Mucize Ve Büyük Özellikleri
Pages: 1
Ebu Hureyre Hadisi By: sumeyye Date: 25 Aralýk 2009, 23:39:05
Ebu Hureyre Hadisi


Miraç konusunda en mühim ve en uzun hadislerden biri, Ebu Hureyre hadisidir. Birtakým sünen ve tefsir sahiplerinin Ebu Ali´ye tarikiyle Ebu Hureyre´den naklettikleri bu hadisi de olduðu gibi veriyoruz. Bu tesbite göre Ebu Hureyre demiþtir ki:

"Cebrail (a.s.) geldiðinde yanýnda Mikail (a.s.) da vardý. Cebrail Mikail´e emrederek bir leðen dolusu zemzem getirtip bununla efendimi zin göðsünü yarýp kalbini temizlemiþtir, içini üç defa yýkamýþtýr. Her defasýnda Mikail, bir leðen dolusu zemzem getirmiþtir. Yýkama iþi bittikten sonra içini hilim (yumuþak huy, güzel ahlak), ilim, iman, yakýn ve teslimiyetle doldurmuþ- tur ve iki omuzu arasýný peygamberlik mührü ile mühürlemiþtir. Sonra Burak´ý getirip peygamber efendimizi ona bindirmiþ süratle ilerlemiþlerdir. Giderken bir kavme rastlamýþlar; bunlar bir gün akþama kadar ekimle uðraþýyor, ertesi günü de ektiklerini biçiyorlannýþ. Biçtikten sonra ektikleri þeyleri, derhal yerine geliyormuþ. Bunlarýn kimler olduðunu sorduðunda, Cebrail: "Bunlar,. Allah yolunda cihat edenlerdir. Haseneleri bire yediyüz olarak deðerlendirilmektedir" dedi.

Sonra bir kavme uðradýlar, bunlar ellerinde taþlarla baþlarýný kýrýyor, sonra baþlarý eski haline geliyor, sonra kýrmaya devam ediyorlardý. Bunlarýn kimler olduðunu sorduðunda Cebraiî: "Bunlar, farz namaza kalkmaða baþlarý aðýr davranan kimselerdir!" dedi.

Sonra, deve ve koyun sürüleri gibi baþý boþ´ býrakýlmýþ bir topluluða rastladýlar. Bunlarýn Sadece ön ve arkalarý kapalý idi ve bunlar, diken, zakkum aðacý yiyerek otlanýyorlardý. Bunlarýn kimler olduðunu sorduðunda Cebrail: "Bunlar, farz olan zekatlarýný vermeyenlerdir. Yüce Allah kullarýndan hiç birine zulmeder deðildir!" dedi.

Sonra bir topluluða rastladýlar. Bunlarýn önünde bir kap içinde taze et, diðer kap içinde de kokmuþ et vardý, taze ve temiz eti terkedip çið ve kokmuþ eti yiyorlardý. Bunlarýn kimler olduðunu sorduðu zaman Cebrail: "Bunlar, senin ümmetinden zina edenlerdir" dedi. Derken yol üzerinde bir aðaca rastladý bu aðaç gelip geçenlerin elbiselerini yýrtýp parçalýyordu. Bu da; yol üzerine oturup da gelip geçenleri haraca kesenlerin temsiliydi- Sonra bir adam gördü, adamýn önünde büyük bir yýðýn vardý, onu yüklenip kaldýrmak istiyor, kaldýramýyordu. Bu da; insanlarýn emanetlerini kabul edip de eda edemeyen kimselerin temsiliydi. Daha sonra; demir makaslarla dudaklarýný kesen, sonra dudaklarý eski haline gelen, böylece kesmeðe devam eden bir topluluða rastladý. Bunlarý sorduðunda Cebrail: "Bunlar, senin ümmetinden fitneci hatiplerdir" karþýlýðýný verdi. Sonra, küçük bir taþtan büyük bir öküzün çýkmakta olduðunu gördü. Öküz, dönüp çýktýðý yere girmeðe çalýþýyor, giremiyordu. Cebrail´e sordu, o da: "Bu vebalý büyük bir sözü sarfeden, sonra da buna piþman olan adamýn halidir" dedi.

