Ebu Said Hadisi By: sumeyye Date: 25 Aralýk 2009, 23:33:50
Ebu Said Hadisi
Peygamberimizin îsra ve Miraç mucizesini geniþçe anlatan hadislerden biri de, Ebu Said el-Hudri´nin naklettiði hadistir. Bunu kendisinden nakleden Îbni Cerir, îbni Münzir, Ýbnü Ebu Hatim, îbni Merdüye, Beyhakî ve îbni Asakir´dir. Hepsi de Ebu Harun el-Abedi tarikiyle rivayet etmiþtir. Buna göre Ebu Saîd Peygamber´den (s.a.v.) naklederek þöyle demiþtir: "O buyurdu: Yatsý namazýndan sonra ben Mescid-i Haram´da uyuyordum. Ansýzýn biri gelip beni uyardý. Kalktým beni uyaran bir hayal gibi önümde duruyordu, onu takib ettim. Mescidden çýktýðýmda bana Burak denilen bir binit hazýrladýklarýný gördüm. Sizin binitlerinizden katýra benziyordu, fakat ayaklarýný gözünün erdiði yere basýyordu. Benden önceki peygamberler de ona binmiþti. Üzerine binip seyrederken sað tarafýmdan bir ses: "Ya Muhammed, bana bakar mýsýn sana bir þey soracaðým" diyordu. Ben cevap vermeden devam ettim. Az ileride yine: "Ya Muhammed bana bakar mýsýn sana bir þey soracaðým" diye sol tarafýmdan bir ses iþittim, yine cevap vermeden devam ettim. Derken yaþlý bir kadýnla karþýlaþtým. Allah´ýn yarattýðý her zinetten ve süsten üzerinde vardý. Fakat kollarýný açmýþtý. Bana: "Ya Muhammed, bana bak ben sana bir þey soracaðým!" diye baðýrýyordu. Ona da hiç cevap vermeden yoluma devam ettim. Nihayet Beytü´l-Makdis´e vardýk.
Ben Burak´ý oradaki halkaya baðladým, Önceki peygamberler de binitlerini buraya baðlarlar idi. Burada Cebrail bana iki kadeh sundu. Bunlardan birinde içki diðerinde de süt vardý. Sütü içtim, içkiyi terk ettim. Cebrail bana: "Gerçekten fýtratý seçtin" dedi. Ben büyük bir sevinç ve memnuniyetle "Allahü Ekber" diyerek tekbir getirdim. Cebrail bana: "Ben senin yüzünde bir deðiþiklik görüyorum" dedi. Ben de yolda gelirken saðdan soldan duyduðum sesleri söyledim. O bir açýklama getirerek dedi ki: "Saðýndan duyduðun ses yahudiliðe çaðýran bir ses idi. Eðer o sese cevap verseydin senden sonra ümmetin yahudileþirdi. Solundan gelen ses de nasraniyete davet eden bir sesdi. Eðer ona cevap verseydin, ümmetin hristiyanlaþýrdý. Gördüðün kollarý açýk yaþlý ve süslü kadýn1 ise dünya idi. Eðer ona cevap verseydin ümmetin düyayý ahiret üzerine tercih ederdi." Sonra ben ve Cebrail Beytü´l-Makdis´e girdik, her ikimiz ikiþer rekat namaz kýldýk. Sonra Miraç getirildi. Miraç, görülmemiþ güzellikte (nurani bir merdiven veya asansör) idi. Adem oðullarýnýn ruhlarý bununla semaya çýkarlar. Kiþi ölürken gözlerini yukarý diktiðini görürsün, bu da onun miracý görüp onun güzelliði karþýsýnda hayran kalmasmdandýr. Ben ve Cebrail iþte bu Miraç ile yukarý çýktýk. Bu sýrada adý ismail olan bir melekle karþýlaþtým, o birinci kat semanýn bekçisi ve sahibi olup önünde yetmiþbin melek vardý, Bu meleklerden de herbirinin emrinde yüz bin melek vardý. Nitekim yüce Allah kitabýnda:
