> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Son Peygamber > Kumandan Peygamberin Rahmeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kumandan Peygamberin Rahmeti  (Okunma Sayısı 1032 defa)
18 Aralık 2009, 17:15:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Aralık 2009, 17:15:08 »



Kumandan Peygamberin Rahmeti


Askerlerin ardı sıra yürüyen, canını feda etmekten kaçınma yan, askerleriyle birlikte en tehlikeli yerlere giren ve bundan dolayı da ürküntü ve korkuya kapılmayan kumandan, merha metli kumandandır. Askerlerini, babanın evladını koruduğu gi bi koruyan ve onlara şefkat eden kumandan, merhametli ku mandandır. Askerini şehit olmak için öne süren peygamber sa vaşa katılmamazlık yapmıyor, o da askerleriyle beraber cepheye gidiyor. Muzaffer kumandan; askerlerini birer savaş aleti gibi cepheye sevkeden kumandan değildir. Askerlerin de canı bulunduğunu, onların yüce ve insani idealler uğruna kanlarım feda ettiklerini unutan ve kalbinde merhamet bulunmayan ku mandan, muzaffer kumandan değildir. Hakkın kelimesini kuv­vetlendirmek uğruna canlarını veren, kılıçlarım şakırdatan, sa vaş meydanlarına atılan askerlerin, ulvi maksatlar uğruna çar pışmakta olan canlar olduklarım unutan kumandan, muzaffer kumandan değildir. Bu tip duygusuz kumandanlar, savaşın rahmet değil fakat bir taktik olduğunu zannetmektedirler. Bunlar bazen muzaffer olsalar da, çoğu kez başarıya ulaşamaz lar. Çünkü bunlar kendilerine yardım edecek ve kendilerini destekleyecek askerleri, orduları bulamazlar. Savaş meydanla rında cesetleri yerde yatan ve etleri kurtlar tarafından parçala nan askerleri gördüğü halde hiç üzüntü duymadan: "Ne yapa lım, savaştır bu" diyen kumandanlar görmüşüzdür. Bunlar kendilerini kumandan sanırlar, ama peş peşe hezimete uğrar lar. Örneğin muzaffer kumandanlardan olan Napolyon, Fran sa´ya dönerken askerlerini Rusya´da kar altında bırakmıştı. Karla pençeleşmekte ve açlıktan dolayı kırılmakta olan asker leri unutmuştu. Bu da, onun hezimetinin başlangıcı olmuştu. Daha sonra da zafer elde edememişti. Oysa Hz. Peygamber, as kerlerine merhametli olan kumandanlar için ideal bir örnek teşkil etmektedir. O, askerlerini kendi canının bir parçası ola rak görmekteydi. Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, Hz. Peygamberdeki rahmeti tezkiye ederek şöyle buyurmuştur: "Allah´ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davran-dm. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, gider lerdi. Öyle ise onlar (m kusurların) dan geç, onlar için mağfiret dile, (yapacağın) iş(ler) hakkında onlara danış, bir kere de az mettin mi, artık Allah´a dayan; çünkü Allah, kendine dayanıp güvenenleri sever. (Al-i imran-159)

Uhud´da, tslam ordusunun darbe yemesinin, askerlerin ya ralanmasının peşi sıra Hz. Peygamberin merhameti, askerleri ne olan şefkati açık olarak görülmüştü. Kimseyi kınamamış, meydana gelen hatalardan ötürü askerleri muhakeme etmeyi aklından geçirmemişti. Tek düşüncesi, askerlerinin yeniden üs tünlük sağlamasıydı. Askerlerinin düşman önünde yere yıkılmamasını istiyordu. Bu nedenle onları yeniden Uhud tepeleri ne çıkardı. Sancağı, hakkıyla taşıyan birine (Hz. Ali´ye) verdi. Vuruştu, direndi; hatta müşrikler mü´minlerin kökünü kazı maktan ümit kesip korkmaya başladılar. Çünkü Resulullah´ın askerlerinin, yaralı oldukları halde yine de şiddetle savaşmak ta olduklarım görmüşlerdi.

Hz. Peygamber, emre itaatsizlik edip yerlerini terkeden ok çuları affetti. Kahramanlıkları ve savaş güçleri yok olmasın di ye, onlara ceza vermedi. Her ne kadar yaptıkları memnuniyet verici bir şey olmasa, hatta büyük zararlara sebep olsa da, Hz. Peygamber onları affetti. Affetmekle kalmadı, Cenab-ı Al lah´tan da onları bağışlamasını diledi.

Bilindiği gibi Peygamber Efendimiz, bu savaşın Medine dı şında yapılmasına, topladığı şuranın kararı sonucu razı oldu. Onun asıl görüşü düşmanı Medine´de beklemekti. Fakat yine de savaştı, eğer Hz. Peygamberin sözünü dinleyerek hareket edilse ve okçular yerlerini terketmeselerdi, yine kesin bir başa rıya ulaşacaklardı. Dolayısyla, İslam ordusunun yara alması nın sebebi şura değil, aksine kumandana itaatsizlikti. Bu se beple Cenab-ı Allah mü´minlerin şuraya devam etmelerini ve bir iş yapacakları zaman birbirlerine danışmalarını emir bu yurdu. Çünkü şura neticesinde meydana çıkan görüş yanlış da olsa, sonuçta doğruya yönelir. Çünkü şura, ümmetin iradesini güçlendirir. Buna rağmen bir diktatörün verdiği karar doğru da olsa, sonuçta yine zarar verebilir. Çünkü tek kişinin görüşü, toplumun iradesini zayıflatır, trade zayıflığı ise, insandaki az mi köreltir, nefisleri fesada sürükler ki, bu da aslında hataların en büyüğüdür.

