Zina By: saniyenur Date: 30 Temmuz 2012, 17:44:56
Namus Kudsiyetinin Ýhlâli
Zina Bekârýn zina fiili: Kur'ân-ý Kerîm, zina fiilinin cezasýndan þu sözlerle bahsetmektedir: "Zina eden kadýn ve erkeðin her birine yüz deðnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanýyorsanýz, Allah'ýn dini konusunda o ikisine acýmayýn. Onlarýn ceza görmesine de inananlardan bir topluluk þahit olsun." (24:2). Zinanýn cezasý hususunda Rasulullah þöyle buyurmuþtur: "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, ben aranýzda Allah'ýn Kitabýna göre hükmederim."
Ebu Hureyre ile Zeyd b. Hâlid-i Cühenî'den rivayet olunduðuna göre çöl araplanndan bir adam Rasulullah'a gelerek: "Yâ Rasulullah! Allah aþkýna senden hakkýmda ancak Allah'ýn Kitabý ile hüküm vermeni dilerim." dedi. Ondan daha anlayýþlý olan diðeri: "Evet, aramýzda Allah'ýn Kitabý ile hükmet ve bana müsaade buyur." dedi. Rasulullah: "Söyle!" dedi. Adam: "Gerçekten benim oðlum bu adamýn yanýnda çoban (çýrak) idi. Ve onun karýsý ile zina etti. Ben oðlumun recmedilece-ði haberini aldým da, onun nâmýna yüz koyunla bir cariye fidye verdim. Daha sonra bilenlere sordum, oðluma yüz deðnek ile bir sene sürgün lâzým geldiðini, bunun karýsýna da recm icabettiðini bana haber verdiler." dedi. Bunun üzerine Rasulullah: "Nefsim kabza-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, aranýzda behemehal Allah'ýn Kitabý ile hükmedeceðim; câriye ile koyunlar sana iade olunacak; oðluna da yüz deðnek ve bir sene sürgünlük gerek. Ey Uneys, hadi þu adamýn karýsýna git. Eðer itiraf ederse onu recmediver." buyurdular. (Buhari ve Müslim).
Abdullah b. Ömer þöyle rivayet etmiþtir: Rasulullah'a bir erkekle bir kadýn Yahudi getirdiler. Bunlarýn ikisi de zina etmiþlerdi. Rasulullah onlara: "Kitabýnýzda zina hakkýnda ne buluyorsunuz?" diye sordu: "Doðrusu bizim âlimlerimiz yüzü kömürle boyayýp karartmayý ve boyun bükmeyi ihdas ettiler" dediler. Rasulullah: "Abdullah b. Selâm, þunlara Tevrat'ý getirt!" dedi. Hemen Tevrat getirildi. Derken Yahudilerden birisi elini Tevrat'taki recm âyetinin üzerine koyarak onun üst ve alt tarafýný okumaya baþladý. Bunun üzerine Ýbni Selâm ona: "Elini kaldýr!" dedi. Bir de ne görsünler, recm âyeti elinin altýnda deðilmi imiþ? artýk Rasulullah her ikisinin recmini emir buyurdu ve recmolundular (Buhari ve Müslim).
Ýmrân b. Husayn'dan rivayet olunduðuna göre, Cüheyne'den bir kadýn zinadan hamile olarak Rasûlullah'e gelmiþ ve: "Yâ Nebiyyal-lah, baþýma had (icabeden bir hâl) geldi. Bundan dolayý bana haddi uygula!" demiþ. Bunun üzerine Rasûlullah onun velisini çaðýrmýþ ve: "Buna iyi muamele et; doðurduðu zaman kendisini bana getir" demiþ. Velisi de öyle yapmýþ. Ensardan bir zat çocuðun bakýmýný üstlenmiþ. Daha sonra Rasûlullah kadýnýn getirilmesini emretmiþ; ve üzerine elbisesini baðlamýþlar. Sonra kadýnýn recmini emretmiþ ve recmolunmuþ. Bundan sonra Rasûlullah onun cenaze namazýný kýlmýþ. Ömer "Bu kadýn zina ettiði halde bir de onun cenaze namazýný mý kýlýyorsun yâ Nebiyallah?" demiþ. Rasûlullah: "Vallahi bu kadýn öyle tevbe etti ki, tevbesi Medine'lilerden yetmiþ kiþi arasýnda taksim edilse onlara yeter artardý... Sen canýný Allah Teâlâ için feda edenden daha efdal bir kimseye hiç rastladýn mý?" buyurmuþlardýr (Müslim).
