Kumandan Peygamberin Rahmeti By: sumeyye Date: 18 Aralýk 2009, 17:15:08
Kumandan Peygamberin Rahmeti
Askerlerin ardý sýra yürüyen, canýný feda etmekten kaçýnma yan, askerleriyle birlikte en tehlikeli yerlere giren ve bundan dolayý da ürküntü ve korkuya kapýlmayan kumandan, merha metli kumandandýr. Askerlerini, babanýn evladýný koruduðu gi bi koruyan ve onlara þefkat eden kumandan, merhametli ku mandandýr. Askerini þehit olmak için öne süren peygamber sa vaþa katýlmamazlýk yapmýyor, o da askerleriyle beraber cepheye gidiyor. Muzaffer kumandan; askerlerini birer savaþ aleti gibi cepheye sevkeden kumandan deðildir. Askerlerin de caný bulunduðunu, onlarýn yüce ve insani idealler uðruna kanlarým feda ettiklerini unutan ve kalbinde merhamet bulunmayan ku mandan, muzaffer kumandan deðildir. Hakkýn kelimesini kuvvetlendirmek uðruna canlarýný veren, kýlýçlarým þakýrdatan, sa vaþ meydanlarýna atýlan askerlerin, ulvi maksatlar uðruna çar pýþmakta olan canlar olduklarým unutan kumandan, muzaffer kumandan deðildir. Bu tip duygusuz kumandanlar, savaþýn rahmet deðil fakat bir taktik olduðunu zannetmektedirler. Bunlar bazen muzaffer olsalar da, çoðu kez baþarýya ulaþamaz lar. Çünkü bunlar kendilerine yardým edecek ve kendilerini destekleyecek askerleri, ordularý bulamazlar. Savaþ meydanla rýnda cesetleri yerde yatan ve etleri kurtlar tarafýndan parçala nan askerleri gördüðü halde hiç üzüntü duymadan: "Ne yapa lým, savaþtýr bu" diyen kumandanlar görmüþüzdür. Bunlar kendilerini kumandan sanýrlar, ama peþ peþe hezimete uðrar lar. Örneðin muzaffer kumandanlardan olan Napolyon, Fran sa´ya dönerken askerlerini Rusya´da kar altýnda býrakmýþtý. Karla pençeleþmekte ve açlýktan dolayý kýrýlmakta olan asker leri unutmuþtu. Bu da, onun hezimetinin baþlangýcý olmuþtu. Daha sonra da zafer elde edememiþti. Oysa Hz. Peygamber, as kerlerine merhametli olan kumandanlar için ideal bir örnek teþkil etmektedir. O, askerlerini kendi canýnýn bir parçasý ola rak görmekteydi. Noksanlýklardan münezzeh olan yüce Allah, Hz. Peygamberdeki rahmeti tezkiye ederek þöyle buyurmuþtur: "Allah´ýn rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuþak davran-dm. Eðer kaba, katý yürekli olsaydýn, çevrenden daðýlýr, gider lerdi. Öyle ise onlar (m kusurlarýn) dan geç, onlar için maðfiret dile, (yapacaðýn) iþ(ler) hakkýnda onlara danýþ, bir kere de az mettin mi, artýk Allah´a dayan; çünkü Allah, kendine dayanýp güvenenleri sever. (Al-i imran-159)
Uhud´da, tslam ordusunun darbe yemesinin, askerlerin ya ralanmasýnýn peþi sýra Hz. Peygamberin merhameti, askerleri ne olan þefkati açýk olarak görülmüþtü. Kimseyi kýnamamýþ, meydana gelen hatalardan ötürü askerleri muhakeme etmeyi aklýndan geçirmemiþti. Tek düþüncesi, askerlerinin yeniden üs tünlük saðlamasýydý. Askerlerinin düþman önünde yere yýkýlmamasýný istiyordu. Bu nedenle onlarý yeniden Uhud tepeleri ne çýkardý. Sancaðý, hakkýyla taþýyan birine (Hz. Ali´ye) verdi. Vuruþtu, direndi; hatta müþrikler mü´minlerin kökünü kazý maktan ümit kesip korkmaya baþladýlar. Çünkü Resulullah´ýn askerlerinin, yaralý olduklarý halde yine de þiddetle savaþmak ta olduklarým görmüþlerdi.
Hz. Peygamber, emre itaatsizlik edip yerlerini terkeden ok çularý affetti. Kahramanlýklarý ve savaþ güçleri yok olmasýn di ye, onlara ceza vermedi. Her ne kadar yaptýklarý memnuniyet verici bir þey olmasa, hatta büyük zararlara sebep olsa da, Hz. Peygamber onlarý affetti. Affetmekle kalmadý, Cenab-ý Al lah´tan da onlarý baðýþlamasýný diledi.
Bilindiði gibi Peygamber Efendimiz, bu savaþýn Medine dý þýnda yapýlmasýna, topladýðý þuranýn kararý sonucu razý oldu. Onun asýl görüþü düþmaný Medine´de beklemekti. Fakat yine de savaþtý, eðer Hz. Peygamberin sözünü dinleyerek hareket edilse ve okçular yerlerini terketmeselerdi, yine kesin bir baþa rýya ulaþacaklardý. Dolayýsyla, Ýslam ordusunun yara almasý nýn sebebi þura deðil, aksine kumandana itaatsizlikti. Bu se beple Cenab-ý Allah mü´minlerin þuraya devam etmelerini ve bir iþ yapacaklarý zaman birbirlerine danýþmalarýný emir bu yurdu. Çünkü þura neticesinde meydana çýkan görüþ yanlýþ da olsa, sonuçta doðruya yönelir. Çünkü þura, ümmetin iradesini güçlendirir. Buna raðmen bir diktatörün verdiði karar doðru da olsa, sonuçta yine zarar verebilir. Çünkü tek kiþinin görüþü, toplumun iradesini zayýflatýr, trade zayýflýðý ise, insandaki az mi köreltir, nefisleri fesada sürükler ki, bu da aslýnda hatalarýn en büyüðüdür.