Hz. Peygamber, şehit düşen sahabilerin ailelerine gönderil-mektense, hemen oracıkta defnedilmelerini emir buyurdu. Ce-sedleri parçalanmasın ve kendilerini gören aileleri hüzünlenip feveran etmesinler diye aileleri tarafından alınıp Medine´ye gö türülmek üzere olan şehitleri yine şehit düştükleri yere gönde rip oraya defnettirdi. Bu da onların şehit düştükleri yerde def nedilmelerini gerektiren ilahi rahmetin gereğiydi. Hz. Peygam ber sonraları şehitliği ziyaret ederdi. Ebubekir, Ömer ve O s -man hazretleri de onun bu adetini devam ettirdiler. Hz. Ali, Bedir ve Uhud savaşlarına katılıp şehid edilen kimselerin çoluk çocuğuna büyük ikramlarda bulunurdu. Onların cenaze namaz­larını kıldırırken dörtten fazla tekbir alırdı. Hz. Peygamber de şehitleri birden fazla olarak aynı mezara gömerdi. Biribirleriyle hayatta iken arkadaş olanları seçip aynı mezara defnederdi. Daha çok okumuş olanları daha az okumuş olanlara tercih ede­rek, öncelikle onları defnederdi. Aslında hepsi şehid olup islam nazarında üstünlük, keramet, ve azamet sahipleriydiler. Hz. Peygamber, ailelerinin şehitler üzerine hüzünlenip ağlamaları na engel olmaz, ancak şöyle derdi: "Ağlamak rahmanda, bağı rıp çağırmaksa şeytandandır." Allah´ın arslanı olan amcası Hz. Hamza için çok gözyaşı dökerdi. Hatta günün birinde ensar kadınlarının, şehit düşen yakınları için ağlaştıklannı görünce, kendisi de hüzünlenip ağlamaya başlamış ve: "Hamza´nın ağ­layanları yok mu?" demişti. Yine şehitlerin ailelerine olan aşırı merhametinden dolayı halası Safîye´nin, kardeşi Hamza´yı görmesine engel olmuştu. Çünkü müşrik kadınlar, Hz. Ham za´nın temiz naaşıyla adeta oyuncak gibi oynamış ve onun vü cudundan parçalar koparmışlardı.

İbn İshak der ki: Abdulmuttalib´in kızı Safîye, kardeşi Hamza´nın başına gelenleri görmek için mübarek cesedine doğ ru gidiyordu. Hz. Peygamber yanında duran Zübeyr´e: "Safi-ye´ye yetiş ve onu geri çevir. Kardeşi Hamza´nın başına gelenleri görmesini" demişti. Safîye´nin yanına giden Zübeyr, ona: "Ey anacığım geri dön, Allah´ın Resulü senin geri dönmeni emredi yor" dedi. Safîye şu cevabı verdi: "Peki, ama niçin? Ben karde şimin vücudundan parçalar koparıldığını duydum. Tabii ki bu da Allah´tandır. Allah yolunda bundan daha beterine de razı yız. Ben mutlaka tahammül edeceğim.Inşaallah sabırlı olaca ğım" Geri dönen Zübeyr, Safîye´nin bu sözlerini Hz. Peygam-ber´e aktarınca, Hz. Peygamber: "Peşini bırakın" demişti. Sa fîye, Hz. Hamza´nın mübarek cesedinin yanına gitmiş. O´nu seyretmiş ve :" Doğrusu biz Allah´a aidiz. Ve şüphesiz O´na dö nücüleriz" demiş. Günahlarının bağışlanması için istiğfarda bulunmuştu.

Resulullah (sav), şehitlerin efendisi ve amcası Hamza´yı kardeşi oğlu Abdullah bin Cahş´la birlikte aynı mezara def-netmişti. Çünkü Abdullah´a da Hamza´ya yapılanın aynısı ya pılmıştı. Onun da vücudundan parçalar koparılmıştı. İşte Hz. Peygamber, merhametli bir kumandan olarak yaralılara ve şe hitlere böyle davranırdı. Çünkü peygamberliği, onun böyle iyi lik yapmasını gerektiriyordu. Hakikatte öldürülen mücahitler şehit idiler ve Allah katında rızıklanmaktaydılar. Nitekim nok sanlıklardan münezzeh olan yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, aksine (onlar) Rab-lerinin katında diridirler. Allah´ın bol nimetinden onlara ver diği şeylerle sevinç içinde rızıklanırlar." (Al-i imran: 169)

Bu şehitler, şehitlik ve gazilik gibi üstün iki iyi şeyden en güzelini elde etmişlerdi. Ancak kıyamet gününde bunlar yeni den hayat bulacaklardır.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kumandan Peygamberin Rahmeti
« Posted on: 24 Nisan 2024, 05:18:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kumandan Peygamberin Rahmeti rüya tabiri,Kumandan Peygamberin Rahmeti mekke canlı, Kumandan Peygamberin Rahmeti kabe canlı yayın, Kumandan Peygamberin Rahmeti Üç boyutlu kuran oku Kumandan Peygamberin Rahmeti kuran ı kerim, Kumandan Peygamberin Rahmeti peygamber kıssaları,Kumandan Peygamberin Rahmeti ilitam ders soruları, Kumandan Peygamberin Rahmetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes