Dünya Dinleri
Pages: 1
Manicilik By: neslinur Date: 23 Aralýk 2009, 17:15:42
Manicilik




Manicilik (Manihæism, Manihaism) III. yüz yýlýn son yarýsýnda Mani tarafýndan kurulmuþ bir dindir. O güne dek bilinen tüm dinsel sistemlerin gerçek sentezi olduðu ileri sürülmüþtür. Manicilik aslýnda Zerdüþt Düalizmi, Babilonya folkloru, Buddhist ahlâk ilkeleri ve Hýristiyan unsurlarýn bir karýþýmýndan oluþmaktadýr. Bu bileþimde önde gelen anlayýþ iki ezelî ilkenin, iyi ve kötünün, çatýþmasýdýr. Bu bakýmdan din tarihi araþtýrmalarý, Maniciliði bir tür dinsel Düalizm (ikicilik) olarak sýnýflandýrmýþlardýr. Bu din hem Doðu´ya, hem de Batý´ya doðru olaðanüstü bir hýzla yayýlmýþ; Kuzey Afrika, Ýspanya, Fransa, Kuzey Ýtalya ve Balkanlar´da bin yýl süre ile daðýnýk ve süreksiz biçimde varlýðýný devam ettirmiþtir. Oysa, asýl geliþimini doðduðu topraklar olan Mezopotamya, Babilonya ve Ýran´da gerçekleþtirmiþ ve Doðu´da etkisini X. yüz yýldan sonralara kadar sürdürdüðü Türkistan, Kuzey Hindistan, Batý Çin ve Tibet´e kadar yayýlmayý baþarmýþtýr.

Mani´nin Yaþamý

Mani (Manys, Manytos, Manentos, Manou, Manichios, Manes, Manetis, Manichæus) özel bir isim deðil, bir saygý ifadesi ya da bir unvandýr. Mani sözcüðünün Aramîce kökeni olan "Mânâ", ýþýk anlamýna gelmektedir. Mandeen (Sâbiîlik) inancýnda bir cin olan "Mânâ Rabba" ise "Iþýk Kralý" demektir. Bu bakýmdan Mani sözcüðünün tam anlamýnýn "aydýnlatan" olduðu genelde kabul edilmiþtir.

Mani´nin gerçek adinin bilinmemesine karþýn, babasý ve ailesi hakkýnda kesin bilgiler mevcuttur. Babasýnýn adi Fâtâk Bâbâk (Patekios, Patticius, Paftig, Arapça Futtűk) idi ve eski Med baþkenti olan Ecbatana (Hamadan) kökenli bir aileden geliyordu. Karýsý, yani Mani´nin annesi ise soylu Arsakî hanedaný ile akraba olan Marmarjam´dý.

Mani, 14 Nisan 216 tarihinde Babilonya´ya baðlý Mardinu kentinde (Mardin) dünyaya geldi. Fâtâk güçlü dinsel eðilimlere sahip bir kiþi olmalýydý, zira bir süre sonra Ecbatana´yi terk ederek, Güney Babilonya´da bulunan "Menakkede" (Arapça Mugtasýla) adli bir Mandeen tarikatýna katýldý ve küçük oðlunu bu inançlara göre yetiþtirdi. Mani´nin babasý da, din reformu taraftarý olarak önemli etkinliklerde bulunmuþ ve adeta oðluna öncülük etmiþtir Mani dinsel eðitiminin yaný sýra gençlik yýllarýný nakkaþlýk öðrenerek geçirmiþtir. Mani´nin içinde büyüdüðü bu tarîkat hakkýnda pek ayrýntýlý bir bilgi mevcut deðildir. Bir tür su ile arýnma yani "vaftiz" uygulamasýna sadýk olduklarý biliniyor. Tarîkat üyeleri, günahlarýndan arýnmak için her gün abdest alýyorlar ve yiyeceklerini de su ile temizliyorlardý. Ayrýca, et yemiyorlar ve þarap içmiyorlardý. Her üye kendine ayrýlmýþ bulunan tarlada çalýþmak zorundaydý. Tarîkat´ýn yerleþik ve tarýmsal görünümü bir Yahudi tarîkatý olan Esseneler´i andýrýyor. Bu benzeþimi güçlendiren diðer bir öðe de, kendi dinsel inançlarýný týpký Esseneler gibi "Yasa" (Nomos) olarak adlandýrmalarýdýr. diðer önemli bir unsur da, bu tarîkatýn, bir Yahudi uygulamasý olan "Sabbat" gününe riayet etmesidir.

