Ýslam Kavramlarý A-L
Pages: 1
Hucurat suresi By: armi Date: 21 Þubat 2010, 20:16:39
HUCURÂT SÛRESÝ




Kur´ân-ý Kerîm´in kýrkdokuzcu sûresi, Medine´de nazil olmuþtur. sekiz âyet, üçyüzkýrk kelime, bindörtyüz yetmiþaltý harftir. Fasýlasý Mim ve Nun´dur. Dördüncü âyetinde geçen "hucurât" (odalar) kelimesinin sûreye ad olarak verilmesi þu olaydan kaynaklanýr:

Hz. Peygamberimiz (s.a.s)´in Medine´de eþlerine ait dokuz oda vardý ve bunlar mescide bitiþikti. Hicrî 9. yýlda, henüz müslüman olmamýþ Temîmoðullarý kabilesinden bir grup mescide gelerek, Hz. Peygamber´in eþlerinin bulunduðu odalarýn arkasýndan baðýra baðýra "Muhammed! Muhammed" diye Hz. Peygamber´i çaðýrdýlar ve þiir okumak istediler. Araplar da bazý sorunlar þiirle çözümlenir, kim daha güzel þiir okursa onun tezi kabul edilirdi. Temîm kabilesinin þiirlerine karþýlýk Hassan b. Sâbit þiir okudu ve bu kabilenin ileri gelenlerinden Akra b. Hâbis müslüman oldu. Ýþte dördüncü âyette "odalarýn arkasýndan sana seslenenlerin çoðunun akýllarý ermez" buyruðu bu olayla ilgilidir.

Hucurât sûresi, mü´minler arasýnda ve Hz. Peygamber´e karþý davranýþ kurallarýný, âdâb ilkelerini belirtmektedir.

Mü´minler, Allah ve Rasûlü´nden önce bir hüküm beyan etmeye kalkýþmamalýdýrlar. Hz. Peygamber ile konuþurken son derece nazik olmalýdýrlar. Fasýklarýn çýkardýðý haberlere hemen inanýlmamalý ve doðruluðu araþtýrýlmalýdýr. Mü´min iki grup savaþýrsa aralarý düzeltilmelidir. Eðer bir grup sulh teþebbüsüne yanaþmayýp saldýrýya devam ediyorsa yola gelinceye kadar o grupla savaþýlmalý, sonunda da adaletle davranýlmalýdýr.

Mü´minler kardeþtir ve bozuþan kardeþlerin arasý düzeltilmelidir. Mü´minler birbiriyle alay etmemeli, birbirini kötü lakapla çaðýrmamalý ve kusur aramamalýdýr. Birbirlerini çekiþtirmemeli, zandan ve gizli þeylerin araþtýrýlmasýndan uzak durmalýdýrlar. Herkes Allah katýnda eþittir, üstünlük ancak takva iledir. Mü´min, Allah´a ve Rasûlü´ne kesinlikle inanan ve malýyla canýyla cihad eden kimsedir. En büyük nimet imandýr. Kimin gerçekten iman ettiðini gayba ve herþeye vakýf olan Allah bilir. Sûrenin ana mesajlarý þöyledir:

Allah ve Rasûlü´nün Hükmünün Üstünlüðü Meselesi:

Sûrenin ilk ayetinde "Allah ve Rasûlü´nün önüne geçilmemesi" öðüdü, Ahzâb sûresindeki þu ayetle açýklýða kavuþmaktadýr: ´´Allah ve Rasûlü´nün hüküm koyduðu konularda hiçbir müslümana muhayyerlik (hür düþünce, kendi kendine karar verme yetkisi) verilmemiþtir´´ (el-Ahzâb, 33/36). Meþhur Muaz hadisi de bu hususta açýk bir huccettir: Hz. Muaz (r.a), Yemen´e vali olarak giderken, Hz. Peygamber ona "ey Muaz, ne ile hüküm vereceksin?" diye sormuþ, o da "Allah´ýn Kitabý, Rasûlullah´ýn sünneti ve bunlarda bulamazsa ictihadý ile hüküm vereceðini" söylemiþtir. Rasûlullah da onun cevabý üzerine: "Rasûlü´nün elçisini peygamberinin razý olduðu þekilde muvaffak kýlan Allah´a hamd olsun" buyurmuþtur (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 230; Þâfiî, el Umm, VII, 273; Tirmizî, Ahkâm, 3; Ebû Dâvûd, II, 75-76 vd.).