"Rabinin ordularýnýn sayýsýný ancak kendisi bilir" buyurmuþtur.[36]
"Cebrail kapýnýn açýlmasýný istedi, ona: "Kimsin?" denildi, O da: "Cebrail" dedi. "Yanýnda kim var?" denildi. O da: "Muhammed" cevabýný verdi. Bunun üzerine: "Ya demek ona peygamberlik geldi mi?" denildi. O da: "Evet" dedi. Kapý açýlýp içeri girdik. Ansýzýn Adem´le karþýlaþtým. O Allah´ýn onu yarattýðý gündeki sureti ve þeklinde idi. Neslinin ruhlarý ona arzediliyordu. Mümin ruhlar arzedildiði zaman; "iyi ruh temiz bir nefis" diyerek seviniyor ve: "Bunu ITiiyyine götürün" diyordu. Günahkarlarýn ruhlarý arzedildiði zaman: "Kötü bir ruh, pis bir nefis" diyerek üzülüyor ve: "Bunu siccine atýnýz" diyordu. Az ileri gittiðimde bazý1 sofralar gördüm. Üzerinde taze etler vardý, fakat onlarý yiyen yoktu. Fakat bazý sofralarda vardý ki üzerine konulan etler bayatlayýp kokmuþtu. Birçok insanlar bu sofralara toplanmýþ yiyorlardý. Cebrail´e: "Bunlar kimlerdir?" diye sordum. O da bana: "Bunlar, helali býrakýp da harama yönelen kimselerdir" dedi. Biraz ileri gittiðimde, karýnlarý ev kadar büyük insanlar gördüm. Her biri kalkmak istiyor tekrar düþüyordu ve: "Allah´ým kýyamet kopmasýn" diye yakarýyordu. Firavun ailesinin yolu üzerinde olup gelip geçenler tarafýndan çiðnenen vs durmadan Allah´a yalvaranlar vardý. Cebrail´e: "Bunlar kimlerdir?" diye sorduðumda, o: "Bunlar senin ümmetinden riba yiyenlerdir. Onlar kalkamazlar ancak þeytan çarpmýþ gibi kalkarlar" dedi. Biraz daha ileri gittiðimde, dudaklarý deve dudaðý gibi bir kavim gördüm. Bunlar yerden aldýklarý taþlarý aðýzlarýndan yutuyor arkalarýndan çýkarýyorlar dý. Bunlar da feryatlar içinde Allah´a yaivarýyorlardý. Cebrail´e bunlarýn kimler olduðunu da sordum, o da bana: "Bunlar senin ümmetinden haksýz yere yetim malý yiyenlerdir. Bunlar karýnlarýna ancak ateþ doldururlar ve ileride ateþe girerler" dedi.
Sonra biraz daha ileri gittim, burada da göðüslerinden asýlmýþ kadýnlar gördüm. Bazý kadýnlarýn da baþlarý aþaðý asýlmýþ olduklarýný gördüm. Bunlar da hep Allah´a yalvarýþ ve yakarýþ içinde idiler. Bunlarýn kimler olduðunu sorduðumda Cebrail bana: "Bunlar senin ümmetinden zina eden, çocuklarým öldüren kadýnlardýr" cevabýný verdi. Az ileri gittiðimde de kendi yan taraflarýndan etlerini kesip yiyen bazý insanlar gördüm. Bunlara da: "Haydi ye. Dünyada iken kadeþinin etini nasýl yiyordun!" denilerek azab olunmakta idi. Bunlarýn kim olduðunu da sordum. Cebrail´de bana: "Bunlar yine senin ümmetinden insanlarý çeþitli iþaretler ile alaya alýp küçümseyenlerdir" dedi.
