´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
Fetih´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «süt yemem» diye yemin ettikten sonra onu içse yemini bozulmaz. Tirit yapýp yerse, yemini bozulur.
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «þu sütü yemem» diye yemin edip sonra o sütle pirinç piþirip yerse, Ebubekir-i Belhî «o süte su katmayýp sütün kendisi görülse bile yemini bozulmaz» demiþtir.
Kezâ: 0 sütü peynir yapsa, yine yemini bozulmaz, ancak o sütten ne yapýlýrsa yapýlsýn ondan yememeyi niyet ederse, bu takdirde yemini bozulur. Bir kimse «þu tereyaðýný yemeyeceðim» diye yemin edip sonra kavrulmuþ unla karýþtýrýp yese, Asýl´da «eðer yaðýn tadý belli olursa yemini bozulur. Çünkü yað bu takdirde yok olmamýþtýr» diye zikredilmiþtir.
Hâkim, Muhtasar´ýnda «eðer sýkýldýðýnda yað akarsa yemini bozulur, yaðýn tadýný bulsa bile sýkýldýðýnda yað akmazsa yemini bozulmaz» diye zikretmiþtir.
Kâdý Han «bir kimse «ben þu sütü yemem» diye yemin ettikten sonra o sütle pirinç piþirildiðinde cevabý bu tafsilat üzere olmalýdýr» demiþtir.
Ben derim ki: Velhâsýlý: Bir kimse «süt, yað, sirke gibi mayi þeyleri yemem» diye yemin ettikten sonra bunlardan birini içse, yemini bozulmaz. Bunlardan birini ekmek veya hurma gibi þeyle karýþtýrýp yerse, üzerine yemin ettiði sývý hususiyetini kaybetmemiþse, yemini bozulur. Eðer sývý madde tadýný kaybeder veya sýkýldýðý zaman akmazsa yemini bozulmaz.
Sâihânî «Hâkim´in kavli kabul edilmeye daha uygundur. Bundan dolayý þârihlerin çoðu Hâkim´in kavlini kabul etmiþlerdir» demiþtir.
«Onu yutmakla yemini bozulur ilh...» Yani bir kimse «yumurta yemem» diye yemin ettikten sonra piþirilmiþ yumurtayý gerek kabuðu ile gerek kabuksuz yutarsa, yemini bozulur.
«"Vallâhi ben üzüm yemeyeceðim" ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «vallâhi ben üzüm veya nar yemeyeceðim» diye yemin ettikten sonra onlarý sorup kabuklarýný tükürse, yemini bozulmaz. Çünkü bu yeme ve içme olmayýp bilâkis sormadýr. Bedayý´den naklen Bahýr´da da böyle zikredilmiþtir.
Ben derim ki: Ýçme; çiðnemeye ihtimali ve kabiliyeti olmayan mayi þeyleri mideye ulaþtýrmaktýr. Buna göre, sorma da içmenin tarifine girer. Ancak aðza alýndýðý vakit o maddenin sývý olmasý murad edilirse, sorma içmenin tarifine girmez. Çünkü sorma, katý olan maddenin suyunu aðýz ile çýkartýp mideye ulaþtýrmaktýr. Bunun muktezasý: Bir kimse «ben bir þey sormam» diye yemin etse, suyu sorarak içmek sünnet olmakla beraber mayi bir þey içse, yemini bozulmaz. Bundan anlaþýlýr ki; sorma, içmeden bir bakýma daha umumdur. Dudaklarla sorularak su aðza alýndýðýnda sorma ile içme birleþmiþ olur. Suyu sormaksýzýn aðza alýp mideye ulaþtýrmaya içme denir. sorma denilmez. Katý olan bir maddenin aðýz ile suyunu çekmeye sorma denir, Ýçme denilmez. Hatta «vallahi ben içmeyeceðim» diye yemin eden kimse, meyveyi sýkýp suyunu birden Ýçse, yemini bozulur. Fakat «ben sormayacaðým» diye yemin eden kimse meyveyl sýkýp suyunu birden içse yemini bozulmaz. Eðer sorarak içerse her iki surette de yemini bozulur. Bana zahir olan budur.
«Kabuðunu yese ilh...» Yani: Bir kimse «ben üzüm yemeyeceðim» diye yemin edip sonra üzümü sýkýp kabuðunu yese, suyunu içmese yemini bozulur. Çünkü suyu alýnmýþ üzüm kabuðunu yiyen kimseye «yiyor» denilir. Nitekim o kimse üzümü aðzýnda çiðneyip suyunu yutup kabuðunu tükürdüðünde «üzümü yedi» denilmediði gibi. Buna göre üzüm yemek, kabuðunu ve koruðu yemektir. O halde üzümün kabuðu yenildiðinde yemin bozulur. Bu Bedayý´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir. Hâsýlý: Uyûn´da beyan edildiðine göre; yalnýz üzümün suyunu yutsa. yemini bozulmaz. Eðer kabuksuz taneyi yutarsa, yemini bozulur.
«Þekeri sormasýyla yemini bozulmaz ilh...» Yani: «þeker yemem» diye yemin eden kimse þekeri sorsa yemini bozulmaz. Çünkü bu yeme deðildir. Buna göre çiðneme bulunmadan içeri ulaþmýþtýr.
«Bizim örfümüzde bozulur ilh...» Yani: þeker. çiðnemek ve sormakla yenilir. Kezâ, üzümle, nar da âdette çiðnemek ve sormakla yenilir.
«Zevk (tatma) içeri gitsin veya gitmesin bir þeyin tadýný bilmek için aðýzla yapýlan bir iþtir ilh...» Fetih´te zikredildiðine göre; tatmanýn gerçek tarifi budur. Nazým´da buna muhalif olarak «tatma gýrtlaðýn iþi deðil dudaklarýn iþidir» diye tarif edilmiþtir. Buna göre; tadýlan þeyin içeri gitmemesi tatmanýn mânâsýndan alýnmýþtýr.
Ben derim ki: Fetih´te olan Hiþam´ýn rivayetine daha uygundur. Þöyle ki; bir kimse «ben tatmayacaðým» diye yemin etse, bu yemini tadýlan þeyin içeri ulaþmaksýzýn gerçekten tadýlmasý üzerine hamlolunur. Ancak tadýlan þeyin içeri ulaþacaðýna delalet eden bir söz bulunursa baþka, Meselâ: Bir kimse bir þahsý «gel beraber yemek yiyelim diye dâvet ettiðinde o þahýs «seninle beraber yemek tatmam» diye yemin etse. bu tatma yeme ve içmeye hâmlolunur.
«Buna göre; her bir yeme ve içme zevktir. Aksi yani her bir zevk yeme ve içme deðildir ilh...» Yani zevk (tatma) yeme, içmeden daha umumîdir. Çünkü zevkte tadýlan þeyin içeri gitmesi þart deðildir. Belki içeri gitmeksizin bir þeyin aðýzla tadýlmasýna «tatma» denilir. Fakat yeme veya içme tatma gibi deðildir. Buna göre; bir kimse «tatmayacaðým» diye yemin edip yese veya içse yemini bozulur. Fakat «yemeyeceðim veya «içmeyeceðim» diye yemin eden kimse içerisine ulaþtýrmaksýzýn bir þeyi tatsa yemini bozulmaz. Fakat bazen tatmaksýzýn yeme bulunabilir. Nitekim yumurta ve badem gibi tadýnýn bilinmesi tatmaya baðlý olan bir þeyin yutulmasý böyledir. Buna göre; yeme ile tatma arasýnda umum husus min vecih vardýr. Bundan dolayý Fetih´te zikredilmiþtir ki: Muhît sahibi «bir kimse «ben tatmayacaðým» diye yemin edip sonra yese veya icse yemini bozulur.» kavliyle zaný galibe göre «tatmayla», çiðnemeye yakýn olan «yemeyi» veya çiðnemekslzin tadý anlaþýlan «yutmayý» murat etmiþtir. Çünkü biz kesin olarak biliyoruz ki; bademin içini yutan kimseye «onu tattý» denilmez ve «bademi tatmayacaðým» diye yemin eden kimse onu yutsa, yemini bozulmaz.
Ben derim ki: «Yeme» ile «içme» arasýnda fark bulunduðu gibi yeme ve içme ile «tatma» arasýnda da fark vardýr. Buna göre; «yememe», «içmeme» veya «tatmama» dan birine yemin eden kimse. yemin ettiðinden baþkasýný yaparsa, yemini bozulmaz.
«Mazmaza etse, yemini bozulmaz.» Çünkü yemin eden kimse mazmaza ile suyu tatmayý kasdetmemiþ belki abdest almak murat etmiþtir. Bundan dolayý oruçlu kimsenin bir þeyin tadýna bakmasý mekrûhtur. Fakat mazmaza etmesi mekrûh deðildir.
«Ancak yemeyi murat ettiðine dair bir delil bulunursa ilh...» Meselâ: Bir kimse bir þahsa hitaben «buyur beraber yemek yiyelim» diye dâvet ettiðinde o þahýs da «seninle beraber tatmam» diye yemin ettiði takdirde «tatma» ile yeme içme murad edilmiþ olduðuna delil olur.
«Bir kimse "vallâhi ben þu hurma aðacýndan" veya "üzüm kütüðünden yemeyeceðim" diye yemin etse ilh...» Bu meselelerde asýl olan, mümkün olduðu takdirde kelimenin hakikat mânâsý ile amel etmektir. Hakikat mânâsýyla amel edilmek mümkün olmazsa veya hakikat mânâsýnýn hilafýna örf bulunursa, bu mânâ terk edilir. Buna göre bizzat yenilen bir þey üzerine yemin edildiðinde, yemin o þeyin bizzat kendisine sarf olunur. Çünkü hakikat ile amel etmek mümkündür. Bizzat kendisi yenilmeyen bir þey üzerine yemin edildiðinde yeminmecazen ondan hâsýl olan þey üzerine sarf olunur. Çünkü hakikatle amel etmek mümkün deðildir. Buna göre bir kimse «vallâhi ben þu koyundan bir þey yemem» diye yemin etse, sonra onun sütünden veya yaðýndan yese yemini bozulmaz. Çünkü koyunun bizzat kendisi yenildiði için yemin koyunun kendisinden yenilmemeye sarf olunur. yoksa koyundan hâsýl olanlar üzerine sarf olunmaz.
Kezâ: Bir kimse «üzüm yemeyeceðim» diye yemin etse kuru üzümü veya þýrasýný yemesiyle yemini bozulmaz. «Þu hurma aðacýndan yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde bu yemin aðaçtan hasýl olan yaþ ve kuru hurmasýna sarf olunur. Çünkü aðacýn bizzat kendisi yenilmez. «Þu unu yemeyeceðim» diye yemin eden kimse, onun ekmeðini yerse, yemini bozulur. Çünkü onun bizzat kendisi yenilse bile, örf ve âdette yenilmez. Tamamý Zahire´dedir.
«Kaynatýlmamýþ þýrasýný içerse ilh...» Yani: Bir kimse «ben þu hurma aðacýndan veya üzüm kütüðünden yemeyeceðim» diye yemin ettikten sonra o aðacýn hurmasýný veya o kütüðün üzümünü yediðinde yemini bozulduðu gibi, bunlarýn kaynatýlmamýþ þýrasýný yese yemini bozulur. «Fakat bu mesele müþküldür. Çünkü yemin «yememek» üzerine yapýlmýþtýr. Þýra ise yenilmeyip içilir» denilirse «burada «yenilmek» ile mecazen tenâvül (alýp yeme) murad edilmiþtir» diye cevap verilir. Yani yemin eden kimse «ben bu hurma aðacýndan» veya «üzüm kütüðünden bir þey tenâvül etmem» demek istemiþtir. T.
Ben derim ki: Bu cevabýn muktezasý o hurma aðacýnýn veya üzüm kütüðünün þýrasýný içmekle yemini bozulur. Bu surette þýrayý içmekle yeminin bozulmasý nakledilmeye muhtaç olur. Halbuki fukâhanýn kelamý böyle te´vil edilmeksizin sahihtir. Biz, Bahýr´dan naklen zikrettik. Þöyle ki:
Bir kimse «ben þu sütü» yahut «þu balý» yahut «þu sirkeyi yemem» diye yemin ettikten sonra üzerine yemin ettiði þeyi ekmekle yese, yemini bozulur. Çünkü bunlarýn yenmesi bu þekilde olur. Kezâ: Sütü tirit yapýp yese, yine yemini bozulur.
Bezzâziyye´de zikredilmiþtir ki: «Taam yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde yemin yenilen taamlara sarf olunur. Hatta sirke yenilse yemin bozulur. Buna göre içilen bir þeye «yenildi» demek sahihtir. Burada do yani «þu hurma aðacýndan veya þu üzüm kütüðünden yemeyeceðim» diye yemin eden kimse o hurma aðacýnýn meyvesinden, o üzüm kütüðünün üzümden çýkarýlan þýrasýný yediðinde yemini bozulur
«Kaynatýlan pekmezi ilh...» Bir kimse «ben þu hurma aðacýndan» veya «þu üzüm kütüðünden yemem» diye yemin ettikten sonra onlarýn meyvelerinden yapýlan pekmezi, içkiyi ve sirkeyi yese, yemini bozulmaz. Çünkü bunlar yeni bir fiile izafe edildikleri için aðaca olan izafetleri baki kalmamýþtýr. Bahýr. «Piþirilmiþ pekmez» kaydýyla yaþ hurmadan akanþýradan ihtiraz edilmiþtir. Çünkü bunun yenilmesiyle yemin bozulur. Zahire.
«O aðacýn dalýný baþka bir aðaca aþýlamakla ilh...» Yani: «ben þu aðaçtan yemem» diye yemin eden kimse üzerine yemin ettiði aðaçtan bir dal kesip baþka bir aðaca aþýlayýp sonra aþýladýðý aðacýn meyvesini yese. yemini bozulmaz. H. Bazýlarý «yemini bozulur» demiþlerdir. Fetih, Bahýr. «Yemini bozulmaz» diyenlere göre aþýlanan dal ikinci aðaçtan bir parça olduðu için örfte ikinci aðaçtan yiyen kimseye «birinci aðaçtan yedi» denilmez. Üzerine yemin edilen aðaç ile aþýlanan aðacýn nevileri gerek bir olsun gerek ayrý olsun fark yoktur. Zahire´de bu mesele mutlak olarak nakledilmiþtir. Nitekim geçmiþtir. Sonra bu mesele þöyle tasvir edilmiþtir: Bir kimse «ben þu elma aðacýndan yemem» diye yemin ettikten sonra bu elma aðacýný bir armut aðacýnýn dalýyla aþýlasa, yemin eden kimse göstermek suretiyle ismini söyleyerek «ben þu elma aðacýndan yemem» diye yemin etmiþse, aþýladýðý aðaçtan yemesiyle yemini bozulmaz. Fakat aðacýn ismini söylemeyip «ben þu aðaçtan yemem» diye yemin etmiþse, aþýladýðý aðaçtan yerse, yemim bozulur. Bazý fakihlerden böyle nakledilmiþtir.
Ben derim ki: Ýki kavlin arasýný birleþtirmek þu suretle mümkün olur. Üzerine yemin edilen aðaç ile aþýlanan aðacýn nevileri ayrý olup aðacýn ismini söyleyerek yemin ettikten sonra ismini söylemiþ olduðu aþýlanmýþ aðacýn meyvesinden yerse, yemini bozulur. Üzerine yemin edilen aðaç ile aþýlanan aðacýn nevileri gerek bir olsun gerekse ayrý olsun üzerine yemin ettiði aðacýn ismini söylememiþ ise aþýladýðý aðaçtan yemekle yemini bozulmaz. Ýþin hakikatýný Allahü Teâlâ bilir.
«Onun parasýyla yenilecek bir þey satýn alýp onu yerse yemini bozuýur ilh...» Eðer aðacýn parasýyla içilecek bir þey satýn alýp onu içerse, yemini bozulmaz. Ancak satýn aldýðý içilecek þeyi baþka bir þeyle yerse, sözün hakikatiyle amel etmek mümkün olduðu için yemini bozulur. Çünkü mümkün oldukça sözün hakikatýyla amel olunur.
METÝN
Bir kimse «vallâhi ben þu koyunu yemem» diye yemin etse, o koyunun etini yerse yemini bozulur. Sütünü yerse yemini bozulmaz. Çünkü koyunun bizzat kendisi yenildiði için yemin koyunun kendi üzerine yapýlmýþ olur.
Bir kimse «þu hurma koruðundan yemeyeceðim» diye yemin edip koruk olgunlaþtýktan sonra yese yemini bozulmaz.
«Þu yaþ hurmadan yemeyeceðim» diye yemin eden kimse yaþ hurma kuru hurma olduktan sonra yese, yemini bozulmaz. «Þu sütten yemeyeceðim» diye yemin eden kimse süt yoðurt olduktan sonra yese yemini bozulmaz. Çünkü korukluk, yaþlýk, süt olma sýfatlarý yemin etmeyi gerektiren sýfatlar olup yemin bu sýfatlarla kayýtlanmýþ olur. Fakat bir kimse «þuçocukla» veya «þu delikanlý ile konuþmam» diye yemin etse, o çocuk veya delikanlý yaþlý olduktan sonra onunla konuþsa, yemini bozulur.
Bir kimse «ben þu kuzuyu yemem» diye yemin edip de koç olduktan sonra yese, yemini bozulur. Çünkü çocukluk ve kuzuluk sýfatlarý yemin etmeyi gerektiren sýfatlardan deðildir. Bu hususda kaide þudur: Üzerine yemin edilen þeyde yemini gerektiren bir sýfat bulunursa, gerek marife olsun, gerek nekre olsun yemin o vasýfla kayýtlanmýþ olur. Buna göre o sýfat zail olursa, yeminde zail olur. Eðer sýfat yemini gerektirmeye elveriþli olmazsa, bu vasýf marifelerde deðil, nekrelerde itibar olunur.
Mücteba´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben þu mecnun veya þu kâfirle konuþmam» diye yemin etse, sonra o mecnun iyi veya o kâfir Ýslâm þerefiyle müþerref olduktan sonra konuþsa, yemini bozulmaz. Çünkü delilik ile küfür yemini gerektiren vasýflardandýr.
Bir kimse «ben erkekle konuþmam» diye yemin ettikten sonra erkek çocukla konuþsa, yemini bozulur. Bazýlarý «bozulmaz» Nitekim «çocukla konuþmayacaðým» diye yemin edip de erginlik çaðýna girdiðinde konuþsa yemini bozulmadýðý gibi. Çocuða erginlik çaðýna girdikten sonra þâbb (genç), otuz yaþýna kadar fetâ (yiðit). otuz ile elli yaþ arasýnda kehl (olgun), elliden ömrün sonuna kadar þeyh (yaþlý) denir» demiþlerdir.
Bir kimse «ben þu yaþ üzümden yemem» diye yemin edip de kuru üzüm olduktan sonra yese, yemini bozulmaz. «Ben þu sütü yemem» diye yemin edip de peynir olduktan sonra yese veya «ben þu yumurtayý yemem» diye yemin edip de pillç olduktan sonra yese, yemini bozulmaz.
Bir kimse «ben þu þaraptan» yahut «ben þu aðacýn çiçeðinden tatmam» diye yemin edip de þarap, sirke; çiçek badem veya zerdali olduktan sonra yese, yemini bozulmaz. Fakat «ben þu hurmadan yemem» diye yemin edip de haysdan yerse, yemini bozulur. Çünkü her ne kadar içine sade yaðdan ve diðer þeylerden katýlsa bile ufalanmýþ hurmadan yapýlan bir çeþit yemektir. Bahýr. Yine Bahýr´da ziktedilmiþtir ki: «Muayyen bir taamý yemem» diye bir kimse yemin edip sonra o taamýn birazýný yese bunda kaide þudur: Üzerine yemin edilen þey bir kimsenin bir oturuþta yiyebileceði veya bir içimde içebileceði miktarda olursa, yemin o þeyin hepsini yemeye veya içmeye yapýlmýþ olur. Bir oturuþta yenilecek veya bir içimde içilecek miktardan çok olursa yemin o þeyin bir kýsmý üzerine yapýlmýþ olur.
Bir kimse «ben hurma koruðu yemem» diye yemin edip olgunlaþtýktan sonra yese, yemini bozulmaz. «Ben yaþ üzüm yemem» diye yemin edip de kuru üzüm olduktan sonra yese, yemini bozulmaz. Fakat «ben badem» yahut «ceviz yemem» diye yemin edip kuruduktan sonra yese, yemini bozulur. Çünkü badem, ceviz ismi yaþýna denildiði gibi kurusuna da denilir.
Bir kimse «ben yaþ hurma» yahut «hurma koruðu» yahut «yaþ hurma ve hurma koruðu yemem» diye yemin etse, olmaya baþlamýþ hurma koruðu yese, yemini bozulur. Çünkü hem «yemeyeceðim» diye yemin etmiþ olduðu þeyi yemiþ hem de ziyadesini yemiþtir.
Bir kimse «ben olgun ve yaþ hurma satýn almayacaðým» diye yemin ettikten sonra içinde olgun ve yaþ hurma bulunan bir salkým hurma koruðu satýn alsa, yemini bozulmaz. Çünkü satýn alma hurma koruðunun hepsi üzerine vaki olduðu için içinde bulunan yaþ ve olgun hurmalar koruða tâbidir. Fakat «ben olgun ve yaþ hurma yemeyeceðim» diye yemin eden kimse içinde yaþ ve olgun hurma bulunan bir hurma koruðu salkýmý satýn alýp yerse yemini bozulur. Çünkü hurmalar birer birer yendiði için yemini bozulur. «Et yemem» diye yemin eden kimse etin çorbasýný veya balýk yese yemini bozulmaz. Ancak bunlara niyet etmiþ ise yemini bozulur. «Hayvana binmem» diye yemin eden kimse kâfire binse yemini bozulmaz. «Kazýk üzerine oturmam» diye yemin eden kimse daðýn üstüne otursa. yemini bozulmaz. Her ne kadar Kur´an-ý Kerim´de balýk etine et, kâfire hayvan ve daðlara da kazýk denilmiþse de örf ve âdette bunlara et, hayvan ve kazýk denilmez. Ama Tebyin´de «bir kimse «hayvana binmeyeceðim» diye yemin ettikten sonra insana binse yemini bozulur» diye zikredilen kavil örfe münafi olduðu için onu Nehir sahibi «biz Hanefilerce örf-i kavli gibi örf-i ameli de tahsis edicidir» diye reddetmiþtir.
Ýnsan eti, karaciðer, iþkembe, akciðer, domuz eti, yürek, dalak ettir. bunlarýn et olmasý Kûfe ehlinin örfündedir. Ama bizim örfümüzde bunlar et deðildir. Nitekim Hütâsa´dan ve diðer fýkýh kitaplarýndan naklen Bahýr´da böyle zikredilmiþtir. Bundan malûm oldu ki; Arap olmayan bir kimse yemin ettiðinde kesin olarak kendi örfüne itibar eder.
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Baþ ile ayaklar. yeme hakkýnda olan yeminde et sayýlýr. Satýn alma hakkýnda olan yeminde et sayýlmaz. «Ben þu merkepten yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde bu yemin merkebin kirasý üzerine yapýlmýþ olur. «Þu köpekten yemem» diye yemin edildiðinde bu yemin köpeðin avý üzerine yapýlmýþ olmayýp belki kendi eti üzerine yapýlmýþ olur. Yeminde sýðýr mandaya þâmil olmaz. «Et yemeyeceðim» diye yemin eden kimse çið et yese esah olan kavle göre yemini bozulmaz.
ÝZAH
«Yemin bu sýfatlarla kayýtlanmýþ olur ilh...» Yani: «ben þu hurma koruðundan» yahut «yaþ hurmadan» yahut «sütten yemem» diye yemin edildiðinde yemin korukluk, yaþlýk ve süt olma vasýflan üzerine yapýlmýþ olur. Bu sýfatlar kendilerinden zail olunca üzerlerine yapýlmýþ olan yemin de zail olmuþ olur do o þey yenildiðinde üzerine yemin edilmemiþ olan þey yenilmiþ olur
«Çünkü çocukluk ve kuzuluk sýfatlarý yemin etmeyi gerektiren sýfatlardan deðildir ilh...» Fakat çocukluk her ne kadar haddi zatýnda yemini gerektiren sýfatlardan ise de çocuðu terk etmek ve ondan uzaklaþmak þer´an yasaklanmýþtýr. Çocuklarýn ve gençlerin kötü ahlâklarýna tahammül etmek ve çocuklara merhametle davranmak þeriat tarafýndan emredilmiþ olduðundan onlarýn kötü sýfatlarýndan dolayý yemin etmek onlarý terk etmek olacaðý için onlarda bulunan bu sýfatlara yemini gerektiren sýfatlar olarak itibar edilmemiþtir. Çocukluk ve kuzuluk Sýfatýnýn yemini gerektiren sýfatlardan olmamasý yemin eden kimsenin niyeti bulunmadýðý takdirdedir.
«Gerek marife olsun gerek nekre olsun ilh...» Marifeye misâl: «Ben þu hurma koruðundan yemem». Nekreye misâl: «Ben hurma koruðu yemem» diye yemin edilmesi gibi. Bu yeminlerde hurma koruðu olgunlaþtýðýnda yemin eden kimse yerse yemini bozulmaz.
«Bu vasýf marifelerde deðil, nekrelerde itibar olunur ilh...» Mesela:
«Ben kuzu yemem» yahut «ben çocukla konuþmam» diye yemin edilmesi gibi. Bu ifadelerle yemin eden kimse koç yese yahut yaþlý bir kimseyle konuþsa yemini bozulmaz. Çünkü koça kuzu, yaþlý kimseye çocuk.denilmez. Bu ifadeler nekreye misaldir. Marifeye misâl:. «Ben þu kuzuyu yemem» yahut «ben þu çocukla konuþmam» diye yemin edilmesi gibi. Bu ifadelerle yemin eden kimse, üzerine yemin ettiði kuzuyu koç olduktan sonra yese, üzerine yemin ettiði çocuk yaþlý ve ihtiyar olduktan sonra konuþsa yemini bozulur. Çünkü yemini gerektirmeyen sýfat iþaret sýfatýyla söylendiðinde hükümsüz olur da kendisine iþaret edilen zat itibar edilir. Üzerine yemin edilen zat ise sýfat zail olduktan sonra yine bâkî olduðu için yemin zail olmamýþ olur.
FER´Ý MESELE: Vâkýât´tan naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben bugün þu ekmeði yersem zevcem þöyle olsun» dese sonra «bugün ben bu ekmeði yemezsem cariyem hür olsun» dese sonra o ekmeðin yarýsýný yese yemini bozulmaz. Kezâ Bir kimse aðzýnda bulunan lokma üzerine ayný þekilde yemin etse de lokmanýn bir kýsmýný yiyip bir kýsmýný çýkarsa yemini bozulmaz. Çünkü yemininin bozulmasýnýn þartý, yemin ettiði ekmeðin veya lokmanýn hepsini yemesidir.
TENBÝH: Bezzâziyye´de zikredilmiþtir ki: Bir hânede mal zayi olup hânede bulunanlardan her biri zayi olan malý almadýðýna ve hâneden çýkarmadýðýna dair yemin etse. sonra onlardan birinin diðer bir þahýsla beraber o malý hâneden çýkardýklarý bilinse, eðer o mal bir kiþinin taþýyamayacaðý büyüklükte bulunursa, hâneden çýkaranlarýn yemini bozulur. Çünkü bir kiþinin taþýyamayacaðý mal iki kiþi tarafýndan çýkartýlýr. Eðer bir kiþinin taþýyacaðý miktarda olursa. alýp hâneden çýkaranlarýn yemini bozulmaz. Çünkü yemin edenler tek olarak çýkarmadýklarýna dair yemin ettikleri için yeminlerinde doðrudur.
Ben derim ki: Buna göre; bir kimse «ben þu aðacý veya þu taþý taþýmam» diye yemin etse, buyeminde de ayný tafsilat vardýr. Yani aðaç veya taþ bir kiþi tarafýndan taþýnamayacak kadar büyük olup yemin eden kimse baþka bir kimseyle beraber taþýrsa, yemini bozulur. Eðer bir kiþinin taþýyacaðý miktarda bulunduðu halde baþka bir þahýsla taþýrsa, yemini bozulmaz. Bundan sonra malumun olsun ki Vâkýât´tan naklen Bahýr´da geçen mesele cidden müþküldür. Nitekim Hâvî sahibi «cariyesinin âzâd olmasý vâcib olur. Çünkü ekmeði yememiþtir, nefi ile isbat arasýnda vasýta yoktur. Bunlardan her biri yeminin bozulmasýnýn þartýdýr. Buna göre yeminin birisi bozulur» demiþtir.
EICâmiü´l-Asgar´da Ebu´lKâsýmý´s-Saffar´dan nakledilmiþtir ki: Bir
kimse «falan þahýs þu suyu içerse zevcem boþ olsun» dese diðer bir zat da «o þahýs o suyu içmezse benim zevcem boþ olsun» dese o þahýs o suyu baþkasýyla beraber içse, veya o suyun bir kýsmýný yere dökse, ikincî zatýn yemini bozulur, birinci kimsenin yemini bozulmaz.
«"Et yemem" diye yemin eden kimse» gerek kebap yapýlmýþ, gerek kavrulmuþ olsun deve, sýðýr, manda, koyun, kuþ etleri üzerine yapýlmýþ olur. Nitekim Ýmam Muhammed (Rh.A.) bunu Asýl adlý eserinde zikretmiþtir. Bunda Ýmam Muhammed (Rh.A.)´den çið et yenildiðinde bozulmayacaðýna iþaret vardýr. Azhar olan da budur.
Ebû Leys´e göre; çið et yenildiðinde yemin bozulur. Bu Hülasa´dan ve diðer fýkýh kitaplarýndan naklen Bahýr´da zikredilmiþtir. «Et yemeyeceðim» diye yemin eden kimse domuz eti veya insan eti yese yemini bozulmaz. Fetva da bunun üzerinedir. Burada örfe itibar edilmiþtir. Tebyinü´l-Kenz, Kâfî.
«Bunlarýn et olmasý Kûfe ehlinin örfündedir ilh...» Yani: «Et yemem» diye yemin eden kimse insan eti, domuz eti, ciðer, dalak yese, Kûfe örfüne göre yemini bozulur. Fakat bizim örfümüze göre yemini bozulmaz. Muhît ile Mücteba´da böyle zikredilmiþtir. Bu, örflerin deðiþmesine göre deðiþir. Bahýr.
Ben derim ki: Ýnsan ile domuz eti lügatte ve örfte hakikatte ettir. Bundan dolayý Musannýf « «et yemeyeceðim» diye yemin eden kimse bunlan yese yemini bozulur» demiþtir. Fakat Fetih´de « «et yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde örfte insan eti ile domuz etine et denilse bile, bu yemin örfte insan ve domuz etine sarf olunmaz. Nitekim «ben fülanýn dâbbesine (hayvanýna) binmem» diye yemin edildiðinde «dâbbe» lâfzý her ne kadar örfte deveye, sýðýra þâmil olso bile. bu yemin örfte merkep. katýr ve ata hamlolunur» diye zikredilmiþtir.
«Bundan anlaþýldýðýna göre; Arap olmayan bir kimse yemin ettiðinde kesin olarak kendi örfüne itibar eder ilh...» Yani yeminlerde yapýldýklarý beldelerin örflerine itibar olunur. Hatta Harezm´li bir kimse «ben et yemeyeceðim» diye yemin edip de balýk yese, yemini bozulur. Çünkü onlar balýða et derler. Bahýr.
«Baþ ile ayaktar, yeme hakkýnda olan yeminde et sayýlýr. Satýn alma hakkýnda olan yemindeet sayýlmaz ilh...» «Eþ-Þâfî» adlý itapta yeme ile satýn alma bir.sayýlmýþtýr. Fakat esah olan birinci kavildir. Bezzaziye.
Ben derim ki: Galiba bunun vechi: Baþ ile ayaklar hem ete hem de baþka þeye þâmil olduðundandýr. Fakat bunlar söylenildiðinde et denilmez. Bir kimse «et almayacaðým» diye yemin edip baþ veya ayak satýn alsa. örfte «et aldý» denilmez. Ama baþ veya ayaklarda olan eti yediðinde et yemiþ olup yemini bozulur.
«Yeminde sýðýr mandaya þâmil olmaz.» Yani bir kimse «ben sýðýr eti yemem» diye yemin etse. sonra manda eti yese, yemini bozulmaz. Aksi de böyledir. Çünkü insanlar bunlarýn aralarýný ayýrýrlar. Bazýlarý «yemini bozulur. Çünkü sýðýr ikisine de þâmildir» demiþlerdir. Sahih olan birinci kavildir. Nitekim Tatarhaniyye´den naklen Nehir´de böyle zikredilmiþtir. Yine Zahire´den naklen Nehir´de zikredilmiþtir ki, «koyun eti yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde yemin eden gerek þehirli olsun, gerek köylü olsun, keçi eti yerse yemini bozulmaz. Hakim-i Þehid "fetva bunun üzerinedir» demiþtir.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 17:45:02
METÝN
«iç yaðý yemem» diye yemin eden kimse hayvanýn sýrtýnýn yaðlý etini yese, yemini bozulmaz. Ýmameyn´e göre; bozulur. Karnýnda ve baðýrsaklarýndaki iç yaðýný yerse, ittifakla yemini bozulur. Kemiklerindeki yaðý yerse, ittifakla yemini bozulmaz. Ýç yaðýn satýn alýnmasý ve satýlmasý üzere yapýlan yemin, hükümde ve ihtilâfta yemek üzere yapýlan yemin gibidir. Zeylai. «Ýç yaðý» veya «et yemem» veya «satýn olmam» diye yemin eden kimse, kuyruk yese veya satýn alsa yemini bozulmaz. Çünkü kuyruk üçüncü bir nevidir.
«Þu buðdaydan yemem» diye yemin eden kimse, o buðdayýn ekmeðinden yahut unundan yahut kovutundan yese, yemini bozulmaz. Ancak buðday su ile kaynatýlmýþ veya kavrulmuþ olup ondan yerse bizim örfümüzde yemini bozulur. Fakat piþmemiþ ve çið olarak diþleriyle kýrarak yerse yemini bozulmaz. Eðer ona niyet etmiþ ise yemini bozulur. Fetih
Keþif´den naklen Nehir´de zikredilmiþtir ki; bu buðday hakkýnda yapýlan yemin meselesi üç vecih üzerinedir:
Birincisi; buðday yýðýnýný göstererek «ben þu buðdaydan yemem» diye yapýlan yemindir. Bu metnin meselesidir.
Ýkincisi; buðdayý zikretmeksizin «þundan yemem» diye yapýlan yemindir. Bu þekilde yapýlan yeminde gerek çið gerek un halinde nasýl yenirse. yensin onun yenilmesiyle yemin bozulur.
Üçüncüsü; «buðdaydan yemem» diye yapýlan yemindir. Bu þekilde yapýlan yeminde çið, piþirilmiþ veya kavrulmuþ ne þekilde olursa olsun buðday yenildiðinde yemin bozulur. Ekmek, un, kavrulmuþ un gibi þeyler yenildiðinde yemin bozulmaz.
Buðdayý göstererek yapmýþ olduðu birinci ve ikinci yemin suretlerinde onu ekip ondan çýkanbuðdayý yese, yemini bozulmaz. Buðdayý göstermeden yapmýþ olduðu yemin suretinde onu ekip ondan çýkan buðdayý yese yemini bozulur.
«Ben þu undan yemem» diye yemin eden kimse. o undan yapýlan ekmek, bulamaç, tatlý gibi þeyleri yese yemini bozulur. Fakat o unu yalamak suretiyle yese, esah olan kavle göre yemini bozulmaz. Nitekim «ben þu hurma aðacýndan yemem» diye yemin eden kimse o aðacýn bizzat kendisinden yediðinde yemini bozulmadýðý gibi.
«Ekmek yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde yemin edenin beldesinin halkýnýn âdet edinmiþ olduklarý ekmek murad edilir. Buna göre Þamlýlarýn buðday. Yemenlilerin mýsýr, Taberistan (Amul) lýlarýn pirinç bazý köylülerin arpa ekmeðiyle yemini bozulur. Bir kimse, âdetleri buðday ekmeði olan bir beldeye girip orada uzun bir zaman arpa ekmeðiyle yaþamayý âdet edinse, ancak arpa ekmeðiyle yemini bozulur. Çünkü has olan örf muteberdir. Fetih.
Bir kimse «bir kadýnýn ekmeðinden yemem» diye yemin etse, bu yemin fýrýnda ekmeði piþiren kadýna sarf olunur. Piþirmek için hamur yoðurup kesip hazýrlayan kadýna sarf olunmaz. Zahire. Yufka da ekmek sayýlýr. Börek, tirit, ekmeði dövüp veya ufalayýp üzerine yað dökülen kýrýntýlar ekmek deðildir. Çünkü örfte bunlara ekmek ismi verilmez. «Filan kimsenin taamýndan yemeyeceðim» diye yemin eden þahýs her ne kadar kendi ekmeðiyle olursa da o kimsenin sirkesinden yahut zeytin yaðýndan yahut tuzundan yese yemini bozulur. Eðer o kimsenin nebîz denilen hurma suyundan yahut içtiði suyundan alýp onunla ekmek yese yemini bozulmaz. Çünkü bunlar meþrubât nevindendir.
Bir kimse «ben sade yað yemeyeceðim» diye yemin ettikten sonra kavut yese, yemin ederken kendisinde yað olan veya olmayan diye niyet etmemiþse, kavut sýkýldýðýnda yaðý akarsa. yemini bozulur, olmazsa yemini bozulmaz. Cevhere.
Bedayý´de zikredilmiþtir ki: «Taam yemeyeceðim» diye yemin eden kimse muzdar ve çaresiz kalýp leþ yese, yemini bozulmaz. Þevâ, kebap yapýlmýþ ete, tabîh su ile piþirilmiþ ete ýtlak olunur.
Þarih der ki: Tabih´in su ile piþirilmiþ ete denilmesi baþkalarýnýn örfündedir. Ama bizim örfümüzde et yaðý, zeytinyaðý, sade yað ile olursa da su ile piþirilen her þeye tabih ismi verilir. Nitekim Musannýf bunu Mücteba´dan nakletmiþtir.
Nehir´de zikredilmiþtir ki: Taam: peynir, meyve gibi gýda almak için yenilen þeylere þâmil olur. Fakat þârih der ki: Bizim örfümüzde bunlara «taam» denilmez.
Bir kimse «baþ yemeyeceðine dair» yemin etse, bulunduðu beldede satýlmasý örf ve âdet olan baþlara itibar edilir.
Meyve: Elma, kavun, karpuz, zerdali gibi þeylerdir. Üzüm, nar, yaþ hurma meyve deðildir. Ýmameyn (Rh. Aleyhima) ihtilâf etmiþlerdir. Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´in ihtilaflarý asýr ve zaman cihetinden ihtilâfdýr, yoksa hüccet ve delil ile ihtilâf deðildir. Sözün kýsasý, yemin hususunda itibar örfedir. Buna göre: meyve yenilmeyeceðine dair yemin edildiðinde örfte meyve sayýlan herhangi bir þey yenildiðinde yemin bozulur. Bunu, Þumunni söylemiþ, Musannýf da onu ikrar etmiþtir.
ÝZAH
«Sýrtýnýn yaðlý etini yese ilh...» Eðer içten sýrta baðlý olan böbreklerde ki iç yaðý yerse yemini bozulur.
«Zeylai ilh...» Zeylai´nin ibaresi þöyledir: «Ýç yaðý yemem» yahut «iç yaðý satýn almam» yahut «iç yaðý satmam» diye yemin eden kimse, hayvanýn sýrtýnýn yaðlý etini yese, yahut satýn alsa, yahut satsa, Ýmamý Azam (Rh.A.)´a göre; yemini bozulmaz. Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´ya göre; bozulur.
«Ancak buðday su ile kaynatýlmýþ veya kavrulmuþ olup ondan yerse bizim örfümüzde yemini bozulur ilh.. » Yani bir kimse «þu buðdaydan yemeyeceðim» diye yemin etse, Ýmamý Azam (Rh.A.)´a göre; buðdayý çiðneyerek yerse yemini bozulur. O buðdayýn ekmeðinden, kavutundan, unundan yerse Yemini bozulmaz. Çünkü buðday bizzat kendisi yenilen cinstendir. Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´ya göre o buðdayý çiðneyerek yerse, yemini bozulmaz. Ekmeðinden, kavutundan yahut unundan yerse yemini bozulur.
Ýhtilâfýn temeli: Bir «kelime»nin hem hakikat mânâsý kullanýlsa, hem de mecaz mânâsý örf ve âdet olsa, Ýmamý Azam (Rh.A.) o kelimenin hakikat mânâsýný tercih eder. Ýmameyn (Rh. Aleyhima) ise örfî mânâsýný tercih eder. Çünkü buðdayý «yeme» lâfzý bizzat buðdayýn kendisini yemede hakikat olarak kullanýlýr. Zira insanlar buðdayý kaynatýp veya kavurup yerler. Binaenaleyh buðdayý «yeme» lâfzý ile hakikat mânasýný murat etmek. örfte mecaz olarak buðdayýn ekmeðini yemeyi murat etmekten evlâdýr.
Fetih´te zikredilmiþtir ki: «Buðday yedim» ifadesi ile iki mânâdan her biri murat edilebilir. O halde bir kelimenin hakikat mânâsý ile mecaz mânâsý müsavi olduðu zaman hakikat mânâsý üstün olduðu için Ýmamý Azam´ýn kavli tercih olunur. Bilâkis «þimdi buðday yedim» ifadesinin buðdayýn ekmeðini yedim mânâsýnda kullanýlmasý örf deðildir. örfte «buðday yedim» denilmeyip, «ekmek yedim» denilmektedir. Bu ihtilâf muayyen bir buðday üzerine yemin edildiðine göredir. Eðer muayyen olmayan bir buðday üzerine yemin edilirse imamý Azam (Rh.A.)´ýn kavli ile Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´in kavli gibidir. Bunu Þeyhü´l-islâm zikretmiþtir. Fakat gizli deðildir ki bunda iki þeyden birisini sebepsiz tercih etmek vardýr. Bütün fýkýh kitablarýnda ittifakla zikredilen delil, üzerine yemin edilen buðday gerek muayyen olsun, gerek muayyen olmasýn bizzat yenilen cinstendir. Buðday yemeyeceðine dair yemineden kimse çiðnemeden buðday tanelerini yutsa yemini bozulur. Kuhustâni.
«Piþmemiþ ve çið okýrak diþleriyle kýrarak yerse, yemini bozulmaz. Eðer niyet etmiþ ise yemini bozulur ilh.. » «Þu buðdaydan yemeyeceðim» diye yemin eden kimse o buðdaydan yapýlan þeyi yemeyeceðine niyet ederse bu niyeti sahih olup bizzat buðdayýn kendisini yerse yemini bozulmaz. Zahire.
«Bu metnin meselesidir ilh...» Yani: «Ben þu buðdaydan yemeyeceðim» diye yemin eden kimse gerek suyla kaynatýlmýþ olsun, gerekse kavrulmuþ olsun o buðdayýn kendisinden yerse yemini bozulur. Fakat o buðday çið olarak yahut o buðdaydan yapýlan ekmeði yerse yemini bozulmaz.
«Gerek çið, gerek un halinde nasýl yenirse, yensin ilh...» Yani: Buðdayý zikretmeksizin fakat buðdayý göstererek «þundan yemem» diye yemin eden kimse, o buðdayýn bizzat kendisini veya ondan yapýlan herhangi bir þeyi yerse, yemini bozulur. O buðdaydan ne þekilde olursa olsun yenildiði takdirde yeminin bozulmasýnýn sebebi buðdayýn ismi söylenmeksizin buðday gösterilerek yemin edildiðinde buðday gerek hali üzerine kalsýn gerek deðiþerek baþka bir isim alsýn, gösterilen buðdayýn kendisine Ýtibar edilir.
«Bu þekilde yapýlan yeminde çið, piþirilmiþ veya kavrulmuþ ne þekilde olursa olsun buðday yenildiðinde yemin bozulur ilh...» Yani: Nekre olarak mesela: «Ben buðdaydan yemeyeceðim» diye yemin eden kimse buðday gerek suyla piþirilsin gerek ateþte kavrulsun gerekse çið olsun ondan yediði takdirde yemini bozulur. Fakat marife olarak meselâ «ben þu buðdaydan yemeyeceðim» diye yemin eden kimse o buðdayý çið olarak yerse. yemini bozulmaz. Bunlarýn arasýndaki fark: Siyaký´n-Nefyi´de nekre olarak vaki olan buðday kelimesi gerek su ile kaynatýlmýþ gerek kavrulmuþ gerek çið olsun buðdayýn her nevine þâmil olur. Fakat marife olarak söylenen buðday kelimesi yenilmesi âdet olan buðdaya sarf olunur, çið buðdayýn yenilmesi ise ödet deðildir.
«Bir kimse, adetleri buðday ekmeði olan bir beldeye girip ilh...» Fetih´in ibaresi þöyledir: Fetih sahibi; «arpa ekmeði âdeti olan bir bedevi, buðday ekmeði âdetleri olan bir beldeye girip uzun zaman arpa ekmeði yemeðe devam etse, sonra «ekmek yemeyeceðim» diye yemin etse, bunun yemini arpa ekmeði üzerine mi. yoksa buðday ekmeði üzerine mi yapýlmýþ olur» diye bana sordular. Ben de onlara «bu yemin kendi nefsinin örfü üzerine yapýlmýþ olur» diye cevap verdim. Buna göre arpa ekmeði yerse, yemini bozulur. Çünkü bu bedevinin yemini o beldenin ahalisinin örfü üzerine yapýlmamýþtýr. Ancak o bedevi onlarýn ekmeðinden yerse, onlardan sayýlmýþ olup, yemini onlarýn ekmeði üzerine yapýlmýþ olur. Halbuki bedevi ekmek hususunda onlara uymadýðý için onlardan ayrý olmuþ olur.
«Börek, tirit ilh...» Yani: «Þu ekmekten yemem» diye yemin eden kimse o ekmek ufalandýktansonra yese, yahut ekmeði ufalayýp üzerine et suyu döktükten sonra yahut bulamaç yahut tutmaç yapýldýktan sonra yese, yemini bozulmaz. O ekmeði ufalayýp su ile içse, yine yemini bozulmaz.
«Bir kimse "ben þu ekmekten yemem" diye yemin ettiðinde o ekmekten yemesi için çare nedir?» diye Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a sorulduðunda Ýmam-ý Azam (Rh.A) «o ekmeði ufalayýp bulamacýn içine kor ve ekmek, ekmek olmaktan çýkýncaya kadar kaynatýr sonra yer» diye cevap vermiþtir.
Ben derim ki: Bu rivayetin muktezasý, eðer o ekmeði ufalayýp kaynatmadan yerse yemini bozulur. Kezâ: O ekmeði tirit yapýp da yese, yine yemini bozulur. Çünkü Ýmamý Azam (Rh.A.)´in «ekmek. ekmek olmaktan çýkýncaya kadar kaynatýr» kavli ekmeðin kendisi bâkî kaldýkça ekmek olmaktan çýkmayacaðýný iktiza eder. þimdi bizim örfümüze uygun olan da budur.
Þârih´in «Bir kimse «hurma yemeyeceðim» diye yemin edip de hurmanýn «hays» ismindeki yemeðini yerse yemini bozulur» diye yukarýda beyan ettiði mesele de bunu te´yid eder. Çünkü hays: Her ne kadar içine sade yað ve diðer þeyler katýlsa bile ufalanmýþ hurmadýr. O ekmeði dövüp onu su ile içse yemini bozulmaz, çünkü bu içmedir yeme deðildir. Kezâ: Bir kimse «bir çörek yemem» diye yemin edip de bir kaç tane çöreði ufalayýp ondan yese, yemini bozulmaz. Fakat bir çöreði ufalayýp hepsini yese yemini bozulur. Zamanýmýzýn örfü de bunu iktiza eder.
«"Filan kimsenin taamýndan yemeyeceðim" diye yemin eden þahýs her ne kadar kendi ekmeðiyle olursa da o kimsenin sirkesinden yahut zeytinyaðýndan yahut tuzundan yese yemini bozulur ilh...» Fakat Nehir sahibi «bunlara örfte taam denilemeyeceði için bunlarla yeminin bozulmamasý lâzýmdýr. Bunlarýn taam olmasý baþkalarýnýn örfüdür. Bizim örfümüzde ateþte piþirilen þeylere «taam» denilir» demiþtir.
«Þevâ; kebab yapýlmýþ ete, tabih; su ile piþirilmiþ ete ýtlak olunur ilh...»
«Ben þevâ: kebab yemeyeceðim» diye yemin eden kimse kýzartýlmýþ havuç, patlýcan yese, yemini bozulmaz. Ancak her kýzartýlmýþ olan þeye niyet ederse yemini bozulur. Keza: «Ben tabîh: piþirilmiþ þey yemeyeceðim» diye yemin eden kimse ancak su ile piþirilmiþ eti yerse yemini bozulur. Ýlaçlar da kaynatýldýðý için bu ifadeyi umuma hamletmek mümkün deðildir. «Et yemeyeceðim» diye yemin eden kimse -her ne kadar içinde et parçalarý bulunsa bile- çorba yese, yemini bozulmaz. Çünkü çorbaya et ismi verilmez. Nehir.
«Þârih der ki: Bizim örfümüzde bunlara taam denilmez ilh...»
Yani «Taam yemeyeceðim» diye yemin eden kimse peynir ve meyve yese yemini bozulmaz. Çünkü bunlara bizim örfümüzde taam denilmez. Nehir.
Haniyye´de «"ben taam satýn almayacaðým" diye yemin eden kimse buðday satýn alsa, yemini bozulur. Fakih Ebu Bekir Belhî "bizim örfümüzde buðdaya taam adý verilmez, taam ancak piþirilmiþ olan þeyin adýdýr" demiþtir» diye zikredilmiþtir.
«Meyve: Elma, kavun, karpuz ilh...» Yani: «Meyve yemeyeceðim» diye yemin eden kimse elma, kavun, karpuz, þeftali, ayva, erik, armut gibi örfte meyve sayýlan þeylerden herhangi birisini yerse, yemini bozulur. Çünkü meyve, yemekten önce veya sonra asýl gýda üzerine zaid olarak zevk için yenilen þeyin ismidir.
Muhit´te zikredilmiþtir ki: Ceviz ile badem baþkalarýnýn örfünde meyvedir. bizim örfümüzde meyve deðildir. Çünkü bunlar zevk için yenilmez. Nehir´de de böyledir.
«Ýmameyn (Rh.A.) ihtilâf etmiþlerdir ilh...» Yani «meyve yemeyeceðim» diye yemin eden kimse yaþ üzüm, nar, yaþ hurma yese, Ýmam-ý Azam´a göre; yemini bozulmaz. Çünkü bunlar bazen taam yerine yendikleri için meyve olma sýfatýný kaybetmiþlerdir. Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´ya göre;
bunlarla yemini bozulur. Çünkü bunlar aslen meyvedirler. Fetva da bunun üzerinedir. Fakat kuru üzüm, kuru hurma ve narýn taneleri ittifakla meyve deðildir. Kuhustâni. Kezâ; acûr, hýyar ittifakla meyve deðildir. Hâsýlý elma, kavun, karpuz, zerdali, þeftali. ayva, erik ve armudun meyve olduðunda ihtilâf yoktur. Acûr ve hýyarýn meyve olmadýðýnda ihtilâf yoktur. Yaþ üzüm, nar ve yaþ hurmanýn meyve olup olmadýðý ihtilâflýdýr. Nehir.
«Ýmameyn (Rh. Aleyhlma)´nýn ihtilaflarý asýr ve zaman cihetinden ihtilâftýr ilh...» Yani Ýmam-ý Azam (Rh.A.) «yaþ üzüm, nar ve yaþ hurma meyve deðildir» demiþtir. Çünkü bunlar onun zamanýnda meyveden sayýlmýyordu. Ýmameyn (Rh. Aleyhima) zamanýnda ise meyveden sayýlýyorlardý. Buna göre; Ýmamý Azam ile Ýmameyn (Rh. Aleyhima) arasýndaki ihtilâf asýr ve zaman cihetindendir, yoksa hüccet ve delil cihetinden deðildir.
METÝN
Helva: Cinsinde ekþi bulunmayan tatlý ve lezzetli þeylerdir. Buna göre; «helva yemeyeceðim» diye yemin eden kimse, hurma tatlýsý, bal, þeker yese yemini bozulur. Fakat hangi þeyin helva olup olmamasý hususunda insanlarýn örf ve âdetlerine müracaat olunur. Binaenaleyh ham þeker, bal ve þeker yerse yemini bozulmaz. Nitekim Musannýf bunu Zahire´den nakletmiþtir.
Katýk, kendisine banýldýðý zaman ekmeðe bulaþan þeylere denilir. Sirke, zeytinyaðý, tuz ve süt gibi þeyler katýktýr. Fakat et, yumurta. peynir katýk deðildir. Ýmam Muhammed (Rh.A.) «ekmekle beraber yenilen þeyler katýktýr» demiþtir. Fetva, Ýmam Muhammed (Rh. A.)´in kavliyle verilir. Nitekim bu, Tehzîb´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir. Yine Bahýr´da zikredîlmiþtir ki; tek baþýna yenilen hurma, kuru üzüm, ceviz, yaþ üzüm, kavun, karpuz vediðer meyveler katýk deðildir. Ancak ekmekle yenilen yerlerde örfe itibar edilerek katýk sayýlýrlar. Bedayi´de zikredilmiþtir ki; cevizin yaþý meyvedir, kurusu katýktýr.
FER´Ý MESELELER: Bir kimse «et yemem», diðer bir þahýs «soðan yemem», diðer bir zât «karabiber yemem» diye yemin edip de içinde bunlarýn hepsi bulunan bir yemek yeseler, sadece «biber yemem» diye yemin edenin yemini bozulur. Çünkü karabiber ancak bu þekilde yenilir. Fakat yeminin bozulmasý için karabiberin tadýnýn belli olmasý lâzýmdýr. «Zâferan yemem» diye yemin eden kimsenin içinde zâferan bulunan yemeði yediðinde yeminin bozulmasý için zâferanýn tadýyla beraber kendisinin de görünmesi tâzýmdýr.
«Süt yemem» diye yemin eden kimse onu pirinçle piþirip yese yahut «falan þahsa bakmam» diye yemin eden kimse o þahsýn eline, ayaðýna ve baþýnýn üst kýsmýna baksa yemini bozulmaz. Eðer o þahsýn baþýna, sýrtýna veya karnýna baksa yemini bozulur.
«Ben falanca þahsa dokunmayacaðým» diye yemin eden kimse ona eliyle, ayaðýyla dokunsa, yemini bozulur.
Bir kimse, bir þahsa yemin arzedip «vallâhi þu iþi yapar mýsýn!» deyip o da cevabýnda «evet» dese, sahih olan kavle göre; yemin etmiþ olur.
Musannýf «meþhur olan kavil budur» demiþtir. Fakat þeyhimiz, Tatarhâniyye´den naklen Fevâid adlý eserinde «Kendisine yemin arzedilen þahsýn «evet» demesiyle yemin olmaz. Sahih olan budur» dedikten sonra bunun üzerine mesele tefri edip mahkemelerdeki talikât ve sicillerdeki þahit, zevce talikle «þöyledir» deyip o da «evet» dese, sahih olan kavle göre; zevcin «evet» ifadesi yemin olmaz.» diye zikredilmiþtir.
ÝZAH
«Helva: Cinsinde ekþi bulunmayan tatlý ve lezzetli þeylerdir ilh...»
Meselâ: Ýncir, hurma böyledir. Çünkü bunlar halis tatlý olup cinslerinde ekþi yoktur. «Helva yemeyeceðim» diye yemin eden kimse yaþ üzüm, kavun, karpuz, nar, erik yese yemini bozulmaz. Çünkü bunlarýn cinsinde tatlý olmayan vardýr. Kezâ: «Tatlý yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde «helva yemeyeceðim» diye yemin edilme gibidir. Tamamý Bahýr´dadýr.
Ben derim ki: Zamanýmýzda tatlý; incir, yaþ üzüm, hurma tatlýsý, kadayýf gibi tatlýlar ile meyvelerden tatlý olarak yenilen þeylerin ismidir.
«Tuz ilh...» Aðýza alýndýðýnda eridiði için tuz da katýk sayýlmýþtýr. «Fetva Ýmam Muhammed (Rh.A.)´in kavliyle verilir ilh...» Fakih Ebu´l-Leys, Ýmam Muhammed´in kavlini almýþtýr. Ýhtiyar adlý eserde «örf ile amel etmek için muhtar olan budur» diye zikredilmiþtir.
«Bedayi´de zikredilmiþtir ki; cevizin yaþý meyvedir, kurusu katýktýr ilh...» Bu Bedayý´de zikredilen ifade daha önce «ceviz katýk deðildir» ifadesine muhaliftir. Ancak daha önce zikredilen «ceviz» ile yaþý murad edilirse baþka.
Muhît´te «ceviz ile badem baþkalarýnýn örfünde meyvedir, bizim örfümüzde meyve deðildir» diye zikredilmiþtir. Bedayý´de zikredilen kendi örflerine göredir. Çünkü kuru ceviz çoðu zaman ekmeksiz yenir. Bilindiði üzere katýkta muteber olan çoðu zaman ekmekle beraber yenilen þeydir. Bundan dolayý «katýk yemem» diye yemin eden kimse ekmekle beraber meyve yahut kadayýf yese yemini bozulmaz. Çünkü bunlar tek baþýna yenilip ekmekle yenilmediði için bunlara katýk adý verilmez.
Evet, örfte «sade ekmek yiyeceðim» denilir, ekmekle beraber meyve veya meyveye benzer bir þey yerse yemini bozulur.
«Fakat yeminin bozulmasý için kara biberin tadýnýn belli olmasý lâzýmdýr ilh...» Keza: «Tuz yemeyeceðim» diye yemin eden kimse tuzu belli olan yemek yerse, yemini bozulur. tuzu belli olmazsa, yemini bozulmaz.
Fakih Ebu´l-Leys «tuzu ekmekle veya baþka bir þeyle yemedikçe yemini bozulmaz. Çünkü tuzun kendisi yenilen cinsdendir, kara biber böyle deðildir» demiþtir. Fetva da bunun üzerinedir. Eðer yemininde «tuz» ile «tuzu belli olan yemek» murad edildiðine dair bir delil bulunursa, bu takdirde tuzu belli olan yemeði yediðinde yemini bozulur. Hâniyye.
Ben derim ki: Et ve ete benzeyen þeylerde de ayný þey söylenilebilir. Fakat bizim örfümüzde «et yemeyeceðim» diye yemin edildiðinde mutlak surette yani içinde et parçalarý bulunan yemek yenildiðinde yeminin bozulmasý tâzýmdýr. Çünkü böyle bir yemeði yiyen kimseye «et yedi» denilir.
«Süt yemem diye yemin eden kimse onu pirinçle piþirip yese ilh...» Eðer sütün kendi görünür tadý belli olursa, yemini bozulur. Nevazil.
«O þahsýn baþýna, sýrtýna veya karnýna baksa yemini bozulur ilh...»
Tatarhaniyye ile Bezzaziyye´de bu hususta tafsilat vardýr. Þöyle ki: «Falan þahsa bakmam» diye yemin eden kimse o þahsýn göðsünü, sýrtýný. karnýný yahut göðsü ile karnýnýn ekserisini görse, o þahsý görmüþ sayýlýr. Eðer yarýsýndan azýný görürse görmüþ sayýlmaz, eðer o þahsý görüp onu tanýmasa; onu görmüþ sayýlýr. «Ben falanca kadýna bakmam» diye yemin eden kimse onu otururken yahut kapalý yahut peçeli iken görse; onu görmüþ sayýlýr. Ancak yemin eden yüzüne bakmamayý kasd ve niyet etmiþse, diyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez, onu camýn yahut perdenin arkasýndan görüp yüzü belli olursa yemini bozulur, aynadan görürse yemini bozulmaz.
«Ona eliyle, ayaðýyla dokunsa yemini bozulur ilh...» «Falanca þahsa dokunmam» diye yemin eden kimse o þahsa eliyle, ayaðýyla ve diðer âzâlarýyla dokunsa yemini bozulur.
«Sahih olan kavle göre yemin etmiþ olur ilh...» Yani: O þahýs «evet» demekle sanki «vallâhi ben o iþi yaparým?» demiþ olur.
«Þeyhimiz, Tatarhâniyye´den naklen Fevâid adlý eserinde ilh...» Yani: Bir kimse bir þahsa yeminlerde bir yemin arzedip o þahýs da «evet» dese o þahýs yemin etmiþ olur. Bunda Müteahhirin ihtilâf edip bazýlarý «yemin olur». bazýlarý «yemin olmaz» demiþlerdir. Fakat esah olan yemin olmasýdýr. Fevaid adlý eserde de «doðru olan yemin olur» diye zikredilmiþtir. Bir kimse bir þahsa hitaben «þu iþi yaparsan Allah´ýn ahdi üzerine olsun mu?» deyip o þahýs da «evet» dese o þahýs yemin etmiþ olur. Bu yemin ifadesini kendisine arzeden kimse yemin etmiþ olmaz.
METÝN
Tegaddi: Kahvaltý: Hususi bir vakitte yani fecir doðduktan sonra zeval vaktine kadar alan zaman sýrasýnda doymak maksadýyla bir oturuþta yenilen yemektir.
Kezâ: Teaþþî: Akþam yemeði Zeval vaktiyle gece yarýsý arasýnda yenilen yemektir.
Sahûr: Gece yarýsýyla fecrin doðmasýna kadar olan zaman arasýnda yenilen yemektir. Kahvaltýda, akþam yemeðinde ve sahur yemeðinde yeminin bozulmasý için doyma miktarýnýn yarýsýndan fazlasýnýn yenilmesi lâzýmdýr.
Hülasa´dan naklen Bahýr´da «tegaddî: güneþin doðmasýyla zeval vaktý arasýnda yenilen yemektir)» diye zikredilmiþtir.
Bahýr sahibi «Hülâsa sahibi örfe itimad etmiþtir. Çünkü güneþ doðmadan önce yenilen yemeðe örfte kahvaltý denilmez» demiþtir.
Nehir´de «Mýsýr ahalisi kabakuþluða kadar yenilen yemeðe fatûr ismini verirler» diye zikredilmiþtir. Binaenaleyh kuþluk vakti yenilen yemek bunda dahil olur, onlarýn örfleriyle amel olunur.
Þârih der ki: Þam ahalisi de böyle derler. Kuþluk yemeði; âdetâ yemin edenin beldesinin kuþluk yemeði olarak yedikleri þeylerden olmasý lâzýmdýr. Her beldede kuþluk yemeði, ahalisi arasýnda örf ve âdet olan yemektir. Hatta yemin eden süt içmekle dosya bedevi ise yemini bozulur. þehirli ise yemini bozulmaz. Zeylai.
Ýsbîcâbî´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bizim örfümüzde akþam yemeðinin vakti ikindi namazýndan sonradýr.
Þârih der ki: Mýsýr ve Þam ahalisinin örfü de böyledir.
Bir kimse «ben yersem» yahut «içersem» yahut «giyersem» yahut «evlenirsem kölem hür olsun» deyip muayyen ekmeðe yahut muayyen süte yahut muayyen elbiseye niyet ederse, asla tasdik olunmaz. Binaenaleyh her ne yer yahut her ne içerse; yemini bozulur. Bazýlarý «niyet ettiði þeyde diyaneten tasdik olunur» demiþlerdir. Nitekim bütün yemekleri yahut dünyadaki sularýn hepsini niyet ettiðinde tasdik edilir de sözünün muhtemeline niyet ettiði için yemini asla bozulmaz. Eðer yemin eden kimse «yersem» yahut «içersem» yahut«giyersem» ifadesine «yemek» yahut «su» yahut «elbise» lâfzýný ilave etse «filân þeyi kasdettim, filân þeyi kasdetmedim» dese tahsisi kabul eden umum lâfzý zikrettiði için diyaneten tasdik edilir. Çünkü «yemek», «su» ve «elbise» lâfýzlarý siyak-ý þartta nekre olarak zikredildikleri için umum ifade ederler. Nitekim siyak-ý nefyide vaki olan nekre umum ifade ettiði gibi.
Asýl ve kaide þudur: Niyet ancak söylenen lâfýzlarda sahih olur. Yalnýz þu üç þeyde lâfýz söylenmeksizin niyet diyaneten sahih olur: Çýkma ve oturma filleri ile Habeþîyyet ve Arabîyyet gibi cinsi tahsis, Kûfilik, Basrilik gibi sýfatý tahsiste niyete itibar edilmez. Fetih. Umum ifade eden bir lâfzý tahsise niyet etmek ittifakla diyaneten sahih olur, kazaen tasdik olunmaz. Buna göre bir kimse «evleneceðim her kadýn boþ olsun» deyip sonra «ben falan beldeden evlenmeye niyet ettim» dese kazaen tasdik edilmez. Kezâ: Bir þahsýn dirhemlerini gasbeden kimseye hasmý, umum olarak «malýmý gasbettin mi?» diye talâka yemin ettirdiðinde hâssa niyet ederek yemin etse, yemin edenin zevcesi kendisinin boþ olduðuna dair kaadýya müracaat edip zevciyle beraber kaadýnýn huzuruna çýktýklarýnda, zevc «ben yeminimde altýna niyet ettim» dese. kaadý tasdik etmez. Hassâf «kaadý tasdik eder» demiþtir.
Valvalciyya´da zikredilmiþtir ki: Bir kimseye bir zâlim yemin ettirse, yemin eden de Hassâf´ýn kavliyle amel edip umum lâfzý tahsise niyet etse, bunda bir beis yoktur.
Fukaha (Rh.A.) «yemin talâka veya âzâda olursa, yemin edenin niyeti kabul edilir. Kezâ: Yemin Allah-ü Teâlâ´ya olup yemin eden mazlum olursa, yine yemin eden kimsenin niyeti kabul edilir. Eðer yemin eden zâlim olursa, yemin ettirenin myeti itibar edilir. Allah-ü Teâlâ´ya yapýlan yeminde kaadýnýn hükmünün alâkasý yoktur.»
ÝZAH
«Bir oturuþta yenilen yemektir ilh...» «Kahvaltý yapmayacaðým» diye yeminde kaadýnýn hükmünün alâkasý yoktur.» fasýla verip biraz vakit geçtikten sonra bir veya iki lokma daha yese, bu yemeye kahvaltý denilmez.
«Doymak maksadýyla ilh...» Musannýf bu ifadeyle doymak kasdedilmeyen hurma veya süt içilmesinden ihtiraz etmiþtir. Yani «kahvaltý yapmayacaðým» diye yemin eden kimse süt veya hurma yerse, yemini bozulmaz, eðer yemin eden bedevi ise bunlarla yemini bozulur. T.
«Hatta yemin eden süt içmekle doysa ilh...» Kerhî (Rh. A.) «kahvaltý yemeyeceðim diye yemin eden kimse hurma, pirinç veya baþka bir þey yese; hatta dosya bile yemini bozulmaz. Ekmek yemedikçe kahvaltý yapmýþ sayýlmaz. Kezâlik: Ekmeksiz et yese bile örfe itibar edildiði için yine yemini bozulmaz» demiþtir. Bahýr, Fetih.
Muhit´ten naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Yaþ üzümle kahvaltý yapsa yemini bozulmaz, ancak kahvaltý âdetleri yaþ üzümle olan köylü ahalisinden olursa, yemini bozulur.
«Evlenirsem kölem hür olsun deyip ilh...» Nitekim bir kimse «binmeyeceðim» yahut «gusletmeyeceðim» yahut «filan kimsenin hanesinde oturmayacaðým» yahut «bir kadýnla evlenmeyeceðim» diye yemin edip de ata binmemeyi yahut cünüplükten yýkanmamayý yahut o kimsenin hânesinde iare veya icare yoluyla oturmayacaðýný yahut muayyen kadýnla evlenmeyeceðini niyet etse, bu niyeti asla yani ne kazaen ne de diyaneten tasdik edilmez.
«Bazýlarý niyet ettiði þeyde diyaneten tasdik olunur demiþlerdir ilh...» Bu, Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´dan rivayet edilmiþtir. Hassâf, bunu ihtiyar etmiþtir. Çünkü bunlarýn mefulleri her ne kadar lâfzan zikredilmemiþ ise de takdiren zikredilmiþtir. «Yersem kölem azâd olsun» ifadesinde mefulun mukadder olmasý yemenin yenilecek þeyi iktiza etmesi zaruretinden dolayýdýr. Kezâ: giyme ile içme de böyledir. Fakat mukteza için umum yoktur. Gerçek olan þudur ki; bu iktiza kabilinden deðildir, Usûlcülerin beyan ettiklerine göre; iktiza; sözün doðru anlaþýlabilmesi ve kabulü, mukadder bir kýsma baðlý bulunuyorsa, söylenmiþ kýsmýn bu kýsma delâleti ne denir. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) bir hadisi þeriflerinde:
«Ümmetimden, yanýlma, unutma ve üzerine zorlandýklarý þey kaldýrýlmýþtýr.» buyurmuþlardýr. Bu hadisten, unutma, yanýlma ve zorlamanýn kalktýðýný deðil -çünkü bunlar kalkmaz ve olaðandýr- ancak hükümlerinin ve mesuliyetlerinin kalktýðýný anlýyoruz. Bu sözün doðruluðu «hüküm ve mesuliyet» gibi bir kelimenin takdirine (var kabul edilmesine) baðlýdýr. Ya söz takdir olmaksýzýn þer´an sahih olmaz, Meselâ: Bir kimsenin bir þahsa hitaben «köleni benden dolayý âzâd et» demesi gibi Yani «köleni bana sat» takdirinde olur. Fakat «yemeyeceðim» diye yemin edenin sözü böyle takdirden uzaktýr.
«Nitekim bütün yemekleri yahut dünyadaki sularýn hepsini niyet ettiðinde ilh...» Yani; «yemek yemeyeceðim» yahut «su içmeyeceðim» diye yemin eden kimse dünyadaki bütün yemekleri veya dünyadaki bütün sularý niyet etse, diyaneten tasdik edilir. Hatta ömrü boyunca yese, içse yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden kimse bütün yemekleri yememiþ ve bütün sularý içmemiþtir. «Ben yemek yersem» diye yemin eden kimse -yemek lâfzý bir kýsým yemeklere veya bütün yemeklere ihtimali bulunduðu için- hangisine niyet ederse, o sahih olur.
«Ben ademoðluyla yahut erkeklerle yahut kadýnlarla konuþursam þöyle olsun» diye yemin eden kimse, bir kiþiyle konuþtuðu takdirde yemini bozulur. Ancak bütün insanlara yahut bütün erkeklere veya bütün kadýnlara niyet ederse, niyetinde kazaen ve diyaneten tasdik olunur ve ebedî yemini bozulmaz. Bazýlarý «kazaen tasdik edilmez. Çünkü sözün hakikatý terkedilmiþtir» demiþlerdir. Telhisu´l-Cami.
«Diyaneten tasdik edilir ilh...» Yani: Yemin eden kîmse kendisiyle Allah arasýnda olan dindarlýðýna havale edilir. Kaadýya gelince onu tasdik etmez. Çünkü bu. zahire muhaliftir.
«Çünkü "yemek", "su" ve "elbise" lafýzlarý sýyak-ý þartta nekre olarak zikredildikleri için umum ifade ederler ilh...» Çünkü müsbet þarttaki yemin. nefyi (olumsuz) üzerine yapýlmýþ olur. Meselâ: «Ben elbise giyersem» ifadesinin mânâsý (ben elbise giymem» demektir.
«Yalnýz þu üç þeyde lafýz söylenmeksizin niyet diyaneten sahih olur ilh...» Yani bir kimse «ben çýkarsam kölem hür olsun» deyip, sefere çýkmayý niyet etse yahut «ben falan þahýsla sakin olursam kölem hür olsun» deyip o þahýsla bir odada þakin olmayý niyet etse diyaneten tasdik edilir. Çünkü «çýkma» kendi nefsinde sefere ve baþka yere çýkma nevilerine ayrýlýr. Hatta sefere çýkma ile baþka yere çýkmanýn hükümleri deðiþik olduðu için iki neviden birisini murad etmesi kabul edilir. Kezâ: Yemin eden kimse ile o þahsýn sakin olmalarý iki kýsma ayrýlýr:
Birincisi kâmil sakin olmadýr ki; ikisinin bir odada bulunmalarýdýr.
Ýkincisi mutlak sakin ofmadýr ki; ikisinin bir hânede bulunmalarýdýr. Yemin edenin o þahýsla bir odada sakin olmayý murat etmesi. sakin olmanýn kâmil olan kýsmýný murad etmektir. Nitekim Fetih´de de böyledir.
Kezâ; bir kimse «ben kadýnla evlenmem» diye yemin edip Kûfeli yahut Basralý kadýný niyet etse, bu niyeti sahih olmaz. Çünkü bu sýfatý tahsisdir. Habeþli yahut Arap kadýný niyet etse, diyaneten sahih olur. Çünkü bu cinsi tahsistir.
Fukaha (Rh. Aleyhima) yemin talâka veya âzâda olursa ilh...» Yani bir kimse bir þahsa yemin ettirip, yemin eden de yemin ettirenin istediði þeyin baþkasýný murad etse, eðer yemin talâk veya âzâd gibi þeylere olursa, yemin eden zahire muhalif olan þeyi niyet etmedikçe, gerek zalim olsun, gerek mazlum olsun niyeti muteberdir. Yemin Allahü Teâlâ´ya olursa, yemin eden mazlum olduðu takdirde niyeti kabul edilir. Eðer zâlim olup baþkasýnýn hakkýný iptal etmek isterse, yemin ettirenin niyeti muteberdir. Bu, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´in kavlidir. Haniyye.
Muhit´den naklen Hindiyye´de zikredilmþitir ki: Ýbrahümün - Nehai (Rh.A.) «yemin eden mazlum olursa, yemin, onun niyetine göredir. Yemin eden zâlim olursa, yemin, yemin ettirenin niyetine göredir» demiþtir. Ýmamlarýmýz bu kaville amel etmiþlerdir. Yemin edenin mazlum olmasýna misal: Bir kimse elinde bulunan bir þeyi satmak üzere zorlanýp da, «elimde bulunan þeyi filan þahýs -yani satmaya zorlanmamasý için o þeyi kendisine satan zatý kasdederek- bana verdi» diye yemin etse, bu yemin hakikaten yemin-i gamûs olmaz. Çünkü lâfzýn muhtemeli olan þeyi niyet etmiþtir. Bu yemin manen de yemin-i gamûs olmaz. Çünkü yemin-i gamûs, kendisiyle müslümanýn hakký kesilen yemindir.
Yemin edenin zâlim olmasýna misal: Bir kimse bir þahsýn elinde bulunan þeyi satýn alýp sonra o þahsýn satmýþ olduðu þeyî kendisine teslim etmesini istediðinde satan þahýs satýþý inkâretse, bunun üzerine satýn alan dâvâ ederek «bu malý bana teslim etmenin vacib olmadýðýna dair yemin et» diye teklif edip o da satýþ yoluyla deðil de hibe yoluyla dâvâ edene teslim etmeyi niyet ederek yemin etse -her ne kadar hibe yoluyla dâvâ eden bulunsa bile- bu yemin manen yemin-i gamûs olur. Buna göre; niyeti muteber deðildir. Velhâsýlý, talâk veya âzâd gibi þeylere zorIa yemin ettirildiðinde, yemin eden gerek zâlim olsun gerek mazlum olsun zahire muhalif olan þeyi niyet etmedikçe -nitekim Hâniyye´den naklen geçmiþtir- zevcesi kazaen ve diyaneten boþ olmaz. Fakat yemin eden zâlim ise, yemini gamûs günahýna girer. Eðer yemin eden zâhire muhalif olan þeyi niyet ederse, yine diyaneten tasdik edilir. Ama kaadý onu tasdik etmez. Hatta onun aleyhine talâkýn vaki olduðuna hükmeder. Ancak yemin eden mazlum olursa, Hassâfýn kavline göre; kaadý da onu tasdik eder. Talâk bahsinin evvelinde Þârih´in «bir kimseye zorla talâka yemin ettirilip, o da talâka yemin ederken sayý söylemeksizin talâk ile baðdan boþanmayý niyet etse, kazaen de tasdik edilir» diye zikrettiði buna muvafýktýr. Ama Allahü Teâlâ´ya yapýlan yeminde kadýnýn hükmünün bir tesiri yoktur. Çünkü keffâret Allahü Teâlâ´nýn hakký olup onda kulun hakký bulunmadýðý için yemin eden kimse kaadýnýn huzuruna çýkmaz. Nitekim Bahýr´da da böyle zikredilmiþtir. Fakat yemin eden mazlum olursa, niyeti muteber olup günahkâr olmaz. Çünkü o zâlim deðildir ve lâfzýn muhtemeline niyet etmiþtir. Buna göre; ne lafzen ne manen yemin, yemini gamûs olur. Eðer yemin eden zalim olursa, yemin ettirenin niyeti muteber olur. Buna göre; her ne kadar yemin eden lâfzýn muhtemeline niyet etmiþ ise de yemini gamûs ile yemin edenin günahkâr olduðu gibi günahkâr olur. H.
METÝN
Bir kimse, kendisinden eðilip aðzýyla su içmek mümkün olan «Dicle» veya «kaynak gibi þeyden su içmem» diye yemin etse, yemini o þeyden eliyle veya bir kapla su alýp içmeye deðil eðilip aðzýyla bizzat su içmeye sarfolunur. Hatta Dicle´den alýnan bir ýrmaktan su içse, yemini bozulmaz.
Zahiriyye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Eðilip su içmek, ancak diz,kapaklarýna kadar daldýktan sonra olur. Fakat Keþif´den naklen Kuhustânî´de zikredilmiþtir ki; eðilip su içmek için diz kapaklarýna kadar dalmak þart deðildir. «Diclenin suyundan içmem» diye yemin eden kimse. eðilerek içmeyip, bir kapla alýp içse de yemini bozulur. Çünkü oradan herhangi bir þeyle su alýndýðýnda suyun Dicleye nisbeti kesilmez. Yeminin bozulmasýnýn þartý da, oranýn suyunu içmektir.
Kendisinden eðilip su içmek mümkün olmayan kuyu. küp gibi þeylerden meselâ; gerek «kuyudan», gerek «kuyunun suyundan içmem» diye yemin edildiðinde mecaz mânâsý teayyün ettiði için kapla içildiðinde mutlak surette yemin bozulur. Hatta böyle kendisindeneðilip su içmek mümkün olmayan þeyden külfet ve meþakkatle eðilip aðýzla su içilse, esah olan kavle göre; bu þeylerden bu þekilde su içmek örf olmadýðý için yemin bozulmaz.
Yemin, her ne kadar talaka da olsa, yapýlmasýnýn ve devamýnýn þartý, gelecek zamanda muhafaza edilmesinin mümkün olmasýdýr. Çünkü yeminde asýl olan yeminin muhafaza edilmesidir. Yeminin muhafaza edilmesi mümkün olmalýdýr ki; yemine riayet edilmediði takdirde yeminin halefi olan keffâret hakkýnda da, yemin yapýlmýþ olsun. Binaenaleyh yemin-i münakidede üzerine yemin edilen þeyin mümkün ve gelecekte olacak bir þey hakkýnda yapýlmasý þart olunca, musannýf yemini muhafaza etmenin mümkün olmasý üzerine mesele kurup; bir kimse içinde su olmayan yahut su olup da o gün geceden önce yemin edenin kendi fiili ile veya devrilip kendiliðinden içindeki su dökülmüþ olan bir bardaðý iþaret ederek «vallâhi bugün ben þu bardaktaki suyu içeceðim» diye yemin etse, yahut içinde su olmayýp yeminini mutlak (bir vakit tayin etmeksizin) yapsa, gerek yemin ederken bardakta su olduðunu bilsin gerek bilmesin esah olan kavle göre; bu suretlerdeki yeminleri bozulmaz. Çünkü bu üç surette yemin eden kimsenin yeminini muhafaza etmesi mümkün deðildir» demiþtir. Eðer yemin eden yeminini vakit tayin etmeksizin içinde su bulunan bir bardaðý göstererek «vallâhi ben þu bardaktaki suyu içeceðim» diye yemin edip hemen yemininden sonra bardaktaki su dökülse yemini bozulmuþ olur. Çünkü böyle vakit tayin etmeden yapýlan yeminlerde yemini muhafaza etmek yemini bitirir bitirmez, yemin edene vâcib olduðu için suyun dökülmesiyle yemini muhafaza etmenin imkâný kalmamýþtýr. Fakat yemin, «bugün» veya «bu hafta» gibi bir vakit tayin edilerek yapýlýrsa, o vaktin sonuna kadar yemin edilen þey yapýlmadýðý takdirde bozulur. Çünkü bir vakit tayin edilerek yapýlan yeminlerde, vakit geniþlik için olduðundan dolayý yemin edilen þeyin ancak o vaktin sonunda yapýlmasý vâcib olur. Ondan önce yemin edenin, yemini bozulmaz. Yemini muhafaza etmenin mümkün olmasý üzerine kurulan meseleler çoktur. Aþaðýdaki zikredilecek meseleler bunlardandýr:
Bir kimse; zevcesine «sen yarýn sabah namazýný kýlmazsan boþsun» deyip, zevcesi de sabah namazý vaktinde âdet görse, esah olan kavle göre, boþ olmaz.
Bir kimse zevcesine «benim kesemden aldýðýn altýný vermezsen sen boþsun» dese halbuki altýn kendi kesesinde olsa, zevcesi boþ olmaz. Çünkü yemim muhafaza etmek mümkün olmadýðý için yemin yapýlmýþ olmadý ki yemin bozulmuþ olsun. Bir kimse zevcesine «bugün bana mehrini hibe etmezsen boþ ol» deyip zevcenin babasý da «mehrini zevcine hibe edersen anan boþ olsun» dese bu meselede zevc ile babanýn yeminlerinin bozulmamasýnýn çaresi: Zevcenin zevcinden mehir karþýlýðýnda dürülmüþ bir elbise satýn alarak teslim almasýdýr. Buna göre o gün geçtiðinde hibe bulunmadýðý için babasýnýn ve alýþ veriþle mehir düþtüðü için zevcenin güneþ batarken hibeden aciz olduðu için zevcinin yeminleribozulmaz. Elbisenin dürülmüþ olmasýyla kayýtlanmasý zevcenin mehrini geri olmak istediðinde satýn almýþ olduðu elbiseyi hýyar-ý rü´yet (görme muhayyerliði) ile vermesi içindir.
ÝZAH
«Bir kimse, kendisinden eðilip aðzýyla su içmek mümkün olan ilh...» Yani: «Ben Dicle´den içmem» diye yemin eden kimsenin yemini bizzat eðilip aðzýyla içmesi üzerine sarfolunur. Bu, yemin edenin niyeti bulunmadýðýna göredir. Eðer kop ile içmeye niyet ederse Dicle´den içtiðinde nasýl içerse içsin Ýmam-ý Azam´a göre; yemini bozulur. Buna göre «Dicle´den içeceðim» demek ile «Dicle´nin suyundan içeceðim» demek orasýnda fark yoktur.
Ben derim ki: Zamanýmýzda örf olan budur. Fakat «þu bardaktan içeceðim» diye yerinin edildiðinde örfe göre aðzýný bardaða dayayýp içmesi lazýmdýr.
Muhit´ten naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: «Ben þu bardaktan su içmeyeceðim» diye yemin edildiðinde bu ifadenin hakikat mânâsý bardaða aðzýný dayayýp içmektir. Hatta yemin eden bardaktaki suyu ovucunun içine döküp avucuyla içse, yemini bozulmaz.
«Hatta Dicle´den alýnan bir ýrmaktan su içse, yemini bozulmaz ilh...» Çünkü suyun Dicle´ye nisbeti kesildiði için Dicle´den içmiþ sayýlmaz.
«Kuyu, küp gibi ilh...» Yani: «Kuyu» veya «küpten su içmem» diye yemin eden kimse o kuyu veya küpten kopla içtiðinde yemini bozulur. Ancak kuyu veya küp dolu olup aðzýný dayayýp içerse yine yemini bozulur. T.
«Hatta böyle kendisinden eðilip su içmek mümkün olmayan ilh...» Yani: Bir kimse «su» lâfzýn» söylemeksizin «ben þu kuyudan içmeyeceðim» diye yemin edip sonra zahmet ve meþakkatle kuyunun dibine inip aðzýný suyu dayayarak içse böyle külfet ve meþakkatle su içmek örf ve âdet olmadýðý için yemini bozulmaz.
TENBÝH: Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben þu bardaktan içmeyeceðim» diye yemin edip de o bardaktaki suyu baþka bir bardaða boþaltýp ikinci bardaktan içse, ittifakla yemini bozulmaz. Fakat «ben þu bardaktaki suyu içmeyeceðim» diye yemin eden kimse o suyu baþka bir bardaða boþaltýp ikinci bardaktan içse ittifakla yemini bozulur. Kezâ: «Þu küpten içmeyeceðim» yahut «þu küpteki sudan içmeyeceðim»; diye yemin edildiðinde bu yemin edilen küpteki su baþka bir küpe boþaltýldýðýnda bardaktaki hüküm câridir.
«Gelecek zamanda muhafaza edilmesinin mümkün olmasýdýr ilh...»
Yani: Üzerine yemin edilen þey âdeten mümkün olmasa bile aklen mümkün olmasý lâzýmdýr. Eðer üzerine yemin edilen þey aklen ve âdeten mümkün olmazsa yapýlan yemin olmaz.
«Devamýnýn þartý ilh...» Yani: Yeminin muhafaza edilmesinin mümkün olmasý için üzerine yemin edilen þeyin devam etmesi þarttýr. Bu, bir vakit tayin edilerek yapýlan yemin hakkýndadýr, Meselâ: Bir kimse bir þahsa hitaben: «vallâhi ben senin hakkýný yarýn elbettevereceðim» diye yemin edip yarýn gelmeden önce ikisinden birisi ölse, yemin bozulmuþ olur. Fakat vakit tayin edilmeksizin yapýlan yeminde yeminin muhafaza edilmesinin mümkün olmasý için üzerine yemin edilen þeyin devam etmesi þart deðildir.
«Çünkü yeminde asýl olan yeminin muhafaza edilmesidir ilh...» Yani: Yemin, üzerine yemin edilen þeyi muhafaza etmek için yapýlýr. Bir kimse bir haberi bildirse veya bir vaadde bulunsa doðru olduðunu gerçekleþtirmek için onu yeminle kuvvetlendirir. Buna göre yeminden maksud olan, muhafaza edilmesidir. Sonra muhafaza edilmesi yerine bozulma günahýný kaldýrmak için keffâret geçmiþtir. Çünkü yemini bozan kimse keffâret vermekle yeminini muhafaza etmiþ gibi olur. Üzerine yemin edilen þeyi muhafaza etmek mümkün olmadýðý takdirde yemin yapýlmýþ olmaz ve yemini muhafaza etmenin yerine geçen keffâret de vâcib olmaz. Çünkü keffâret yeminin hükmüdür. Bir þeyin hükmü ise ancak yapýldýktan sonra sâbit olur. Nitekim diðer akidlerde böyledir. Bunun tamamý El-Camiü´l-Kebir þerhindedir.
Ýmam-ý Azam´la Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´ya göre; yeminin sýhhatinin þartý; yemin edilen þeyin yapýlmasýnýn mümkün olmasýdýr. Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´e göre; yeminin sahih olabilmesi için, yemin edilen þeyin yapýlmasýnýn mümkün olmasý þart deðildir.
«"Vallâhi ben bugün þu bardaktaki suyu içeceðim» ilh...» Bu meselede dört vecih vardýr. Çünkü yemin ya mukayyed (zaman tayin edilerek) veya mutlak (zaman tayin edilmeksizin) olur. Bunlardan her biri de iki vecih üzere olur. Bardaðýn içinde ya hiç su bulunmaz veya yemin ederken su bulunup sonra dökülür. Misalde olduðu gibi yemin mukayyed olursa, iki vecihde de yani yemin ederken bardakta su bulunmasa veya su bulunup gün geçmeden önce dökülse, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed (Rh, Aleyhima)´e göre; yemin bozulmaz. Çünkü yemin eden kimsenin bu suretlerde yemininde durmasý mümkün deðildir.
Yemin, mutlak yani «bugün» lâfzý söylenilmeden yapýlsa, eðer yemin yapýlýrken bardak içinde su yoksa Ýmam-ý Azam´la Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´ya göre; yine bozulmaz. Çünkü bu surette de yemin edenin yemininde durmasý mümkün deðildir. Ýmam Ebû Yusuf (Rh. A.)´a göre; bu suretlerde yemin bozulur. Zira ona göre; yeminin sýhhatinin þartýnda yemin edilen þeyin yapýlmasýnýn mümkün olmasý tâzým deðildir. Eðer bugün lâfzý söylenilmeyip yemin edilirken bardak içinde su bulunup yemin ettikten sonra su dökülse, ittifakla yemin bozulur.
METÝN
Bir kimse «vallâhi ben elbette göðe çýkacaðým» yahut «vallâhi ben þu taþý elbette altýna çevireceðim» diye yemin etse, bu suretlerde yeminde durmak hakikaten mümkün olduðu için yemin olur. Fakat âdeten aciz olduðu için yemini derhal bozulmuþ olur. Ama böyle bir yemin bir vakit tayin edilerek yapýlýrsa o vakit geçmedikçe yemin bozulmaz.
Hayretü´l-Fukaha ismindeki kitapta zikredilmiþtir ki: Bir kimse, zevcesine «ben bu gece semâya çýkmazsam benden boþsun» dese, yemininin bozulmamasý için bir merdivenle evinin semâsý olan damýna çýkar. Çünkü Allahü Teala :
«Kim dünyada da ahiretde de ona (o peygambere) Allah´ýn asla yardým etmeyeceðini sanýyorsa (evinin) tavan (ýn)a bir ip uzatsýn, sonra kendini (yerden) kes (ib boð) sun da bir baksýn, (bu) hilesi onun öfkelenmekde olduðu þeyi behelmehal giderecek mi?!» buyurmuþlardýr. Nitekim Müfessirler âyeti kerimedeki «semâ» nazmýný evin tavanýyla tefsir etmiþlerdir.
Ýmam Bâkaanî «yeminlerin Kur´ân-ý Kerîm´in nazýmlarý üzerine bina edilmeyip örfe göre bina edilmiþ olduðundan zâhir olan bu yemin, yemin binalarýndan hariçtir» demiþtir. Bir kimse bir þahsýn öldüðünü bildiði halde «vallâhi ben falan þahsý öldüreceðim» diye yemin etse, yine yemini yapýlmýþ olup derhal bozulur. Çünkü o þahsýn öldüðü malum olunca Allahü Teâlâ´nýn o þahsý tekrar diriltip bu kimsenin de o þahsý öldürmesi mümkün olduðu için yeminini bu öldürmeye yapmýþ olur. Buna göre yemini bozulur. Eðer o kimse o þahsýn öldüðünü bilmeyip «vallâhi ben falan þahsý öldüreceðim» diye yemin ederse, bu yemini yemin olmaz, dolayýsýyla yemini de bozulmaz. Çünkü bu kimse yeminini o þahýsda mevcut olan hayat üzere yapmýþ; olduðu için o þahsýn ölümünden sonra öldürülmesi düþünülemez. Buradaki yeminin bozulmamasý, bardakta su bulunmadýðý halde yapýlan yemin meselesindeki yeminin bozulmamasý ve «ben semâya dokunmazsam kölem hür olsun» ifadesindeki yeminin bozulmamasý gibidir. Çünkü yemin eden kimsenin gücü yetmediði bir iþi terk etmesi mümkün deðildir. Terk etmek ancak güç yeten iþlerde düþünülebilir.
Bir kimse «ben falan þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin edip sonra o þahýs uyurken onu çaðýrýp uykudan uyandýrsa yemini bozulur, eðer uykudan uyandýrmazsa muhtar olan kavle göre; yemini bozulmaz. O þahýs uyanýk olup söylenen söz yeminden ayrý bir cümle olmak þartýyla iþitilecek derecede olursa yemini bozulur.
Bir kimse zevcesine hitaben: «Ben seninle konuþursam boþ ol» sözünü kesmeden zevcesine «hemen git» yahut «ve git» cümlelerini eklese bu cümlelerin müstakil cümle olmasýný murad etmedikçe zevcesi boþ olmaz. Çünkü bu cümleler yemin ifadesinin devamýdýrlar. Fakat «hemen» yahut «ve» lâfýzlarýný söylemeksizin zevcesine «git» dese, zevcesi boþ olur. Çünkü bu «git» cümlesi müstakil bir cümle olduðu için zevcesiyle konuþmuþ olur. Bir kimse kendisiyle konuþmamaða yemin ettiði þahsa iþittirmek maksadýyla duvara seslenerek «ey duvar iþit» veya «þöyle þöyle yap» dese yemini bozulmaz. Zeylaî.
Sýraciyye´de zikredilmiþtir ki: Ýmam Muhammed (Rh.A.) çocukken Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a «bir þahsa üç kere «vallâhi ben seninle konuþmayacaðým» diyen kimse hakkýnda nebuyurursunuz?» diye sormuþ Ýmam-ý Azam (Rh.A.) «sonra ne olmuþ» dediðinde Ýmam Muhammed (Rh.A.) Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´ýn kendisinin sualini ve meramýný anlamadýðý için tebessüm ederek ona «ya þeyh güzel düþün» demiþ, bunun üzerine Ýmam-ý Azam düþünüp iki kere «yemini bozulur» diye cevap vermiþ. Ýmam-ý Azam Muhammed (Rh.A.) bu cevabý iþitince Ýmam-ý Azam (Rh.A.) «doðru ve güzel cevap verdiniz» demiþ, bunun üzerine Ýmam-ý Azam (Rh.A.) Ýmam-ý Azam Muhammed (Rh.A.)´in kendilerini böyle imtihan etmelerinden müteessir olup «bu iki kelime yani «güzel düþün» ile «doðru ve güzel cevap verdiniz» den hangisi beni daha ziyade incitti bilmiyorum» demiþtir.
Bir kimse «ben filan þahýsla ancak izin verirse konuþurum» diye yemin edip sonra o þahýs kendisine izin verse, fakat yemin eden kendisine izin verildiðini bilmeksizin onunla konuþsa, yemini bozulur, Çünkü «izin» bildirmek mânasýna olan ezandan alýnmýþ olduðu için yemin edenin kendisine izin verildiðini bilmesi þart kýlýnmýþtýr. Ama «ben falan þahýsla ancak rýzasýyla konuþacaðým» diye yemin edip sonra o þahýs razý olup fakat yemin eden kimse onun razý olduðunu bilmeyerek konuþsa, yemini bozulmaz. Çünkü razý olma kalp fiili olduðu için o þahsýn razý olmasýyla tamam olup baþkasýnýn bilmesine hacet kalmaz. Kelâm ve tahdis ancak lisanla olur. Binaenaleyh bunlarda yemin karþý karþýya konuþmakla bozulur. Ýþaret ve kitabet yoluyla bozulmaz. Nitekim Nitef´te böylece zikredilmiþtir.
Haniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben filan þahsa þu kavli söylemeyeceðim» diye yemin edip sonra o kavli o þahsa yazsa; yemini bozulur. Buna göre, Hâniyye sahibi kavil ile kelâm arasýnda fark görmüþtür. Fakat Musannýf Câmi´den «reyhan: koklama meselesinden sonra kavil kelâm gibidir» diye nakletmiþtir. Ýbn-i Semâ´a buna muhalefet etmiþtir.
Haber verme, ikrar etme ve müjdeleme ancak yazma ile olur, iþaret ve ima ile olmaz. Ýzhar, inþa, ilâm yazýyla da olur, iþaretle de olur. Yemin eden «bunlarýn sözle olup iþaretle olmamasýna niyet ettim» dese, diyaneten tasdik olunur. «Ben falan þahsý çaðýrmam» veya «ona müjde vermem» diye yemin edip sonra ona yazsa, yemini bozulur.
Bir kimse bir þahsa hitaben «sen bana Zeyd´in geldiðini» veya «Zeyd´in hastalýktan iyi olduðunu bildirirsen» veyahut «haber verirsen þöyle olsun» diye yemin etse, o þahýs da gerek doðru olsun gerek yalan olsun, haber verse veya bildirse, yemin edenin yemini bozulur. Eðer yemin edenin ilsâk için olan «bâ» ile «bikudûmîhî: onun geldiðini» ve «bîafiyetihi:
onun afiyet ve þifa, bulduðunu» derse haberin veya bildirmenin bîzzat Zeyd´in gelmesine veya Zeyd´in afiyet ve þifa bulmasýna bitiþtirilmesini ifade ettýgý için hassaten doðru olarak haber verdiðinde, yemini bozulur. Nitekim bu bahis fýkýh usulünde «bâ» bahsinde izah edilmiþtir, Kezâ: Bir kimse «bir þahsa falan zatýn geldiðini bana yazarsan þöyle olsun» diyeyemin etse, o þahýs buna doðru olarak yazarsa, yemini bozulur, Nitekim ilerdeki babta gelecektir.
Harun Reþid, Ýmam Muhammed (Rh.A.)´den «bir kimse «falan þahsa mektup yazmam» diye yemin edip sonra o þahsa bir mektup yazmasý için baþka bir zata emretse, yemini bozulur mu?» diye sordu. Ýmam Muhammed (Rh.A.) «evet, ey mü´minlerin emiri cenabýnýz gibi tahrirat hususuna bizzat kendisi mubaþeret etmeyip katip istihdam eder, kabilinden olursa yemini bozulur» diye cevap vermiþtir.
Bir kimse «falan þahýsla bir ay konuþmayacaðým diye yemin etse, eðer ayý nekre (belirsiz) olarak söylerse, yemin ettiði vakitten bir ay itibar olunur, eðer ayý marife (belirli) olarak söylerse, o ayýn bâkîsi üzerine yemin etmiþ olur. Fakat «ben bir ay itikâfa gireceðim) yahut «oruç tutacaðým» diye yemin ederse, bunda ayý tayin etmek yemin edene býrakýlmýþtýr iki suret arasýndaki fark «Ebed»´e þamil olan yerde vaktin zikredilmesi kendisinden sonraki vakti çýkartmak içindir. Ebede þamil olmayan yerde vaktin zikredilmesi üzerine yemin edilen þeyi o vakte kadar uzatmak içindir. Zeylai.