Sonra bir vadiye geldiler. Burada çok hoþ, misk gibi kokan serin rüzgarlar esmekte idi. Ayrýca bir ses duyulmakta idi. Cebrail´e sordu, o da: "Burasý cennettir, duyduðun ses de, cennetin: "Ya Rabbi bana vadettiðini ver! Onlar için hazýrladýðýn nimetler de ne çoktur! Ne mutlu bunca nimetler, kendilerini bekleyen o bahtiyarlara" diyerek Allah´a niyaz etmektedir. Cenab-ý Hakk da kendisine: "Her müslüman kadýn ve erkek, her mü´min kadýn ve erkek senindir! Bu nimetler içinde saadete erecektir!" buyurmakta, cennet de: "Razý oldum ya rabbi" demektedir, diye açýklamada bulunmuþtur. Az sonra bir baþka vadiye geldiler ve ürpertici bir ses, iðrendirici bir koku duydular. "Ey Cebrail, bu nedir?" diye sordu. Cebrail de: "Bu da cehennemdir, o da: "Ya Rabbi, bana vadettiðini ver! Ben her nevi azab ile doluyum" diye niyazýný yapmaktadýr" dedi ve Cenab-ý Hakin kendisine þirk ve küfür ehli olan kadýn ve erkekleri vadettiðini söyledi. Bütün habis ve zalimlerin bunlar meyamnda cehenneme vadedilen kimselerden olduðunu haber verdi. Nihayet Beytü´l-Makdis´e geldiler. Peygamberimiz Burak´tan indi ve onu orada taþa baðladý. Mescid´e girip meleklerle beraber namaz kýldý. Namazdan sonra melekler Cebrail´e: "Bu zat kimdir?" diye sordular, o da: "Muhammed´dir" diye cevap verdi. "Demek onun peygamberlik zamaný geldi mi?" dediler. O da: "Evet" dedi. Onlar da: "Böyle bir kardeþe böyle bir halifeye, mutluluklar olsun, Allah mübarek kýlsýn! Doðrusu, ne güzel kardeþ, ne güzel bir halife ve misafir!" diyerek onu tebrik ettiler.

Sonra orada peygamberlerin ruhlarý ile karþýlaþtý. Onlar da büyük bir sevinçle karþýlayýp Allah´a hamd ü senalarda bulundular. Ýbrahim (a.s.) dedi ki: "Beni kendisine halil seçen, bana büyük bir mülk veren, beni tek baþýma bir ümmet kýlan, beni ateþten koruyup onu bana serin ve selametli kýlan Aîlaha hamd ü senalar olsun!"

Sonra Musa (a.s.) Allah´a hamd ü senada bulunup þöyle dedi: "Bana gerçekten konuþan, fir´avun soyunun helakini benim elimde kýlan, ümmetim Ýsrail oðullarýna kurtuluþ veren, ümmetimden hakka hidayet eden ve hakk ile amel eden kimseler bahþeden Allah´a hamdolsun!"

Sonra Davud (a.s.) Rabbine senada bulunup þöyle dedi: "Bana büyük bir mülk veren, bana Zebur´u öðreten, elimde demiri mum gibi eriten, daðlarý ve kuþlarý bana müsehhar kýlan, benimle beraber teþbih ettiren; bana hikmeti ve davalarda hakemliði bahþeden Allah´a hamd ü senalar olsun!"

Sonra Süleyman (a.s.) senada bulundu ve dedi ki: "Bana rüzgarlarý ve cinleri müsehhar kýlýp emrimde çalýþtýran, kuþ lisanýný bana öðreten, her nevi faziletten bana bir nasib ayýran, cinlerden, insanlardan ve kuþlardan nice ordularý bana itaat ettiren, mü´min kullarýndan nicelerine beni üstün kýlan ve bana büyük bir mülk ihsan eden Allah´a hamd ü senalar olsun!"

