Suriye dersleri By: hafiza aise Date: 01 Ekim 2012, 15:00:28
Suriye dersleri: Aþil topuðunu gören Türkiye
Mehmet Akif OKUR • 91. Sayý / DOSYA YAZILARI
“Son Dakika”lara doymayan bir medya anaforunun ortasýndayýz. Kulaklarýmýz, sýnýrlarýmýzýn içinden ya da dýþýndan en yeni, en taze ölümleri evlerimize taþýma yarýþýndaki haber kanallarýnda. Nefeslerimizi tutmuþ, her gün bir yenisinin adýný duyduðumuz çatýþma bölgelerini zihinlerimizdeki haritalara yerleþtirmeye, olaylar arasýnda baðlantýlar kurmaya çalýþýyoruz. Ancak saðanak halinde üzerimize yaðan analizler iþimizi pek de kolaylaþtýrmýyor. Belirli kanaat eksenleri etrafýnda kümelenerek benzer þeyleri tekrarlayan yorumcularýn büyük bölümüne iyi gözle bakmýyoruz. Yönlendirilmek deðil, anlamak istiyoruz. Ýçimizi kemiren tedirginlik, þu temel sorularla gün yüzüne çýkýyor; Suriye’de ve çevremizdeki diðer coðrafyalarda neler oluyor? Yaþadýðýmýz çalkantýlý süreçte Türk dýþ politikasýnýn izlediði rota doðru mu?
Olaylarýn dinamik akýþýna paralel olarak bu sorulara verilen cevaplar da geniþ bir yelpazeye yayýlýyor. Esed rejiminin iktidarýný hâlâ korumasý, Türkiye sýnýrýndaki bazý yerleþim bölgelerinde denetimi ele geçiren PKK’nýn saldýrýlarýný hýzla arttýrmasý, Ýran-Irak-Suriye ekseniyle iliþkilerin gittikçe gerilmesi… Sýcak polemikleri, daha da uzatýlabilecek bu sorunlar listesi tetikledi. Bir tarafta, saydýðýmýz aktüel geliþmelerden yola çýkýp Türk dýþ politikasýnýn ilkesel yöneliþlerini eleþtirenler var. Onlarýn karþýsýnda da dýþ politikamýzý þekillendiren vizyonun güçlü yanlarýný vurgulayarak mevcut problemleri geçici ve önemsiz bulanlar yer alýyor. Takipçisi en bol tartýþmalar ise þüphesiz siyaset kulvarýnda yapýlanlar.
[/b]Ana muhalefetin dýþ politika kaygýlarý
CHP liderinin yer yer yüz kýzartýcý, saldýrgan bir üslupla yürütmeye çalýþtýðý muhalefetin eksenini pratikteki baþarýsýzlýklardan hareketle dýþ politika ilkelerinin sorgulanmasý oluþturuyor. Bu tavrý tahlile, hayli kiþiselleþtirilmiþ hýrçýn bir dilin tercih edilme sebeplerinden baþlamak gerekiyor. Eleþtirilerin odaðýndaki isim, Ahmet Davutoðlu, parlak akademik kariyerinin ardýndan Dýþiþleri Bakanlýðý koltuðuna oturmuþ bir politikacý. Kendisini siyasete taþýyan saygýnlýðýnýn kaynaðý yalnýzca çalýþmalarý deðil. Yetiþmelerine katkýda bulunarak devlet bürokrasisi ve üniversiteye taþýdýðý çok sayýda öðrencisi var. Nitekim, Dýþiþleri bürokrasisinin beslenegeldiði dar çevreyi aþarak insan kaynaðý havuzunu geniþletmesinde Davutoðlu’nun bu niteliði önemli bir rol oynadý. Eski Dýþiþleri, sivil bürokrasinin kendisini CHP ile en yoðun biçimde özdeþleþtirdiði bakanlýk olarak bilinirdi. Kýlýçdaroðlu’nu dinlerken bu dönüþümü hatýrda tutmak lazým.
