Makale Dünyasý
Pages: 1
Tarihte Tesettur Dusmanligi.. By: ezzehraveyn Date: 13 Kasým 2009, 19:59:47
TARÝHTE TESETTÜR DÜÞMANLIÐI

98 Þubatýnda Ýstanbul Üniversitesi Rektörlüðünün yayýnladýðý genelgeyle üniversiteye baðlý fakülte, yüksekokul, sosyal tesisler vs.de baþörtünün yasaklanmasý ve bu yasaða karþý öðrencilerin gösterdiði kesintisiz direniþ baþörtüsü sorununu Türkiye gündeminin üst sýralarýna taþýdý. 98-99 eðitim-öðretim döneminde YÖK (Yüksek öðretim kurulu, M.K.) kararlarý doðrultusunda yasaðýn diðer üniversitelere de yaygýnlaþtýrýlmasý ve öðrencilerin yasak karsýsýnda kararlý tutumlarý nedeniyle baþörtülü yasaðý, baþörtüsü konulu tartýþmalar bu seneye de yayýldý...

Bu yazý baþörtüsü daha genellersek örtünme olgusu tarihine, bu konuda lehte ve aleyhte oluþan taraflar ekseninde kýsa bir deðini olacaktýr.

Tevhid-þirk, hak-batýl, zalim-mazlum gibi zýtlýklar baðlamýnda, en eski çatýþma alaný olarak insanlýðýn atasý Adem-Havva (as.) ve onlarýn Ýblisle mücadelesinde örtünme ve çýplaklýk tezatlýklarýný da görmekteyiz. Bu mücadelenin en önemli unsurlarýndan biri olmasý örtünmenin hayatiyetini ortaya koymaktadýr.


"Derken þeytan, birbirine kapalý ayýp yerlerini kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve: Rabbiniz size bu aðacý sýrf melek olursunuz veya ebedî kalanlardan olursunuz diye yasakladý, dedi. Ve onlara: Ben gerçekten size öðüt verenlerdenim, diye yemin etti. Böylece onlarý hile ile aldattý. Aðacýn meyvesini tattýklarýnda ayýp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarýndan üzerlerini örtmeye baþladýlar.
 
 

Rableri onlara: Ben size o aðacý yasaklamadým mý ve þeytan size apaçýk bir düþmandýr, demedim mi? diye nidâ etti. (Adem ile eþi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eðer bizi baðýþlamaz ve bize acýmazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz. Allah: Birbirinize düþman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleþme ve faydalanma vardýr, buyurdu. "Orada yasayacaksýnýz, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çýkarýlacaksýnýz" dedi." (A'raf, 20-25)

Ayet grubunda en can alýcý noktalar Adem (as)'in sahsýnda insanlarýn "melekleþme" ve "ölümsüzlük" gibi iki zayýf noktasý ve þeytanin insani çýplaklaþtýrma giriþimi Adem ve Havva'nýn panik halinde örtünmeye çalýþmalarý, çýplaklýðýn onlarda uyandýrdýðý rahatsýzlýk, utanma duygusu. Böyle fýtri konudaki basrisi þeytaný ve onun takipçilerini ümitlendirmiþ, insani saptýrmada bir baþlangýç noktasý, diðer kötülükleri için bir cesaret kaynaðý olmuþtur.

Bu mücadele Adem ve esinin dünyaya gönderilmesiyle mekansal bir deðiþme uðrayarak sürmüþ, günümüze kadar gelmiþtir. Allah (cc) bu mücadele konusunda kullarýna uyarýlarda bulunmuþtur.


"Ey Âdem oðullarý! Seytan, ana-babanýzý, ayýp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çýkardýðý gibi sizi de aldatmasýn. Çünkü o ve yandaþlarý, sizin onlarý göremeyeceðiniz yerden sizi görürler. Þüphesiz biz þeytanlarý, inanmayanlarýn dostlarý kýldýk. Onlar bir kötülük yaptýklarý zaman: "Babalarýmýzý bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti" derler. De ki: Allah kötülüðü emretmez. Allah'a karsý bilmediðiniz þeyleri mi söylüyorsunuz?" (A'raf, 27-28)

Peygamberimiz döneminde inen ayetlere baktýðýmýzda örtünmenin fonksiyonlarýný anlayabiliriz.

"Ey Peygamber! Hanýmlarýna, kýzlarýna ve müminlerin kadýnlarýna (bir ihtiyaç için dýþarý çýktýklarý zaman) dýþ örtülerini üstlerine almalarýný söyle. Onlarýn tanýnmasý ve incitilmemesi için en elveriþli olan budur. Allah baðýþlayandýr, esirgeyendir." (Ahzab, 59)

Örtü, kadýnýn toplum içinde cazibesiyle, çekiciliðiyle yer almasýný engeller. Onun bu anlamda sömürülmesini önler. Kadýn ve erkeði birbirlerine karþý korur. Kadýna toplum içinde hür ve saygýn bir kimlik kazandýrýr.

Bütün bu amaçlara ulaþýlmasý için sadece örtü yetmez. Kadýna olduðu kadar erkeðe de baþka yükümlülükler düþer.