Câbir, Rasûlullah'ýn zina eden bir adamýn dövülmesini emrettiðini, fakat adamýn evli olduðu söylenince recmedilmesine hükmettiðini rivayet etmiþtir (Ebu Davud).
Saîd b. Sa'd b. Ubâde þöyle rivayet etmiþtir: "Peygamber'e kabilemden bir adamý getirdim. Adam cariyelerimizden biri ile zina etmiþti; yapý itibariyle zayýf ve hasta bir adamdý. Peygamber''yüz tane hurma dalýndan bir demet yapýn ve adama bir defa vurun' buyurdu" (Þerhu's-Sünne ve Ýbni Mace).
Ubâdetü'bnü's-Sâmit'den rivayet edildiðine göre Rasûlullah: "Benden öðrenin, benden öðrenin! Gerçekten Allah kadýnlara bir çýkar yol halketti. Bekârla bekâr (zina ederse) yüz dayak ve bir sene sürgünlük; evli ile evliye yüz dayak ve recm var" buyurdular (Müslim).
Ebu Hureyre Rasûlullah'in þöyle buyurduðunu rivayet etmiþtir: "Birinizin cariyesi zina eder de, zinasý meydana çýkarsa ona hemen had vursun, ama baþýna kakmasýn. Sonra (yine ) zina ederse ona had vursun, fakat baþýna kakmasýn. Sonra üçüncü defa zina eder de, zina ettiði meydana çýkarsa artýk onu kýldan bir Ali b. Ebû Tâlib'den rivayet olunduðuna göre Peygamber: "Hadleri sahibi bulunduðunuz kölelerinize tatbik edin." buyurmuþlardýr (Ebu Davud). Müslim'de yer alan rivayete göre Peygamber'a ait bir cariyenin zina ettiði ve Peygamber'ýn da Ali'ye onu dövmesini söylediði yer alýr.
Ýbni Abbas, bir adamýn Peygamber'e gelerek zina ettiðini dört defa tekrarlayarak itiraf ettiðini ve böylece kendisine yüz deðnek cezasý tatbik edildiðini rivayet etmiþtir. Sonra adamdan, kadýnýn da zina ettiðini isbatlamasý istendi. Fakat kadýn; "Ya Rasûlullah! Allah'a yemin ederim ki o yalan söylüyor" dedi. Bunun üzerine adama yalancý þahitlik yaptýðý için de deðnek vuruldu.
Evlinin zina fiili: Evli iken zina yapmanýn cezasýndan Kur'ân'da bahsedilmez. Bunun cezasý Sünnet ile tayin edilmiþtir. Pek çok sahih hadiste belirtildiði üzere Rasûlullah recm cezasýný sadece sözle tayin etmekle kalmamýþ, bir çok olayda bizzat bu cezayý uygu-latmýþtýr. Sonra gelen halifeler de þer'i cezanýn recm olduðunu beyanla kendi dönemlerindeki suçlarda tatbik etmiþlerdir. Daha sonra onlarý takibedenler de bu konuda ittifak etmiþlerdir. Bu hükmün þahinliði hakkýnda þüpheye yol açabilecek tek bir söz bile söylenmemiþtir. Onlardan sonra gelen bütün devirlerde de fýkýh âlimleri recmin Sünnet tarafýndan tayin edilmiþ meþru ceza olduðu hususunda müttefiktirler. Zira ortada ilim ehlinin reddedemeyeceði pek çok sahih ve senedi birbirine baðlý deliller vardýr. Ýslâm tarihi boyunca Hariciler ve Mutezile'den bir kaç kiþi dýþýnda hiç kimse bunu reddetmemiþtir. Onlar bile bunu Rasûlullah'e atfedilen delillerin zayýflýðýný öne sürerek deðil; 'Kur'ân'a aykýrýlýðýný' iddia ederek reddetmiþlerdir.
