Son Peygamber
Pages: 1
Fedek By: sumeyye Date: 19 Aralýk 2009, 20:46:38
Fedek


Fedek yanudllerl, Hayber yahudilerinin saðlam kalelerde bulunduklarý halde maruz kaldýklarý felaketi görünce korkma ya ve telaþlanmaya baþladýlar. Peygamber efendimizin, Hayber arazilerini, ekip biçmeleri ve aðaçlarýnýn bakýmýný yapmalarý karþýlýðýnda ürünün yansýný almalarý üzerine yine sahiplerinin elinde býraktýðýný da görmüþlerdi. Fedek mýntýkasý Hayber top raðýndan sayýlýr. Orada yahudiler yaþarlardý. Fakat o toprak larda yahudilere ait kaleler yoktu. Peygamber efendimiz onlar la savaþmadý, ama kalplerine korku saldý. Bu korku üzerine ge lip Peygamber efendimize teslim oldular.

Siyer rivayetçilerinin anlattýklarýna göre Fedek arazileri, Nadir Oðullarýnýn mallarý gibi tamamýyla Peygamber efendimi ze teslim edildi. Bu mallar Hayber´inki gibi mücahidler arasýn da taksim edilmedi. Aksine tamamýyla Peygamber efendimize ait oldu.

Ýbn Kesir der ki: Resulullah (sav) efendimiz bu mallardan kendi ailesinin bir senelik nafakasýný ayýrýp geri kalanýný da týpký Allah malýymýþ gibi silah, teçhizat ve müslümanlarm maslahatý için sarfederdi. Bu durumda bizim, alimler tarafýn dan týpký Fedek arazisi ve mallarý gibi kabul edilen Nadir oðullarmýn mallarý ve arazileri hakkýnda nazil olan þu ayet-i ke rimeyi yeniden okumamýz gerekiyor:

"Allah´ýn, onlardan peygamberine verdiði ganimetlere gelin ce siz (onu elde etmek için) onun üzerine ne at, ne de deve sür mediniz, fakat Allah, Peygamberlerini, dilediði kimselerin üze rine salar (onlara üstün getirir). Allah her þeye kadirdir...

Allah´ýn o kent halkýndan, Resulüne verdiði ganimetler, Al lah´a, Resulüne, (Resule) akrabalýðý bulunanlara, yetimlere, yoksullara, (yolda kalan) yolcuya attir. Ta ki (o mallar), içiniz den yalnýz zenginler arasýnda dolaþan bir þey olmasýn. Pey gamber size ne verdiyse onu alýn size neyi yasakladýysa ondan sakýnýn ve Allah´tan korkun. Çünkü Allah´ýn azabý þiddetlidir:

(Bir de o mallar), göç eden fakirlere aittir ki (onlar), yurtla rýndan ve mallarýndan (sürülüp) çýkarýlmýþlardýr. Allah´ýn lü tuf ve rýzasýný ararlar. Allah´a ve Resulüne (canlarýyla, malla rýyla) yardým ederler. îþte doðru olanlar onlardýr.

Ve onlardan önce o yurda (Medine´ye) yerleþen, imana sarý lanlar (yani daha önce Medine´yi yurt edinen ensar veya ilk ön ce Medine´ye hicret edip yerleþen müslümanlar), kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilen (ganimet)lerden ötürü göðüslerinde bir ihtiyaç (eðilim) duymazlar. Kendilerinin ihti­yaçlarý olsa dahi, (göç eden yoksul kardeþlerini) öz canlarýna tercih ederler. Kim nefsinin cimriliðinden korunursa, iþte onlar umduklarýna erenlerdir.

Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeþlerimizi baðýþla, kalplerimizde inananlara karþý bir kin býrakma! Rabbimiz sen çok þefkatli, çok merha metlisini" (Haþr:6-10)