ÝZAH
«Bu suretlerde yeminde durmak hakikaten mümkün olduðu için ilh...» Çünkü melekler ve peygamberlerden bazýlarý semaya çýkmýþtýr. Kezâ: Allahü Teâlâ´nýn taþ olma sýfatýný altýn olma sýfatýna çevirmesiyle taþýn altýna çevrilmesi mümkündür. Çünkü bütün cevher (kendi kendine ayakta duran varlýk)lar sýfatlarý kabul etmede cinsleri müsavidir. Yahut Allahü Teâla taþýn cüzlerini yok edip o cüzlerin yerine altýn cüzlerini getirmekle taþýn altýn olmasý mümkündür. Birinci suretle Allahü Teâlâ´nýn taþý altýna çevirmesi Mütekellimin´e göre; daha açýktýr ve mümkündür, hak olan da budur. Fetih.
«Fakat âdeten aciz olduðu için yemini derhal bozulmuþ olur ilh...»
Yani: Yemin yapýlmýþ olup, sonra hemen bozulur. T.
Câmiü´l-Kebir þerhinde zikredilmiþtir ki: Bu suretlerde yeminde durulma mümkün olduðu için yemin yapýlmýþ olur, âdeten âciz olma itibariyle derhal yemin bozulmuþ olur. Bu âcizlik yemine yakýn olan âcizlik deðildir. Çünkü bu âcizlik, yemin ile muhafaza edilmesi vâcip olan þeyi muhafaza etmekten âciz olmaktýr. Ýçinde su bulunmayan bardak meselesindeki âcizlik böyle deðildir. Çünkü ondaki âcizlik yemine yakýndýr. Bundan dolayý onda yapýlan yemin, yemin olmamýþtýr. Bilmiþ ol ki« semaya çýkmayacaðým» diye yapýlan yemin meselesinde üç Ýmamýmýza göre; yemin yapýlmýþ olur ve derhal yemin edenin yemini bozulur. Ýmam Züfer (Rh.A.)´e göre; bu surette yemin yapýlmýþ olmaz ve yemin bozulmaz. Çünkü Ýmam Züfer (Rh.A.) âdeten muhal olan bu meseleyi hakikaten muhal olan meseleye ilhak etmiþtir.
TENBÝH: Burada âcizlikle murat âdeten mümkün olmamasý ve tasavvur edilememesidir. Hatta bir kimse «vallâhi bugün ben borcumu elbette vereceðim» diye yemin edip de yanýnda hiç bir þey bulunmadýðý gibi ödünç alacak bir kimse de bulamasa müftabih olan kavle göre; o günün geçmesiyle yemini bozulur. Nitekim Ta´lik babýnda geçmiþtir. Çünkü o gün borcunu ödemesi âdeten muhal deðildir.
«Ama böyle bir yemin bir vakit tayin edilerek yapýlýrsa o vakit geçmedikçe yemin bozulmaz ilh...» Yani: Tayin ettiði vaktin sonunda yemini bozulur.
Fetih´te zikredilmiþtir ki: O vakitten önce ölse, kendisine keffâret lâzým gelmez. Çünkü yemini bozulmamýþtýr.
TENBÝH: Camiü´l-Kebîr þerhinde zikredilmiþtir ki: Ýmam Kerhî «bir kimse «vallâhi ben semaya çýkacaðým» gibi gücü yetmeyeceði bir þey üzerine yemin ederse günahkâr olur» demiþtir.
Hasan Ýbn-i Ziyad, Ýmam Züfer (Rh.A)´den «bir kimse "vallâhi bugün ben semaya elbette çýkacaðým" diye yemin etse günahkâr olur, kendisine keffaret de lâzým gelmez. Çünkü Ýmam Züfer (Rh.A.)´e göre; âdeten yapýlmasý mümkün olan þeyler üzerine yapýlan yeminler sahihtir» diye rivayet etmiþtir.
«"Vallâhi falan þahsý öldüreceðim" diye yemin etse yine yeminî yapýlmýþ olup derhal bozulur ilh...» Musannýf yeminde «öldürme» lâfzýný zikretmesiyle dövmeden ihtiraz etmîþtir.
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «vallâhi bugün ben filan þahsý elbette döveceðim» diye yemin edip halbuki o þahýs ölmüþ olsa onun öldüðünü bilsin veya bilmesin yemini bozulmaz. Çünkü yemini olmamýþtýr. Eðer o þahýs yemin ettiði vakit hayatta olup sonra ölmüþ olsa Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´e göre; yine yemini bozulmaz, Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´a göre; yemini bozulur.
«Buna göre yemini bozulur ilh...» Yani: Bir kimse meselâ: Zeyd´in öldüðünü bildiði halde «vallâhi ben Zeyd´i öldüreceðim» diye yemin etse ittifakla yemini bozulur. Çünkü yemini Allahü Teâlâ´nýn Zeyd´de yaratacaðý hayat üzerine yapýlmýþ olur ve Allahü Teâlâ´nýn Zeyd´i tekrar diriltmesi mümkündür. Allahü Teâlâ Zeyd´i dirilttiði takdirde Zeyd bizzat eski Zeyd´dir. Fakat bu diriltme âdete muhaliftir. Buna göre «semaya çýkacaðým» diye yapýlan yeminde olduðu gibi bunda da yemin yapýlmýþ olup sonra derhal bozulur.
«Bir kimse "ben falan þahýsla konuþmayacaðým" diye yemin edip ilh...» Zahire´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben falan þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin ettiðinde bu yemin o þahýsla ebedi konuþmamak üzere yapýlmýþ olur. Eðer o þahýsla bir gün yahut iki gün bir beldede yahut bir evde konuþmayacaðýna niyet etse, diyaneten de kazaen de tasdik edilmez. Herhangi bir gün konuþursa yemini bozulur. Çünkü söylemediði bir þeyi tahsis etmeyi niyet etmiþtir.
«Muhtar olan kavle göre; yemini bozulmaz ilh...» Yani bir kimse «filan þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin edip sonra o þahýs uyurken onunla konuþsa, konuþurken onu uyandýrýrsa, yemini bozulur, uyandýrmazsa yemini bozulmaz.
Ýmam Kudûrî «yemin edenin konuþmasý iþitilecek derecede olursa, onu uyandýrmasa bile yemini bozulur» demiþtir. Ýmam Serahsî, Sîyer´de olanla amel ederek Kudûrî´nin kavlini tercih etmiþtir. Sîyer´in ibaresi þudur: Bir müslüman, sesin iþitileceði yerden kâfirlere eman verse, fakat kâfirler harple meþgul olduklarýndan dolayý onun sesini duymasalar, bu müslümanýn verdiði eman muteber sayýlýr.
Bazýlarý «"konuþmayacaðým" diye yemin edildikten sonra konuþmak ile kâfirlere eman vermek arasýnda fark vardýr. Emanýn isbatýnda ihtiyatla amel edilir. Baþkasý böyle deðildir.» demiþlerdir.
«Ýþitilecek derecede olursa ilh...» Yani «falanca þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin eden kimse, kulak verildiðinde iþitilecek derecede o þahýsla konuþsa, her ne kadar bir meþguliyetten veya saðýrlýktan dolayý iþitilmese bile, yemini bozulur. Eðer çok uzak olduðu için kulak verilmekle beraber iþitilmezse, yemini bozulmaz. Zâhiriyye´den naklen Bahýr´da böyle zikredilmiþtir.
Yine Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Yemin eden kimse o þahýsla anlamayacaðý bir sözle konuþsa, yeminin bozulup bozulmamasýnda iki rivayet vardýr.
«Bir kimse kendisiyle konuþmamaya yemin ettiði þahsa iþittirmek maksadýyla duvara seslenerek "ey duvar iþit" veya "þöyle þöyle yap" dese, yemini bozulmaz ilh...» Yani yemin eden duvarla beraber o þahsa hitab etmeyi kasdetmeyip bilâkis yalnýz duvara hitab etmeyi kasdetse yemini bozulmaz. Bundan dolayý Bahýr ve diðer fýkýh kitablarýnda zikredilmiþtir ki; yemin eden kimse bir cemaate selâm verip «konuþmayacaðým» diye yemin ettiði kimse cemaatin arasýnda bulunsa, yemini bozulur. Ancak ona selâm vermeyi kasdetmezse, diyaneten tasdîk olunur. Eðer «içinizden biri müstesna olmak üzere Esselâmüaleyküm» dese, kazaen de tasdik edilir. Namazdan selâm verip o þahýs da her ne kadar sol tarafýnda bulunmuþ olsa, sahih olan kavle göre yemini bozulmaz. Çünkü namazdaki iki selâm bir bakýma namazdandýr. Yemin eden kimse «konuþmayacaðým» diye yemin ettiði þahsa namazda uysa, imam olan þahýs namazda yanýlýp yemin eden «Sübhanallâh» dese, yahut imam olan þahýs týkanýp yemin eden kimse, kýraatý açsa, yemini bozulmaz. Yemin eden kimse namazda olmadýðý halde, namaz kýldýran o þahsa «Sübhanallâh» dese veya onun kýraatýný açsa yemini bozulur.
TENBÝH: Bir kimse, bir þahsa «ben önce seninle konuþursam kölem âzâd olsun» diye yemin ettikten sonra karþýlaþtýklarýnda her biri diðerine selâm verse, yemini bozulmaz. Bundansonra da onunla önce konuþmak tasavvur edilmediði için yemini çözülmüþ olur.
Bir kimse, zevcesine «ben seninle önce konuþursam, þöyle olsun» diye yemin edip, zevcesi de «ben de seninle önce konuþursam, þöyle olsun» dese, bundan sonra zevc, zevcesiyle konuþsa, yemini bozulmaz. Çünkü zevcesi yemin ederek önce zevceyle konuþtuðu için zevc önce zevcesiyle konuþmamýþtýr. Bundan sonra zevcesi de, zevciyle konuþtuðunda yemini bozulmaz. Çünkü o da önce zevciyle konuþmamýþ olur. Fetih. Bahýr. Zeylai. Zahire. Zahiriyye.
Bir kimse, bir þahsa «ben seninle Önce konuþursam» yahut «ben senden önce evlenirsem» yahut «sen bana konuþmadan önce ben seninle konuþursam, þöyle olsun» diye yemin ettikten sonra o þahýsla ikisi birden beraberce ayný anda konuþsalar yahut beraberce ayný onda evlenseler ebedi yemini bozulmaz. Çünkü beraber konuþmakla veya beraber evlenmekle birinin önce olmasý muhâldir.
«Ýmam-ý Azam (Rh.A.) düþünüp "iki kere yemini bozulur" diye cevap vermiþ ilh...» Çünkü üç kerre «vallâhi ben seninle konuþmayacaðým» diye yemin eden kimse, birinci ifadesiyle yemin etmiþ olup ikinci ifadesiyle yemini bozulur. Ayrýca ikinci ifadesiyle yemin etmiþ olup üçüncü ifadesiyle yemini bozulmuþ olur.
«Bu iki kelime ilh...» Yani «güzel düþün» ifadesinde cevapta iyi düþünemediðini ve «doðru ve güzel cevap verdiniz» ifadesinde de Ýmam Muhammed (Rh.A.)´in bu mesele malumu olup Ýmam-ý Azam´dan imtihan için sorduðunu imâ vardýr. Ýmam Muhammed (Rh.A.)´den bu gibi hareketler gençliðinin gerektirdiði hallerdendir. Yoksa kendilerinden Ýmam-ý Azam (Rh.A.) hakkýnda böyle yersiz muamele pek uzaktýr.
«Ýþaret ve kitabet yoluyla bozulmaz ilh...» Bir kimse «falan þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin ettikten sonra o þahsa iþaret etse veya mektup gönderse yemini bozulmaz. Kezâ, o þahsa elçi gönderse, yine yemini bozulmaz. Çünkü örfte bunlara «konuþma» denilmez. Ýmam Mâlik ile Ýmam Ahmed b. Hanbel (Rh. Aleyhima) Allahü Teâlâ´nýn: «(Ya) bir vahy ile, ya bir perde arkasýndan yahut bir elçi gönderipte kendi izniyle dileyeceðini vahyetmesi olmadýkça Allah´ýn hiçbir beþere kelâm söylemesi (vaki) olmamýþtýr. Þüphesiz ki O yücedir, mutlak bir hüküm ve hikmet sahibidir» (Eþ-þurâ Sûresi âyet: 51)kavli kerimiyle istidlâl ederek «elçi gönderirse yemini bozulur» demiþlerdir. Bunlara «yeminler örf üzerine kurulmuþtur» diye cevap verilir. Fetih.
«Câmi´den ilh...» Câmi´nin ibaresi þöyledir: Bir kimse «vallâhi ben falan þahýsa konuþmayacaðým» veyahut «vallâhi ben falan þahýsa söz söylemeyeceðim» diye yemin edip sonra ona mektup yazsa, yemini bozulmaz. Ýbn-i Semâa´ «Nevadir» adlý eserinde «yemini bozulur» demiþtir.
«Ýþaret ve ima ile olmaz ilh...» Yani iþaret el ile olur, îma ise baþla olur.
«Ýnþa ilh...» Fetih, Bahýr ve Minah adlý kitaplarda inþa yerine ifþâ lafzý zikredilmiþtir. Yani bir kimse «ben filan kimsenin sýrrýný ifþâ etmeyeceðim» yahut «izhâr etmeyeceðim» veya «bildirmeyeceðim» diye yemin edip sonra mektupla veya iþaretle ifþâ yahut izhâr yahut bildirse yemini bozulur.
Bahýr´da zikredilmiþtir ki: «Filan þahsýn sýrrýný ifþâ» yahut «izhâr» yahut «ilâm» yahut «haber vermeyeceðim» diye yemin edip bunlarý iþaretle deðil mektupla yapmayacaðýný niyet etse, diyaneten tasdik edilir, kazaen tasdik edilmez.
«Veya "ona müjde vermem" ilh...» Bu «müjde vermem» lâfzý, tekrardýr. Galiba ibare «müjde vermem» þeklinde olmayýp «ben ona sýr söylemem» þeklinde olacaktýr.
«Yemin ettiði vakitten bir ay itibar olunur ilh...» Yani bir kimse «falan þahýsla bir ay konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemini, yemin ettiði andan otuz gün üzerine yapýlmýþ olur. Çünkü kýzgýnlýk hali bunu gerektirir. Nitekim bir kimse «ben þu þeyi bir ay kiraya vereceðim» diye yemin etse, yemin ettiði andan itibaren kiraya vermesi icap eder. Çünkü âkidler mevcut olan ihtiyacý defetmek için yapýlýr. Fakat «ben bir ay oruç tutacaðým» diye yemin edildiðinde bu yemin ifadesindeki ay müsbette nekre olarak söylendiði için muayyen olmayan bir ayda oruç tutulmasýný gerektirir. Bu yüzden, yemin edildiði andan itibaren bir aya sarf olunmaz.
«Eðer ayý marife olarak söylerse ilh...» Mesela: «Ben falanca þahýsla bir ay konuþmayacaðým» diye yemin eden kimse, içinde bulunduðu ayýn yemin ettiði andan itibaren geri kalan kýsmýnda konuþmamak üzere yemin etmiþ olur. Kezâ; senenin, günün ve gecenin hükmü de böyledir.
Bir kimse «ben falan þahýsla bir gün konuþmayacaðým» diye geceleyin yemin etse, yemin ettiði andan itibaren gecenin geri kalan kýsmýnda ve ertesi gün konuþursa, yemini bozulur. Çünkü günün zikri kendisinden sonra olan vakti çýkarmak içindir. Kezâ; bir kimse «ben falanca þahýsla geceleyin konuþmayacaðým» diye gündüzleyin yemin etse, yemin ettiði andan itibaren ertesi gün fecir doðuncaya kadar konuþursa, yemim bozulur.
Bir kimse «ben falanca þahýsla bir gün konuþmayacaðým» diye gündüzleyin yemin etse, yemin ettiði saatten itibaren ertesi gün ayný saate kadar o þahýsla konuþursa yemini bozulur. Çünkü gün nekre olarak zikredildiði için tam bir gün olmasý icap eder.
Bir kimse «ben filan þahýsla geceleyin konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemini yemin ettiði saatten itibaren ertesi gecenin ayný saatine kadar olan zamana sarf olunur. Bu, Bedayý´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
«Ebede þâmil olan yerde ilh...» Meselâ bir kimse «ben filan þahýsla konuþmam» deyip «oy»lâfzýný söylemese yemin ebedî konuþmamak üzere yapýlmýþ olur. «Ben falanca þahýsla bir ay konuþmayacaðým» diye yemin edildiðinde «ay» lâfzýnýn söylenmesi kendisinden sonra olan vakti çýkarmak içindir. Buna göre; yemin ettiði andan itibaren bir ay içinde konuþursa, yemini bozulur. Bir ay sonra konuþursa yemini bozulmaz.
«Ebede þâmil olmayan yerde ilh...» Meselâ: Bir kimse «oruç tutacaðým» yahut «itikâfa gireceðim» diye yemin edip «ay» lâfzýný söylemese, yemini ebedî oruç tutmaya veya ebedî itikâfa girmeye sarf olunmaz. «Bir ay oruç tutacaðým» yahut «bir ay itikâfa gireceðim» diye «ay» lâfzýnýn söylenmesi orucu ve itikâfý bir ayla takdir etmek içindir.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 18:01:55
METÝN
«Konuþmayacaðým» diye yemin eden kimse, namazda Kur´ân veya tesbih okusa ittifakla yemini bozulmaz. Namaz haricinde ise, Ýmam Kudûrî´nin muhtarý olan zâhir rivayete göre; yemini bozulur. Nitekim Bahýr´da da bu kavil tercih edilmiþtir. Fetih´te mutlaka, gerek yemin Arapça ile ve gerekse Farsça ile yapýlmýþ olsun örfte Kur´ân ve tesbih okumak konuþma sayýlmayacaðý için yeminin bozulmamasý tercih edilmiþtir. Dürer ile Mültekâ sahipleri de bu kavli tercih etmiþlerdir.
Tehzîb´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki; bizim örfümüzde yemin eden kimsenin diðer kitaplarý okumasýyla da yemini bozulmaz.
Þürünbûlâlî´de «yeminin bozulmasý hakkýnda olan Sahih kavillerin çokluðundan senin üzerine bir beis ve zarar yoktur. Çünkü bu kaviller örfe muhaliftir» diyerek yeminin bozulmayacaðýna dair olan kavil kuvvetli görülmüþtür.
Tehzîb´de «"konuþmayacaðým" diye yemin eden kimse, fýkýh veya nahiv kitaplarý okuduðunda yemini bozulmadýðý gibi talebelere ders okutsa, yine yemini bozulmaz» denilmiþtir. Fakat Fetih´te «þiir okusa; yemini bozulur. Çünkü þiir ölçülü sözlerdir. Þiir olmayan sözleri okumakla yemininin bozulmasý daha evlâdýr» diye zikredilmiþtir. Teemmül et!
«Bugün Kur´ân okumayacaðým» diye yemin eden kimsenin namazda veya namazýn dýþýnda Kur´an okumakla yemini bozulur. Hatta besmele okusa, eðer Neml Sûresindeki besmeleye niyet ederse, yemini bozulur. Fakat bu sûredeki besmeleye niyet etmezse, yemini bozulmaz. Çünkü müslümanlar, Neml Sûresindeki besmelenin dýþýndaki diðer besmeleler ile teberrük kastederler, Kur´ân olmasýný murad etmezler.
«Filan sûreyi» veya «filan þahsýn kitabýný okumayacaðým» diye yemin eden kimse, ona bakýp mânâsýný anlasa, yemini bozulmaz. Bununla fetva verilir.
Bir kimse «bugün falanca þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin etse, yemini gece ile gündüz üzerine sarf olunur. Yemin edenin «gün» lâfzý uzamayan bir fiille beraber söylenirse, gece ile gündüze þâmil olur. Eðer gün lâfzý ile yalnýz gündüze niyet ederse, tasdik edilir. Çünkü kelimeyi hakikat mânâsýnda kullanmýþtýr.
Bir kimse «falan þahýsla konuþtuðum gece, þöyle olsun» diye yemin etse, yemini ancak gece üzerine yapýlmýþ olur. Çünkü müfred (teklik) olan gece kelimesi mutlak vakitte kullanýlmaz.
Bir kimse «Zeyd gelmedikçe» yahut «izin vermedikçe» yahut «izin verene kadar ben Amr ile konuþursam, þöyle olsun» deyip sonra Zeyd gelmeden yahut izin vermeden onunla konuþursa, yemini bozulur. Eðer Zeyd geldikten yahut izin verdikten sonra konuþursa, yemini bozulmaz. Çünkü Zeyd´in gelmesini yahut Zeyd´in izin vermesini konuþmamak için gâye kýlmýþtýr. Gâyeden önce yemin bâkidir, gayeden sonra sona erer. Eðer Zeyd gelmeden veya izin vermeden ölürse, yeminde durma mahalli fevt olduðu için yemin düþer. Musannýfýn misalinde cezâyý tehir ile kayýtladýðý münasiptir. «Eðer Amr ile konuþursam» þart cümlesini hazf ile beraber cezâyý da önce söyleyip «Zeyd gelmedikçe zevcem boþ olsun» dese, burada «Zeyd gelinceye kadar» ifadesi gâye için olmayýp bilâkis þart için olur. Çünkü talâk, vakte, saate ihtimali olmayan þeylerden olduðu için Zeyd´in gelmesiyle vâki olmaz. Bilâkis ölmesiyle talâk vâki olur.
«Zeyd gelmedikçe zevcem boþ olsun» ifadesinin manâsý «Zeyd gelmezse sen boþsun» demektir. Buna göre; Zeyd´in gelmesiyle talâk vâki olmaz. Yemin mutlak olduðu için Zeyd hayatta oldukça zevcesi boþ olmaz. Zeyd ölürse, yeminin bozulmasýnýn þartý gerçekleþtiði için zevcesi boþ olur. Nitekim bir kimse bir þahsa «vallâhi falan zat bana izin vermedikçe ben seninle konuþmayacaðým» yahut borçlusuna «vallâhi alacaðýmý ödemedikçe senden ayrýlmayacaðým» yahut «vallâhi bugün elbette borcumu ödeyeceðim» diye yemin edip o zat izin vermeden ölse, yahut alacaðýndan beri olsa, yemini düþer.
Bunda asýl ve kaide þudur: Yemin eden bir kimse, yemini için bir gâye ve nihayet koyup o gâye fevt olur, elde etme imkâný kalmazsa, yeminde durmak mümkün olmayacaðý için yemin batýl olur. Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´a göre yemin batýl olmaz. «Mâzâle», «mâdâme» ve «mâkâne» kelimeleri gâye içindirler.
Yemin kendileriyle nihayet bulur. Mesela: Bir kimse «Buhârâ´da oldukça þu iþi yapmayacaðým» diye yemin edip sonra oradan çýkýp tekrar geri dönüp o iþi yapsa, yemini bozulmaz. Çünkü Buhârâ´dan Çýkmakla yemini nihayete ermiþtir. Kezâ: Bir kimse «ben þu taâmý falân þahsýn mülkünde oldukça yemeyeceðim» diye yemin edip sonra falân þahýs o taâmýn bazýsýný satsa, geri kalaný yemin eden yese, yemini bozulmaz. Çünkü o taâmýn bazýsýnýn satýlmasýyla yemin nihayet bulmuþtur. Kezâ: Bir kimse, bir þahsa hitaben «sen benim hakkýmý vermedikçe bugün senden ayrýlmayacaðým» yahut «seni sultâna götürmedikçe bugün senden ayrýlmam» diye yemin edip, o þahýstan ayrýlmadan o güngeçse yemini bozulmaz. Fakat o günden sonra hakkýný almadan ayrýlýrsa yemini bozulur. Gün kelimesini evvel söyleyerek «bugün hakkýmý almadýkça senden ayrýlmam» diye yemin eder, o günden sonra ayrýlsa yemini bozulmaz. Bahýr.
Kezâ: Bir kimse hasmým mahkemeye götürüp orada ona yemin ettireceðine yemin edip de sonra hasmý, aleyhine davâ olunan þeyi ikrar etse, yahut þahitler ortaya çýksa, yemini düþer. Çünkü yemini, mânâda hasmýnýn inkâr haliyle kayýtlanmýþtýr. Nitekim dövme hakkýndaki yemin babýnda gelecektir.
Bir kimse «falan þahsýn kölesiyle» yahut «zevcesiyle» yahut «dostuyla konuþmayacaðým» yahut «onun hânesine girmeyeceðim» yahut «onun elbisesini giymeyeceðim» yahut «onun taâmýný yemeyeceðim» yahut «onun hayvanýna binmeyeceðim» diye yemin etse, mezhebin muhtar olan kavline göre yemin ederken onun kölesine, hânesine elbisesine, taâmýna, hayvanýna gerek göstererek yemin etsin, gerek göstermeyerek yemin etsin o þahýs kölesini, hânesini, elbisesini taâmýný, hayvanýný satmak, zevcesini boþamak, dostuyla düþman olmak suretiyle bu þeylerin kendisine olan nisbeti kesildikten sonra yemin eden kimse köleyle konuþursa, yemini bozulmaz. Çünkü köle pazarda satýldýðý için hür kimselere nisbetle itibarý düþük olur da elbise ve hâne gibi olur. Yemin eden kimse, o þahsýn boþadýðý eski zevcesiyle, düþman olduðu eski dostuyla konuþursa, göstererek «filan þahsýn þu zevcesiyle» veya ismini tayin ederek «filan þahsýn dostu olan Zeyd ile konuþmayacaðým» diye yemin etmiþse nisbet kesildikten sonra do yemini bozulur. Çünkü hür olan kiþinin zatýna kýzarak konuþmamak üzere yemin edilir. Eðer yemin eden kimse böyle o þahsýn zevcesini göstererek dostunun ismini tayin ederek yemin etmemiþse nisbet kesildikten sonra konuþursa, yemini bozulmaz. Yeminden sonra o þahýs köle satýn alsa veya evlense, yemin eden kimse o þahsýn satýn aldýðý köleyle veya evlendiði zevcesiyle konuþursa yine yemini bozulur. Çünkü köle ile zevcenin o þahsa nisbeti mevcuttur. Yemin eden kimse o þahsýn sattýðý hâneye girse, yemini bozulmaz. Çünkü hâne kendisiyle konuþulmamakla köle gibi olduðu evleviyet yoluyla malumdur, evleviyet yolu kölenin akýllý olup hânenin akýllý olmamasýdýr.
Bir kimse meselâ: «ben þu taylasân (yünden dokunmuþ yuvarlak bir nevi Acem elbisesidir) ýn sahibiyle konuþmayacaðým» diye yemin edip sonra o þahýs o taylasâný sattýktan sonra yemin eden onunla konuþsa yemini bozulur. Çünkü taylasânýn o þahsa nisbeti o þahsý tanýtmak içindir. Bundan dolayý o taylasâný satýn alan zatla konuþsa, yemini bozulmaz.
ÝZAH
«Bununla fetva verilir ilh...» Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´un kavliyle fetva verilir.
Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; falan þahsýn kitabýný okumaktan maksat kitapta olanýanlamaktýr. «Ben filan þahsýn kitabýný okumayacaðým» diye yemin eden kimse, onun kitabýna bakýp mânâsýný anlarsa, maksat hasýl olduðu için yemini bozulur.
«Eðer Zeyd geldikten yahut izin verdikten sonra konuþursa, yemini bozulmaz ilh...»
Ben derim ki: Zeyd´in izin vermesiyle yemin edenin konuþmasý beraber olsalar, yine yemini bozulmaz. Çünkü Hâniyye´de «Bîr kimse «filan þahýs þu hâneye girmedikçe ben de girmeyeceðim» diye yemin ettikten sonra o þahýsla beraber o hâneye girseler, yemini bozulmaz» diye zikredilmîþtir.
«"Mâzâle", "mâdâme" ve "mâkâne" kelimeleri gâye içindirler ilh...»
Bu kelimeler «bulunduðu müddetçe» manasýna gelirler.
Bahýr´da zikredilmiþtir ki; bir kimse «þu elbise falan þahsýn üzerinde bulundukça onunla konuþmayacaðým» diye yemin edip o þahýs da sýrtýnda bulunan elbiseyi çýkarýp tekrar giydikten sonra yemin eden onunla konuþsa, yemini bozulmaz. Eðer yemin eden kimse «þu elbise o þahsýn üzerinde bulunduðu halde onunla konuþmayacaðým» diye yemin etse, o þahýs üzerindeki elbiseyi çýkarýp tekrar giydikten sonra yemin eden onunla konuþsa, yemini bozulur. Çünkü yemin eden kimse, yeminini belirli bir vakitle tayin etmeyip bilâkis elbisenin o þahsýn sýrtýnda bulunmasýyla kayýtlamýþtýr. O elbise, o þahsýn sýrtýnda bulunduðu müddetçe yemin eden o þahýsla konuþursa yemini bozulur.
Bir kimse annesine babasýna hitaben «ben, siz hayatta olduðunuz müddetçe evlenirsem, þöyle olsun» diye yemin edip de onlar hayatta iken evlenirse. yemini bozulur. Tekrar evlense, yemini bozulmaz. Ancak olan kavline göre yemin ederken onun kölesine, hânesine, elbisesine, «siz hayatta olduðunuz müddetçe evlendiðim her kadýn boþ olsun» diye yemin ederse, evlendiði her kadýn boþ olur. Eðer annesiyle babasýndan biri ölürse yemin düþmüþ olur. Çünkü yeminin bozulmasýnýn þartý, onlarýn ikisi de hayatta bulunduðu müddetçe evlenmesidir. Onlardan biri öldükten sonra yemininin bozulmasý düþünülemez.
«Sonra oradan çýkýp ilh...» Bir kimse «Buhârâ´da oldukça þu iþi yapmayacaðým» diye yemin edip, Buhârâ´dan yalnýz kendisi çýktýktan sonra tekrar geri dönüp o iþi yapsa, yemini bozulmaz. Fakat «þu hânede oldukça þu iþi yapmayacaðým» diye yemin etse, o hâneden ehli ile birlikte çýkmasý lâzýmdýr.
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «Buhârâ´da bulundukça hurma suyu içmeyeceðim» diye yemin edip Buhârâ´dan ayrýldýktan sonra tekrar geri dönüp hurma suyu içse, yemini bozulmaz. Ancak Buhârâ´nýn kendisi için vatan oldukça içmeyeceðine niyet ederse, geri döndükten sonra içse, yemini bozulur. Çünkü Buhârâ onun vataný olarak bakidir.
Yine Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse zevcesine «vallâhi, bu hânede bulunduðum müddetçe sana yaklaþmayacaðým» diye yemin etse, yemini ancak baþka bir hâneyetaþýnmakla batýl olur. Çünkü «bu hânede bulundukça» ifadesinin mânâsý bu hânede oturdukça demektir. O hânede bir kazýðý kalsa bile Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre: o hânede oturuyor sayýlýr.
Ýmameyn (Rh.A.)´a göre: oturuyor sayýlmaz. Fetva da Ýmameyn (Rh A.)´in kavli üzerinedir.
«Falan þahýs o taâmýn bazýsýný satýp geri kalaný yemin eden yese, yemini bozulmaz ilh...» Fakat yukarda geçtiði üzere «þu taâmý yemeyeceðim» veya «þu suyu içmeyeceðim» diye yemin edildiðinde o taâm bir oturuþta yenilecek miktar, o su bir içiþte içilecek miktar olursa, yemin onlarýn hepsini yemeðe ve içmeðe yapýlmýþ olur. Eðer o taâm bir oturuþta, o su bir içiþte yenilecek veya içilecek miktardan fazla olursa yemin onlarýn bazýsý üzerine yapýlmýþ olur.
Ben derim ki: «Falanca þahsýn taâmýný yemeyeceðim» diye yemin eden kimse üzerine yemin ettiði taâm gerek bir oturuþta yenilecek miktar kadar olsun gerek bir oturuþta yenilecek miktardan daha fazla olsun taâm sahibi o taâmýn bir kýsmýný satsa geri kalan kýsmýný yemin eden kimse yese, yemini bozulmaz. Bu mesele «bir kimse annesine, babasýna hitaben: «Siz hayatta oldukça ben evlenmeyeceðim» diye yemin edip sonra onlardan biri ölünce evlense, yemini bozulmaz» meselesine benzer. Burada yemin ettiði taâmýn satýlmayan kýsmýný yemesiyle yemini bozulmaz. Çünkü yeminin bozulmasýnýn þartý; o taâmýn hepsini yemin ettiði þahsýn mülkünde iken yemesidir. Burada ise hepsini yeme bulunmamýþtýr.
«Bir kimse bir þahsa hitaben: "sen benim hakkýmý vermedikçe bugün senden ayrýlmayacaðým" ilh...» Yani: «Sen benim hakkýmý verinceye kadar ben senin peþini býrakmayacaðým» diye niyet ederse o gün peþini takip edip borcunu alamasa, yemini bozulmaz. Eðer o günden sonra onun peþini býrakýrsa yemini bozulur. Yemin ettiði gün borçlusunun peþini býrakýrsa yemini evleviyetle bozulur.
«Çünkü yemini, mânâda hasmýnýn inkâr haliyle kayýtlanmýþtýr ilh...»
Nitekim borçlu alacaklýsýna «vallâhi ben senin iznin olmadan bu beldeden çýkmayacaðým» diye yemin etse bu, yemini üzerinde borç bulunduðu zamanla kayýtlanýr.
«Bir kimse "falan þahsýn kölesiyle" ilh...» Burada kölenin o þahsa izafeti mülk izafetidir. Bir kimse «falan þahsýn zevcesiyle» veya «onun dostuyla konuþmam» diye yemin etse bu ifadedeki zevc ile dostun o þahsa izafeti nisbet izafetidir.
«Bu þeylerin kendisine olan nisbeti kesildikten sonra ilh...» Yani: Ýsterse bu þeyler yemin eden kimseye verilmiþ olsun. Meselâ: Bir kimse bir þahsa hitaben: «Ben senin þu taâmýný yemeyeceðim» diye yemin edip o þahýs da o taâmý yemin eden kimseye hediye olarak verse yemin eden þahýs da onu yese, Ýmam-ý Azam ile Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´a göre; yemini bozulmaz. Ýmam Muhammed (Rh.A)´e göre; bozulur.
TENBÝH: Bir kimse «ben filan þahsýn taâmýný yemeyeceðim» diye yemin etse. halbuki o þahýs taâm satsa yemin eden kimse ondan taâm alýp yese. yemini bozulur.
Ben derim ki: Bu surette yeminin bozulmasýnýn sebebi. o þahýs taâm satan olunca, ondan satýn alýnan veya onun yaptýðý taâm murat edilir de yemin o þahsýn mülkünde bulunan taâm üzerine yapýlmýþ olmaz. Çünkü taâmýn onun mülkünde bulunmasý kastedilmemiþtir.
«Gerek göstererek yemin etsin, gerek göstermeyerek yemin etsin ilh...» Yani: Bir kimse «falan þahsýn kölesiyle konuþmayacaðým» yahut «onun hanesine girmeyeceðim» yahut «onun elbisesini giymeyeceðim» yahut «onun taâmýný yemeyeceðim» yahut «onun hayvanýna binmeyeceðim» diye yemin ettiðinde gerek bunlarý göstererek yemin etsin gerek göstermeyerek yemin etsin bunlar o þahsýn mülkünde bulundukça yemin bunlar üzerine yapýlmýþ olur. hatta o þahýs yeminden sonra üzerine yemin edilen þeylerden satýn alsa, bunlarýn üzerine de yemin edilmiþ olur. Buna göre yemin eden kimse üzerine yemin ettiði þey o þahsýn mülkünde iken yapmayacaðým diye yemin ettiði þeyi iþlerse yemini bozulur. Eðer bu þeyler o þahsýn mülkünden çýktýktan sonra «yapmayacaðým» diye yemin ettiði þeyi iþlerse yemini bozulmaz. Çünkü yemin o þahsýn zatýna yapýlmýþtýr. bu þeyler üzerine yapýlmamýþtýr.
«Yeminden sonra o þahýs köle satýn alsa veya evlense yemin eden kimse o þahsýn satýn aldýðý köleyle veya evlendiði zevcesiyle konuþursa yine yemini bozulur ilh...» Yeminin bozulmasý. yemin eden kimse «falan þahsýn kölesiyle» veya «zevcesiyle konuþursam þöyle olsun» diye yemin ederken köleyi veya zevceyi göstererek yemin etmediði takdirdedir. Yukarda geçtiði üzere yemin eden kimse yemin ederken köleyi göstersin veya göstermesin fark yoktur. Yani o þahýs yeni köle satýn aldýðýnda yemin eden kimse satýn alýnan köleyle konuþtuðunda yemini bozulur. Fakat yemin eden kimse «ben falanca þahsýn þu zevcesiyle konuþmayacaðým» diye o þahsýn zevcesini göstererek yemin edip o þahýs bu zevcesini boþar, baþka bir kadýnla evlenirse yeni evlendiði kadýnla yemin eden kimse konuþtuðunda yemini bozulmaz. Çünkü bu surette yemin eden kimse, o þahsýn eski zevcesiyle konuþmamak üzere yemin etmiþtir. Bu yemini o þahsýn sonradan evlendiði zevcesine þâmil deðildir. Bahýr, Kenz.
METÝN
«Zaman» ve «hîn: vakit» lâfýzlarý gerek marife gerek nekre olsun yemin edildiði andan itibaren altý ay geçerlidir. Eðer bu lâfýzlarla yemin eden kimse, belirli bir zamaný veya belirli bir vakti niyet ederse, yemini sahih olan kavle göre; niyet ettiði þey üzerine olur. Bedayý.
Ayýn gurresi ve ayýn baþý ile ayýn birinci gecesi ve gündüzü murat edilir. Ayýn evveli ile ayýn birinden onbeþ güne kadar olan müddet murat edilir. Ayýn ahiri ile onbeþ günden sonrakimüddet murat edilir. Buna göre bir kimse «ayýn sonundan evvelki günü oruç tutacaðým» veya «tayýn evvelinden son günü oruç tutacaðým» diye yemin etse onbeþinci günü ile onaltýncý günü oruç tutar. Yaz mevsimi ile kýþýn giyilen kürk gibi elbiselerin býrakýldýðý zamandan itibaren tekrar bu elbiselerin giyilmesine ihtiyaç duyulan zamana kadar olan müddet murat edilir. Bedayý.
Bir kimse «ben filan þahýsla dehir boyunca» yahut «ebedî konuþmayacaðým» diye yemin etse, yemin ederken bir þeye niyet etmemiþse, bu yemin, yemin edenin yaþadýðý müddete hamlolunur. Yani «ömür boyunca konuþmayacaðým» demiþ olur. Eðer nekre (belirsiz) olarak «dehren konuþmayacaðým» diye yemin ederse, Ýmam-ý Azam (Rh.A.) «nekre olan «dehir» kelimesinin mânâsýný bilmiyorum» demiþtir. Ýmameyn (Rh.A.)´a «dehir kelimesi de «hîn: vakit» kelimesi gibidir» demiþlerdir. Erbab-ý Kemâl´e gizli deðildir ki bir meselede Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´dan bir kavil rivayet edilmeyince Ýmameyn´in kavliyle fetva vermek vacib olur. Nehir.
Sirac adlý kitapta zikredilmiþtir ki: Ýmam-ý Azam ondört meselede tevakkuf edip cevap vermemiþtir. Dört Ýmam (Rh.A.)´dan hatta Resûl-i Ekrem (S.A.V.)´den ve Cebrail (A.S.)´den de «bilmiyorum» cevabý vâki olmuþtur.
Bir kimse «falan þahýsla çok günler» yahut «aylar» yahut «seneler» yahut «cumalar» yahut «zamanlar» yahut «vakitler» yahut «dehirler konuþmayacaðým» diye yemin etse, bunlarýn her bir sýnýfýndan on ile takdir olunur. Çünkü on cem´i lafzýyla zikrolunanlarýn çoðudur. Bir kimse «falan þahýsla zamanlarca konuþmayacaðým» diye yemin etse, beþ seneyle takdir olunur. Eðer «günler», «aylar». «seneler». «cumalar», «zamanlar». «vakitler» ve «dehirler» nekre olarak söylenirse, üç ile takdir olunur. Çünkü çoklukla muttasýf olmadýkça cemin en aþaðý derecesi üçtür.
Bir kimse «ben kölelerle» yahut «falan þahsýn köleleriyle konuþmayacaðým» yahut «falan þahsýn hayvanlarýna binmeyeceðim» yahut «falanca þahsýn elbiselerini giymeyeceðim» diye yemin edip sonra üç köleyle konuþsa, yahut o þahsýn üç hayvanýna binse, yahut o þahsýn üç elbisesini giyse, her ne kadar o þahsýn üç kölesinden fazla kölesi, üç hayvanýndan fazla hayvaný, üç elbisesinden fazla elbisesi olsa bile yemini bozulur. Eðer bir veya iki köleyle konuþsa yahut bir veya iki hayvanýna binse yahut bir veya iki elbisesini giyse, yemini bozulmaz. Yemin eden kimse o þahsýn bütün köleleriyle konuþmayacaðýný, bütün hayvanlarýna binmeyeceðini ve bütün elbiselerini giymeyeceðini niyet etse, niyeti sahih olur.
Bir kimse «falan þahsýn zevceleri» yahut «ahbaplarý» yahut «kardeþleri ile konuþmayacaðým» diye yemin etse, o þahsýn bütün zevceleriyle yahut bütün ahbaplarýyla yahut bütün kardeþleriyle konuþmadýkça yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden kimseninbunlarla konuþmamasý kendilerinin zâtýnda olan bir sebepten dolayýdýr. Binaenaleyh yemin bunlarýn kendi zâtlarý üzerine yapýlmýþ olur. Sanki yemin eden kimse «ben bunlarla konuþmayacaðým» diye yemin etmiþtir. Yemin eden kimse «ben falanca þahsýn kardeþleriyle konuþmayacaðým» diye yemin ederken o þahsýn bir kardeþi olduðunu bilerek yemin etmiþse, onunla konuþtuðunda yemini bozulur. Eðer bir kardeþi olduðunu bilmeyerek yemin etmiþse, onunla konuþtuðunda yemini bozulmaz, Nitekim Vakýat´da böylece zikredilmiþtir.
Nehir´de «o þahsýn ahbaplarý ile zevceleri de kardeþe ilhak edilmiþtir» diye zikredilmiþtir.
Þârih der ki: «O þahsýn bir kardeþi olsa» meselesi cemi sýygasý zikredilip müfred mânâsý murad edilen dört meseledendir. Nitekim Eþbah´ýn yemin bahsinde zikredilmiþtir. Fakat yemin taâmlara, elbiselere, kadýnlara olursa icmaen bir tanesine vâki olur. Çünkü lamý tarif mümkün olursa ahde; mümkün olmazsa, cinse sarf olunur. Eðer dünyada olan bütün taâmlara, bütün elbiselere veya bütün kadýnlara niyet ederse, sahih olan kavle göre niyeti diyaneten sahih olur. Ýþin hakikatýný Allahü Teâlâ Hazretleri bilir.
ÝZAH
«"Zaman" ve "hîn; vakit" lâfýzlarý ilh...» Yani bu lafýzlarla gerek marife, gerek nekre, gerek müsbette ve gerekse menfide olsun yemin edildiði andan itibaren altý ay murad edilir. Çünkü altý ay bu lâfýzlarýn ortada kalan mânâlarýdýr. Meselâ: Bir kimse, bir þahsa «vallâhi ben seninle bir hîn: bir vakit konuþmayacaðým» yahut «vallâhi ben seninle bir zaman konuþmayacaðým» diye yemin ederse, bu yemin altý ay üzerine yapýlmýþ olur. Yani yemin eden kimse yemin ettiði andan itibaren altý aydan önce konuþursa yemini bozulur. Altý aydan sonra konuþursa, yemini bozulmaz.
Kezâ: Bir kimse «vallâhi ben bir hîn: bir vakit veya bir zaman oruç tutacaðým» diye yemin ederse, altý ay oruç tutmasý lâzým gelir. Yalnýz yemin eden kimse bu altý ayý dilediði zaman tayin edebilir.
«Hîn» lâfzýyla bazen saat mânâsý murad edilir. Nitekim Allahü Teâlâ:
«Haydi akþam saatinde, sabah saatinde hepiniz Allah´ý tenzih (ve tesbih) edin (namaz kýlýn).» buyurmuþtur (Er-rûm Sûresi; âyet: 17).
«Hîn» lâfzýyla bazen kýrk sene murad edilir. Nitekim Allahü Teâlâ:
«Ýnsan (Adem)in üzerine uzun devirden bir hine geçti ki (o vakit) o, anýlmaya deðer bir þey bile deðildir.» (El-Ýnsân Sûresi; âyet: 1) buyurmuþtur. Müfessirler bu âyeti kerimedeki «hîn» nazmýný kýrk seneyle tefsir etmiþlerdir.
«Hîn» lâfzýyla bazen altý ay murad edilir. Nitekim Allahü Teâlâ:
«O (aðaç) Rabbinin izniyle her hin yemiþini verir, durur.» (Ýbrâhim sûresi, âyet: 25 ) buyurmuþtur. Ýbn-i Abbas (R.A.) bu âyeti kerimedeki «hîn» nazmýný altý ayla tefsir etmiþtir. Çünkü hurma aðacýnýn tomurcuðunun çýkýp olgun olmasýna kadar geçen müddet altý aydýr.
Bir kimse, yemin ederken «hîn» lâfzýný kullandýðýnda herhangi bir zamana niyeti bulunmazsa, bu yemini altý ay üzerine vâki olur. Binaenaleyh altý ay, «hîn» lâfzýnýn ortada olan mânâsýdýr. Zira «hîn» lâfzý ile saat mânâsý murad edilmez. Çünkü bir saat konuþmamak üzere yemin edilmez.
«Hîn» lâfzýyla yemin edildiðinde âdeten kýrk sene de murad edilmez. Çünkü kýrk sene ebedî mânâsýnadýr.
«Zaman» lafzý da «hin» lâfzý gibi kullanýlýr. Bunun tamamý Fetih´dedir.
«Yemin eden kimse belirli bir zamaný veya belirli bir vakti niyet ederse; yemini sahih olan kavle göre yemin ettiði þey üzerine olur ilh...»
Çünkü «hîn» lâfzý ile «zaman» lâfzý saat, kýrk sene ve altý ay mânâlarýnda kullanýldýðý için sözünün hakikat mânâsýna niyet etmiþtir.
«Ayýn evveli ile ayýn birinden onbeþ güne kadar olan müddet murad edilir ilh...»
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki; bir kimse bir þahsa «vallâhi ben sana Ramazan ayýnýn evvelinde elbette geleceðim» diye yemin edip de ona on beþinci gün gelse, yemini bozulmaz. Eðer Ramazan ayý yirmidokuz gün olursa, Ýmam Muhammed (Rh.A.) «onbeþinci günü zevâl vaktinden önce gelirse, yemini bozulmaz. Zevâl vaktinden sonra gelirse, yemini bozulur» demiþtir. Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A)´dan «bir kimse, bir þahsa ben seninle ayýn evvelinin son günü ile ayýn sonunun ilk gününde konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemini ayýn onbeþinci günü ile onaltýncý günü üzerine yapýlmýþ olur» diye rivayet edilmiþtir.
«Yaz mevsimi ile ilh...» Bir kimse, bir þahsa «yaz mevsimi sana geleceðim» diye yemin etse, yemin eden kimse yaz ile kýþ mevsimi hesapla bilinen bir beldede oturuyorsa. yemini bu hesaba göre yapýlmýþ olur. Eðer yaz ile kýþ mevsimi hesapla bilinmeyen bir beldede oturuyorsa, kýþ, insanlarýn içlik, kürk gibi kalýn elbise giydikleri zamandan baþlayýp bunlarý giymeyi býraktýklarý zamana kadar olan müddettir.
«Kýþýn» yahut «yazýn» yahut «baharýn» yahut «güzün konuþmayacaðým» diye yemin edildiðinde bu mevsimlerin ne zaman baþlayýp, ne zaman bittiði herkesçe malumdur.
«Yaþadýðý müddetçe hamlolunur ilh...» Meselâ: Bir kimse «falan þahýsla bir ömür konuþmayacaðým» diye yemin etse, herhangi bir vakte niyet etmemiþ ise, bu yemini ebedî konuþmamak üzere yapmýþ olur.
Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.)´den « «ömür» kelimesi nekre olarak söylenildiðinde «bir gün» murat edilir» diye rivayet edildiði gibi ««hîn»gibi altý ay murat edilir» » diye de rivayet edilmiþtir. Zâhir olan da budur. Bu, Sirâc´dan naklen Nehir´de zikredilmiþtir.
«Ýmam-ý Azam (Rh.A.) "nekre olan «dehir» kelimesini bilmiyorum" demiþtir ilh...» Yani Ýmam-ýAzam (Rh.A.) «dehir kelimesinin mânâsýnda tevakkuf edip «ne kadar zaman murad edildiðini bilmiyorum» demiþtir.
Ýhtiyar´da zikredilmiþtir ki; «dehir» kelimesinin mânâsýnda örf yoktur ki; ona tâbi olunsun. Lûgatlar ise, kýyas ile bilinmez. Dehrin mânâsýnda deliller mütearýz olduðu için Ýmam-ý Azam tevakkuf etmiþtir.
Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.) Ýmam-ý Âzam (Rh.A.)´dan "nekre olan «dehir» kelimesiyle marife olan «dehir» kelimesi müsâvidir diye rivayet etmiþtir. Bu, yemin edenin niyeti bulunmadýðý takdirdedir. Niyeti bulunursa, onunla amel olunur. Fetih.
«Cami-i Kebîr´de "bir kimse «ben falan þahýsla dehirlerce» yahut «aylarca» yahut «senelerce» yahut «cumalarca» yahut günlerce konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemin bunlarýn her birinden üç üzerine vâki olur» diye zikredilmiþtir» denilirse, «bu mesele «dehir» mânâsýný bilen zâtýn kavli üzerinedir" diye cevap verilir.