Ancak, Rasûlullah'in Kur'ân-ý Kerîm'i beyanýnýn hukukî açýdan Kur'ân kadar aðýrlýklý ve söz sahibi olduðunu unutmuþlardýr. Çünkü Kur'ân'da ayetlerin açýklamasýnýn Rasûlullah tarafýndan yapýlacaðý belirtilmiþtir. Kur'ân, erkek veya kadýn hýrsýzýn cezasýnýn umumi olarak ellerinin kesilmesi olduðunu beyan etmiþtir (5: 41). Þimdi, eðer bu emir Rasûlullah'in sahih hadislerinden kaynak alarak sýnýrlandýrýlmadan salt kelime anlamý ile uygulanmýþ olsa, kullanýlan kelimelerin genel anlamý; bir erik bile çalanýn hýrsýz olduðu, dolayýsýyla ellerinin kesilmesi gerektiðini anlatacaktýr. Diðer yandan büyük miktarda para çalan bir hýrsýz yakalandýðýnda piþmanlýðýný belirtse ve tevbe etse onu da þu ayete göre serbest býrakmak icabedecektir: "Allah, kötülüðü bilmeyerek yapýp da hemen tevbe edenlerin tevbesini kabul etmeyi üzerine almýþtýr." (4:17).
Yine bunun gibi Kur'ân, sadece üvey anne ve üvey kýz-kardeþ ile evlenmeyi yasaklamaktadýr. Onlarýn iddiasýna göre böyle bir yasak üvey kýzý kapsamaz. Kur'ân bir kiþinin iki kýz kardeþi ayný anda nikâh altýnda bulundurmasýný yasaklar; bundan dolayý hala veya teyze ile yeðeni ayný anda nikâhý altýnda tutan kiþi Kur'ân'ýn emirlerini ihlal etmiþ olmakla suçlanamaz.
Yine, Kur'ân üvey babanýn evinde yetiþmiþ olan üvey kýzýyla evlenmesini yasaklamýþtýr; bundan dolayý onlarýn akýl yürütmelerine göre üvey kýzla evlenmenin tamamen yasaklanmasý Kur'ân'a aykýrýdýr. Buna benzer olarak Kur'ân rehin vermeye, sadece bir insan yolculukta ise ve yanýnda senet hazýrlayacak hiç kimse bulunmuyorsa izin vermektedir; o halde kiþi evinde ise ve kâtip de bulunabiliyorsa, rehin vermek Kur'ân'a aykýrý kabul edilmelidir. Yine Kur'ân'da; "alýþ veriþ yaparken þâhid bulundurun" buyurulmaktadýr. Bundan dolayý, onlara göre, pazarlarda vuku bulan bütün alýþlar ve satýþlar bâtýldýr.
Bu bir kaç misal, recmi Kur'ân'a aykýrý bulanlarýn akýl yürütmelerindeki hatayý isbata kâfidir. Ýslâm'ýn hukuk sisteminde Hz. Peygamber'in yerini kimse inkâr edemez. Ýlâhî emirlerin altýnda yatan hakikatleri, onlarýn uygulanýþ þekillerini ve nerede uygulanabileceklerini; hangi yerde konuyla ilgili baþka emir olduðunu sadece Peygamber açýklayabilir. Peygamber'in bu konumunu inkâr etmek sadece Ýslâm'ýn esaslarýna karþý gelmek deðildir; ayrýca bu durum uygulamada pek çok karýþýklýklarý beraberinde getirir.