"(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ýrzlarýný da korumalarýný söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranýþtýr. Þüphesiz Allah, onlarýn yapmakta olduklarýndan haberdardýr." (Nur, 30)

Önce erkeklere daha sonra da kadýnlara bu uyarý tekrarlanýr. [/color]

"Mümin kadýnlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kýsýmlarý müstesna olmak üzere, zinetlerini teshir etmesinler. Baþ örtülerini, yakalarýnýn üzerine (kadar) örtsünler. Kocalarý, babalarý, kocalarýnýn babalarý, kendi oðullarý, kocalarýnýn oðullarý, erkek kardeþleri, erkek kardeþlerinin oðullarý, kýz kardeþlerinin oðullarý, kendi kadýnlarý (mümin kadýnlar), ellerinin altýnda bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadýnýna þehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadýnlarýn gizli kadýnlýk hususiyetlerinin farkýnda olmayan çocuklardan baþkasýna zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte olduklarý zinetleri anlaþýlsýn diye ayaklarýný yere vurmasýnlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluþa eresiniz." (Nur, 31)

Bütün bu uyarýlarýn korunma yollarýnýn takvayla bütünlüðü, onunla kemale eriþeceði, tamamlanacaðý unutulmamalý.


"Ey Adem oðullarý! Size ayýp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattýk. Takvâ elbisesi... Ýste o daha hayýrlýdýr. Bunlar Allah'ýn âyetlerindendir. Belki düþünüp öðüt alýrlar (diye onlarý indirdi)." (A'raf, 30-31)

Tarih boyunca Allah (cc.) peygamberleri vasýtasýyla insanlýða örtünmeyle ilgili emirlerini göndermiþtir. Ancak peygamberlerin ardýndan hak dinin saptýrýlmasýyla örtünme anlayýþýnda da sapmalar olmuþtur. Örtünme bazen kadýný bezen toplumsal hayatten tamamen soyutlayarak, ikinci, üçüncü sýnýf bir varlýk, kötülük uðursuzluk kaynaðý olarak nitelendirecek seklinde anlaþýlarak bir zulüm aracýna dönüþmekte. Bazen de kadýný tam aksine meta gibi algýlayarak, kullanarak, çýplaklaþtýracak þekilde anlaþýlmaktadýr. Tarih boyunca çeþitli toplumlarda veya bir toplumda farklý tarihsel dönemlerde veya ayni dönemde deðiþik þekilde örtünme anlayýþlarý mevcut olmuþtur. Dikkat edilmesi gereken nokta bu anlayýþlarýn beslendiði düþünsel, felsefi, ananevi, dinsel temellerdir.

"Baþörtüsü Yahudiler için ar, namus, iffetin bir simgesi, onlarý putperest kadýnlardan ayýran bir iþaret, Hýristiyanlar için kadýnlarýn erkeklere göre daha aþaðý konumunun, evli kadýnlarda erkeðe baðlýlýðýn, itaatin, hür olmadýðýnýn bir simgesidir. Sonraki dönemlerde ise ait olunan nir sinifin simgesi haline dönüþmüþtür. Özellikle Araplar arasýnda seçkin aile mensuplarýnýn kullandýðý kentli ve üst sýnýfa ait olmanýn bir simgesiydi. Özellikle Tevrat ve onun etkisinde kalan Hýristiyan toplumlarda örtü kadýnýn erkek karsýsýndaki konumunu temsil etmiþ. Adem ve Havva'nýn cennetten kovulmasýna neden ilk günahýn suçlusu olarak görülen kadýnýn durumu iyice kötüleþmiþ, örtüsü erkek karsýsýnda ikinci sýnýf bir varlýk olarak, ona kulluðu temsil etmiþtir. Ortaçað'da Avrupa'da giyim toplumsal sýnýflarýn göstergesi olmuþ, hatta ait olmadýðý bir sýnýfýn giysisini giyenleri cezalandýrmak için kanunlar koyulmuþtur." (Cihan Aktas, Kýlýk kýyafet ve iktidar, Nehir yay. Ýstanbul, 1991, cilt 1, s. 32-37)


Örtünme þekillerindeki farklýlýklarýn ardýndaki düþünsel, geleneksel, dinsel unsurlar baðlamýnda kilik-kiyafet artik bir kimlik bildirimi, dýþavurumu, aidiyet ifade etmesi açýsýndan cinsel veya toplumsal bir sembol iþlevi de görmektedir. Bu nedenle kýlýk-kýyafete müdahaleler ayni zamanda bunun ardýndaki düþüncelere, dine, ya da topluma, kimliðe karþý yapýlan müdahale haline gelecektir. Kimliðin sert, çekirdek unsurlarýndan olduðundan müdahalelere tepkiler de sert olmakta, bu konudaki deðiþimler zor ya da çok uzun zaman zarfýnda gerçekleþebilmektedir.

Ýslam peygamberinin Müslüman bir kadýnýn örtüsüne Yahudiler tarafýndan yapýlan müdahaleye en sert biçimde karþýlýk vermesi, o kavme savaþ açmasý peygamber tarafýndan bu müdahalenin Ýslam'a yapýlan bir müdahale seklinde algýlamasýndandýr.

Müslüman kadýnlara yönelik bu tarz saldýrýlar tarihte savaþ dönemlerinde görülmektedir. Endülüs'ün düþüþünde, Asya ve Afrika'da Müslüman toplumlarýn batýlý emperyalistlerce sömürgeleþtirilme dönemlerinde, Müslüman kadýnlar bu tür saldýrýlara maruz kalmýþlardýr.