Nadir oðullarýnýn mallarýyla Fedek mallarý arasýndaki mu kayese kesinleþtiðine göre bu mallarýn sadece Peygamber efen dimize ait olduðu ifadesinden þunu anlýyoruz: Bu mallar gani metler gibi mücahidler arasýnda taksim edilmez. Yani ganimet lerde olduðu gibi mallarýn beþte dördü mücahid fatihlere veril mez. Bu mallarýn tamamý ganimetlerin beþte birinde olduðu gi bi Allah´a, Resulüne ve akrabalarýna, yetimlere ve yoksullara sarfedilir. Bu sebepledir ki Peygamber efendimiz bu mallarý müslümanlarýn maslahatýna harcamýþtýr. Kendi þahsýna ve ai lesine, örfe göre yetecek miktarda olanýný ayýrmýþtýr. Þu halde diyebiliriz ki bu mallar Peygamber efendimizin mülkiyetine geçmemiþtir ki, kendisinden sonra mirasçýlarýna devredilsinler ve siyer kitaplarýna yansýdýðý gibi mülkiyetleri hususunda mi rasçýlarý arasýnda çekiþme cereyan etsin. Böyle bir þey sözkonu-su deðildir. Öyle sanýyorum ki bu mallarýn idaresi ve gelirleri nin yerine harcanmasý hususunda anlaþmazlýk meydana gel miþtir. Çünkü bunlarýn umumi velayetin altýnda deðil de husu si velayetin, yani Peygamber efendimizin ve haleflerinin vela yetinde olduðu söylenmiþ ve bu ihtilaf Hz. Ömer´in zamanýna kadar sürmüþtür. Bundan sonra sözü Ýbn Kesir´e býrakalým. O tarihinde þöyle diyor:

Bu mallar peygamber efendimize ait idi. O ailesinin bir yýllýk nafakasýný bu mallardan ayýrýr, geri kalaný da Allah malý ola rak silah, teçhizat ve müslümanlarm maslahatýna harcardý. Resulullah (sav) efendimizin zevcelerinin tamamý ya da çoðu bu arazilerin kendilerine miras kaldýðýný zannettiler. Ama Pey gamber efendimizin þu sözünü hatýrlamamýþlardý: "Biz pey gamberler topluluðu miras býrakmayýz. Bizim terkettiðimiz mallarýmýz sadaka olurlar."

Hz. Fatýma ile Peygamber efendimizin zevceleri bu mallar daki paylarýný talep ettiklerinde ve paylarýný kendilerine teslim etmesini Ebu Bekir es-Sýddýk´tan istediklerinde o, Peygam ber efendimizin: "Biz miras býrakmayýz. Terekemiz sadaka olur" sözünü hatýrlattý ve: "Resulullah´ýn geçimlerini saðladýðý kimselerin geçimlerini ben temin ederim. Allah´a andolsun ki Resulullah (sav)in akrabalarý, kendi akrabalarýmýn hukukunu gözetmemden bana daha sevimlidir" Ebu Bekir -Allah kendi­sinden razý olsun ve onu da razý kýlsýn- gerçekten doðru söyle miþtir. O doðru yolda ve hakikat peþinde olan bir zattý. Bu hu susta da hakka tabi olmuþtu.

Öyle sanýyorum ki Fatýmatüzzehra (r.a.) Peygamber efen dimizin ciðerparesi olarak bu mallarýn miras olarak deðil de sa daka olarak idaresini üstlenmeyi talep etmiþti.

Ýbn Kesir de açýkça þöyle der: "Fatýma, Abbas aracýlýðýyla bu talepte bulunmuþtu. Bu sadakalarý devralýp Peygamber efendimizin gözettiði yerlere harcamada bulunmak istemiþti, ama Ebu Bekir es-Sýddýk bunu uygun görmemiþti"

Biz Fatýma ile Peygamber zevcelerinin bu mallarý miras ola rak istediklerini zannetmiyoruz. Hz. Ali (k.v.) peygamberlerin miras býrakmayacaklarýný bilmeyen bir kimse deðildi. O saha-biler arasýnda fýkhý en iyi bileniydi. Nitekim Peygamber efendi miz de onun sahabiler arasýnda yargýlama konularýnda en bil gili olan bir kimse olduðunu ifade buyurmuþtur.

Ibn Kesir der ki: "Fatýma (r.aj bu uygulamasýndan dola yý Hz. Ebu Bekir´e kýzmýþ ve ona karþý bir kýrgýnlýk hisset miþti. Fakat Fa ti m a´nýn ona kýzmaya hakký yoktu. Ebu Be kir´in Peygamber efendimize karþý yardýmcý ve hukukuna ria yetkar bir kimse olduðunu bütün müslümanlar bilirler. Daha sonra Hz. Fa ti m ada vefat ettikten sonra Hz. Ömer´in emirlik günleri geldiðinde Peygamber zevceleri bu mallarýn devrinin Ali ile Abbas´a yapýlmasýný istediler. Bazý önde gelen sahabi-leri de ileri sürerek Ömer´e baský yaptýlar. Neticede Hz. Ömer memleketin geniþlemesi ve reayanýn çoðalmasý gibi meþguliyet leri dolayýsýyla bu isteklerini yerine getirdi."