CHP’nin dýþ politikaya ilkesel düzeydeki temel itiraz gerekçesini ise Enver Paþa benzetmesi özetliyor. Ancak mefkurecilik, maceracýlýk olarak yaftalanýrken parti kimliðinin bileþenlerindeki önemli paradokslardan biri de açýða çýkýyor. CHP’de de temsil edilen ulusalcýlýk, retorik/politik düzeyde Batý karþýtlýðýný kullanmasýna raðmen varoluþunu Batýlý hayat tarzýnýn kültürel yeniden üretimine dayandýrýyor. Ulusalcý muhayyile bu gerilimi reel Batý/ütopik Batý tasnifiyle aþmaya çalýþýyor. CHP örneðinde ise Batý’yý kültürel varoluþun son tahlildeki garantörü kabul eden refleks gayet güçlü. Garantinin iþlemesi için reel Batý’yla yaþanan kriz ve çatýþmalarýn radikal bir kopmaya yol açmamasý, Türkiye’nin Batý sistemiyle baðlarýný korumasý gerekiyor. Bu pencereden bakýldýðýnda, özellikle Ortadoðu ve Türkistan coðrafyalarýnda Türkiye’ye kültürel yansýmalarý/mesajlarý olabilecek her dýþ politika açýlýmý kaygý doðuruyor. Retorik düzeyde aksi söylense bile, söz konusu bölgelerde inþa edilebilecek ittifaklar aðýnýn Türkiye’ye Batý’yla varoluþ kaygýsý gütmeksizin pratik iliþkiler kurabileceði zemini saðlama potansiyelinden ürkülüyor. CHP’nin Suriye ile baðlantýlý sýkýntýlarý gerekçe göstererek, Batý sistemi içinde statik bir dýþ politika anlayýþýna geri dönüþü niçin savunduðu sorusu bu arka plan göz ardý edilerek cevaplanamaz.
Tartýþmanýn diðer kutbunda ise iktidarýn uluslararasý iliþkiler vizyonuna ya da pratiklerine yönelik her türlü sorgulamayý kökten reddeden savunmacý tavýr yer alýyor. Pratik sorunlardan kaynaklanan eleþtiriler ayný düzlemde ele alýnmýyor. Daha çok, yaygýn kabule mazhar genel ilkeler vurgulanýyor, tarihe, kültüre ve medeniyet deðerlerine referans yapýlýyor. Örneðin, düþürülen F4 uçaðýmýzla ilgili deðiþik devlet makamlarýnýn çok sayýda ve çeliþkili açýklamalarýndan þikâyet etmeniz sizi, Esed’in insanlýða karþý iþlediði suçlara, yahut tarihî akýþýn doðru tarafýnda yer almamýz gerektiðine dair uzun bir nutka muhatap hale getirebiliyor. Ýlk bakýþta iþe yarýyor gibi gözüken bu tavrýn, orta vadede hatalarý örtmek için seferber edilen ilkeleri aþýndýrmasý sürpriz olmayacak.
Tarihin akýþ yönü ve hýzýna dair gerçekçi bir kavrayýþ
Bazý parametrelerine dokunmaya çalýþtýðýmýz bu tartýþma çerçevesi, Suriye krizinin aynasýndan Türk dýþ politikasýna bakacaklarýn makul deðerlendirmeler yapmak istiyorlarsa kendilerine her iki pozisyonun dýþýnda bir yer seçmeleri gerektiðini gösteriyor. Geliþmeleri tahlil edeceðimiz noktanýn tespitinden sonraki ilk meselemiz ise tarihin akýþ yönü ve hýzýna dair gerçekçi bir kavrayýþa eriþmek olmalý. Bize bu yolda kýlavuzluk edebilecek tüm parametreler, bölgemizin ve dünyanýn Braudelci bir uzun vadeyi sonlandýrýp, diðerine geçmeye hazýrlandýðýna iþaret ediyor. Belli baþlý güçlerin tamamý, tarihin sadaðýndan yüzyýlda bir çekilen kader okunun yaydan fýrladýðýný biliyorlar.
Farklý kanallardan, ancak birbirlerine paralel biçimde akan zaman ýrmaklarýnýn kesiþtiði tarihsel bir âný yaþýyoruz. Bunlardan ilki, dünya sistemi içinde kuvvet ve zenginliði geçmiþte emsaline rastlanmayan yoðunlukta Batý’da toplayan eðilimin istikrarlý biçimde tersine dönüþü. Batý dýþý coðrafyalardan yeni güç merkezlerinin, millet-imparatorluklarýn yükseliþlerinin habercisi olan bu hayatî deðiþim, bölgemizin en uzun yüzyýlýna þahitlik eden ikinci zaman ýrmaðýný kesiyor. Ortadoðu’da son on yýla damgasýný vuran geliþmeler, coðrafyamýzýn asýrlýk bir uzun vadeye yayýlan kendi alt zamanýyla söz konusu küresel eðilimin buluþtuðu bu noktada anlam kazanýyorlar.