Hz. Peygamber, þehit düþen sahabilerin ailelerine gönderil-mektense, hemen oracýkta defnedilmelerini emir buyurdu. Ce-sedleri parçalanmasýn ve kendilerini gören aileleri hüzünlenip feveran etmesinler diye aileleri tarafýndan alýnýp Medine´ye gö türülmek üzere olan þehitleri yine þehit düþtükleri yere gönde rip oraya defnettirdi. Bu da onlarýn þehit düþtükleri yerde def nedilmelerini gerektiren ilahi rahmetin gereðiydi. Hz. Peygam ber sonralarý þehitliði ziyaret ederdi. Ebubekir, Ömer ve O s -man hazretleri de onun bu adetini devam ettirdiler. Hz. Ali, Bedir ve Uhud savaþlarýna katýlýp þehid edilen kimselerin çoluk çocuðuna büyük ikramlarda bulunurdu. Onlarýn cenaze namazlarýný kýldýrýrken dörtten fazla tekbir alýrdý. Hz. Peygamber de þehitleri birden fazla olarak ayný mezara gömerdi. Biribirleriyle hayatta iken arkadaþ olanlarý seçip ayný mezara defnederdi. Daha çok okumuþ olanlarý daha az okumuþ olanlara tercih ederek, öncelikle onlarý defnederdi. Aslýnda hepsi þehid olup islam nazarýnda üstünlük, keramet, ve azamet sahipleriydiler. Hz. Peygamber, ailelerinin þehitler üzerine hüzünlenip aðlamalarý na engel olmaz, ancak þöyle derdi: "Aðlamak rahmanda, baðý rýp çaðýrmaksa þeytandandýr." Allah´ýn arslaný olan amcasý Hz. Hamza için çok gözyaþý dökerdi. Hatta günün birinde ensar kadýnlarýnýn, þehit düþen yakýnlarý için aðlaþtýklanný görünce, kendisi de hüzünlenip aðlamaya baþlamýþ ve: "Hamza´nýn aðlayanlarý yok mu?" demiþti. Yine þehitlerin ailelerine olan aþýrý merhametinden dolayý halasý Safîye´nin, kardeþi Hamza´yý görmesine engel olmuþtu. Çünkü müþrik kadýnlar, Hz. Ham za´nýn temiz naaþýyla adeta oyuncak gibi oynamýþ ve onun vü cudundan parçalar koparmýþlardý.
Ýbn Ýshak der ki: Abdulmuttalib´in kýzý Safîye, kardeþi Hamza´nýn baþýna gelenleri görmek için mübarek cesedine doð ru gidiyordu. Hz. Peygamber yanýnda duran Zübeyr´e: "Safi-ye´ye yetiþ ve onu geri çevir. Kardeþi Hamza´nýn baþýna gelenleri görmesini" demiþti. Safîye´nin yanýna giden Zübeyr, ona: "Ey anacýðým geri dön, Allah´ýn Resulü senin geri dönmeni emredi yor" dedi. Safîye þu cevabý verdi: "Peki, ama niçin? Ben karde þimin vücudundan parçalar koparýldýðýný duydum. Tabii ki bu da Allah´tandýr. Allah yolunda bundan daha beterine de razý yýz. Ben mutlaka tahammül edeceðim.Inþaallah sabýrlý olaca ðým" Geri dönen Zübeyr, Safîye´nin bu sözlerini Hz. Peygam-ber´e aktarýnca, Hz. Peygamber: "Peþini býrakýn" demiþti. Sa fîye, Hz. Hamza´nýn mübarek cesedinin yanýna gitmiþ. O´nu seyretmiþ ve :" Doðrusu biz Allah´a aidiz. Ve þüphesiz O´na dö nücüleriz" demiþ. Günahlarýnýn baðýþlanmasý için istiðfarda bulunmuþtu.
Resulullah (sav), þehitlerin efendisi ve amcasý Hamza´yý kardeþi oðlu Abdullah bin Cahþ´la birlikte ayný mezara def-netmiþti. Çünkü Abdullah´a da Hamza´ya yapýlanýn aynýsý ya pýlmýþtý. Onun da vücudundan parçalar koparýlmýþtý. Ýþte Hz. Peygamber, merhametli bir kumandan olarak yaralýlara ve þe hitlere böyle davranýrdý. Çünkü peygamberliði, onun böyle iyi lik yapmasýný gerektiriyordu. Hakikatte öldürülen mücahitler þehit idiler ve Allah katýnda rýzýklanmaktaydýlar. Nitekim nok sanlýklardan münezzeh olan yüce Allah þöyle buyurmuþtur: "Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayýn, aksine (onlar) Rab-lerinin katýnda diridirler. Allah´ýn bol nimetinden onlara ver diði þeylerle sevinç içinde rýzýklanýrlar." (Al-i imran: 169)
Bu þehitler, þehitlik ve gazilik gibi üstün iki iyi þeyden en güzelini elde etmiþlerdi. Ancak kýyamet gününde bunlar yeni den hayat bulacaklardýr.