Sevgi Ve Merhamet By: saniyenur Date: 16 Temmuz 2012, 12:13:09
2- Sevgi Ve Merhamet
Evliliðin ikinci önemli bir amacý da, karý-koca arasýndaki evlilik iliþkilerinin karþýlýklý duygusal sevgi, merhamet ve iyilik esaslarýna dayan-masýdýr, dolayýsýyla karþýlýklý iþbirliði yoluyla evliliðe baðlý olan kültür ve medeniyetin azami gayesini ifa etmiþ olup böylece, kültürün önemli ve yüksek gayesini yerine getirmek için zaruri olan saadet, huzur, barýþ ve mutluluðu tatmýþ olurlar. Evliliðe dayalý kadýn-erkek iliþkileri hususunda Kur'an ayetlerinin derinden tetkik edilmesi neticesinde evliliðin maksat ve hedefinin sevgi, merhamet ve ihsan olduðu görülmektedir. Ýnsanlar evlilik iliþkilerine ondan huzur ve saadet elde etmek için giriþirler. Kur'an bu hususu þu sözlerle zikretmektedir. "Onun ayetlerinden biri de, kendileriyle kaynaþmanýz için size kendi nefislerinizden eþler yaratmasý ve aranýzda sevgi ve merhamet koymasýdýr. Þüphesiz bunda, düþünen bir toplum için ibretler vardýr." (30:21).
Ve A'raf Suresi'nde þu sözleri okuyoruz: "O'dur ki, sizi bir tek nefisten yarattý, gönlü ýsýnsýn diye ondan eþini var etti; eþini sarýp örtünce (eþiyle birleþince) eþi, hafif bir yük yüklendi, onu gezdirdi. (Yükü) aðýrlaþýnca ikisi beraber Rabb'leri Allah'a dua ettiler: 'Eðer bize iyi, güzel bir çocuk verirsen elbette þükredenlerden olacaðýz!' (dediler)." (7-189). Ve yine bir baþka yönden evliliðin amacý þu güzel sözlerle özetlenmiþtir: "Oruç gecesi, kadýnlarýnýza yaklaþmak, size helal kýlýndý. Onlar sizin elbisenizdir, siz de onlarýn elbisesisiniz. Allah, sizin kendinize yazýk etmekte olduðunuzu bildi ve tevbenizi kabul edip sizi affetti. Artýk þimdi onlara yaklaþýn ve Allah'ýn sizin için yaz(ýp takdir etmiþ ol)duðunu talep edin; þafaðýn beyaz ipliði siyah Ýpliðinden ayýrdedilinceye kadar yeyip, için; sonra da gece oluncaya dek orucu tamamlayýn; mescidlerde ibadete çekilmiþ iken kadýnlara yaklaþmayýn. Bunlar Allah'ýn (yasak) sýnýrlarýdýr, bunlara yaklaþmayýn. Allah insanlara ayetlerini böyle açýklar ki korunup sakýnsýnlar." (2:187). Burada evli çiftler birbirlerinin elbisesine benzetilmiþlerdir, aralarýndaki iliþki de elbise ve vücud gibi gösterilmiþtir. "Sanki birbirine öylesine girmiþ ve sýkýþmýþlar ki aralarýna hiçbir þey giremeyen, týpký birbirlerine sýkýca baðlanmýþlar gibi karþýlýklý olarak birbirlerine huzurun menbaý olmuþlardýr.
Elbiseler insanýn çýplaklýðýný örterler ve vücudu dýþarýdaki atmosferin ve havanýn zararlý tesirinden korurlar. Bu benzetmenin amacý, aslýnda erkek ve kadýnýn iþbirliðini týpký vücud ve elbise arasýndaki iþbirliði gibi göstermektir. Onlarýn kalpleri ve ruhlarý birbirine baðlýdýr ve birbirlerinin namus ve ahlaklarýný týpký elbisenin, vücudu zararlý tesirlerden koruduðu gibi korurlar. Bu, sevgi ve merhametin fonksiyonudur ve Ýslam açýsýndan da, evlilik iliþkilerinin asýl ruhu ve özü budur. Herhangi bir evlilik iliþkisinde eðer bu ruh bulunmazsa, evlilik ölü bir vücuda benzer.
islam Hukuku evlilik iþbirliðine baðlý bu gayeyi gözönünde bulundurmaktadýr. Eðer karý-koca bir arada yaþýyorlarsa, caný gönülden barýþ, sevgi, nezaket ve birlik içinde yaþayýp, birbirine alicenap ve cömert davranýp, hak ve yükümlülüklerini yerine getirmelidirler. Fakat, þayet bunu yapmazlarsa, o zaman ayrýlýklarý birliklerinden daha iyidir. Çünkü aralarýndaki sevgi ve birliðin son bulmasýyla, evlilik iliþkileri týpký, gömülmediði takdirde aile hayatýnýn bütün havasýný fena koku ve zehir saçarak saðlýðý tehlikeye düþürecek Ölü bir vücuda benzer. Bu nedenle Kur'an diyor ki: "Ne kadar isterseniz de kadýnlar arasýnda (tam) adalet yapamazsýnýz. Öyle ise (birine) tamamen yönelip ötekini muallakta (kocasýzmýþ) gibi býrakmayýn. Eðer arayý düzeltir sakýnýrsanýz, Allah baðýþlýyýcý esirgeyicidir." (4:129). "Eðer (eþler) aynhrlarsa, Allah bol nimetiyle onlarýn herbiri-ni zengin eder (diðerine muhtaç eylemez). Al-lah(m nimeti) geniþtir. (O) hikmet sahibidir." (4:130).
Kur'an, her ne zaman aile iliþkilerini açýklasa, deðiþmez bir þekilde, özellikle erkeði edep ve nazik davranýþa teþvik etmektedir. Bakara suresinde þu ifadelere rastlarýz: "Boþanma iki defadýr. (Bundan sonra kadým) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salývermek lâzýmdýr." (2: 229). Talak suresinde þöyle okuyoruz: "Sürelerinin sonuna vardýklarýnda onlarý güzelce (nikahýnýz altýnda) tutun, yahut güzellikle onlardan aynim." (65:2) Yine Nisa Suresinde þöyle zikredilmektedir: "Onlarla iyi geçinin. Eðer onlardan hoþlanmazsanýz, bilin ki sizin hoþlanmadýðýnýz bir þeye Allah, çok hayýr koymuþ olabilir." (4:19). Ve yine Bakara suresinde þu sözler vardýr: "Ya onlarý Ýyilikle tutun, ya da iyilikle býrakýn-, haklarýna tecavüz edip zarar vermek için onlarý (yanýnýzda) tutmayýn. Kim bunu yaparsa'kendine yazýk etmiþ olur." (2:231). Ayný surede: "Sizin affetmeniz (müsamaha gösterip mehrin tümünü vermeniz) takvaya daha yakýndýr. Aranýzda birbirinize iyilik etmeyi unutmayýn. Þüphesiz Allah, yaptýklarýnýzý görür." (2:237).
Koca, zevcesini boþadýðýný ilan ettikten sonra, onu taciz etmek veya evlilik yükümlülüklerini yerine getirmeden onu muallakta býrakmak için deðil, sevgi ve huzur içinde yaþamaya niyetli olduðu takdirde karýsýný geri almaya imtiyazlýdýr: "Kocalarý da bu arada barýþmak isterlerse, onlarý geri almaða daha çok hak sahibidirler." (2:228).
Müslümanlarýn erkek ve kadýnlarýnýn kitap ehlinin dýþýndaki gayri müslimlerle evlenmelerinin yasak oluþu bu sebepledir. Onlar dinlerinde, düþüncelerinde, kültürlerinden toplum hayatý ve diðer yönlerden Müslümanlardan çok farklýdýrlar. Hakiki bir muslüman onlarlaa gerçek bir sevgi ve samimi bir beraberlik kurmaz. Ve eðer bu farklýlýklara raðmen, birleþirlerse, o zaman onlarýn iliþkileri gerçek bir kültür iliþkisi deðil, sadece þehveti memnun edici bir iliþki olur. O'nun hiçbir sevgi ve rahmetinin olmadýði muhtemeldir, eðer varsa bu Ýslam kültür ve medeniyetine ve hatta o Müslümana bile zarardýr. "Allaha ortak koþan kadýnlarla, onlar inanýnca-ya kadar evlenmeyin. (Allah'a ortak koþan kadýn), hoþunuza gitse dahi, inanan bir cariye, ortak koþan (hür) bir kadýndan iyidir. Ortak koþan erkekler de inamncaya kadar, onlarla (kadýnlarýnýzý) evlendirmeyin. (Allah'a ortak koþan hür bir erkek) hoþunuza gitse dahi, inanan bir köle, ortak koþan bir adamdan iyidir. (Zira) onlar ateþe çaðýrýyorlar." (2:221).