Yeni bir siyasi mimarinin inþasý ve Türkiye
Bahsettiðimiz katmanlarý üst üste yerleþtirdiðimizde ise karþýmýza, deðiþim enerjisi ve dinamiklerinin artýk dizginlenemediði bölge ülkeleri, yeni statükonun þeklini belirleyebilmek için Ortadoðu’daki dalgalanmaya elde kalan tüm imkânlarýyla müdahil olan Batýlý devletler ve bu iki grup arasýnda mekik dokuyarak herkesin kabul edebileceði yeni bir siyasi mimarinin inþasýna katkýda bulunmaya çalýþan Türkiye çýkýyor. Tüm iþaretler, yeni Ortadoðu’nun bu farklý vizyonlar arasýndaki denge noktasý üzerinde kurulacaðýný gösteriyor. Sular durulduðunda karþýmýzda bulabileceðimiz üç muhtemel gelecek var. Eðer coðrafyamýz, sürecin sonunda yeniden çevreleþecekse, aktörler deðiþirken Batý’yla mevcut baðýmlýlýk iliþkilerinin daha rafine formlarda devam edeceði bir gelecek kapýmýzda bekliyor demektir. Balkanlaþma senaryosu gerçekleþirse bölge, farklý nüfuz küreleri arasýnda bölünerek çatýþma alanýna dönüþecek. En arzu edilir gelecek perspektifi ise, Ortadoðu toplumlarýnýn ortaklaþa bir vizyon inþa edebilecekleri varsayýmýna dayanýyor. Kadim medeniyetimizin ölçülerini zamanýn diline tercüme ederek yeniden tarihimizin öznesi olabileceðimizi düþünenlerin umutlarý, bu son ihtimale baðlý.
Ütopyanýn hakikat olmasý ise deðiþime kýlavuzluk yapacak; süreci, bozucu dýþ müdahalelerden koruyacak gücün/güçlerin þuurlu çabalarýyla mümkün. Çünkü þahit olduðumuz þey, yüz milyonlarýn, yüz yýllýk yapýlardan göç ediþi. Katedilmesi gereken uzun mesafe tuzaklarla dolu. Kervanýn cesameti ve tehlikeler ortada iken Türkiye zorlu yolculuða kýsmen nezaret etmek için gönüllü oldu. Ülkemizin, kontrol edilemeyecek kadar fazla deðiþken tarafýndan yönlendirilen krizlere, kendisini istisnâî kýlan niteliklerle uyumsuz biçimde çekilme ihtimali, soyunulan misyonu riskli kýlýyordu. Nitekim korktuklarýmýz, Suriye’de kapýmýza dayandý...
Gelecek adýna geçmiþi eleþtirel gözle tahlil
Suriye krizinde Türkiye, vizyoner ilkelere dayalý kararlý bir duruþ ve diplomatik aktivizmin dýþ politikada sonuç almak bakýmýndan tek baþýna yeterli olmadýðý gerçeðiyle yüzleþti. Geleceðe saðlam adýmlarla ilerlemek istiyorsak, bulunduðumuz noktadan geriye doðru tüm süreci eleþtirel bir gözle tahlil etmemiz gerekiyor.
Küresel sistemin dinamikleriyle baþlayalým. Yukarýda iþaret ettiðimiz büyük dönüþümün Suriye krizini nasýl etkileyeceði sorusu, planlamalar yapýlýrken yeterince sorulmuþ muydu? Krizin ilk aþamalarýndaki beyanatlara bakýldýðýnda Libya benzeri bir sürecin yaþanmasýnýn öngörüldüðünü düþünmek mümkün. Olaylar belirli bir kývama geldiðinde Batý müdahale etmek isteyecek, Türkiye buna karþý çýkarken müdahale ihtimalinin oluþturduðu ortamý da Esed’i göndermek için kullanacaktý. Bu “arada” pozisyon ile hem sonuca ulaþmak için gerekli askerî baský maliyetsiz yaratýlacak, hem de Türkiye bölgesel perspektifini yitirmemiþ olacaktý.
Ancak beklentiler gerçekleþmedi. Batý dýþý dünyanýn yükseliþini fark eden Amerika, Irak’tan çekilerek Asya-Pasifik’i merkezine alan bir güvenlik mimarisini hayata geçireceðini tam da krizin baþlarýnda ilan etti. Yeni dönemde Washington, Ortadoðu’daki çatýþmalara çok büyük ulusal çýkarlarý söz konusu deðilse müdahil olmayacaktý. Bu strateji deðiþimine Amerikan Baþkanlýk seçimlerinin takvimi de eklenince, Esed’i yerinden oynatacak kaldýraç iþletilemedi. Üstüne üstlük dünya düzenindeki deðiþim Esed’in güçlenen müttefiklerini sahneye çýkardý. Rusya, Soðuk Savaþ’tan bu yana ilk kez Ortadoðu’da Batý’yla karþý karþýya gelmeyi göze aldý. Çin, Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyeliðinin tarihi boyunca kullandýðý toplam 9 vetonun 3’üne Suriye krizi sýrasýnda baþvurdu. Ayrýca karþýmýzdaki tabloya, dýþ politikada büyüyen iddialarýmýzýn tetiklediði “geri tepme” etkisini de eklemek lazým. Türkiye’nin artan gücü ve aktivizmi, kendisine benzer alanlarda liderlik rolü yakýþtýran birçok ülkenin rekabet duygularýný kabartmýþ vaziyette. Bunlardan bazýlarý Suriye meselesinde Türkiye’ye karþý umulmadýk derecede açýk ya da örtük direnç gösterdi.
Özetlemeye çalýþtýðýmýz, sistemik düzeydekine benzer deðerlendirme kusurlarý daha dar ölçeklerde de ortaya çýktý. Bunlarýn baþýnda, vaktinde Þam’la gayet yakýn iliþkiler kurulmuþ olmasýna raðmen rejimin seferber edebileceði kaynaklar ve direnç yeteneði hakkýnda gerçekçi tahliller yapýlamayýþý geliyor. Muhalefete verilen erken umut ve sonrasýnda defalarca yaþanan hayal kýrýklýklarýnýn kaynaðýnda bu sorun yatýyor. Suriye’nin kuzeyinde, üstelik de yakýn iliþkiler kurduðumuz Barzani’nin desteðiyle PKK’nýn zemin kazanabilmesi söz konusu eksikliðin süreç içinde giderilemediðini gösteriyor. Türkmenlerin bu geliþmeler yaþanana kadar niçin görünür hale getirilmediði sorusunu da ayrýca not etmeliyiz.
Türkiye’nin uluslararasý iliþkiler ufkunu büyük resimlerle çizerken saçtýðý ýþýltýyla, vizyonunu hayata geçirmek için ardarda dizmesi gereken küçük fotoðraflarýn solukluðu arasýnda ciddi bir tezat var. Dýþ politika projelerinin fiilen hayata geçme aþamalarýný, mimari bir eserin inþa sürecini tasavvur ederek zihnimizde canlandýrmayý deneyebiliriz. Kâðýt üzerinde muhteþem duran bir projenin ayný görkemle yeryüzünde yükselebilmesi için kalfasýndan ustalarýna, inþaat iþçilerine kadar çok geniþ bir kadronun uyumlu çalýþmasý gerekiyor. Muhtelif seviyelerde, sayý ve nitelik bakýmlarýndan yeterli insan gücünüz yoksa projenin ihtiþamý altýnda ezilme riski her zaman mevcut. Hele inþaat için gerekli bazý malzemeler eksikse!
Bu mesele hakkýnda son olarak, hýzla gidermemiz gereken bir “malzeme” ihtiyacýna, “sert güç” kapasitesinin arttýrýlmasý gerekliliðine deðinmek istiyorum. Yumuþak güç potansiyelimiz Türkiye’yi bölgesi için cazibe merkezi haline getirecek düzeyde. Askerî bakýmdan ise oynamak istediðimiz rolleri destekleyebilecek imkânlarýn tamamýna henüz eriþemedik. Açýðýmýzý ittifaklarýmýzla kapatmaya çalýþýyoruz. Ancak, ilk bakýþta iþliyormuþ gibi gözüken bu stratejinin ciddi sorunlar yaratabileceðini artýk daha fazla hissediyoruz. Libya krizi sýrasýnda NATO’nun ismi geçer geçmez reaksiyon gösteren Türkiye’nin, Suriye sýnýrýnda uçuþan mermilerle birlikte NATO üyeliðinin altýný çizmeye baþlamasý kapasite eksikliðinin boyutlarýna iþaret ediyor.
