> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Aile Dergisi > Diğer Yazılar > Afet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Afet  (Okunma Sayısı 1252 defa)
24 Temmuz 2015, 18:52:56
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 24 Temmuz 2015, 18:52:56 »



AFET

Rümeysa OĞUZ

Mart 2015 114.SAYI


Uyanık bir halde yataktayım. Gün öğlene varmak üzere ama tüm haftanın yorgunluğunu ve uykusuzluğunu atmak ister gibi inatla direniyor; bir sağa, bir sola dönerek kendimi yeniden uykunun kucağına bırakmayı deniyorum. Cama, güneşlikle yetinmeyip kahverengi kanatları da sıkı sıkıya çekmişim ki öğlenin yakıcı güneşi odamı doldurup da beni uykumdan alıkoymasın. Ama oldukça parlak bir ışık huzmesi, iki kanadın arasından yatağın tam ortasını adeta bir bıçak gibi keserek yorganımın üzerinde gölge oyunları yapıyor. Nihayet uyuyamayacağımı anlayıp kalkmaya niyetlendiğimde kapının sesini duyuyorum. Biri gelmiş olmalı. Alelacele doğrulup uzun koridordan kapıya doğru yöneldiğimde, koridor boyunca dizili olan odalarımın dağınıklığı ilişiyor gözüme. İnşallah gelen bir misafir değildir.
Hay Allah, sırası mı şimdi! Her zaman düzen konusunda rakip tanımayan ben; tam da en pespaye günümde komşuma yakalanıyorum. İkinci katta oturan komşum Aynur; bir elinde kek dolu tabağı, diğerinde anahtarı ve telefonu olduğu halde kapımda duruyor. Belli ki oturmaya gelmiş. Onu içeri buyur edip hızla giyinmeye gidiyorum. Giyinirken salondan sesleniyor Aynur: “Boş ver giyinmeyi kız! Ben üstüne başına bakmam. Gel hele, sana anlatacaklarım var.”
Yaklaşık bir yıldır oturduğum bu apartmanda, hem okul hem de çalışmamdan mütevellit; bir iki komşu toplantısı ve selamlaşmanın dışında pek bir samimiyetimin olmadığı komşumun, bana anlatacağı ne olabilir, diye merakla geçiyorum salona. Hoşbeş faslını çabucak geçen Aynur geliş niyetini açıklıyor nihayet: “Bak kuzum -samimiyeti ne olursa olsun bu şekilde hitap ediyor tüm komşularına- ben senin ablan sayılırım. Belli ki çekingen bir kadınsın. Geldin geleli kimseyle çok samimi olmadın, fark ettim. Ama daha yenisin, binamıza alışırsan çok seversin. O yüzden ablan olarak sana biraz komşularını anlatayım dedim. Her yerin iyisi de var kötüsü de… Sen yabancısın buralarda, sana ablalık etmek benim vazifem.”
Aynur’un çat kapı gelip bana apartmanım hakkında bilgi vermeyi kendine görev bellemesi her ne kadar garibime gitse de abla edası ile samimi bir şekilde, sıkıldığım ve yalnız olduğum bir tatil günüme yarenlik etmesine içten içe seviniyorum yine de. Alt kattan, üstten, karşıdan derken koyu bir sohbete dalıyoruz farkında olmadan. Aynur bazen önemli bir şey anlatacak gibi kalın kaşlarını çatarak bazen yüzüne korkunç bir ifade verip iri siyah gözlerini iyice açarak bazen de gülünce tamamen yok olan ince dudaklarını büzerek konuşuyor durmadan. “Üst kattaki Hayriye Abla’ya pek güvenme” diyor. Aslında iyi insanmış da benden önce yerimde oturan kiracı ile zıtlaştı diye durmadan sofra bezini kadının balkonuna çırpmış. Üçüncü kattaki Ayşe’nin kocası huysuzmuş. “Gece vakti gürültü duyarsan korkma, kadıncağızın üzerine yürüyordur boyu devrilesice” diye ekliyor. Melahat Abla pasaklıymış, evinde kabuklu yumurta yenmezmiş. Girişteki teyze geleni gideni gözetlermiş pencereden. “Muhtar” diyormuş komşular ona.