Sonra îsa (a.s.) Rabbine karþý senada bulunup dedi ki: "Beni kendisinin kelimesi kýlan ve beni kün emriyle topraktan yarattýðý Adem meseli kýlan, bana kitabý ve hikmeti, Tevrat´ý ve incil´i Öðreten, kendisinin izniyle çamurdan kuþ yaratmama imkan veren, körleri ve babanlarý iyi etmeme yardm eden, ölüleri diriltmeme izin.veren, beni yükselten ve temizleyen, þeytanlardan ve su-i kastçýlardan koruyan, hana ve anama þeytanýn musallat olmasýna izin vermeyen, Allah´a hamd ü senalar olsun!"

Sýra peygamberimiz Muhammed (a.s.)´a gelince, o da rabbine karþý hamd ü senada bulunup þunlarý söyledi: "Ey peygamber kardeþler! Hepiniz gerçekten Allah´a pek güzel hamd ü senalarda bulundunuz. Ben dahi Rabbime hamd ü senada bulunucuyum. Derim ki: "hamd olsun Allah´a ki beni alemlere rahmet olarak gönderdi, bütün insanlara müjdeci ve uyarýcý bir elçi olarak seçip gönderdi, bana Kur´an´ý indirdi, ümmetimi en hayýrlý ümmet kýldý, göðsümü þerh edip vizrimi (aðýr yükümü) üzerimden aldý. Þanýmý yükseltti, beni son peygamber ve fatih peygamber kýldý."

Peygamberimiz bu þekilde Allah´a hamd ü senada bulununca, ibrahim (a.s.) þöyle dedi: "Ey peygamberler, iþte bununla Muhammed sizlerden üstün olmuþtur."

Sonra peygamberimize üzeri örtülmüþ üç kadeh getirildi, bunlardan su kadehini alýp pek az içti, sonra kendisine süt kadehi verildi, bundan iyice kanmcaya kadar içti, sonra içinde içki bulunan kadeh verildi, o da: "Ben bundan içmek istemem, benim susuzluðum gitmiþtir" dedi. Cebrail kendisine dedi ki: "içki, senin ümmetine haram kýlýnacaktýr, sen eðer bundan içseydin, ümmetinden sana pek az kimse uyacaktý."

Sonra semalara çýkarýldý. Her semanýn kapýsýna vardýklarýnda, içeri girmek için izin istenildi, kapýcý tarafýndan "kimsiniz?" diye soruldu. Cebrail tarafýndan cevap verildi. "Yanýndaki kimdir?" denildi, "Muhammed´dir" diye cevap verildi. "Demek onun peygamberlik zamaný geldi mi?" denildi. "Evet" diye cevap verildi. Kapý açýlýp içeri girdiler. Herbir semada bazý peygamberler ile karþýlaþtý. Onlarla selamlaþýp tanýþtý. Altýncý kat semada Musa ile karþýlaþtýðý zaman onun aðlamakta olduðunu gördü. Sebebini sorduðunda; Cebrail´den þu karþýlýðý aldý: "Musa aðlýyor ve diyor ki: israil oðullarý, benim Adem oðullarýndan Allah indinde en keremli ve þerefli kimse olduðumu iddia eder. Halbuki Muhammed de Ademoðullarýndandýr, bana halef olmuþtur, kendisi yalnýz da deðildir, onun ümmeti dahi diðer ümmetlere halef olmuþlardýr."

Yedinci kat semaya çýktýðýnda da ibrahim (a.s.)´ý, saçlarýnýn siyahý beyazýna karýþmýþ bir vaziyette ve yanýnda büyük bir kalabalýk görmüþtür. Bu kalabalýðýn bir kýsmýnýn yüzleri, beyaz kaðýt gibi parlak ve nurlu idi. Diðerlerinin renklerinde ise biraz karýþýklýk vardý. Cebrail bu hususdaki açýklamasýnda: "Ey Muhammed, þu yüzleri beyaz olanlar; imanlarýna asla þirk þaibesi karýþtýrmamýþ olanlardýr. Renklerinde bazý karýþýklýklar olanlar ise; hem amel-i salih iþlemiþ; hem de amel-i seyyie iþleyip amellerini karýþtýrmýþ olanlardýr. Bunlar, sonunda Allah´a tevbe etmiþler, Allah da onlarýn tevbelerini kabul etmiþtir."

