Dosya Yazýlarý
Pages: 1
Medreselerde ilim ve ulema By: hafiza aise Date: 23 Temmuz 2012, 15:57:26
Medreselerde ilim ve ulema
Murat AKGÜNDÜZ • 78. Sayý / DOSYA YAZILARI


Osmanlý medreselerinin kurulduðu Orhan Gazi (1326-1362) devrinden itibaren dinî ilimlerle birlikte aklî ilimlerin de okutulduðu bilinen bir gerçek. Ýlk dönemlerde medreselerde zihnin hafýza ve muhakeme fonksiyonu dikkate alýnarak naklî ilimler yanýnda düþünceyi geliþtiren aklî ve felsefi ilimlere de önem veriliyordu. “Ýlm-i riyâziyye” denilen matematik bu dönemlerde çok geliþmiþti. Fatih Medresesi’nde okutulan cebir, 15. asrýn sonlarýndan baþlayarak sýrasýyla Venedik, Padova, Bologna, Floransa Üniversiteleri’nde aynen iktibas edilerek okutulmaya baþlanmýþtý. Ancak giderek aklî ilimlere karþý olumsuz bir tavýr takýnýlmaya baþlandýðý ve bu ilimlerin ikinci plana atýldýðý ileri sürülmüþtü.

Osmanlý medreselerinin programýnda yer alan konular ve dersleri aklî ve naklî, dinî ve din dýþý ilimler, doðrudan ve dolaylý olarak programda okutulanlar þeklinde sýnýflandýrmak mümkün. Esas itibarýyla medresede okutulan dersler “cüz’iyyat” denilen hesap, hendese, hey’et ve hikmet dersleri, alet ilimleri kabul edilen belâgat, mantýk, kelam, Arap sarf ve nahiv, dil ve edebiyat dersleri, ulûm-ý âliye yani yüksek ilimler denilen tefsir, hadis ve fýkýh derslerinden oluþmaktaydý. Derslerde takip edilen kitaplar Arapça olsa da eðitim dili Türkçe, eðitim metodu da genelde takrir tarzýndaydý. Ders kitaplarý Ýslam dünyasýnda meþhur olan, üzerlerine pek çok þerh yazýlan kitaplardý. Bunlar genellikle Osmanlý öncesi dönemde yazýlmýþ eserler olmakla beraber içlerinde Molla Fenârî’nin (ö. 1431) Fusûsü’l-bedâyi’i, Molla Hüsrev’in (ö. 1480) Dürerü’l-hükkâm ve Gurerü’l-ahkâm’ý, Molla Gürânî’nin (ö. 1488) Gâyetü’l-emânî ve Ebüssuûd Efendi’nin (ö. 1574) Ýrþâdü’l-akli’s-selîm adlý tefsiri, Birgivî’nin (ö. 1573) nahivden Avâmil ve Ýzhâr’ý, Ýbrahim b. Muhammed el-Halebî’nin (ö. 1549) Mülteka’l-ebhur’u gibi Osmanlý âlimleri tarafýndan yazýlanlarý da vardý.

Medreselerde 15. ve 16. asýrlarda felsefi konular ve matematik, mühendislik, týp gibi teknik konular okutulurken sonraki dönemlerde bunun neden terk edildiði hususu da çok tartýþýlmýþtý. Genellikle Kâtib Çelebi’nin (1609-1657) sözlerine dayanarak medreselerden bu tür derslerin kaldýrýlýp yerine fýkýh derslerinin konulduðuna inanýlmýþtý. Ancak aklî ilimlerin tamamýyla kaldýrýlmadýðýný, 17-19. yüzyýllar arasýnda medrese menþeli müelliflerin yazdýðý matematiðe dair eserlere bakarak söylemek mümkün.

Osmanlý ilmiye sýnýfý, medresede usulüne uygun olarak yapýlan bir tahsilden sonra icâzetle mezun olup eðitim, hukuk, fetva ve baþlýca dinî hizmetlerde istihdam edilen bir meslek grubuydu. Kuruluþtan Ýstanbul’un fethine kadar uzanan bir buçuk asýrlýk dönem, ilmî hayatta baþarýlý geliþmelere raðmen henüz ilkelerin belirlenmediði ilk devreyi oluþturuyor. Fetihten 17. yüzyýl baþlarýna kadar devam eden süreçte ise ulema arasýnda saðlam bir gelenek oluþmuþ, kendine has nizamý, eðitim ve yargý alanýnda belirlenen dereceleri, yetki ve sorumluluklarý ortaya konulmuþtu. Osmanlý ulemasý, zamanla güç ve etki alanlarýný kademeli bir þekilde kaybetse de Osmanlý Devleti’nin yýkýlýþýna, hatta Cumhuriyet’in ilk dönemine kadar geleneðini devam ettirdi.

Ulema arasýnda devlet teþkilatýnda ve toplumsal yapýda en çok etkili olanlar kadýaskerler, þeyhülislâmlar, padiþah hocalarý ve Peygamberimiz’in (s.a.v) soyundan gelenlerin her türlü iþleriyle meþgul olan nakîbüleþraflardý. Özellikle þeyhülislâmlar, ulemanýn en yüksek mercii olarak öne çýkmýþlardý.

Bugüne kadar bilinen ve inanýlan kanaatlerin aksine olarak Osmanlý Devleti’nde birçok yenileþme hareketi ilmiye sýnýfýnýn öncülüðü, desteði veya en azýndan tasvibiyle gerçekleþmiþtir. Mesela Sultan II. Mahmud (1808-1839) ýslahatýný meþru ve zaruri göstermek hususunda Þeyhülislâm Kadýzâde Mehmed Tahir Efendi’den (1747-1838) büyük destek görmüþtür.

Osmanlý ulemasýnýn bilimsel ve temel nitelikli orijinal ve özgün eser telifine yönelmediði bugün sýkça tekrarlanýyor. Ancak onlarýn meydana getirdiði eserlerin hepsinin henüz ilmî bir incelemesi yapýlmadýðýndan bunlarýn gerçek mahiyet ve kýymetleri de tam olarak bilinmiyor. Daha fazla araþtýrýlmýþ olan tarih ve edebiyat alanlarýnda Osmanlý ulemasýnýn dikkat çekici eserler ortaya koyduðu anlaþýlýyor.1

Sonuç olarak, Osmanlý medreselerinin ilmî yapýsý ve ulema hakkýnda mevcut önyargýlarý düzeltmek için birinci elden kaynaklara dayalý daha fazla araþtýrmanýn yapýlmasý gerekiyor. Bu þekilde medreseler konusunda daha doðru bir bakýþ açýsýna sahip olmamýz mümkündür.

1 Ýpþirli, “Ýlmiye”, DÝA, XXII, 144.


radyobeyan