Ben derim ki: « «Dehirlerce konuþmayacaðým» diye yemin edildiðinde bu yemin üç üzerine vâki olur» ifadesinde dehrin mânâsýný tayin yoktur. Çünkü bu üç ile üç gün mü, üç hafta mý, üç ay mý, üç sene mi? olduðu beyan edilmemiþtir. Fetih.
«Ýmam-ý Azam (Rh.A.) ondört meselede tevakkuf edip cevap vermemiþtir ilh...»
1 - Nekre (belirsiz) olan dehir.
2 - Ýnsan pisliði yiyen hayvanýn etinin ne zaman temiz olacaðý.
Böyle bir hayvan üç gün veya yedi gün hapsedilir diye rivayet edilmiþtir.
3 - Av köpeðinin ne zaman eðitilmiþ olacaðý. Bunun bilinmesi köpeðin eðitilmesiyle uðraþanlara býrakýlmýþtýr. Ýmam-ý Azam´dan rivayet edilmiþtir ki: Bu ayný zamanda Ýmameyn´in de kavlidir. Av köpeði üç defa avladýðý avý yemeden býrakýrsa, eðitilmiþ olduðu bilinir.
4 - Çocuklarýn sünnet olma zamaný. On yaþýnda veya yedi yaþýnda olmalarý rivayet edilmiþtir. Musânnýf da metnin sonunda bunu kabul etmiþtir.
Bazýlarý «çocuklarýn sünneti oniki yaþýndan sonraya býrakýlmamalýdýr» demiþlerdir.
5 - Müþkil (erkekliði diþiliði belli olmayýp iki tenasül uzvundan da bevleden) hünsa. Ýki tenasül uzvunun birinden fazla bevil gelmesine itibar edilmez.
6 - Eþeðin artýðý. Buradaki tevakkuf artýðýn temiz olmasýnda deðil temizleyici olmasýndadýr.
7 - Melekler ile Peygamberlerden hangisinin üstün olmasý. Namaz bahsinde geçtiði üzere beþerin havâssý meleklerden üstündür.
8 - Allahü Teâlâ´ya ortak koþan kimselerin, erginlik çaðýna varmadan önce ölen çocuklarýnýn nereye gidecekleri.
Ýmam Muhammed (Rh.A.) «Allahü Teâlâ günahsýz hiç bir kimseye azab etmez» demiþtir. Nitekim cenaze bahsinde geçmiþtir.
9 - Mescidin duvarlarýnýn vâkýfýn malýndan nakýþlanmasý. Yukarýda geçtiði üzere mescidin vâkýf malýnýn zalim tarafýndan alýnmasýndan korkulursa yahut vâkýf zamanýnda cami nakýþlý olursa, yahut duvarlarý ýslah için olursa câiz olur.
10 - Cinlerin insanlar gibi ibadet ve taatlarýnýn mükafatýný görüp görmeyeceði hususunda tevakkuf etmiþtir.
«Hatta Resûl-i Ekrem (S.A.V.)´den ve Cebrail (A.S.)´den de «bilmiyorum» cevabý vâki olmuþtur ilh...»
Kermânî´de zikredilmiþtir ki: Resûl-i Ekrem (S.A.V.)´e «mekanlarýn en faziletlisi hangisidir?» diye sorulduðunda «bilmiyorum, Cebrail (A.S.)´a sorayým» buyurdular. Bunu Cebrail (A.S.)´a sorduklarýnda o da «bilmiyorum, Rabbýma sorayým» deyip sorduðunda Allahü Teâlâ «mekânlarýn en hayýrlýsý mescidlerdir, mescid ehlinin en hayýrlýsý önce girip sonra çýkanlardýr, mescid ehlinin en þerlileri sonra girip önce çýkanlardýr» buyurmuþlardýr.
Hakaik´te zikredilmiþtir ki: Bunda kendilerinden fetva sorulan zevata tenbih var ki bilmedikleri bir mesele kendilerine sorulduðunda tevakkuf edip yerine bakalým demekten çekinmeyenler. Çünkü bilmeden körü körüne helâlý haram, haramý helâl diyerek cevap vermek Allah´a iftira olacaðýndan büyük günahtýr. Kuhustâni´de de böyledir.
Ýmam Gazali Ýhya-u Ulum adlý eserinde zikretmiþtir ki: Resûl-i Ekrem (S.A.V.) «Üzeyr Peygamber midir, deðil midir? bilmiyorum, Tubba mel´un mudur, deðil midir? bilmiyorum, Zülkarneyn peygamber midir, deðil midir? bilmiyorum» buyurmuþlardýr, Peygamberimiz (S.A.V.)´in bu mübarek sözleri Allahü Teâlâ´nýn kendilerini bu esrara muttali ve vâkýf kýlmadan önce olmasý gerekir. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.)´in Allahü Teâlâ kendilerini muttali kýldýktan sonra «Tubba mümindir» diye haber verdikleri nakledilmiþtir. T.
«Yahut cumalar ilh...» Bir kimse «falan þahýsla pek çok Cuma günleri konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemin on Cuma günü konuþmamaya yapýlmýþ olur. Yemin eden kimse, bu yeminiyle on hafta konuþmamayý niyet ederse, bu niyeti sahih olur. Fakat bir kimse «Bir Cuma oruç tutacaðým» diye yemin etse, gerek bir haftaya niyet etsin gerek niyet etmesin bir hafta oruç tutmasý lâzým gelir. Bahýr.
«Bunlarýn her bir sýnýfýndan on ile takdir olunur ilh...» Bu, Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göredir. Ýmameyn (Rh.A.)´e göre; bir kimse «falanca þahýsla günlerce» veya «pek çok günler konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemini yedi gün konuþmamak üzere yapýlmýþ olur, «Aylarca konuþmayacaðým» diye yemin ederse, bu yemin oniki ay konuþmamak üzere yapýlmýþ olur. «Senelerce» yahut «cumalarca» yahut «zamanlarca» yahut «vakitlerce» yahut «dehirlerce konuþmayacaðým» diye yemin ederse, bu yemin ebedî konuþmamak üzereyapýlmýþ olur.
«Çünkü yemin eden kimsenin bunlarla konuþmamasý kendilerinin zâtýnda olan bir sebepten dolayýdýr ilh.. » Yani yemin eden kimsenin bunlarý o þahsa nisbet ederek yemin etmesi, bunlarý tanýtmak içindir. Yoksa o þahýsla ilgili olduklarý için deðildir. Buna göre; o þahsýn zevcelerinin yahut ahbaplarýnýn yahut kardeþlerinin kendilerinde nefret ettiren bir sebep bulunduðu için kendileriyle konuþmamak üzere yemin etmiþtir. Bu yemin eden kimse, o þahsýn bütün zevceleriyle yahut bütün ahbaplarýyla yahut bütün kardeþleriyle konuþmadýkça yemini bozulmaz.
Bir kimse «ben falan þahsýn köleleriyle konuþmayacaðým» yahut «onun elbiselerini giymeyeceðim» yahut «onun hânesine girmeyeceðim» yahut «onun hayvanlarýna binmeyeceðim» diye yemin ettikten sonra, bu üzerine yemin edilen kimse, yapmayacaðým diye yemin ettiði þeyleri iþlese, yemini bozulmaz. Çünkü bu þeylerin o þahsa izâfeti, mülk izâfetidir. Yani yemin eden kimsenin yemini bunlar o þahsýn mülkünde bulundukça geçerlidir. Yemini bunlar için yapmamýþtýr. Bunlarýn sahibi için yapmýþtýr.
«Þârih der ki: «O þahsýn bir kardeþi olsa» meselesi cemi sýygasý zikredilip müfred mânâsý murad edilen dört meseledendir ilh...» Cemi (çokluk) sýygasý, müfred (teklik) sýygasý için ancak dört meselede kullanýlýr.
Ýkincisi; bir kimse «malýmý evlâdýma vakfettim» dese, halbuki kendisinin bir çocuðu bulunsa, vakfýn bütün geliratý o bir çocuðun olur. Fakat «beninime (oðullarýma) vakfettim» dese, hüküm böyle deðildir.
Üçüncüsü; bir kimse «falan beldede ikâmet eden ekâaribime mallarýmý vakfettim» dese, halbuki o beldede akrabalarýndan ancak bir þahýs bulunsa, bütün mallar o bir þahsa vakfedilmiþ olur.
Dördüncüsü; bir kimse «ben þu buðdaydan üç ekmek yemem» diye yemin etse, halbuki o buðdaydan ancak bir ekmek çýksa, yemin bu bir ekmek üzerine yapýlmýþ olur. Yani o bir ekmeði yerse, yemini bozulur. Keza; bir kimse «ben fakirlerle» yahut «yoksullarla» yahut «Ýnsanlarla» yahut «âdemoðullarýyla» yahut «þu cemaatle» yahut «Baðdad ehliyle konuþmayacaðým» diye yemin edip, sonra bunlardan biriyle konuþsa, yemini bozulur.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 18:05:55
TALÂK VE KÖLE ÂZÂD EDÝLMESÝNE DAÝR YAPILAN YEMÝN HÜKÜMLERÝ BÂBI
METÝN
Bu bâbýn toplayýcý þer´i meselelerinde asýl ve kaide þudur: Ölü bir çocuk baþkasý hakkýnda çocuktur. Fakat kendi hakkýnda çocuk deðildir. Yine asýl ve kaidenin tamamýndandýr ki: «Evvel» lâfzý ilk ferdin «âhir» lâfzý son ferdin, «vasat» lâfzý ikisinin arasýnda olan ferdin ismidir.
«Evvel», «âhir» ve «vasat» dan biriyle muttasýf olan bir þey, diðeriyle muttasýf olamaz. Çünkü bunlarýn aralarýnda zýtlýk vardýr. Fiil böyle deðildir, çünkü fiillerin aralarýnda zýtlýk yoktur. Zira ikinci fiil birinci fiilin baþkasýdýr. Binaenaleyh bir kimse «kendisiyle en son evlenmiþ olduðum zevcem boþ olsun» dese iki defa evlendiði zevcesi boþ olur. Çünkü zevce son evlenme akdini fiiline vasýf kýldýðý için iki defa evlendiði zevcesinin akdi son akid olmuþ olur.
Bir kimse «satýn aldýðým evvelki köle hür olsun» deyip sonra bir köle satýn alsa bu köle âzâd olur. Çünkü yukarýda geçtiði üzere »evvel» kelimesi ilk ferdin ismi olup bu da bulunmuþtur. Böyle yemin eden kimse iki köleyi birden beraber satýn alýp bundan sonra bir köle daha satýn alsa, asla yani beraber satýn aldýðý iki köle de sonra tek olarak satýn aldýðý köle de âzâd olmaz. Çünkü bu suretlerde önce ferd olarak satýn alma bulunmamýþtýr. Eðer yemin eden kimse ifadesinde «tek» yahut «siyah» yahut «altýnla» kelimelerini ziyade edip ve vasýf da bulunursa üçüncü yani tek olarak satýn aldýðý köle âzâd olur.
Bir kimse «vâhiden: Tek olarak satýn aldýðým evvelki köle âzâd olsun» deyip sonra iki köleyi birden beraber satýn alsa daha sonra «vâhid: Tek» bir köle satýn alsa ihtimal bulunduðu için üçüncü köle âzâd olmaz. Geçen suretteki «vâhid» ile buradaki «vâhid» arasýndaki farka musannýf «ihtimal bulunduðu için» kavliyle iþaret etmiþtir. Çünkü buradaki «vâhid» kelimesinin köleden hal olup mefulun halini beyan etmesi ihtimali olduðu gibi efendiden hal olma ihtimali de vardýr. Buna göre ifadede þek bulunduðu için üçüncü köle azâd olmaz.
Bahýr´da « «vâhid» lâfzýnýn köleye sýfat olarak esre olmasý câiz görülmüþtür. Bu takdirde «vahdehu» gibi olur» diye zikredilmiþtir.
Nehir´de « «vahid» kelimesinin hazfedilmiþ mübtedanýn haberi olarak ötre okunmasý caiz görülmüþtür. Bu da vahid gibidir. Yani üstün halindeki ihtimaller bundada geçerlidir» diye zikredilmiþtir.
Bir kimse «en evvel mâlik olduðum köle hür olsun» deyip sonra bir köle ile baþka bir kölenin yarýsýna mâlik olsa tamamýna mâlik olduðu köle azâd olur. Elbiseler de böyledir. Fakat ölçekle ve tartý ile satýlan þeyler böyle deðildir. Zeylaî.
Bir kimse «âhir: Sonraki mölik olduðum köle hür olsun» deyip bir köleye mâlik olduktan sonra ölse, o köle âzâd olmaz. Bir kölenin âhir olmasý için kendisinden evvel bir kölenin bulunmasý lâzýmdýr. Aksi yani «en evvel mâlik,olduðum köle hür olsun» ifadesi böyledeðildir. Çünkü «evvel» lâfzýnýn mânâsý kendi üzerine baþkasýnýn geçmemesidir. Bu ise kendisine baþka þey katýlmaksýzýn bulunur. «Ahir: Sonraki» lâfzý «bad:
Sonra» lâfzý gibidir. «Bad: Sonra» için «kabl: önce» lâzýmdýr. «Kabl» böyle deðildir. Yani kendisinden sonra bir þeyin bulunmasý lâzým deðildir.
Bir kimse «âhir mâlik olduðum köle hür olsun» deyip bir köle satýn aldýktan sonra bir köle daha satýn olsa ve sonra ölse, ikinci köle âhir köle olduðu için satýn alýndýðý vakitten itibaren âzâd olur. Eðer ikinci köleyi sýhhati yerinde iken satýn almýþsa, malýnýn hepsinden itibar edilir. Hasta iken satýn almýþsa, malýnýn üçte birinden itibar edilir.
«Köle satýn alýndýðý vakitten itibaren âzâd olur.» kaidesine göre; bain talâký âhire tâlik edip «evlendiðim ahir: Sonraki zevcem üç talâk boþ olsun» diyen kimsenin talâký Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; talâký fâr (bir kimsenin ölüm hastalýðýnda zevcesini mirastan mahrum etmek için boþamasý) olmaz. Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´e göre; yemin eden kimse ikinci köleyi gerek sýhhati yerinde iken gerek hasta iken satýn alsýn, köle malýnýn üçte birinden âzâd olur. «En son evlendiðim zevcem boþ olsun» diyen kimsenin talâký da talâký fâr olur.
ÝZAH
«Ölü bir çocuk ilh...» Þârih´in «ölü çocuk» diye kayýtlamasý, düþen yavrunun âzâlarýnýn belli olmasýnýn þart olduðuna iþaret içindir.
Fetih´te zikredilmiþtir ki: Düþen yavrunun âzâlarý belli olmazsa, çocuk sayýlmaz.
«Baþkasý hakkýnda çocuktur ilh...» Yani böyle bir çocuðu doðuran kadýn iddet bekliyorsa, bu çocukla iddeti bitmiþ olur. Bu çocuktan sonra gelen kan lohusalýk kanýdýr. Bu çocukla annesi ümm-i veled olur. «Çocuk doðurursan boþ ol» diyen kimsenin zevcesi böyle bir çocuk doðurursa, boþ olur. T.
«Fakat kendi hakkýnda çocuk deðildir ilh...» Yani böyle ölü doðan çocuða isim konmaz, yýkanmaz, üzerine namaz kýlýnmaz, mirasa, vasiyete hak sahibi olmaz, âzâd olmaz. Yani bir kimse cariyesine çocuk doðurursan þöyle olsun» deyip ölü çocuk doðursa, yemini bozulur. Fakat «çocuk doðurursan, o çocuk hür olsun» deyip cariyesi ölü çocuk doðursa, doðan çocuk hür olmaz. T.
« «Evvel» lâfzý ilk ferdin ismidir ilh...» Yani «evvel» lâfzýnda muteber olan kendi üzerine baþka bir þeyin geçmemesidir.
« «Vasat» lâfzý ikisinin arasýnda olan ferdin ismidir ilh...» Yani üçten ikinci, beþten üçüncü gibi. T.
« «Evvel», «âhir» ve «vasat» dan biriyle muttasýf olan bir þey diðeriyle muttasýf olamaz ilh...» Meselâ: Bir kimse «evleneceðim âhir: Sonraki zevcem boþ olsun» deyip bir kadýnla evlense, sonra bir kadýnla daha evlendikten sonra evvelkini boþasa daha sonra yine onunla tekrarevlenip ölse, bir defa evlendiði zevcesi boþ olur. Ýki defa evlendiði birinci zevcesi evvelki zevcesi olarak muttasýf olup âhir zevcesi olmakla muttasýf olmaz. Çünkü aralarýnda zýtlýk vardýr. Nitekim bir kimse «döveceðim âhir: Sonraki kölem hür olsun» deyip birini dövse, sonra birini daha dövse daha sonra evvelki dövdüðünü tekrar dövüp ölse, bir defa dövdüðü kölesi âzâd olur. Bahýr.
«Fiillerin aralarýnda zýtlýk yoktur ilh...» Bunun beyaný: Fiilin evveliyetle muttasýf olmasý ahiriyetle mevsuf olmasýna mani deðildir. Çünkü ikinci fiil birinci fiilden baþkadýr. Yani biriyle muttasýf olan diðeriyle mevsuf olandan baþkadýr.
«Üçüncü yani tek olarak satýn aldýðý köle âzâd olur ilh...» Yani: Bu üçüncü köleden önce iki köleyi birden beraber satýn olmasý, üçüncü kölenin satýn alýnan evvelki köle olmasýna zarar vermez. Kezâ: Bir kimse «satýn aldýðým evvelki siyah köle» veya «altýnla satýn aldýðým köle âzâd olsun» deyip sonra beyaz köleler veya dirhemle köleler satýn alsa, daha sonra siyah bir köle veya altýnla bir köle satýn alsa, âzâd olur. Bahýr´da da böyle zikredilmiþtir.
«Bir köle ile baþka bir kölenin yarýsýna mâlik olsa ilh...» Yani: Bir köle ile baþka bir kölenin yarýsýna beraber mâlik olsa. Nitekim Fetih´te de böyledir.
«Tamamýna mâlik olduðu köle âzâd olur ilh...» Çünkü kölenin yansý köle olmadýðýndan öbür mâlik olduðu köleye isimde ortak olamayacaðý için, tamamýna mâlik olduðu köleyi evvelki köle olmaktan çýkaramaz. Nitekim evvelki köleyle beraber elbise satýn alsa, bu satýn alýnan elbise o köleyi evvelki köle olmaktan çýkartamaz. Zeylai.
«Elbiseler de böyledir ilh...» Meselâ: Bir kimse «mâlik olduðum evvelki elbise hedy olsun» deyip de beraber bir tam elbise ile bir de yarým elbiseye mâlik olsa, hedy olur.
«Fakat ölçekle ve tartýyla satýlan þeyler böyle deðildir ilh...» Meselâ: Bir kimse «mâlik olduðum evvelki kür (kýrk kafýz) sadaka olsun» deyip de birden bir buçuk kürre mâlik olsa, kendisine hiç bir þey tasadduk etmek lâzým gelmez. Çünkü bir kür üzerine ziyade olan yarým kür, bir kürrü evvelki kür olmaktan çýkartýr.
Kür; kýrk kafizin ismidir. Kafiz ise eskiden kullanýlmýþ, miktarý yer yer deðiþen bir ölçektir. Bu kimse, altmýþ kafize birden mâlik olmuþtur. Bunun benzeri: Bir kimse. «mâlik olduðum evvelki kýrk köle hürdürler» deyip sonra birden altmýþ köleye mâlik olsa hiç birisi âzâd olmaz. Bundan malum olur ki; yarým kürre baþka bir yarým kür katýldýðýnda tam bir kür olur. Ama bir kölenin yarýsý, baþka bir kölenin yarýsýna katýlamaz.
«Bir köleye mâlik olduktan sonra ölse, o köle âzâd olmaz ilh...» Kezâ: Bir köleye mâlik olduktan sonra ölmese, yine o köle âzâd olmaz. Çünkü yemin edenin yaþadýðý müddetçe baþka köleye mâlik olma ihtimali vardýr.
««Kabl» böyle deðildir ilh...» Meselâ: «Zeyd kabl: Önce geldi» denildiðinde Zeyd´den sonrabaþka bir kimsenin gelmesi gerekmez. Çünkü bu ifadenin mânâsý «Zeyd´den önce hiç bir kimse gelmedi» demekitir.
«Ölse ilh...» Yani «mâlik olduðum sonraki köle âzâd olsun» diyen kimse, bir köle satýn aldýktan sonra bir köle daha satýn alýp kendisi ölse, ikinci satýn aldýðý köle, satýn aldýðý andan itibaren âzâd olmuþ olur. Musânnýf «yemin eden kimse ikinci köleyi satýn aldýktan sonra ölse» diye kayýtladý. Çünkü ikinci köle ancak efendisinin ölmesiyle ikincilik kazandý. Eðer yaþasaydý, yemin eden baþka bir köle alýr. Bu almýþ olduðu köle sonraki köle olmuþ olurdu. Bahýr.
«Köle satýn alýndýðý vakitten itibaren âzâd olur ilh...» Bu Ýmam-ý Azâm (Rh.A)´a göredir. Ýmameyn (Rh.Aleyhima)´e göre; ölürken âzâd olur. Buna göre; köleyi gerek sýhhatte iken gerek hasta iken satýn alsýn malýnýn üçte birinden âzâd olur. Çünkü bu ikinci kölenin sonraki köle olmasý ancak kendisinden sonra köle satýn alýnmamakla gerçekleþir. Böylece efendinin ölmesiyle baþka köle satýn alamayacaðý anlaþýlmýþ olur. Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´ýn delili efendinin ölümü ikinci kölenin son köle olduðunu bildiricidir. Ýkinci kölenin sonraki köle olmakla muttasýf olmasý satýn alýndýðý vakitten itibaren olup âzâd olmasý da satýn alýndýðý vakitten itibaren sabit olur. Bahýr.
«Bain talâk-ý âhire tâlik edip Ýlh...» Yani; Bir kimse «en son evlendiðim zevcem boþ olsun» deyip de evlendikten sonra ölse, Ýmam-ý Azam (Rh. A.)´a göre; bu kadýnýn talâký talâk-ý fâr olmaz ve bu kadýn evlendiði vakitten itibaren boþ olmuþ olur. Eðer yemin eden kimse zevcesine cinsi yakýnlýkta bulunursa, þüphe sebebiyle ona cinsi yakýnlýkta bulunduðu için mehrin tamamý, cinsi yakýnlýkta bulunmamýþsa, mehrin yarýsý lâzým gelir. Kadýn iddetini matem tutmadan hayýzla bekler. Zevcînden miras alamaz. Ýmameyn (Rh.A.)´e göre; bu kadýn zevci Ölürken boþ olur ve talâký da talâk-ý fâr olduðu için zevcinden miras alýr. Kendisine bir mehir lâzým gelir. Talâk iddeti ile ölüm iddetinden hangisi daha uzun olursa, iddetini onunla bekler. Ayný zamanda matem de tutar. Bahýr.
METÝN
Musannýf «evvel» lâfzý ile «âhir» lâfzýný izah edip «vasat» lâfzýný izah etmediði için þârih onu beyan etmiþtir: Bedayý´da zikredildiðine göre «vasat» lafzý ancak tek olan sayýlarda olur. Buna göre üçün ikincisi vasattýr. Kezâ: Beþin üçüncüsü yine böyledir. Hâkezâ yedinin dördüncüsü dokuzun beþincisi onbirin altýncýsý gibi.
Bir kimse, zevcesine «çocuk doðurursan boþsun» veya cariyesine «çocuk doðurursan hürsün» deyip zevcesi veya cariyesi uzuvlarý belli olan çocuk düþürse, yemini bozulur. Yani zevcesi boþ, cariyesi âzâd olur. Eðer düþen çocuðun uzuvlarý belli olmazsa, zevcesi boþ, cariyesi âzâd olmaz. Fakat bir kimse, cariyesine «çocuk doðurursan o çocuk hür olsun»deyip cariye evvela ölü bir çocuk, sonra diri bir çocuk doðursa, Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; yalnýz diri olarak doðan çocuk âzâd olur. Çünkü kölelik ölümle bâtýl olur. Ama çocuk veya doðurmak ölmekle bâtýl olmaz.
Beþâret: Örfte kendisine müjde verilen kimsenin bilgisi ve haberi olmadýðý gerçeðe uygun, sevinç ve ferah verecek haberin ismidir. Buna göre beþâretin tarifinden üzüntü ve keder verecek zararlý haber çýkmýþtýr. Binaenaleyh zararlý haber örfte beþâret deðildir. Belki lûgatta zararlý habere de beþâret denilir. Hatta Allahü Teâlâ´nýn:
«Ýþte bunlara pek acýklý bir azabý müjdele!» (Et-Tevbe Sûresi; âyet: 34) kavl-i kerimi bu kabildendir. Yalan olarak bildirilen sevinç ve ferah verecek haber de her ne kadar ilk anda yüzde sevinç ve ferah eseri görülürse de hilafý zuhur edince derhal zail olacaðý için ona itibar edilmemekle «gerçeðe uygun» olmak kaydýyla beþâretin tarifinden çýkartýlmýþtýr. Kendisine müjde verilen kimsenin o sevinç ve ferah verecek habere önceden bilgisi ve haberi olmamasý lâzým olduðu için, peþi peþine bir kaç þahýs bir kimseye sevinç ve ferah verecek bir haberi müjdeleseler «müjde» en evvel müjde edenin olur da diðerlerininki müjde olmayýp haber olur. Buna göre bir kimse «her hangi bir köle falan hususu bana müjdelerse o hür olsun» deyip sonra kendisine peþi peþine üç köle o hususu müjdelese, yalnýz önce müjdeleyen köle âzâd olur. Çünkü müjde ancak öncekininki olur. diðerlerininki olmaz.
«Falan hususu bana müjdeleyen hür olsun» diyen kimse söz ile müjde verilmeye niyet etmedikçe müjde mektup veya elçi göndermekle de olur. Eðer o kimse kendisine bu hususun söz ile müjde verilmesine niyet ederse müjde de «hadîs: Söz» gibi olup, söz ile anlatýlmasý þart kýlýnýr. O efendinin kölelerinden birisi diðer köleyi gönderse, gönderilen köle gönderildiðini anlatýp meselâ: «Filan köle beni sana gönderip filan zat sana gelmiþtir der» dese gönderen köle âzâd olur. Eðer gönderilen köle kendisinin baþka bir köle tarafýndan gönderildiðini söylemeyip doðrudan doðruya «filan zat sana gelmiþtir» derse, kendisi âzâd olur. Bir kaç köle beraberce birden müjdeleseler, hepsi âzâd olur. Çünkü müjdeyi hepsi birlikte vermiþlerdir. Nitekim Allah-ü Teâlâ:
«Ve onu çok bilgin bir oðulla müjdelediler.» (Ez-zâriyat Sûresi; âyet: 28) âyet-i kerimesinde Ýbrahim (A.S.)´a bilgin bir oðulu haber veren meleklerin hepsine müjdeyi isnâd buyurmuþlardýr.
«Beþâret» kelimesinin «bâ» harfi ile kullanýlýp kullanýlmamasý arasýnda fark yoktur. Ama «haber» lâfzý bunun gibi olmayýp «bâ» harfiyle kullanýlýrsa, doðru habere mahsus olur. Nitekim bundan önceki bâbda geçmiþtir. Bu hususta «mektup» da «haber» gibidir. «ilâm: Bildirme» lâfzý da «beþâret» gibi olup onda da her ne kadar «bâ» harfi kullanýlmasa bile verilen haberin doðru olmasý lâzýmdýr. Çünkü ilâm ilmi (bilgiyi) isbattýr. Yalan ise gerçeðeuygun olmadýðý için bilgiyi isbat etmeyi ifade etmez. Bedayý.
ÝZAH
«Vasat ilh...» Bir kimse «mâlik olduðum vasat köle hür olsun» deyip ayrý ayrý üç köle satýn aldýktan sonra ölse, Ýmameyn´e göre; öldüðü andan itibaren ikinci köle âzâd olur. Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre;
satýn aldýðý andan itibaren üçüncü köle âzâd olur. Çünkü üçüncü köle satýn alýnýrken bizzat vasat ismini kazanmýþtýr. Bunu da dördüncü köleyi almadan efendinin ölmesiyle bildik. Ama üçüncü köle satýn alýnmadan önce ikinci köle ne bize göre ne de nefs-ül emir´de vasat ismini kazanmýþtýr. Buna göre ikinci köle satýn alýndýðý vakitten itibaren âzâd olmaz. Fakat bir kimse «mâlik olduðum en sonraki köle hür olsun» deyip ayrý ayrý iki köle satýn aldýktan sonra ölse Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; ikinci köle satýn alýndýðý vakitten itibaren âzâd olur. Çünkü ikinci köle bizzat satýn alýnmakla en sonraki köle ismini kazanmýþtýr. Bunu da baþka bir köle satýn almadan efendisinin ölmesiyle bildik. Bana zâhir olan budur. Teemmül et! H.
Ben derim ki; Bu yeni bir bahistir, kâideler bunu te´yid eder.
Telhis´de ve Fârisî´nin Telhîs þerhinde zikredilmiþtir ki: Bir kimse «mâlik olduðum her köle hür olsun, ancak ortadaki köle müstesna» deyip de bir köleye mâlik olsa, bir kölenin ortada olmasý mümkün olmadýðý için derhal âzâd olur. Bundan sonra ikinci bir köleye daha sonra üçüncü bir köleye mâlik olsa bunlardan hiç birisi âzâd olmaz. Çünkü üçüncü köleyi satýn almakla ikinci kölenin ortadaki köle olma ihtimali, beþinci köleyi satýn almakla üçüncü kölenin ortadaki köle olma ihtimali vardýr. Dördüncü köleye mâlik olmakla ikinci köle ortadaki köle olmaktan çýkar ve ikinci köle âzâd olur. Bu böylece devam edip gider. Ölen efendinin iki, dört veya altý gibi çift sayýlý köleleri kalýrsa böyle çift sayýlarda ortada kalan köle bulunmayacaðý için hiçbirisi âzâd olmaz. Ölen efendinin üç, beþ veya yedi gibi tek sayýlý köleleri kalýrsa böyle tek sayýlarda ortada kalan köleden baþkalarý âzâd olur.
«(Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; yalnýz diri olarak doðan çocuk âzâd olur ilh...»
Ýmameyn´e göre; hiç biri âzâd olmaz. Çünkü ölü çocuðun doðmasýyla þart gerçekleþtiði için âzâd bulunmadan yemin çözülür. Zira ölü çocuk âzâd olmaya mahal deðildir. Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´ýn delili mutlak surette çocuk ismi diri olma vasfýyla kayýtlanýr. Çünkü efendi cariyesinden doðacak çocuða hürriyeti isbat etmeyi kasdetmiþtir. Yine bu ihtilaf üzeredir ki: Bir kimse cariyesine «evvel doðurduðun çocuk hür olsun» deyip cariyesi önce ölü bir çocuk doðurup sonra diri bir çocuk doðursa, Ýmam-ý Azam´a göre; diri olan çocuk âzâd olur. Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´e göre; olmaz. Bahýr.
«Çünkü kölelik ölümle bâtýl olur ilh...» Yani: Bir kimse «yanýma evvel giren köle hür olsun» deyip sonra yanýna ölü bir köle getirilse daha sonra diri bir köle girse, sahih olan kavle göre; ittifakla diri köle âzâd olur. Burada Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´ýn mazereti þöyledir: "ölümden sonra kölelik bâkî kalmaz. Çünkü ölümle kölelik bâtýl olur. Fakat «evvel doðurduðun çocuk hür olsun» veya «çocuk doðurursan o çocuk hür olsun» ifadelerindeki «çocuk» ölümden sonra da yine çocuktur."
«Belki lügatte zararlý habere de beþâret denilir ilh...»
Nehir sahibi «beþâret lügatte sevinç ve ferah verecek habere mahsus olmayýp hatta üzüntü ve keder verecek habere de denilir. Allah-ü Teâlâ´nýn:
«Ýþte bunlara pek acýklý bir azâbý müjdele!» Et-tevbe Sûresi; âyet: 34 kavli kerimi bu kabildendir. «Beþâret» kelimesinin üzüntü ve keder de kullanýlmasý mecazdýr» diye iddia edilmesi beþâretin alýnmýþ olduðu maddesi sebebi ile defedilmiþtir. Þek ve þüphe yok ki; kötü haberle de insanýn yüzü deðiþir» demiþtir.
Ben derim ki: Nehir sahibinin «beþâret kelimesinin insanýn yüzünü deðiþtiren haberde kullanýlmasý hakikattir» demesiyle ehl-i beyan (edebiyatçýlar)´ýn «âyet-i kerimede isti´âre-i tehekkümiyye (alay, eðlenme) vardýr» demeleri arasýnda zýtlýk yoktur. Çünkü Nehir sahibi «beþâret» kelimesinin lügatteki asýl mânâsýný, nazarý itibara almýþtýr. Ehli beyan ise «beþâret» kelimesinin lügatteki örf mânâsýný nazarý itibara almýþtýr. Zira bir lâfzýn lügatteki asýlda bir mânâya, lügatteki örfte baþka bir mânâya geldiði pek çoktur. Meselâ: «Dâbbe» kelimesinin lügatteki asýl mânâsý «yer üzerinde debelenen varlýk» demektir. lügatteki örf mânâsý ise dört ayaklý hayvana mahsustur. Kezâ: Lâfýz kelimesinin lügatteki asýl manâsý, atmaktýr. Lügatteki örf mânâsý ise, aðýzdan çýkan sözdür. Risaletü´l-Vaz´iyye´de böyle zikredilmiþtir. H.
«Müjde en evvel müjde edenin olur da diðerlerininki müjde olmayýp haber olur ilh...» «Sevinç ve ferah verecek bir haberi bir kimseye bir kaç þahýs arka arkaya bildirseler önce bildiren þahsýn haberi «beþâret: Müjde» olup diðerlerininki olmaz» hususundaki asýl delil Resûl-i Ekrem (S.A.V.)´den rivayet edilen hadis-i þeriftir: Peygamberimiz (S.A.V.) Ýbn-i Mesud (R.A.) Kur´ân-ý Kerîm´i tilavet ederken yanýna teþrif ettiler de «her kim Kur´ân-ý Kerim´i Allahü Teâlâ tarafýndan inzal olunduðu vecih üzere terütâze olarak tilavete muhabbet ve þevk ederse, Ýbn-i Mesud (R.A.)´un kýraatý üzere tilavet etsin» buyurdular. Peygamberimiz (S.A.V.)in bu müjdesini bildirmek üzere Ebubekir-i Sýddýk (R.A.) ile Ömerü´l-Faruk (R.A.) Ýbn-i Mesud (R.A.)´a koþtuklarýnda Ebubekir (R.A.) Hz. Ömer (R.A.)´i geçip önce Ýbn-i Mesud (R.A.)´a Resul-i Ekrem (S.A.V.)in kýraat ve tilavetini beðendiklerini bildirdi. Sonra da Ömerü´l-Faruk (R.A.) bildirdi. Bunun üzerine Ýbn-i Mesud (R.A.) «Ebubekir (R.A.) Resûl-i Ekrem (S.A.V.)´in müjdesini bana bildirdi. Ömerü´l-Faruk (R.A.) ise bana haber verdi» demiþtir.
«Hepsi âzâd olur ilh...» Yani: Bir kimse «kölelerinden her kim falanca hususu bana bildirirse, âzâd olsun» deyip sonra kölelerinin hepsi beraberce o þeyi efendilerine bildirseler hepsiâzâd olur. Eðer efendileri «ben kölelerimden birinin âzâd olmasýný kasdettim» dese kazaen tasdik olunmaz. Fakat diyaneten tasdik olunur da kölelerinden birisini âzâd eder, diðerleri âzâd olmaz, Hindiyye.
«Yalan ise gerçeði uygun olmadýðý için bilgiyi isbat etmeyi ifade etmez ilh...» Çünkü ilim gerçeðe uygun kesin bilgidir. Yalan ise gerçeðe uygun olmayan bilgidir.
METÝN
Bir fýkýh kaidesidir ki: Yeminden yahut zýhardan yahut oruçtan yahut katilden keffârete niyet, satýn alma gibi âzâdýn ihtiyarî illetine yakýn olup âzâd edilecek köle, kölelikten tam olursa, keffâretten dolayý sahih olur. Ama miras her ne kadar mülkün sebeblerinden ise de ihtiyarî olmayýp cebrîdir. Eðer niyet âzâdýn illetiyle beraber olmayýp yahut beraber olup da ümmi veled gibi köleliði tam olmazsa, keffâretten dolayý sahih olmaz.
Bundan sonra musannýf bu kaide üzere kendi kavliyle mesele tefri edip der ki: Bir kimsenin keffâret namýna babasýný hatta her bir zirahmi mahremini satýn almasý, sahihtir. Çünkü keffâret için niyet âzâdýn illeti olan satýn almayla beraberdir. Fakat âzâdýna yemin ettiði köleyi keffâreti için satýn almasý sahih deðildir. Bunda âzâdýn illeti, satýn olma üzere mukaddem olan yemin olduðu için keffâretin niyeti ona yakýn olmamýþtýr. Bir kimsenin keffâreti için azâdýný satýn almasýna baðladýðý ve nikâhla çocuk taleb ettiði cariyeyi keffâretinden dolayý satýn almasý da sahih deðildir. Çünkü bu cariyenin köleliði noksandýr. Fakat bir kimse, bir cariyeye «seni satýn alýrsam, yemin keffâretimden dolayý hürsün» deyip de onu satýn alsa, illete niyet yakýn olduðundan keffâret için kifayet eder. Nitekim bir kimseye, zirahmi mahremi hibe veya vasiyet edilip kabul ederken keffârete niyet ettiðinde keffâreti için kifayet ettiði gibi. Fakat yukarda geçtiði üzere irs böyle deðildir. Zeylaî.
Bir kimsenin «ben odalýk cariye edinirsem o âzâd olsun» sözüyle, yemini vaktinde mülkündeki odalýk cariyesi âzâd olur. Çünkü yemini mülke tesadüf etmiþtir. Fakat böyle yemin eden kimse bu yemininden sonra cariye satýn alýp onu odalýk edinse, âzâd olmaz. Odalýk cariye, ancak bir oda hazýrlamak, ona cinsi yakýnlýkta bulunmakla sabit olur.
Ýmam Ebu Yusuf (R.A.)´a göre; ona cinsi yakýnlýkta bulunduðunda menisini dýþarý akýtmamasý da þarttýr. Bir kimse, zevcesine «ben odalýk edinirsem sen boþ ol» veya «kölem hür olsun» deyip tâlik zamanýnda mülkünde bulunan veya sonradan satýn aldýðý cariyeyi odalýk edinirse, zevcesi boþ veya kölesi âzâd olur.
Musannýf bu suretle « «ben bir cariyeyi odalýk edinirsem o hürdür» deyip sonradan satýn aldýðý cariyeyi odalýk edinirse, cariye âzâd olmaz» meselesi arasýndaki farký kendi kavliyle þöyle ifade etmiþtir: Bu meselede hiç bir mani olmaksýzýn þart bulunmuþtur. Çünkü nikâhlýsýnýn talâkýný hangi þarta olursa. otsun tâlik etmesi sahihtir.
ÝZAH
«Niyet ilh...» Yani keffâretten dolayý âzâda niyet etmektir. Azâdýn satýn alýnmaya tâlik edilmesi yemin olduðu için fukaha bu kaideyi burada zikretmiþlerdir. Böyle olmasa, bu kaidenin zýhar veya yemin keffâretinde zikredilmesi münasip olurdu.
«Satýn alma gibi ilh...» Yani bir kimse zirahmi mahremini satýn alýrken keffâreti için niyet etse, biz Hanefilerce keffâretinden dolayý kifayet eder.
Ýmam Züfer (Rh.A.) ile diðer üç mezheb imamýna göre; kifâyet etmez. Zira onlara göre; âzâd olmanýn illeti akraba olmasýdýr, satýn alma deðildir. Önce Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´ýn kavli de böyleydi.
Biz Hanefilerin delili zirahmi mahrem akrabayý satýn almak âzâddýr. Çünkü Buhari´den baþka Kütüb-i Sitte´nin diðer kitaplarýnda rivayet edilmiþtir ki; Peygamberimiz (S.A.V.):
«Çocuk babasýnýn hakkýný elbette ödeyemez. Ancak onu köle bularak satýn alýr da azâd ederse o baþka» buyurmuþlardýr. Bunun tamamý Fetih´tedir.
«Cebridir ilh...» Yani mirasta istemeksizin mülk sabit olduðundan burada niyet düþünülemez. Buna göre; niyet edilse bile miras kalan zirahmi mahrem keffâretten dolayý âzâd olmaz. Çünkü buradaki niyet âzâddan sonra bulunur. Fakat bir kimseye zirahmi mahremi hibe veya vasiyet edilip de onu kabul ederken keffâreti için niyet ederse, keffâretine kifâyet eder.
«Fakat âzâdýna yemin ettiði köleyi keffâreti için satýn almasý sahih deðildir ilh...» Meselâ: Bir kimse, baþkasýnýn kölesine «ben seni satýn alýrsam, sen hür ol» deyip sonra onu keffâretinden dolayý âzâdýna niyet ederek satýn alsa, keffâreti için kifayet etmez. Çünkü bu kölenin âzâd olmasýnýn illeti «ben seni satýn alýrsam, sen hür ol» ifadesindeki «sen hür ol» cümlesidir. Satýn almasý ise âzâd olmasýnýn þartýdýr. Þart bulununca her ne kadar âzâd olursa da, bu âzâd niyeti sebebi ile deðil daha önce âzâdýný satýn almaya baðladýðý içindir. Halbuki niyetin sonra bulunmasý deðil önce bulunmasý lâzýmdýr. Hatta yemin ederken keffâreti için olmasýna niyet etse, satýn aldýðýnda keffâreti için kifayet eder. Tamamý Fetih´tedir.
«Nikâhla çocuk taleb ettiði cariyeyi ilh...» Yani bir kimse, çocuk taleb etmek için baþka bir þahsýn cariyesini nikâhla alýp sonra o zevcesi olan cariyeye «ben seni satýn alýrsam, sen benim yemin keffâretimden dolayý âzâd ol» dese, daha sonra onu satýn alsa, keffâreti için kifayet etmez.
«Çünkü bu cariyenin köleliði noksandýr ilh...» Yaný bu cariye ümm-i veled olmakla âzâda hak kazanmýþtýr. Hatta bir bakýma âzâd edilmiþ sayýlýr. Bundan dolayý keffâret için âzâd edilmesi caiz deðildir.
«Odalýk cariye ancak bir oda hazýrlamak, ona cinsi yakýnlýkta bulunmakla sabit olur ilh...» Yani bir cariyenin odalýk olabilmesi için ona müstakil bir oda hazýrlayýp oradan dýþarý çýkmasýný menetmek ve kendisine cinsi yakýnlýkta bulunmak lâzýmdýr. Hatta bir kimse, cariyesine cinsi yakýnlýkta bulunup onun için bir oda hazýrlamasa, her ne kadar cariye ondan hamile kalsa bile odalýk olmaz. Fetih.
METÝN
Bir kimse «benim her memlüküm: Kölem hürdür» dese, o kimsenin köleleri, müdebberleri, ümm-i veledleri âzâd olurlar. Çünkü bunlar o kimsenin hem eli itibariyle hem de þahýslarý itibariyle mülkü olduklarýndan «memlûk» lâfzý hepsine þâmildir. Eðer yemin eden kimse «ben bu sözümle erkek olan kölelerimi niyet ettim, cariyeleri niyet etmedim» dese, bu niyeti diyaneten tasdik olunur. Fakat «benim her memlüküm hürdür» ifadesinde mükâtebleri, bir kýsmý âzâd edilmiþ köleleri dahil olmaz. Çünkü bunlara el itibariyle mâlik deðildir. Ancak mükâteb olan kölelerine de niyet ederse onlar da âzâd olur.
Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «benim için olan her bir rýkk: Köle hürdür» dese. lâyýk olan mükâtebin âzâd olmasý. ümmi veledin âzâd olmamasýdýr. Ancak onun da âzâdýna niyet ederse, o da âzâd olur.
Üç zevcesi olan kimse, iki zevcesi arasýnda terdîd ile «þu» yahut «þu boþtur» üçüncü zevcesi hakkýnda terdîdsiz «þu boþtur» dese, üçüncü zevcesi boþ olur. Ýki evvelkilerden birini seçmede zevc muhayyerdir. Azâd ile ikrar da talâk gibidir. Çünkü «ev» zikrolunan iki þeyden birisi içindir. Ýki evvelkilerin aralarýna idhal olunan «ev» talâkýn onlarýn birisi için olup üçüncü de onlardan talâk kendinin üzerine vuku bulan üzere atýf olunmakla sanki zevc iki evvelkine «sizden biriniz boþtur ve þu üçüncü de boþtur» demiþ olur. Üçüncü «hazihi» kelimesini ikinci üzere atýf sahih deðildir. Çünkü buna göre, tesniyeden müfred ile haber vermek lâzým gelir. Bu da ikinci ile üçüncü için haber zikredilmediðine göre olur. Bu farz olunan surette ikinci ile üçüncüde haber zikredip «þu boþtur» yahut «þu» ve «þu boþturlar» dese, yahut «þu hürdür» veya «þu» ve «þu hürdürler» dese, hiç biri âzâd ve boþ olmaz. Belki birinci icabý Ýhtiyar ederse, yalnýz evvelki köle âzâd ve yalnýz evvelki zevcesi boþ olur. Eðer bu Ýfadeyi söyleyen kimse, ikinci icabý ihtiyar ederse, iki sonraki köle âzâd ve iki sonraki zevceleri boþ olur.
Bir kimse «falan þahýsla sakin olmam» diye yemin ettikten sonra sefere gidip o þahýs yemin eden kimsenin ehliyle bir yerde sakin olsa, Ýmam-ý Azam´a göre; yemini bozulur. Ýmam Ebu Yusuf´a göre; yemini bozulmaz. Fetva Ýmam Ebu Yusuf´un kavliyle verilir.
Bir kimse, kendi kölesine «bu gece sen gelip de hatta seni ben dövmezsem sen hürsün» deyip sonra köle gelip efendisi onu dövmezse Ýmam Ebu Yusuf´a göre; yemini bozulur. Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; yemini bozulmaz. Fetva Ýmam Muhammed (Rh.A.)´in kavline göre verilir. Ýmameyn (Rh.Aleyhima) sükuttan sonra olan þartýn akdedilmiþ yemine mülhak olmasýnda ihtilaf etmiþlerdir. Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.) bu mülhaký sahih görmüþ, Ýmam Muhammed (Rh.A.) iptal etmiþtir. Ýmam Muhammed (Rh.A.)´in kavliyle fetva verilir. Meselâ: Bir kimse komþusuna «benim zevcem dün senin yanýnda imiþ dediðinde o da «dün senin zevcen benim yanýmda idiyse zevcem boþ olsun» deyip biraz sükut ettikten sonra ve «senin zevcenden baþkasý var ise de» dese bundan sonra onun yanýnda baþka bir kadýn olduðu ortaya çýksa, bu yemini müftabih olan kavle göre bozulmaz. Hâniyye.
ÝZAH
«Bir kimse «benim her memlûküm: Kölem hürdür» dese ilh...» Bu ifadeden bâbýn sonuna kadar zikredilecek meselelerin hepsi kendilerinde tâlîk bulunmadýðý için yeminden deðildirler. Buna göre evlâ olan âzâd ve talâk bâblarýnda zikir olunmalýydý. Fakat «þunu yaparsan þöyle olsun» gibi bir þart takdiriyle yeminde dahil olmalarý da mümkündür.
«Bu niyeti diyaneten tasdik olunur ilh...» Yani kazaen tasdik olunmaz. Çünkü yemin eden kimse umum olan lâfýzla has olan lâfýzý murad etmiþtir. Eðer yemin eden «yalnýz siyah olan kölelerime niyet ettim, diðerlerine niyet etmedim» dese, ne diyaneten ne de kazaen tasdik edilir. Çünkü lâfýzda olmayan bir vasfý tahsise niyet etmiþtir, halbuki umum ancak söylenen lâfýzlarda olur. Bu yüzden niyetiyle amel edilmez. Fakat yalnýz erkek olan kölelerine niyet ederse, diyaneten tasdik edilir. Zira «benim için olan her bir memlûk» lâfzýnýn erkek kölelerde kullanýlmasý hakikattir. Çünkü cariyeler için «memlüke» denilir. Fakat «memluk» kelimesi üzerine «kül: Her» gibi umum ifade eden kelime getirildiðinde hakikat olarak cariyelere de þâmil olur. Bundan dolayý böyle ifadelerle yalnýz erkek kölelere niyet etmek zahire muhalif olarak sahihtir. Binaenaleyh kazaen tasdik edilmez, böyle ifadelerle yalnýz cariyelerin âzâdýna niyet etse, asla tasdik edilmez. Fetih.
«Çünkü bunlar o kimsenin hem eli itibariyle hem de þahýslar itibariyle mülkü olduklarýndan ilh...» Yani; Kölelerin, müdebberlerin, ümmi veledlerin hem kendileri hem de kazançlarý efendilerinin mülküdür.
«Çünkü bunlara el itibariyle mâlik deðildir ilh...» Yani: Efendi mükâtebin kazancýna mâlik olamaz. Buna göre mükâtebin köleliði noksan olduðu için mutlak olan «memlûk» lâfzýnda dahil olmaz. Kezâ: Bir kýsmý âzâd edilmiþ ve ortak olan köle de «memlûk» lâfzýna dahil olmaz.
