Ýslam Alimleri
Pages: 1
Leys b. Sad By: reyyan Date: 11 Temmuz 2012, 11:02:53
LEYS B. SA'D
(ö. 175/791)


Mutlak müctehid, muhaddis.


Ebü'l-Hâris el-Leys b. Sa'd b. Abdirrahmân el-Fehmî. Þaban 94'te (Mayýs 713), Aþaðý Mýsýr'da Kahire yakýnlarýndaki Kalyûbiye vilâyetine baðlý Tüh ilçesinin Karkaþende (Kalkaþende) köyünde dünyaya geldi. 92 (711) veya 93 yýlýnda doðduðu da rivayet edilir. Sem'ânî'nin verdiði Þaban 124 (Haziran 742) tarihi (el-Ensâb, IX, 353)yanlýþtýr. Kaynaklarda bazý farklý rivayetler bulunsa da ailesinin aslen Ýran'ýn Ýsfahan þehrine baðlý Mârbîn veya Tabne kazasýndan geldiði ve Mýsýr'daki, Fehmoðullarý'nýn azatlýsý olduðu anlaþýlmaktadýr. Birçok kaynakta yer alan, Leys'in, Hâlid b. Sabit el-Fehmî'nin azatlýsý olduðu kaydý, ailesiyle Fehmoðullarý arasýndaki mevla'l-muvâlât iliþkisinin bu þahýsla baþladýðýný göstermektedir. Bu sebeple Leys'in Ýsfahan'da esir alýndýðý ve Mýsýr'a gelip Fustât'a yerleþtiði rivayeti (Ebü'þ-Þeyh, 1,405-406) kendisiyle deðil dedesiyle ilgili olmalýdýr. Zira Leys'in babasý Sa'd b. Abdurrahman el-Fehmî'nin Ýsfahanlý olduðu, 42 (662) yýlýnda doðup 100 (718-19) yýlýndan sonra vefat ettiði (Ebû Nuaym, Târîhu Ýsbahân, I, 389) ve Ýsfahan'ýn Hz. Ömer devrinde 21 (642) veya 23'te (644) fethedildiði göz önünde tutulursa babasýnýn bile esir alýnmasý ihtimali bulunmamaktadýr. Dolayýsýyla muhtemelen dedesi Abdurrahman esir alýnmýþ, Mýsýr'a getirilerek Fehmoðullarý'nýn mevlâsý olmuþ ve aile Leys'in doðum yeri olan Karkaþende'ye yerleþmiþtir. Nitekim Abdullah b. Vehb'in hocalarýndan, Ýsfahan asýllý olup Mýsýr'a yerleþen Ebü's-Sahmâ Süheyl b. Hassân'ýn, kendileriyle Leys'in dedesi Abdurrahman arasýnda Ýsfahan'da iken sütkardeþliði bulunduðunu söylediðine dair rivayet (a.g.e., I, 399) dedesinin Ýsfahan'da doðduðunu göstermektedir.


Leys'in azatlýlýk baðýyla mensubu bulunduðu Fehmoðullarý, Emevîler döneminde Mýsýr'da büyük nüfuz sahibiydi ve onun gençlik yýllarýnda Hâlid b. Sâbit'in torunlarýndan üçü Mýsýr valiliði yapmýþtý. Yetiþmesinde bunlarýn etkili olduðu anlaþýlmaktadýr. Leys Mýsýr ve Hicaz'da birçok âlimden ders aldý. Ayrýca Þam, Kudüs, Baðdat gibi ilim merkezlerine gitti. Ýlk olarak 113 (732) yýlýnda yaptýðý hac ziyareti esnasýnda Mekke'de içlerinde Atâ b. Ebû Rebâh, Ýbn Ebû Müleyke, Ýbn Þihâb ez-Zührî, Ebü'z-Zübeyr, Ýmrân b. Ebû Enes ve Ýbn Ömer'in azatlýsý Nâfi'in de bulunduðu birçok âlimle görüþtü. Hadis öðrendiði hocalarý arasýnda Hiþâm b. Urve, Saîd b. Ebû Saîd el-Makbürî, Amr b. Haris, Yezîd b. Ebû Habîb, Ukayl b. Hâlid el-Eylî, Yûnus b. Yezîd el-Eylî, Abdurrahman b. Kasým et-Teymî, Kesîr b. Ferkad, Saîd b. Abdurrahman el-Cumahî, Hâlid b. Yezîd el-Cumahî, Yahya b. Saîd el-Ensârî, Abdurrahman b. Hâlid el-Fehmî, Abdülazîz el-Mâciþûn, Ebû Ma'þer es-Sindî gibi âlimler bulunmaktadýr. Tabiînden elliyi aþkýn, tebeu't-tâbiîn ve daha sonraki nesilden 150 kadar kiþiyle görüþüp onlardan faydalandýðý rivayet edilir.