Öte yandan altýncý âyette: "Ey iman edenler, bir fâsýk size haber getirirse onun doðru olup olmadýðýný araþtýrýp açýða çýkarýn, yoksa bilmeden bir kavme sataþýrsýnýz da yaptýðýnýza piþman olursunuz" buyruðu, Nisâ suresinin 93. âyetindeki "Onlar kendilerine gelen haberi Rasûle ve aralarýndaki emir sahiplerine yöneticiler, âlimler) götürselerdi, içlerinden iþin içyüzünü araþtýrýp çýkaranlar onun ne olduðunu bilirlerdi" âyetiyle ve ´´Ey inananlar! Allah´a itaat edin, Rasule ve sizden olan emir sahibine (Ulu´l-Emre) itaat edin. Herhangi bir þeyde anlaþmazlýða düþerseniz Allah´a ve Rasûlü´ne gerçekten inanýyorsanýz onu Allah´a ve Rasûlü´ne götürün (Kur´ân ve Sünnet´le hüküm verin). Bu, daha iyidir ve sonuç bakýmýndan da daha güzeldir´´ (en-Nisa, 4/59) ve "Yeryüzünde bozgunculuk yapan aþýrýlarýn emrine uymayýn" (eþ-Þuarâ, 26/52) âyetiyle bu konu açýklýða kavuþmaktadýr. Ýslâm âlimleri, Ulu´l-emr´in ulema ve umera olduðunu söylemiþtir. Hz. Peygamber´in ilk uygulamalarýnda da emanet ehline verilmiþ; yöneticiler, toplumun ileri gelenleri, ayný zamanda âlim ve takva sahibi müslümanlardan meydana gelmiþtir. Ýtaat edilmesi sözkonusu olanlar, bu tür kiþilerdir. Ayný zamanda "sizden olan" ibaresi de itaatin ancak müslüman olana olmasý gerektiðini ifade etmektedir. Rasûlullah bu konuda: "Allah´a isyan hususunda âmire itaat olmaz" buyurmuþtur (Ahmed b. Hanbel, 426). Ve yine O; "Ýtaat ancak iyi þeylerde olur", "Günah iþlemesi emredilirse o emir dinlenmez ve itaat edilmez"; ´´Emrime itaat eden bana itaat etmiþtir, bana itaat eden Allah´a itaat etmiþtir" buyurmaktadýr (Buhârî, Ahkâm, 14; Ebu Dâvûd, Cihad, 87).

Ýslâm toplumunda temel kanun Kur´ân ve Sünnet´tir. Hayat bu temelllerde yükselir. Ýhtilaflar, Kur´ân, Sünnet, icma, kýyas, ulu´l-emr´in þûrasý ve Ýmamýn kararý ile çözümlenir. Bunun dýþýnda Kitap ve Sünnet´in dýþýna çýkmak, "Allah´a ve Rasûlü´ne gelin" dendiðinde yüz çevirmek münâfýklarýn, kâfirlerin bâtýla sapanlarýn, tâðuta (azgýnlýða çaðýran, yoldan çýkaran her þey) baþvuranlarýn yoludur ve onlar için "Allah elçisinin emrine aykýrý davrananlar kendilerine bir belânýn çarpmasýndan yahut onlara acý bir azabýn uðramasýndan sakýnsýnlar" âyeti inmiþtir (en-Nûr, 24/63).

Hz. Peygamber´e Karþý Edebli Olmak:

"Ey inananlar. Peygamberin yanýnda seslerinizi onun sesinden daha çok yükseltmeyin. Birbirinize baðýrdýðýnýz gibi onunla baðýrarak konuþmayýn ki, siz farkýnda olmadan amelleriniz boþa gider. Rasûlullah´ýn yanýnda seslerini kýsanlar öyle kimselerdir ki Allah onlarýn kalblerini takva için imtihan etmiþtir. Onlar için bir maðfiret ve büyük bir mükâfat vardýr. Odalarýn ardýndan seni çaðýranlarýn çoðu aklý ermeyenlerdir..."(2-4).