Batýlý ülkeler sömürgelerinden yerlerine batýcý elitleri býrakarak çekildiler. Artik çýkarlarýný kendi adlarýna bu azýnlýk koruyacak þekil deðiþtirerek sömürü devam edecektir. Ýslam'a, Müslümanlara, saldýrýlarý bu seçkinci grup efendilerinden devralacaktýr. Son asýrda bu saldýrýlarýn ardýnda hep bu zihniyet olacaktýr. Bu zihniyeti besleyen psikolojik unsur, Batý karsýsýnda sürekli gerileyiþ, yenilgi, maðlubiyet. Bunun oluþturduðu -özellikle aydýnlar arasýnda- aþaðýlýk kompleksi, güvensizlik kendi toplumuna, kültürüne, deðerlerine karþý yabancýlaþma. Sorun kendimiz, toplumumuz, bizi besleyen, bizi biz yapan deðerler, doðuya ait oluþumuz. Tek çözümü vardýr bu zihniyetin; Batýlýlaþmak, her þeyiyle, gülüyle dikeniyle batýlýlaþmak. Bütün toplumun yüzü kendi yüzleri gibi batýya dönmeliydi. Deðiþim mutlak, geriye dönüþsüz, kesin, ani...

Yönetici elit tepeden inmeci, jakoben uygulamalarla halk için halka raðmen toplumu tepeden týrnaða deðiþtirecek, dönüþtürecek, toplum mühendisliði devreye girecek. Halk deðiþime direnecek, direndikçe seçkinler uygulamalarýnda daha da pervasýzlaþacak, uygulamalar zulüm boyutuna ulaþacaktýr.

Bu anlayýþ Kuzey Afrika, Asya'daki sömürge geçmiþe sahip ülkelerde halk ve yönetici elit, aydýn arasýndaki çatýþmayý arttýrarak devam ettirmekte, gelir adaletsizligi, rüþvet, yolsuzluk gibi kirlilikle daha da derinleþtirmektedir.

Iran Þahý Rýza Pehlevi' nin ve Afganistan'da Emanullah Han'ýn modernizm hareketi, kadýnlarýn kýlýk-kýyafetini müdahaleleri halkýn tarafýndan tepkiyle karþýlanmýþ, sonunda ikisi de tahtlarýndan olmuþtur. Tunus'ta bugün hala baþörtüsü halka açýk yerlerde yasaktýr.

Batili devletlerin fiili anlamda sömürgesi olmamýþ toplumumuzda da durum aynidir. Osmanlýnýn gerileyiþiyle ortaya çýkmýþtýr. Artik Osmanlýnýn Osmanlýnýn Avusturya Ýmparatorunu ancak kendi vezirine denk saydýðý, krallýk deðiþimi törenlerine kendisini temsilen bahçývanýný gönderdiði dönemler geride kalmýþtýr. Çöküsün sebepleri önce askeriyede aranýr sonuç vermez. Çöküþ askeri, ekonomik, toplumsal vs. her alanda hýzlanarak devam etmektedir. Batýlýlaþma çözüm olarak görülür. III. Selim'le baslar, II. Mahmud'un uygulamalarýnda halkýn tepkisini çekecek boyuta ulaþýr. Iki sultan da kýlýk-kýyafette batýlýlaþtýrmaya çalýþmýþtýr. Askeri alanda baþlayan uygulamalar devlet memurlarýný da kapsayacak þekilde geniþletilir. Sarýk sarmak yasaklanýr, erkeklerin sakallarý kýsaltýlýr, kendisi dahil devlet memurlarý Avrupai tarzda giyinir.

Avrupa karsýsýndaki bu psikolojik eziklik Rusya'da Deli Pedro'nun uygulamalarýna da yansýmýþ. Rusya'nýn geri kalýþ sebebinin Avrupalý -özellikle Hollandalýlar- gibi giyinmemeye baðlamýþ. Uzun sakallý erkekler yakalatarak zorla tras ettirmiþ, kadýnlý erkekli salon toplantýlarý tertip ettirmiþ, kalpak yerine þapka giyilmesini mecburi tutmuþ. Halkýn tepkilerini kýrmak için de Moskova'yý top bataryalarý ile kuþatmýþtýr. (Cihan Aktas, a.g.e., s. 45)

Batýlýlaþmanýn nasýl olacaðý aydýnlar arasýnda tartýþma konusuydu. Batinin ilmini, tekniði alalým, ahlakýný, kültürünü almayalým diyenler olduðu gibi batýnýn kültürüne, yaþayýþ tarzýna gýptayla bakanlar da vardý. Batýnýn tekniðini almak, eðitim görmek üzere Avrupa'ya gönderilen gençler yazar, sair olarak kendi toplumundan, deðerlerinden tiksinir bir ruh haliyle geriye dönmekteydiler (Aynýi Tevfik Fikret'in önce Hýristiyan, sonra papaz, sonra da piskopos olan oðlu Haluk Fikret gibi, M.K.). Bu grup aydýnlarda her yönüyle batýlýlaþmak fikri aðýr basýyordu, önceliðin giyim kusam, balo, salon toplantýlarýna verildiði gözleniyordu. Belediyelerin alt yapý yerine ise parke taþlarýný deðiþtirmekle baþlamasý gibi.

Osmanlýnýn yüzünü batýya döndüðü 1836 Tanzimat Fermanýyla resmileþti. Batý yanlýsý Mustafa Reþit paþa'nýn çabalarýyla (o zaman 16 yaþýnda olan padiþah, M.K.) Abdülmecidi ikna ederek ilan edilen bu fermanla devletin Ýslamiliði ciddi yara aldý. Tanzimatçý bir zihniyet oluþacak ve giderek etkinlik kazanacaktý. Batýlýlaþma sokakta kendini hissettiriyordu. Avrupai giyim tarzý gittikçe yaygýnlaþýyor, kadýnlar arasýnda Avrupa modasýný takip etme, bu konuda birbirleriyle yarýþma gittikçe hýzlanýyordu. Bu dönemde kadýn dergilerinde, kadýn oluþumlarýnda bu konu isleniyor kadýnlar buna teþvik ediliyordu.