Sonra ikinci kat semaya yükseldik. Burada Allah´ýn yarattýðý insanlarýn en güzeli olan yüzü ayýn ondördü gibi parlayan bir adamla karþýlaþtým. Kim olduðunu sorduðumda, Cebrail: "Bu, senin kardeþin Yusuf peygamberdir" dedi. Yanýnda ümmetinden bazýlarý da vardý. Kendisiyle selamlaþtýk. Sonra üçüncü semaya çýkarýldým. Burada da Yahya ve Isa peygamberlerle karþýlaþtým. Yanlarýnda, kendi kavimle rinden bazýlarý da vardý. Onlara selam verdim, onlar da bana selam verdiler. Sonra dördüncü semaya çýkarýldým. Burada Idris peygamberle karþýlaþtým ki, yüce Allah onu gerçekten yüksek bir makama çýkarmýþtýr. Ona selam verdim, o da bana selam verdi. Sonra beþinci semaya çýktým. Burada ise Harun ile karþýlaþtým. Onun sakalýnýn yarýsý siyah, yarýsý ise beyaz idi. Sakalý o kadar uzun idi ki nerdeyse göbeðine deðecekti. Ona da selam verdim, o da beni selamla karþýladý. Sonra
altýncý semaya çýktýk. Burada Musa ile karþýlaþtým, selamlaþtým. O oldukça esmer ve saçlarý çok olan bir zattý. Þöyle söyleniyordu: "însan-lar benim Allah indinde en keremli kiþi olduðumu iddia ediyorlar. Halbuki þu zat, benden daha keremlidir." Yanýnda kavminden de bazý kimseler vardý. Sonra yedinci semaya çýktýk. Burada da Ýbrahim ile karþýlaþtým. O sýrtýný Beytü´l-Mamura dayamýþtý, erkeklerin en güzelle-rindendi. Cebrail bana: "Bu senin atan, Allah´ýn halili Ýbrahim´dir" diyerek onu bana tanýtmýþtý. Yanýnda kavminden bazýlarý da vardý. Burada bana denildi ki: "Senin ve ümmetinin yeri burasýdýr, iþte ümmetin." Burada ümmetimle karþý karþýya geldim. Ümmetimin bir kýsmý beyaz elbiseli, bir kýsmý da kum reginde elbiseler giymiþti. Ben Beytü´l-Mamur´a girdim. Ümmetimden beyaz elbiseli olanlar da benimle birlikte girdiler. Kum renginde elbiseler giymiþ olanlarý ise içeri býrakmadýlar. Halbuki onlar da hayýr ehli idiler. Ben, içeriye alýnanlarla birlikte orada namaz kýldým. Sonra onlarla birlikte dýþarý çýktým. Beytü´l-Mamur´da her gün yetmiþ bin melek namaz kýlar, kýyamete kadar bir daha avdet etmezler.
Sonra Sidretü´l Münteha´ya vardým. Orada Selsebil denilen bir pýnar akmakta, ondan iki nehir ayrlmaktadýr. Bunlardan biri Kevser diðeri de Nehr-i Rahmettir. Ben bu pýnarda yýkandým, gelmiþ geçmiþ, günahlarým affedildi. Sonra cennete yükseltildim. Beni burada bir cariye karþýladý. Bu kýzýn kime ait olduðunu sorduðumda: "Zeyd bin Hârise´ye ait olduðu" cevabýný aldým. Sonra sudan, sütten, baldan, ha-mirden nehirler gördüm. Nar aðaçlarýnýn meyveleri, kova büyüklüðün de, kuþlarý deve büyüklüðünde idi. Sonra bana cehennem de gösterildi. Orasý tamamen Allah´ýn gazabý ile dolu idi. Eðer oraya taþ veya demir atýlmýþ olsa onlarý eritip yerdi. Sonra cehennem kapatýldý, ben tekrar Sidre-i Münteha´ya götürüldüm. Burada ilahi tecelli ile mazhar oldum. Ýki yay arasý kadar, hatta bundan daha fazla yakýnlýða erdim. Her tarafa sayýsýz melekler indi. Bana beþ vakit namaz farz kýlýndý ve bana buyuruldu ki: "Yaptýðýn her hasene (güzel amel) için sana on sevap vardýr. Yapmaða niyet edipte yapamadýðýn her hasene sebebiyle de sana, bir hasene sevabý vardýr. Bir kötülüðü yapmaya niyet eder de yapmazsan sana bir þey yazýlmaz, eðer iþlersen Sadece bi* seyyie günahý yazýlýr.