1- Zina fiilini cezalandýrmak için bir kadýnla tabiî yoldan cinsî münasebette bulunulmasý yeterli kanunî zemini hazýrlar. Giriþin (duhul) tam olmasý ya da birleþmenin tamamlanmýþ olmasý þart deðildir. Ýslâm Hukuku, kadýn ile erkeði cinsî birleþmede bulunup bulunmadýklarým anlayýp sonra ona göre cezalandýrmak üzere muayene ettirmeye bile gerek görmez. Uygunsuz bir halde yakalananlar suçludur ve þartlara göre cezalandýrýlýrlar. Cezanýn türünü belirlemeye selahiyetli müessese Ýse mahkemedir. Eðer ceza deðnek vurularak yerine getirilecekse hadisle sabit olduðu üzere 10 deðnekten fazlasý vurulmaz: "Haddi tayin edilmemiþ bulunan hiç bir suç için ondan fazla deðnek vurmayýn." (Buhari, Müslim ve Ebu Davud)
2- Bir kiþi suçüstü yakalanmamýþ, fakat suçunu bizzat itiraf etmiþ ise, kendisine sadece tevbe etmesi öðütlenir. Abdullah b. Mes'ûd þöyle rivayet etmiþtir: Rasûlullah'a bir adam geldi ve þöyle dedi; "Þehrin dýþýnda, bir kadýnla birleþme dýþýnda herþeyi yaptým. Þimdi bana uygun göreceðiniz cezayý verin!" Ömer ise: "Allah'ýn gizlediðini sen de gizle-meliydin." dedi. Rasûlullah sessiz kaldý ve adam gitti. Sonra Rasûlullah adamý geri Çaðýrdý ve ona: "Gündüzün iki ucunda (sabah, akþam) ve gecenin (gündüze) yakýn saatlerinde namaz kýl; çünkü iyilikler, kötlükleri giderir. Bu, ibret alanlara bir öðüttür" âyetini (11:114) okudu. Bunun üzerine orada bulunan biri: "Bu âyet sadece ona mý hastýr?" diye sordu. Rasûlullah: "Hayýr! Herkes içindir." diye cevapladý (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ve NeseÝ).
3- Sadece bu deðil, Ýslâm Hukuku, bir kiþinin niteliðini belirtmeden suçunu itiraf etmesi halinde, suçun ne olduðunun araþtýrýlmasýna izin vermez. Bir adam Rasûlullah'a geldi ve þöyle dedi: "Ey Allah'ýn Rasûlü, ben had gerektiren bir suç iþledim, beni cezalandýr." Rasûlullah adama hangi cezayý hak ettiðini sormadý. Adam namazýný kýldýktan sonra tekrar geldi ve; "suçluyum, lütfen beni cezalandýr" dedi. Rasûlullah; "namazýný bizimle beraber kýlmadýn mý?" diye sordu. Adam kýldýðýný söyleyince "O halde Allah senin günahýný affetmiþtir" dedi. (Buhari, Müslim ve Ahmed).
4- Sadece zina etmiþ olmasý gerçeði (bir erkeðin veya kadýnýn) kanun Önünde suçlu ilân edilmesine yeterli deðildir. Bunun için yerine getirilmesi gereken bazý þartlar vardýr. Bu þartlar evli olmadan yapýlan zina ile evli iken yapýlan zinada farklý farklýdýr. Evli olmadan yapýlan zinada, mütecaviz makul yaþ ve akýl sýnýrlarý içerisinde olmalýdýr. Þayet bir çocuk veya bir deli bu suçu iþlemiþse, zina için tayin edilmiþ ceza bunlara uygulanmaz. Evli iken yapýlan zinada ise aþaðýda belirtilen bazý ilave þartlar aranýr. (The Meaning ofthe Qur'an).
Evli iken yapýlan zinanýn cezalandýrýlabilmesi için gerekli þartlar:
(I) Mücrimin köle deðil hür bir insan olmasý gerektiði konusundaki görüþte ittifak vardýr. Kur'ân zina ile suçlanan kölenin recm edilmeyeceðini belirtmektedir. Evli bir câriye zina suçundan dolayý hür ve evli olmayan kadýnýn cezasýnýn yarýsýný görür (4: 25). Fâkihler ayný Kur'ân hükmünün erkek köle için de geçerli olduðunu kabul etmiþlerdir. (II) Mücrim, kanunen evli olmalýdýr. Bu þart da bütün fa-kihlerin icma ettikleri bir þarttýr. (III) Böyle bir insanýn sadece evli olmasý yetmez, hanýmý ile cinsî münasebette bulunmuþ olmasý gereklidir. (IV) Mücrim, Müslüman olmalýdýr.