Ýslam Hukuku Ehli Kitabýn kadýnlarýyla evlenmeye izin verdiði halde, muslüman kadýnlarýn onlarýn erkekleriyle evlenmelerine müsaade etmiyor. Çünkü kadýnlarýn onlarýn dinini fikrini ve kültürlerini kabul etmeleri ihtimal dahilindedir. Erkekler ise kadýnýn fikir ve görüþlerine kolayca muhabbet beslemezler; bunun yanýnda evli erkekler Müslüman cemiyette yaþamaktadýrlar, fakat kadýnlarýn kocalarýnýn yanýna gidip gayrimüslim toplumda yaþamalarý gerekir. Ehli kitabýn kadýnlarýyla evlenme izni verilmiþ olmasýna raðmen, emredilmemiþtir. Ka'b bin Malik, Ehli Kitaptan bir kadýnla evlenmek istediðinde Hz. Peygamber, onu tahkim edip emniyetli {muhassan) olmaz, diyerek men etmiþtir. Bu esasta ihsan 'ý (dürüstlük ve þeref) gerektirecek gerçek sevgi ve merhametin olamayacaðý demekti. Huzeyfe, bir Yahudi kadýnýyla evlenmek istediðinde Hz. Ömer ona o kadýný býrakmasýný söyleyen bir mektup yazdý. Hz. Ali ve îbn Ömer açýkça Ehli kitap kadýnlarýyla evlenmeyi tasvip etmeyip mekruh olarak nitelendirdiler. Ve bunun kerahat'i (tasvip etmeme ve nefretlik) için þu sebebi gösterdiler: "Allah'a ve ahiret gününe inanan bir milletin, babalarý, kardeþleri, oðullan yahut akrabalarý da olsa Allah ve Rasulüne düþman olanlarla dostluk ettiðini görmezsin." (58:22) (Mevdudi, Huquq ez-Zau-jain).
Ýslam Hukukunun Prensibi: Bu hususla ilgili kýsa emirlerin nedenini anlayabilmek için Ýslam hukukunun evlilik iliþkilerine dayalý prensiplerini izah etmek gerekir. Ýslam Hukukunun ilk prensibi, erkeðin yerinin kadýndan bir derece üstün olmasýdýr: "Erkeklerin kadýnlar üzerindeki haklan, bir derece daha fazladýr." (2:228). Bu derecenin izahý Nisa suresinin müteakip ayetinde bulunmaktadýr: "Onun için iyi kadýnlar itaatkar olup, Allah'ýn, kendilerini korumasýna karþýlýk kendileri de gizliyi koruyan (kocalarýna gizli gizli ihanet etmeyenlerdir." (4:34).
Burada ayrýntýlara girmeden aile hayatýnýn prensiplerini izah etmek mümkündür. Ýkisinden birisinin aile reisi olmasý lüzumludur, baþsýz býrakýlamaz. Eðer ailede her ikisine de eþit güç ve statü verilmiþ olsa, daha önce de bu bölümde açýklandýðý gibi bu karýþýklýða ve kargaþalýða davet çýkarmak olur. Sorumluluk bölünmüþ olduðundan, aile meselelerinin düzenli çalýþmasý için sorumluluklarý omuzlayacak kimse olmaz, aslýnda bölünmüþ (parçalanmýþ) sorumluluk, sorumsuzluk demektir. Bu durum, bu meselede kan-kocayý ayný seviyede tutmaya çalýþan toplumlarýn aþaðýlýk ve kargaþalý aile hayatýndan bilinmektedir. Fýtrat dini olarak Ýslam, insan tabiatýna gerekli müsaadeyi vermiþ ve kocayý ailenin reisi, zevceyi de aile meselelerinde ikinci derecede kýlmýþtýr. Fakat kadýný genelde toplum hayatýndaki sosyal yükümlülüklerde eþit tutmuþtur. Aile reisliðinin secimi pak meziyetler üzerinde yapýlmýþ; bu vazife kabiliyet ve güç ile donatýlmýþ olana verilmiþtir. Bununla beraber, bu kurala fiili hayatta þurada veya burada bir istisna olabilir. Önceki kýsýmlarda zaten izah edildiði gibi; evlilik iliþkilerinin ilk prensibini karý-koca hak ve yükümlülükleri ihtiva etmektedir.