Döneminde Mýsýr'ýn en büyük fakihi ve muhaddisi olan Leys'ten Hüþeym b. Beþîr, Abdullah b. Mübarek, Ýbn Vehb, Ýbn Lehîa, Ka'nebî, Abdullah b. Abdülhakem, Ýbnü'l-Kâsým el-Uteki, Eþheb el-Kaysî, Kuteybe b. Saîd es-Sekafî, Kâtibülleys diye bilinen Abdullah b. Salih, Yahya b. Abdullah b. Bükeyr el-Mahzûmî, Yahya b. Yahya el-Leysî, Saîd b. Ufeyr, Muhammed b. Hallâd, Abdullah b. Yezîd el-Adevî gibi birçok kiþi ilim öðrenmiþtir. Oðlu Þuayb ve torunu Abdülmelik fýkýh ve hadis alanlarýnda yetiþmiþ âlimler arasýnda sayýlmaktadýr. Müslim ve Ebû Dâvûd bunlar aracýlýðýyla Leys'ten hadis rivayet etmiþlerdir.


Leys 14 Þaban 175 (16 Aralýk 791) tarihinde vefat etti; cenaze namazýný Mýsýr Valisi Mûsâ b. Ýsâ el-Hâþimî kýldýrdý ve Kahire'nin güneyinde Karâfetüssuðrâ'ya defnedildi. Mezarý halen Mýsýr'da önemli ziyaretgâhlardandýr (türbesi içinbk. Makrîzî, 11,463). Ölüm tarihi olarak 176 (792) ve 177 yýllarý da verilmektedir. Ýbn Sa'd ise Mehdî'nin hilâfeti döneminde 14 Þaban 165'te (3 Nisan 782) vefat ettiðini belirtmektedir (et-Tabakât, VII, 517).


Genç yaþta Mýsýr'ýn önde gelen ilim adamlarýnýn takdirini kazanan Leys, gerek Emevîler gerekse Abbasîler döneminde halifeler ve diðer devlet adamlarý nezdinde büyük itibar gördü. Mýsýr valileri ona danýþmadan bir konuda kesin karar vermezlerdi. Emevî Halifesi II. Mervân, Mýsýr'a vali tayin ettiði bedevi Havsere b. Süheyl'e yardýmcý olacak birini seçmeleri için Mýsýrlýlar'a bir mektup gönderdiðinde Leys'in iki hocasý hayatta bulunduðu halde bu göreve Leys ittifakla seçildi. Abbasî halifeleri Mansûr ve Mehdî-Billâh'ýn da kendisinden övgüyle söz ettikleri rivayet edilir. 140 (758) yýlýnda hac görevini yerine getiren Mansûr, dönüþte Kudüs'te iken Leys bir heyetin baþýnda elçi olarak halifenin huzuruna çýkmýþ, halife kendisine Mýsýr valiliðini (veya kadýlýðýný) teklif etmiþ, Leys, göreve güç yetiremeyeceðini ve mevâlîden olduðunu söyleyerek teklifi geri çevirince halife bunun için birini tavsiye etmesini istemiþtir. Abbâsîler'in ilk Mýsýr valisi olan Salih b. Ali el-Hâþimî zamanýnda Dîvânü'l-atâ üyeliði, Halife Mansûr döneminde Cezîre valiliði ve Mehdî-Billâh devrinde divan idaresi gibi bazý resmî görevler üstlendiði de rivayet edilmektedir. Baðdat'ta bulunan fakihlerin bir meseleyi halledememeleri üzerine Hârûnürreþîd tarafýndan ülkenin birçok þehrinden diðer fakihlerle birlikte Leys de Baðdat'a davet edilmiþ ve meselenin çözümünde gösterdiði dirayetten memnun kalan halife kendisine çeþitli hediyeler yanýnda Mýsýr'da birçok yeri iktâ etmiþ, diðer bir rivayete göre ise Leys'in, memurlarýn denetiminden uzak kalmak için iktâlarý kabul etmemesi üzerine Mýsýr'daki çiftliklerinin iþletmesini vermiþtir (Ýbn Asâkir, L, 328-330). Zehebî, muhtemelen Leys'in bilinen Baðdat seyahatinin 161 (778) yýlýnda gerçekleþmesinden hareketle bu rivayetin doðru olmasý halinde olayýn Hârûnürreþîd'in hilâfetinden (786-809) önce olmasý gerektiðini belirtir (A’lâmü'n-nübelâ,VIII, 146).