Sonra, Sidre-i Münteha´ya vardý. Burada kendisine denildi ki: "tþte bu Sidre-i Müntehadýr. Ümmetinden senin, sünnetin (yolun) üzere bulunanlardan her biri de, buraya müntehi olur. Bu Sidre-i Münteha´nm dibinde bozulmayan su nehri, tadý deðiþmeyen süt nehri, içenlere tad verip sarhoþluk vermeden hanar nehri, süzülmüþ bal nehri akmakta idi. Sidre-i Münteha, öylesine bir ulu aðaçtýr ki, onun gölgesinde yürümekte olan bir atlý, yetmiþ ser*1 at üzerinde yol alsa, yine onu kat edemez. Yapraklarýnýn her birinin Jtmda bir ümmet barýnmaktadýr. Üzerini öylesine ilahi nurlar kaplanýr týr ki, anlatýlmasý mümkün deðildir ve her tarafýný sayýsýz melekler kuþatmýþtýr. îþte burada aziz ve celil olan Allah habibi Muhammed Mustafa iie konuþ muþ, ona hitaben: "Habibim, benden ne dilersen iste!" buyurmuþtur. Peygamberimiz de demiþtir ki: "Ey rabbim Ýbrahim´i halil edindin, ona büyük bir mülk verdin; Musa ile konuþup onu kelîm kýldýn, Davud´a da büyük bir mülk verdin ve demiri onun elinde hamur gibi erittin, daðlarý kendisine müsehhar kýldýn; Süleyman´a da büyük bir mülk verip cinleri, insanlarý, þeytanlarý ve rüzgarlarý kendisine müsehhar kýldm, kendisin den sonra kimseye layýk olmayacak þekilde mülkünü azim eyledin; Ýsa´ya Tevrat´ý ve Ýncil´i öðrettin, onu hastalan iyi eden, izninle ölüleri dirilten bir peygamber kýldýn, kendisini ve anasýný, kovulmuþ þeytanýn þerrinden koruyup emir kýldýn."

Efendimizin bunlarý söylemesi üzerine, yüce Allah kendisine þöyle hitab etmiþtir: "Ya Muhammedi Ben seni, gerçekten halil ve habib edinmiþimdir. Tevrat´ta dahi senin "habibür-rahman" oluþun yazýlýdýr ve ben seni, bütün insanlara müjdeci ve uyarýcý olarak göndermiþimdir! Göðsünü þerh edip yükünü sýrtýndan indirmiþ, þanýný da yükseltmiþ bulunuyorum! Ben anýldýðým zaman sen de anýlýrsýn. Ýnananlar: ´La ilahe illallah" deyince, "Muhammed´ür Rasulüllah" derler». Ve ezanýnda, benim varlýðýma ve birliðime þehadet eden  de risaletine þahadette bulunurlar ve ben, senin ümmetini, ümmetlerin en hayýrlýsý kýlmýþýmdýr. Bu hayHý ümmet, her hutb okuyuþta da; senin kulum ve rasulüm oluþuna þehadette bulunur,

Habibim, sana ayrýca Kur´an´m esasý ve özeti mahiyetindeki yedi ayeti (yani Fatiha suresini) verdim; arþýn altýndaki hazineden olan Bakara suresinin sonundaki ayetleri verdim. Bunlarý senden önceki peygamberlerden herhangi birine vermiþ deðilim. Sana bir de Kevser´i verdim, islam hidayetinin büyük nasipleri olan þu sekiz þeyi verdim: Allah´a tam bir tevekkül ve teslimiyet, Allah yolunda hicret, Allah yolunda cihad, namaz, Sadaka (farz Sadaka olan zekat), Ramazan orucu, maruf olaný emr, münker olaný nehyetmek ve seni, fatih peygamber, son peygamber kýldým."

Peygamberimiz´de (s.a.v.) buyurdu: "Rabbim bana pek büyük faziletler verdi, beni alemlere rahmet olarak gönderdi, bütün insanlara müjdeci ve uyarýcý kýldý, bir aylýk yoldan düþmanýmýn kalbine korku salar eyledi, savaþ ganimetlerini bana helal eyledi, bütün yeryüzünü bana mescid ve temiz kýldý. Sözlerin en hikmetli ve cemiyetli olanlarýný söylemeyi lütfetti."