Ýslam Hukukunun evlilik hususundaki ikinci esasý, evlilik iliþkilerini mümkün olduðu kadar düzeltmek; erkek ve kadýn bir kez evlilik kalesini inþa ettiðinde, onun korunmasý için mümkün olan bütün gayreti sarfetmektir. Fakat aralarýnda, sevgiden, dostluktan ve uyumdan eser kalmadýðý ve evlilik iliþkilerinde lüzumsuz çekiþmeleri yüzünden hukukun esas amacýna karþý tehlike oluþtuðu zaman, birbirlerine karþý kin, nefret ve hoþnutsuzluk içinde kalmalarý yt rine ayrýlmalarý daha uygundur! birlikte kalmalarý için zorlanmamalýdýrlar. Bu þartlar altýnda, onlar ve toplum için en iyi çözüm, serbest kalacaklarý yolu onlara açmaktýr. Bu meselede Ýslam Hukuku, diðer hiçbir beþeri kanunda bulunmayan, insanýn tabii saadetinin ve kültürel deðerlerinin korunmasý arasýnda bir denge kurmuþtur. Bir taraftan evlilik iliþkilerinin düzeltilmesini isterken, Hristiyanlýkta karý-kocanýn aynlamayýp hayatlarýnýn evlilikte nasýl berbat hale geldiðinin bir önemi olmadýðý gibi, onu güçleþtirmemeli; öte yandan, evlilik iliþkilerinde sürekliliðin kalmadýðý ve aile hayatýnýn bütün nizamlarýnýn altüst edildiði ve Darcalara bölündüðü Rusya, ABD ve diðer batý ülkelerinde olduðu gibi zayýf býrakýlmamalýdýr.
Evliliðe baðlý bir diðer prensip de, boþama ve kadýnýn kocasýndan boþanma talep etmesiyle {hulü ') Ýlgilidir. Bu hususlar daha önce izah edildi.
Baþlýca Emirler: Kur'an evlilikle ilgili bütüa ince detaylarý ve hususlarý birtakým geniþ prensip ve kurallarý birer birer saymýþtýr. Bundan dolayý, uygulanmasý talep edilen hususlarýn daha iyi anlaþýlabilmesi için bu prensip ve kurallarýn kesinlikle izah edilmesi gerekmektedir.
1- Müþrik (Allah'a ortak koþan) kadýnla evlenmek: Ýslam, müþriklerle evliliði yasaklamaktadýr. Kur'an bunu þu sözlerle zikretmektedir: "Allah'a ortak koþan kadýnlarla, onlar inaný-ncaya kadar evlenmeyin." (2:221). Bu ayetler müþrik bir kadýnla evlenmenin haram olduðunu açýklamaktadýr, ta ki onlar inanana kadar. Ancak bu evlilik bir Ehli kitap kadýnla akdolunabil-mektedir. Mamafih, Müslüman bir kadýn ise, iman etmedikçe ne bir müþrik ile evlenebilir ne de Ehli Kitaptan bir erkek ile.
2- Evlilik Hakký: Yukarýda mezkur ayet (2:221) de erkeðin kendi tercihiyle evlenmekte hür olduðunu göstermektedir, fakat kadýn hür deðildir. Onu evlendirmek anne-babanýn veya vasi'sinin üzerine vazifedir, zaten kadýnýn evliliðinin aile deðerleriyle güçlü bir alakasý vardýr. Kur'an, kadýnýn kendi fikir ve geçiminin yeterli olmadýðý intibaýný vermektedir; erkek akrabalarýnýn yardýmlarý da gerekmektedir.
3- Bakýmý: Kocanýn zevcesine karþý üstlenmiþ olduðu bir hak olarak, evlilik, erkeði zevcenin bakýmýný üstlenmeyi mecbur kýlmaktadýr.