Sünnet ilminde bilgisi olan ve Selef-i Salihin yolunda yürü yen Hafýz Ibn Kesir´in, bu konudaki görüþleri bunlardýr. Fa kat biz onun Hz, Fatýma hakkýndaki ifadelerini uygun ve ma kama layýk görmüyoruz. Çünkü Hz. Fatýma, Peygamber efen dimizin ciðerparesi idi. Hz. Ebu Bekir her ne kadar yüksek bir makamda bulunuyorduysa da Fatýma da bir ciðerparesi olarak peygamber efendimizin çok sevdiði bir þahsiyet idi. Hafýz Ibn Kesir´in Hz. Fatýma hakkýnda söyledikleri, bu hududa sýðma maktadýr. Çünkü Ebu Bekir´den sonra Ömer hazretleri Fa-týma´nm talebini yerine getirmiþtir. Baba dostu Ebu Bekir es-Sýddik´a karþý bir kýrgýnlýk hissetmekle Fatýma suç iþlemiþ deðildir.

Hafýz îbn Kesir´in bu konuda kullandýðý bazý ifadelere de ka týlmýyoruz. Çünkü o diyor ki: "Fatýma, bazý önde gelen sahabi-leri de ileri sürerek Hz. Ömer´e baský yaptýrdý." Bu ifadelerin Ali ve Ömer hakkýnda kullanýlmasý da doðru deðildir. Ali´nin makamý o kadar büyüktür ki, onun bu talebini ileri sürerken sahabileri hakem kýlýp Ömer´e baský yaptýðýný söylemek doðru olmaz. Ýslamiyet´te hak ile batýlý birbirinden ayýrdetme sýfatýna sahip olan Hattab oðlu Ömer´in de sahabilerin herhangi biri nin baskýsýna boyun eðmesi düþünülemez. O, hiçbir kýnayýcýnýn kýnamasýndan korkmayan ve hakka kuvvetle sarýlan bir kimseydi. Selefi imamlardan biri olan Allame Hafýz Ýbn Ke sicin bu gibi ifadeler kullanmasýný hoþ görmüyoruz. Ancak Afo-bas ile Ali´nin bir gurup sahabiyi hakem tayin ettikleri ve Hz. Ömer´in de hakký gördüðü için onlarýn görüþlerine uyduðu dü þünülebilir. Þimdi de Hafýz ibn Kesir´in son olarak anlattýðý bazý hususlara deðinelim. O diyor ki: Sadakalar Ali ile Abbas´a verildi. Ali, amcasý Abbas´a bu mallar hususunda galebe çal mak istedi. Sonra her ikisi de davalaþmak üzere Hz. Örneðin yanýna gittiler. Bir grup sahabiyi de yanlarýnda hazýr bulundu rup bu mallarý kendi aralarýnda bölüþtürmesini Ömer´den iste diler. Taksimat neticesinde her biri diðerinin elindeki mala ka-rýþmaksýzm kendi elindeki malýn idaresini yürütecekti. Hz. Ömer buna þiddetle karþý çýktý ve bu taksimatýn bir nevi miras taksimatýný andýracaðýný ifade ederek þöyle dedi: "Her ikiniz müþtereken bu mallarýn idaresini üstlenin. Eðer idareden aciz kalýrsanýz bana devredin. Göklerle yerin idaresi onun emri ile kaim olan Allah´a andolsun ki ben bu meselede bundan baþka bir hüküm vermem! Gidiniz müþtereken bu mallarýn idaresini yürütmeye devam ediniz."

Alî ile Abbas´ýn vefatlarýndan sonra bu mallarýn idaresi Ab-basilere geçti. Bu mallarýn gelirleri, Nadir oðullarýyla Fedekli-lerin mallarýnýn sarfedildiði yerlere harcandý. Yine Resulul-lah´ýn Hayber´den payýna düþen mallarýn sarfedildikleri yerlere bu mallarýn gelirleri harcanmaya devam edildi.



radyobeyan