«Üç zevcesi olan kimse, iki zevcesi arasýnda terdîd ile «þu» yahut «þu boþtur» ilh...» Bu bâb´a münasib olan þu misal zikredilmeliydi: Bir kimse «ben Zeyd´le yahut Amr ve Bekir´le konuþmayacaðým» diye yemin etse, Zeyd´le yahut Amr ve Bekir´le konuþursa, yeminibozulur. Çünkü «ev» iki þeyden birisi içindir. Yemin eden kimse yalnýz Amr yahut yalnýz Bekir´le konuþsa, diðeriyle konuþmadýkça yemini bozulmaz, aksine yani «ben Zeyd ve Amr´le yahut Bekir´le konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu takdirde Bekir´le konuþursa yahut Zeyd ve Amr´Ie konuþursa, yemini bozulur. Çünkü «vav» cem: Birleþtirmek içindir, «ev» kelimesi ise «vela» mânâsýnadýr. Zira «ev» kelimesi nefyide nekreye þâmil olduðu için umum ifade eder. Nitekim Allah-ü Teâlâ´nýn:
«Onlardan (kâfirlerden) hiç bir günahkâra ve hiç bir nanköre boyun eðme» (El-Ýnsan Sûresi; âyet: 24) Kavl-i keriminde vaki olmuþtur. Birinci yemin ifadesinde cem için olan vav harfiyle Amr´le Bekir´in arasýný birleþtirmek vardýr. Yemin eden sanki «ben Zeyd ve Amr, Bekir´le konuþmayacaðým» demiþtir. Ýkinci yemin ifadesinde cem için olan vav harfiyle Zeyd´le Amr´in arasýný birleþtirmek vardýr. Yemin eden sanki «ben Zeyd, Amr´le ve Bekir´le konuþmayacaðým» demiþtir.
«Ýkrar da ilh...» Yani: Bir kimse «Zeyd´in benim üzerimde bin dirhemi vardýr yahut Amr´in ve Bekir´in» dese beþ yüz dirhemi Bekir´in olur, geri kalan beþ yüz dirhemi Zeyd´le Amr´den hangisini ihtiyar ederse onun olur. Eðer ikrar eden kimse beþ yüz dirhemi Zeyd´le Amr´den hangisinin olduðunu açýklamadan ölürse bu beþ yüz dirhemde Zeyd´le Amr ortak olurlar. H.
«Ýmameyn sükuttan sonra olan þartýn akdedilmiþ yemine mülhak olmasýnda ihtilâf etmiþlerdir ilh...» Meselâ: Bir kimse zevcesine «þu hâneye girersen boþ ol» deyip biraz sükut ettikten sonra «þu hâneye de» dese eðer ikinci hâne birinci hâneye katýlýrsa, zevcesi yalnýz birinci hâneye girmekle boþ olmaz. Bu ifadeyi söylemekle yemini deðiþtirmeye de mâlik olmaz. Zahîre. Bezzaziyye.
Velhâsýlý: Müftâbih olan kavle göre ;ister yemin edenin lehine ister aleyhine olsun mutlak surette sükuttan sonra olan þartýn daha önce yapýlmýþ olan yemine mülhak olmamasýdýr. Ýþin hakikatýný ancak Allah-ü Teâlâ bilir.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 18:14:54
SATMA, SATIN ALMA, ORUÇ, NAMAZ, YÜRÜME, GÝYME, OTURMA GÝBÝ ÞEYLER HAKKINDA YAPILAN YEMÝNiN HÜKÜMLERÝ BÂBI
METÝN
Bu bâbda asýl ve kaide þudur: Alýþ-veriþ ve icare gibi bütün haklarý akid yapanla ilgili olan her bir fiil üzerine yemin edildiðinde yemin eden kendisi yaparsa, yemini bozulur. Emrettiði þahýs yaparsa, yemini bozulmaz.
Nikâh ve sadaka gibi bütün haklarý emredenle ilgili olan fiiller üzerine ve iare, ibra (herhangi bir þeyden beri kýlma) gibi kendilerinde dünya ile ilgili haklarý olmayan fiiller üzerine yemin edildiðinde bu fiiller gerek yemin eden gerekse vekili yapsýn yemini bozulur. Çünkü vekil müvekkilinin meramýný tabir edici bir elçidir. Satma ve almada, bizzat kendisi mübaþeret eden kimselerden olursa, yemin edenin bizzat kendisinin yapmasýyla yemini bozulur, baþkasýna emretmesiyle yemini bozulmaz. Bir þey karþýlýðýndaki hibe de satma kabilindendir. Zahîriyye.
Selem ve ikaale de satýn alma nevindendir. Bazýlarýna göre; teâtî (pazarlýksýz) satýþ da satýn alma kabilindendir. Vehbâniyye þerhi. Kiraya verme ve kiralamada da yemin edenin bizzat yapmasýyla yemini bozulur.
Bir kimse «kiraya vermem» diye yemin etse, halbuki kendisinin ev, dükkan gibi gelir getiren gayri menkul malý bulunup, bunlarý zevcesi kiraya verip kirasýný ona verse, yemini bozulmaz. Nitekim bu gayri menkul mallarýný içinde oturanlara býrakmasýyla ve oturduklarý ayýn kira bedelini almasýyla da yemini bozulmaz. Fakat içinde oturmadýklarý aylarýn kiralarýný yeminden sonra alýrsa yemini bozulur. Çünkü bu kiraya vermektir. Malý ikrardan dolayý sulhta, ortaðýyla malý taksimde, husumette, büyük çocuðunu dövmede yemin edenin bizzat kendisinin yapmasýyla yemini bozulur. baþkasýna emretmesiyle yemini bozulmaz. Eðer malý inkardan dolayý sulh olursa, yemininin fidyesi olur. Vekili ise sýrf elçi olup ikinci kýsýmdan olacaðý için kendisi yapsa da vekili yapsa da yemini bozulur. Eðer yemini küçük çocuðunu dövmek üzere olursa, kendisi dövdüðünde yemini bozulduðu gibi çocuðunu dövdürmeye mâlik olduðu için vekilinin dövmesiyle de yemini bozulur. Kadý´nýn dövmesi helâl olan kimseleri dövdürmek için vekil tayýn etmeye mâlik olmasý gibi.
ÝZAH
«Bu bâbda asýl ve kaide ilh...» Fetih´de zikredilen asýl ve kaide burada zikredilenden daha açýktýr. Þöyle ki: Her bir akid ki, haklarý akid yapana ait olup vekil o fiilin akdini müvekkiline nisbet etmeye muhtaç olmaz.
Meselâ: Bir kimse «satmayacaðým» yahut «satýn almayacaðým» yahut «kiraya vermeyeceðim» yahut «kiralamayacaðým» yahut «maldan sulh olmayacaðým» yahut «husumetten sulh olmayacaðým» yahut «büyük çocuðumu dövmeyeceðim» diye yemin etsebu iþleri kendisi yaparsa, yemini bozulur, eðer bu iþleri yapmak için baþkasýný vekil tayin ederse, yemini bozulmaz. Her bir akid ki, haklarý akid yapan vekile ait olmayýp vekil ancak müvekkilinin meramýný ifade eden bir elçidir.
Meselâ: Bir kimse «evlenmeyeceðim» yahut «mal karþýlýðýnda olsun veya olmasýn âzâd etmeyeceðim» yahut «kitabete kesmeyeceðim» yahut «hibe etmeyeceðim» yahut «sadaka vermeyeceðim» yahut «vasiyet etmeyeceðim» yahut «ödünç almayacaðým» yahut «kasden adam öldürmeden dolayý sulh olmayacaðým» yahut «emanet vermeyeceðim» yahut «emanet almayacaðým» yahut «iare vermeyeceðim» yahut «iare almayacaðým» diye yemin etse, bu iþleri ister kendisi yapsýn, ister vekil tayin etsin yemini bozulur.
Kezâ: Her bir fiil ki maslâhat ve menfaati emredene ait olur. Meselâ: Bir kimse «kölemi dövmeyeceðim» yahut «hayvan boðazlamayacaðým» yahut «borcumu ödemeyeceðim» yahut «alacaðýmý almayacaðým» yahut «þu elbiseyi giymeyeceðim» yahut «þu hayvana yüklemeyeceðim» yahut «þu elbiseyi dikmeyeceðim» yahut «bina yapmayacaðým» diye yemin etse, bu iþleri ister kendisi yapsýn, ister vekil tayin etsin yine yemini bozulur.
«Nikâh ve sadaka gibi ilh...» Nikâhýn bütün haklarýnýn emredene alt olduðu acýktýr. Bundan dolayý bir kimseyi evlendirmeye vekil olan þahýs, nikâhý müvekkiline nisbet eder. Binaenaleyh mehir ve nafaka gibi nikâhýn bütün haklarý müvekkilden istenir.
«Satma ve almada, bizzat kendisi mübaþeret eden kimselerden olursa ilh...» Yani kaadý ve sultan gibi olmayýp alýþveriþini devamlý veya çoðu zaman kendisi yapan kimselerden olursa, böyle bir kimse «alýþveriþ yapmayacaðým» diye yemin ettiðinde bizzat kendisi alýþveriþ yaparsa; yemini bozulur, vekil tayin ederse, bozulmaz.
«Bir þey karþýlýðýndaki hibe de «atma kabilindendir ilh...» Mesela:
Bir kimse «satýþ yapmayacaðým» diye yemin ettikten sonra kendisine bir þey verilmek þartýyla hibe etse, yemini bozulur. Kýnye´de de böyledir. Zahiriyye´de de kesin olarak «yemini bozulur» denilmiþtir.
Bir kimse «ben þu hanemi satmayacaðým» diye yemin edip de, onu zevcesine mehir olarak verse, eðer onu mehir parasýna karþýlýk olarak vermiþse, yemini bozulur. Fakat onun üzerine evlendiði için vermiþse, yemini bozulmaz. Sözün kýsasý; satýþa girerse, kendisine satýþ hükmü verileceði için kendisi yaparsa, yemini bozulur. Emrettiði bir þahýs yaparsa, yemini bozulmaz. Nehir.
«Selem ilh...» Bir kimse «ben falan þahýstan satýn almayacaðým» diye yemin edip de o þahýsla elbise karþýlýðýnda selem (peþin bir þey ile veresiye mal alma) yapsa, yemini bozulur. Çünkü o þahýstan veresiye satýn almýþtýr. Bu, Vakýat´tan naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
«Ýkâale ilh...» Bir kimse «sattýðýmý geri satýn almayacaðým» diye yemin ettikten sonra satýnalan ikâale yapsa, yemini bozulur. Nitekim bu, Bahýr´da Kýnye´ye nisbet edilmiþtir.
Yine Bahýr´da Zahiriyye´den naklen zikredilmiþtir ki: Eðer ikaale miktar veya cins itibarýyla birinci paraya muhalif olursa, yemini bozulur. Bazýlarý «bu, Ýmameyn (Rh.A.)´in kavlidir» demiþlerdir. Fakat Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; yemini bozulmaz. Çünkü bu her hal´ü kârda ikâaledir. Bunun muktazasý; eðer ikaale bizzat birinci parayla olursa, üç imamýmýza göre; yemini bozulmaz. Bunun sebebi; ikaale, âkîdeyn (satan ve alan) hakkýnda fesih (bozma) dýr. Akîdeynden baþkalarý hakkýnda yeni bir alýþveriþtir.
«Zevcesi kiraya verip ilh...» Yani isterse zevcinin izniyle kiraya vermiþ olsun, yine zevcinin yemini bozulmaz.
«Nitekim bu gayrý menkul mallarýný içinde oturanlara býrakmasýyla ilh...» Yani içinde oturanlara «oturunuz» demeksizin onlarýn elinde býraksa, yemini bozulmaz. Eðer onlara «içinde oturunuz» derse, yemini bozulur. Zira gayrimenkul mallarýný içinde oturanlara býrakmasý kiraya verme sayýlmaz. Bahýr.
«Malý ikrârdan dolayý sulhta ilh...» Musannýf malý ikrâr etmesiyle kayýtladý. Yani müddealeyhin ikrârýyla maldan dolayý sulh olunca satýþ gibi olur.
«Ortaðýyla malý taksimde ilh...» Yani bir kimse «ortaðýmla malý taksim etmeyeceðim» diye yemin edip malý taksim için vekil tayin etse, yemini bozulmaz.
METÝN
Eðer yemin eden kimse, üzerine yemin ettiði þeyleri bizzat kendisi yapmayan servet ve þevket sahibi zevattan olursa yemin ettiði þeyi bizzat kendisi yaptýðýnda yemini bozulduðu gibi onun emriyle baþkasý yaparsa, yine yemini bozulur. Çünkü yemin örfle ve yemin edenin maksuduyla da kayýtlanmýþtýr. Eðer yemin eden kendi ihtiyaçlarýný bazen kendisi yapar ve bazen da baþkasýna yaptýran kimselerden olursa, kendisinin yapmasý ile baþkasýna yaptýrmasýndan hangisi daha çoksa ona itibar edilir. Bazýlarýna göre; satýn alýnan mala itibar edilir. Eðer üzerine yemin edilen mal kýymetli mallardan olup yemin edenin bizzat kendisinin satýn aldýðý mal cinsinden olursa kendisinin satýn almasýyla yemini bozulur, vekilinin satýn almasýyla yemini bozulmaz. Eðer üzerine yemin ettiði mal kýymetsiz þeylerden olursa, kendi satýn almasýyla da vekilinin satýn almasýyla da yemini bozulur.
Nikâh, talâk ve âzâd gibi þeylerde yemin edenin bizzat kendisinin yapmasýyla ve emrettiði þahýs ki gerek vekili ve gerekse elçisi olsun üzerine yemin edilen þeyi iþlemesiyle yemini bozulur.
Musannýf «emrettiði þahýs» deyip «vekili» demedi. Çünkü ödünç almak bu neviden olup ödünçte ise vekil tayin etmenin sahih olmadýðýný beyan etmek içindir. Elçiyle ödünç almak ise câizdir. Fakat baþkasýný nikâh etmede ancak kendisinin mübaþeretiyle yemini bozulur. Yeminden sonra hâneye girmeye sözü ta´lîk gibi nesne ile vâki olan talâk ve âzâdda bizzat kendinin veya emrettiði þahsýn sözüyle de yemini bozulur. Fakat bu ta´lîk yeminden önce olursa yemini bozulmaz. Zeylai.
Hülu (mal karþýlýðýnda kadýn boþama), kitabet, kasden adam öldürmekten sulh, hibe - her ne kadar fâsid yahut bir þey karþýlýðýnda olursa da - sadaka, ödünç verme, ödünç alma - her ne kadar hibe, sadaka, ödünç verme ve ödünç alma kabul edilmeseler bile yemin edenin bizzat kendisinin veya vekilinin bunlarý yapmasýyla yine yemini bozulur.
Köleyi dövme -bazýlarý «zevce de köle gibidir» demiþlerdir- güzel yapamasa bile bina yapma ve dikiþ dikme, hayvan boðazlama, emanet verme, emanet alma, iare verme, iare alma gibi fiiller üzerine yemin edildiðinde bunlarý gerek yemin eden yapsýn gerekse vekili yapsýn yemini bozulur, Eðer vekil sözünü elçinin kullandýðý þekilde kullanýrsa, müvekkilinin yemini bozulur.
Sözünü elçinin kullandýðý þekilde kullanmazsa, müvekkilinin yemini bozulmaz. Tatarhâniyye.
ÝZAH
«Eðer yemin eden kimse ilh...» Yani: Her bir akid ki, haklarý akid yapana aid olan herhangi bir fiil üzerine yemin edildiðinde yemin eden kimse bizzat o yemin ettiði þeyi iþlerse, yemini bozulur, vekili yaparsa yemini bozulmaz. Ancak yemin eden kimse servet sahibi olup iþlerini kendisi yapmazsa, bu takdirde üzerine yemin ettiði þeyi gerek kendisi gerekse vekili yapsýn, yemini bozulur. Çünkü böyle bir kimsenin iþi yapmaktan maksadý baþkasýna emretmesidir. Buna göre «yapmayacaðým» diye yemin ettiði þeyi baþkasýna yapmasý için emrettiðinde yeminin bozulmasýnýn sebebi bulunmuþ olur. Yemin eden kim olursa olsun meselâ:
«Bina yapmayacaðým» yahut «çamur karmayacaðým» diye âdet edinmediði bir þey üzerine yemin etse, yemini o þekilde yapýlmýþ olur.
Hidaye´de «yemin eden bizzat kendisinin veya vekilinin satmamasýna niyet etse, kendi aleyhine þiddetlendirdiði için vekilinin satmasýyla da yemini bozulur. Sultan ve kaadý gibi büyük zevat bu iþi bizzat kendilerinin yapmayacaðýna niyet etseler sözlerinin hakikat mânâsýna niyet ettikleri için diyaneten tasdik edilir. Yanî bunlarýn emrettiði kimseler yemin ettikleri þeyi yaparlarsa. yeminleri bozulmaz» diye zikredilmiþtir.
«Çünkü yemin örfle ilh...» Çünkü örfte servet ve þevket sahibinin yemini hem kendisinin hem de emrettiði kimsenin iþlemesi üzere umum olarak yapýlmýþtýr.
«Yemin edenin maksadýyla da kayýtlanmýþtýr ilh...» çünkü yemin edenin maksadý zahire muhalif olmadýkça muteberdir.
«Musannýf «emrettiði þahýs» deyip «vekili» demedi ilh...» Eðer musannýf vekâletle tabir etseydi ödünç alma bu neviden iken ondan çýkmýþ olurdu. Ödünç alma da vekil tayinetmenin câiz olmamasý, vekil olan kimsenin ödünç verecek kimseye «bana þu kadar ödünç ver» deyip mülkü ancak kendisine isbat edeceði içindir, bu ise bâtýldýr. Fakat vekil ödünç alýnacak malý müvekkiline isnad ederek «filan þahýs senden þu kadar þey ödünç istiyor» yahut «filan þahsa þu kadar ödünç ver» derse bu elçilik ve emir olur, vekâlet olmaz.
Ýmam Zeylaî «vekâletle elçilik arasýndaki farký þöyle izah etmiþtir: Vekâlette mücerred vekâlet akdiyle borç, ödünç alan müvekkilin zimmetinde vâcib olmayýp bilâkis ,onu teslim almakla vâcib olur. Ödünç alýnan meblað baþkasýnýn mülkü olduðu için vekile onu teslim almakla müvekkilin emretmesi de sahih deðildir. Ama ödünç alýnan þeyde elçilik sahihtir. Zira elçi ifade eden olup ifade gönderenin mülkü olduðu için elçisine kendi mülkünde tasarrufla emretmiþ olur. Fakat bir kimsenin kendi malýný baþkasýna ödünç vermek veya baþkasýndan ödünç aldýðý malý kendisi namýna teslim almak için vekil tayin etmesi sahihtir.» demiþtir.
Ben derim ki: ödünç vermesi veya verilen ödüncü teslim almasý için vekil tayin edilmesi sahihtir. Fakat ödünç almasý için vekil tayini sahih deðildir. Hatta elçi ödünç verene «filan þahýs senden þu kadar þey ödünç istiyor» diyerek ödünç alýnan þeyi emredene isnad etmelidir ki mülk emredenin olsun, aksi takdirde mülk emredilenin olur. Bu, yalnýz ödünç alýnan þeye mahsus deðildir. Nikâh ve iare alma da böyledir.
«Nikâh ilh...» Meselâ: Bir kimse «ben evlenmeyeceðim» diye yemin etse, sonra gerek kendisi gerekse vekil tayin ettiði þahýs nikah akdi yapsa, yemini bozulur. Kezâ: Bir kadýn «evlenmeyeceðim» diye yemin edip cebretmeye velâyeti olan bir kimse onu cebren evlendirse lâyýk olan yeminin bozulmamasýdýr. Nitekim «evlenmeyeceðim» diye yemin eden kimse mecnun olsa veya bunamýþ olsa do babasý onu evlendirse yemini bozulmaz.
«Fakat baþkasýný nikâh etmede ilh...» Yani: Bir kimse «baþkasýný evlendirmeyeceðim» diye yemin etse, ancak kendisinin evlendirmesiyle yemini bozulur. Bu yemin, büyük çocuðuyla baþkasý hakkýnda yapýldýðý takdirdedir. Çünkü bir kimse «kölemi veya cariyemi evlendirmeyeceðim» diye yemin etse, ister kendisi evlendirsin ister vekil tayin ederek evlendirsin isterse cariye veya köle evlendiklerinde onlara icazet versin yemini bozulur. Çünkü bunlarýn evlenmeleri efendilerinin isteðine baðlýdýr. Kezâ bir kimse küçük oðlunu yahut küçük kýzýný evlendirmeyeceðine dair yemin etse, gerek kendi evlendirsin gerekse bunlarý evlendirmek için vekil tayin etsin yine iki surette de yemini bozulur. Fakat büyük oðlunu veya büyük kýzýný evlendirmeyeceðine dair yemin etse, bizzat evlendirirse yemini bozulur, bunlarý evlendirmek için vekil tayin etse, yemini bozulmaz.
«Kasden adam öldürmekten sulh ilh...» Yani: Bir kimse «kasden adam öldürmekten sulh olmayacaðým» diye yemin edip sonra tayin ettiði vekili sulh olsa, yemini bozulur. Davalý inkâr ederse, ondan sulh olmaya da vekil tayin edip vekili sulh olursa. yine yemini bozulur. Çünküdavalý hakkýnda inkârdan dolayý sulh olmak yeminin fidyesidir, davalýnýn vekili yalnýz elçidir. Sükût da inkâr gibidir. Fakat davacý, vekil tayin etse, mutlak surette yemini bozulmaz. Ýnkâr, gerek malý inkâra, gerek kasden adam öldürmeyi inkâra ve gerekse baþka inkârlara, gerek kasden adam öldürmeyi inkâra ve gerekse baþka inkârlara da þâmildir.
«Hibe ilh...» Bir kimse «mutlak surette hibe etmeyeceðim» yahut «muayyen bir þeyi hibe etmeyeceðim» yahut «muayyen bir þahsa hibe etmeyeceðim» diye yemin edip de hibe etmesi için bir kimseyi vekil tayin etse hibe gerek sahih olsun gerek olmasýn, kendisine hibe edilen zat gerek kabul etsin gerek kabul etmesin, kendisine hibe edilen zat gerek teslim alsýn gerek almasýn yemini bozulur. Çünkü yemin eden kimse kendisine ancak yapabileceði þeyi lâzým kýldý, bundan daha ziyadesini yapamaz. Muhit´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben kölemi filan þahsa hibe etmeyeceðim» diye yemin edip sonra bir mal karþýlýðýnda kölesini ona hibe etse, yemini bozulur. Çünkü bu, sýyga ve lâfýz itibariyle hibedir.
Tatarhaniyye´de «Bir kimse «filan þahýs kölesini bana hibe ederse, zevcem boþ olsun» deyip de sonra o þahýs kölesini kendisine hibe ettiði halde köleyi kabul etmese, yemini bozulur.» diye zikredilmiþtir.
«Bir þey karþýlýðýnda olursa da ilh..,» Yani: «Hibe etmeyeceðim» diye yemin eden kimse bir þey karþýlýðýnda kendisi hibe ederse yemini bozulur, vekili hibe ederse, yemini bozulmaz. Çünkü bir þey karþýlýðýnda yapýlan hibe satýþa girdiði için vekilinin yapmasýyla yemini bozulmaz.
«Sadaka ilh...» Yani: Yukarda geçtiði üzere sadaka da hibe gibidir. Ýbn-i Vehban zikretmiþtir ki: Bir kimse «sadaka kabul etmeyeceðim» diye yemin edip de sadakayý kabul etmesi için vekil tayin etse, yemini bozulur, bozulur, vekili hibe ederse, yemini bozulmaz. Çünkü bir þey karþýlýðýnda kire hibede bulunsa veya «ben hibe etmeyeceðim» diye yemin edip de bir zengine tasaddukta bulunsa, layýk olan birinci surette yeminin bozulmasýdýr. Çünkü itibar mânâyadýr. Ýkinci surette yeminin bozulmasýdýr. Çünkü zengine verilen sadaka ile bazen sevap kasd edildiði için istihsanen bundan dönmek mümkün deðildir. Bu iki surette lafza itibar edilerek aksine - yani «tasadduk etmeyeceðim» diye yemin edip hibe ettiðinde yemini bozulmaz. «Hibe etmeyeceðim» diye yemin edip de zengine tasadduk ettiðinde yemini bozulur- olmalarý da muhtemeldir.
«Köleyi dövme ilh...» Meselâ: Bir kimse «kölemi dövmeyeceðim» diye yemin etse, ister kendisi dövsün isterse vekili dövsün yemini bozulur. Çünkü köleyi dövmekten maksad efendisinin emrine itâat etmesidir. Bu ise efendiye aittir, büyük çocuðu dövmekten maksad onu edeplendirmek olduðu için çocuðun kendisine aittir. Bu yüzden bir kimse «büyük çocuðumu dövmeyeceðim» diye yemin ettiðinde kendisi döverse, yemini bozulur, vekilidöverse, bozulmaz. Ama küçük çocuk köle gibidir.
«Zevce de ilh...» Bazýlarý «zevce de köle gibidir.» Bazýlarý da «çocuk gibidir» demiþlerdir.
«Güzel yapamasa bile bina yapma ve dikiþ dikme ilh...» Meselâ:
Bir kimse «ben þu elbiseyi dikmeyeceðim» veya «þu duvarý yapmayacaðým» diye yemin edip sonra bunu yapmasý için baþkasýna emretse, gerek yemin eden bunu güzelce yapsýn gerekse yapmasýn yemini bozulur. Hâniyye.
Ben derim ki: Bundan anlaþýlan: Yemin eden kimse külfet ve meþakkatle bizzat kendisi yapsa yine yemininin bozulmasýdýr.
Kezâ: Bir kimse «sünnet olmayacaðým» yahut «baþýmý týraþ etmeyeceðim» yahut «diþimi çekmeyeceðim» gibi âdet olarak bizzat insanýn kendisinin yapmadýðý veya yapmasý ancak büyük meþakkatle mümkün olabilecek bir fiil üzerine yemin etse, bu yemini bizzat kendisinin yapmasý üzerine edilmîþ olmayýp emrettiði þahsýn yapmasý üzerine edilmiþ olur. Çünkü böyle ifadelerin hakikat mânâsý âdet olarak terkedilmiþtir.
Bir kimse zevcesine «þu kabý yýkamazsan boþ ol» deyip o kabý zevcesinin emriyle kadýnýn hizmetçisi yýkasa, eðer o kabý yýkamak yalnýz zevcesinin âdeti ise boþ olur, eðer yalnýz hizmetçisi yýkýyorsa zevci de bunu bilirse, boþ olmaz. Eðer o kabý bazen zevcesi bazen da kadýnýn hizmetçisi yýkýyorsa, zahir rivayete göre boþ olur. Ancak zevc, zevcesinin hizmetçisine yýkamayý emretmesini niyet ederse, boþ olmaz. Bu, Nevazil´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir. Teemmül et!
«Hayvan boðazlama ilh...» Meselâ: Bir kimse «mülkümde olan koyunu boðazlamayacaðým» veya «hiç bir þey emanet vermeyeceðim» diye yemin etse, bunu gerek kendisi, gerekse vekili yapsýn menfaati kendisine ait olduðu için yemini bozulur.
Kezâ: Bir kimse «Zeyd´e iare vermeyeceðim» diye yemin etse, sonra Zeyd o kimseye bir þahsý gönderip iare alsa, yemini bozulur. Çünkü Zeyd´in gönderdiði þahýs elçi olup yapmýþ olduðu iþ müvekkiline nisbet edilir. Buna göre ödünç almaya vekil olan gibi olur. Hâniyye.
Cemü´t-Tefârîk´de «yeminin bozulmasý Ýmam Züfer (Rh.A.)´in kavlidir. Fetva da bunun üzerinedir, Ýmam Ebu Yusuf (Rh.A.) muhaliftir.» diye zikredilmiþtir.
«Eðer vekil sözünü elçinin kullandýðý þekilde kullanýrsa, müvekkilinin yemini bozulur ilh...» Meselâ: Bir kimse «iare almayacaðým» diye yemin edip sonra iare almasý için vekil tayin etse, vekil kendisinden iare alýnacak þahýsa «filan kimse senden þu þeyi iare istiyor» derse, müvekkilinin yemini bozulur. Eðer «þu þeyi bana iare ver» derse, müvekkilinin yemini bozulmaz. Zira, bu takdirde o þeyin menfaati emredene ait olmayýp kendisine ait olmuþ olur. Vekilin yaptýðý iþi müvekkiline nisbet etmesi tâzýmdýr. Nitekim vekâlet bahsinde gelecektir.
METÝN
Borcunu ödeme, alacaðýný alma, kisve: Elbise -kefen örfte giydirme olmadýðý için kisveden deðildir. Ancak örtme murad edip mülk edindirme murad etmezse, kefen de kisveden sayýlýr- yükleme gibi filler üzerine yemin edildiðinde yemin eden kimse, bunlarý kendisi veya emrettiði þahýs yaparsa, yemini bozulur. Bahýr´da yemin eden kimsenin veya emrettiði þahsýn yapmasýyla yeminin bozulduðu yerlerin kýrktan ziyade olduðu zikredilmiþtir.
Nehir´de, Vehbaniyye þarihi Abdülberr´den naklen zikredilmiþtir ki: Vekilin fiili ile yeminin bozulmadýðý yerler az olduðu için pederim onlarý nazýmla beyan ederek geri kalanlarda yeminin bozulduðuna iþaret etmiþtir: Satma, satýn alma, maldan sulh, husumetten sulh, kiraya verme, kiralama, oðlunu dövme, kýsmet (taksim etme). Bunlar üzerine yemin edildiðinde yemin eden kimsenin yemini vekilinin bunlarý yapmasýyla bozulmaz. Bunlardan baþkalarýnda vekilinin yapmasýyla da yemini bozulur.
Satma, satýn alma, kiraya verme, dikiþ dikme, kuyumculuk etme, bina yapma gibi kendisinde naib ve vekil tayin etmek geçerli ve mümkün olan fiil üzerine dahil olan «lâm» k yani fiille beraber olan «lâm» meselâ: Bir kimse, bir þahsa «ben senin için elbise satarsam, þöyle olsun» diye yemin ettiðinde yemininin bozulmasý, üzerine yemin ettiði þahsýn yemin eden kimseye satma iþini emretmesini ve onu vekil tayin etmesini gerektirir. Çünkü «tâm» ihtisas için olduðundan satma iþini o þahsa mahsus kýlar. Yani «senin için elbise satarsam þöyle olsun» diye üzerine yemin ettiði þahsýn yemin eden kimseye «benim için þu elbiseyi sat» diye emretmesi ve onu vekil tayin etmesi lâzýmdýr.
Bir kimse, bir þahsa «ben senin için elbise satarsam yani senin emrinle satarsam þöyle olsun» deyip sonra onun emri olmaksýzýn elbise satarsa, vekâlet bulunmadýðý için gerek o elbise onun mülkü olsun gerek mülkü olmasýn yemini bozulmaz. Fakat yemîn eden «ben sana mahsus olan elbiseyi satarsam. þöyle olsun» derse, bu surette elbisenin muhatabýn mülkü olmasý lâzýmdýr. Nitekim yakýnda gelecektir.
Eðer «tâm» ayn yani zat üzerine dahil olursa -meselâ: Ýn bi´tü sevben leke: «Ben sana mahsus olan elbiseyi satarsam» gibi.- yahut yeme, içme, girme. çocuðu dövme gibi niyâbet ve vekâlet kabul etmeyen fiil üzerine dahil olursa, «lâm» in duhulu, üzerine yemin edilen aynýn, muhatabýn mülkü olmasýný gerektirir. Çünkü lâm ihtisas içindir.
«Sana mahsus olan elbiseyi satarsam, þöyle olsun» diye yemin eden kimse, kendisi için yemin ettiði þahsýn mülkü olan elbiseyi onun izni olmaksýzýn satarsa, yemini bozulur. Bu suret, ayn olan elbisenin üzerine «lâm» ýn dahil olmasýnýn nazîridir. Bu ifadenin mânâsý: «Senin mülkün olan elbiseyi satarsam» takdirindedir. Fakat «lâm» ýn niyabet ve vekâlet kabul etmeyen fiil üzerine dahil olmasýnýn misalini, musannýf yine böyle «lâm» ýn takdimiyle «senin taamýný yer» veya «suyunu içersem þöyle olsun» derse, taam ve suyun muhatabýnmülkü olmasýný gerektirir» kavliyle zikir ve beyan etmiþtir. Binaenaleyh «lâm» ýn fiile yakýn olmasýnda mülkiyet þart olunca «lâm» ýn ayn (zat) a yakýn olmasýnda mülkiyetin þart olmasý evleviyette kalýr. Nitekim «ben sana mahsus olan taamý yersem. þöyle olsun» ifadesinde mülkiyet gerekli olduðu gibi. Çünkü bunda «lâm» isme fiilden daha yakýndýr. Yakýn olma ise tercih sebeplerindendir. Fakat çocuðu dövmede mülkün hakikati düþünülemez. Belki burada çocuðun yemin edene mahsus olmasý murad olunur. Eðer yemin eden kimse «in bi´tü sevben leke» ifadesiyle «senin için elbise satarsam» mânâsýný murad etmeyip «in bi´tü leke sevben» diyerek «sana mahsus olan elbiseyi satarsam» mânâsýný murad ederse, kendi üzerine þiddetli olan þeyde kazaen ve diyaneten tasdik olunur. Kendi lehine olan þeyde yalnýz diyaneten tasdik olunur. Yukarda geçtiði üzere yemin keffâreti kul tarafýndan istenilmediði için Allah-ü Teâlâ´ya yapýlan yeminde kâza ile diyanet arasýnda fark yoktur.
ÝZAH
«Borcunu ödeme, alacaðýný alma ilh...» «Borcumu ödemem» diye yemin eden kimsenin gerek kendisi gerekse vekili ödesin yemini bozulur. «Bugün ben alacaðýmý almayacaðým» diye yemin eden kimsenin gerek kendisi gerekse vekili alsýn yemini bozulur. Eðer daha önce vekil tayin etmiþ olup yemininden sonra vekili alýrsa, yemini bozulmaz.
Kadýhan´da «lâyýk olan yemininin bozulmasýdýr. Nitekim nikâhta olduðu gibi» denilmiþtir. Nehir.
«Kisve ilh...» Bir kimse «elbise giymeyeceðim» yahut «mutlak surette giydirmeyeceðim» yahut «þu elbiseyi giymeyeceðim» yahut «þu þahsa elbise giydirmeyeceðim» diye yemin etse, bunlarý gerek kendi gerekse vekili yapsýn yemini bozulur. Tamamý Nehir´dedir.
«Kefen örfte giydirme olmadýðý için kisveden deðildir ilh...» Ýare de kefen gibidir. Meselâ: Bir kimse «ben þu þahsa elbise giydirmeyeceðim» diye yemin edip, o þahýs öldükten sonra onu kefenlese veya ona bir elbise iare verse yemini bozulmaz. Çünkü giydirme ile murad, elbiseyi baþkasýna mülk olarak vermekten ibarettir. Bir elbise mülk olmak üzere ölüye verilmez. Ancak yemin eden kimse giydirmekle örtmeyi murad ederse, yemini bozulur. Bu Siraciyye´den naklen Vehbaniyye þerhinde zikredilmiþtir.
«Yükleme ilh...» Bir kimse «Zeyd´in eþyasýný yükleyip taþýmayacaðým» diye yemin etse, vekilinin yapmasýyla yemini bozulur.
«Bahýr´da yemin eden kimsenin veya emrettiði þahsýn yapmasýyla yeminin bozulduðu yerlerin kýrktan ziyade olduðu zikredilmiþtir ilh...» Bunlar: Yýkma, kesme, öldürme. þirket, zevceleri ve küçük çocuðu dövme, þüfayý teslim etme, izin verme, nafaka verme, vakfetme, kurban kesme hapsetme kaadý ve sultana nisbetle tazir etme, haccetme, vasiyet etme, havale etme, kefil olma, kaadýlýk verme, þehadet etme, ikrar etme, tevliyet gibi.
Ben derim ki: Burada meseleler kýrk dört olmuþtur. Zâhir olan bu nevin meseleleri kýrk dörde münhasýr deðildir. Piþirme, süpürme, týraþ olma, hizmetçi tutma gibi hissî (þer´i olmayan) fiiller de bu nevidendir.
«Fiile yakýn olan «lâm» ilh...» Yani fiil ile mefulu arasýna giren «lâm» dýr: «Ýn bi´tü leke sevben: Senin için elbise satarsam» denilmesi gibi. «Fiile yakýn olan «lâm» » ifadesi ile «in bi´tü sevben leke: Sana mahsus olan elbiseyi satarsam» gibi mefulden sonra gelen «lâm» dan ihtiraz edilmiþtir. Eðer musannýf Dürer sahibinin ve diðerlerinin tâbir ettiði gibi «fiile taalluk eden «lâm» » diye tâbir etseydi, daha iyi olurdu. Fakat Kenz sahibine ve diðerlerine tâbi olarak bundan sapmýþtýr.
«Kendisinde naib ve vekil tayin etmek geçerli ve mümkün olan «lâm» ki ilh...» Bilindiði üzere fiil iki kýsýmdýr: Satma, satýn alma gibi kendisinde niyâbet ve vekâlet mümkün olur veya yeme, içme gibi kendisinde niyâbet vekâlet ihtimali olmaz. Buna göre; «lâm», ya «in bi´tii leke sevben: Senin için elbise satarsam» terkibinde olduðu gibi fiile dahil olur ya da «in bý´tü sevben leke: Sana mahsus olan elbiseyi satarsam» terkibinde olduðu gibi ayn (zat)a dahil olur. Binaenaleyh «lâm» kendinde niyâbet ve vekâlet imkaný olan fiile dahil olduðunda fiile mâlikiyet ifade eder. Ayn (zat)a dahil olduðunda ayn (zat)a mâiikiyet ifade eder.
«Çünkü «lâm» ihtisas için olduðundan ilh...» Yani: «Lâm» ýn ihtisas için olmasý ki satýþ fiilinin tâmýn dahil olmuþ olduðu muhatab kâfýna izafetini ifadesi ancak muhatabýn vekil tayin etmesini ifade eden emriyle gerçekleþir. Yani üzerine yemin edilen muhatabýn yemin edene «satýþý benim için yap» diye emretmesi tâzýmdýr. Hatta muhatab yemin edenin elbiselerinin arasýna kendi elbisesini yemin edenden habersiz gizleyip yemin eden de onu satsa, yemini bozulmaz, Çünkü yemin eden muhatabýn emriyle elbisesini satmamýþtýr.
T E N B Ý H : Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Muhatabýn emretmesi þart deðildir. Hatta yemin eden kimse, muhatabýn gerek emri olsun ve gerek olmasýn onun için satmayý kasdettiðinde yemini bozulur. Bahýr´da bu, hýfzedilmesi vâcib olan meselelerdendir.
Ben derim ki: Telhîsû´l-Câmi´ þerhindeki mesele bunu te´yîd eder. Þöyle ki: Bir kimse, Zeyd´e «senin için elbise satarsam kölem hür olsun» deyip niyeti de bulunmasa, sonra Zeyd bir þahsa elbîse verip «bunu yemin eden kimseye ver benim için satsýn» deyip o þahýs da yemin eden kimseye verip «bu elbiseyi benim îçin sat» dese yemin eden kimse o elbisenin Zeyd´e aid olduðunu bilmeyerek satsa, yemini bozulmaz. Çünkü «senin için elbise satarsam» ifadesindeki satma fiilinin Zeyd´e mahsus olmasý lâzýmdýr. Bu da Zeyd´in yemin edene emretmesi veya yemin eden kimsenin o elbiseyi Zeyd´in namýna sattýðýný bilmesi ile olur, gerek o elbise Zeyd´in olsun gerekse baþkasýnýn olsun.
«Bir kimse, bir þahsa «ben senin için elbise satarsam» ilh...» Muhýt´te zikredilmiþtir ki: Birkimse bir þahsa «ben senin için satarsam þöyle olsun» deyip sonra o þahsýn emriyle gerek o þahsýn malý olsun gerekse baþkasýnýn malý olsun satarsa yemini bozulur. Bahýr.
«Çünkü lâm ihtisas içindir ilh...» Yani: «Lâm» ayn (zat). veya vekâlet ve niyâbet kabul etmeyen fiil üzerine dahil olursa, ayn (her hangi bir þey) ýn muhataba mahsus olmasýný gerektirir. Ýhtisâsýn kemâli ise mülk ile olur. Buna göre; «lâm» ýn dahil olduðu þeyin muhatabýn mülkü olmasý lâzýmdýr. Fakat mülk, hakikî ve hükmî olmak üzere iki kýsýmdýr. Çünkü çocuða hakikaten mâlik olunmaz. Nitekim buna þârih iþaret etmiþtir.
Bundun dolayý Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben filan þahsýn hânesine girmem» diye yemin etse, o þahsýn oturduðu hâneye girerse -oturduðu hâne gerek o þahsýn mülkü olsun gerek kirayla oturduðu yer olsun gerekse âriyet olarak oturduðu yer olsun- yemini bozulur. Çünkü «ben filan þahsýn hânesine girmem» ifadesinin mânâsý «ben filan þahsýn oturduðu yere girmem» demektir. Teemmül et!
METÝN
Bir kimse «ben bu köleyi satar veya satýn alýrsam hür olsun» deyip sonra yemin eden satýcý veya satýn alýcý muhayyerliði, kendi nefsi için kýlarak o köle üzere alýþ - veriþ akdini yapsa, þart bulunduðu için yemini bozulur. Eðer muhayyerliði satýcý veya alýcý kendi nefsi için kýlmayýp yani satýcý, alýcý için veya alýcý, satýcý için kýlarsa -esah olan kavle göre;
her ne kadar sonra icazet verilirse de- yemini bozulmaz. Nitekim bir kimse «ben filan köleye mâlik olursam, hür olsun» dese, sonra o köleyi hýyar-ý þartla satýn alsa, Ýmam-ý Azam´a göre; hýyar-ý þart, satýlan malýn satýn alanýn mülküne girmesine mani olduðundan bu köle hýyar-ý þartla
o kimsenin mülkü olmadýðý için âzâd olmaz.
Satma suretinde muhayyerlikle kayýtlanmýþtýr. Çünkü «ben filan köleyi satarsam hür olsun» deyip sonra muhayyer olmaksýzýn sahih satýþla satarsa, köle âzâd olmaz. Zira kölenin mülkü elinden çýkmýþtýr ve þart gerçekleþtiði için yemin de çözülmüþtür. Zeylaî. Satýn alma da satma gibidir. «Ben bu köleyi satar veya satýn alýrsam hür olsun» meselelerinde yemin eden, fâsid veya mevkûf (durdurulmuþ) olarak satar veya satýn alýrsa, yemini bozulur. Fakat bâtýl olarak satma veya satýn almada - her ne kadar satýn alan satýlan malý teslim alýrsa da - mülk olmadýðý için yemini bozulmaz.
«Ben köle alýrsam âzâd olsun» diyen kimse bir müdebberi veya mükâtebi satýn alsa, yemini bozulmaz. Ancak müdebber hakkýnda kaadýnýn satýlmasýna icazetiyle yani satýþýnýn câiz olduðuna hükmederse, yemini bozulur, sanki kaadýnýn hükmüyle satmaya münafi olan tedbir zail olmuþtur. Mükâtebe gelince kendinin icazetiyle yani kitabetini bozmakla sanki satýn almaya münafi olan kitabet kalkmýþ olup akid tamam olmuþ olur da yine satýn alanýnyemini bozulur.
FER´Ý MESELE: Bir kimse cariyesine «senden bor þey satarsam hürsün» deyip sonra onun yarýsýný kendisinden çocuðu olan zevcine satsa veya kendi babasýna satsa efendinin âzâdý vaki olmaz. Eðer efendi bu cariyeyi baþkasýna satarsa efendinin âzâdý vaki olur. Zikrolunan fark Zahiriyye´de yazýlýdýr.
Yukarda geçen surette fâsid satýþla yeminin bozulmasýnýn kayýdlanmasý: Bir kimsenin «ben hiç bir kadýnla evlenmeyeceðim» veya «þu kadýnla evlenmeyeceðim» diye yemin etmesi sahih olan kavle göre; ancak sahih akidle evlenme suretine kasrolunur, fâsid evlenmeye þamil olmaz.
Kezâ: «Ben namaz kýlmayacaðým» yahut «oruç tutmayacaðým» yahut «haccetmeyeceðim» diye yemin edildiðinde bu yemin ancak bunlarýn sahih olanlarý üzerine yapýlmýþ olur. Çünkü bunlardan maksud olan sevap, nikâhtan maksud olan helâl olmasýdýr. Sevap ile helâl olma fâsid ile hasýl olmaz. Buna göre; yemin fâsid ile çözülmez. Fakat alýþveriþ bunlar gibi deðildir. Çünkü alýþveriþten maksud olan mülk edinme olduðu için teslim alýndýðý surette fâsid alýþveriþ ile de mülk sabit olur. Hibe, icare de alýþveriþ gibidir. Bunlarýn fâsidleriyle de yemin bozulur. Eðer yukarda geçen nikâh, oruç, namaz ve haccýn hepsi hakkýnda yemin «ben evlenmedim» veya «oruç tutmadým» gibi mazi sýygasýyla olursa, bu yemin sahih ile fâsidin ikisinin de üzerlerine yapýlmýþ olur. Çünkü mazi sýygasýyla ihbar kasdolunur, helâl olma ve sevap kasdolunmaz. Mücerred isim sahih olana da fâsid olana da ýtlak olunur. Eðer yemin eden «benim muradým sahih akidle evlenmekti» derse, bu sözünde tasdik olunur. Çünkü bu nikâh kendisinin üzerine hükümler terettüb eden nikâhtýr. Bedayý.
ÝZAH
«Þart bulunduðu için ilh...» Yani; köleye mâlik olma mevcuttur. Çünkü satýcýnýn muhayyer olmasý satýlan malý ittifakla mülkünden çýkartmaz. Satýn alanýn muhayyerliði ise satýlan malý kendi mülküne sokmaz. Bu, Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´e göredir.
Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre ise; satýlan mal her ne kadar satanýn mülkünden çýksa bile satýn alanýn mülküne girmez. Fakat þarta talîk edilen þey þart bulunduðunda müneccez (doðrudan doðruya âzâd edilmiþ) gibi olur da sanki yemin eden kimse köleyi satýn aldýktan sonra «sen hürsün» demiþ gibi olur.
«Yemin eden, fâsid ilh...» Meselâ: Bir kimse, kölesine «ben seni satarsam, hür ol» deyip sonra onu fâsid satýþla satarsa, eðer satanýn elinde yahut satýn alanýn elinde fakat ondan emanet veya rehin suretiyle uzak bulunursa, âzâd olur. Çünkü kölenin mülkü satandan zail olmamýþtýr. Eðer köle satýn alanýn elinde mevcut veya bizzat ödenmesi lâzým olarak gaib bulunursa, âzâd olmaz. Çünkü satýþ akdiyle köle, satanýn mülkünden çýkmýþtýr.
Bir kimse «ben þu köleyi satýn alýrsam, hür olsun» deyip sonra onu fâsid olarak satýn alsa, eðer köle satanýn elinde bulunursa, âzâd olmaz. Çünkü köle henüz satanýn mülkünde bulunmaktadýr. Eðer satýn alanýn elinde ise yani alýþveriþ yapýlýrken köle orada mevcut ise âzâd olur. Çünkü alýþveriþten hemen sonra satýn alan onu teslim almýþ olup ona mâlik olmuþtur. Eðer köle alýþveriþ yapýlýrken odasýnda veya gasbedilmiþ olup ödenmesi lâzým gelen olursa, âzâd olur. Çünkü satýn alan bizzat satýn almakla ona mâlik olmuþtur. Eðer köle emanet verilmiþ olur veya rehin gibi baþka bir þeyle ödenmesi lâzým gelirse, âzâd olmaz. Çünkü satýn alan alýþveriþten sonra onu teslim almamýþtýr. Bedayý.
«Mevkûf ilh...» Yani bir kimse «ben þu köleyi satarsam, hür olsun» deyip sonra onu gaib olan bir þahsa satýp o þahsýn yerine fuzuli kabul etse veya «ben köle satýn alýrsam hür olsun» deyip fuzuliden bir köle satýn alsa, satýn almakla yemini bozulur.
Telhisü´l-Cami´de «fuzuliden satýn almasýyla yahut þarapla satýn almasýyla yahut hýyar-ý þartla satýn almasýyla yemini bozulur. Çünkü alýþveriþin´ kendisi, sýfatýnda olan bir noksanlýktan dolayý bozulmaz» denilmiþtir.
Telhisü´l-Cami´nin þarihi olan Farisî «yeminin bozulmasýnýn þartý olan alýþveriþ ehlinden ve yerinde vaki olmakla - her ne kadar fuzulîden safýn alýndýðýnda mâlikinden zararý gidermek için, þarapla satýn alýndýðýnda alýþveriþ fâsid olduðu için, hýyar-ý þartla satýn alýndýðýnda muhayyerlik için mülk sâbit olmasa bile- bulunmuþtur. Mülkün derhal sâbit olmasý, alýþveriþin sýfatýndandýr. Yoksa zatýndan deðildir. Çünkü Araplar «bey´i lâfzýný: malý malla deðiþmek» için vazetmiþlerdir. Halbuki Araplarýn okuma yazma bilmeyenleri alýþveriþin hükümlerini, sahih olanýný ve fâsid olanýný bilmezler. Alýþveriþin bizzat kendisi bulunduðu takdirde sýfatýndaki bir eksiklik zarar vermez» demiþtir.