Mani, 20 Mart 242 günü Gundesapûr kentinde I. Þahpur´un tahta geçme törenleri için ülkenin her yanýndan toplanmýþ bulunan kalabalýða öðretisini ilk kez ilân etti. "Nasýl Buddha Hindistan´a, Zerdüþt Ýran ´a ve Isa Batý topraklarýna geldiyse, iste simdi ben, Mani, Babilonya topraklarýnda Gerçek Tanrý´nýn habercisi olarak peygamberliðimi duyuruyorum." Mani´nin bir süre sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalmýþ olmasý, önceleri pek basarili olamadýðýný kanýtlýyor.
Mani, uzun yýllar süresince çeþitli ülkeleri gezerek öðretisini yaydý, Türkistan ve Kuzey Hindistan´da Manici topluluklar kurdu. Nihayet Ýran ´a geri döndüðüce, Sah I. Þahpur´un kardeþi Perviz´i kendi inancýna çekmeyi basardý. Mani, en önemli yapýtlarýndan biri olan "Þahpurikan"ý Perviz´e ithaf etti. Perviz, Mani´nin Þahýn huzuruna kabul edilmesini saðladý ve böylece Mani I. Þahpur´a dinsel mesajýný aktarma fýrsatýný buldu.

Ancak, bir süre sonra Mani tekrar bir kaçak olarak yollara düþtü. Farklý yörelerde kendi inancýný yayma çabasýný sürdürdü. Bu geziler sýrasýnda, öðretisini yayan ve güçlendiren uzun mektuplar kaleme aldý. Bu dönemin sonunda yakalanarak hapse atýldý ve ancak 274 yýlýnda I. Þahpur´un ölümü üzerine özgürlüðe kavuþabildi.

I. Þahpur´un yerine geçen oðlu I. Hürmüz, Mani´ye destek oldu. Ne var ki, I. Hürmüz´ün saltanatý yalnýzca bir yýl sürebildi. 274 yýlýnda Þahpur´un diðer oðlu Behram tahtý ele geçirdi. Bu saltanat deðiþimi Mani´nin sonunu hazýrladý, zira Mazdeizm´e baðlý olan yeni Sah, her türlü yabancý inancýn koyu bir düþmanýydý. Yeni Sah I. Behram, Mani´yi çarmýha gerdirdi. Mani yandaþlarýný yýldýrmak amacýyla cesedi parçalandý, derisi yüzüldü, içine saman doldurularak kent kapýsýna asýldý. Mani´nin ölüm tarihi 276-277 yýllarý olarak biliniyor.

Mani Öðretisi

O dönemden günümüze kalabilen resmî belgeler Mani´yi bir din sapkýný ve bir þarlatan olarak tanýtýyorlar. Ancak, XVIII. yüz yýldan baþlayarak yapýlan araþtýrmalar Mani hakkýnda tüm bilinenleri deðiþtirdi. Artýk Mani, kimilerine göre yeni bir din kuran bir bilge, kimilerine göre de çeþitli dinsel öðretilerin, Zerdüþt inancýnýn, Buddha´cý ahlâkin, Mithra kültünün ve Hýristiyan öðretisinin bileþimini gerçekleþtirmiþ bir dehâdýr.

Özellikle XX. yüz yýlda gerçekleþtirilen bazý buluþlar, Mani´nin yasam öyküsünün tümüyle gözden geçirilmesini gerektirdi. Ortaya çýkarýlan ve Mani tarafýndan bizzat yazýlmýþ olduðu savunulan bu yeni belgeler, Mani´yi insanlýðýn kurtuluþunu müjdeleyen bir peygamber olarak göstermektedir. Mani, insanlýðýn dinsel kurtuluþunun tarihsel bir akis içinde en önemli aþamalarýný sýralarken, kendi öncülleri arasýnda Enoch´u, Nuh´un oðlu Sam´ý, Buddha´yý, Zerdüþt´ü ve Ýsa ´yý saymýþtýr. Mani, bu yazýlarda, Ýsa ´nýn yaþamýnýn belli baslý olaylarýný özetlemiþ, Havariler´in çabalarýný, Paul´un misyonunu, Hýristiyan Kilisesi´nin yaþadýðý krizi ve dünyayý düzeltmek için uðraþ vermiþ olan Marcion ve Bardanes gibi gnostikleri anlatmýþtýr Nihayet, Ýsa ´nýn müjdelemiþ olduðu "Paracletos"un, yani bizzat Mani´nin döneminin geldiðini ilân etmiþtir.
"Paracletos" sözcüðü, Ruhulkudüs´e verilen bir isim olarak Yuhanna Ýncili´nde geçmektedir. "Paracletos"un din diþi anlamý "þefaat eden, aracý, arabulucu" biçimindedir. Özellikle, Ýsa ´nýn veda konuþmalarýnda "Avutucu, Gerçek Ruh ve Kutsal Ruh" adi altýnda sýkça yer almaktadýr (Yuhanna XIV/16,26 - XV/26 - XVI/7).