Kendimi sohbete kaptırmışım bazen gülerek bazen şaşırarak dinliyorum Aynur’u. O da benden farksız değil. Heyecanlanınca ayağa kalkıyor, anlattığı kişiyi tanıyamadığımda taklidini yapıyor. Çay, kahve, meyve derken telefonumun sesini duyuyorum birden. İkindi ezanına yarım saat kalmış, haber veriyor. Eyvah, diyerek irkiliyorum; zaman ne çabuk geçmiş. Komşum kalkınca hızla abdest alıp namaz kılıyorum. Günün geri kalanında da anlattıklarını düşünüp kendi kendime gülümsüyor, “Sohbeti ne tatlı, ne samimi bir kadın” diyerek apartman hayatımın renkleneceği düşüncesi ile seviniyorum.
Hafta başı olup iş ve okul telaşına döndüğümde bile her zaman, zamansızlıktan şikayet eden ben; Aynur’a ayıracak vakit buluyorum artık. Oturduğum her binada komşularımla mesafeli olmayı tercih ederken Aynur ile olan samimiyetimi sorguladığım kimi zamanlarda, bu samimiyetin hoş bir arkadaşlığın zemini olduğunu kendime telkin ederek devam ediyorum “komşuculuk” oynamaya. Bir araya geldiğimizde konuşacak konumuz oluyor muhakkak. Aynur adeta rapor verir gibi ben yokken komşuların ne yaptığını anlatıyor önem sırasına göre. Ben de gülerek ona katılıyor sonra da Aynur’a işi ve okulu anlatıyorum. Bazen birinden bahsederken kendine özgü ifadesi ile “Aman, ben senin iş arkadaşını ne bileyim kız!” deyince kahkahayı basıp “Hani şu yamuk yürüyen vardı ya” yahut “Boynu uzun olan var ya” gibi ifadelerle ona arkadaşlarımı hatırlatıyorum.
Sınavlarımın ve işlerimin yoğunluğundan kafamı kaldıramadığım bir haftanın sonunda, eve geldiğimde hoş bir sürpriz ile karşılaşıyorum. Merdivenleri ağır ağır çıkarken kapıyı açan Aynur “Bana bak, müjdemi isterim” diye gülerek evinin mutfağına doğru sesleniyor: “Gel abla, geldi
seninki.” Sevinçten zıplayıp apartmanın ortasında basıyorum çığlığı. Annem memleketten gelmiş. Sürpriz olsun diye haber vermemiş. Zaten telefonda bolca anlattığım için gıyabında tanıdığı Aynur’a gidip bir iki saat gelmemi beklemiş. Heyecanla boynuna sarıldığım annemi adeta uçururcasına eve götürüyorum. Annemde bir durgunluk var gibi ama başta yorgunluğuna verip ses etmiyorum. Sessizce oturan annem, tüm şaklabanlıklarıma sade bir tebessümle karşılık verince, “Anneciğim ne oldu, kötü bir şey mi var?” diye sorup çocukluğumda yaptığım gibi dizlerinin dibinde büzüşüyorum. “Yok” diyor annem tok bir sesle. Konuyu değiştirmek gayesi ile “Aynur’la ne yaptınız, anlattığım kadar hoşsohbet biri değil mi?” diye soruyorum bu defa. “Öyle” diyor annem yine aynı tok ve donuk sesi ile. Annemin durgunluğuna bir anlam vermek ister gibi gözlerine bakınca “Bilgisayarını getirsene” diyor; bu defa sesinde hüzün de var biraz.