5- Bir kiþiyi zina suçundan dolayý cezalandýrabilmek için yaptýðý fiili kendi hür iradesiyle gerçekleþtirdiði isbat edilmelidir. Eðer bir kiþi bu fiili baský ve tehdit altýnda iþlemiþse ne mütecaviz kabul edilir, ve ne de cezalandýrýlýr. Bu, sadece kiþinin baský altýnda yaptýðý iþlerden mesul olmadýðý Ýslâm hukukunun genel prensibine dayanmaz; ayný zamanda Kur'ân'ýn emirleri ile de uygunluk arzeder (24: 33).
Bir hadisde karanlýkta namaz kýlmaya çýkan bir kadýnýn tecavüze uðradýðýndan ve bu sebeple adamýn cezlandýnlýp kadýnýn serbest býrakýldýðýndan bahsedilmektedir (Tirmizi ve Ebu Davud).
6- Ýslâm hukuku, zina ile suçlanan kadýn ve erkek hakkýnda hüküm vermeyi ve cezanýn tatbikini devletten ve mahkemelerden baþka hiç kimseye vermemiþtir. Alimler, "yüzer deðnek vurun!" (24:2) emriyle sokaktaki insana deðil, hâkimlere ve tslâm devletinin resmî görevlilerine seslenildiði konusunda icma etmiþlerdir.
7- Ýslâm hukukunda, zinanýn cezalandýrýlmasý ülke kanunlarýnýn kýsýmlarýndandýr. Bu yüzden bu kanun Ýslâm devletindeki herkese -Müslüman olsun olmasýn- uygulanýr.
8- Ýslâm hukuku, kiþinin zina suçunu itiraf etmesini veya bu konuda bilgisi olanlarýn yetkilileri haberdar etmesini mecbur kýlmaz. Fakat kiþinin durumu bir kez ilgililerin önüne gelirse o vakit suçu affetmek için hiç bir boþluk kalmamaktadýr. Bu husus, Rasûlullah 'in bir hadislerine dayanmaktadýr: Ýbni Ömer'den rivayetle Rasûlullah: "Allah'ýn yasak ettiði fiilleri iþlemekten sakýnýn! Bunlarý kim irtikab ederse hemen Allah'm örtüsü ile örtünsün de Allah'a tevbe etsin, zira bize yüzünü gösterirse Allah Azze ve Celle'nin kitabýný ona tatbik ederiz" buyurmuþlardýr (Hakim ve Muvatta).
Mâiz b. Mâlik zina etti ve Hezzal b. Nu-aym'ýn tavsiyesi üzerine Rasûlullah'a giderek suçunu itiraf etti. Rasûlullah onun recmedilmesini emretti. Fakat Hezzal'a: "Ya Hezzal! Bu olayý elbisenle gizleseydin ve bana duyurmasaydýn senin için daha iyi olurdu" buyurdu (Ebu Davud).
Ebu Davud'da yer alan bir baþka hadiste Rasûlullah þöyle buyurmaktadýr: "Hadleri kendi aranýzda birbirinize affedin. Eðer bir hadd benim kulaðýma gelirse muhakkak (tatbiki) vâcib oldu demektir."
9- Ýslâm hukukuna göre zina affedilebilir bir suç deðildir. Bu, yukarýda daha önce kaydettiðimiz; sahibinin hanýmý ile zina ettikten sonra, babasýnýn 100 keçi ve bir câriye vererek hanýmýnýn kocasýyla anlaþtýðý gencin olayým anlatan hadise dayandýrýlmýþtýr. Rasûlullah bunlarý delikanlýnýn babasýna geri verdirmiþ ve her iki suçlunun da cezasýný vermiþti. Bu, zinanýn affedilemez bir suç olduðunu ve iffete tecavüzün Ýslâm hukukuna göre para ile telâfi edilemeyeceðini göstermektedir. Bu tür maddî tazminat kavramý materyalist hukuk sistemlerine has bir durumdur.