Manicilik´te gerçek gizem, köktenci ve evrensel Düalizmdir. Manici inanca göre bu gizem, Mani´nin ruhsal ikizi olan Paracletos tarafýndan Mani´ye aktarýlmýþ ve Mani de bu gizemi öðretmekle görevlendirilmiþtir. Mani, on iki yaþýndayken ilk kez göksel bir ziyarete tanýk olduðunu ve ilk ilâhi açýklamalarý aldýðýný ileri sürer. Arap tarihçisi en-Nedîm´e göre bu ziyareti yapan "et-Taum" (ikiz anlamýna gelen Nebatîce bir sözcük) adli bir melektir. Bu melek Mani´nin ikizi ya da ruhsal esi olup, onu eðitip görevine hazýrlayacak olan Paracletos´tur.

Mani´ye göre Zerdüþt, Buddha ve hatta Ýsa ´nýn baþarýlý olamamalarýnýn nedeni, kendi öðretilerini yazýya geçirmemiþ olmalarýnda aranmalýdýr. Bu düþünce ile Mani, herkesçe anlaþýlabilen basit bir dil kullanarak kendi öðretisini yazýya dökmüþtür. Manici yazýlarýn halktan gördüðü yoðun ilgi, Maniciliðin karþýsýnda olanlarýn ve özellikle Hýristiyan Kilisesi´nin neden bu yazýlarý yok etmeye çalýþtýklarýný açýklamaktadýr. 279 Yýlýnda, Roma Ýmparatoru Diocletianus, Ýskenderiye kentinde tüm Manici yazýlarýn yakýlmasýný buyurmuþtur. Buna benzer yok etme çabalarý yüz yýllarca sürdürülmüþtür. Halbuki, Ýsa ´dan sonra II. yüz yýlýn ortalarýnda Ýran ´da doðan Manicilik inancý, henüz ilk yüz yýlýný tamamlamadan Doðu ve Batý´ya yayýlmayý baþarmýþtý ve doðal olarak karþýsýndaki en büyük rakip Hýristiyanlýktý.

Manicilik ile Hýristiyanlýk arasýnda uzun ve sert bir kavga cereyan etti. Hýristiyanlýk bu kez karþýsýnda, akilci yöntemleri ve basarili diyalektik çözümlemeleri olan, Hýristiyan Kilisesi modeline uygun örgütlenen ciddi bir hasým bulmuþtu. Her geçen gün, Manicilik karþýtý kilise kurallarý, devlet buyruklarý ve düalist öðretileri kötüleyen yapýtlar çoðalýyordu. Hýristiyan Kilisesi, Manicilik karþýsýnda geçirdiði korkuyu bir daha asla unutamayacak, yüz yýllar boyunca karþýlaþtýðý her düalist hareketi Maniciliðin bir devamý ya da hortlamasý olarak kabul edecekti. Aradan uzun yýllar geçmiþ olmasýna karþýn Vaudois´lar, Kathar´lar, Tampliye´ler Manicilik ile suçlanacaktý. Artýk, Hýristiyan Kilisesi´nin gözünde her sapkýn inanç Manicilik olarak yaftalanacaktýr. Bu suçlamadan ne Luther, ne de Calvin kendini kurtaramayacaktýr. Oysa, Luther kendi yandaþlarý tarafýndan Kilise´nin Maniciliðe karþý son savunucusu olarak gösterilmiþtir.