Hz. Peygamber herkes gibi bir insandýr (Müslim, III, 1337), ancak o peygamber olmasý ile diðer insanlardan farklý bir konumdadýr. Ona karþý düþünce ve davranýþlarda dikkatli olmalýdýr. Onunla konuþurken hiç kimse sesini yükseltmemeli, baðýra çaðýra konuþmamalýdýr. Ona hitap ederken adýyla hitap edilmemelidir. Onun adý anýldýðýnda salâtü selâm getirilmesi müslüman olduðunu iddia edenlerin üzerinde vâcip olan bir ilkedir. Ne yazýk ki her devirde ve günümüzde bazý insanlarýn özellikle ondan söz ederken salâtü selam getirmesi bir yana, ona karþý edepli bir üslup kullanmadýklarý görülür.

Ayrýca âyetlerdeki ifadeler sadece özel konuda deðil, bütün insanlar arasýnda da adab, nezaket, görgü, incelik ilkeleri vazetmektedir. Yeryüzünde müslümanlar kadar latif, nazik, terbiyeli insanlar bulunmaz. Týpký câhiliyye Araplarý gibi yirminci yüzyýlda da insanlarýn çoðu baðýra çaðýra konuþmayý, bir üstünlük sanýrlar. Oysa bu kabalýktýr. Ýþte âyet bu ince ölçüyü vazetmektedir. Bu ses yükseltme olayý, bir baþka buyrukta Rasûlullah tarafýndan "Siz uzakta birine deðil, çok yakýnýnýzda olana hitap ediyorsunuz" þeklinde ifade edilmiþtir. Araplar, ibadete ve konuþmalarda seslerini kýsmayý ondan öðrendiler. Yine yukarýdaki buyruklar, bir kimsenin evinden baðýrarak çaðýrýlmamasý adabýný da getirmektedir. Bu buyruk da þu âyetle birlikte deðerlendirilmelidir: ´´Sesini kýs´´ (Lokmân, 31/18).

Fasýklarýn Haberi:

"Ey inananlar! Bir fasýk size haber getirirse onun doðru olup olmadýðýný araþtýrýp açýða çýkarýn yoksa bilmeden bir kavme sataþýrsýnýz da yaptýðýnýza piþman olursunuz. Ýyice bilin ki aranýzda Allah´ýn Rasûlü vardýr. Pek çok iþlerde o size uysaydý sýkýntýya düþerdiniz. Fakat Allah size imaný sevdirdi ve onu kalblerinizde süsledi. Ýmansýzlýðý, fâsýklýðý isyaný size çirkin gösterdi. Ýþte onlar kemâle erenlerdir" (6-7) .

Müfessirler altýncý âyetin nüzûl sebebini Velid b. Ukbe´nin Rasûlullah tarafýndan Mustalikoðullarý kabilesine zekât toplamaya gönderilmesi ve onun korkarak geri dönüp Peygambere bu kabilenin zekât vermeyi reddettiði ve kendisini öldürmeye kalkýþtýklarý yalanýný uydurmasýndan sonra indiðini belirtmiþlerdir. Hatta Rasûlullah ona inanarak hemen bir ordu hazýrlamýþ. Mustalikoðullarý üzerine gitmeye kalkýþmýþtýr. Ancak bu kabilenin baþý Haris b. Dýrar Hz. Peygamber´e gelerek zekât vermeye hazýr olduklarýný, Velid´i hiç görmediklerini söyleyince bu âyet nazil olmuþtur. Âyetten çýkarýlan hükümlerle Ýslâm hukuku da fasýklarýn þahitliði kabul edilmemektedir. Hadis usûlünde de yalan haberlerin önlenmesi bakýmýndan Ýslâm âlimleri Kur´ân´ýn cerh ve belirlediði prensibe dayanarak Ta´dil ilmini geliþtirmiþlerdir.

Ayetin devamýnda, Rasûlullah aralarýnda bulunduðu halde kendi görüþlerini ýsrarla savunan ve hemen Mustalikoðullarýna karþý savaþ açýlmasýný söyleyenlere hitap edilmiþtir: "O size uysaydý, sýkýntýya düþerdiniz"

Sûrede ele alýnan diðer bir konu da "Mü´min gruplarýn savaþýdýr"

´´Mü´minlerden iki grup savaþýrsa hemen aralarýný bulup düzeltin (barýþtýrýn). Eðer onlardan biri diðerine tecavüz etmeye devam ediyorsa Allah´ýn emrine dönünceye kadar siz de onunla savaþýn. Sonunda Allah´ýn emrine dönerse artýk aralarýný bulup adaletle düzeltin ve daima adaletli hareket edin, çünkü Allah adaletli hareket edenleri sever" (9).