«Batýl olarak ilh...» Yani: Bir kimse «ben köle satýn alýrsam hür olsun» deyip sonra leþ veya kan ile köle satýn alsa yemini bozulmaz. Malý malla deðiþme olan alýþveriþin rüknü bulunmamýþtýr. Bundan dolayý satýlmak istenen köleye mâlik olamaz. Fakat köleyi þarap veya domuzla satýn alsa yemini bozulur. Çünkü þarapla domuz Ýnsanlardan bazýlarý hakkýnda kýymetli maldýr. Ancak þarap veya domuz ile mal satýn onandýðýnda alýþveriþ fâsid olur. Çünkü teslim edemeyeceði bir þeyi alýþveriþte þart kýlmýþtýr.
Alýþveriþin bâtýlýný fâsidinden ayýrmanýn kâidesi: Satýlan mal ile ona karþýlýk olarak verilen semen (kýymet, baha) den birisi dinlerden herhangi bir dinde mal olmazsa alýþveriþ bâtýl olur. Boðazlanmadan kendiliðinden ölmüþ hayvaný, kaný ve hür kimseyi satma gibi. Eðer dinlerin bazýsýnda mal olup, bazýsýnda mal olmayýp ve kendisini semen itibar etmek mümkün olursa meselâ: Köleyi þarap karþýlýðýnda veya aksiyle yani þarabý köle karþýlýðýnda satma gibi iþte bu alýþveriþ fâsiddir.
«Zikrolunan fark Zahiriyye´de yazýlýdýr ilh...» Yani: Bir kimse cariyesine «senden bir þey satarsam hürsün» deyip sonra cariyenin yarýsýný kendisinden çocuðu olan zevcine satsa veya cariyeyi kendi babasýna satsa cariyenin kocasýndan çocuðu olmasý ve cariyenin babasýndan nesebinin sabit olmasý efendisinin «senden bir þey satarsam hürsün» talîkinin üzerine mukaddem olduðu için efendinin âzâdý vaki olmaz. Fakat efendisi bu cariyeyi baþkasýna satarsa, bunda sebeb mukaddem olmadýðý için efendinin âzâdý vaki olur.
«Buna göre; yemin fâsid ile çözülmez ilh...» Yani: Bir kimse «evlenmeyeceðim» diye yemin edip fâsid olarak evlense veya «namaz kýlmayacaðým» diye yemin edip namaz kýlarken namazý fâsid olsa, yemini bozulmaz. Sonra sahih olarak nikâh akdini yapsa veya sahih olarak namazý iade etse yemini bozulur.
«Hibe, icare de alýþveriþ gibidir ilh...» Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «hibe etmeyeceðim» diye yemin edip sonra taksim edilmeyecek bir þey hibe etse, yemini bozulur. Nitekim Zahiriyye´de de böylece zikredilmiþtir. Bundan malum oldu ki fâsid hibe de sahih hibe gibidir. Gizli deðildir ki icare de alýþ veriþ gibidir. Yani icarede menfaat satýlýr.
METÝN
Bir kimse «ben þu köleyi satmazsam, þöyle olsun» deyip sonra onu âzâd veya mutlak surette tedbire kesse veya cariyesini ümm-i veled kýlsa, satmaya mahal olmamakla þart tahakkuk ettiði için yemini bozulur. Hatta bir kimse kölesine «seni satmazsam, hür ol» deyip sonra onu tedbire kesip veya ümm-i veled kýlsa, âzâd olur. Ümm-i velud kýlýnan cariyenin - Allah´a sýðýnýrýz - mürted olup dar-ý harbe gidip sonra esir alýnarak köleliðin tekrarýna itibar edilmez. Çünkü bu farz edilen suret mevhum olan bir þeydir. «Þu köleyi satmazsam, þöyle olsun» diye yemin eden kimse, o köleyi mukayyed olarak tedbire kesse, yemini bozulmaz.
Bir kimseye zevcesi asen benim üzerime evlenmiþsin» deyip o da «benim için olan her bir kadýn boþ olsun» dese, zevcinin yemin etmesine sebep olan zevcesi de boþ olur. Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´tan «zevcinin yemin etmesine sebep olan zevcesi boþ olmaz» diye rivayet edilmiþtir. Ýmam Serahsî bu kavli sahih görmüþtür,
Câmi-i Kadýhan´da «bu kavli meþayýhlarýmýzdan çoðu almýþlardýr» diye yazýlýdýr.
Zahire´de «bu sözü, zevc gazab halinde söylemiþse, zevcinin yemin etmesine sebep olan zevcesi de boþ olur. Gazab halinde olmazsa, boþ olmaz.» denilmiþtir.
Bir kimseye «bu zevcenden baþka zevcen var mýdýr?» diye sorulduðunda «benim için olan her bir kadýn boþ olsun» dese, kendisine iþaret olunan zevcesi boþ olmaz. Çünkü «bu zevcenden baþka» kavlinin bu iþaret olunan kadýna ihtimali olmadýðý için «benim için olan her bir kadýn» ifadesinin altýna girmemiþtir. Ama birinci ifadedeki «benim için olan her bir kadýn boþ olsun» sözü. hem zevcinin yemin etmesine sebeb olan kadýna hem de baþkakadýnlara þâmil olur.
Yemini muhafaza etmeye, mahal olan þeyin fevti ile yeminin bozulmasý üzerine teferru eden meselelerdendir.
Bir kimse zevcesine «þu þeyi þu kabýn içine dökmezsen boþ ol» deyip sonra zevcesi o kabý kýrsa yahut zevcesine «þu güvercini tutup bana getirmezsen boþ ol» deyip sonra güvercin uçsa, zevcesi boþ olur.
Bir kimse, mahrem(nikâhý ebedi kendisine haram olan)ine «ben seninle evlenirsem, kölem hür olsun» deyip sonra onunla evlense, yemini bozulur. Çünkü yemini mümkün ve mutasavvar olan akde sarfolunur.
«Kûfe´de evlenmeyeceðim» diye yemin eden kimseye yeminini muhafaza etmenin yolu nikâh akdini Kûfe´nin dýþýnda yapmasýdýr. Çünkü muteber olan nikâhýn akdedildiði yerdir. Bir kimse «ben dul kadýnla evlenirsem, boþ olsun» deyip sonra kendi zevcesini boþayýp tekrar onunla evlense, boþ olmaz. Çünkü maksadýnýn nikâhý altýnda bulunan kadýndan baþkasý olduðu itibar edilmiþtir. Bazýlarý, lâfzý itibar edip «boþ olur» demiþlerdir.
Bir kimse «ben falan þahsýn kýzlarýyla evlenmem» diye yemin edip, halbuki o þahsýn o vakit kýzý olmasa, sonra o þahsýn dünyaya gelen kýzýyla evlense, yemin edenin yemini bozulmaz. Bahýr.
ÝZAH
«Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´tan «zevcinin yemin etmesine sebep olan zevcesi boþ olmaz» diye rivayet edilmiþtir ilh...» Çünkü zevcinin «benim için olan her bir kadýn boþ olsun» ifadesi zevcesine cevap olarak vakî olmuþtur. Zevce, bu ifadeyle zevcesini razý edip ondan baþkasýnýn boþ olmasýný murad etmiþtir. Buna göre; zevcin ifadesi mukayyed olmuþ olur. Zevcinin yeminine sebep olan bu kadýnýn boþ olmasý ise, sözün umumi olmasýdýr. Zevce, sözü cevap üzerine ziyade ettiðinden «benim için olan her bir kadýn boþ olsun» ifadesi müstakil ifade olmuþ olur. Zevcin bu ifadeyle maksadý, zevcesini kendisine itiraz etmekten korkutmak da olabilir. Binaenaleyh bu ifade tereddütle mukayyed olmaz. Zevce bu ifadeyle «benim üzerime evlendin» diyen zevcesinden baþkalarýnýn boþ olmasýný niyet etse, diyaneten tasdik edilir. Umum olan ifadeyi tahsis ettiði için kazaen tasdik edilmez. Bahir.
«Zahire´de ilh...» Zahire´de þöyle zikredilmiþtir: Müteahhirin âlimlerden bazýlarý «halin hakem kýlýnmasý lâzýmdýr. Eðer zevce ile zevç arasýnda bu ifadeden önce münakaþa geçmiþse, zevç bu ifadeyi gazab halinde söylemiþ olacaðý için bu zevcesi de boþ olur. Fakat aralarýnda bu ifadeden önce münakaþa geçmemiþse, bu zevcesi boþ olmaz» demiþlerdir.
Þemsül´eimmetis-Serahsi »bu kavil benim yanýmda güzeldir» demiþtir.
Ben derim ki: Bütün metinlerin üzerinde bulunduðu Zahirür´rivaye ile Ýmam Ebû Yusuf(Rh.A.)´un rivayetinin arasý bu þekilde bulunur. Çünkü zevç rýza halinde bu ifadesiyle zevcesine cevap vermeyi ve onu razý etmeyi kasdetmiþ olur. Fakat gazab halinde bu ifadesiyle onun da boþ olmasýný kasdetmiþ olur. Bu þekilde izahda iki kavilden her biriyle amel etmek vardýr. Böylece alýnmasý lâzýmdýr.
«Zevcesi boþ olur ilh...» Çünkü yemini muhafaza etmesi mümkün olmadýðý için yemini bâtýl olmuþ olur da zevcesi boþ olur.
«Bir kimse mahrem (nikâhý kendisine ebedi haram olan)ine ilh...»
Yani: Neseb yahut süt yahut müsahare (evlenme) yoluyla nikâhlarý kendisine haram olan kadýnlar. T.
«Çünkü yemini mümkün ve mutasavvar olan akde sarfolunur ilh...»
Yani: Mahrem olan kadýnlar fil cümle nikâh akdine mahaldirler.
Tatarhaniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «duvarla evlenirsem» veya «merkeble evlenirsem kölem hür olsun» dese yemin-i münakide olmaz. Çünkü bunlar nikâh akdine asla mahal deðildirler. Bir kimse bir kadýna «ben seni nikâh edersem boþ ol» dese bu ifadedeki nikâh lâfzý nikâh akdine sarfolunur.
Bir kimse zevcesine veya cariyesine «seni nikâh edersem þöyle olsun» dese, bu ifadedeki nikâh lâfzý cinsi yakýnlýða sarfolunur. Hatta zevcesini boþadýktan sonra cariyesini âzâd ettikten sonra tekrar onlarla evlense, yemini bozulmaz.
«Nikâh akdini Kûfe´nin dýþýnda yapmasýdýr ilh...» Yani: «Kûfe´de evlenmeyeceðim» diye yemin eden kimse nikâh akdini bizzat kendisi veya vekili Kûfe´nin dýþýnda yapsa, yemini bozulmaz. Yemin eden kimsenin kendisi Kûfe´de bulunup vekili nikâh akdini Kûfe´nin dýþýnda yapsa, yine yemini bozulmaz.
«Çünkü muteber olan nikâhýn akdedildiði yerdir ilh...» Hatta «Kûfe´de evlenmeyeceðim» diye yemin eden kimse Basra´da bulunan bir kadýnla kadýnýn emri olmaksýzýn bir fuzuli tarafýndan Kûfe´de nikâh akdi yapýlsa sonra kadýn Basra´da iken nikâhýna icazet verse, yemini bozulur. Çünkü nikâhýn akdedildiði yer ve zaman itibar edilir, nikâha icazet verilen yer ve zaman itibar edilmez.
«Sonra o þahsýn dünyaya gelen kýzýyla evlense ilh...» Sadru´þ-Þehîd bu, imam Muhammed (Rh.A.)´in kavline muvafýktýr.
Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´la Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´un kavillerine muvafýk olan Camiu´s-Sagir de zikredilmiþ olandýr. Þöyle ki: Bir kimse «ben filan þahsýn zevcesiyle konuþmayacaðým» diye yemin edip halbuki o vakit o þahsýn zevcesi olmasa daha sonra o þahýs evlenip yemin eden kimse onun zevcesiyle konuþsa, Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´la imam Ebû Yusuf (Rh.A.)´a göre; yemini bozulur. Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; yemini bozulmaz.
Hüccet´te «fetva Ýmam-ý Azam´la Ýmam Ebû Yusuf (Rh.Aleyhima)´un kavli üzerinedir» diye zikredilmiþtir. Tatarhaniyye.
METÝN
Yerleþmiþ kaidelerdendir ki nekre (belirsiz) nekrenin altýna girer. Meselâ: Bir kimse «þu haneye bir þahýs girerse zevcesi boþ olsun» deyip o hâne kendinin olsun veya baþkasýnýn olsun oraya yemin eden girerse, yemini bozulur. Çünkü kendisi de nekre olduðu için nekre olan «bir þahýs» lâfzýnýn altýna girmiþtir.
Marife (belirli) olan þey nekre altýna girmez. Meselâ: «Benim haneme» veya «senin hanene bir þahýs girerse, þöyle Olsun» dese gerek yemin edenin, gerekse muhatabýn girmeleriyle yeminleri bozulmaz. «Benim haneme» ve «senin hanene» diye izafetle marife olduklarý için nekre altýna girmemiþlerdir.
Keza: Bir kimse kendi baþýna iþaret ederek «þu baþa bir þahýs dokunursa þöyle olsun» dese kendisinin dokunmasýyla yemini bozulmaz. Çünkü baþ kendisine yaradýlýþýnda bitiþik olduðu için mütekellim yasýna (birinci teklik þahsa) izafetten daha kuvvetli olarak marife olmuþtur. Bahir. Musannif bunu talâka aid yemin bahsinde Eþbah´a nisbet ederek zikretmiþtir. Ancak marifenin nekrede dahil olmasýna yemin eden niyet ederse, marife nekrede dahil olur. Marife, âlem (özel isim) de de dahil olur. Meselâ: Bir kimse «Ahmed´in oðlu Mehmed´in kölesi ile bir þahýs konuþursa þöyle olsun» diye yemin edip kendinin ismi Mehmed babasýnýn ismi Ahmed olup kendi kölesiyle konuþsa, marife, nekre olan «bir þahýs» lâfzýnýn altýna girer de yemini bozulur. Çünkü âlemin nekre yerinde kullanýlmasý caizdir. Buna göre yemin eden nekrenin umumundan çýkmýþtýr. Bahýr.
Sarih der ki: Eþbah´ta marife, nekre altýna girmez. Ancak marife cezada dahil olur. Yani þart yerinde olan nekrede dahil olur. Meselâ: Bir kimse zevcesine «benim þu haneme bir þahýs girerse, boþ ol» deyip bundan sonra zevcesi girse boþ olur. Eðer haneye yemin edenin kendisi girerse, yemini bozulmaz. Çünkü marife nekre altýna dahil olmamýþtýr» diye zikredilmiþtir. Bu bahsin tamamý Zahiriyye´nin yemin bahsinin üçüncü kýsmýndadýr.
ÝZAH
«Nekre nekrenin altýna girer ilh...» Âleme isim olmada baþkalarý ör tak olduðu için; zamire muzaf olan kelimenin altýnda bir takým fertler bulunduðu için; nekre, bir bakýma marife olan kelimelere de þâmildir. Marifeyle murad Zahire´de zikredildiðine göre; her bakýmdan bilinen kolime olup kendisinde baþkasý ortak olmaz. «Þu hâne» ve «þu köle» gibi iþaret ismi Ýle marife olur. «Benim hanem» ve «benim kölem» gibi zamire muzaf olarak marife olur. «Abdullah´ýn oðlu Mehmet» gibi marife olan âlem isim «Abdullah´ýn oðlu Mehmet´in hanesi» gibi izafetle marife olan isimlere gelince bunlar nekrenin altýna girerler. Çünkü âlem isim herbakýmdan ortaklýða mani olamaz. Bundan dolayý «Abdullah´ýn oðlu Mehmet kimdir?» diye sorulabilir. Böyle âlem isimlerde bir nevi nekre (belirsiz) lik mevcuttur.
«O hâne kendisinin olsun veya baþkasýnýn olsun ilh...» Þârih bu ifadesiyle Hasan b. Ziyad´ýn ihtilafýna iþaret etmiþtir. Ona göre; hâne yemin eden kimsenin olursa, yemini bozulmaz. Çünkü insan kendi nefsini kendi evine girmekten menetmez. Hasan b. Ziyad´a «insan kýzdýðý için veya baþka bir sebepten dolayý bazan kendi nefsini kendi hanesinden menedebilîr» diye cevap verilmiþtir. Nitekim Þerh-i Telhîs´te de böyledir.
«Çünkü kendisi de nekre olduðu için ilh...» Yani: Yemin eden haneyi kendisine izafe etmekle kendisini tayin etmediði için nefsini nekre (belirsiz) kýlmýþtýr. Zira hâne her ne kadar kendisine iþaret edilerek zikredilse bile maliki taayyün etmemiþtir. Fakat «þu baþ» gibi bir cüzüne iþaret edilerek zikredilirse, maliki taayyün eder.
«Ancak marife cezada dahil olur ilh...» Aksi de böyledir. Yani marife þart yerinde bulunan nekrede dahil olur. Hasýlý: Marife bir cümlede bulunduðunda nekre altýnda dahil olmaz, iki cümlede olurlarsa marife nekre altýna girer. Çünkü bir cümlede bir kelime hem marife hem nekre olamaz. iki cümlede böyle deðildir. Meselâ: Bir kimse zevcesine «benim þu haneme birisi girerse sen boþ ol» deyip sonra zevcesi o haneye girse - her ne kadar zevcesi «sen» lafzýyla marife olsa bile cezada vaki olduðu için «benim þu haneme birisi girerse» þart cümlesinin altýnda dahil olduðundan - boþ olur. Bir kimse zevcesine «þu iþi yaparsan benim zevcelerim boþtur» deyip zevcesi de o iþi yaparsan benim zevcelerim boþtur» deyip zevcesi de o iþi yapsa zevcinin diðer zevceleriyle birlikte kendisi de boþ olur. Çünkü zevce þartta marife vaki olduðu için cezanýn altýna girmiþtir,
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 18:18:32
METÝN
Bir kimse «Beytullah´a» yahut «Ka´be-i Muazzama´ya yürüyerek gitmek üzerime lâzým olsun» dese, o kimseye memleketinden yaya olarak hac veya umre etmesi vâcib olur. Eðer vasýtaya binerse, nezrine noksanlýk verdiði için kendisine bir kurban kesmek lâzým gelir. Eðer «Beytullah» ile mescidlerden birini murad ederse, kendisine bir þey lâzým gelmez.
Bir kimse «Beytullah´a çýkmak veya gitmek» yahut «yaya olarak Harem´e» yahut «Mescid-i Haram´a» yahut «Ka´be-i Muazzama´nýn kapýsýna» yahut «Mîzâb´ýna» yahut «Safa´ya» yahut «Merve´ye» yahut «Müzdelife´ye» yahut «Arafat´a gitmek benim üzerime lâzým olsun» dese, kendisine bir þey lâzým gelmez. Çünkü bu tabirlerle ihrama girmeyi kabul etmek, örf ve âdet deðildir.
Bir kimse, kölesine «ben bu sene haccetmezsem sen hür ol» deyip sonra «haccettim» dese, köle de âzâd olmak için inkâr ederek, Kûfe´de efendisinin kurban kestiðine þehâdet eden iki þahit getirse, þehâdetleri kabus edilmez ve köle âzâd olmaz. Çünkü þahitler haccýnyapýlmadýðýna þehâdet etmiþlerdir. Kurban ise hüküm altýna girmez.
Ýmam Muhammed (Rh.A.) «o kimsenin kölesi âzâd olur» demiþtir.Kemal bu kavli tercih etmiþtir. «Oruç tutmayacaðým» diye yemin eden kimse oruç tutmak niyetiyle bir saat oruç tutup sonra orucunu bozsa,orucun þartý bulunduðu için yemini bozulur. Eðer yemin eden kimse«tam oruç tutmayacaðým» veya «bir gün oruç tutmayacaðým» diye yemin ederse mutlak kemale sarf olunacaðý için bir gün oruç tutmasýyla yemini bozulur.,
Bir kimse «bugün ben elbette oruç tutacaðým» diye yemin etse, halbuki yemini o gün yedikten veya zeval vaktinden sonra olsa, yemini sahih olur ve derhal bozulur. Çünkü yemin, sýhhate itimat etmez. Belki bunda orucun tasavvur ve imkân», unutarak orucu yiyen kimsede yedikten sonra orucun tasavvuru gibi olur. Bu meseledeki hüküm; bir kimsenin kendi zevcesine «bugün namazý kýlmazsan boþ ol» deyip o anda veya bir rekât namaz kýldýktan sonra zevcesi hayýz görse, yeminin sahih, zevcesinin de derhal boþ olmasý gibidir. Çünkü istihazede olduðu gibi kanýn devam etmesi, bunda da namaza mani olmayabilir. Ama bardak meselesi ki; meselâ: içinde su olmayan bardaðý göstererek «vallahi ben þu bardaktaki suyu içeceðim» diye yemin edildiðinde bu, geçen meselenin hilafýna olup bunda yemin bozulmaz. Çünkü fiile mahal olan su asla bulunmadýðý için bunda yemini muhafaza etmek hiç bir suretle mümkün ve mutasavvar deðildir. Bundan dolayý yapýlmasý mümkün olmayan þeylere edilen yemin, yemin olmaz.
ÝZAH
«Yaya olarak hac veya umre etmesi vâcib olur ilh...» Yani: Bir kimse «Beytullah´a» veya «Ka´be-i Muazzama´ya yürüyerek gitmek üzerime lâzým olsun» dese istihsanen kendisine memleketinden yaya olarak hac veya umre etmesi vâcib olur. Çünkü bu ifade hac veya umreden birinin vâcib olmasýnda meþhurdur. Buna göre bu ifadeden zikredilen mânâ mecaz-i lugavî ve hakikat-i örfiyye olur da sanki yemin eden «üzerime hac veya umre nezir olsun» demiþ olur. Böyle olmasa kýyas bu ifadeyle o kimsenin üzerine bir þey lâzým olmamasýydý. Çünkü o kimse vâcib olan bir kurbet ve maksud olan bir ibadet olmayan yürümeyi kabul etmiþtir. Nezir sýygasýnýn yemin olma ihtimali vardýr. Nitekim savm bahsinin sonunda beyaný geçmiþtir. Bundan dolayý fukaha «nezir meselelerini yemin bahsinde» zikretmiþlerdir. Bu ifadeyle nezreden kimse Mekke-i Mükerreme´de olmazsa, râcih olan kavle göre; Mîkat´tan deðil evinden yürüyerek hac veya umre yapmasý kendisine lâzým olur. Ýhtilâf evinden ihrama girmediði takdirdedir. Eðer evinden ihrama girerse, ittifakla yürümek kendisine lâzým gelir. Bu ifadeyle nezreden kimse Mekkeli olup ve üzerine lâzým geleni hacc ile eda etmek isterse, Harem-i Þeriften Ýhrama girer. Diðer hacýlar gibi yürüyerek Arafat´a çýkar ve ziyaret tavafýný yapar. Eðer üzerine lâzým geleni umre ile eda etmek isterse, Hil´eçýkýp oradan ihrama girer. Hil´e giderken yürümek kendisine lâzým gelir mi? Bunda ihtilaf edilmiþtir. Esah olan kavle göre; yürümek kendisine lâzým olur. Çünkü bu ifadeyle üzerine haccý vâcib kýlan kimsenin ihramsýz olarak memleketinden ihram giymek îçîn ihram mahalline gelinceye kadar yürümesi kendisine lâzýmdýr. Nehir.
«Eðer vasýtaya binerse ilh...» Yani bütün vakitlerde veya çoðu zaman vâsýtaya binerse, kendisine kurban kesmek vâcib olur. Eðer az bir zaman binerse, kendisine sadaka vermek lâzým gelir. T.
«Yaya olarak Harem´e yahut Mescid-i Haram´a ilh...» Bir kimse «Harem´e yahut Mescid-i Haram´a yürüyerek gitmek benim üzerime lâzým olsun» dese, Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; bu tâbirlerle ihrama girmeyi kabul etmek, örf ve âdet olmadýðý için kendisine bir þey lâzým gelmez. Ýmameyn (Rh.A.)´e göre; bu ifadelerle kendisine ya hac ya da umre lâzým gelir. Bunun vechi; bu ifadelerle hac veya umrenin vâcib olmasýnýn Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´dan sonra örf olmasý üzerine hamlolunur. Binaenaleyh bu ifadelerle hac veya umrenin vâcib olmasýna Ýmameyn (Rh.A.) kail olmuþlardýr. Nitekim bu mesele Fetih´de izah edilmiþtir.
«Þehâdetleri kabul edilmez ilh...» Yani Ýmameyn (Rh.A.)´e göre; kabul edilmez. Çünkü þahitler haccýn yapýlmadýðýna þehâdet etmiþlerdir. Zira þahitlikten maksud olan haccýn yapýlmamasýdýr. Yoksa kurban kesmenin isbat edilmesi deðildir. Kurban kesme kul tarafýndan taleb edilmediði için þahitler sanki «o kimse hac yapmadý» diye þahitlik yapmýþ oldular. Halbuki o kimsenin Kûfe´de kurban kesmesi bir keramet olarak hac yapmasýna zýd deðildir.
«Orucun þartý bulunduðu için ilh...» Yani bir kimse «oruç tutmayacaðým» diye yemin edip oruç niyetiyle bir saat oruç tutsa, orucun, þartý olan ibadet kasdýyla yemekten, içmekten ve cinsi muameleden kendini menetmek bulunduðu için yemini bozulur.
«Mutlak ilh...» Yani bir kimse «tam oruç tutmayacaðým» veya «bir gün oruç tutmayacaðým» diye yemin etse, bîr gün oruç tutmadýkça yemin! bozulmaz. Çünkü bu ifadelerle þer´an muteber olan oruç murad edilmiþtir ki; o da en az bir gündür. Bundan dolayý bir kimse «Allah için üzerime oruç lâzým olsun» dese, icma ile kendisine tam bir gün oruç tutmak vâcib olur. Keza: «Allah için üzerime namaz lâzým olsun» dese, biz Hanefilerce; kendisine iki rekât namaz vâcib olur. Zira bir þey mutlak olarak söylenince kemaline sarfolunur. Orucun kemali bir gün, namazýn-ki ise iki rek´attýr.
«Unutarak orucu yiyen kimsede yedikten sonra orucun tasavvuru gibi ilh...» Yani yeme, içme ve cinsi yakýnlýktan kendini menetmekten ibaret olan orucun hakikati unutarak yemekle mevcut olmadýðý halde Sâri (Allah veya Resulü) onu oruçlu saymýþtýr. Hayýzla beraber, namaz da tasavvur edilebilir. Çünkü hayýz, kadýnlardan âdet kanýnýn gelmesidir. Adet kanýnamazýn meþru olmasýna münafi olmayabilir. Görmez misin ki müstahazâ (kendisinden üç günden az on günden fazla kan gelen kadýn) hakkýnda namaz meþrudur! Yani Allah-ü Teâlâ hayýzla beraber namazý meþru kýlsaydý, mümkün olurdu.
METÝN
«Namaz kýlmayacaðým» diye yemin eden kimsenin, bir rekât kýlmasýyla yani birinci rekâtýn secdesini yapmasýyla yemini bozulur. Efendi, kölesine «bir rekât namaz kýlarsan hür ol» dese, kölesi iki rekâtlý namazdan ancak bir rekâtýný kýldýðýnda âzâd olur. Çünkü bir rekât ancak böyle gerçekleþir.
«Tam bir namaz kýlmayacaðým» diye yemin eden kimse, her ne kadar sonunda oturmasa bile iki rekât kýldýðýnda yemini bozulur. Fakat «öðle namazýný kýlmayacaðým» diye yemin eden kimsenin yemininin bozulmasý için namazýn sonunda oturmasý þarttýr.
«Hiç bir þahsa imam olmayacaðým» diye yemin eden kimse, kendi baþýna namaza baþladýktan sonra bir cemaat kendisine uysa, her ne kadar hiç bir þahsa imamlýk yapmamayý kasdetse bile yemini bozulur. Çünkü imamlýða niyet þart olmadýðý için onlara imamlýk yapmýþtýr. Eðer hiç bir þahsa imamlýk yapmamaya niyet ederse, bu kavlinde diyaneten tasdik olunur. Hiç bir þahsa imamlýk yapmayacaðýna dair yemin eden kimse, namaza baþlamadan önce hiç bir þahsa imam olmamaya þahit tutsa, sonra kendisine bir cemaat uysa, yemini kazaen de, diyaneten de bozulmaz. Her ne kadar cuma namazýnda olsa bile îstihsanen cemaatin ona uymasý sahihtir. Nitekim bu yemin eden kimse, bir cemaate cenaze namazýnda veya tilâvet secdesinde imamlýk yapsa, yemini bozulmaz. Çünkü yemini mutlak namaza sarfolunmakla kâmil olan namaz murad edilir. Cenaze namazý ile tilâvet secdesi ise kâmil deðildirler. Ama nafile namazda imam olsa, her ne kadar nafile namazda imam olmak yasak edilmiþ ise de, yemini bozulur.
FER´Î MESELELER: Bir kimse, kölesine «namaz kýlarsan hür ol» deyip sonra köle «namaz kýldým» diye iddia edip efendisi inkâr etse, meþakkatsiz kölenin namaz kýldýðýný bilmek mümkün olduðu için âzâd olmaz.
Bir kimse, zevcesine «namazý terkedersen boþ ol» deyip sonra zevcesi namazý kâza etse, zahir olan kavle göre, boþ olur.
Bir kimse «namazý vaktinden tehir etmedim» diye yemin etse, halbuki uyku sebebiyle namazý kâza etmiþ olsa, Bâkaanî «bu yemin edenin yemini bozulmaz. Çünkü «uyuyan kimsenin kâza ettiði vakit, o kâza olunan namazýn vaktidir» diye hadis-î þerif mevcuttur» demiþtir.
Ýki hades (abdestsizlik ve cünüplük) toplansa, temizlik ikisinden de olmuþ olur. Bir kimse «bugün elbette beþ vakit namazý cemaatle eda edeceðim ve zevcemle cima´ edipyýkanmayacaðým» diye yemin etse, sabah, öðle, ikindi namazlarýný cemaatle eda ettikten sonra zevcesiyle cima. edip güneþ battýktan sonra gusledip akþam ve yatsý namazlarýný cemaatle kýlsa, yemini bozulmaz.
ÝZAH
«Bir rekât kýlmasýyla ilh...» Ýstihsanen yemini bozulur. Çünkü namaz çeþitli fillerden ibaret olduðu için hepsi bulunmadýkça namazýn hakikati tamam olmaz. Hakikat bir cüzün bulunmamasýyla müntefi olur. Oruç böyle deðildir. Oruç bir rükün olup ikinci cüzle tekerrür eder.
«Ka´de-i ahîre (namaz sonunda oturuþ) namazýn rükünlerindendir. Halbuki bir rekâtlý namazda ka´de-i ahîre bulunmadýðý için «namaz kýlmayacaðým» diye yemin eden kimsenin bir rekât kýlmasýyla yemininin bozulmamasý lâzýmdýr» diye i´tiraz eden kimseye «gerçek olan, namazýn hakiki rükünleri beþtir, ka´de-i ahîre ise zaid olan rükün olup namazý bitirmek için vâcib olmuþtur. Binaenaleyh yeminin bozulmasý hususunda ka´de-i ahîre rükün olarak itibar edilmemiþtir» diye cevap verilir. Fetih.
«Yani birinci rekâtýn secdesini yapmasýyla ilh...» «Namaz kýlmayacaðým» diye yemin eden kimse birinci rekâtýn secdesini yapmak için yere alnýný koymasýyla yemini bozulur. Çünkü secdenin hakikati baþýn yere konmasýyla tamam olur. Baþýn yerden kaldýrýlmasý þart deðildir. Fetih´te beyan edildiði üzere râcih olan kavil budur.
«Bir rekât ancak böyle gerçekleþir ilh...» Yukarda geçtiði üzere namaz dört rüknün bulunmasýyla gerçekleþir. Fakat «bir rekât namaz kýlarsan hürsün» dediðinde namazýn hakikati üzerine bir rekâtý ziyade etmiþtir ki bu da iki rekâtlý namazýn evvelki rekâtýdýr. Hatta köle bir rekât kýlýp da konuþsa âzâd olmaz. Çünkü bu sûreten rekâttýr, ama namaz olan rekât deðildir. Zira bir rekât namaz memnudur.
«Her ne kadar tonunda oturmasa bile ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «tam bir namaz kýlmayacaðým» diye yemin etse yemininin bozulmasý iki rekâttan sonra Tahiyyat okuyacak miktar oturmasýna baðlý mýdýr? deðil midir? Bunda fukaha ihtilaf etmiþlerdir. Zahir olan kavle göre yemin eden kimse «mutlak surette namaz kýlmayacaðým» diye yemin etmiþse, ka´de-i ahire zaid rükün olduðu (cin Tahiyyat miktarý oturmadan iki rekât namaz kýlýnca yemini bozulur. Eðer sabah namazý veya fecrin iki rekât namazý gibi farz olan namaz üzerine yemin etmiþse, Tahiyyat miktarý oturmadýkça yemini bozulmaz.
Ýnaye´den naklen Nehir´de zikredilmiþtir ki; namaz Tahiyyât miktarý oturmaksýzýn þer´an muteber sayýlmaz. Ýki rekât namaz tam bir namazdan ibarettir. Bunun tamamý ise þer´an ancak sonunda Tahiyyat miktarý oturmakla olur. Hasýlý Tahiyyat miktarý oturmak mutlaka lâzýmdýr. Bu zikredilenin hepsi Zahiriyye´den naklen Bahýr´da beyan edilene muhaliftir.
Bahýr´ýn ibaresi þöyledir: Zahir ve râcih olan kavle göre; yemin eden kimse «tam bir namaz kýlmayacaðým» diye mutlak namaz üzerine yemin etmiþse, iki rekât namaz kýlýp Tahiyyat miktarý oturmasa bile yenlini bozulur.
«iki rekâttý olan farz namazýný kýlmýyacaðým» veya «dört rekâtlý farz namazýný kýlmýyacaðým» diye yemin edip iki rekât kýlarak Tahiyyat miktarý oturmasa bile yine yemini bozulur. Ama «öðle namazýný kýlmayacaðým» diye yemin etse, dört rekâttan sonra Tahiyyat miktarý oturmadýkça yemini bozulmaz. Fakat burada zýtlýk vardýr. Çünkü «ben farz namazýný kýlmayacaðým» ifadesi ile «öðle namazýný kýlmayacaðým» ifadesi arasýnda hiç bir fark yoktur. Teemmül et!
Tatarhaniyye´de zikredilmiþtir ki; bir kimse öðle namazýný yahut sabah namazýný yahut akþam namazýný kýlmayacaðým diye yemin etse, bu namazlarýn sonlarýnda Tahiyyat miktarý oturmadýkça yemini bozulmaz.
Bana öyle geliyor ki: Ýnâye´den naklen Nehir´de zikredilen kavil râcihdir. Bu izah´tan «bir rekât kýlmayacaðým» ifadesinde de Tahiyyat miktarý oturmanýn þart olduðu» malum olmuþtur. Eðer Tahiyyat miktarý oturulmazsa bu rekât sûreten rekât olup hakikaten rekât olmaz.
«Onlara imamlýk yapmýþtýr ilh...» Yani: Görünüþte onlara imamlýk yapmýþtýr.
Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki: Yemin eden kimsenin hiç bir þahsa imam olmamayý kasdetmesi kendisiyle Allah arasýnda olan bir istir, sonra Zahiriyye sahibi «Nâtýf"ide «bir kimse hiç bir þahsa imam olmamayý niyet ederek namaza baþlayýp sonra iki kiþi kendisine uysa yemini bozulmaz. Çünkü yemininin bozulmasýnýn þartý imam olmayý kasdetmesidir ki bu da bulunmamýþtýr» diye zikredilmiþtir» demiþtir. Bu ifadeden anlaþýlan yemin eden kimsenin yemini kazaen, de bozulmaz. Bu meselede iki kavil vardýr: Birinci kavle göre; yemin) bozulur, ikinci kavle göre; yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden kimse imam olmayý kasdetmeyerek tek baþýna namaza baþladýðý açýktýr, imam olmaya niyet etmek lâzým olmadýðý için cemaatýn bu yemin eden kimseye uymalarý sahihtir. Bundan dolayý yemin eden kimse «hiç bir þahsa imam olmuyorum» diye þahid tutup namaza baþladýktan sonra kendisine bir cemaat uysa, cemaatin uymalarý sahih olmakla beraber yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. Çünkü imam olan kimsenin imam olmaya niyet etmesi sevabýn hasýl olmasý için þarttýr, yoksa kendisine uyulmanýn sahih olmasý için þart deðildir.
«Her ne kadar cuma namazýnda olsa bile istihsanen cemaatin ona uymasý sahihtir ilh...» Çünkü cumada cemaat þarttýr,.bu da bulunmuþtur. Fetih.
Zahiriyye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: «Hiç bir þahsa imam olmayacaðým» diye yemin eden kimse insanlara cuma namazýný kýldýrýp kendisi yalnýz kýlmaya niyet ederse deþart olan cemaat bulunduðu için istihsanen cemaatin ona uymasý sahih olur. Bunun muktezasý bu yemin eden kimse «ben hiç bir þahsa imam olmuyorum» diye þahit tutup namaza baþladýktan sonra cemaat kendisine uyarsa, yemini asla yani diyanehit tutup namaza baþladýktan sonra kendisine uysalar, yemini diyaneten niyet edip namaza durduktan sonra kendisine cemaat uysa. kazaen yemini bozulur, diyaneten bozulmaz.
Lâkin Bezzaziye´de zikredilmiþtir ki: Cuma namazýndan baþka bir namazda namaza baþlamadan önce tek baþýna namaz kýlacaðýna dair þahit tutup namaza baþladýktan sonra kendisine uysalar, yemini diyaneten de kazaen de bozulmaz. Bu ifadenin mânâsý cuma namazýnda her ne kadar tek baþýna namaz kýlacaðýna dair þahit tutsa bile kazen yemini bozulur. Galiba bunun vechi þu olacaktýr: Þüphesiz cumada cemaat þart olduðundan cumayý kýlmasý için ileri geçmesi imam olduðu içindir. Teemmül et!
«Cenaze namazý ile tilâvet secdesi kâmil deðildirler ilh...» Zahiriyye´-de zikredilmiþtir ki; bir kimse «imam olmayacaðým» diye yemin etse. bu yemini rükûlu, secdeli olan mutlak namaza, sarfolunur. Cenaze namazýnda veya tilâvet secdesinde imam olsa, yemini bozulmaz.
«Yasak edilmiþ ise de ilh...» Yani: Bir kimse «hiç bir þahsa imam olmayacaðým» diye yemin ettikten sonra çaðýrma yoluyla toplanýp nafile namazda dört kimseye imam olsa, her ne kadar cemaatla bu þekilde nafile namaz kýlmak yasaklanmýþ ise de, yemini bozulur. T.
«Bâkaanî ilh...» Yani bir kimse «namazý vaktinden tehir etmedim» diye yemin edip halbuki uyku sebebiyle namazý kâza etmiþ olsa, Bâkaanî´ye göre; yemini bozulmaz. Çünkü uyuyanýn kâza ettiði vakit o kâza olunan namazýn vaktidir. Fakat örfte bu namaza vaktinden tehir edilmiþ denilir.
Bezzaziye´de zikredilmiþtir ki; eðer vakitten önce uyuyup vakitten sonra uyanýrsa, yemini bozulmaz. Vakit girdikten sonra uyursa yemini bozulur.
«Ýki hades (abdest ve cünüplük) toplansa temizlik ikisinden de olmuþ olur ilh...» Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «þu zevcimle cima´dan dolayý yýkanmayacaðým» diye yemin edip de sonra ona cinsi yakýnlýkta bulunsa daha sonra baþka bir zevcesine de cinsi yakýnlýkta bulunsa veya bunun aksini yani önce baþka bir zevcesine daha sonra yemin ettiði zevcesine cinsi muamelede bulunsa sonra gusletse, bu gusül her ikisi için yapýlmýþ olacaðýndan yemini bozulur.
Keza: Bir kadýn «cünüplükten veya hayzdan dolayý yýkanmayacaðým» diye yemin edip de cünüp olsa ve âdet görse sonra gusletse bu gusül her ikisi için yapýlmýþ olacaðý için yemini bozulur.
Ýmam Cürcani «cinsleri gerek bir olsun gerek ayrý olsun birincisi için yapýlmýþ olur. Meselâ: «Burun kanýndan abdest almayacaðým» diye yemin eden kimsenin önce burnu kanayýpsonra bevl yapsa, abdesti burnu kanadýðý için almýþ olur» demiþtir.
Ebû Cafer «iki hadesin cinsi bir olursa evvelkisi için cinsleri ayrý olursa ikisi için temizlenmiþ olur» demiþtir.
Zâhd Abdülkerim «biz «iki hadesten hangisi galîz ise abdestin onun için alýndýðýný eðer iki hadis müsavi olurlarsa, abdest her ikisi için alýndýðýný» zannediyorduk. Sonra Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´dan her ikisi için abdest alýnmýþ olacaðýna dair rivayeti bulduk ve Ýmam-ý Azam (Rh.A)´ýn kavline
döndük» demiþtir.
Ýhtilafýn faydasý þu meselede ortaya çýkar: Bir kimse «burun kanýndan dolayý abdest almýyacaðým» diye yemin edip de burnu kanasa sonra bevl edip abdest alsa ihtilafsýz yemini bozulur. Eðer önce bevl edip sonra burnu kanayýp abdest alsa Ýmam Cürcani´nin kavline göre; yemini bozulmaz. Ebû Cafer´in kavline göre yemini bozulur. Tatarhaniyye.
Ben derim ki: Bununla malum oldu ki sarihin kesin olarak yemini bozulur dediði kavil Zahirür´rivaye´dir.
«Yemini bozulmaz ilh...» Çünkü guslü geceleyin olup gündüzleyin olmamýþtýr. Fetevây-ý Kübrâ´dan naklen Hindiyye´de böylece zikredilmiþtir. Fakat buna itiraz olunur. Eðer «gün» den muradý yemin ettiði vakitten itibaren güneþ batýncaya kadar kalan zurnan olursa, yemini beþ vakit namaza iken üç vakit namazý cemaatle kýlmasýyla nasýl yeminini muhafaza etmiþ olur. Eðer «gün» den muradý beþ vakit namazý karinesiyle geceye þâmil olan vakit olursa bunun muktezasý gerek gece yýkansýn gerek gündüz yýkansýn yeminin bozulmasýnýn þartý olan gusül bulunduðu için yemininin bozulmasýdýr. Zira buna göre geceleyin ve gündüzleyin gusletmemek olur da «elgâz» da cemaatle namaz kýlmanýn dahli ve tesiri olmaz. Teemmül et!
Ben derim ki: Galiba bunun vechi yemini zahiri itibariyle yemin ettiði andan itibaren günün geriye kalan kýsmý üzerine yapýlmýþ olur. Beþ vakit namazýn zikredilmesiyle geceye þâmil olan vaktin murad edilme ihtimali vardýr. Zevcesiyle gündüzleyin cima´ edip yýkandýðý takdirde yakinen yemini bozulur.
Keza: Akþamleyin cima edip yýkanýrsa, yine yemini bozulur. Çünkü her iki ihtimale göre yeminin bozulmasýnýn þartý bulunmuþtur. Ama gündüz zevcesiyle cima edip güneþ battýktan sonra yýkandýðý takdirde «gün» ile yemin ettiði andan itibaren günün geriye kalan zamaný murad edilme ihtimali olduðu için yeminin bozulmasýnýn þartý bulunmamýþtýr. Eðer gün ile geceye þâmil olan vakit murad edilirse, yeminin bozulmasýnýn þartý bulunmuþ olur. Binaenaleyh þek ile yemin bozulmaz. Sonra benim için baþka bir cevap zahir oldu: Bu yemin yalnýz gündüz üzerine yapýlmýþ olur. Fakat gündüzleyin beþ vakit namazýn edasý mümkün olmayýnca bu yemini þer´an bütün namazlarýn vaktinde eda edilmesine sarfolunur. Nitekim bir kimse «ben mahremim (nikâhý ebedi haram olan)la evleneceðim» diye yemin edip de mahremiyle evlense, yemini bozulur. Çünkü yemini tasavvur ve mümkün olan þeye sarfolunur. Bu takdirde «ben beþ vakit namazý cemaatle kýlacaðým ve zevcemle cima edip yýkanmayacaðým» diye yemin eden kimse her namazý vaktinde kýlýp güneþ batmadan önce zevcesiyle cima edip güneþ battýktan sonra yýkanýrsa, yemini bozulmaz. Eðer gündüzleyin cima edip yýkanýrsa, yemini bozulur. Çünkü gündüzleyin cima edip yýkanmayacaðýna dair yemin etmiþti. Eðer akþamleyin cima edip guslederse, yine yemini bozulur. Çünkü gündüzleyin cima edeceðine yemin etmiþtir.
Zannederim ki; murad olan vecih budur. Bununla bütün itirazlar defedilmiþ olur. Ýþin hakikatini Allah-ü Teâlâ hazretleri bilir.
METÝN
Bir kimse «haccetmeyeceðim» diye yemin etse, bu yemini sahih olan hac üzerine yapýlmýþ olur, buna göre fâsid hac ile yemini bozulmaz. Ýmam Muhammed (Rh.A.)´e göre; bu, Arafat´ta vakfeye durmadýkça bozulmaz. Ebû Yusuf´a göre ise; farz olan tavafýn ekserisini yapmadýkça bozulmaz.
Buhara´nýn büyük fakihlerinden Allâme Ömer b. Muhammed El-Akîfî EI-Ensarî Minhac adlý eserinde Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´un kavliyle kesin olarak hüküm vermiþtir. Bu zat Buhara´da beþ yüz yetmiþ tarihinde vefat etmiþtir. Umre hakkýnda yapýlan yeminde de umrenin rüknü olan tavafýn ekserisini yani dört þavtýný yapmadýkça yemini bozulmaz.
Bir kimse zevcesine «senin eðirdiðin iplikten elbise giyersem hediy: Mekke-i Mükerreme´de vereceðim sadaka olsun» dese yeminden sonra zevç biraz pamuða mâlik olup o pamuðu zevcesi eðirip elbise dokuyup zevci giyse o elbise Ýmam A´zam (Rh.A.)´a göre; hediy olur. O kimseye onun kýymetini Mekke-i Mükerreme´de tasadduk etmesi lâzým gelir, baþka yerde tasadduk etmesi caiz olmaz. Ýmameyn (Rh. Aleyhima) ise; yemin eden kimsenin yemin ettiði günde pamuðun mülkünde olmasýný þart kýlmýþlardýr.
Sarih «bizim memleketimizde Ýmameyn (Rh. Ateyhima)´in kavliyle fetva verilir. Çünkü Arabistan´da kadýnlar ekseri kendilerinin ketenlerinden veya pamuklarýndan eðirip dokurlar. Arabistanýn dýþýnda kalan memleketlerde Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´ýn kavliyle fetva verilir. Çünkü bu memleketlerde kadýnlar kocalarýnýn keteninden ve pamuðundan eðirip dokurlar.» diyor.
Bjr kimse «zevcemin eðirmiþ olduðundan giymeyeceðim» diye yemin edip sonra onun eðirip dokuduðu uçkuru kullansa. Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´a göre; yemini bozulmaz. Fetva ancak bunun kavliyle verilir. Çünkü örfte uçkur kullanmaya giyme denilmez. Bir kimse «falan þahsýn dokuduðu kumaþtan elbise giymeyeceðim» diye yemin edip sonra o þahsýn kölesinin dokuduðu kumaþtan giyse, bizzat kendisi dokumacý Olursa, yemin edenin yeminibozulmaz. Eðer o þahýsýn kendisi dokumacý olmazsa kölesine emretmesi murad edilerek mecaz mânâsý taayyün edeceði için yemin edenin yemini bozulur.
ÝZAH
«Minhac adlý eserinde Ýmam Ebû Yusuf (Rh.A.)´un kavliyle kesin olarak hüküm vermiþtir ilh...»
Telhîsü´l-Camii´l-Kebîr´de zikredilmiþtir ki: Þüphesiz hac, namaz gibi çeþitli fiillerden Ýbarettir. Buna göre yemin bu fiillerin hepsine þâmil olur. Bu da ancak ziyaret tavafýnýn ekserisini yani dört þavtýný yapmakla olur. Yani «ben haccetmeyeceðim» diye yemin eden kimse, ziyaret tavafýnýn dört þavtýný yaparsa, yemini bozulur. Eðer ziyaret tavafým yaparken zevcesine cinsi yakýnlýkta bulunursa, yemini bozulmaz. Çünkü hacdan maksud olan kurbet ve ibadettir. Binaenaleyh yemin sahih olan hacca þâmil olmuþtur. Nitekim namaz da böyledir.
«Umre hakkýnda yapýlan yeminde de ilh...» Yani: Bir kimse «umre yapmýyacaðým» diye yemin etse umrenin rüknü olan tavafýn ekserisini yani dört þavtýný yapmadýkça yemini bozulmaz.
Mekke-i Mükerreme´de vereceðim sadaka olsun ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: Burada hediy, Mekke-i Mükerreme´de verilen sadakadýr. Çünkü hediy; Allah´a manen yaklaþmak için Harem-i Þerife gönderilen þeyin ismidir.