Batý´daki Reformasyon hareketinden sonra, her ne kadar Kilise´nin dogmatik tutumunda önemli bir deðiþim olmadýysa da, Maniciliðin araþtýrýlmasý ve daha iyi anlaþýlmasý çabalarý baþladý. Manici belgelerinin incelenmesi, Doðu ile Batý´yý Zerdüþt ile Ýsa ´yý birleþtirmeye uðraþmýþ bir bilgenin varlýðýný gösteriyordu. Zamanla, eski Iran ve Hind inançlarýnýn daha iyi anlaþýlmasýyla, Maniciliðin kaynaklarýna dair yeni açýklamalar elde edildi. Maniciliðin temel öðretisi olan gnostik düalizmin eski Zerdüþt inançlarýnýn yaný sýra, Hind öðretilerinde kök bulduðu ortaya çýkarýldý. Böylece Manicilik; köktenci düalizm, Doðu pagan inançlarý ve doðacý dinlerden kaynaklanan, Zerdüþt´ten yola çýkarak düzenlenmiþ ve Ýncil kalýbýna dökülmüþ bir gnostik Asya inancý olarak tanýmlandý.

Asyrioloji´nin geliþimi Manicilikte yeni nitelikler bulunmasýný saðladý. Böylece, Maniciliðin en eski köklerinin Kalde ve Babilonya´nin eski inançlarýnda yer aldýðý anlaþýldý. Sonuçta Mani dininin, Mezopotamya -Iran düalizmi üzerine temellenen ve evrensel bir din niteliðine ulaþabilmek amacýyla Buddhizm ve Hýristiyanlýk´tan aktarmalar yapan bir "syncretist" (baðdaþtýrmacý) inanç olarak Doðu´ya ve Batý´ya doðru geniþlediði belirlendi. Bu geniþleme, Hýristiyanlýðýn ilk yüz yýllarýnda tam anlamýyla etkindi ve ancak Ýslâm tarafýndan kesin olarak durdurulacaktý. Kýsacasý Mani, Zerdüþt inancýnýn da kaynaðý olan Kalde-Babilonya potasýnda, Buddhist ahlâk ilkelerini ve Hýristiyan öðretisini harmanlayan bir bilgeydi.

Ortaya çýkarýlan son bulgularýn ýþýðýnda, Manicilik bir büyük din olarak deðerlendirilebilir. Üstelik "kitaplý" bir din, bir misyoner dini, örgütlenmiþ bir din, tüm büyük dinleri kendinde eritmek isteyen evrensel ve nihaî bir din. Ancak tüm bu niteliklerden daha önemlisi, her þeyin baþýna iki ezelî ve karþýt iki ilkeyi, Iþýk ve Karanlýðý yerleþtirmiþ olan ve Ýsa ´nýn geliþini müjdelediði "Paracletos" tarafýndan gizemleri açýklanan köktenci bir "gnosis"tir Manicilik. Tüm yaþamý ve tüm bilgileri içerdiðini ileri süren bir toptancý gizem dinidir. Isa basarisiz olmuþ, Aziz Paul ile Marcion´ un çabalarý boþa gitmiþtir. Gerçek Kilise´yi yeniden düzenlemekle görevlendirilmiþ olan Paracletos-Mani zuhur etmiþtir.

Örgüt ve Ritüel

Maniciliðin örgütlenmesinde de Marcion örnek olarak alýnmýþtýr. Maniciler iki sýnýfa ayrýlmýþlardýr: gizeme ulaþmýþ olanlar ile sýradan inananlar ya da Mani´nin adlandýrdýðý gibi "Seçkinler" (ya da Yetkinler) ile "Dinleyenler". Manicilik´te kadýnlar da seçkinlerin arasýna kabul edilirdi. Bir tür ruhban sýnýfý olan seçkinler, çok zorlu hazýrlýk dönemlerinden ve çetin inisiyasyon törenlerinden geçirilirlerdi. "Consolamentum" (Teselli) adi verilen inisiyasyon törenine pek önem verilirdi. Bu asamadan sonra, seçkinler "Tanrýsal Iþýk" ile dolarlar ve artýk bu ýþýðý dünyevî nesnelerle kirletecek eylemlerden kaçýnýrlardý. Evlenmezler, mülk sahibi olamazlar, et yemezler, þarap içmezlerdi. Tarým islerinde çalýþmamalý, hatta ekmeði bile doðramamalýydýlar. Günlük yiyecekleri ve yalýn giysileri ile gezgin bir yasam sürmeliydi seçkinler.

