Afet By: aysegul999 Date: 24 Temmuz 2015, 18:52:56
AFET
Rümeysa OÐUZ
Mart 2015 114.SAYI
Uyanýk bir halde yataktayým. Gün öðlene varmak üzere ama tüm haftanýn yorgunluðunu ve uykusuzluðunu atmak ister gibi inatla direniyor; bir saða, bir sola dönerek kendimi yeniden uykunun kucaðýna býrakmayý deniyorum. Cama, güneþlikle yetinmeyip kahverengi kanatlarý da sýký sýkýya çekmiþim ki öðlenin yakýcý güneþi odamý doldurup da beni uykumdan alýkoymasýn. Ama oldukça parlak bir ýþýk huzmesi, iki kanadýn arasýndan yataðýn tam ortasýný adeta bir býçak gibi keserek yorganýmýn üzerinde gölge oyunlarý yapýyor. Nihayet uyuyamayacaðýmý anlayýp kalkmaya niyetlendiðimde kapýnýn sesini duyuyorum. Biri gelmiþ olmalý. Alelacele doðrulup uzun koridordan kapýya doðru yöneldiðimde, koridor boyunca dizili olan odalarýmýn daðýnýklýðý iliþiyor gözüme. Ýnþallah gelen bir misafir deðildir.
Hay Allah, sýrasý mý þimdi! Her zaman düzen konusunda rakip tanýmayan ben; tam da en pespaye günümde komþuma yakalanýyorum. Ýkinci katta oturan komþum Aynur; bir elinde kek dolu tabaðý, diðerinde anahtarý ve telefonu olduðu halde kapýmda duruyor. Belli ki oturmaya gelmiþ. Onu içeri buyur edip hýzla giyinmeye gidiyorum. Giyinirken salondan sesleniyor Aynur: “Boþ ver giyinmeyi kýz! Ben üstüne baþýna bakmam. Gel hele, sana anlatacaklarým var.”
Yaklaþýk bir yýldýr oturduðum bu apartmanda, hem okul hem de çalýþmamdan mütevellit; bir iki komþu toplantýsý ve selamlaþmanýn dýþýnda pek bir samimiyetimin olmadýðý komþumun, bana anlatacaðý ne olabilir, diye merakla geçiyorum salona. Hoþbeþ faslýný çabucak geçen Aynur geliþ niyetini açýklýyor nihayet: “Bak kuzum -samimiyeti ne olursa olsun bu þekilde hitap ediyor tüm komþularýna- ben senin ablan sayýlýrým. Belli ki çekingen bir kadýnsýn. Geldin geleli kimseyle çok samimi olmadýn, fark ettim. Ama daha yenisin, binamýza alýþýrsan çok seversin. O yüzden ablan olarak sana biraz komþularýný anlatayým dedim. Her yerin iyisi de var kötüsü de… Sen yabancýsýn buralarda, sana ablalýk etmek benim vazifem.”
Aynur’un çat kapý gelip bana apartmaným hakkýnda bilgi vermeyi kendine görev bellemesi her ne kadar garibime gitse de abla edasý ile samimi bir þekilde, sýkýldýðým ve yalnýz olduðum bir tatil günüme yarenlik etmesine içten içe seviniyorum yine de. Alt kattan, üstten, karþýdan derken koyu bir sohbete dalýyoruz farkýnda olmadan. Aynur bazen önemli bir þey anlatacak gibi kalýn kaþlarýný çatarak bazen yüzüne korkunç bir ifade verip iri siyah gözlerini iyice açarak bazen de gülünce tamamen yok olan ince dudaklarýný büzerek konuþuyor durmadan. “Üst kattaki Hayriye Abla’ya pek güvenme” diyor. Aslýnda iyi insanmýþ da benden önce yerimde oturan kiracý ile zýtlaþtý diye durmadan sofra bezini kadýnýn balkonuna çýrpmýþ. Üçüncü kattaki Ayþe’nin kocasý huysuzmuþ. “Gece vakti gürültü duyarsan korkma, kadýncaðýzýn üzerine yürüyordur boyu devrilesice” diye ekliyor. Melahat Abla pasaklýymýþ, evinde kabuklu yumurta yenmezmiþ. Giriþteki teyze geleni gideni gözetlermiþ pencereden. “Muhtar” diyormuþ komþular ona.
