Dört Mezheb Fýkhý
Pages: 1
Havale By: ezelinur Date: 25 Þubat 2010, 19:13:00
Tanýmý:

Havale kelimesi, (Ha)nýn fethasýyla "havale" þeklinde okunabi­leceði gibi, (Ha) nm kesresiyle "hivâle" þeklinde de okunabilir. Ama fethali olarak havale þeklinde okunmasý daha fasihtir.

Lügat anlamý bakýmýndan havale kelimesi, bir þeyi bir yerden baþ­ka biryere nakletmek anlamýný ifâde eder. Lügat anlamý genellik ifâ­de etmekte olup, bir eþyayý, meselâ bir bardaðý bir yerden baþka bir yere nakletme anlamýný kapsadýðý gibi, bir borcun, bir zimmetten baþ­ka bir zimmete nakledilmesi anlamýný da kapsar. Havale, "e-hâ-le" fiilinin ism-i masdarýdýr. Bu fiilin masdarý ise, "ihale" dir. "Ben Ab­dullah´ý Murad´a havale ettim" cümlesinde baþtaki "Ben" muhil (ha­vale eden)dir. Abdullah, muhal (havale edi!en)dir. Mühtal dendiði de olur. Murat, muhâlun aleyh (kendisine havale edilen) dir. Buna mûh-tâlun aleyh dendiði de olur. Havale konusu olan mal ise, muhâlun bih (kendisiyle havale edilen þey) dir.

Þer´î ýstýlahtaki anlamýna gelince, havale, bir borcu, kendisine denk olan bir borç karþýlýðýnda, bir zimmetten baþka bir zimmete nak­letmek demektir. Bu nakil ile birinci zimmet, ibra edilmiþ olur. Mese­lâ Abdullah´ýn Murat´tan bin lira alacaðý olur. Bu alacaðýn ödeme vâdesi üç ay sonra gelecektir. Murat´ýn da, ayný vâdede ödenmek üze­re Ahmet´ten bin lira alacaðý olur. Bu durumda Murat, Abdullah´ý ile­ride anlatýlacak olan þartlar çerçevesinde Ahmed´e havale ederse, Murad´ýn zimmeti Abdullah´ýn alacaðýndan ibra edilmiþ olur. Artýk Mu­rat yerine Ahmed´in zimmeti, Abdullah´ýn borcuyla meþgul olur.

(46) Hanefîler dediler kî: Havalenin tanýmýnda iki görüþ vardýr:

1- Havale, sadece borç talebim, borçlunun zimmetinden mültezimin (ken­disine havale edilenin) zimmetine nakletmektir. Bir kiþinin bir baþkasýndan alacaðý olur; borçlu, alacaklýyý baþkasýna havale eder, kendisine havale edi­len de bu borcu kabullenirse; alacaklýnýn borç talebi, borçlunun zimmetin­den, kendisine havale edilen ve borcu ödemeyi üstlenen kiþinin zimmetine intikal eder. Borç ise; eskiden olduðu gibi, asýl borçlunun zimmetinde kal­makta devam eder.

2- Havale, hem borcun, hem de borç talebinin, beraberce nakledilmesi demektir. Þu anlamda ki; borcu ödemeyi üstlenen kiþiye, havalenin yapýldý­ðý anda borçlunun zimmeti, borçtan ibra edilmiþ olur.

Havale sadece borç talebinin naklidir, diyenler þu delilleri dayanak ola­rak kabul etmiþlerdir:

a- Alacaklýyý baþkasýna havale eden aslî borçlu, borcu kendi ödemek isterse, alacaklý bu isteði kabul etmek mecburiyetindedir. Eðer borç, kendi­sine havale edilen kimsenin zimmetine geçmiþ olsaydý, alacaklý, borcu aslî borçlunun ödemesini kabul etmeye zorlanamazdý. Çünkü bu durumda aslî borçlu, kendi ödemekle bir nevi teberruda bulunmuþ olacaktý ki, hiç bir þa­hýs, baþkasýnýn yapacaðý teberrûlarý kabul etmeye zorlanamaz.

b- Baþkasýna havale edilen alacaklý kiþi, kendisine havale olunduðu kim­seyi borçtan ibra ettikten sonra, o kiþinin bu ibrayý reddetmesi sahih olmaz. Ama bu borcu kendisine hîbe edecek olursa, hîbeyi reddetmesi sahih olur. Eðer bu borç kendisine havale edilen kiþinin zimmetine geçmiþ olsaydý, Öbü­rü yapýlan ibrayý reddedebilirdi. Oysaki, borç onun zimmetine geçmemiþtir. Hâlen havale edenin zimmetinde durmaktadýr. Kendisine havale edilen, ala­caklýnýn kendisini ibra etmesini reddedemez. Oysa alacaklýnýn kendisine hî­be etmesi durumunda, hîbeyi kabul etmeyebilir. Buna benzer olarak bir kiþi, borç hususunda bir baþkasýný kendisine kefil kýlar da alacaklý» kefili borçtan ibra ederse, kefil bu ibrayý reddedemez. Çünkü borç, birinci þahýsla ilintili­dir. Ýleride de açýklanacaðý gibi doðru olan görüþ budur.