Kadýnýn bu hakký asla bir tarafa atýlamaz, ta ki, kendisi onu geçerli alýp veya isyan edip kocaya meydan okuyana kadar. Kur'an'ýn aþaðýdaki ayeti bunu desteklemektedir: "Erkekler kadýnlar üzerinde yöneticidirler. Çünkü Allah, kimini kiminden üstün kýlmýþtýr ve çünkü (erkekler) kadýnlara mallarýndan harcamaktadýrlar." (4:34). Ýslam Hukukunun, kadýnýn bakýmýndan kocanýn mali imkanýna göre tayin edilmesini istemektedir. Zengin erkek kendi imkanýna göre ve fakir erkek de kendi imkanýna göre harcama yapar. Kur'an bu hususta çok açýktýr: "Eli geniþ olan geniþliðine göre nafaka versin. Rýzký kýsýlmýþ bulunan da Allah'ýn kendisine verdiðinden versin. Allah bir kiþiye ne vermiþse ancak onu yükler." (65:7).
4- Ceza Hakký: Kur'an'ýn müteakip ayeti ceza prensibini þu sözlerle aydýnlatmaktadýr: "Dik kafalýlýk, þirretlik etmelerinden korktuðunuz kadýnlara öðüt verin, yataklarýnýzdan ayýrýn. Ve onlarý dövün. Eðer size Ýtaat ederlerse artýk onlarýn aleyhine baþka bir yol aramayýn." (4:34)
Bu ayete göre, erkeðe zevcesine ceza uygulama hakký verilmiþ olup, bu hale yalnýz zevce, meydan okuma tavrý içine girer ve itaatsizlik gösterirse uygulanýr, hatta bu durumda bile, iki çeþit ceza konmuþtur: Biri yataklarýnýzdan uzaklaþtýrma, ikincisi ise hafit ma olmadan ceza vermek günahtýr, itaatsizlik halinde uygulanabilmesi teklif edilen ceza Hz. Peygamberin sözüyle Hayr müberri (sert olmayan ve iz býrakmayan ceza)dýr. (Huquq ez-Zaujain).
5- Hakem Yoluyla Barýþma: Bu, kan-koca anlaþmazlýðýný mahkeme dýþýnda her iki tarafýn nzasýyla akrabalarý arasýnda birer hakem tayin etmek suretiyle arabuluculuk yoluyla giderme tavsiyesidir. Ondan sonra anlaþmazlýklarýný gidermeye çalýþmak hakemlere düþmektedir. "Eðer endiþe ederseniz" ve "tayin et" kelimeleri hakem tayinini Müslümanlarýn yetkililerine havale etmelerini iþaret etniðini göstermektedir. Veya eðer hakem hiçbir karara varamazsa meseleler karar gücü elinde bulunan yetkililere havale edilir, denmektedir. Ayette þöyle buyurulmaktadýr: "Eðer (karý-kocanýn) aralarýnýn açýlmasýndan endiþe duyarsanýz, erkeðin ailesinden bir hakem ve kadýnýn ailesinden bir hakem gönderin, bunlar arayý düzeltmek isterlerse, Allah onlarýn arasýný bulur." (4:35).
6- Mahkemelerin Vazifeleri: Aþaðýdaki ayetler kan-koca meselelerini halletmede mahkemelerin vazifesini açýklamaktadýr: "Eðer erkek ve kadýnýn, Allah'ýn smýrlannda duramayacaklarýndan korkarsanýz, o zaman kadýnýn (ayrýlmak için) verdiði fidyede (hakkýndan vazgeçmesinde) ikisine de bir günah yoktur." (2:229).
Bu ayet, hakime iki tarafýn bu hususta Ýslami hükümlerin yüklediði sýnýrlar dahilinde yaþayýp yaþayamayacaklanný hesap etmesini tavsiye etmektedir. Eðer kanunun sýnýrýný koruyamaya-caklan ihtimali yüksekse, o zaman onlarý bir arada tutmak hukuka uygun deðildir. En önde gelen husus, Allah tarafýndan konan sýnýrlarý korumaktýr, bunun için herþey feda edilebilir. "Allah'ýn sýnýrlarýný ihlal edenler günahkardýrlar." ayeti alimlerin bu konudaki görüþlerini desteklemektedir.
7- Kadýn Üzerinde Baský Uygulanamaz: Ýslam Hukukunun maddi iliþkiye dayalý bir baþka görüþü; þu ifadelerle izah edilmektedir: "Haklarýna tecavüz edip zarar vermek için onlarý (yanýnýzda) tutmayýn." (2:231). Bu ayet zevcesini sadece onu incitmek ve haklanndan mahrum etmek için alýkoymasý hususunda kocayý ihtar etmektedir. Eðer onu geri almak isterse, o zaman insaf ve adalet üzerine olmalý, buna ümit yoksa ve haklanndan mahrum olma endiþesi varsa, o halde onlarý adalete uygun bir þekilde serbest býrakmalýdýrlar. Hz. Peygamber, Ýslamm hükmünü þu açýk sözlerle Ýzah etmiþtir: "Zarar vermek de yoktur, zarara uðratýlmak da."