Liderlik iddiamýzýn hakikate dönüþmesinden endiþe duyan küresel ve bölgesel aktörler bu durumun farkýndalar. Mavi Marmara hadisesinden itibaren de, zayýf yönümüzü hedefleyen stratejiler planlýyorlar. Sovyet sonrasý dönemde Bosna’ya müdahaleyi sürekli ertelemek suretiyle Avrupalýlara acziyetlerini ve Amerikan güvenlik þemsiyesine duyduklarý ihtiyacýn boyutlarýný gösteren akýl, sanki karþýmýzdaki insanî drama da benzer kaygýlarla yaklaþýyor. Suriye krizinde gücünün sýnýrlarýný gören Türkiye’nin kendi kendisini terbiye ederek Batý sistemiyle baðlarýný kuvvetlendirmesi arzulanýyor. Bu örtülü/açýk talebin gereðini yapacak bir Ankara’yý ise baþka sorunlar bekliyor. Bölgedeki profilimizin yükselme sürecinde 2003’teki “Tezkere krizi” önemli bir dönüm noktasý olmuþtu. Hâlihazýrdaki sert güç zaafý yüzünden sürüklenebileceðimiz sularda ise mevcut yumuþak güç kapasitemizi eritecek adýmlara zorlanabiliriz. Ortadoðu’da, topraklarý üzerinden gerçekleþtirilecek bir iþgale hayýr diyerek dikkatleri üzerinde toplayan Türkiye, yaklaþýk on yýl sonra ayný coðrafyaya Batý müdahalesini davet eden ülke konumuna düþerse bundan muhakkak zarar görecektir.
Dönüþtürürken dönüþmek
Yaklaþýk bir buçuk yýldýr devam eden Suriye krizinin tuttuðu ayna, yalnýzca güçlü yanlarýmýzý deðil aþil topuðumuzu da gösteriyor. Özellikle kapasite sorunlarýný bir anda aþmak mümkün olmasa da gerekli adýmlarýn süratle atýlmasý gerekiyor. Nitekim basýna yansýyan haberlerden yetersiz de olsa bazý çalýþmalarýn baþlatýldýðýný öðreniyoruz. Dýþ politikada üstlenilen misyon, devlet aygýtýndaki etkileri orta vadede daha çok hissedilecek bir deðiþimi baþlatmýþ vaziyette. Çevremizi dönüþtürmek için adým attýkça kapasite açýklarýmýzý görüyoruz. Eksiklerimizi giderme çabamýz da bizi dönüþtürüyor. Müdahaleci bir misyon devletinin alt yapýsýný Suriye krizinin önümüze koyduðu ihtiyaç listesini temine çalýþýrken inþâ ediyoruz. Peki, bu dönüþümün dýþarda ve içerde karþýmýza çýkaracaðý manzaraya iliþkin tasavvurlarýmýz gerçekçi mi? Hem yakýn coðrafyamýzdaki aktörlerin, hem de dünya sisteminin üreteceði tepkilere hazýr mýyýz? Etrafýný dönüþtürmek için refahýndan fedakârlýkta bulunmaya istekli bir toplumsal psikolojimiz var mý? Yoksa, yeni ve yaralayýcý tartýþmalarýn henüz baþýnda mýyýz? Cevaplanmasý zorunlu uzun bir sorular zinciri karþýmýzda duruyor.
Bu arada Suriye krizi de önümüzdeki dönemde en zor safhasýna giriyor. Sahadaki geliþmelerle Türkiye’nin beklentileri arasýnda kayda deðer bir mesafe var. Çatýþmalarýn uzamasý ve iç savaþ manzaralarý Esed sonrasý dönemi zora sokuyor. Baas rejiminin devriliþinin ertesi günü kurulacak istikrarlý bir yeni Suriye’ye uyanmayacaðýz. Tarihsel tecrübe, çatýþma sonrasý toplumlarda gruplar arasý iliþkilerin rehabilite edilmesinin hiç de kolay olmadýðýný gösteriyor. Ayrýca, sürece dýþardan müdahale edecek aktörlerin beklentilerini de hesaba katmak gerekiyor. Arkalarýna aldýklarý bölgesel destek, muhalifleri zafere götürmeye yetmedi. Suriye’ye aktif bir Batý müdahalesi ise kendi þartlarýný ve aktörlerini dayatacaktýr. Rejimi düþürme kapasitesine sahip oyuncularýn istekleriyle, Türkiye’nin krizin baþlarýnda geleceðin Suriye’si için tasavvur ettiði fotoðraf arasýnda kayda deðer bir mesafe bulunabilir. Dönüþtürücülük rolünü kýsmen de olsa vekâlet kapasite ile oynamaya çalýþmanýn riskleri, sona yaklaþtýkça daha fazla belirginleþeceðe benziyor. Netice her ne olursa olsun, Suriye’de izlediðimiz politikayý önümüzdeki dönemde uzun müddet konuþacaðýz. Türkiye’yi dýþ politikada yavaþ yavaþ müdahaleci bir misyon devletine dönüþtüren sürece tamam mý, devam mý denileceðini de bu tartýþmanýn toplumsal vicdanda bulacaðý karþýlýk belirleyecek.
* Doç. Dr., Gazi Üniversitesi ÝÝBF Uluslararasý Ýliþkiler Bölümü Öðretim Üyesi [/size]