Alacaklý, kefil olan kimseye, borcunu almayýp hîbe ederse kefil, bu hî­beyi reddedebilir. Çünkü hîbe, sadece kefile âit olmaktadýr. Hîbeyi kabul veya reddetmede yegâne yetkili kendisidir.

c- Baþkasýna havale edilen alacaklý, kendisine havale olunduðu kimseyi borçtan ibra ederse, aslî borçlunun zimmeti de borçtan ibra olunmuþ olur. Alacaklý artýk ikinci bir kez kendisinden borç taleb edemez. Ama borcu, ken­disine havale edildiði kimseye hîbe ederse, kendisine havale edildiði kimse, aslî borçlunun kendisinde bu havale nedeniyle ödeþtiði bir alacaðý yoksa, ken­disine hîbe edilen bu borcu aslî borçludan alma hakkýna sahip olur.

d- Kendisine havale edilen kimse müflis olarak ölür veya borcu inkâr eder, aleyhine bir delil de mevcut olmazsa, alacaklý (havale edilen) kiþi, ken­disini ona havale etmiþ olan aslî borçluya müracaat ederek borcunu ondan taleb eder. Eðer borç, havale eden aslî borçlunun zimmetinde kalmakta de­vam etmeseydi, alacaklýnýn kendisine müracaat edip borç ödeme talebinde bulunmasý sahih olmazdý. Kendisine havale olunan kimsenin müflis olarak ölmesi veya aleyhine bir delil bulunmadýðý halde borcu inkâr etmesi duru­mu, "Tevî" terimiyle ifâde edilmektedir. "Tevî" sözlük bakýmýndan malýn telef olmasý anlamýna gelmektedir. Sonra Ebû Hanîfe "Tevî" kelimesini, bu durumu ifâde etmeye özgü kýlmýþtýr. Ebû Yusuf ile Muhammed de buna bir ekleme yaparak, kendisine havale olunan kimsenin Ýflas ettiðine, saðlýðm-dayken hâkim tarafýndan hüküm verilmesi mânâsýný da, "tevî" kelimesinin mânâsýnýn kapsamýna koymuþlardý. Bu durumda da alacaklý kiþi, kendisini havale eden aslî borçluya müracaat ederek hak talebinde bulunur.

e- Havale edilen (alacaklý) kiþinin, alacaðým havale olunduðu þahýstan almak üzere, havale eden aslî borçluyu vekil tâyin etmesi sahih olmaz. Eðer borç, aslî borçlunun zimmetinden çýkýp kendisine havale edilen kiþinin zim­metine geçmiþ olsaydý, onu tahsil etmeye aslî borçluyu vekil etmek sahih olur­du. Çünkü bu durumda o,|börç ve alacaklý ile alâkasý bulunmayan yabancý biri olacaktý.

f- Havaleyi feshetmek sahihtir. Eðer borç, bir zimmetten baþka bir zim­mete geçmiþ olsaydý, havale akdi baðlayýcý olacak ve taraflardan biri bu ak­di feshedemeyecekti.

g- Adamýn biri bir eþya satýn alýp bedelini ödemez de, satýcýyý bedelini teslim almak üzere baþkasýna havale ederse, bu durumda satýcý, bedeli ken­disine ödeyinceye dek o malý müþteriye teslim etmeyip kendi zimmetine ya­nýnda alýkoyabilir. Eðer bu borç kendisine havale edilen kimsenin zimmeti­ne geçmiþ olsaydý, satýcýnýn malý müþteriye teslim etmeyip kendi yanýnda alý­koymasý sahih olmayacaktý.

Havalenin, hem borcun, hem de borcu taleb etmenin, bir zimmetten baþ­ka bir zimmete geçmesi olduðu görüþünde olanlar, görüþlerini teyid husu­sunda þu delili ileri sürmektedirler: Havale edilen alacaklý, kendisine havale edildiði kimseyi borçtan ibra eder veya bu borcu kendisine hîbe ederse sahih olur. Ama kendisini havale etmiþ olan aslî borçluyu borçtan ibra eder veya borcu ona hîbe ederse, bu sahih olmaz. Eðer borç, aslî borçlunun (havale edenin) zimmetinde kalmakta devam etseydi, borçtan ibra edilmesi veya bor­cun kendisine hîbe edilmesi sahih olacaktý.

Hanefi fýkýhçýlar buraya kadar anlatýlanlarda görüþ birliði etmiþlerdir. Öyleyse bu anlatýlan iki taným ile nakledilen hükümler arasýnda nasýl bir uz­laþma saðlayacaðýz sorusuna cevaben deriz ki: Havale bazan borcun ertelen­mesi sayýlýr. Bu durumda sadece borcu ödeme talebi, bir yerden baþka bir yere geçmiþ olur. Nitekim havalenin, borcu ödeme talebinin, bir yerden baþ-ka bir yere geçmesi olduðunu ifâde eden hükümler de bunu anlatmaktadýrlar.

Havale, bazan aslî borçluyu ibra etmek anlamýnda ele alýnýr. Böyle olunca da son þekilde görüldüðü gibi, havale, hem borcun hem de borcu ödeme ta­lebinin bir yerden baþka bir yere geçmesi demek olur.

Þu halde havalenin, sadece borcu ödeme talebinin, bir yerden baþka bir yere geçmesi olduðunu söyleyebiliriz. Bu gibi ýstýlahý kavramlarý türlere ayýr­manýn bir sakýncasý yoktur. Çünkü bunlar, gerçek taným deðildirler.


radyobeyan