Bu âyetin hemen arkasýndan gelen âyette "mü´minler ancak kardeþtirler" buyruðu vardýr. Ýslâmî gruplarýn birbiriyle savaþmasý bu âyetlerle yasaklanmýþtýr. Her þeye raðmen iki grup birbiriyle savaþýrsa, onlarýn arasýný düzeltmek; eðer iki taraftan biri durur diðeri hâlâ savaþa devam ederse duran tarafýn yanýnda savaþa girmek de Ýslâm ümmetinin üzerine farzdýr. Çünkü ýsrarla savaþ istemekle onlar Allah´a karþý gelmiþ olmaktadýrlar. Rasûlullah, "bize silah çeken bizden deðildir´´ buyurur. Bu âyetler Ýslâm´ýn adaletini ortaya koyan, mü´minler´in barýþýk olmasýný temel bir ilke olarak belirleyen buyruklardýr. Bir kýsým âlimler bu emrin cihâddan daha faziletli olduðunu, Hz. Ali´nin âsîlere karþý hareketini örnek göstererek, bütün müslümanlarýn, devlete karþý ayaklanan âsî, þakî, eþkýya ve baðîlere karþý durmalarý hususunda ittifak etmiþtir. Fâsýk bir devlete, zalim bir devlet baþkanýna karþý ayaklananlara karþý çýkmak veya yardým etmek konusunda ise görüþ birliði yoktur. Bu konu, ulu´l-emre ve maslahata göre deðerlendirilir. Meselâ iþgal altýndaki topraklarda zulme karþý cihad hareketi esnasýnda mü´minler arasýnda da savaþ çýkmasý durumunda her müslüman mazlum olan tarafta yer almýþtýr.

Sûrenin devamýnda Mü´minlerin ahlakî tavýrlarý ele alýnmaktadýr:

Allah, mü´minlere þöyle yol gösteriyor: "Ey inananlar! Bir topluluk diðer bir toplulukla alay etmesin; (alay edilenler) onlardan daha iyi ve hayýrlý olabilirler. Kadýnlar da kadýnlarla eðlenmesin; (eðleþilenler) onlardan daha hayýrlý ve iyi olabilirler. Kendi kendinizi kötülemeyin; birbirinize kötü lakap takmayýn. Ýmandan sonra fâsýklýk adý ne kötüdür. Bundan tövbe edip vazgeçmeyenler zalimlerin ta kendileridir" (11). Âyetin hitap tarzýndan Ýslâm toplumunun kadýnlý-erkekli topluluklara izin vermediði de anlaþýlmaktadýr. Âyet, insanlarla kesinlikle alay edilmemesini, kötü lakaplar takýlmamasýný bildirmektedir. Âyetin, bir adamýn hoþlanmadýðý bir lakabla çaðrýlmasýndan veya mü´minlerin annesi Safiyye´ye mü´min kadýnlarýn; "yahudî kýzý" demesi üzerine nazîl olduðu söylenmiþtir.