8- Kadýnýn Muallakta Býrakýlmasý: Bu kural þu sözlerle izah edilmiþtir: "Öyle ise (birine) tamamen yönelip Ötekini muallakta (kocasýzmýþ) gibi býrakmayýn." (4:129) Kur'an'ýn bu ayeti Müslümanlarýn, zevcelerini tamamen muallakda býrakmalarýnýn yasaklamaktadýr. Muallakta olanlar ne hayatlannda kendi kocalanna eþlik edebilirler, ne de baþkasýyla evlenmekte serbesttirler.
9- Azamî Bekleme Sýnýn: Kur'an'ýn aþaðýdaki ayeti, bu hususu þu þekilde izah etmektedir: "Kadýnlarýna yaklaþmamaða yemin edenler için ancak dört ay bekleme (hakký) vardýr." (2:226). Bu ayet, kadýnýn kocasýz dayanma gücüne deðinmektedir. Diðer bir ifadeyle zevceye hiçbir zarar gelmeden veya Allah'ýn sýnýrlarýný ihlal etme endiþesi olmadýðý takdirde, kocasýna eþlik etmekten ve zevk almaktan mahrum edilebilir. Ondan sonradýr ki, her ikisinin iffet ve dürütlüðünde tehlike ihtimali vardýr.
10- Lian'ýn Hükmü: Lian, kan veya koca tarafýndan ileri sürülen ciddi bir iddiadýr, fakat bu iddia delilsiz desteklenmez. "Eþlerine (zina suçu) atan ve kendilerinden baþka þahitleri bulunamayan kimseler(e gelince).." (24:6) bu ayet li'an kuralýný izah etmektedir. Eðer koca, zevcesine zina Ýsnad ediyor ve fakat iddiasýný destekleyecek hiçbir þahit göstererniyorsa, o zaman doðru söylediðine dair dört kez yemin etmesi istenir, yalan söylemiþ olduðu takdirde beþinci yemin, kendi üzerine lanet etmesi olur. Zevcenin ise, kocasýnýn iddiasýnda doðru olmadýðýna dair dört defa yemin etmesi halinde zina cezasýndan kurtulabilirse beþinci yemini (þayet kocasý doðru söylüyorsa) onun üzerine lanet olur. Bundan sonra karý ve koca ayrýlýrlar.
11- Evlilik Baðlarýný Koca Tutar: Bu husus þu ifadelerle tayin edilmiþ bir baþka prensiptir: "Ancak kadýnlar vazgeçer veya nikah baðý elinde bulunan erkek vazgeçerse baþka." (2:237). Kur'an ayeti, evlilik baðýnýn, bunu tutmaya ve býrakmaya hakký olan kocanýn elinde olduðunu açýkça göstermektedir. Kur'an'ýn neresinde boþanmadan bahsedilmiþse, bu erkeðe atfedilmiþ ve rol erkeðe dayandýrýlmýþtýr. Misal olarak
a- "Eðer boþanmaða kesin karar verirlerse.." (2:227);
b- "Erkek (üçüncü kez) boþarsa.." (2:230);
c- "Kadýnlarý boþadýðýnýz zaman.." (65:1);
d- "Kadýnlarý boþadýðýnýz zaman.." bu ayetlere göre erkeðin ya koca olarak zevcesini alýkoymasýna veya serbest býrakmasýna tam bir yetkisi vardýr. Ve hiçbir kânun ondan bu hakký alma yetkisine sahip deðildir. (Mevdudi; Huquq az-Zaujain).