Bir kimse hediy olarak bir koyun veya bir deve nezretse, bu hayvanýn ancak Harem-i Þerifte boðazlanýp tasadduk edilmesiyle nezir vecibesini yerine getirmiþ olur. Bu hayvanýn kýymetini gönderse, kifayet etmez. Bazýlarý «koyunun kýymetinin gönderilmesinde iki rivayet vardýr» demiþlerdir. Harem-i Þerifte nezrettiði hayvan boðazlandýktan sonra çalýnsa, nezreden kimseye baþka bir hayvaný kesmesi lâzým gelmez. Bir elbiseyi hediy olarak nezretse, elbisenin kendisini veya kýymetini Mekke-i Mükerreme´de tasadduk etmesi kifayet eder. Hâne gibi gayri menkul olan bir þeyi hedy olarak nezretse, bu gayri menkulün kýymetini nezretmiþ olur.
«Yeminden sonra ilh...» Eðer zevce yemin ettiði vakit pamuða mâlik olup zevcesi onu eðirip dokusa, zevci o elbiseyi giyerse, ittifakla o elbise hediy olur. Bahir.
«Ýmameyn ise; yemin eden kimsenin yemin ettiði günde pamuðun mülkünde olmasýný þart kýrmýþlardýr ilh.. » Çünkü nezir ancak ya mülkte ya da satýn alma gibi mülke sebep olan þeye muzaf kýlmakla sahih olur. Zevcesine/ «senin eðirdiðin iplikten giyersem o hediy olsun» diyen kimsenin yemin ettiði vakit kendinin mülkünde iplik ve pamuk olmayýp sonradan satýn aldýðý pamuðu zevcesi dokuyup elbise yapsa, giydiðinde bu elbise hediy ölmez. Zira zevcesinin eðirip dokumasý ve kendisinin elbiseyi giymesi mülkün sebeplerinden olmadýðý için nezrin sahih olmasýnýn þartý bulunmamýþtýr.
«Çünkü Arabistan´da kadýnlar ekseri kendilerinin ketenlerinden veya pamuklarýndan eðirip dokurlar im...» Yani; bir kimse zevcesine «senin eðirdiðin iplikten elbise giyersem o hediyolsun» dese sonra zevcesi kendi keteninden ve pamuðundan iplik eðirip elbise dokusa, bu elbiseyi zevci giyerse Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´e göre; yemini bozulmaz. Çünkü nezrin þartý olan mülke veya mülkün sebebine izafet bulunmamýþtýr. T.
«Bir kimse «zevcemin eðirmiþ olduðundan giymeyeceðim» ilh...»
Yani; bir kimse «zevcemin eðirmiþ olduðundan giymeyeceðim» diye yemin ettiðinde niyeti bulunmazsa, bu yemini eðirmiþ olduðu iplikten yapýlan elbiseye sarfolunur. Eðer eðirmiþ olduðu ipliðin kendisini giymeme-ye niyet ederse, sözünün hakikat mânâsýna niyet etmiþ olduðu için eðirmiþ olduðu iplikten yapýlan elbiseyi giymekle yemini bozulmaz.
METÝN
Nitekim «zinet takýnmayacaðým» diye yemin eden kimsenin kendisi her ne kadar erkek olup kaþsýz olursa da altýn yüzük yahut inci gerdanlýk yahut zeberced gerdanlýk yahut zümrüt gerdanlýk takýnmasýyla imameyn (Rh. Aleyhima)´e göre; her ne kadar bu gerdanlýklar cevher ile iþlenmemiþ olsalar bile yemini bozulur, Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; bu gerdanlýklar cevherle iþlenmemiþ olurlarsa, zinet sayýlmadýklarýndan yemini bozulmaz. Fakat fetva Ýmameyn (Rh.Aleyhima)´in kavilleriyle verilir.
«Zinet takýnmayacaðým» diye yemin eden kimse gümüþ yüzük ta-kýnsa, gümüþ yüzüðün erkeklere helâl olmasýnýn delaletiyle yemini bozulmaz. Ancak gümüþ yüzük kadýnlarýn yüzüðünün heyeti üzere kaþlý olarak yapýlmýþsa, sahih olan kavle göre; yemini bozulur. Zeylaî. Eðer yüzük altýnla yaldýzlanmýþ olursa, lâyýk olan bununla yemininin bozulmasýdýr. Nehir. Nitekim ayaðýn ve elin bileðine takýlan gümüþ bilezikle yemin bozulur.
Bir kimse «yer üzerine oturmayacaðým» diye yemin edip sonra yerden ayýran tahta yahut post yahut kilim yahut hasýr gibi þeyler üzerine otursa yahut «þu döþek üzerinde uyumayacaðým» diye yemin edip sonra onun üzerine baþka bir döþek koyup onun üzerinde uyuþa yahut «þu karyola üzerinde oturmam» diye yemin edip o karyolanýn üzerine baþka bir karyola koyup onun üzerine otursa, bu üç surette yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. Nitekim döþeðin içinde olan yünü veya yüzünü çýkarýp yünün üzerine veya yüzü üzerine otursa örfte bunlara döþek denilemeyeceði için yemini bozulmaz. Son iki suret yani döþek ile karyola nekre (belirsiz) olarak söylenseler, gerek üzerlerine kendilerinin cinsinden bir þey konulsun ve gerekse konulmasýn, nekre olan lâfýz üsttekine ve alttakine þâmil olduðu için yemini bozulur.
Kudûrî´de «nekre olarak söylenen karyolanýn üstüne baþka bir karyola konulup yemin eden onun üzerine oturduðunda yemini bozulmaz» diye zikrolunan ifadedeki karyolayý Cevhere sahibi lam ile marife olan karyolaya hamletmiþtir.
Bir kimse «þu karyolanýn» veya «þu geminin tahtalarý üzerinde uyumayacaðým» diye yeminedip sonra onun üzerine bir döþek serip uyuþa yemini bozulmaz. Çünkü o. karyolanýn veya geminin tahtalarý üzerinde uyumarmþtýr, Þerhin nüshalarý ki Minah´da ibare izah edilen minval üzere zikredilmiþtir. Fakat lâyýk olan «yemin etse» gibi teþbih edalýyla kelâmýn sonuna Kadar zikredilmesi yahut bu kelâmý ilerde zikredilecek çarþaf meselesinden meramýn sahih olmasý için tehiriydi. Nitekim zeki kimselere gizli deðildir.
Sarih «bizim memleketimiz Þam Dýmaþkýnda mevcut olan metin nüshalarýnýn çoðunda da teþbih edalýyladýr.» demiþtir. «Döþek» veya «karyola üzerinde uyumayacaðým» diye yemin eden kimse döþeðin üzerine çarþaf serip yahut karyola üzerine kilim veya hasýr serip onun üzerinde uyuþa, yemini bozulur. Çünkü örfte çarþaf yataða kilim veya hasýr «karyola üzerinde uyumayacaðým» diye yemin eden kimse döþeðin üzelar üzerinde uyuyan yatak üzerinde veya karyola üzerinde uyumuþ veya oturmuþ sayýlýr. Ama yukarda geçen üç mesele bunun gibi deðildir.
Bir kimse «yer üzerinde yaya yürümeyeceðim» diye yemin edip sonra yer üzerinde ayakkabý veya mestle yahut taþlar üzerinde yürüse. yemini bozulur. Yaygý üzerinde yürürse, yemini bozulmaz.
FER´î MESELE: Bir kimse zevcesine «senin elbisen» veya «döþeðin üzerinde uyursam þöyle olsun» dese bedeninin ekserisi itibar olunur ki eðer bedeninin ekserisi onun elbisesi veya döþeði üzerinde olarak uyursa, yemini bozulur, aksi takdirde bozulmaz.
ÝZAH
«Kendisi her ne kadar erkek olup ilh...» Yani: Erkek olan kimse «zinet takýnmayacaðým» diye yemin edip gümüþ yüzük takýnsa, yemini bozulmaz. Çünkü gümüþ yüzük erkekler hakkýnda örfen zinet deðildir. Fakat altýn zinettir.
«Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´e göre; her ne kadar bu gerdanlýklar cevher ile iþlenmemiþ olsalar bile yemini bozulur ilh...» imam Malik, imam Þafiî ve Ýmam Ahmed b. Hanbel (Rh. Aleyhim)´e göre de; bu gerdanlýklar iþlenmemiþ olsalar bile yemini bozulur. Çünkü bunlar hakikaten zinet olup zinet için takýnýlýr. Allah-ü Teâlâ´nýn: «(Allah-ü Teâlâ denizi müsahhar etmiþtir) Ondan, giyeceðiniz bir zinet çýkarýrsýnýz.» (En-Nahl Sûresi; âyet 14) kavl-i kerimi, incinin gerçekten zinet olduðuna delâlet eder. Denizden çýkarýlan inci ile mercandýr, imam-ý Azam (Rh.A.)´a göre; bunlar iþlenilmeden zinet sayýlmazlar, imam-ý Azam (Rh.A)´ýn delili: Bunlar örf ve âdette altýn veya gümüþle iþlenmeden zinet eþyasý deðildirler. Yeminlerde asýl olan, örf ve âdettir, yoksa Kur´ân-ý Kerîm´de kullanýlan kelimeler nazar-ý itibara alýnmaz.
Bazý meþayýh «Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´ýn kavline göre gençlerin ve erkeklerin inci takýnmasýnda beis yoktur» demiþlerdir. Bazýlarý «bu, zamana göre ihtilâftýr. Ýmam-ý Azam (Rh.A.) zamanýnda inci, zeberced ve zümrüt gerdanlýklar altýn veya gümüþle iþlenmedikçe zinet sayýlmýyordu. Ýmameyn (Rh. Aleyhima) zamanýnda bu gerdanlýklar iþlensin, iþlenmesin zinet sayýlmýþtýr. Fetva Ýmameyn (Rh. Aleyhima)´in kavilleri üzerinedir» demiþlerdir. Fetih.
«Gümüþ yüzüðün erkeklere helâl olmasýnýn delaletiyle ilh...» Erkeklerin gümüþle süslenmeleri yasaklanmakla beraber gümüþ yüzüðü mühür olarak kullanmalarý mubah kýlýnmýþtýr. Bu þekilde gümüþ yüzük takýnmalarý zinet deðildir. Her ne kadar böyle gümüþ yüzük takýnmalarýnýn zinet olmasý lâzým gelse bile zinet kasdedilmemiþtir. Ýmam Mâlik. Ýmam Þafiî. Ahmed b. Hanbel (Rh.A.)´e göre; «zinet takýnmayacaðým» diye yemin eden kimse gümüþ yüzük takýnsa, yemini bozulur. Fetih.
«Kaþlý olarak yapýlmýþsa ilh...» Yani gümüþ yüzüðün kaþý olursa erkekler için helâl olmaz. Kûhistani´nin kerahet bahsinde zikredilmiþtir ki; gümüþ yüzük erkeklerin yüzüðünün heyeti üzere olursa, erkeklerin takýnmasý caizdir. Ama iki veya daha fazla kaþý olursa, haramdýr.
Fetih´de zikredilmiþtir ki; kadýnlarýn yüzüðünün heyeti üzere yapýlmýþ olursa, bir kaþý olsa bile yemini bozulur. Çünkü bu kadýnlarýn takýndýðý yüzüktür. Teemmül et!
«Sahih olan kavle göre ilh...» Bazýlarý «gümüþ yüzük ne þekilde olursa olsun hatta kadýnlarýn takýndýklarý yüzüklerden olsun yemini bozulmaz» demiþlerdir.
Fetih´de «bu bazýlarýnýn sözü bir tarafa býrakýlmaz. Çünkü örfte gümüþ yüzük - her ne kadar süs için olsa bile - zinet eþyasý deðildir» denilmektedir.
«Nitekim ayaðýn veya elin bileðine takýlan gümüþ bilezikle yemin bozulur ilh...» Çünkü bu, ancak zinet için kullanýlýr. Buna göre;, zinet için olmada mükemmel olmuþtur. Muhit´ten naklen Bahýr´da zikredilmiþtir. Tetimme.
Bir kimse «elbise giymeyeceðim» veya «elbise satýn almayacaðým» diye yemin etse, bu yemini avret mahallini örtecek ve kendisiyle namaz caiz olacak elbise üzerine yapýlmýþ olur. Eðer yaygý yahut keçe yahut takke yahut mendil yahut .peçe yahut sargý giyer veya satýn alýrsa, yemini bozulmaz. Ancak sargý, peþtemal kadar olursa, yemini bozulur. Burada asýl ve kaide þudur: Bir kimse, tayin etmeyerek «ben bir elbise giymeyeceðim» diye yemin etse, bu yemini giyilmesi âdet olan elbise üzerine yapýlmýþ olur. Yani giyilmesi âdet olan bir elbise giyerse, yemini bozulur. Muayyen olan bir elbiseyi giymeyeceðim diye yemin ederse, nasýl elbiseyi giyerse giysin yemini bozulur. Fakat yatarken yorgan üzerine cübbesini örtse, yemini bozulmaz. Bahýr.
«Yerden ayýran ilh...» Bir kimse «yer üzerine oturmayacaðým» diye yemin edip yerden ayýran tahta, post gibi bir þey üzerine otursa, yemini bozulmaz. Fakat yerden ayýran kendi elbisesi olursa, yemini bozulur. Çünkü üzerindeki elbise yemin edenin kendisine tâbidir. Eðer elbiseyi üzerinden çýkarýp üstüne oturursa, kendisine tâbi olma ortadan kalktýðý için yemini bozulmaz. Bahýr. Fetih.
Nehir sahibi «biçilmemiþ ot üzerine otursa, yemini bozulur mu, bozulmaz mý? görmedim. Lâyýk olan ot çok olsa bile bozulmasýdýr» demiþtir.
«Bu üç surette yemini bozulmaz ilh..» Çünkü bir þey kendi gibi olan bir þeye tâbi olmaz da alttakinden nisbet kesilmiþ olur. Ýmam Ebû Yusuf´tan zahir olmayan bir rivayete göre; yemini bozulur. Zira «ben þu döþek üzerinde uyumayacaðým» diye yemin eden kimse yemin ettiði döþek üzerine baþka bir döþek koyup onun üzerinde uyuduðunda her ne kadar döþeðin biri diðerine tâbi deðil ise de iki döþek arasýndaki nisbet kesilmediði için «iki döþek üzerinde uyudu» denilir. Hasýlý bir þeyin kendi gibi diðer bir þeye tâbi olmadýðýný teslim etsek bu kaideyi iki döþek hakkýnda teslim etmemek bize zarar vermez. Hatta bu döþeklerden her biri hadd-i zatýnda müstakildir. Her ne kadar iki döþek üzerinde yatan insan ancak üstteki döþek üzerinde yatmýþ olsa bile «iki döþek üzerinde uyudu» demek örf ve âdet olduðu için yemini bozulur. Fetih.
Ben derim ki: Þimdi örf ve âdet olan da budur.
«Cevhere sahibi lam ile marife olan karyolaya hamletmiþtir ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse «döþek üzerinde uyumayacaðým» diye yemin edip sonra yemin ettiði döþeðin üzerine baþka bir döþek koyup onun üzerinde uyuþa, yemini bozulmaz.
Ben derim ki: «Yemin ettiði döþeðin üzerine baþka bir döþek koyup» ifadesindeki «baþka bir döþek» lâfzý üzerine yemin edilen döþeðin muayyen olmasýný gerektirir ki ikinci döþek birinci döþekten baþka olsun. Eðer üzerine yemin edilen döþek nekre olsaydý onun üzerine konulan ikinci döþek üzerine de yemin edilmiþ olurdu.
«Bir kimse zevcesine «senin elbisen» ilh...» Muhit´ten naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse zevcesine «ben senin elbisen üzerinde uyursam boþ ol» deyip sonra onun yataðýnda veya onun elbiselerinden birisi üzerinde uyursa, bedeninin ekserisi döþek veya elbise üzerinde bulunduðu takdirde yemini bozulur. Çünkü onun elbisesi üzerinde uyumuþtur. Eðer onun yastýðýna dayanýr veya yastýðý üzerinde oturursa, yemini bozulmaz. Çünkü onun elbisesi üzerinde uyumamýþtýr.
Ynt: Yeminler By: neslinur Date: 03 Mart 2010, 18:23:20
DÖVME, ÖLDÜRME VE BUNLARDAN BAÞKA ÞEYLERE YAPILAN YEMÝNÝN HÜKÜMLERÝ BÂBI
METÝN
Bu babýn yýkama ve kisveye aid daðýnýk meseleler adýyla tercüme edilmesi münasiptir. Burada asýl ve kaide þudur: ölü ile dirinin ortak olduðu þeyde yemin ölüm ile hayat üzerine yapýlmýþ olur. Sövme, öpme gibi lezzet, acý. gam veya sevinç veren hayat haline mahsus her bir fiil, hayatla kayýtlanýr.
Bundan sonra Musannif bu asýl ve kaideye dayanarak açýklama yapmýþtýr.
Bir kimse, baþka bir þahsa «ben,seni döversem» yahut «ben seninle konuþursam» yahut «ben senin yanýna girersem» yahut «ben seni öpersem» yahut «ben sana kisve giydirirsem þöyle olsun» diye yemin etse, bunlarýn herbirinde yemin hayatla kayýtlanýr. Hatta bu zikredilen fillere talâký veya azadý talik etse, yemin eden kimse bu iþleri yemin ettiði þahýs öldükten sonra iþlese, yemini bozulmaz. Yýkama, taþýma, dokunma ve elbise giydirme hayatla kayýtlanýnýz. Meselâ: «Falan þahsi yýkamayacaðým» yahut «onu taþýmayacaðým» diye yemin eden kimse bu filleri o þahýs öldükten sonra iþlese, yemini bozulur.
«Zevcemi dövmeyeceðim» diye yemin eden kimse -her ne kadar yemini forsça ile yapmýþ olsa bile- onun saçlarýný çekse yahut boðazýný sýksa yahut ýsýrsa yahut týrmalasa bunlara mizah ve latife yoluyla olsa bile yemini bozulur. Fakat bu görüþ Hulasa sahibinin tashih eniðine muhaliftir. Bu dövmede kasýt ve irade þart deðildir. Bazýlarý «zahir ve râcih olan kavil üzere kasýt ve irade þarttýr» demiþlerdir. Haniyye´de ve Siraciyye´de bu kavil ile kesin olarak karar verilmiþtir. Ama döðmekte aðrýtýp, acýtmak þarttýr. Bu kavil ile fetva verilir. Kamçýlardan muayyen adet üzere yemin eden kimseye onlarýn hepsiyle birden vurmasý kifayet eder. Yalnýz her birinin dokunmasý Ve acýtmasý þarttýr. «Ama döðmenin bedene elem ve acý veren bir fiilin adý olmasýný Allah-ü Teâlâ´nýn:
«(Eyyûb´a) emrolundu ki; eline otlardan bîr küçük demet al, sonra onunla vur ve yemini bozmuþ olma.» (Saffât sûresi; âyet: 44) kavl-i kerimi bozar» denilirse «bu âyet-i kerime Eyyûb (A.S.)´ýn zevcesi Rahmet Hanýma hastýr» diye cevap verilir. Fetih.
ÝZAH
«Hayatla kayýtlanýr ilh...» Yani: Bu fiillerden her biri hayatta olanlara mahsustur. Dövme .bedene acý ve elem veren bir fiilin adýdýr yahut dövme te´dip için olur, te´dip de ancak acý ve elem duymakla hasýl olur. Acý verme ve terbiye etme ölü hakkýnda tahakkuk etmez. Buna göre kabirde ölüye âzâb edilmez diye itiraz edilemez. Çünkü bütün âlimlere göre; kabirde ölüye elem ve acýyý duyabilecek kadar hayat verilir. Ehli sünnete göre acýyý duymak için vücud uzuvlarýnýn yerli yerinde olmasý þart deðildir. Hatta gözle görülmeyecek derecede daðýlmýþ cüzlere hayat verilir.
Bir kimse «ben falan þahsa kisve giydirmeyeceðim» diye yemin etse, o þahsa hayatta kisve giydirirse yemini bozulur, öldükten sonra giydirirse yemini bozulmaz. Çünkü «kisve»nin mânâsýnda mülk edindirmek þarttýr. Nitekim, keffarette olduðu gibi. Bundan dolayý bir kimse bir þahsa «bu elbiseyi sana kisve olarak verdim» dese, bu elbiseyi o þahsa hibe etmiþ .olur. Ölü ise kendisine mülk olarak verilmeye ehil deðildir.
Fakih Ebu´l-Leys «yemin forsça ile olursa lâyýk olan yeminin bozulmasýdýr. Çünkü farsça ifade ile mülk edindirme deðil giydirme murad edilir.»
Fukaha´nýn «bir kimse hayatta iken að veya tuzak kurup adam öldükten sonra aða veya tuzaða av düþse, bu ava ölen kimse mâlik olur» kavillerine ölen insan da mâlik oluyor diye itiraz edilemez. Çünkü bu mülkiyet sýhhat halindeki vakte ve aðý veya tuzaðý kurma zamanýna dayanýr yahut o av ölenin mülkü diye hükmolunur da ona hakikaten veresesi mâlik olur. kendisi mâlik olmaz. Bir de bu, mülktür, mülk edindirme deðildir. Bana zahir olan da budur,
Bir kimse «ben þu þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin edip o þahýs öldükten sonra onunla konuþsa, yemini bozulmaz. Çünkü konuþmaktan maksad anlatmaktýr, ölü de ise anlamak düþünülemez. Ama Resûlüllah (SAV.) ehl-i Kalîb´i (ki Bedir´de öldürülmüþ olan Kureyþ büyüklerinin harp meydanýnda serilen leþleridir) gördüðünde bunlara: «Rabbinizin sizlere vaad buyurduðu azab ve cezayý hak olarak buldunuz mu?» diye hitab etmiþti. Hz. Ömer (R. A.) «bu ruhsuz cifelere mi hitab ediyorsunuz?» dediðinde Resûl-i Ekrem (S.A.V.) : «Nefsim yedi kudretinde olan Cenab-ý Hak´ka yemin ederim ki siz bunlardan daha fazla iþitici deðilsiniz.» buyurmuþlardýr. «Bu hadis-i þerif ölülerin de iþitici olduklarýna delildir» diye itiraz edilemez. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.)´in ölülere hitab etmesi ve ölülerin Peygamberimiz (SAV.)´in hitabýný dirilerden daha ziyade iþitici olmalarý onun için bir mucizedir.
Allâme Nesefî (Rh.A.) Kâfî´sinde «bu hadis-i þerif mânâ cihetinden sabit deðildir. Bu hadis-i þerif. Hz. Aiþe (R.Anhâ)´ye eriþtiðinde «Resûl-i Ekrem (S.A.V.) üzerine iftira ediyorsunuz. Allah-ü Teâlâ´nýn :
«Þüphe yok ki, Allah dilediðini iþittirir ve sen kabirlerde bulunanlara iþittirici deðilsin.» (Fâtýr Sürati; âyet : 22) kavl-i kerimi buna muhaliftir» demiþtir.» diye cevap vermiþtir. Ama Zeylaf (Rh.A.) : «Peygamberimiz (S AV.) ´in ölülere bu hitabýnýn, diriler için bir vaaz ve öðüt olmasý caizdir» demiþtir.
«Fakat bu görüþ Hulasa sahibinin tashih ettiðine muhaliftir ilh...»
Hulasa´da zikredilmiþtir ki: «Zevcesini döðmemeðe» yemin eden kimse onun saclarýný çekse yahut onu ýsýrsa yahut burnuna dokunup kanatsa, eðer bunlarý gazap halinde yapmýþ ise yemini bozulur. Eðer latife ve mizah yoluyla yapmýþsa, sahih olan kavle göre yeminibozulmaz.
«Bu dövmede kasýt ve irade þart deðildir ilh...» Hatta bir kimse zevcesini döðmemeðe yemin etse, sonra baþkasýný döðmek isterken yanlýþlýkla zevcesine vuracak olsa, dövmekte kasýt þart olmadýðý için yemini bozulur. «Döðmekte kasýt þarttýr» diyenlere göre; yemini bozulmaz. Çünkü bunda kasýt olmadýðý gibi buna örfen döðme de denilmez.
«Kamçýlardan muayyen adet üzere yemin eden kimseye onlarýn hepsiyle birden vurmasý kifayet eder...» Zahiriyye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben köleme yüz kamçý vuracaðým» diye yemin etse, sonra yüz kamçýyý bir araya toplayýp hepsiyle birden bir defa vursa eðer acýtýrsa, yemini bozulmaz. Eðer acýtmazsa, yemini bozulur. Çünkü bu takdirde sûreten dövme vardýr, manen dövme yoktur. Ýtibar mânâyadýr, iki çatalý olan bir sopayla iki çataldan her biri kölenin bedenine isabet etmek þartýyla elli defa vursa yemini bozulmaz. Çünkü yüz dayak vurmuþtur. Yüz kamçýyý bir arada toplayýp hepsiyle birden bir defa vursa, bu kamçýlarýn eniyle vurursa, bu kamçýlarýn eniyle vurursa, yemini bozulur. Çünkü bu takdirde kamçýlarýn hepsi kölenin bedenine dokunmamýþtýr. Eðer vurmadan önce kamçýlardan her birinin ucunu dokunacak þekilde düzeltip uçlarýyla kölenin bedenine vurursa, yemini bozulmaz. Eðer kamçýlardan bazýlarýnýn ucu içerde kalýp kölenin bedenine dokunmazsa, âlimlerden ekserisine göre; yemini bozulur. Fetva da bunun üzerinedir.
Fetih´de zikredilmiþtir ki: Bu deðneklerden her biri ile tek olarak köle döðüldüðünde acýtacak þekilde olmalýdýr.
«Allah-ü Teâlâ´nýn ilh...» Birisi «« dövmenin mânâsýnda acý ve elem verme þarttýr. Halbuki Eyyûb (A.S.)´ýn zevcesi (Leyya blnti Yakub) bazýlarýna göre de (Rahmet binti Efrâim bin Yusuf) bir hacet için gidip geç kaldýðýnda, Eyyûb (A.S.) iyi olunca onu yüz deðnek vurmak üzere yemin etmiþti. Allah-ü Teâlâ kendisine «eline otlardan bir küçük demet al, sonra onunla vur ve yeminini bozmuþ olma» buyurmuþtur. Bu âyet-i kerimede dövmenin mânâsýnda acý ve elem vermenin þart olmadýðý vardýr» diye itiraz ederse, ona «bu âyet-i kerime Eyyûb (A.S.)´ýn zevcesine hastýr» diye cevap verilir.
Fetih´te zikredilmiþtir ki; bu âyet-i kerimenin Eyyûb (A.S.)´un zevcesine has olmasý kabul edilmemiþtir. Çünkü Kitabü´l-Hiyel´de hile (çare arama)´nýn caiz olmasý hususunda bu âyet-i kerimeye temessük edilmiþtir.
Keþþafta «bu ruhsat bakidir. Gerçek þudur ki, asla acý ve elem vermeksizin bir demet otla vurulup yeminin bozulmamasý, Eyyûb (A.S.)´un zevcesine mahsustur. Bunun Eyyûb (A.S.)´un zevcesine has olmasý, bilcümle hilenin meþru olmasýnýn baki olmasýna münafi deðildir. Hatta bir kimse, bir þahsa «ben sana elbette, yüz kamçý vuracaðým» diye yemin edip de yüz kamçýyý bir araya getirip onlarýn hepsiyle birden o þahsa vursa, yemini bozulmaz. Fakat bu kamçýlardan her birinin o þahsýn bedenine dokunmasý þarttýr.» denilmiþtir.
METÝN
Bir kimse «falan þahsý bin kere döveceðim» yahut «bin kere katledeceðim» diye yemin etse, bu yemini çokluk ve mübalâðaya hamledilir. Nitekim «falan þahsý ölünceye kadar döveceðim» yahut «katledinceye kadar döveceðim» yahut «ne ölü ne diri kendisini býrakýncaya kadar döveceðim» diye yemin edildiðinde mübalâða murad edilir. «Aklý baþýndan gidip bayýlýncaya kadar döveceðim» yahut «yardým ve imdat isteyinceye kadar döveceðim» yahut «aðlayýncaya kadar döveceðim» diye yemin ederse, bu yemini hakikat üzerine hamlolunur.
Bir kimse, ölmüþ olan Zeyd hakkýnda «ben Zeyd´î katletmezsem þöyle olsun» dese, Zeyd´in ölmüþ olduðunu bilirse, yemini bozulur; Zeyd´in ölmüþ olduðunu bilmezse, yemini bozulmaz. Bu nevi yeminin bahis ve tafsilini musannif «ben elbette semaya çýkacaðým» ifadesini beyan ederken zikretmiþtir.
Bir kimse «falan þahsý Kûfe´de katletmeyeceðim» diye yemin edip sonra onu köyde dövse, o þahýs Kûfe´de ölse, yemini bozulur. Nitekim «cuma gününde katletmeyeceðim» diye yemin edip de perþembe gününde ölse, yemini bozulur. Aksi yani Kûfe´de dövüp o þahýs köyde ölse, yemini bozulmaz. Çünkü muteber olan, dövme ve yaralamanýn yeminden sonra olmasý þartýyla ölme zamaný ve mekânýdýr. Zahiriyye.
Yine Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki; bir kimse, bir þahsa «sen gelmezsen hatta seni döveyim» dîye yemin etse, ister dövsün, isterse dövmesin bu yemini o þahsýn gelmesi üzerine yapýlmýþ olur. «Filan kimseyi görürsem, vallahi onu döveceðim» diye yemin etse, bu yemini acele görmeye niyet etmedikçe, terâhi üzeredir. Yani ne vakit dilerse döver.
Bir kimse, bir þahsa «seni görüp de dövmezsem, þöyle olsun» diye yemin edip sonra dövemeyecek derecede hasta olduðu halde onu görse, yemini bozulur. Eðer «sana mülâki olduðumda seni dövmezsem þöyle olsun» diye yemin edip sonra onu bir mil uzaklýktan görse, yemini bozulmaz. Bahýr.
Bir ay ve bir aydan daha fazla olan zaman isterse, ölünceye» kadar olsun fukahaya göre; uzun zamandýr. Bir aydan az olan müddet yakýn zamandýr. Buna göre; «vallahi ben borcumu uzun müddette» veya «yakýn müddette ödeyeceðim» yahut «ben onunla uzun müddet konuþmayacaðým» veya «yakýn müddet konuþmayacaðým» diye yemin eden kimsenin yeminindeki, uzak ve yakýn müddet yukarýda açýklandýðý üzere itibar edilir.
Acele ve seri lâfýzlarý ile muayyen bir müddete niyet edilmezse, yakýn zaman murad edilir. Âcil lâfzý ile muayyen bir müddete niyet edilmezse, uzak zaman murad edilir. Eðer bu lâfýzlar ile muayyen bir müddete niyet edilmezse, uzak zaman murad edilir. Eðer bu lâfýzlar ilemuayyen bir müddete niyet edilirse, niyet edilen müddet murad edilir. Bu lâfýzlar ile tahfif olan þeye niyet edilirse, diyaneten tasdik edilir. Bahir.
Bir kimse, bir þahsa «ben seninle meliyyen: Uzun zamandan bir müddet» veya «tavilen: Uzun zaman konuþmayacaða» diye yemin etse. eðer muayyen bir müddete niyet ederse, o müddet murad edilir, muayyen bir müddete niyet etmezse, gerek meliy gerek tavil lâfzý ile bir ay ve bir gün murad olunur. Keza; Zahiriyye´den naklen Bahýr´da da böylece zikredilmiþtir.
Siraciyye´den naklen Nehir´de «bu zikredilen surette yemin bîr ay üzere yapýlmýþ olur» diye yazýlýdýr. Atýf edatý olan vavý zikretmeksîzin «þu þahýsla keza keza yevmen: Þu kadar þu kadar gün konuþmayacaðým» diye yemin etse, onbir gün; eðer atýf edatý olan vavý zikrederek «þu þahýsla keza ve keza yevmen: Þu kadar ve þu kadar gün konuþmayacaðým» diye .yemin etse, yirmibir gün; eðer «þu þahýsla biz´ate aþere konuþmayacaðým» diye yemin etse. onüç gün murad edilir.
ÝZAH
«Çokluk ve mübalaðaya hamledilir ilh...» Talik babýnýn sonunda geçtiði üzere bir kimse «ben zevceme bin kere cinsi yakýnlýkta bulunmazsam þöyle olsun» diye yemin etse, bu yemini âdet üzerine deðil mübalaða ve çokluk üzerine hamlolunur. Bazýlarý «burada yetmiþ adedi çoktur» demiþlerdir.
Bir kimse «þu þahsý bin kere öldüreceðim» diye yemin etse, öldürme dövme mânâsýna hamlolunur. Yoksa hakiki öldürmek mânâsýna hami olunmaz. Ancak niyet ve karîne bulunursa, öldürmeye sarfolunur. Bundan dolayý Dürer´de zikredilmiþtir kî: Bir kimse bîr þahsa yalýn kýlýç hücum edip «ben onu elbette öldüreceðim» diye yemin etse, bu yemini hakiki öldürmek üzere hamlolunur. Eðer sopayla hücum edip «ben onu elbette öldüreceðim» diye yemin etse, bu yemini þiddetli dövmeye hamlolunur.
«Nitekim «falan þahsý ölünceye kadar döveceðim» ilh...» Bu ifadeyle þiddetli dövme murad edilir, imam Ebû Yusuf (Rh.A.) «Eðer yemin eden kimse «ben o þahsý ölünceye kadar kamçýyla döveceðim» diye yemin ederse, bu yemini þiddetli dövmeye hamlolunur, «ben o þahsý kýlýçla ölünceye kadar döveceðim» dîye yemin ederse, bu yemini öldürmeye hamlolunur» demiþtir. Nitekim Bahýr´da da böyle zikredilmiþtir. Eðer yemin eden döveceði âleti zikretmeksizin «ben onu ölünceye kadar döveceðim» diye yemin ederse, bu yemini þiddetli dövmeye sarf olunur. Ancak yukarda geçtiði üzere niyeti bulunursa, öldürmeye sarfolunur.
«Ölme zamaný ve mekânýdýr ilh...» Bir kimse, «falan þahsý Kûfe´de öldürmeyeceðim» diye yemin edip sonra o þahsý Kûfe´de dövse, daha sonra o þahýs Kûfe´nin köyünde ölse, yemini bozulmaz. Çünkü yeminin bozulup bozulmamasmda muteber olan yeminden sonra dövmeve yaralamanýn olmasý þartý ile ölümün zaman ve mekânýdýr. Eðer dövme ve yaralama yeminden önce olursa, yemini bozulmaz. Çünkü yeminin gelecek zamanda olacak bir þey üzerine yapýlmasý þarttýr. Geçmiþ zamanda olmuþ bir þey üzerine yapýlamaz.
«Terâhi üzerinedir ilh...» Yani bir kimse «filan þahsý görürsem vallahi onu döveceðim» diye yemin etse. acele görmeye niyet etmedikçe bu yemini hayatýnýn son cüzüne veya üzerine yemin ettiði þahsýn ölümüne kadar yapýlmýþ olup ne zaman dilerse, onu döver. Eðer dövme bulunmayýp ikisinden biri ölürse, yemini bozulur.
«Bir mil uzaklýktan görse, yemini bozulmaz ilh...» Bir kimse, bir þahsa «ben sana mülâki olduðumda seni dövmezsem þöyle olsun» diye yemin edip sonra onu bir mil uzaklýktan veya çýkma imkâný olmayan yüksek bir yer üzerinde görse, yemini bozulmaz. Çünkü mülâki olma ancak dövmenin mümkün olacaðý yerde olur. örfte bunlara mülâki denilmez.
Ben derim ki: Bu yemin el ile dövme üzerine yapýlmýþsa, yemini bozulmaz. Eðer ok veya taþ ile dövme üzere yapýlmýþsa, mümkün olaný itibar edilir.
METÝN
Bir kimse «falanýn borcunu elbette bugün ödeyeceðim» diye yemin etse, o borcu tüccarýn reddettiði paradan nebehrece neviyle yahut beytülmalýn reddettiði züfûfla ödese yahut Ödedikten sonra ödediði paranýn baþkasýnýn olduðu ortaya çýksa, yemini bozulmaz. Mükâteb, efendisine kitabet bedelini bu paralardan verse, âzâd olur. Kalay dedikleri madenden yahut iki tarafý gümüþ, içi tunç veya bakýr settûka denilen paradan ödese, yemini bozulur. Çünkü bunlar dirhem cinsinden deðildir. Bundan dolayý bunlar sarf (akçe bozma)ta ´bedel ve selemde´ re´s-i mal kýlýnca caiz olmaz. Fakat züfûyla, nebehrece caiz olur.
Miskin, Risale-i Yusufiyye´den nakletmiþtir ki: «Nebehrece» nin maden olan katkýsý çok olursa alýnmasý caiz olmaz. «Settûka» bakýr olduðu, için alýnmasý haramdýr. «Züyûf» la borcunu ödemede yemininin bozulmama meselesi fukahanýn kendisinde züyûf parayý geçerli para gibi kýldýklarý beþ meseleden birincisidir.
Bir borçlu alacaklýsýna «vallahi bugün hakkýný vereceðim» diye yemin edip sonra borcunu götürüp hak sahibini bulamayýp kaadýya teslim etse, yemini bozulmaz. Eðer borçlu kaadý olmayan bir yerde olursa, yemini bozulur. Bu kavil ile fetva verilir. Münyetü´l-Müftî´de böylece yazýlýdýr.
Keza: Borçlu hak sahibini bulup ona borcunu verip o da kabul etmese, borçlu borcunu hak sahibinin arzu ettiði zaman alacaðý bir yere koysa, yine yemini bozulmaz. Eðer alamayacaðý bir yere koyarsa, yemini bozulur. Zahiriyye.
Yine Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «vallahi ben falan þahsýn üzerimde olan hakkýný ödeme hususunda gücümün yettiði kadar çalýþacaðým» diye yemin etse bu yemininimuhafaza etmenin yolu faraza o husus kaadýya þikâyet olunsa kaadýya göre; satýlmasý caiz olan þeylerini satmasýyladýr.
Keza: Borcu karþýlýðý bir þeyi yemin edenin alacaklýsýna satsa yahut borcu yerine bir þey vererek hak sahibiyle ödeþseler, yine yemini bozulmaz. Çünkü borçlar kendi misliyle ödenir. Alacaklý hakkýný borçluya hibe etse, bu ödeme deðildir. Çünkü hibe hak sahibi tarafýndan düþürmek olup ödeþme deðildir. Binaenaleyh yemin muvakkat olursa, hibe suretinde yemin bozulmaz. Zira borç.hibe edildiði için yemini muhafaza etmek mümkün deðildir. Yemini muhafaza etmenin mümkün olmasý ise, yeminin bekâsýnýn þartýdýr. Yukarýda bardak meselesinde geçtiði üzere ibtidâen yeminin yapýlmýþ olmasýnýn da þartýdýr. Buna göre bir kimse «vallahi yarýn borcumu ödeyeceðim» diye yemin edip bugün ödese yahut «filan þahsý yarýn katledeceðim» diye yemin edip bugün o þahýs ölse yahut «bu ekmeði yarýn yiyeceðim» diye yemin edip bugün o ekmeði yese yemini bozulmaz. Zeylaî.
ÝZAH
«Nebehrece ilh...» Bu kelime arapça deðildir. Aslý «nebehrehe» olup hisse manasýnadýr. Yani bu nevi dirhemlerin gümüþ kýsmý az olup maden kýsmý çoktur. Bundan dolayý bu dirhemleri tacirlerden sýký olanlar kabul etmez, müsamahakâr olanlar kabul eder. Nehir.
«Züyûfla ilh...» Bu kelime «zeyf»in cemidir. Nitekim fels´in cemi fülûsdur. Misbah. Züyûf da gümüþ ile madenin karýþýmý bir para nevidir. Bunu da tacirler kabul eder, beytülmal kabul etmez. Bu kelime de arapça olmayýp ancak fukahanýn kullandýðý kelimelerdendir. Bu kelimenin fiili zâfe olup masdarýnda kýyas olan züyûf´dur, ziyafet deðildir. Nitekim Muðrib´de böylece zikredilmiþtir. Nehir. Fetih.
«Ödediði paranýn baþkasýnýn olduðu ortaya çýksa ilh...» Yani: «Bugün ben borcumu elbette ödeyeceðim» diye yemin eden kimse, borcunu nebehrece yahut züyûfla ödese yahut ödediði paranýn baþkasýnýn olduðu ortaya çýksa, yemini bozulmaz. Hatta züyûf, nebehrece yemin edene geri verilse ve hak sahibi ödediði parayý alacaklýsýndan alsa yine yemini bozulmaz. Mükâteb bu nevi paralardan efendisine kitabet bedeli olarak verip de âzâd olsa, sonra efendisi her ne kadar bu paralan köleye geri verse bile âzâd olmasýna bir zarar gelmez.
«Settûka ilh...» Bu kelime settûka veya süttûka okunur. Kuhistânî Fetih´te zikredilmiþtir ki: Sîtûka´dan arapçalaþtýrýlmýþtýr. Yani üç tabaka halindedir, iki yüzü gümüþ, içi bakýr veya tunçtur. Bakýr veya tunç olan madeni, gümüþünden ziyadedir.
«Çünkü bunlar ilh...» Yani: «bugün ben borcumu elbette ödeyeceðim» diye yemin eden kimse kalaydan yahut settûka´dan borcunu ödese yemini bozulur.
Zeylaî, «settûka denilen paranýn gümüþü madeninden ziyade olursa, yemini bozulmaz. Aksiyani madeni gümüþünden ziyade olursa, yemini bozulur. Çünkü i´tibar ziyade olanadýr.» demiþtir.
«Miskin, Risale-i Yüsufiyye´den Ýlh...» Bu eseri Ýmam Ebû Yusuf (Rh. A.) haraç ve öþür meseleleri hakkýnda Harun Reþid için yazmýþtýr. Bu eserin ibaresi Muðrib´te settûka kelimesi izah edilirken ve Bahir ile Nehir´de Miskin´den nakledilmiþtir. Galiba imam Ebû Yusuf (Rh.A.)´un bu eseri yazmaktan muradý hükümdarýn cizye ve arazi ehlinden nebehrece ismindeki parayý olmamasýdýr. Ama settûka ismindeki parayý almasý haramdýr. Çünkü bunu almada beytülmalýn hakkýný zayi etmek vardýr.
«Züyûf´la borcunu ödemede yemininin bozulmama meselesi fukahanýn kendisinde züyûf parayý geçerli para gibi kýldýklarý beþ meseleden birincisidir iIh...»
Ýkincisi: Bir kimse geçerli dirhemlerle bir hâne satýn alýp sonra parasýný züyûftan verse, o hanede þüfa dâva eden þahýs ancak geçerli dirhemlerle o haneyi alýr. Çünkü þüfa sahibi o haneyi satýn alýnan dirhemlerle alýr.
Üçüncüsü: Bir kimse geçerli dirhemlere kefil olup züyûfdan ödese, kendisine kefillik edilen þahýs kefilinden geçerli dirhemleri alýr.
Dördüncüsü: Geçerli parayla .bir þey satýn alýp sonra satýcýya parasýný züyûfdan verse sonra satýn alan kimse satýn aldýðý þeyi murabaha (kâr) yoluyla satsa sermayesi geçerli paradan olur.
Beþincisi: Bir kimse bir þahýs üzerinde olan geçerli dirhemlerden olan hakkýný bilmeyerek züyûftan alýp infak etse, sonra bilse Ýmam-ý Azam ile Ýmam Muhammed (Rh. Aleyhima)´e göre; almýþ olduðu züyûf parayý verip geçerli parasýný alamaz. Bahýr´da da böyle zikredilmiþtir.
«Kaadýya teslim etse ilh...» Nâtýfî zikretmiþtir ki: Kaadý gaib olan kimsenin yerine bir vekil tayin edip bu vekil gaib olan kimsenin hakkýný alýrsa, yine yemin edenin yemini bozulmaz. Bazrlarý «hak sahibi gaib olduðu takdirde yemin eden kimse her ne kadar borcunu kaadýya veya kaadý tarafýndan tayin edilen vekile vermese bile yemini bozulmaz» demiþlerdir. Bazýlarý «kaadýya verse bile yemini bozulur» demiþlerdir. Fakat muhtar olan kavle göre; kaadýya veya kaadý tarafýndan tayin edilen vekile verdiði takdirde yemini bozulmaz.
«Kaadýya göre; satýlmasý caiz olan þeylerini satmasýyladýr ilh...»
Yani: Bir kimse «vallahi ben falan þahsýn üzerimde olan alacaðýný ödeme hususunda gücümün yettiði kadar çalýþacaðým» diye yemin ettiðinde bu yeminini muhafaza etmenin yolu faraza bu kimse borcunu ödemeyip kaadýya þikâyet edildiðinde kaadýnýn satmasý caiz olan meselâ elbiseleriyle hanesinden baþka olan menkul ve gayrý menkul mallarýný satmasýyladýr.
«Borcu karþýlýðý bir þeyi yemin edenin alacaklýsýna satsa ilh...» Yani: Bir kimse «ben falan þahsa olan borcumu ödeyeceðim» diye yemin edip sonra o þahsa borcu karþýlýðýnda bir þey satsa her ne kadar o þahýs alacaðý karþýlýðýnda borçlusundan satýn aldýðý malý teslim almasa bile yine yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. Çünkü yeminin muhafazasý ve borcun ödenmesi mücerred satýþla hasýl olmuþtur. Hatta satýlan mal teslim edilmeden helak olsa satýþ bozulur; borç, borçlunun üzerine geri döner. Fakat yemini bozulmamýþ olur. Nitekim hak sahibi alacaðýna karþýlýk borçlusunun cariyesiyle evlenip ona cinsi yakýnlýkta bulunsa yahut hak sahibi borçlusunun bir malýný telef etmesiyle veya bir cinayetle kendisine ödemek lâzým olsa yine yemin edenin yemini bozulmaz,
Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben þu kadýnda olan hakkýmý alýncaya kadar ondan ayrýlmayacaðým» diye yemin edip sonra onun üzerinde olan hakký mehir olmak þartýyla onunla evlense bu, borcunu almak sayýlacaðý için yemini bozulmaz.
Yine Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse eben þu þahýsta olan borcumu bugün almayacaðým» diye yemin edip sonra o gün onun malýndan bir þey telef etse eðer telef ettiði mal mislî (çarþý ve pazarda bahânýn ayrý olmasýný gerektiren bir farklýlýk bulunmaksýzýn kendisi gibi bulunan þey) den olursa yemini bozulmaz. Çünkü üzerine vâcib olan mislidir, kýymeti deðildir. Eðer telef ettiði þey kýyemî (çarþý ve pazarda fiatlarý farklý olan þey) den olursa telef ettiði malýn kýymeti borcu kadar veya borcundan daha ziyade olursa, yemini bozulur. Çünkü ödeþme yoluyla borcunu almýþ olur. Fakat bu, yani alacaklý borçlusunun malýný gasbettikten sonra telef ettiði takdirdedir. Buna göre ödemeyi gerektiren alma bulunduðu için sanki borcunu almýþtýr. Eðer borçlusunun malýný gasbetmeden önce yakma gibi telef bulunursa, alma bulunmadýðý için yemini bozulmaz.
«Çünkü borçlar kendi misliyle ödenir ilh...» Fetih´te zikredilmiþtir ki: Borcu ödemek dirhemle olursa, ödeþme yoluyla olmuþ olur. Hatta borçlu alacaklýsýna borcu miktarý para karþýlýðýnda bir þey satsa her ne kadar satýlan malin parasý borcuna karþýlýk olduðu söylenmese bile ödeþme yapýlmýþ olur.
«Alacaklý hakkýný borçluya hibe etse, bu ödeme deðildir ilh...» Çünkü ödeme borçlunun fiilidir, hibe ise borçlusunu beri kýlmak suretiyle alacaklýnýn fiilidir, Buna göre alacaklýnýn fiili borçlunun fiili olamaz. Fetih.
«Yemini muhafaza etmenin mümkün olmasý ise, yeminin bekâsýnýn þartýdýr ilh...» Yani: Bekâsýnýn þartý muvakkat yemindedir, mutlak yeminde yeminin muhafaza edilmesinin mümkün olmasý ihtidasýnda þarttýr, bekasýnda þart deðildir. Yemin eniði zaman üzerindeki borç mevcut olup yeminini muhafaza etmesi mümkün olduðu için yemin yapýlmýþ olur, sonra borcu kendisine hibe edildiði için yeminini muhafaza etme ümidi kesilmiþtir. Fakat ödeyecekbir zaman geçtiði halde borcunu ödemediði için yemini bozulur. Fetih.
«Yemini bozulmaz Ýlh...» Yani; bir kimse «vallahi yarýn borcumu ödeyeceðim» diye yemin edip bugün borcunu ödese, yemini bozulmaz. Çünkü yarýnki günde yeminini muhafaza etme imkâný kalmadýðý için yemin bâtýl olmuþtur.
METÝN
Bir kimse «vallahi ben filan sansa olan borcumu ödeyeceðim» diye yemin edip sonra onun ödenmesini baþkasýna emir veya havale edip, o þahýs da alsa, yeminini muhafaza etmiþ olur. Ama bir kiþi teberru olarak bunun borcunu ödese, yeminini muhafaza etmiþ olmaz. Zahiriyye.