10- Ýslâm devleti, kesin olarak ispatlanmadýkça kimseye karþý zina isnadýndan dolayý fiiliyatta bulunmaz. Þayet suç ispatlanmazsa, yetkililer pek çok baþka kaynaktan suç hakkýnda bilgi istihbar etmiþ olsalar bile ceza verilmesini emredemezler. Buhârî ve Ýbni Mâce'de kaydedilen bir hadise göre Medine'de aþikâr fahiþelik yapan bir kadýn vardý. Fakat buna raðmen ona hiçbir ceza verilmedi. Çünkü zina yaptýðýna dair hakkýnda bir delil yoktu. Hatta bu konuda Rasûlullah; "Eðer kiþiyi delilsiz olarak recmedecek olsaydým, bu kadýný recmederdim." buyurmuþtur.
11- Zinayý isbat edebilmenin ilk þartý yeterli delillerin saðlanabilmesidir. Delillerle ilgili hükmün önemli kýsýmlarý þunlardýr:
a- Kur'ân, suçu ispat için dört þahidin gerektiðini açýklýkla belirtmektedir (4:15 ve 24: 4,13). Bir hâkim, dava hakkýnda suç ile ilgili bildiklerine dayanarak karar veremez.
b- Þahitler Ýslâm'ýn öngördüðü þehadet kurallarýna göre itimad edilir âdil kiþiler olmalýdýrlar. Bu da onlarýn daha önce hiç bir davada yalancý þahitlik etmemiþ olduklarým icabetti-rir. Þerefli, daha evvel hiç suç iþlememiþ olmalarý ve davalýya karþý hiç bir þahsî kinlerinin olmadýðýnýn bilinmesi gibi... Kýsacasý hiç kimse güvenilir olmayan delillere dayanarak recmedilemez ve hiç kimseye deðnek vurulamaz.
c- Þahitler, adamý ve kadýný gerçek münasebet halinde gördüklerini belirtecek derecede müþahhas delil göstermelidirler.
d- Þahitler zaman, yer ve suçu iþleyen kimseler hakkýnda ittifak halinde olmalýdýrlar. Bu hususlardan herhangi biri hakkýnda farklýlýk göstermeleri þehadetlerini bâtýl kýlar. Bu þartlar Ýslâm hukukunda kiþilerin suçlan sübut bulmadan cezalandýrýlmadýklarým fazlasýyla göstermektedir. Ýslâm hukuku, bütün tedbirlere raðmen, bu suçu dört þahidin görebileceði þekilde iþleyenleri -kötülüðü ortadan kaldýrmak için- cezalandýrmaktadýr.
12- Hamilelik, hür bir kadýnýn zina suçunu is-bat etmede yeterli delil olabilir. Bu konuda çeþitli görüþler vardýr. Hz. Ömer bunu yeterli delil olarak görmüþtür, Ýmam Mâlik de bunu desteklemektedir. Ancak fâkihlerin çoðunluðu bunu recmetmek veya deðnek vurmak için yeterli delil olarak kabul etmemiþlerdir. Onlar böyle aðýr bir cezada ya delillere veya suçun itirafýna dayanýlmasý gerektiðinde ýsrar etmiþlerdir. Ýslâm hukukundaki temel prensiplerden birisi, þüphenin sanýk lehine kullanýlmasýdýr. Bu prensip Rasûlullah'in bir hadîsleri ile desteklenmektedir: "Fýrsat bulabildiðiniz takdirde cezalandýrmaktan kaçýnýnýz." (Ýbni Mace). Rasûlullah yine þöyle buyurmuþtur: "Mümkün olduðunca bir Müslümaný cezalandýrmaktan kaçýnýn; eðer onun için bir çýkar yol varsa hemen kendisine bir yol verin; af konusunda yapýlan bir hata, cezalandýrmakta yapýlan hatadan daha hayýrlýdýr." (Tir-mizi).
13- Þahitlerin delillerinin biri diðerini tutmadýðýnda veya þahitler suçu isbatlamaya muktedir olamadýklarýnda, bir kimseye iftira atmak suçundan dolayý cezalandýrýlýp cezalandýrýlmamalarý hususunda deðiþik görüþler vardýr.