Adalet Kuralý: Ýslâm'daki bütün haklar Allah'ýn koyduðu sýnýrlarý (hududulîah) ihlal etmeyecek durumdadýr. ".. Bunlar Allah'ýn sýnýrlarýdýr. Allah'ýn sýnýrlarýný kim aþarsa, þüphesiz kendine yazýk etmiþ olur..." (65:1). Ayetin ortaya koyduðu bu prensibe göre, her kim, Allah'ýn sýnýrlarýný aþarsa kendine yazýk etmiþ olmaktadýr ve bu da kendi kaybýdýr. Bu sýnýrlara riayet ve Allah'tan sakýnmanýn karþýlýðý ise yine ayette belirtilinektedi:".. Böylece haksýzlýk etmemiþ ve haksýzlýða uðramamýþ olursunuz." (2:279). Bu, bütün yönleriyle genel kabul görmüþ ve Ýslâmî hükümlerin insan haklarýný hiçbir þekilde inkar etmeyen genel bir kaidesidir. Kur'an'da þöyle buyuruluyor: "Eðer herhangi bir þeyde anlaþmazlýða düþerseniz; -Allah'a ve ahiret gününe (gerçekten) inanýyorsanýz- onu Allah'a ve Rasulüne götürün." (4:59). Evlilik süresince koca aleyhine bir þikayetin vukuu halinde yetkililerin kocanýn boþama hakkýný elinden alýp kullanmalarý sözkonusudur. Kadý (hakim)'nýn gücü evliliði fesh etme, kan-kocayý ayýrma (tefrik), kocanýn boþama hakkýný elinden alma ve zevceyi boþama gibi bir takým prensipler üzerine dayalýdýr. Fakihlerden bir grup, Kur'an'ýn "evlilik baðý elinde bulunan" ifadesi üzerinde tartýþtýlar. Ayetteki (2:237) ifadeye dayanýlarak; erkeðin boþama hakký hiçbir suretle sýmrlandýr-ýlmamiþtýr, denilmektedir. Bu kural için istisna yoktur. Eðer koca, karýsýný boþamaya razý deðilse, hakimin (kadý'nýn) hiçbir surette bu hakký onun elinden alýp bizzat kullanmaya yetkisi yoktur. Bunun için Kur'an'dan da fikirlerini destekleyecek hiçbir delil çýkaramazlar. Ýslam devlet reisi veya Kadý, kamuya ait bir maslahatýn gereði olarak dahi boþama hakkýný erkekten alamaz veya boþamaya baþka bir þekil veremez. Çünkü Ýslam hukuku açýsýndan Ýslam devlet reisi veya kadý, ancak hakkýnda nas bulunmayan hususlarda bu yetkiye sahiptirler. Kesin delillerle sabit olmuþ bir hakkýn sahibinden alýnmasý o delilleri iptal etmek demektir. Bu ise hiçbir mahlukun hakký deðildir. "Yaratana asi olacak yerde yaratýlmýþlara itaat yoktur." Boþanmanýn erkeðe ait olduðu Kur'an'da açýkça beyan edilmiþtir. Ancak, erkekte bulunan kusurlar sebebiyle ayrýlmak için kadýnýn islamý kabul edip erkeðin Ýmtina etmesi gibi bazý zaruri ve özel hallerde erkeðin bu selahiyetine müdahale edilebilir.
Kur'an erkeðin hak derecesini ve boþama prosedürünü gözden uzak tutulmayacak bir þekilde açýkça belirlemektedir: "Boþama iki defadýr. (Bundan sonra kadýný) ya iyilikle tutmak, ya da güzelce salývermek (lazým)dýr." (2:229). Yine Bakara suresinde þu ifadelere rastlýyoruz. "Erkek (üçüncü kez) boþarsa, artýk bundan sonra kadýn baþka bir kocaya varmadan kendisine helal olmaz. O (vardýðý adam) da bunu boþarsa..." (2:230). Kur'an'm bu ayetleri zulüm kapýsýný kapatmaktadýr. Koca, hayatý boyunca boþama hakkýný kullanabilir ve bir kadýnla sadece ikinci kez birleþebilir. Ondan sonra eðer üçüncü kez boþadýðýný ilan ederse, o kadýn ondan ebedî olarak ayrýlmalýdýr. (The Meaning of Quran, c.l, sh. 167). Bu, kocanýn hakkýnýn ne kesin, ne de sýnýrsýz olduðunu göstermektedir. O dürüst davrandýðý ve meþru sýnýrlar içinde olduðu müddetçe bu hakký þeriat tarafýndan hürmet ile karþýlanmaktadýr. Ancak aykýrý bir davranýþta bulunduðu ve Allah'ýn sýnýrlarýný çiðnediði takdirde, koca bu hakký kaybetmekte ve yetkililer boþama hakkýný ondan alýp, bu hakký zevcenin menfaatine kullanmaktadýrlar.