´´Zannýn çoðundan kaçýnýn, çünkü bazý zanlar günahtýr. Birbirinizin ayýplarýný araþtýrmayýn, birbirinizi gýybet etmeyin. Sizden biriniz ölü kardeþinin etini yer mi? Bundan tiksindirici deðil mi? Allah´tan korkun! Þüphesiz Allah çok baðýþlayan çok acýyandýr" (12). Bu âyeti tefsir eden âyet: "Diliyle çekiþtirip yüzüne de alay edenin vay haline" (el-Hümeze, 104/1) müslümanlar birbirlerinin gizli hallerini araþtýrmazlar. Birbirlerini teþhir ve tekfir etmezler. Kusurlarýn üzeri örtülür. Kimse hakkýnda hoþlanmayacaðý þeyleri arkasýndan konuþmak, taþýmak müslümana yakýþmaz. Kiþiye, duyduðu her þeyi nakletmesi günah ve azab olarak yeterlidir. Hayattayken de öldükten sonra da müslüman hakkýnda hep hayýrla söz edilir. Ölüler ardýndan hayýr konuþulur. Zan ile söylenen söz; sözlerin en yalanýdýr. Hiç bir müslümanýn haysiyet ve þerefine, kiþiliðine alayla, gýybetle, iftirayla yaklaþýlmaz. Üstü kapalý, iþaretle, ima yoluyla kaþ-göz hareketiyle konuþmak Ýslâm dýþýdýr. Ancak kötülük yapan, zalim kiþilerin þikâyet edilmesi veya mahkemede bir olayýn anlatýlmasýnda, hadis ravilerinin incelenmesinde istisnalar vardýr. Bunlarýn dýþýnda, kiþilerin arkadan çekiþtirilmesinde, konuþulanlar doðru ise gýybet, yanlýþ olsa iftira olur. Ýftira da sahibine döner. Buna baðlý olarak, müslüman, yanýnda bir baþkasýnýn gýybeti yapýlýrken ya konuþaný susturmak, yahut gýybet edilen kiþiyi müdafaa eder ya da o meclisten gider. Zira, iki melek her sözü yazmaktadýr; (Kâf, 50/17,18). Ve Hz. Ýbrahim´in duasýnýn bilincine varýr: "Sonrakilerin, beni güzel bir þekilde anmalarýný saðla (eþ-Þuara, 26/84). Bu hususta Ýslâm ahlâký þu formülü benimsemiþtir: Eline, beline diline sahip ol: "Bilmediðin þeylerin ardýna düþme" (el-Ýsrâ, 17/36) ve "Ya hayýr konuþ yahut sus" (Buharî, Edeb 85; Müslim, Ýman, 74; Davûd, Edeb, 123; Tirmizi, Birr, 43)

Sûrenin önemli mesajlarýndan de Allah katýnda üstünlüðün takva ile olduðunu ifade buyurmasýdýr:

Hucurât sûresinin on üçüncü ayetinde insanlarýn Adem ile Havva´dan yaratýldýðý, sonra tanýþmalarý için bile ve soylara ayrýldýklarý, Allah katýnda üstünlüðün takvaca en ileri olmakla gerçekleþeceði buyurulmaktadýr. Hz. Peygamber, veda hutbesinde; "Rabbiniz birdir. Arabýn Arap olmayana, siyahýn beyaza, beyazýn siyaha üstünlüðü yoktur. Üstünlük takva iledir´´ buyurmuþtur. O, Allah´ýn insanlarýn þekillerine ve mallarýna deðil, kalplerine ve amellerine baktýðýný, en deðerli insanýn Allah´tan en çok sakýnan olduðunu bildirmiþtir (Camiu´s-Saðir, I, 61).

Bir kýsým insanlar Hucurât sûresinin ondördüncü âyetinde geçtiði þekilde ´´Ýman etmediniz ama yine de itaat ettik deyin, henüz kalplerinize iman girip yerleþmemiþtir. Eðer Allah´a ve peygamberine itaat ederseniz O sizi amellerinizden en küçük bir miktar dahi eksiltmez... Ýmanlarýnda sadýk olanlar o mü´minlerdir ki Allah´a ve Peygamberine iman ettikten sonra þüphe etmeksizin Allah yolunda can ve mallarýyla savaþýrlar. Ey peygamber, iman ettiklerini iddia eden o bedevilere de ki; Siz dininizi Allah´a mý öðretiyorsunuz?.. Onlar Ýslâm´a giriþlerini senin baþýna kakýyorlar... Allah yaptýðýnýz her þeyi görmektedir´´ (14-18).

Âyette Ýslâm´ýn zaferinden sonra müslümanlýðý dille kabul eden ama hayatlarýna geçirmeyenlerden bahsedilmektedir. Savaþmadan müslüman olan bir kýsým bedevinin Peygamber´den mal, mülk istemesine karþý, onlarýn bu tutumu, Ýslâm´ý baþa kakmak diye nitelendirilmiþtir ki, imaný zayýf olanlarýn bu tavrý her zaman bu tutum süregelmiþtir. Her zaman ve devirde bir kýsým insanlar Ýslâm´a giriþlerini baþa kakar gibi, birtakým bedeller almak düþüncesi gütmektedirler.

Þâmil ÝA



radyobeyan