II. Meþrutiyete doðru Jön Türklerin tepeden inmesi "Topyekun Batýlýlaþma" (Celaleddin Vatandaþ, "Umran", Haziran, s. 19) programý içindeki asker ve sivil bürokratlarýn esin kaynaðý olmuþ, bu tarz deðiþim anlayýþý, uygulamalarý yakýn tarihimize damgasýný vurmuþtur. II. Meþrutiyetle birlikte siyasi düþünce akýmlarý giderek netleþmiþtir. Bunlarý Batýcýlar, Ýslamcýlar ve Türkçüler olarak üç grupta toplayabiliriz. Tanzimatçý zihniyete denk düsen Batýcýlar ve onlara yakin -kadýnlarýn örtünmesinin çok eskilere dayanan bir adet, tesettürün kadýna onun özgürlüðüne karþý yapýlmýþ en büyük hakaret (Ziya Gökalp)- düþünen Türkçülerin karþýsýnda Ýslamcýlarýn muhalefeti söz konusudur.

Ýslamcýlar toplumu tepeden týrnaða körü körüne batý taklitçiliðini, kadýn konusu etrafýnda yapýlan tartýþmalarda, kadýnýn asriliðini tesettürden kurtulmak olarak gören diðer iki akimi þiddetle eleþtirmiþtir. Onlara göre batýlýlaþma ülke gerçeklerini görerek teknik düzeyde yapýlmalýydý.

Ýstiklal Harbinde özellikle Ýstanbul'da kadýnlar dernek, yayýn ve açýk hava mitinglerinde mücadeleye destek vermiþler (ki, bunlarýn en meþhuru Halide Edip Adývar'ýn Beyazit'ta düzenlediði mitingdir, M.K.), yardým kampalari düzenlemiþlerdir. Düþman iþgali altýndaki topraklarda ise kadýnlar çok daha güçlükler, çileler yasamýþtýr. Kocasýný, çocuklarýný cephede yitirmiþ olan, cephe gerisinde koþuþturan, bazen düþmanla yüz yüze savaþan -Erzurum'da Nene Hatun gibi- Anadolu kadýný örtüsü dinini, haysiyetini, vatanýný koruma uðruna verdiði bu mücadelesinin sembolü olmuþtur. Bunun en güzel örneðin Maraþ'ta yaþanmýþtýr. Ýngilizlerden sonra Maraþ'ý iþgal eden Fransýzlarýn bir kadýnýn örtüsüne müdahale etmesi, Sütçü Ýmam'ýn askeri öldürmesi üzerine olay sokak çatýþmalarýna dönüþmüþtür.


CUMHURÝYET DÖNEMÝNDE BAÞÖRTÜSÜ DÜÞMANLIÐI

Cumhuriyet döneminin temel politikasý "batýlýlaþmak, asrileþmek, muasýr medeniyet seviyesine çýkmaktýr. Bu mümkün olan en kýsa zamanda sivil asker bürokratlar tarafýndan "devletin üstün gücü gerçekleþtirilecektir. Bu uyguluma yeni olmayýp daha öncede belirttiðimiz gibi Osmanlý son çeyreðinden gelen bir sürekliliði ifade eder. Ancak cumhuriyet döneminde çok daha pervasýzca uygulanacaktýr. Milli mücadeleden hemen sonra sosyal ve hukuk alanýnda inkýlaplar gerçekleþtirilir.

1 Kasým 1922'de saltanat ilga edildi. Tepki çekmemek nedeniyle hilafet býrakýlýr ancak sembolik bir anlam ifade edecek þekilde. 29 Ekim 1923'te devletin hükümet sekli olarak cumhuriyet ilan edildi. 3 Mart 1924'te Ser'iye ve Evkaf Vekaleti kaldýrýlarak yerine Diyanet Ýsleri Baþkanlýðý kurulur, diðer bir kanunla Tevhid-i Tedrisat (Öðrenimin birleþtirilmesi) kabul edildi. Ser'iye ve Evkaf Vekaletine baðlý ya da özel vakýflarca yönetilen bütün medrese ve okullar, Saðlýk Bakanlýða baðlý yetimhaneler, askeri okullar Milli Eðitim Bakanlýðýna baðlandý. Ayni gün hilafetin kaldýrýlmasý görüþüldü ve Osmanlý soyunun T.C. sýnýrlarý dýþýna çýkarýlmasýna dair kanun kabul edildi. Bunu ölçü, tartý, alfabe, takvim deðiþiklikleri izledi. Avrupa'dan medeni, ceza, borçlar vs. hukuklarý ithal edildi.

Bütün bu deðiþimler halk arasýnda hoþnutsuzluklara neden oldu.Anadolu'nun çeþitli yerlerinde -Reþadiye, Silifke, Adapazarý, Buna- yer yer gösteriler yapýldý. Batýlýlaþmaya karsi en ciddi ve üzerinde en çok konuþulan tepki ise Þeyh Sait Kýyamý olmuþtur (Subat 1925). Ayaklanma birkaç ay sürmüþ ve güneydoðu bölgesine hýzla yayýlmýþtýr. Diyarbakýr ve Ankara'da Ýstiklal mahkemeleri kuruldu. Ýki yýl süreyle Takrir-i Sükun çýkarýldý. Terakkiperver cumhuriyet partisi programýnda "dini inançlara saygýlý olduðu" seklindeki bir madde nedeniyle kopartýldý. Bu ayaklanma bahanesiyle iktidar bütün muhalefeti sindirmeye çalýþtý. Þeyh Sait Kýyamý, 31 Mart ve Menemen olayý vs. ile zincirin bir halkasý olarak Müslüman halkýn önüne sürülecektir.

25 Kasým 1925'te þapka giyilmesi hakkýndaki 671 no'lu kanun çýkarýldý. "Türkiye büyük millet meclisi üyeleri ile genel, özel ve bölgesel idarelere ve bütün kuruluþlara baðlý memurlar ve müstahdemler, Türk milletinin giymiþ olduðu þapkayý giymek zorundadýr. Türkiye halkýnýn da genel baslýðý þapka olup, buna aykýrý bir alýþkanlýðýn sürdürülmesini hükümet yasaklar". Bu kanun halkýn büyük tepkisine yol açmýþ, gerek bu kanun çýkmadan önce, gerek çýktýktan sonra þapkaya muhalefet edenler Ýstiklal mahkemelerinde yargýlanarak idam edilmiþtir. Bunlardan en trajik olanlarýndan biri, kanun çýkmadan bir buçuk yýl evvel yazdýðý "Frenk mukallitliði ve Þapka" adlý risalesi nedeniyle Ýskilipli Atýf Efendi, diðeri sýrf halkýn gözünü korkutmak için Erzurum'da idam edilen Salci Baci adli bohçacý bir kadýndýr. Doðu illerinde soðuk nedeniyle kalpak giyenler de cezalandýrýlmýþtýr. Sapka kanunu kadýnlarýn kýlýk kýyafetiyle ilgili bir düzenleme getirmemiþ olmasýna raðmen genel olarak kýyafet kanunu olarak algýlandýðýndan buna dayanýlarak Müslüman kadýnlarýn giyimine yönelik müdahaleler olmuþtur. Kanunî bir düzenleme olmamasýna raðmen bazý illerde (Mersin, Trabzon, Rize, Bodrum, Konya, Maraþ, Hoton, vs.) belediye kararlarýyla baþörtüsü yasaklanmýþtýr. (Cihan Aktas, a.g.e., s. 173, dipnot, Dr. Barnard Caparol, Kemalizmde ve Kemalizm sonrasýnda Türk kadýný, Türkiye Is bankasý kültür yay., Ankara, 1982)

Müslümanlarýn kýlýk kýyafetlerine yönelik saldýrýlarýn tek parti ve ihtilal dönemlerinde daha bir yoðunlaþtýðý gözlenmektedir. Osmanlý son dönemlerinde daha da yoðunlaþarak cumhuriyet döneminde Müslümanlar " gerici, yobaz, sakallý, bitli, örümcek kafalý, kara cahil, Türk filmlerinde aþina olduðumuz dolandýrýcý, düzenbaz, cimri hacý, hoca vs. gibi kelimelerle resmedilmekte. Müslümanlar yönelik bu tür karamalara son zamanlarda eklenen terörist, dýþ destekli, karanlýk mihraklarýn yönlendirdiði" seklinde ifadeler dýþýnda pek fazla þeye rastlanamaz. 31 Mart, Þeyh Sait kýyamý, Menemen olayý da eklenerek birer tekerleme gibi basýnda, sokakta muhatap olduðunuz CHP zihniyetli insanlarýn aðzýnda tekrarlanýr durur. Abdullah Yýldýz, Umran (Ocak 98, s. 28-30) dergisindeki "Ýrtica'da siyasal Ýslam'a bir övgü edebiyatý" adli yazýsýnda geçmiþ bazý yayýnlardan alýntýlar yapmýþ. Gözümüze çarpan bazý ifadeler: fesatçýlar, softa kýyafetli adamlar, casuslar, mecnunlar, ortaçað müessesesi kadrolar, medeniyet düþmanlarý, kara tehlike, komünizmden daha tehlikeli (PKK'dan daha tehlikeli ifadesini hatýrlatýyor) bir yobazýn marifetleri, çember sakallý yobazlar, kafalarýnýn içi kadar karanlýk, örtüler, bedeviler, gözleri ortaçaðdan önceki çöl uygarlýðýna dikilmiþ olanlar, soluyan, hýrlayan kuduz köpekler, Anadolu'yu Araplaþtýrmak, Hicaz çölüne çevirmek... En son 11 Ekim 98'deki "Baþörtüsüne Özgürlük için Elele" eyleminin ardýndan kartel medyasýna bakarsanýz pek fazla bir þeyin deðiþmediðini görürüsünüz.

Tek parti ve daha sonraki birkaç on yýllýk dönemde tesettür düþmanlýðý çarþaf üzerinde yoðunlaþmýþtýr. Türk kadýnlar birliði, Mustafa kemal derneði gibi oluþumlar çeþitli haftalar düzenleyerek çarþaf aleyhinde kampanyalar düzenlemekte, çarsaf açma, peçe yýrtma etkinlikleri düzenlemekteydiler. Ýlk defa cumhuriyet gazetesi öncülüðünde güzellik yarýþmasý düzenlenmiþ, müsabaka seçimleri ulusal bir olay olarak nitelendirilmiþtir. 19 Mayýs törenlerinde kýzlara kýsa þortlar giydirmek rejimin geleceði açýsýndan ödün verilemez bir uygulama haline gelmistir.

Önceleri bu tür propaganda faaliyeti seklinde sürdürülen uygulamalar daha sonra çarþaflý kadýnlara, sakallý Müslümanlar fiili müdahalelere dönüþmüþtür.

1960 ihtilalinden sonra bu tür saldýrýlar yaygýnlaþmýþtýr. Gün geçmiyor ki sokaktaki çarþaflý bir kadýna, sakallý bir müslümana ilericilik adýna saldýrýlmasýn, dövülmesin. Kadýnlar sözlü ve fiili saldýrýlara maruz kalýyor, çarþaflarý çekiþtiriliyor, yýrtýlýyor, insanlarýn sakallarý sýradan insanlar tarafýndan zorla traþ ettiriliyordu.