"Ümmetim bana arz edilip gösterildi. Ümmetimin baþýna kimler geçecek, baþlarýna neler gelecek, ne gibi milletler ve nasýl musibetlerle karþýlaþacaklar, bütün bunlar gösterildi."

"Ve bana bu miraç gecesinde, elli vakit namaz farz kýlýndý. Sonra kardeþim Musa´nýn tavsiyesine uyarak rabbime döndüm ve hafifletilmesini istedim. Rabbim de hafifletti ve: "O, hem beþtir, hem ellidir" buyurdu. Beþ vakit olarak kararlaþtý. "Beþ vakit namaza sabr ve razý olup, onu sýdk ve ihlas ile eda edenlere; elli vakit namazýn ecir ve sevabý olduðu müjde edildi. Ben buna hakkýyle razý oldum."

"Bu sýrada Musa (a.s.), Peygamberimiz için, þahsi tecrübelerine dayanarak pek büyük bir himmet ve hayýrhahhk göstermiþtir. Halbuki miraca çýkarken, ona karþý þiddetli davranmýþtý."

Müslim´in Ebu Seleme tarikiyle Ebu Hureyre´den olan rivayetinde ise þöyle denilmektedir: "Peygamberimiz buyurdu: "Kureyþ bana Isra hakkýnda ve Beytü´l-Makdis konusunda durmadan soruyordu. Zor durumda kalýp görülmemiþ þekilde üzüldüm. Bir de ne göreyim; Allah Beytü´l-Makdis´i önümde tecelli ettirdi. Bana ne sorarlarsa ona bakýp cevaplandýrýyordum. Ben, kendimi orada peygamberler cemaatý arasýnda bulmuþtum. Musa´yý Þenualý adamlar gibi saçlarý biraz kývýrcýk olarak ve namaza durmuþ bir halde gördüm, isa´yý da namaz kýlarken gördüm. Tanýdýðýnýz insanlardan en çok Urve bin Mesud´a benziyordu. Ýbrahim de namaz kýlmakta idi. içinizden en çok bana benziyordu. Namaz vakti gelince, kendilerine imamlýk eden ben olmuþtum. Namazdan sonra birisi bana: "Ey Muhammed, iþte þu cehennem hazini olan Malik´tir" dedi. Kendisine dönüp baktým, o da bana selam verdi."

Ebu Hureyre´den bir de îbn-i Mace´nin rivayeti var; þöyle ki: Peygamber (s.a.v.) buyurdu: îsra gecesi yedinci kat semaya çýktýðýmda yukarýya baktým, gök gürüldüyor, þimþekler çakýp, yýldýrýmlar düþüyor du. Bir kavmin yanma götürüldüðümde de, onlarýn karýnlarýnýn ev kadar büyük olduðunu ve içlerinin yýlanlarla dolu bulunduðunu, dýþarýdan bu yýlanlarýr görüldüðünü müþahade ettim. "Ya Cebrail, bunlar kimlerdir?" diye sordum. O da: "Bunlar, riba yiyenlerdir" dedi. Dönüþte birinci kat semaya geldiðimde de aþaðýya baktým, büyük bir toz duman gördüm. Þiddetli sesler iþittim. "Bu nedir, ya Cebrail?" diye sordum. Cebrail de: "Bunlar þeytanlarýn çýkardýðý sesler ve dumanlardýr, insanlarýn gözlerini boyayýp göklerin ve yeryüzünün Allah´ýn varlýðýna ve birliðine delalet eden nice ayetlerini, onlara göstermemek için böyle yapýyorlar. Eðer onlarýn bu hileleri ve göz boyamalarý olmasaydý, hiç þüphesiz insanlar, pek çok ayetler ve tecellileri müþahede ederlerdi."

Ebu Hureyre´den bir de Said bin Mansur´un rivayeti var. O da þöyledir: "Resulullah (s.a.v.) Miraçtan dönerken, Zi Tuva denilen yere geldiðinde: "Ey Cebrail, kavmim beni bu hususta yalanlayýp tasdik etmeyecektir" demiþ. Cebrail de kendisine: "Ebubekir, seni tasdik eder, o sýddýktýr" karþýlýðýný vermiþtir."[39]




[39] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/298-303.

radyobeyan