Anlamaya çalışmadan, sadece bana verilen emre itaat eder gibi çalışma odama yönelip getiriyorum bilgisayarımı. Annem arama motoruna bir şeyler yazıyor. Sonra görsellerden oldukça ihtiyar, kamburu çıkmış, eski ayakkabıları yırtık, başındaki sarı örtüsü solmuş, elleri yaşlılık lekeleri dolu bir kadın resmi bulup açıyor. “Kızım” diyor, bu defa daha şefkat dolu sesi: “Şu resimde ne görüyorsun, bana anlatsana.” Annemin yapmaya çalıştığını anlayamamış olsam da şu an benden bunu neden yaptığına dair bir soru değil cevap beklediğini gayet iyi bilerek, “kambur bir kadın” diyorum. “Ay, ellerine bak; lekeli lekeli! Yüzü ne biçim buruşmuş anne, kadının dudakları görünmüyor. Aynur olsa buna kesin bir isim takardık…” Sert bir bakışla cümlemi kesen annem, o gece erkenden yatıyor. Bende kaldığı üç gün boyunca da asla “eski annem” gibi olmuyor! Terminalde onu yolcu ederken nemli gözlerle bir kağıt tutuşturuyor elime.
Eve geldiğimde şaşkın bir şekilde, paltomu bile çıkarmadan annemin verdiği kağıdı açıyorum hemen. “Güzel kızım! Sana dair hiç bu denli kaygılı olmamıştım. Düşün ki ben bir anneyim ve kızımın kör olmaya başladığını görüyorum. Ama maalesef bu körlüğe mani olmak benim elimde değil. Eskiden olsa, mesela bir yıl önce, sen o bilgisayardaki yaşlı kadının resmine baktığında ‘Anne’ derdin, ‘ne güzel parmakları varmış bu yaşlı kadının. Gözleri elaymış galiba, nasıl da hoş buğulu bakıyor. Örtüsü solmuş, kim bilir ne çok hüzün ve mutluluk gözyaşı silmiştir o yemeninin oyası ile bu kadın.’ Çok üzgünüm evladım. Sen güzelliklere kör oluyorsun. Sebebini kendin bul ve seni kör eden bu hastalıktan tez zamanda kurtul!”
Uykusuz geçen geceler ve günler boyunca annemin yazdıklarını düşünüyorum uzun uzun. Kendimi dinlemeyeli uzun zaman olmuş. Ne çok değişmişim meğer. Bir öğleye doğru güneşlikleri açık camımdan güneş tüm gücü ile uykusuzluktan kanlanmış gözlerime yansıtırken ışığını, kafamda gölge oyunlar oynanıyor bu defa. Yavaş yavaş önümde netleşen resme, “komşuculuk” oynamaya başladığım günden beri değişen hayatımın siluetine bakıyorum yorganımın üzerindeki ışık huzmelerinden. Telefonu elime alıp on gündür aramaya elimin varmadığı numarayı çeviriyorum. “Kızım” diyor karşıdaki ses. “Anne” diyorum. “Bazen sağır ve dilsiz olmak körlüğü engeller değil mi? O zaman güzellikler daha net olur gözümüzde. Gereksizce dinledikçe ve anlattıkça başka yerden bakıyor insan hayata. Baksana konuşmayı bile unutmuş gibiyim. Birkaç aydır kendimi kaptırdığım rüzgarı hissediyorum şu an ama ona bir isim dahi veremiyorum.” “Ona isim vermene gerek yok” diyor annem, “O isim çoktan verilmiş. Bu sebepten hayır konuşmayacaksak susmamız emredilmiş. Uzun kelimelerle kendini yorma güzel yavrum. Onun adı ‘gıybet!’ O ki insanın gözünü güzele kör, kulağını iyiliğe sağır eden koca bir afet!”

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Afet
« Posted on: 20 Nisan 2024, 02:34:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Afet rüya tabiri,Afet mekke canlı, Afet kabe canlı yayın, Afet Üç boyutlu kuran oku Afet kuran ı kerim, Afet peygamber kıssaları,Afet ilitam ders soruları, Afetönlisans arapça,
Logged
24 Temmuz 2015, 21:08:58
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 24 Temmuz 2015, 21:08:58 »

Esselamu aleykum.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Afetmek Allaha mahsustur.Ama afetmek de Allahın rızasını kazandırır,kişiyi vicdanlı ve kişilikli kılar.Rabbimin rızası için af eden ve kabul eden kullardan eylesin bizleri inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes