Sizden Gelenler(Amel-Ýbadet-Kulluk)
Pages: 1
Esas kaybeden kim? By: ehlidunya Date: 14 Eylül 2012, 15:09:44


   
 Süleyman Sargýn

Esas kaybeden kim?


Müslüman olarak yaþamak, Müslümanca düþünmek, Müslümanlýk çizgisinde bulunmak insanýn ötelere imanla gitmesi için olmazsa olmaz esaslardýr.

Müslümanca baþlanan iþler, icraatlar Müslümanca sürdürülmeli ki ömrün nihayeti de Müslümanca olsun. "Baþka türlü deðil, Müslüman olarak ölmeye bakýn." (Bakara Sûresi, 2/132) ayet-i kerimesi ve "Nasýl yaþýyorsanýz öyle ölürsünüz, nasýl ölürseniz öyle dirilirsiniz." hadis-i þerifi bu manayý ifade eder.

Bu hadis-i þerifte aslýnda insanýn þuuraltýna iþaret vardýr. Bir insan, ruh ve dimaðýný dünyada ne ile doldurduysa, neyin peþinde koþtuysa, neyi aziz tuttuysa, neyi gönlünde en mutena yere oturttuysa, buradan göçerken de öyle gidecektir. Ömründe ibadetten nasibi olmayýp sürekli inþaat iþleriyle meþgul olan birinin sekerat anýnda "harcý getir, tuðlayý götür, duvarý ör" gibi cümleleri tekrarlayarak ruhunu teslim ettiðini duymuþtum.

Demek ki insan burada ne ile ömrünü geçirmiþse giderken de onunla gidecektir. Bu sebeple hakiki bir kul, burada ruh ve dimaðýný iyi þeylerle doldurmaya bakmalýdýr. Müslümanlara karþý kin ve düþmanlýk duygularýyla dolu bir kalb, imana beþiklik yapamaz. Düþmanlýk homurdanan, "bitirme ve yok etme" azmiyle oturup kalkan birinin gönül dünyasýnda Kur'an'ýn ýþýðýna yer kalýr mý? Böyle bir kalbin sahibi ruhunu Allah'a teslim ederken neleri mýrýldanacaktýr?

Firavun, hayatýnýn en son dakikasýna kadar Firavunca bir hayat yaþadý. Üzerine kapanan dev dalgalarýn altýnda, orada dahi yenemediði tereddütlerle boðulurken imansýz olarak gitti. Öte yandan küçük bir iman eseri ve iyi niyetle ona yürüyen bir insan da cennetlere yükseldi. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) böyle birini hadis-i þeriflerinde þöyle anlatýyor: "Sizden önceki devirlerde yaþayan bir adam, doksan dokuz kiþiyi öldürmüþtü. Derken bir gün tevbe etmeye karar verdi. "Buranýn en büyük âlimi kimdir?" diye soruþturunca ona bir râhib gösterildi. Râhibe, "Doksan dokuz adam öldürdüm, tevbe etsem kabul olur mu?" diye sordu. Râhib "Tevben asla kabul olunmaz" deyince sinirlendi ve râhibi de öldürdü. Ama içindeki tevbe arzusu sönmemiþti. Daha sonra oranýn en büyük âlimine gidip sordu:

- Ben yüz adam öldürdüm. Tevbe etsem kabûl olur mu?

Âlim ona:

- Elbette olur. Allah'ýn rahmeti geniþtir. Sen yürekten tevbe edersen buna kim engel olabilir ki? dedi ve devam etti; ancak tevbeden sonra buralarda durma. Filân beldeye git; orada Allah Teâlâ'ya ibadetle meþgul olan insanlar var; onlarla beraber sen de Allah'a ibâdet et ve onlarla ol!"

Âlimi dikkatle dinleyen adam sevinçle yola çýktý. Yolun yarýsýna geldiðinde öldü. Bunun üzerine rahmet melekleriyle azâb melekleri bir araya geldiler ve durumunu görüþtüler. Rahmet melekleri:

- Bu adam candan tevbe ederek buraya geldi, bunu biz almalýyýz, dediler.

Azâb melekleri ise:

- Bu kimse tevbe etti ama henüz hiçbir iyilik yapmadý, dolayýsýyla bunu biz götürmeliyiz, þeklinde mukabelede bulundular.

Derken arkadan insan kýyafetinde bir baþka melek bunlarýn yanýna gelerek onlara þöyle dedi:

- Ýki belde arasýndaki mesâfeyi ölçünüz. Hangi tarafa daha yakýn ise adam o tarafa aittir. Bunun üzerine mesafe ölçüldü. Adamý varacaðý yere daha yakýn buldular. Ve adam rahmet meleklerine teslim edildi."

Adet-i Ýlahî hep bu hadiste anlatýldýðý gibi cereyan ediyor. Yüz adam öldürenin teveccühüne bile cennetle mukabelede bulunan bir Rabb-i Rahîmimiz var. Niyetin salih olmasýna göre muamele ediyor. Ýyi niyete iyi, kötü niyete kötü mukabele O'nun adaletinin gereðidir.

Hayat denen þu tarlada ürettiðimiz hayýrlarý haset, kýskançlýk, kin ve nefret deðirmenlerinde un ufak etmemek gerekiyor. En küçük bir hizmet dairesinden en büyük makamlara kadar her þey Allah'ýn bizlere çok özel ihsanýdýr; bir fýrsattýr. Bu fýrsatý hayýr, rýza ve hizmet istikametinde deðerlendirenler dünyada da ahirette de kazanýrlar. Aksine kendisine emanet verilen imkânlarý, makamlarý, güç ve iktidarý kinle, hasetle, nefretle baþkalarýna zarar verme istikametinde kullananlar dünya ve ahirette hüsrana uðrayacaklardýr. Kehf Sûresi 103-104. ayetler bu talihsizleri yoruma ihtiyaç býrakmayacak netlikte resmediyor: "De ki size amel itibarýyla en fazla hüsrana uðrayanlarý haber verelim mi? Onlar dünya hayatýndaki bütün sa'y ü gayretleri, emekleri, çalýþmalarý dalalet vadilerinde yok olup gittiði halde kendilerinin çok iyi iþler yaptýklarýný, baþarýlý olduklarýný zannedenlerdir."

Sözlerimizi þu duayla noktalayalým: "Ey bizim kerîm Rabb'imiz! Bize hidâyet verdikten sonra kalblerimizi saptýrma ve katýndan bize bir rahmet baðýþla. Þüphesiz baðýþý bol olan Vehhâb Sensin."



radyobeyan