Seçkinlerin ilkeleri, Buddhist keþiþlerin disiplinine þaþýrtýcý ölçüde yakýndý. Arada bulunan tek fark, Manici seçkinlere yerleþik yaþamýn yasak olmasýydý. Seçkinlerin yasamý oldukça zordu. Yaþamlarý üç mühürle baðlýydý: aðýz, el ve gönül mühürleri...Ýlk mühür, tüm kötü yiyecekleri ve kötü sözleri yasaklardý. Ýkinci mühür, canlý varlýklarýn içinde saklý bulunan ýþýða verilebilecek her türlü zararý engellemek içindi; adam öldürmek, hayvan öldürmek, hatta meyve koparmak bile yasaktý. Üçüncü mühür, Manicilik inancýna ve temizliðine karþý çýkan her türlü düþünceyi yasaklamaktaydý.

Doðal olarak, seçkinlerin sayýsý pek azdý. Tarihte ün kazanmýþ seçkinlerin son derece az sayýda olmasý da garipsenebilir. Maniciliðe baðlý olanlarýn büyük çoðunluðu "Dinleyiciler"den oluþuyordu. Bunlar yalnýzca Mani´nin "On Emri" ile baðlýydýlar. Bu On Emir kýsaca ;

1- Geçirilmiþ olan zamana (tarihe) inanmak
2- Çok Tanrýlý döneme inanmak
3- Yalandan kendini koruma
4- Kötü insan olmamak
5- Et yenilmesinin yasaklanmasý
6- Baþkasýnýn namusuna kötü gözle bakmamak
7- Hýrsýzlýk yapmamak
8- Okumak,sihirle hakikati tanýyarak,bunlarý birbirinden ayýrmak
9- Toplum içerisinde inançlý olmak
10- Ýþinde gevþek ve ihmalkar olmamak

Bu on emir sýrasýyla puta tapmayý, namussuzluðu, cimriliði, her türlü öldürme eylemini, zina yapmayý, hýrsýzlýðý, yalancýlýðý, büyücülüðü, ikiyüzlülüðü ve Maniciliðe ihaneti yasaklýyordu. Sýradan inananlarýn ilk görevi seçkinlere neredeyse tapýnma derecesine varan bir saygý beslemekti. Dinleyiciler sýk sýk seçkinlerin önünde diz çökerek kutsanma talep ederler, buna karþýlýk sebze ve meyve verirlerdi. Herkes için geçerli olan diðer dinsel görevler dua ve oruçtu.

Dua öðle, akþamüstü, gün batýmýnda ve güneþ battýktan üç saat sonra olmak üzere günde dört kez zorunluydu. Gündüz dualarý güneþe dönerek yapýlýr, geceleri ise aya bakarak dua edilirdi. Ne günesin, ne de ayin görünmediði günlerde dua yönü kuzeydi. Dua etmeden önce uygulanmasý kesin koþul olan bir arýnma riti vardý. Arýnma isleme su ile, ya da su bulunmazsa toprak ile yapýlýrdý. Oruç zamanlamasý da týpký dua gibi doðrudan astronomik olgulara baðlýydý. Haftanýn ilk günü günesin onuruna (Sunday) herkes oruç tutardý. Seçkinler, haftanýn ikinci günü de (Monday?) ay onuruna oruç tutmakla sorumluydular. Ayrýca her yeni ayda, herkes iki gün oruç tutardý.

Maniciliðin diðer rit ve törenleri hakkýnda bilinenler pek az. Mani´nin ölüm yýl dönümünde gerçekleþtirilen "Bema" töreni Maniciliðin en büyük kutlamasý olarak biliniyor. Bu törende sürekli dua edilir ve kutsal yazýlar okunurdu. Beþ basamakla çýkýlan bir platformun üzerine bos bir taht yerleþtirilirdi. "Bema" töreninin diðer ayrýntýlarý ne yazýk ki bilinmiyor. Ayrýca, Manicilikte vaftiz uygulamasýnýn olduðu da kesin, fakat bu konuyu içeren kutsal yazýlar kayýp olduðundan, Manici vaftiz töreninin hiçbir ayrýntýsý bugün bilinmiyor.