14- Delilin yanýsýra, zina suçunun kesinleþebileceði bir baþka yol sanýðýn kendisinin suçunu itiraf etmesidir. Bu itiraf açýk ve sade sözlerle olmalýdýr ve suçlu kendisinin, kendisine haram olan bir kadýnla zina ettiðini itiraf etmelidir. Zina fiilinin her bakýmdan tam olduðunu da kabul etmelidir. Mahkeme, suçlunun suçunu hiçbir dýþ baský altýnda kalmadan ve aklý baþýnda iken itiraf ettiði konusunda tatmin olmalýdýr. Daha Önce verdiðimiz en Önemli iki örnek Mâiz b. Mâlik ve Gamidiyye kabilesinden olan kadýndýr. Her ikisi de itiraf ettiler ve evli olduklarýndan dolayý recmedil-diler.
15- Yukarýdaki iki olay suçunu itiraf eden kimsenin zina suçunu kiminle iþlediði konusunda sorgulanmadýðýný açýkça göstermektedir. Çünkü bu takdirde bir yerine iki kiþi cezalandýrýlacaktýr. Halbuki Ýslâm hukuku insanlarý cezalandýrmak için yol aramaz. Þayet suçlu kiþi suçu iþleyen diðer tarafýn adýný verirse, bu kiþi sorgulanýr ve þayet itiraf ederse cezalandýrýlýr. Fakat inkâr ederse sadece itiraf eden kiþi cezalandýrýlýr.,
Özetlersek; evli kiþilerin zina etmeleri halinde cezalarý, bütün fýkýhçýlara göre recmedilmektir. Ancak bekâr kiþilerin cezalandýrýlmalarý konusunda aralarýnda görüþ ayrýlýðý vardýr. Ýmam Ahmed, Ýmam Þafii ve talebelerine göre, kadýn veya erkek bekâr kiþilerin zina etmelerinin cezasý yüz deðnek ve bir yýl sürgündür. Ýmam Mâlik ve Ýmam Evzâî'ye göre adama yüz deðnek vurulmalý ve bir yýl sürgün edilmelidir. Kadýna ise sadece yüz deðnek vurulmalýdýr. Ýmam Ebu Hanife ve talebelerine göre Ýse erkek ve kadýn her zâni Ýçin tayin edilmiþ bulunan had cezasý yüz deðnektir; sürgün veya hapis gibi ek cezalar had deðil, ta'zîrdir. Eðer hâkim suçlunun düþük ahlâklý biri olduðu kanaatine varýrsa veya çok laubali olduðunu düþünürse onu durumun gerektirdiðine göre sürebilir veya hapsedebilir. Bütün bu görüþler Rasûlullah'in hadisleri ile desteklenmiþtir.
16- Deðnekle dövmenin usûlü Kur'ân'da kullanýlan feclîdu kelimesi ile belirlenmiþtir. Celd kelimesi cüd kelimesinden türetilmiþtir. Bu da deðnekle vurmanýn sadece cildi etkileyecek þekilde uygulanmasýný ve altýndaki ete ulaþmamasýný îma etmektedir. Kiþinin etinde derin yaralar açacak ve eti parçalayacak þekilde dövmek Kur'ân'a aykýrýdýr. Rasûlullah uzun süre kullanýlmaktan dolayý eskimiþ bir deðnek getirilince "daha âlâsýný getirin!" buyurmuþtu. Yeni deðnek ise hiç kullanýlmadýðýndan dolayý çok sertti. Rasûlullah, "bundan daha aþaðýsýný getirin!" buyurdu (Muvatta). Deðnek ile vurmada da orta yol takip edilmelidir. Hz. Ömer deðnek vuran kiþiye; "koltuk altýn, elini kaldýrdýðýnda görünmeyecek biçimde vur!" diyerek vuruþ þeklini tarif etmiþtir. Hz. Ali; "yüz ile hayalar hâriç vücudun her tarafý deðnekten nasibini alacak þekilde vur!" demiþtir. Rasûlullah: "Sizden biriniz deðnek vururken yüze vurmasýn!" buyurmuþtur (Ebu Davud). Cezalandýrma, diðer insanlara ibret teþkil etmesi için suçluyu teþhir etmek maksadýyla umûma açýk olarak uygulanýr (24:2). Maide sûresi'ndeki âyet (5:38) Ýslâm'daki ceza kavramýna daha çok ýþýk tutmaktadýr. Bu âyette "yaptýklarýna karþýlýk Allah'tan bir ceza olarak..." buyurulmaktadýr.