Kendimi sohbete kaptýrmýþým bazen gülerek bazen þaþýrarak dinliyorum Aynur’u. O da benden farksýz deðil. Heyecanlanýnca ayaða kalkýyor, anlattýðý kiþiyi tanýyamadýðýmda taklidini yapýyor. Çay, kahve, meyve derken telefonumun sesini duyuyorum birden. Ýkindi ezanýna yarým saat kalmýþ, haber veriyor. Eyvah, diyerek irkiliyorum; zaman ne çabuk geçmiþ. Komþum kalkýnca hýzla abdest alýp namaz kýlýyorum. Günün geri kalanýnda da anlattýklarýný düþünüp kendi kendime gülümsüyor, “Sohbeti ne tatlý, ne samimi bir kadýn” diyerek apartman hayatýmýn renkleneceði düþüncesi ile seviniyorum.
Hafta baþý olup iþ ve okul telaþýna döndüðümde bile her zaman, zamansýzlýktan þikayet eden ben; Aynur’a ayýracak vakit buluyorum artýk. Oturduðum her binada komþularýmla mesafeli olmayý tercih ederken Aynur ile olan samimiyetimi sorguladýðým kimi zamanlarda, bu samimiyetin hoþ bir arkadaþlýðýn zemini olduðunu kendime telkin ederek devam ediyorum “komþuculuk” oynamaya. Bir araya geldiðimizde konuþacak konumuz oluyor muhakkak. Aynur adeta rapor verir gibi ben yokken komþularýn ne yaptýðýný anlatýyor önem sýrasýna göre. Ben de gülerek ona katýlýyor sonra da Aynur’a iþi ve okulu anlatýyorum. Bazen birinden bahsederken kendine özgü ifadesi ile “Aman, ben senin iþ arkadaþýný ne bileyim kýz!” deyince kahkahayý basýp “Hani þu yamuk yürüyen vardý ya” yahut “Boynu uzun olan var ya” gibi ifadelerle ona arkadaþlarýmý hatýrlatýyorum.
Sýnavlarýmýn ve iþlerimin yoðunluðundan kafamý kaldýramadýðým bir haftanýn sonunda, eve geldiðimde hoþ bir sürpriz ile karþýlaþýyorum. Merdivenleri aðýr aðýr çýkarken kapýyý açan Aynur “Bana bak, müjdemi isterim” diye gülerek evinin mutfaðýna doðru sesleniyor: “Gel abla, geldi
seninki.” Sevinçten zýplayýp apartmanýn ortasýnda basýyorum çýðlýðý. Annem memleketten gelmiþ. Sürpriz olsun diye haber vermemiþ. Zaten telefonda bolca anlattýðým için gýyabýnda tanýdýðý Aynur’a gidip bir iki saat gelmemi beklemiþ. Heyecanla boynuna sarýldýðým annemi adeta uçururcasýna eve götürüyorum. Annemde bir durgunluk var gibi ama baþta yorgunluðuna verip ses etmiyorum. Sessizce oturan annem, tüm þaklabanlýklarýma sade bir tebessümle karþýlýk verince, “Anneciðim ne oldu, kötü bir þey mi var?” diye sorup çocukluðumda yaptýðým gibi dizlerinin dibinde büzüþüyorum. “Yok” diyor annem tok bir sesle. Konuyu deðiþtirmek gayesi ile “Aynur’la ne yaptýnýz, anlattýðým kadar hoþsohbet biri deðil mi?” diye soruyorum bu defa. “Öyle” diyor annem yine ayný tok ve donuk sesi ile. Annemin durgunluðuna bir anlam vermek ister gibi gözlerine bakýnca “Bilgisayarýný getirsene” diyor; bu defa sesinde hüzün de var biraz.