Maniheizm ´in (Manicilik) Kutsal Kitaplarý

Mani dininin kutsal kitaplarý altý tanedir. Bu kitaplar Mani tarafýndan yazýlmýþ ve Mani öðretilerinin toplandýðý kutsal metinlerdir.Bu kitaplar

1.Sahberden
Mani bu kitapta kötü insanlarý tanýtýr.Ahriman ´ýn bu kötü insanlarýn arasýna girip onlarý aldattýðýný anlatýr

2.Sendokojine
Mani Sendokojine ´de iyi insanlarý ve iyilikleri anlatýr.Aydýn ve aydýnlýkla onlarýn mutluluðunu anlatýr.

3.Riya Rast
Doðru yolu ve doðru olanlarý anlatýr.

4.Olperesti
Mani Olperesti ´de inanç, düþünce ve kalp temizliðini anlatýr.

5.Veþarti
O dönemdeki dinleri ve geçmiþ din ve peygamberleri anlatýr.

6.Nivista Gernasa
Mani bu kitabýnda tanýnmýþ insanlarý,pehlivanlarý,ülkeleri için mücadele edip ölüme kadar savaþmýþ olan kahramanlarý tanýtýr.

Doðu´daki Etkileri

Hem Roma Ýmparatorluðu ´nun, hem de Ýran ´da Sasanîler´in baskýsýna karþýn, Manicilik hýzla yayýldý. Ýran ´ýn Doðusunda bulunan ülkelerde çok basarili oldu. X. Yüz yýlýn baslarýnda, Arap tarihçi El-Birunî "Doðu Türklerinin büyük çoðunluðu, Çin ve Tibet´te yasayanlar ve Hindistan ´ýn bir bölümü Mani dinine baðlýdýrlar" diye yazmýþtý. Son zamanlarda Turfan kazýlarýnda ortaya çýkarýlan Manici resim ve edebiyat bulgularý bu açýklamayý kanýtlamýþtýr.Mani´nin ölümünden bir yüz yýl sonra, Manicilik Malabar kýyýlarýna kadar yerleþti. Kara Balgasun´da bulunan ve bir zamanlar Nesturîler´e ait olduðu zannedilen Çince yazýtlarýn, aslýnda Manici olduklarý kuþku duyulmayacak biçimde belirlenmiþtir.

Doðu´da Manicilik, IV. yüz yýlýn sonlarýndan baþlayarak, Doðu Ýran ´da saðlam bir sýçrama tahtasý edinmiþ ve buradan hareketle Ýpek Yolu boyunca Afganistan´dan Tarým Havzasýna kadar yayýlabilmiþti. Manicilik 762 yýlýnda Uygurlar´da devlet dini olarak kabul edilmiþ ve böylelikle Çin´e doðru geniþleme olanaðýna da kavuþmuþtu. IX. Yüzyýlda Uygur devletinin yok olmasýndan sonra, Cengiz Han´a kadar Tarým havzasýnda varlýðýný sürdürmüþtü. Çin içinde ise, Güney kýyýlarýna kadar inerek, buralarda varlýðýný gizli bir din olarak devam ettirmeyi baþarmýþtý. Çin´in Fukien eyaletinde XVI. yüz yýlda bile Maniciliðe rastlanmýþtý.

Manicilik Iran ve Babilonya´da hiç bir zaman egemen din düzeyine yükselemedi, ancak Emevîlerin yönetimi altýnda geniþ bir hoþgörü ve refaha ulaþabildi. Maniciler kimi Emevî halifelerinden müsamaha gördüler, baþkent Baðdat ´ta az sayýda olmalarýna karþýn, Irak ´ýn bir çok köyüne yayýldýlar. Ancak, Emevîlere oranla çok daha az dinsel hoþgörü sahibi olan Abbasîler döneminde, Maniciler "zýndýk" olarak deðerlendirilip baský görmüþler, çeþitli suçlamalar nedeniyle cezalandýrýlmýþlardýr. Bu suçlamalar arasýnda Düalizm, zina, akraba arasý cinsel iliþki ve homoseksüellik önde geliyordu. Uygulanan baskýlara karþýn, özellikle Irak´ta bulunan Manici topluluk etkinliðini IX. yüz yýla kadar sürdürmüþtü. Ancak, devam eden Abbasî zulmü, Maniciler´in toplu halde önce Horasan´a ve daha sonra, Maniciliðin bir devlet dini olduðu Uygur ülkesine göç etmelerine yol açmýþtý.