Bu saldýrýlar karþýsýnda tesettür konusu Müslüman çevrelerin gündemine yansýdý. Konferanslar, paneller düzenledi. Ýslami referanslara göre örtünme konusu islendi. Kur'an Kurslarý ve kýz Ýmam-Hatip okullarýnýn da etkisiyle tesettür genç kýzlar arasýnda yaygýnlýk kazanmaya baþladý. Ýlk defa 1968'de Ankara Üniversitesi Ýlahiyat fakültesi'nde okuyan Hatice Babacan'ýn örtüsü nedeniyle okuldan atýlmasý üzerine baþörtüsü üniversite düzlemine taindi. Ýlahiyat fakültesi boykotu, açlýk grevleri konuyu ülke gündemindin en üst sýrasýna taþýdý. Müftülerin -özellikle Çankaya müftüsünün- "bunlar hangi akla hizmet ediyorlar, Ýslam'da açlik grevi yoktur" gibi beyanatlarý Müslümanlar nezdinde þaþkýnlýk yarattý. Boykot ve eylemler nedeniyle fakülte tatil edildi. Bu arada yýllardýr çarþafla mücadele için kadýnlara çarþaf yerine daha Avrupai diye pardösü daðýtan çeþitli kadýn dernekleri artik pardösüye de savas açtý. Daha sonra 12 Eylül döneminden itibaren baþörtüsü yerine "türban"ý destekleyecekler sonra ondan da vazgeçeceklerdir. Hala bu zihniyet için üniversitedeki baþörtüsü sorunu "Türban sorunu" olarak nitelendirilir.

12 Mart muhtýrasýný izleyen yýllarda üniversitelerde baþörtüsü kýzlarýn solcularýn saldýrýlarýna uðramasý gözden uzak tutulmamalýdýr. 1979 yýlýnda Gazi Eðitim'den çýkan 15 kadar baþörtülü öðrenci yüzlerce solcunun taslý-sopali saldýrýsýna uðramýþ, çoðu yaralanmýþ, baþlarý yarýlmýþtýr. Son zamanlarda isçi partisi ve SIP öncülüðünde fiili saldýrýlar yapýlamasa da baþörtüsü ve Müslümanlar aleyhindeki propagandalar bunun devamýdýr.

Bu yýllarda Müslümanlar tesettür düþmanlýðýnýn altýnda Ýslam düþmanlýðýnýn olduðunu farkýna varmýþlardýr.Demokrat partinin iktidara geliþiyle görmek zorunda kaldýklarý Ýslami duyarlýk sahibi Müslümanlarýn varlýðý, aleyhteki kampanyalara raðmen tesettürün yaygýnlaþmasý egemenleri saldýrýlarýnda daha da pervasýzlaþtýrmýþtýr. Bunun karsýsýnda Müslümanlar da bir özeleþtiri sürecine girmiþ kendi kimliklerini netleþtirmeye baþlamýþlardýr.
 


1970'li yýllarýn anarþik, anomik ortamýndan, sag-sol çatýþmalarýnýn dýþýnda kalmaya çalýþmýþ, Seyyid Kutub, Mevdudi, Hasan el-Benna vs. gibi yazarlarin tercüme eserleriyle evrensel Ýslami deðerlerle tanýþýlmýþ, kültürel olarak, kimlik olarak bir yetkinlik kazanmýþlardýr. Baþörtüsü düþmanlýðý karsýsýnda köktenci bir tutum içine girmiþlerdir.

Baþörtüsü düþmanlýðýnda ilginç bir dönüþüm yaþanmýþtýr. Yýllarca baþörtüsü cehaletin simgesi (!) olarak görülmüþtür. Ama geçen yýllarla birlikte baþörtülülerin lise mezunu, hatta üniversite mezunu, hatta memur, yazar-çizer olmasý baþörtüsüne baþka anlamlar yüklenmeyi gündeme getirmiþtir. Artýk baþörtüsü cehaletin (!) simgesi deðildir. Karanlýk mihraklara (!), vatani bölmeye (!), rejimi deðiþtirmeye hizmet etmektedir. Artik "Biz köylünün, sokaktaki kadýnýn baþörtüsüne karýþýyor muyuz ?" Hizmetçi, müstahdem olanlar kurtulmuþtur ama baþörtüsü sorunu üniversite, devlet daireleri boyutunda yasaklara konu olmaktadýr. Tahsilli insanlarýn basörtüsü kullanmalarý "karanlýk amaçlar" dýþýnda ne ile izah edilebilirdi...!

 

1960 darbesinin ardýndan olduðu gibi 12 Eylül 1980 darbesinden sonra da ardarda memurlara yönelik baþbakanlýktan kýlýk-kýyafet yönetmelikleri yayýnlamaya baþlandý. 1980 ekimindeki baþbakanlýk genelgesinin ardýndan 1981 aralýðýnda öðretmen ve öðrencilere yönelik kýlýk-kýyafet genelgesi yayýnlandý. Milli eðitim bakanlýðý da ortaokul ve lise öðretmen ve öðrencilere yönelik ardarda yönetmelikler yayýnladý. Bunu 1982 Aralýk ayýnda YÖK'ün üniversite öðretim üyeleri ve öðrencileri kapsayan genelgesi takip etti. Genelgeler nedeniyle ilk, orta, lise, özellikle kýz Ýmam-Hatip liselerinde ve üniversitelerde yüzler kýz öðrenci, baþörtülü memurlar maðdur oldu. Sakallarý nedeniyle erkekler de bunlara eklendi. Her ne kadar genelgelerde kadýnlar için aþýrý makyaj, pantolon, uzun topuklar da yasaklansa da buna aykýrý davranýþlardan dolayý, sürgün edilen, memuriyetten atýlan kadýnlara rastlanmadý.