Yine Zahiriyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse borçlusuna «senden hakkýmý tamamen almadýkça ayrýlmayacaðým» diye yemin edip borçluyu görüp, gözetleyeceði bir yere otursa, ondan ayrýlmýþ sayýlmaz. Yemin eden uyuþa yahut dalgýn olup yahut bir þahýs kendisini konuþmakla meþgul edip yahut borçlusunu takip etmekten men etmekle borçlusu kaçsa yemini bozulmaz.
Bir kimse zevcesine «her gün sana bir dirhem vermezsem boþ ol» diye yemin etse, akþam veya yatsý vaktinde ona bir dirhem verir. Bu yemin eden kimse her yirmidört saatte bir dirhem vermeye devam derse yemini bozulmaz. Bir kimse borçlusundan alacaðýný bölük bucuk almayacaðýna dair yemin etse, bundan sonra bir kýsmýný alsa, hepsini parça parça alýncaya kadar yemini bozulmaz. Çünkü hepsini parça parça almakla yeminin bozulma þartý bulunmuþ olur. Ancak alacaðýný zaruri ayýrmakla meselâ alacaðýnýn hepsini iki veya üç defa tartmakla ayrý ayrý alsa, yemini bozulmaz. Çünkü yemin eden tartma veya sayma iþinde oldukça örfte ayýrma sayýlmaz.
Bir kimse «filan þahýs üzerinde olan hakkýmý ancak cümleten veya cem´an alacaðým» diye yemin edip sonra ondan bir dirhemi talep etmeyi terketse, geri kalaný gerek toptan gerekse ayrý ayrý ne þekilde alýrsa alsýn yemini bozulmaz. Zahiriyye. Bu suret birinci meselede yeminin bozulmamasýnýn hile (çare) sidir. Nitekim bir kimse «benim yüz dirhemden baþka» yahut «yüz dirhemden gayrý» yahut «yüz dirhemden mâada bir þeyim bulunursa þöyle olsun» diye yemin etse ve kendisi yüz dirheme veya daha az dirheme mâlik olsa, yemini bozulmaz. Çünkü yemin edenin maksadý yüz dirhemden ziyadesini nefyetmek olduðu için yüzden ziyade kendisinde zekât lâzým olan altýn, ticaret malý, hayvan gibi mala mâlik olursa, nisaba balið olsun veya olmasýn yemini bozulur. Eðer kendisinde zekât vâcib olmayan mala mâlik olursa, yemini bozulmaz. Hatta bir kimse «benim için mal varsa, zevcem boþ olsun» deyip halbuki kendisinin ticaret için olmayan eþyasý, arazisi, haneleri bulunsa, yemini bozulmaz. Hýzanetü´l-Ekmel.
Bir kimse «ben bu fiili iþlemeyeceðim» diye yemin etse, meselâ: «Fülan þahýsla tekellüm etmeyeceðim» dese, onunla kelâmý ebedî terkeder. Çünkü fiil, nekre olan bir masdar iktiza eder ki; burada kelâmý gerektirir. Nefyden sonra vâki olan nekreler umum ifade eder ki; gelecek zamanýn hepsine þâmil olur da sanki yemin eden gelecek zamanýn hepsinde «filan þahýsla konuþmayacaðým» demiþ olur. Buna göre; bu yemin eden kimse üzerine yemin ettiði þeyi bir defa iþlese, yemini bozulur ve çözülür. Mecma Þerhindeki «bir kere iþlemekle yemin çözülmez ifadesi yanlýþtýr. Bu þekilde yemin eden kimse «iþlemem» diye üzerine yemin ettiði þeyi bir defa iþlediðinde yemini bozulur. Tekrar bir daha iþlediðinde yemini bozulmaz. Ancak «küllema: Her ne zaman» lafzýyla yemin bozulur. Eðer yemin eden yeminini «vallahi bugün ben iþlemiyeceðim» gibi bir vakitle takyid edip o iþi iþlemeden o gün geçse, yemini bozulmaz. Çünkü o günün hepsinde o fiilin terki bulunmuþtur. Keza: Yemin eden veya üzerine yemin edilen þey helak olsa, o günde fiil bulunmadýðý cin yemin bozulmaz. «Bugün þu ekmeði yiyeceðim» diye yemin eden o gün mecnun olduðu için yemese, Hanefilere göre; yemini bozulur. Ahmed b. Hanbel (Rh.A.)´e göre; bozulmaz. Fetih.
Bir kimse «vallahi ben elbette þu fiili iþlerim» diye yemin etse, o fiili bir kere iþlese, yeminini muhafaza etmiþ olur. Çünkü isbatta vâki olan nekre fiilin mutazammýn olduðu hassa masdar olur. Bir ise müteyekkandýr. Eðer bu yemini bir vakitle tevkit edip o fiili iþleme imkâný varken o fiili iþlemeden o vakit geçerse, yemini bozulur. Yemin edenin ölmesiyle yahut o mahallin fevtiyle yapma imkâný olmazsa, yemini bâtýl olur, nitekim bardak meselesinde geçmiþtir. Zeylaî.
ÝZAH
«Sonra onun ödenmesini emir veya havale edip ilh...» Borcu ödeme mücerret havale ve emirle tahakkuk etmez. Belki havale ve emirle birlikte alacaklýnýn hakkýný almasý lâzýmdýr.
Hindiyye´de zikredilmiþtir ki: Borçlu bizzat kendisinin vermesini niyet etse, kazaen ve diyaneten tasdik edilir. Borçlu «borcumu vermeyeceðim» diye yemin edip sonra borcunun ödenmesini bir þahsa emir veya havale edip o þahýsda adese, yemini bozulur. Bu yemini ile bizzat kendisinin vermeyeceðine niyet ettiðini söylese, bu sözünde kazaen tasdik edilmez.
«Borçluyu görüp gözetleyeceði ilh...» Yani bir kimse borçlusuna «ben senden hakkýmý tamamen almadýkça ayrýlmayacaðým» diye yemin edip sonra onu görüp, gözetleyeceði bir yere otursa ayrýlmýþ olmaz.
Bahýr´da zikredilmiþtir ki: Aralarýna bir perde veya caminin direklerinden biri hail olsa yine ondan ayrýlmýþ olmaz. Kezâlik: Biri mescidin içinde, diðeri dýþýnda oturup mescidin kapýsý açýk bulunup onu görse ondan ayrýlmýþ sayýlmaz. Eðer mescid duvarý hail olursa ve kapýsý da kapalý bulunursa ondan ayrýlmýþ sayýlýr. Ancak alacaklý borçlusunu bir yere sokup kapýyýkapatýr, kendisi kapýnýn önünde oturursa ayrýlmýþ olmaz.
«Yemini bozulmaz ilh...» Bir kimse zevcesine «her gün sana bir dirhem vermezsem boþ ol» dese «gün» lâfzý örfte geceye de þâmil olur. Yukarýda geçtiði üzere bir kimse «ben falanca þahýsla bir gün konuþursam þöyle olsun» dese, bu yemini geceyle gündüze hamlolunur. Yani yirmidört saat zarfýnda o þahýsla konuþursa yemini bozulur. Çünkü «gün» uzamayan bir fiile yakýn olduðu için yirmidört saat murad edilmiþtir. Burada yani «her gün sana bir dirhem vermezsem boþ ol» ifadesindeki «verme» fiili de uzamayan fillerden olduðu için bu ifadedeki «gün» lâfzý ile de yirmidört saat murad edilmiþtir.
«Hepsini parça parça alýncaya kadar yemini bozulmaz ilh...» Yani bir kýsmýný almakla yemini bozulmayýp yeminin bozulmasý kalan kýsmýný almasýna baðlý bulunur. Peyderpey hepsini alýnca yemini bozulur. Fetih.
«Atacaðýnýn hepsini iki veya üç defa tartmakla itti...» Yani bir kimse «alacaðýmý peyderpey almýyacaðým» diye yemin etse, halbuki hepsini birden almasý mümkün olmayýp iki veya daha ziyade tartmak suretiyle alsa, yemini bozulmaz. Çünkü bu þekilde tartarak hakkým almaya örfte ayýrma denilmez. Âdet muteberdir. Zeylaî.
«Yemini bozulmaz ilh...» Zahire´nin talâk bahsinde zikredilmiþtir ki: Bir kimse bir þahsa mal hibe ederken «benim sana hibe ettiðim malý ehlinden baþkasýna harcarsan zevcem üç talâk boþ olsun» dese, sonra o þahýs kendisine hibe edilen malýn bir kýsmýný ehline harcasa geriye kalan kýsmýyla borcunu ödese yahut hacca gitse yahut evlense, yemin edenin zevcesi boþ olmaz. Bunu Hâherzâde Þerhi´l-Hýyel´de zikretmiþtir. Bu meselenin benzeri: Bir kimse «filan þahýs, üzerinde olan hakkýmý ancak toptan alacaðým» diye yemin edip sonra bir kýsmýný alsa, yemini bozulmaz. Çünkü yeminini muhafaza etmesinin þartý hakkýnýn hepsini toptan almasýdýr. Buna göre; yemininin bozulmasýnýn þartý alacaðýnýn hepsini ayrý ayrý almasýdýr ki bu da bulunmamýþtýr. Hâsýlý hakkýnýn bir kýsmýný birden veya ayrý ayrý almasýyla yemini bozulmaz. Ancak hakkýnýn hepsini peyderpey aldýðýnda yemini bozulur. Bu þekilde yemin edildiðinde yeminin bozulmamasýnýn çaresi yemin eden kimsenin borçlusundan bir dirhem olmamasýdýr. Bu takdirde hakkýnýn hepsini peyderpey almamýþ olur. Dolayýsýyla yemini de bozulmamýþ olur. Burada bir mesele kaldý. Þöyle ki: «Falanca þahýs üzerindeki borcumu bölük buçuk almayacaðým» diye yemin eden kimse o þahýstan alacaðýný hiç almasa veya «benim sana hibe ettiðim mali ehlinden baþkasýna harcarsan zevcem boþ olsun» deyip kendisine hibe edilen þahýs hibeyi zay etmekle ehli üzerine hibeden hiç bir þey harcamasa, bu suretlerde yemin edenin yemini bozulur mu, yoksa bozulmaz mý? Zahir olan kavle göre; yemini bozulmaz. Çünkü bu ifadelerin mânâsý «eðer ben hakkýmý alýrsam onu ancak toptan alýrým» yahut «onu ancak ehline harcarsýn» demek olur. Bunun benzeri «ben þu elbiseyiancak on dirheme satarým» yahut bir kimse zevcesine «benim iznim olmadan çýkamazsýn» dese sonra o elbiseyi hiç satmasa veya zevcesi hiç dýþarý çýkmasa yemini bozulmaz. Burada da böyledir. Bundan anlaþýlýr ki, bir kimse «ben falan þahsý ancak siyaset hâkimine þikâyet ederim» diye yemin edip de onu asla þikâyet etmese, yemini bozulmaz. Bana zahir olan budur.
«Yüzden ziyade kendisinde zekât lâzým olan ilh...» Yani: «Benim yüz dirhemden baþka bir þeyim bulunursa, þöyle olsun» diye yemin eden kimsenin yüzün üzerine kendisinde zekât vâcib olan meselâ altýn, gümüþ, hayvan, ticaret mallarý gibi mala mâlik olursa, nisaba balið olsun veya olmasýn yemini bozulur. Eðer kendisinde zekât vâcib olmayan köle, hâne gibi mala mâlik olursa, yemini bozulmaz. Çünkü mutlak mal ile kendisinden zekât verilmesi lâzým gelen mal murad edilir. Nitekim bir kimse «vallahi benim malým yoktur» veya «benim malým yoksullara sadakadýr» dese bu ifadesindeki mal ile kendisinde zekât vâcib olan mal murad edilir, ister nisaba balið olsun isterse olmasýn. Vasiyet böyle deðildir. Meselâ: Bir kimse malýnýn üçte birini vasiyet etse, bu vasiyeti malýnýn hepsine þâmil olur. Bunun tamamý Þerh-i Telhis´tedir.
«Onunla kelâmý ebedi terkeder ilh...» Yani: Bir kimse «ben þu þahýsla konuþmayacaðým» diye yemin etse, bu yemini o þahýsla ebedi konuþmamasýna hamlolunur. Her hangi bir vakit onunla konuþursa, yemini bozulur. Eðer o þahýsla bir gün yahut iki gün yahut üç gün konuþmamaða niyet etse diyaneten de kazaen de tasdik edilmez. Çünkü söylenmeyen bir þeyi tahsis etmeðe niyet etmiþtir. Zahire.
«Mecma Þerhinde ki; «bir kere iþlemekle yemin çözülmez» ifadesi yanlýþtýr ilh...» Bilâkis bir kimse «þu iþi yapmayacaðým» diye yemin edip o iþi bir defa yapsa, yemini bozulur ve çözülür, o iþi ikinci defa yaptýðý takdirde tekrar yemini bozulmaz. Çünkü yemin bozulduktan sonra bozulan yemini muhafaza etmek mümkün deðildir. Yemini muhafaza etmenin mümkün olmasý için yeminin baki olmasý þarttýr. Buna göre; yemin baki kalmadýðý için bozulmasý mümkün deðildir.
METÝN
Vali bir kimseye þehire giren her bir bozguncu ve yaramaz þahsý kendisine mutlaka bildirmesi için yemin ettirse, bu yemin valinin vali olduðu müddetçe geçerlidir. Çünkü mutlak (zaman tayin edilmeksizin yapýlan) yemin halin delaletiyle mukayyed (zaman tayin edilmiþ) olur. Burada kendisine yemin ettirilen kimsenin yemininin bilgisinin acele olmasýyla kayýtlanmasý lâyýk ve münasiptir. Yani fena bir kimsenin þehre girdiðini bildiðinde hemen gidip valiye bildirmesi lâzýmdýr. Bu vali azle-dilse veya ölse yemini düþer. Yani þehire giren fena kimseleri biidirmemekle yemini bozulmaz. Valilikten azledilmeden daha yüksekmakama terfi etse, yemini baki kalýr. Çünkü kuvvet ve kudreti artmýþtýr. Musannifin aþaðýdaki zikir ve beyan edeceði meseleler halin delaletiyle mukayyed olur: Bir alacaklý borçlusuna yahut kendisine kefillik edilen kimsenin emriyle kefil olana kendinden izinsiz þehirden çýkmamaða yemin ettirse, bu yemin borç ve kefaletin kýyamlarý halinde çýkmakla kayýtlanmýþ olur. Çünkü borç ve kefaletin kýyamlarý halinde her kimin men etme hakký varsa, izin verme hakký da vardýr. Borç ve kefalet ortadan kalkýnca men etme hakkýda ortadan kalkar.
Bir kimse zevcesine «benden izinsiz çýkmayacaksýn» diye yemin ettirse, evliliðin kýyamý haliyle kayýtlanýr. Yani evlilik zail olduktan sonra kadýn çýksa, yemini bozulmaz. Zevcesine «haneden çýkmayacaksýn» diye yemin ettirse, bu evliliðin kýyamýyla kayýtlanmýþ olmaz. Çünkü kayýtlanmaya delâlet edecek bir delil yoktur.
Bîr kimse «þu malý filan þahsa hibe edeceðim» diye yemin edip sonra onu hibe edip de o þahýs kabul etmese, yemin eden yeminini muhafaza etmiþ olur.
Keza: Ariyet, vasiyet, ikrar gibi bütün teberru akidlerde de yine böyledir. Alýþ-veriþ, icare, sarf, selem, nikâh, rehin, hülu gibi akidler kabul edilmeden yemin muhafaza edilmiþ olmaz. Nefy (olumsuz)i tarafý da böyledir. Bunda asýl ve kaide: Hibe gibi teberruat akidlerinde yalnýz icab kâfidir. Fakat alýþ-veriþ ve icare gibi muavazat akidlerinde ise icab ile kabulün beraber bulunmalarý lâzýmdýr. Nefiy (olumsuz) ve isbat yoluyla yapýlan hibede yemin edenin yemininin bozulmasýnýn þartý kendisine hibe edilen zâtýn hazýr bulunmasýdýr. Buna göre «ben þu þeyi hibe etmeyeceðim» diye yemin eden kimse gaib olan bir þahsa o þeyi hibe etse, ittifakla yemini bozulmaz. Bu mesele bellenmelidir! Ýbn-i Melek.
ÝZAH
«Burada kendisine yemin ettirilen kimsenin yemininin bilgisinin acele olmasýyla kayýtlanmasý lâyýk; ve münasiptir ilh...» Bu yeminin bu þekilde fevri olmasýný Ýbn-i Hümam bahsetmiþtir.
Kenz þerhinde zikredilmiþtir ki: Vali tarafýndan kendisine yemin ettirilen þahýs þehire giren fena kimseyi bilip onu valiye bildirmese yemini bozulmaz. Ancak vali ölür yahut azledilir yahut yemin eden ölürse, yemini bozulur. Çünkü mutlak olan yemin ancak üzerine yemin edilen þeyin yapýlmasýndan ümit kesildiðinde bozulur. Eðer yemin muvakkat olursa, üzerine yemin edilen þeyin yapýlmasý mümkün iken yapýlmayýp o muayyen vaktin geçmesiyle yemin bozulur.
Valinin bir kimseye þehire girecek her bozguncuyu ve þehirde olacak her fenalýðý kendisine bildirmesi için yemin ettirmesinden maksadýnýn þehirde olacak her kötülüðü ve fenalýðý derhal defedip menetmek için olduðuna bakýlýrsa, bu yeminin fevri (acele) yemin olmasýna hükmolunur.
Ýnâye´de zikredilmiþtir ki: Bu kendisine yemin ettirilen kimsenin zahir rivayete göre; þehiregiren bir bozguncuyu derhal valiye bildirmesi lâzým olmadýðý gibi, vali ölünceye veya azledillnceye kadar o bozguncuyu valiye bildirmeyi tehir etmesi de lâzým gelmez. Fakat Fetlh´in beyanýndan malum oldu ki; kârine bulunduðunda bu bilgilerin acele olmasýyla kayýtlanmasý mezhebte sabit olan bir hükümdür. Yani kendisine vali tarafýndan yemin ettirilen kimse, þehre giren bir bozguncuyu ve þehirde cereyan eden bir kötülüðü bilir bilmez derhal valiye bildirmesi lâzýmdýr. Buna göre Ýbn-i Hümam´ýn bahsinin neticesi þudur: Valinin bir kimseye þehire girecek her bozguncuyu kendisine bildirmek üzere yemin ettirmesinden muradý, þehirde cereyan edecek kötülükleri defetmek olduðundan þehirde kötülük ve fenalýk yayýlmadan önce kendisine haber verilmesidir. Yoksa þehirde senelerce bozgunculuk ve fenalýk yapýldýktan sonra kendisine bildirilmesi deðildir. Bu ise bu yeminin mezhebte sabit olan fevri yemin olduðunun acýk kârinesidir. Kenz Þerhi ile Ýnâye´de mevcut olan yeminin fevri olduðuna kârine bulunmadýðýna mebnidir. Ýbn-i Hümam´ýn bahsettiði ise yeminin fevri olduðuna kârine bulunduðuna mebnidir. Yeminin fevri olduðuna kârine bulunduðu yerde mezhebin nassýyla fevri yemin diye hükmolunur. Kârine bulunmazsa, fevri yemin diye hükmolunmaz. Ýbn-i Hümam´ýn bahsettiði, mezhebten nakledilmiþ olana muhalif deðildir. Bilâkis mâkûl ve makbuldür. Bundan dolayý bunu büyük âlimler ikrar etmiþlerdir.
«Valilikten azledilmeden daha yüksek makama terfi etse yemini baki kalýr ilh...» Bu ibare Fetih´te zikredilmemiþtîr. Fakat Bahir sahibi þöyle zikretmiþtir: Vali vazifesinden azledilip daha yüksek bir vazifeye tayin edilse, o kimseye yaptýrdýðý yeminin bozulup bozulmayacaðýnýn hükmünü görmedim. Lâyýk olan yeminin bozulmamasýdýr. Çünkü vali birinci makamýndan daha ziyade fesad ve fenalýðý giderecek bir makama yükselmiþtir.
Ben derim ki: Zahir olan yemin ettirdiði kimsenin yemininin bozulmamasý, valinin azliyle daha yüksek makama tayin edilmesi arasýnda fasýla bulunmadýðý takdirdedir. Belki valinin terfi edip daha yüksek makama geçmesidir. Bundan dolayý Sarih «azledilmeden daha yüksek makama terfi etse» ifadesiyle tâbir etmiþtir. Eðer azledilip bir gün geçtikten sonra tekrar gerek ayn; vazifeye gerekse daha yüksek vazifeye tayin edilse, yemin ettirdiði kimsenin yemini düþer. Tekrar tayin edildiðinde düþmüþ olan yemin kendiliðinden geri dönmez.
«Çünkü borç ve kefaletin kýyamlarý halinde her kimin menetme hakký varsa ilh...» Yani alacaklýnýn hakký ileride verilecek olmazsa, borçlusunu veya kefilini þehirden çýkmaktan menetme hakký vardýr. Eðer olacaðý ileride verilecek olursa, borçlusunu veya kefilini borcunun vakti gelmeden þehirden çýkarmamaya ve borcunu istemeye hakký yoktur.
«Bu evliliðin kýyamýyla kayýtlanmýþ olmaz ilh...» Çünkü zevcin bu ifadesinde izin lâfzý zikredilmemiþtir. Binaenaleyh burada yeminin izindeki velayet zamanýyla kayýtlanmasýnýgerektiren bir sebep mevcut deðildir. Buna göre; bir kimse zevcesine hitaben «senden izinsiz evleneceðim her kadýn boþ olsun» deyip sonra zevcesini bain talâkla veya üç talâkla boþasa, bundan sonra boþamýþ olduðu zevcesinden izinsiz evlense evlendiði kadýn boþ olur. Çünkü yemini nikâhýn devam etmesiyle kayýtlanmaz. Eðer kadýn nikâh akdiyle kocasýna izin verme ve kocasýný men etme hakkýna sahip olsaydý kocasýnýn yemini nikâhýn devam etmesiyle kayýtlanmýþ olurdu. Fakat kocasý böyle olmayýp nikâh akdiyle zevcesine izin verme ve men etme hakkýna sahip olur.
«Nefvi tarafý da böyledir ilh...» Meselâ: Bir kimse «ben þu þeyi filan þahsa hibe etmeyeceðim» diye yemin ettiði halde hibe edip de o þahýs kabul etmese, yemini bozulur. Fakat «þu þeyi satmayacaðým» diye yemin ettiði halde satsa da o þahýs kabul etmese yemini bozulmaz.
«Bunda asýl ve kaide ilh...» Hibe gibi teberruatta yalnýz meccanen baðýþlayanýn icabý (þu þeyi verdim veya aldým demesi) kifayet eder. Fakat alýþ - veriþ ve icare gibi muavazattd yalnýz icab kifayet etmeyip kabule de ihtiyaç vardýr, Ýmam Züfer´e göre; hibe de icab gibidir.
Bir kimse bir zâta «ben þu elbiseyi sana sattým» yahut «þu haneyi sana icare verdim de sen kabul etmedin» deyip o zât da «bilâkis kabul ettim» dese ittifakla «kabul ettim» diyen zâtýn sözü kabul edilir. Çünkü satýþý ikrar etmek icab ile kabulün ikrarýný tazammun eder. ödüne meselesi de ihtilaflý olup Ýmam Ebû Yusuf´a göre; ödüne muavazat hükmünde olduðu için bunda da kabul þarttýr, ödüne meselesinde Ýmam-ý Azam (Rh.A.)´dan iki rivayet nakledilmiþtir, Ýbrâ (borçluyu borcundan beri kýlma) meselesi lâfýzla mülk ifade ettiði için alýþ - veriþe ve karþýlýksýz mülk edindirme olduðu için hibeye benzer.
Hulvânî «ödünç ile ibra hibe gibidir» demiþtir. Münasip olan ibranýn hibeye, ödüncün ise alýþ-veriþe ilhak edilmesidir, ödünç almaya gelince ihtilafsýz hibe gibidir.
FER´Ý MESELE: Fetih´te zikredilmiþtir ki: Bir kimse bir köleye «filan þahýs seni bana hibe ederse hür ol» deyip o þahýs da köleyi bu kimseye hibe etse, eðer köle hibe edenin elinde bulunursa, köleyi bu kimseye teslim etsin veya etmesin âzâd olmaz. Eðer köle kendisine hibe edilen kimsenin elinde emanet olup önce hibe eden söze baþlayýp «bunu sana hibe ettim» dese bu kimse kabul etsin veya etmesin âzâd olmaz. Bu kimse önce söze baþlayýp «bu köleyi bana hibe et» deyip o þahýs da «bunu sana hibe ettim» dese âzâd olur.
METÝN
«Reyhan (fesleðen) koklamayacaðým» diye yemin eden kimsenin gül veya yasemin koklamasýyla yemini bozulmaz. Yeminde üzerine itimad edilen örftür. Fetih. Koklamaya yapýlan yemin koklanmasý maksud olana vaki olur ki meselâ: Burnuna yaklaþtýrýp koklamakla olur. Buna göre; bir kimse «güzel koku koklamayacaðým» diye yemin edip bundan sonra kasýtsýz güzel kokunun rayihasýný bulsa her ne kadar dimaðýna vasýl olsa bileyemini bozulmaz.
«Menekþe veya gül satýn almayacaðým» diye yemin eden kimse bunlarýn, yapraklarýný satýn alsa, yemini bozulmaz.
«Evlenmeyeceðim» diye yemin eden kimseyi bir fuzuli evlendirip kendisi de söz ile icazet verse, yemini bozulur. Fakat mehrinî gönderme, öpme veya ona cinsi yakýnlýkta bulunma gibi fiiliyle icazet verse, yemini bozulmaz. Bu kavil ile fetva verilir. Yazma da fiil kabilindendir.
Ýbn-i Semaa muhalefet edip «yazma söz kabilindendir» demiþtir. Bir kimseyi bir fuzuli evlendirip sonra o kimse «ben evlenmeyeceðim» diye yemin etse, bunda fiiliyle icazet verdiðinde yemini bozulmadýðý gibi sözüyle de icazet verdiðinde ittifakla yemini bozulmaz. Çünkü icazet akid vaktine istinad eder.
Bir kimse «benim nikâhým altýna giren veya bana tezevvücle helâl olan her bir kadýn þöyle olsun» deyip bundan sonra bir fuzulinin nikâhýna fiiliyle icazet verse yemini bozulmaz, kavliyle icazet verse, yemini bozulur. Ama «mülküme giren her köle hür olsun» dese geçen suretin hilafýnadýr ki fiilliyle icazet verdiðinde de ittifakla yemini bozulur. Çünkü mülkün sebebleri çoktur. Ýmâdiyye.
Yine Ýmâdiyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben zevcemi boþamayacaðým» diye yemin etse, sonra bir fuzulinin boþamasýna kavlen veya fiilen icazet verse, bu da nikâh gibidir ki kavliyle icazet verirse yemini bozulur, fiiliyle icazet verirse yemini bozulmaz. Þu kadar var ki mehri sonra göndermesi icazet sayýlmaz. Çünkü mehir talâktan önce de vâcib olduðu için onunla talâka istidlal olunmaz ve talâk vâki olmaz. Ama mehir nikâhýn hasaisinden olduðu için nikâh talâkýn hilafýnadýr. Bir fuzuli baþka bir þahsýn zevcesine «filan zâtýn hanesine girersen boþ ol» deyip bundan sonra o kadýnýn zevci de bu fuzulinin talikine icazet verip o kadýn da o haneye girse, boþ olur.
Bir kadýn kendi üzerine zevcinin evleneceðinden korktuðunda aralarýnda vesika yazan kâtiplere «ben bizzat kendim yahut vekilim yahut fuzuli bir kimse vasýtasýyla evlenirsem» yahut «nikâhým altýna her ne suretle otursa olsun bir kadýn girerse, boþ olsun» diye yazdýrsalar, sonra bir fuzulinin nikâhýna fiiliyle icazet verse, yemininin bozulmamasý geçen meseleler gibidir. Burada da fuzulinin nikâhýna kavliyle icazet verirse, yemini bozulur. Çünkü bu yazýdaki «fuzuli vasýtasýyla evlenirsem» ifadesindeki fuzuli lâfýz söz ile olan icazetine sarfolunur. Bu surette fuzuli yoluyla? evlenmenin kapanmasý, ancak zevç «ben fuzulinin nikâhýna icazet verirsem de yine boþ olsun» derse olur. Buna göre; her ne kadar fiiliyle icazet verse de, kendini yemininden kurtarýcý bir þey olmaz. Fakat izah edilen surette talik olunan nikâhý altýnda olmayýp sonradan evleneceði kadýnýn talâký olursa, bu husus mülke muzaf olan yeminin feshi için Þafiî kaadýsýna götürülür de yemini münfesih olmakla halâsolur.
Sarih «talik babýnda bu yeminin bozulma hususunda Þafiî kaadýsýnýn fetvasý kifayet eder diye zikrettik» demiþtir. Bahýr.
ÝZAH
«Örfte yemini bozulmaz ilh...» Yani: «Menekþe veya gül satýn almýyacaðým» diye yemin eden kimse menekþe veya gülün yapraklarýný satýn alsa, yemini bozulur. Ama bunlarýn yaðlarýný satýn alsa, örfte yemini bozulmaz.
Hidaye´de «bunlarýn yaðýný satýn alsa, yemini bozulur. Fakat yapraklarýný satýn alsa yemini bozulmaz» denilmesi ve Kerhî´nin «bunlarýn her ikisinin satýn alýnmasýyla yemini bozulur» demesi örfün deðiþmesine göredir. Bizim örfümüzde Musannifin zikretmiþ olduðudur Bu hülasa olarak Fetih´ten alýnmýþtýr.
«Kendi»! de söz ile icazet verse ilh...» Meselâ: «Razý oldum veya kabul ettim» demesi gibi. Nehir.
Zâhidî´nin Hâvi´sinde zikredilmiþtir ki: insanlar onu fuzulinin nikâhýndan dolayý tebrik edip o da sukut etse, bu da icazet sayýlýr.
«Yemini bozulur ilh...» Yani: Bir kimse «evlenmeyeceðim» diye yemin edip sonra bir fuzuli onu evlendirdiðinde fuzulinin nikâhýna sözü ile icazet verse, yemini bozulur. Tebyin´de olduðu gibi muhtar olan kavil budur. Meþayýhýn ekserisi bu kavil üzerindedir. Fetva da bunun üzerinedir. Nitekim Haniyye´de de böyledir.
«Yazma da fiil kabilindendir ilh...» Yani: «Evlenmeyeceðim» diye yemin eden kimseyi bir fuzuli evlendirip kendisi de bu nikâha yazý ile icazet verse yemini bozulmaz. Fuzulinin nikâhýna yazýyla icazet vermesi fiil kabilindendir. Çünkü Câmi´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «ben filan þahýsla konuþmayacaðým» veya «ona bir þey demiyeceðim» diye yemin edip sonra o þahsa mektup yazsa, yemini bozulmaz. Ýbn-i Semaa «yemini bozulur» demiþtir. Nehir.
«Çünkü icazet akid vaktine istinad eder ilh...» Yani: Nikâhýn akdi (kýyýlma) vaktinde, yemini bozulmadýðý için kendisi evlense bile yemini bozulmaz. Fuzulinin nikâhýna kavliyle veya fiiliyle icazet verse, yemini evleviyette bozulmaz.
«Yemini bozulmaz ilh...» Yani: Bir kimse «benim nikâhým altýna giren, veya bana tezevvüçle helâl olan her bir kadýn þöyle olsun» deyip sonra bir fuzulinin (asýl, veli, vekil veya elci olmayan bir þahsýn yemin eden kimse namýna yapmýþ olduðu) nikâhýna fiiliyle icazet verse, yemini bozulmaz. Çünkü bu þekilde yemin eden kimse sanki «bizzat kendim evlenmeyeceðim» demiþtir. Fuzulinin evlendirmesiyle tezevvüç etmiþ olmaz. Nitekim Allâme Kasým´ýn Fetavasýnda böylece zikredilmiþtir.
«Çünkü mülkün sebepleri çoktur ilh...» Zira mülke sebep söz olur; satýn alma gibi. Sözden baþka olur; miras, hibe ve vasiyet gibi.
«Fiilen icazet verse ilh...» Meselâ: Bir kimse «ben zevcemi boþamayacaðým» diye yemin edip sonra bir fuzulinin talâkýna fiiliyle yani zevcesinin eþyalarýný evinden çýkartmakla icazet verse, yemini bozulmaz.
«Þafiî kaadýsýnýn fetvasý kifayet eder ilh...» Yani; yemin eden kimseye Þafii olan kaadý bu yemininin bâtýl olduðuna dair fetva verir. Bu imam Muhammed (Rh.A.)´den rivayet edilmiþtir. Harzem âlimleri bu rivayetle fetva vermiþlerdir. Fakat bu rivayet zayýftýr.
METÝN
Bir kimse «filan þahsýn hanesine girmeyeceðim» diye yemin etse, bu yemin o þahsýn mülkiyetle icare ile iare ile tasarruf ettiði haneye þâmil olur. Çünkü filan þahsýn hânesiyle murad örfte o þahsýn oturduðu yerdir. Oturduðu hanede baþkasýna tâbi olma yoluyla oturmamasý da lâzýmdýr. Buna göre; bir kimse «filan kadýnýn hanesine girmeyeceðim» diye yemin edip sonra o kadýn kendi hanesinde zevciyle beraber otururken girse, yemini bozulmaz. Çünkü hâne oturana nisbet olunur. Bu hanede oturan ise kadýnýn zevcidir. Bu, Vakýat´dan naklen Nehir´de zikredilmiþtir. Ýflasýyla hükmolunan fakir veya zengin üzerinde alacaðý olan kimse malým yoktur diye yemin etse, yemini bozulmaz. Çünkü alýnacak hak her ne kadar ileride mal ise de þimdiki halde mal deðildir. Belki hakikaten alýnmasý mutasavvar olmayan zimmette bir vasýftýr.
FER´Ý MESELELER: Bir kimse baþka bir þahsa «vallahi þu þeyi iþleyeceksin» deyip ve bu ifadesiyle o þahsa yemin ettirmeyi de niyet etmese kendisi yemin etmiþ olur. Eðer o þahýs o iþi iþlemezse, yemin eden kimsenin yemini bozulmuþ olur.
Bir kimse bir þahsa «ben senin üzerine Allah Azîmüþþân´a kasem ederim ki elbette þu iþi yapacaksýn» dese yahut «senin üzerine» lâfzýný söylemeyip «ben Allah Azîmüþþân´a kaþem ederim ki elbette þu iþi yapacaksýn» dese bu kimse bu ifadesiyle istifham (soru) hemzesinin takdiri (gizli olmasý) ile istifham murad etmezse, kendisi yemin etmiþ olur.
Bir kimse bir þahsa «þu þeyi iþlersen Allah-ü Teâlâ´nýn ahdi üzerine olsun» deyip o da cevabýnda «evet» dese, bu surette «evet» diye cevap veren yemin etmiþ olur.
Bir kimse «falan þahýs benim haneme girmesin», diye yemin etse, bu kimsenin yemini o þahsý hanesine sokmamaða gücü yetmezse, sözüyle yasaklamasý yapýlmýþ olur. Eðer o þahsý sokmamaða gücü yeterse, bu takdirde yemini hem söz ile yasaklama üzerine hem de eve sokmamak üzerine yapýlmýþ olur.
Bir kimse hanesini bir þahsa icareye verip sonra «a þahsý hanemde býrakmayacaðým» diye yemin etse o þahsa «çýk» demesiyle yeminini muhafaza etmiþ olur. «Bugün malýmý borçlumüzerinde býrakmayacaðým» diye yemin eden kimse borçlusunu kaadýya götürüp yemin ettirse yeminini muhafaza etmiþ ölür. Bir kimseye «sen þu iþi yâptýnsa zevcen boþ olsun mu?» denildiðinde cevabýnda «evet» deyip halbuki o iþi yapmýþ olsa zevcesi boþ olur.
Eþbah´ta zikredilmiþtir ki: On birinci kaide sual, cevapta iade olunmuþtur. Bir kimse Zeyd´e «þu iþi iþlersen zevcen boþ olsun» yahut «kölen hür olsun» yahut «Beytullâh ý yürüyerek ziyaret etmek üzerine vâcib olsun» deyip o da «evet» dese yemin etmiþ olur. Bir kimse bir þahýstan bir miktar hak dava edip o þahýs da inkâr ve «bende bir þeyin yoktur» diye talâka yemin etse, dava eden kimse o þahýsda malýnýn bulunduðuna dair þahit getirip kaadý da hükmetse, o þahsýn yemini bozulur. Bu kaville fetva verilir.
Bir kimse «filan þahýs aðýrcanlýdýr» diye yemin edip halbuki o þahýs insanlarýn yanýnda aðýrcanlý olmayýp yemin edenin yanýnda aðýrcanlý olsa, yemini bozulmaz. Ancak insanlarýn yanýnda aðýrcanlý olduðuna niyet etse, yemini bozulur.
Bir kimse «filan þahýsla beraber kassarlýk sanatýnda çalýþmayacaðým» deyip o þahsýn ortaðýyla çalýþsa, yemini bozulur. Eðer ticarete izin verilmiþ kölesiyle beraber çalýþýrsa yemini bozulmaz.
«Filan þahsýn tarlasýnda ekin ekmeyeceðim» diye yemin eden kimse sonra o þahýsla baþka bir zât arasýnda müþterek olan tarlayý ekse, yemini bozulur. Çünkü tarlanýn yarýsýna da tarta denilir. Ama «filan þahsýn hanesine girmeyeceðim» diye yemin edip sonra onun ortak olan hanesine girse, eðer o þahýs o hanede oturmazsa, yemini bozulmaz. Ýþin hakikatini Allah-u Teâlâ bilir!
ÝZAH
«Oturduðu hanede baþkasýna tâbi olma yoluyla oturmamasý da lâzýmdýr ilh...» Þârih´in bu ifadesi yukarýda geçen «bir kimse "ben kýzýmýn veya annemin hanesine girmeyeceðim" diye yemin ettiði halde kýzýnýn veya annesinin kocasýyla oturduðu haneye girse, yemini bozulur» ifadesine muhaliftin Hâniyye´de Vakýât isimli kitabýn meselesi de zikredildikten sonra þöyle denilmiþtir: Eðer yemin eden muayyen bir haneye niyet etmezse yemini bozulmaz. Çünkü hâne kadýnýn kendisine deðil kocasýna nisbet edilir. Hâniyye isimli eserle Vakýât adlý kitabda zikredilen meselelerin arasýný bulmak mümkündür. Þöyle ki: Hâniyye´de ki meselede hâne kadýnýn mülkü deðildir. Buna göre o kimsenin yemini bu kadýnýn tâbi olma yoluyla oturduðu hâne üzerine yapýlmýþ olur ve yemin eden kimse bu kadýnýn tâbi olma yoluyla oturduðu haneye girdiðinde yemini bozulur. Vakýât´ýn burada zikredilen meselesinde ise hâne kadýnýn mülküdür. Bundan dolayý yemin, asýl olarak hâne kendisine nisbet edilen kimseye sarfedilmiþ olur. Buna göre kadýn kendi hanesinde kocasýyla beraber oturunca hâne kocasýna nisbet edilmiþ olur ve kendisine olan nisbeti kesilir. Binaenaleyh yemin eden kimsemuayyen haneyi niyet etmedikçe bu þekilde kadýnýn oturduðu haneye girmesiyle yemini bozulmaz.
«Belki hakikaten alýnmasý mutasavver olmayan zimmette bir vasýftýr ilh...» Bundan dolayý «borçlar emsali ile ödenir» denilmiþtir. Çünkü borç alan kimse almýþ olduðu borcu kendisine mülk olmak üzere almýþtýr. Alacaklýnýn ise borçlusundan vermiþ olduðu þeyin misli (benzeri)ni alma hakký vardýr. Tamamý Bahýr´dadýr.
«Eðer o þahýs o iþi iþlemezse, yemin eden kimsenin yemini bozulmuþ olur ilh...» Yani bir kimse, bir þahsa «vallahi þu þeyi iþleyeceksin» dese ve o þahsa yemin ettirmeyi de niyet etmemiþ olsa, o kimse yemin etmiþ olur. Buna göre; o þahýs o þeyi iþlemezse, bu kimsenin yemini bozulmuþ olur. Bu kimse, o þahsa bu þeyin gerek yapýlmasýný gerekse yapýlmamasýný emretsin müsavi olup o þahýs üzerine yemin edilen þeyi yerine getirmezse, yemin eden kimsenin yemini bozulur.
Sayrafiyye´de «bir kimse, oturan bir þahsýn yanýna uðrayýp o þahýs kalkmak istediðinde, o kimse «vallahi kalkma» dediði halde o þahýs kalksa, o kimse yemin etmiþ olmaz. Fakat oturan þahsýn Allah´ýn ismine tazim için kalkmamasý icabeder» diye gördüm. Bezzaziye´de, Sayrafiyye´de zikredilen bu mesele forsça ibare ile zikredilmiþtir. Fakat burada zikredilen Sayrafiyye´de zikredilene muhaliftir. Zahir olan emir sýygasýda nehy gibidir. Meselâ: Bir kimse, bir þahsa «vallahi bugün Zeyd´i döv» dese, o þahýsda Zeyd´i dövmese, bu kimsenin yemini bozulmaz.
«Bu ifadesiyle o þahsa yemin ettirmeyi de niyet etmezse ilh...»
Yani bir kimse baþka bir þahsa «vallahi þu þeyi iþleyeceksin» deyip ve bu ifadesiyle o þahsa yemin ettirmeyi de niyet ederse, hiç birisi yemin etmemiþ olur. Çünkü o þahýs o kimseye «evet» diye cevap vermediði için yemin etmiþ olmaz. O kimse de o þahsa yemin ettirmeyi niyet ettiði için kendisi de yemin etmiþ olmaz.
Hâniyye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse bir þahsa «vallahi þu þeyi iþleyeceksin» deyip o da «evet» dese, bu mesele beþ vecih üzeredir:
1 - Söyleyenle cevap verenden her birinin yemin etmeye niyet etmeleridir. Buna göre; her ikisi de yemin etmiþ olur. Söyleyenin yemin etmiþ olduðu açýktýr, ikinci ise «evet» demekle kendisine söylenen ifadeyi tekrar etmiþ olup sanki «vallahi ben bu þeyi iþleyeceðim» demiþ olur. Binaenaleyh o þahýs o þeyi iþlemediðinde her ikisinin yemini de bozulur.
2 - Bu ifadeyi söyleyen kimsenin o þahsa yemin ettirmeyi, «evet» diye cevap veren þahsýn da kendisinin yemin etmesini murad etmesidir. Buna göre; yalnýz «evet» diyen þahýs yemin etmiþ olur.
3- «Evet» diye cevap veren þahsýn yemini deðil, va´di murad etmesidir. Buna göre; hiç birisiyemin etmemiþ olur.
4 - O kimseyle o þahýstan hiç birisinin niyetinin bulunmamasýdýr. Buna göre; yalnýz bu ifadeyi söyleyen kimse, yemin etmiþ olur.
5 - Bu ifadeyi söyleyen kimsenin yemin ettirmeyi «evet» diye cevap veren þahsýn da yemin etmeyi murad etmesidir. Buna göre; yalnýz «evet» diye cevap veren þahýs yemin etmiþ olur.
Ben derim ki: Beþinci vecih ikinci vechin aynýdýr.
«istifham hemzesinin takdiri ile istifham murad etmezse ilh...»
Eðer istifham hemzesinin mukadder olmasýný niyet ederse, mânâsý yemin edeyim mi, yoksa etmeyeyim mi? olur. Hemzenin mukadder olmasýnýn niyet edilmesi yeminin bozulmamasý murad edildiðinde kurtuluþ için bir çaredir.
«Bu surette «evet» diye cevap veren yemin etmiþ olur ilh...»
Yani: Bir kimse bir þahsa «þu þeyi iþlersen Allah-ü Teâlâ´nýn ahdi üzerine olsun» deyip o da cevabýnda «evet» dese, «evet» diye cevap veren þahýs yemin etmiþ olur. Sual, cevapta tekrarlanmýþ yani sanki o þahýs «Allah-ü Teâlâ´nýn ahdi üzerime olsun þu iþi iþleyeceðim» demiþ olur. Buna göre; her ne kadar yemin ifadesini ilk defa söyleyen kimse yemine niyet etse bile kendisine bir þey lâzým gelmez. Çünkü yemin þahsa isnad edildiði için yemin edenin baþkasý olmasý mümkün deðildir. Hâniyye, Fetih.
«Bir kimse «falan þahýs benim haneme girmesin» diye yemin etse ilh...» Hulâsâ´da zikredilmiþtir ki: Bir kimse «falan þahsýn haneme girmesine müsade etmeyeceðim» diye yemin etse eðer hâne yemin eden kimsenin mülkü ise yeminini muhafaza etmesinin þartý o þahsý sözüyle ve takati nisbetinde fiiliyle men etmeye çalýþmasýdýr. Buna göre; sözüyle men edip takatý nisbetinde fiiliyle men etmeye çalýþmazsa, yemini bozulur. Eðer hâne kendisinin mülkü olmazsa sözüyle men edip fiiliyle men etmese o þahsýn girmesiyle yemini bozulmaz.
Veberi´den naklen Kýnye´de zikredilmiþtir ki: Bir kimse «filan þahsý bugün hanemden elbette çýkaracaðým» diye yemin edip halbuki hanesinde bulunan þahýs zâlim olsa, yemin eden kimse o gün o þahsý evinden çýkarmak için uðraþsa fakat çýkartmasý mümkün olmasa bu yemin lisan ile söylemek üzere yapýlmýþ olur. Bir kimse borçlusuna «sen benim hakkýmý ödemedikçe ben senden ayrýlmayacaðým)» diye yemin edip borçlusu da bu kimseden kaçsa, yemini bozulmaz. Fakat borçlusuna «sen benden ayrýlmayacaksýn» diye yemin edip borçlusu kaçsa yemini bozulur. Hâniyye´de böylece zikredilmiþtir.
«O þahsa «çýk» demesiyle yeminini muhafaza etmiþ olur ilh...» Yani: Bir kimse hanesini bir þahsa icareye verip sonra «o þahsý hanemde býrakmayacaðým» diye yemin etse. o þahsa «hanemden çýk» demesiyle yeminini muhafaza etmiþ olur. Çünkü icare akdi yemin eden kimsenin o þahsý hanesinden bilfiil çýkartmasýna mani olur. Zira ev sahibi icare müddetindeevin menfaatýna mâlik olmaz. Bu takdirde ev sahibi yabancý gibi olur. Þurunbulâlî.
«Yemin ettirse yeminini muhafaza etmiþ olur ilh...» Yani: «Filan þahýstaki malýmý bugün onda býrakmayacaðým» diye yemin eden kimse o gün kaadýya müracaat edip malýný dava ve o þahýs inkâr ettiðinde kendisine yemin ettirilmesini talep etse, yeminini muhafaza etmiþ olur. Çünkü yemin eden kimse kendisine mümkün olan þeyi yapmýþtýr.
«Bu kaville fetva verilir ilh...» Bu Ýmam Ebû Yusuf (Rh. A.)´un kavlidir, imam Muhammed (Rh.A.) buna muhaliftir. Bir kimse bir þahýs üzerine hak dava edip o þahýs da inkâr ve «bende bir þeyin yoktur» diye talâka yemin etse, dava eden o þahýsa bin dirhem ödünç verdiðine dair þahit getirip kaadý da hükmetse, o þahsýn yemini bozulmaz. Çünkü o kimse o sahsa ödünç verip sonra o þahsý ödünçten beri kýlmýþ yahut davadan önce ödüncü -o þahýstan almýþ olmasý caizdir. Buna göre; o þahsýn dava eden kimseye karþý «senin bende bir þeyin yoktur» ifadesinde yalan yoktur.
«Yemini bozulur ilh...» Yani; Bir kimse «ben filan þahýsla kassarlýk sanatýnda beraber çalýþmayacaðým» diye yemin edip sonra o þahsýn ortaðýyla kassar sanatýnda beraber çalýþsa, yemini bozulur. Çünkü ortaklardan her birisi diðeri üzerine herhangi bir mesuliyet ve senetle müracaat eder. Buna göre; yemin eden kimse «kendisiyle beraber çalýþmam» diye yemin ettiði þahýsla çalýþmýþ gibi olur. Fakat o þahsýn ticarete izin verilmiþ kölesiyle beraber çalýþýrsa köle herhangi bir mesuliyetle efendisini müracaat edemiyeceði için yemin eden kimse kölenin efendisiyle ortakçý olmuþ olmaz. Bu Zahiriyye´den naklen Bahýr´da zikredilmiþtir.
«O hanede oturmazsa, yemini bozulmaz ilh...» Yani: Bir kimse «ben filan þahsýn hanesine girmeyeceðim» diye yemin edip de o þahsýn ortak olan hanesine girse, eðer o þahýs ortak olan hanesinde oturmuyorsa yemin eden kimsenin yemini bozulmaz. O þahýs ortak olan hanesinde oturuyorsa kendi hanesinde oturduðu için yemin eden kimsenin yemini bozulur. Çünkü hâne kirayla tutulmuþ haneye þâmil olunca kendisinin oturmuþ olduðu ortak olan hanesine evleviyetle þâmil olur.
Ynt: Yeminler By: Sevgi. Date: 29 Nisan 2023, 15:05:16
Esselâmu Aleyküm Rabbim ilmimizi artýrsýn inþaAllah
Ynt: Yeminler By: Bilal2009 Date: 13 Mayýs 2023, 22:14:26
Rabbim paylaþým için razý olsun
radyobeyan