Maniciliðin, "Thomas Ýncili", "Addas Öðretileri" ve "Hermas´ýn Çobaný" gibi Hýristiyan "apocrypha"larýný (Kilise tarafýndan kabul görmeyen Ýncil metinleri) benimsemesinden dolayý, Thomas, Addas ve Hermas´in Mani dininin ilk büyük havarileri olduklarý söylentisi doðdu. Addas´ýn Doðu´da, Thomas´in Suriye´de ve Hermas´in da Mýsýr ´da havarilik ettikleri varsayýldý.

Manicilik, Mani´nin ölümünden önce bile, Filistin´de biliniyordu. St. Ephrem 378 yýlýnda, hiç bir baþka ülkenin Mezopotamya kadar Manicilik´ten etkilenmediðinden yakýnmaktaydý. Edessa´da (Urfa) 450 yýlýnda güçlü bir Manici cemaat mevcuttu. Emesus´lu Eusebius´un, Laodicea´li George´un, Tarsus´lu Diodorus´un, Antakya´lý Chrysostomus´un, Salamis´li Epiphanus´un ve Bostra´li Titus´un Maniciliðe karþý mücadele ettikleri biliniyor. Tüm bunlar, Maniciliðin Batý Asya´da Hýristiyanlýk için ne denli büyük bir tehlike olduðunu göstermektedir. Ancak, Maniciliðin Hýristiyanlýða en fazla zarar verdiði ülke Mýsýr oldu. Ýmparator Konstantin zamanýnda, Maniciliði benimsemiþ olan Ýskenderiye valisi tüm Hýristiyan rahiplere görülmemiþ bir sertlikle davrandý.

Doðu Roma topraklarý üzerinde, Manicilik en etkin olduðu düzeye 375-400 yýllarý arasýnda ulaþtý ve sonra hýzla geriledi. VI. yüz yýlda bir süre için yeniden önem kazandý ve toplumun yüksek sýnýflarý arasýnda kabul gördü. Bu dönemde Ýmparator Justinianus Manicilikle ciddi bir mücadeleye girdi ve kýsa sürede Maniciliðin bu canlanma çabasý da bastýrýldý. Ancak, bu çabalar Maniciliði tümüyle yok edemedi. Bir süre sonra Manicilik, yeniden canlanarak, Paulician´lar ve Bogomil´ler adi altýnda Bizans Ýmparatorluðu ´nu istilâ etti.

Batý´daki Etkileri

Batý´da Maniciliðin esas yurdu Kuzey Afrika ´ydý. Mani´den sonra gelen ve ikinci Paracletos olarak adlandýrýlan Adimantus da Afrika´da etkin olmuþtu. Maniliðin Afrika´daki en büyük önderlerinden biri de, IV. yüz yýlýn sonlarýnda yasayan Mileve´li Faustus´tur. Mileve´de yoksul bir ailenin oðlu olarak doðan Faustus, gençliðinde Roma´ya yerleþmiþ ve orada Maniciliðe girmiþti. Derin bilgi sahibi deðildi, ama etkileyici bir konuþmacýydý. Manici çevrelerde ünü çok yaygýndý. 383 Yýlýnda Kartaca´ya göç ettikten kýsa süre sonra Hýristiyanlar tarafýndan tutuklandý, fakat herhangi bir ceza görmeden salýverildi. 400 Yýlýnda, Maniciliði öven ve Hýristiyanlýðý, özellikle Eski Ahid´i yeren bir kitap yazdý. Hýristiyan Pederlerinden ve Maniciliðin en önemli düþmaný olan St. Augustinus bu kitaba tam otuz üç ciltlik bir yapýtla yanýt verdi. Faustus´un daha sonraki yaþamý hakkýnda bilgi mevcut deðil. Ancak, St. Augustinus´un yirmi yýl boyunca kaleme aldýðý sonraki yapýtlarýnda Manicilik´ten hiç söz etmemesi, bu süre içinde Maniciliðin etkisini giderek yitirdiðini gösteren bir kanýttýr. Vandallar´in Afrika ´yý ele geçirmesi üzerine, Maniciler son bir giriþimle, Arius mezhebine baðlý Vandallar´i Maniciliðe çekmeye çalýþtýlar. 477-484 Yýllarý arasýnda hüküm süren Vandal Kralý Huneric´in bu giriþime karþý tepkisi çok sert oldu ve Kuzey Afrika´daki tüm Maniciler ya sürgüne gönderildiler, ya da yakýldýlar.