Döneminin bazý önemli siyasî ve dinî kararlarýnda etkili olduðu görülen Leys, Ebû Hanîfe'nin öðrencilerinden ilk Mýsýr kadýsý Ýsmail b. Yesa' el-Kindî'yi, hocasýnýn görüþü doðrultusunda vakýflarý iptal ettiði için sünnete ve sahabe tatbikatýna muhalif davrandýðý gerekçesiyle Halife Mehdî-Billâh'a þikâyet ederek görevden aldýrmýþtýr. 170'te Vali Ali b. Süleyman tarafýndan yýktýrýlan Mýsýr'daki hýristiyan kiliselerinin tekrar inþasýna bir yýl sonra yeni vali Mûsâ b. Ýsâ, Leys ve Ýbn Lehîa'ya danýþarak izin çýkarmýþtýr. Bu iki âlim kilise yapýmýný memleketin imar faaliyeti olarak gördüklerini söylemiþ ve Mýsýr'daki kiliselerin Ýslâm döneminde sahabe ve tabiîn zamanýnda inþa edildiðini belirtmiþtir.


Leys'in çalýþma programý, valiyle görüþüp onun karþýlaþtýðý dinî problemlerin çözümüyle ilgilenme, öðrencilerine hadis rivayeti, halkýn dinî meselelerine çözüm getirme ve maddî ihtiyaç içinde olanlara yardýmcý olma þeklinde dört ayrý faaliyete ayrýlmýþtý. Kaynaklar onun cömert bir kiþiliðe sahip olduðunu kaydeder. Yýllýk geliri 20–25.000 dinar olmasýna raðmen malýný senesi geçmeden sadaka olarak daðýttýðý için kendisine hiç zekât farz olmadýðý, hatta bazan borçlu bile kaldýðý, bilhassa Ýbn Lehîa, Ýmam Mâlik ve Mansûr b. Ammâr el-Vâiz gibi âlimlere önemli miktarda yardýmda bulunduðu rivayet edilir.

Görüþleri.

Leys'in itikadî görüþleri konusunda fazla bir þey bilinmemekle beraber müteþâbih rivayetleri te'vile gitmeden kabul etme taraftarý olduðu, seksen yaþýna ulaþtýðý halde hiç kimse ile tartýþmaya girmediði, kader inancýný reddedenlerin hastalýklarýnda ziyaretlerine gitmeye, cenaze namazlarýný kýlmaya ve davetlerine icabet etmeye lâyýk olmadýklarýný söylediði ve Mýsýr'da Hz. Osman aleyhtarlýðýný onun faziletlerine dair rivayetler naklederek ortadan kaldýrdýðý belirtilmektedir.


Leys, görüþlerine fukaha ihtilâflarýný konu alan eserlerde yer verilen ve görüþleri fetva ve kazaya esas teþkil eden belli sayýdaki müctehidden (fukahâü'l-emsâr) biridir. Döneminde hadis ve fýkýh alanýnda Mýsýr halkýnýn imamý kabul edilmekteydi. Ýmam Mâlik de Leys'e gönderdiði mektupta onun memleketindeki lider kiþiliðini, saygýnlýðýný ve hemþehrilerinin kendisine olan ihtiyaçlarýný, verdiði fetvalara itimatlarýný vurgular. Ýmam Þafiî, Ýbn Vehb, Ýbn Bükeyr gibi âlimler, fýkýh konusunda Leys'in Mâlik'ten üstün olmasýna raðmen Mâlik'in daha çok raðbet görüp meþhur olduðunu söylemiþlerdir. Yine Þafiî rivayet ilminin Mâlik, Leys ve Süfyân b. Uyeyne arasýnda dolaþtýðýný, zamanlarýna yetiþtiði halde Leys ve Ýbn Ebû Zi'b ile görüþemediðine üzüldüðünü söyler. Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn ise Mâlik'i Leys'ten üstün tutarlar. Ýbn Maîn ayrýca Leys'i siyer müellifi Muhammed b. Ýshak'tan üstün kabul eder. Ancak bu mevkiine raðmen onun fýkhî görüþleri etrafýnda bir mezhep oluþmamýþtýr. Þâfýî bu durumu öðrencilerinin onun fýkhý görüþlerini yaymamasýna baðlar. Hayatýnýn sonlarýna doðru Leys'in Mýsýr'da elde ettiði itibar Mâlik lehine azalmaya baþlamýþ (Kindî, s. 382; Kâdî Ýyâz, I, 456), Mâliki ve Þafiî mezheplerinin Mýsýr'daki yükseliþi, Leys'in esasen sistematik hale getirilmemiþ olan görüþlerinin zamanla ihmal edilmesine ve unutulmasýna yol açmýþtýr. Ancak Muhammed b. Beþîr el-Meâfirî, Yahya b. Yahya el-Leysî ve Ebû Ýsâ Yahya b. Abdullah el-Kurtubî gibi Endülüslü âlimler Ýmam Mâlik'ten ayrýldýðý bazý konularda Leys'i takip etmiþ ve onun birkaç görüþü Endülüs'te yaygýn uygulama alaný bulmuþtur (Kâdî Ýyâz, I, 538; II, 413-414; Nübâhî, s. 72). Ýbn Abdülber, bu meselelerden biri olan tek þahit ve davacýnýn yeminiyle hüküm vermenin caiz olmayacaðý anlayýþýyla ilgili olarak Endülüslü Mâlikîler'in aslýnda bu meselede Irak ekolünden etkilendiklerini, fakat görüþlerini açýklarken Leys'in arkasýna saklandýklarýný söyler (el-Kâfi, II, 909).