Anlamaya çalýþmadan, sadece bana verilen emre itaat eder gibi çalýþma odama yönelip getiriyorum bilgisayarýmý. Annem arama motoruna bir þeyler yazýyor. Sonra görsellerden oldukça ihtiyar, kamburu çýkmýþ, eski ayakkabýlarý yýrtýk, baþýndaki sarý örtüsü solmuþ, elleri yaþlýlýk lekeleri dolu bir kadýn resmi bulup açýyor. “Kýzým” diyor, bu defa daha þefkat dolu sesi: “Þu resimde ne görüyorsun, bana anlatsana.” Annemin yapmaya çalýþtýðýný anlayamamýþ olsam da þu an benden bunu neden yaptýðýna dair bir soru deðil cevap beklediðini gayet iyi bilerek, “kambur bir kadýn” diyorum. “Ay, ellerine bak; lekeli lekeli! Yüzü ne biçim buruþmuþ anne, kadýnýn dudaklarý görünmüyor. Aynur olsa buna kesin bir isim takardýk…” Sert bir bakýþla cümlemi kesen annem, o gece erkenden yatýyor. Bende kaldýðý üç gün boyunca da asla “eski annem” gibi olmuyor! Terminalde onu yolcu ederken nemli gözlerle bir kaðýt tutuþturuyor elime.
Eve geldiðimde þaþkýn bir þekilde, paltomu bile çýkarmadan annemin verdiði kaðýdý açýyorum hemen. “Güzel kýzým! Sana dair hiç bu denli kaygýlý olmamýþtým. Düþün ki ben bir anneyim ve kýzýmýn kör olmaya baþladýðýný görüyorum. Ama maalesef bu körlüðe mani olmak benim elimde deðil. Eskiden olsa, mesela bir yýl önce, sen o bilgisayardaki yaþlý kadýnýn resmine baktýðýnda ‘Anne’ derdin, ‘ne güzel parmaklarý varmýþ bu yaþlý kadýnýn. Gözleri elaymýþ galiba, nasýl da hoþ buðulu bakýyor. Örtüsü solmuþ, kim bilir ne çok hüzün ve mutluluk gözyaþý silmiþtir o yemeninin oyasý ile bu kadýn.’ Çok üzgünüm evladým. Sen güzelliklere kör oluyorsun. Sebebini kendin bul ve seni kör eden bu hastalýktan tez zamanda kurtul!”
Uykusuz geçen geceler ve günler boyunca annemin yazdýklarýný düþünüyorum uzun uzun. Kendimi dinlemeyeli uzun zaman olmuþ. Ne çok deðiþmiþim meðer. Bir öðleye doðru güneþlikleri açýk camýmdan güneþ tüm gücü ile uykusuzluktan kanlanmýþ gözlerime yansýtýrken ýþýðýný, kafamda gölge oyunlar oynanýyor bu defa. Yavaþ yavaþ önümde netleþen resme, “komþuculuk” oynamaya baþladýðým günden beri deðiþen hayatýmýn siluetine bakýyorum yorganýmýn üzerindeki ýþýk huzmelerinden. Telefonu elime alýp on gündür aramaya elimin varmadýðý numarayý çeviriyorum. “Kýzým” diyor karþýdaki ses. “Anne” diyorum. “Bazen saðýr ve dilsiz olmak körlüðü engeller deðil mi? O zaman güzellikler daha net olur gözümüzde. Gereksizce dinledikçe ve anlattýkça baþka yerden bakýyor insan hayata. Baksana konuþmayý bile unutmuþ gibiyim. Birkaç aydýr kendimi kaptýrdýðým rüzgarý hissediyorum þu an ama ona bir isim dahi veremiyorum.” “Ona isim vermene gerek yok” diyor annem, “O isim çoktan verilmiþ. Bu sebepten hayýr konuþmayacaksak susmamýz emredilmiþ. Uzun kelimelerle kendini yorma güzel yavrum. Onun adý ‘gýybet!’ O ki insanýn gözünü güzele kör, kulaðýný iyiliðe saðýr eden koca bir afet!”
Ynt: Afet By: ceren Date: 24 Temmuz 2015, 21:08:58
Esselamu aleykum.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim.Afetmek Allaha mahsustur.Ama afetmek de Allahýn rýzasýný kazandýrýr,kiþiyi vicdanlý ve kiþilikli kýlar.Rabbimin rýzasý için af eden ve kabul eden kullardan eylesin bizleri inþallah...