Öðrenciler, veliler yetkililere günlerce posta hanelerde kuyruk oluþturarak yasaðý protesto eden telgraflar, mektuplar gönderdi. Yaygýn muhalefet nedeniyle YÖK'ün "çaðdaþ bir kýyafet olan türbana izin vermesi olayý daha da karýþtýrdý. Öðrenciler türban giymedikleri için okullardan atýldýklarý gibi, amaç Ýslami giyim kaygýsý olduðundan türbana da yasak getirildi. Protesto telgraflarý, oturma ve açlýk grevleri sonunda YÖK 23 Mayýs 1987 tarihinde baþörtüsü yasaðýnýn kademeli olarak kaldýrýlacaðýný ilan etti. Ancak kesin bir karar olmadýðýndan yasak rektörlerin keyfi uygulamalarýyla devam etti. Baþörtüsü yasaðýnýn halk nezdinde uyandýrdýðý rahatsýzlýk nedeniyle Meclis ANAP'LI milletvekillerinin önergesiyle "Anayasa'nýn 174. maddesindeki inkýlap kanunlarýna aykýrý olmamak kaydýyla, öðretim elemanlarý ve öðrenciler için yüksek öðretim kurumlarýnda kýlýk ve kýyafet serbestisi olacaðý ve bu konuda kiþi ve kurumlarýn kýsýtlama yapamayacaðýna iliþkin bir karar alýnýyor.

Cumhurbaþkaný Kenan Evren öðrenci affýna ilave edilen bu ifadenin bulunduðu yasayý önce veto ediyor, sonra kabul ediyor daha sonra da AYM'ne veriyor. AYM yasayý gerekçesini aylar sonra açýklayacaðý kararla 8 Mart 1989'da iptal ediyor. Ýptal kararýnýn açýklanmasý için 8 Mart dünya kadýnlar gününün seçilmesi anlamlý bulunuyor. 10 Mart 1989 yurdun çeþitli illerinde Cuma namazý çýkýþlarýnda kadýnlý erkekli genis katýlýmlý eylemler yapýldý. Çok sayýda insan gözaltýna alýndý, bir kýsmý yargýlanarak tutuklandý. Ertesi gün gazete manþetleri 11 Ekim 1998 günü yapýlan "Ýnanca Saygý Düþünceye Özgürlük Ýçin Elele" eylemini takip eden günlerde kartel medyasýnýn manþetlerinden farklý deðildi. AYM 5 Temmuz 1989'da üniversitede baþörtüsüne izin veren yasanýn iptaliyle ilgili gerekçeli kararý açýkladý. Danýþtay da AYM gerekçeli kararýna dayandýrarak 13 öðretim üyesinin baþvurusu üzerine üniversitelerde türbana izin veren yönetmeliði iptal etti.

Bu kararlar özellikle yaz ortasýnda verilmiþti. 1989-1990 öðretim yýlýyla yaygýn protestolarýn baslamasý baþörtüsü karsýsýnda tavizsiz düþmanlýðýyla tanýnan Kenan Evren'in görevinin bitimi ve yerine Turgut Özal'ýn geçiþiyle bu destekten mahrum kalan YÖK 28 Aralýk 1989'da öðrenci disiplin yönetmeliðinin yasakla ilgili 7/h fýkrasýný kaldýrmasýyla türban yeniden serbest býrakýldý. Uygulama rektörlerin insafýna býrakýldý. Bazý üniversitelerde uygulanýrken bazý üniversitelerde uygulanmadý. 90'lý yýllar boyunca genel olarak yasak uygulanmadý. Özellikle I.Ü. hemþirelik meslek yüksekokulu, I.Ü. florance nightingale hemþirelik yüksekokulu, Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi gibi lokal olarak baþörtüsü yasaðý ýsrarla sürdürüldü. Bu arada 29 Ekim 1996'da gazetelere ilginç ayni zamanda trajik bir haber çýktý. I.Ü. Cerrahpaþa týp fakültesinde Þükran Erdem adlý doktor baþörtüsü olduðu için dört ay boyunca cerrahi müzeye kilitlenmiþti. Sorumlusu cerrahi anabilim dalý dekani Kemal Alemdaroglu'ydu. Daha sonra I.Ü. rektörlüðüne seçilerek bu uygulamalarýný üniversiteye yayacaktýr. (Baþörtüsü sorunu, Mazlum-Der, 2. baski, s. 166)