Ýmam Mâlik'in akraný olan ve onunla hemen ayný çevrede yetiþen Leys, esas itibariyle Medine ehl-i hadîs ekolüne yakýn durmaktaysa da Küfe re'y ekolünün görüþlerinden de etkilenmiþtir. Medineli olmakla beraber re'yciliðiyle tanýnan Rebîa b. Abdurrahman'ýn meclisinde bulunmuþ, Ebû Hanîfe ile hacda karþýlaþmýþ ve ona çeþitli fýkhî meseleler sormuþ (Muvaffak b. Ahmed el-Mekkî, 1,411-412), Ýmam Mâlik ile Ýmam Ebû Hanîfe'nin birbirleri hakkýndaki övücü sözlerine vâkýf olmuþtur. Ancak eðitiminde Medineli âlimlerin katkýsýnýn daha fazla ve memleketi Mýsýr'da Medine ekolünün görüþleri hâkim olduðu için bu ekolden daha çok etkilendiði þüphesizdir. Onun fýkhî görüþlerine özellikle Mâlikî eserlerinde rastlanmasý ve bazý konularda Mâlikîler'in onun görüþlerini tercih etmeleri bu yakýnlýk sebebiyle olmalýdýr.


Leys'in usul düþüncesiyle ilgili olarak elde bulunan en saðlam kaynak, Ýmam Mâlik ile amel-i ehl-i Medîne konusunda girdiði tartýþmada ona cevaben yazdýðý risaledir (metni için bk. Yahya b. Maîn, IV, 487-497; Fesevî, I, 687-695; mektubu Ýbn Maîn Leys'in kâtibi Abdullah b. Salih'ten, Fesevî ise Ýbn Adî'nin hakkýnda Leys'in en güvenilir râvisi dediði Ýbn Bükeyr'den nakletmektedir). Leys'in Medineliler'in uygulamalarýna aykýrý ictihad ve fetvalarýný haber alan Mâlik kendisini eleþtiren bir mektup gönderip Medine'nin üstünlüðünü, hicret ve vahiy þehri olduðunu, helâl ve haramýn burada belirlendiðini, sahabenin büyük çoðunluðunun bu þehirde yaþayýp burada vefat ettiðini hatýrlatarak Medine uygulamasýnýn Hz. Peygamber ve onun ashabýnýn uygulamasý niteliðinde olmasý sebebiyle hiç kimsenin onlara aykýrý davranamayacaðýný, aykýrý görüþlerin muteber sayýlmayacaðýný ve insanlarýn ancak Medine ehline tâbi olduðunu savunmuþtur (mektubun metni için bk. Yahya b. Maîn, IV, 498-501; Fesevî, I, 695-697; Kâdî Ýyâz, 1, 64-65). Leys, cevabî mektubunda ilim adamlarý arasýnda þâz fetvalardan kendisinden daha çok nefret eden, Medineli âlimleri ve onlarýn ittifak ettikleri fetvalarý kendisinden daha üstün sayan bir kimse bilmediðini belirterek Medine ile ilgili söylenenleri aynen kabul ettiðini ifade eder. Daha sonra da baþta ilk halifeler olmak üzere sahabeden beri cihad için Mýsýr, Þam ve Irak'a giden bütün Ýslâm ordularýnýn içinde mutlaka Kur'an, Sünnet ve bu iki kaynaða dayalý re'y içtihadýný bilen bir uzman grup bulunduðunu, bunlarýn gittikleri yerlerde bu bilgileri yaydýklarýný, bu bakýmdan sahabe ve tabiînin yapmadýðý bir þey ihdas etmenin caiz görülemeyeceðini belirtir. Sahabe ve tabiînin birçok dinî meselede ihtilâf ettiðini söyleyerek daha sonraki neslin ihtilâfýna Medine'de kendisinin þahit olduðunu, bazý konularda Mâlik'le birlikte Rebîa'ya karþý çýktýklarýný, re'y ve ilimdeki üstün mevkiine raðmen Zührî'nin çeliþkileri bulunduðunu anlatýr ve bundan dolayý Mâlik'in yanlýþ saydýðý kanaatleri benimsediðini kaydeder. Ardýndan diðer Ýslâm coðrafyasýnda yaþayan sahabenin Medineliler'in uygulamalarýyla çeliþen görüþ ve uygulamalarýndan örnekler sýralar. Bütün bunlar Leys'in uygulamaya þüpheyle baktýðýný ve rivayete daha çok aðýrlýk verdiðini göstermektedir. Ýmam Þafiî, "Leys esere Mâlik'ten daha çok tâbidir" derken bunu kastetmiþ olmalýdýr.