Dönüþte Musa´ya uðradýðýmda, o bana: "Rabbin sana neyi emret ti?" diye sordu. Ben de: "Elli vakit namaz" dedim. O; "Rabine dön hafifletmesini iste" dedi. Ben de Rabbime döndüm: "Rabbiný, ümmetim den hafiflet, benim ümmetim ümmetlerin en zayýfýdýr" diye yalvardým. Rabbim, onunu kaldýrdý. Musa ile Rabbim arasýnda hayli gidip döndüm. Sonunda namaz, beþ vakit olarak kararlaþtýrýldý ve bana: "Ferizan tamamdýr, kullarýmdan da hafifletmiþ bulunuyorum. Kullarýma her hasene için on misli sevap vardýr" diye nida okuldu. En sonunda Musa, yine Rabbime dönüp hafifletme ricasýnda bulunmamý tavsiye etti ise de, ben: "Artýk Rabbimden utanýr oldum" diye karþýlýk verdim ve razý oldum. Sonra Mekke´ye dönüp günün sabahýnda miracýn müstesna tecellilerinden Kureyþlilere bahsettim; "Ben bu gece Beytü´l-Makdis´e gidip oradan semalara yükseltildim. Þöyle þöyle, nice tecellilere mazhar oldum" diye anlattým. Ebu Cehil feveran ederek: "Duydunuz deðil mi ey Kureyþ, gidiþi ve dönüþü itibarýyla iki aylýk yola geceleyin gidip döndü ðünü iddia ediyor, Muhammedi" diye baðýrdý. Ben onlara, kendilerine ait bir kervanýn üzerinden geçerken, kervanlarýnýn ürktüðünü, bu sýrada kervanýn bulunduðu yeri, kervandaki adamlarýn ve develerin sayýlarýný, yük ve eþyalarýnýn neden ibaret bulunduðuna varýncaya kadar haber verdim. Dönüþüm sýrasýnda da ayný kervana Akabe yakýnýnda rasladýðýmý, dönmekte olan kervanýn adamlarýnýn ve develerinin sayýsýný ve eþyasýný dahi haber verdim. Bu sýrada müþriklerden biri ortaya atýlýp: "Ben vaktiyle Beytü´l-Makdis´e giden ve onu tanýyan bir insaným. Haydi onu bize, binasý, þekli ve daða olan yakýnlýðý ile aynen olduðu gibi tanýt bakalým" dedi. Müþriklerin bu teklifi karþýsýnda Beytü´l-Makdis gözümün önünde tecelli ettirildi, ben de ona bakarak müþriklerin sorularýný rahatça cevaplandýrdým. Onlar da: "Doðru söyledin Ya Muhammed" demek zorunda kaldýlar."[37]
[36] Müddessir suresi, 31
[37] Ýbn Kesir bu rivayeti kaydettikten sonra der ki: Bunu, imam Ebu Cafer bin Cerir el-Taberî, Hasan b. Yahya tarikiyle de rivayet etmiþtir. Ayrýca Ibn Ebu Hatim, Ahmed b. Abde tarikiyle de rivayette bulunmuþtur. Bunun, uzunca v« güzel bir siyaký olup baþkalarýnýn senedinden daha güzeldir. Ne var ki, içinde bazý garib ve münker noktalar da bulunmaktadýr. (Bu noktalar, bu husustaki sahih haberlere uymadýðý için, garib ve münker düþmüþtür.)
Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/290-294.