Daha önce de ifade ettiðimiz gibi baþörtüsü yasaklamalarý tek parti dönemlerinde iyice þiddetlenmekteydi. 28 Þubat 1997 örtülü darbesiyle Müslümanlara yönelik her alanda kuþatma politikalarý uygulamaya konuldu. Refah partisi iktidardan düþürüldü, sekiz yýllýk kesintisiz eðitimle Ýmam-Hatip liselerinin (IHL, M.K.) orta kýsmý kapatýldý, lise kýsýmlarý da üniversiteye yönelik kýsýtlamalarla cazibesini yitirdi, yeþil sermaye olarak nitelendirilen sermaye (ör. Kombassan Holding, Yimpas A.S., Endüstri Holding, Sayha Holding vs., M.K.) kesimine savaþ açýldý. Vakýflara, vakýf okul ve yurtlarýna gece baskýnlarý düzenlendi... Böyle bir ortamý bekleyen, arkasýna zinde güçleri alarak ilerici! uygulama yapmaya can atanlara gün doðdu. 1997-1998 öðretim yýlýnda I.Ü. Rektörü Bülent berkarda üniversitede kimlik kartý için bas açýk fotoðraf alýnacaðýný duyurdu. Özellikle Cerrahpaþa týp fakültesinde baþörtülü kýzlar staja alýnmýyordu, sýnavlara da alýnmamaya baþlandý. Öðrenciler bir ay süreyle her gün I.Ü. Merkez kampüs kapýsý önünde yasaðý protesto ettiler. 24 Þubat salý günü I.Ü. yeni rektörü sabýk baþörtüsü yasakçýsý kemal alemdaroglu'nun yayýnladýðý bir genelgeyle baþörtülü, sakallý, uzun saçlý erkekler fakültelere, kampüslere alýnmadýlar.Amaç yasaðýn sadece baþörtülülere yönelik olmadýðý izlenimini vermek. Salý, Çarþamba, Perþembe protestocu öðrencilerin sayýsý katlanarak çoðaldý. Cuma günü otuz beþ bin (35.000 !, M.K.) kiþiye ulaþtý. Beyazýt Meydanýndan Çapa'ya Cerrahpaþa'ya yürüyüþler yapýldý.

Bu kitlesel öðrenci eylemleri sonunda Rektörlük geri adým attý, genelgenin kimliklerin hazýrlamasýnda bir gecikme olduðunu söyleyerek ikinci bir emre kadar durdurduðunu açýkladý. Cerrahpaþa ve Çapa tip ile diþ hekimliði fakültelerinde uygulanmaya devam etti. Eylemler öðrenciler gözaltýna alýndý, disiplin cezalarýyla yýldýrýlmaya çalýþýldý. Disiplin soruþturmalarýnda bir çok usulsüzlükler vardý. Cerrahpaþa ve Çapa eksenli eylemler devam ederken 24 Þubat dönemindeki eylemlere katýlma, yönlendirme, okul boykotuna katýlma gibi gerekçelerle fen fakültesinden yedi öðrencinin atýlmasý,, bazý öðrencilere uzaklaþtýrma verilmesi üzerine eylemlerin tansiyonu yükseldi. Öðrenciler iki gün fen fakültesi önünde bir gün de I.Ü. merkez kampus kapýsý önünde toplanarak okuldan atýlmalarý protesto ettiler. Oturma eylemi yapan öðrencilere polis cop, göz yasartici gazla müdahale etti. Buna karþýlýk öðrenciler Fatih yönüne doðru gösterilerini sürdürdü. Edirne Trakya üniversitesinde de yasak uygulanmaya baþlandý.

11 Ekim 1998 pazar günü yapýlan "Baþörtüsüne Özgürlük Ýnanca Saygý Düþünceye Özgürlük Ýçin Elele" eylemi Türk ve dünya basýnýnda geniþ yanký uyandýrdý. Bir gün öncecisinden eylemin yasadýþý ilan edilmesine raðmen iki milyona  yakin kiþi Ýstanbul'dan Anadolu'nun Doðu illerine kadar elele tutuþtu. Bu katýlým halkýn baþörtüsü yasaðýna karþý tepkisini göstermesi açýsýndan ilginçti. Eylemde vatandaþlarýn hiçbir taþkýnlýk ya da saldýrgan bir tutuma girmemeleri, trafiði engellememelerine raðmen emniyet ve jandarmanýn yersiz müdahaleleri olmuþtu. Elazýð'da Jandarma halkýn üzerine ateþ açmýþ bir kiþi ölmüþ, üç kiþi yaralanmýþtý. Böyle bir katýlým egemenleri korkuttu. Gazetelerin de karalama kampanyalarýyla birlikte aralarýnda Ahmet Tasgetiren, Abdurrahman Dilipak gibi yazarlarýn, gazetecilerin de olduðu çok sayýda kisi gece baskýnlarýyla gözaltýna alýndý.

1989-1990 öðretim yýlýyla ilgili olarak yapýlan rektörler toplantýlarýnda baþörtüsünü yasaklayýcý açýklamalar yapýldý. Öðretim yýlýnýn baþýnda Ýstanbul Üniversitesinde baþörtülü öðrencilerin kayýtlarý yapýlmadý. Yasak Sivas  cumhuriyet üniversitesi, Trabzon KTÜ, Edirne Trakya üniversitesi ve daha birçok üniversiteye yayýldý.


Baþörtüsü neyi ifþa ediyor ? sorusuna verilecek cevaplar rejimin gerçek yüzünü ifsa etmek Müslümanlarýn konumunun netleþmesinde hayatiyet taþýyor.

Görülmüþtür ki baþörtüsü yasaklarýn ardýnda Ýslam düþmanlýðý vardýr. Yine görülmüþtür ki binlerce öðrenci maðdur edilmiþ, okullarýndan, islerinden ayrýlmak zorunda kalmýþ ama toplumumuzda üniversitelerde tesettüre yöneliþ hýzla devam etmiþtir. Baþörtüsü rejimle Müslümanlarýn çatýþma alaný olmuþ, rejim gerçek yüzüyle halka ifþa edilmiþtir.

Baþörtüsü sorunu günümüze kadar olduðu gibi bundan sonra da çeþitli þekillerde devam edecektir. Baþörtüsü egemenlerin maskelerini düþürecek, gerçek ve çirkin yüzlerini ifþa edecektir.

Kaynak: Yürüyüþ dergisi, sayý 1, Aralýk 1998

 


radyobeyan