Risâlesindeki açýklamalardan anlaþýlacaðý üzere Leys icmâa aykýrý düþmeyi doðru bulmamakta ve Medine ulemâsýnýn ittifakýna ayrý bir önem vermektedir. Ýbn Hacer, hilaf kitaplarýný çokça araþtýrmasýna raðmen ölmüþ çekirge yemeyi haram saymasý dýþýnda Leys'in sahabe ve tabiîn imamlarýndan ayrýldýðý hiçbir görüþüne rastlamadýðýný, anýlan görüþün ise bazý Mâlikîler'den de aktarýldýðýný belirtir (er-Rahmetü'l-ðaysiyye, s. 101). Ancak onun bu þekilde selef icmâýna aykýrý birkaç görüþünün daha bulunduðu ileri sürülmektedir (bu görüþler için bk. Mahmûd Sa'd, s. 359-366).

Ýbnü'n-Nedîm, Leys'i Ýmam Mâlik'in öðrencilerinden kabul etmekteyse de (el-Fihrist, s. 252) bu nisbet pek doðru görünmemektedir. Zira her ikisi de hemen hemen ayný hocalardan öðrenim görmüþ olup Kâdî Ýyâz'ýn deyimiyle birbirinin akranýdýr (Tertîbül-medârik, 1,143,256). Ayrýca Leys'in Mâlik'ten rivayet ettiði hadis sayýsý yok denecek kadar azdýr. Bunda, Mâlik'ten dört yýl kadar önce vefat etmiþ olmasý sebebiyle hadisçilerin âlî isnad arayýþlarýnýn etkisi düþünülebilirse de Mâlik aracýlýðýyla bir hadisi rivayet ettikten sonra, "Bu Mâlik'in bizdeki ilk ve son rivayetidir" demesinden (Fesevî, II, 182) aralarýnda uzun süreli bir hoca-talebe iliþkisi bulunmadýðý anlaþýlmaktadýr. Leys'in Mâlik'ten rivayet ettiði birkaç hadisin daha bulunmasý da (Müsned, VI, 280; Tirmizî, "Tefsîru sûreti'l-Enbiyâ, 2; Hâkim, I, 569; Ebû Ya'lâ el-Halîlî, I, 401; Hatîb, IX, 430) bu iliþkinin mahiyetini deðiþtirecek ölçüde deðildir. Nitekim bu konu oðlu Þuayb'a sorulunca babasýnýn birikim açýsýndan baþkasýna baðýmlý olmadýðýný söylemiþtir (Ýbn Adî, IV, 202).