Nur sûresi'nde (24: 2) de zâninin cezasýnýn umûma açýk vaziyette verilmesi emredilmektedir.
Bunlar Ýslâm hukukunda cezanýn þu amaçlarla verildiðini göstermektedir:
a- Suçluya, diðer insanlarýn veya toplumun haklarýna tecavüz ettiði için eziyet vermek,
b- Suçlunun suçunu tekrarlamasýný önlemek,
c- Suçlunun baþkalarýna ibret olmasýný saðlamak. Böylece toplumdaki kötülüðe meyilli kiþiler ibret alýr ve bu suçu iþlemeye cesaret edemez. Cezayý umûma açýk uygulamanýn bir faydasý da cezayý uygulayacak resmî görevlilerin bunu keyfî olarak azaltmalarý veya artýrmalarým önleme-sidir.
17- Nur sûresi'nin 3. âyeti Müslümanlarýn zâni ile evlenmesini yasaklamýþtýr. Bu emir kötü yollarýnda devamlý olan kadýn ve erkekler için geçerlidir; ve tevbe edip kendini düzeltenler için deðil. Çünkü kiþi tevbe edip kendini düzelttiði vakit artýk 'zâni' olarak isimlendirilmez. Yukarýdaki âyet evlilik için böyle insanlarý seçmenin günah olduðunu belirtmektedir.
Mü'minler bundan kaçýnmalýdýr, aksi halde hukuk onlarý toplumun istenmeyen rezil kiþileri olarak ayýrýrken, eðer mü'minler onlarla evlenirlerse yüreklendirmiþ olurlar.
Buna benzer olarak, bu âyet zina eden bir müslümamn müþrik biriyle yaptýðý evliliði de geçersiz kýlmaz. Ayet, zina fiilini vurgulamakta ve bunu yapan kiþinin müslüman da olsa iffetli ve saf Ýslâm toplumunda temiz evlilik yapmaya uygun olmadýðýný belirtmektedir. Böyle bir kiþi evlilik için ya kendisi gibi insanlara, ya da Ýlâhî Kanun'a inanmayan müþrikere yaklaþmalýdýr.
Bu konudaki hadisler oldukça açýk ve nettir. Amr el-As'ýn rivayetine göre, Ümmü Mahzul adlý bir kadýn Medine'de fahiþelik yapardý. Rasûlullah bir müslümanm bu kadýnla evlenme talebini geri çevirdi ve kendisine söz konusu (24: 3) âyeti okudu (Ahmed ve Nesei)
Tirmizi ve Ebu Davud'da geçen bir rivayete göre Mersed b. Ebi Mersed adlý bir sahabi, cahiliye döneminde Mekke'nin ahlâksýz kadýnlarýndan biriyle gayri meþru münasebette bulunmuþtu. Sonra onunla evlenmeyi tasarlayarak Rasûlullah'a gitmiþ ve iki kez izin isteðinde bulunmuþtu. Rasûlullah cevap vermeyince adam üçüncü kez isteðini tekrarladý. O da Nur sûresi'nin zikredilen (24: 3) âyetini okudu (Tirmizi ve Ebu Davud).
Bunlardan baþka Abdullah b. Ömer ve Am-mar b. Yâsir'den ayný konudaki rivayetlerde Rasûlullah þöyle buyurmaktadýr: "Karýsýnýn ahlâksýz olduðunu bilen ve buna raðmen onunla yaþamaya devam eden adam cennete giremez." (Ahmed, Nesei ve Ebu Davud).