Maniciliðin Batý´daki merkezlerinden biri de Roma kentiydi. 311-314 Yýllarý arasýnda Papalýk yapan Miltiades, "Liber Pontificalis" isimli eserinde, Roma´daki Manicilerden söz etmekteydi. Ýmparator Valentianus´un 372 yýlýnda çýkardýðý bir ferman, Roma´daki Manicilerin kovuþturulmasýný buyurmaktaydý. 384-388 Yýllarý arasýnda da,Roma´da "Martari" adýnda yeni bir Manici tarîkat ortaya çýktý. Bu tarîkat, özgün Mani öðretisini deðiþtirmeyi amaçlayarak, seçkinlerin gezgin yaþamý terk etmesini ve bir tür manastýr düzenine girmesini öngörmekteydi. Martari´ler en büyük direnci Maniciler´den gördüler.

VI. Yüz yýldan baðlayarak, Manicilik Batý´da neredeyse tümüyle yok oldu. Her ne kadar saðda solda, kimi gizli topluluklar ve düalist tarîkatlar varlýðýný sürdürdüyse de, bunlarýn Babilonya´li peygamber Mani ile doðrudan ya da bilinçli bir ilintisi mevcut deðildi. Ancak tam beþ yüz yýl sonra, XI. yüz yýlda Doðu´dan, Bizans ve Bulgaristan yolu ile gelen Paulician´lar ve Bogomil´ler Batý´yý etkilediler. Bunlarýn düalist öðretileri, Kuzey Ýtalya ve Güney Fransa´da tohumlanabilecek verimli alanlar buldular ve böylece tarihte ilk kez Hýristiyan topraklarýna yönelik Haçlý Seferlerine yol açmýþ olan Kathar hareketinin temellerini attýlar.


Sonuç ve Maniciliðin Yokoluþunun Nedenleri


Bu denli sýra dýþý bir teoloji ve insanin yazgýsýndan çok "Iþýk" için ilgi besleyen bir dinsel inancýn, böylesine hýzla yayýlýp itibar görmesi oldukça yadýrgatýcý bulunabilir. Ancak, gnostik efsanelerin bolluðu, ne denli akýldýþý olursa olsun, bu tür yaratýlýþ öykülerine inanmaya hazýr geniþ halk kitlelerinin varlýðýný göstermektedir. Ayrýca, III. yüz yýlda Roma ´nýn baskýcý ve mutsuz dünyasýnda, týpký Hýristiyanlýk gibi, herkese kurtuluþ vadeden bir inancýn yayýlma olasýlýðýnýn ne ölçüde yüksek olduðu Manicilik örneðinden açýkça anlaþýlmaktadýr.

Maniciliðin kýsa sürede yayýlmasý, ne ondan önceki, ne de sonraki dinsel inançlarýn yayýlmasýna benzemez. Zira Manicilik, diðer dinlerin aksine, kabul edildiði ülke ve topluluklarda hiç bir temel politik ve sosyal deðiþim yaratmayý öngörmemiþtir. Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaþtýrmýþ, zaten bir bileþim olarak doðan dinlerini, diðer uluslarýn kültürel ve toplumsal koþullarýna adaptasyon gereðini yaratmýþtýr.

Maniciliðin tümüyle entellektüel düzeyde kalmasý ve toplumsal-politik deðiþimler yaratmakta iddiasýz olmasý en zayýf özelliðiydi. Kýsacasý Manicilik anti-sosyal olmasý yüzünden baþarýsýzlýða uðradý. Bu sert ve savaþçý çaðlarda, uygarlýklarýný barbar saldýrýlarýna karþý koruma endiþesindeki yöneticiler, bu denli edilgen bir inancý onaylayamazlardý. Toplumsal kurallarý hiçe sayan, yandaþlarýna baþýboþ dolaþýp çalýþmayý reddetmelerini ve sadaka ile geçinmelerini buyuran, hayvanlarýn öldürülmesine bile karþý çýkan barýþçý bir inancýn baský ve zulüm görmesi kaçýnýlmazdý. Örgütsel yapýlarý da, aðýr baskýlardan sonra yaþamýný sürdüremeyecek kadar dayanýksýz ve edilgendi.


radyobeyan