Bazý Hanefî tabakat müelliflerinin, eserlerinde Ebû Hanîfe'den faydalanmasý sebebiyle Leys'e yer vermeleri onun Hanefî olduðu þeklinde yorumlanmýþtýr. Ýbn Hallikân'ýn, bazý eserlerde Leys'in Hanefî mezhebinden olduðu ve Mýsýr'da kadýlýk yaptýðý yolunda kayýt gördüðünü belirtmesinden hareketle (Vefeyât, IV, 127) Kureþî gibi Hanefî tabakat yazarlarý onu eserlerinde zikretmiþlerdir. Her ne kadar Ebû Yûsuf, Muallâ b. Mansûr ve Ýbn Semâa gibi Hanefî mezhebinin ileri gelenleri Leys b. Sa'd'dan istifade etmiþlerse de bu onun ayný mezhepten olduðunu göstermez. Öte yandan Ebû Hanîfe'nin görüþleri doðrultusunda hüküm veren Mýsýr kadýsýný vakýflarla ilgili uygulamasý sebebiyle görevden aldýrmasý da Leys'in bu mezhebe baðlý olmadýðýnýn bir göstergesidir. Leys'in istifade ettiði ilim çevresi daha çok Hicaz merkezlidir.

Hadis alanýnda devrinin önde gelen otoritelerinden olan Leys'e Halîfe b. Hayyât sahabeden sonraki dördüncü, Ýbn Sa'd beþinci nesil (tabaka) Mýsýrlýlar arasýnda yer vererek onun çokça sahih hadis rivayet eden biri olduðunu belirtir. Ýbn Sa'd yanýnda Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Maîn, Ali b. Medînî. Ebü'l-Hasan el-Ýclî, Nesâî, Ebû Hatim er-Râzî gibi rical âlimleri de Leys'i sika sayar. Ýbn Vehb, Mâlik ve Leys'in hadisi müsned olarak rivayet etmeseler de kendilerinin bizatihi isnad olduðunu ve Mâlik'in eserlerinde, "Ýlim adamlarýndan güvendiðim biri bana haber verdi ki..." ifadesiyle Leys'i kastettiðini söyler. Amr b. Ali es-Sayrafî, Ebû Hafs el-Fellâs, Ebû Zür'a er-Râzî ve Ýbn Hýrâþ ise Leys'in sadûk bir kiþi olduðunu belirtmekle birlikte Ebû Zür'a rivayet ettiði hadisin hüccet olarak kullanýlabileceðini, Ýbn Hýrâþ da hadisinin sahih olduðunu söylemiþtir. Leys'i sika kabul eden Ahmed b. Hanbel onun rivayetleri alýp aktarmada (tahammül) gevþeklik gösterdiðini, Ya'küb b. Þeybe de Zührî'den yaptýðý rivayetlerde bazý sýkýntýlarýn (ýztýrâb) bulunduðunu belirtir.

Leys'ten hadis rivayet usulüyle ilgili olarak önemli bazý görüþ ve uygulamalar aktarýlmaktadýr. Rivayet tekniðinde arz usulüne ilk baþvuran muhaddislerden olan Leys, hadisçilerin çoðunluðunun görüþünün aksine hadis rivayet usullerinden olan kitabet ve münâvele yoluyla rivayette bulunmayý, isteyene hadis yazýp yollamayý caiz görürdü. Meselâ Yahya b. Saîd el-Ensârî'nin mektupla gönderdiði rivayetleri tahdîs sîgasýyla ve kendisinden hiç hadis iþitmediði Ubeydullah b. Ebû Ca'fer'den münâvele yoluyla rivayette bulunmuþtur. Âlî isnadla hadis rivayet etme imkânýna sahip otoritelerden olan Leys'in Atâ b. Ebû Rebâh yoluyla Hz. Âiþe'den, Ýbn Ebû Müleyke yoluyla Ýbn Abbas'tan, Nâfi yoluyla Ýbn Ömer'den ve Saîd el-Makbürî yoluyla Ebû Hüreyre'den yaptýðý rivayetler zamanýnýn mevcut en âlî isnadlarýdýr. Rivayet ettiði hadis senedlerindeki râvi sayýsý ikiye ve üçe kadar inebilme ihtimali taþýdýðý halde bazan nazil isnadla rivayette bulunmasý, meselâ Zührî'den beþ, Nâfi'den dört ve Ebü'z-Zübeyr'den üç ayrý þahýs aracýlýðýyla rivayette bulunmasý, ilmî titizliðinin ve dindarlýðýnýn gereði olarak hocalarýndan doðrudan iþitmediði hadislerin kaynaklarýný göstermesi þeklinde açýklanmýþtýr.

Leys tabiîn neslinin ileri gelenlerinden Ýbn Þihâb ez-Zührî, Ebü'z-Zübeyr gibi birçok muhaddisin özel koleksiyonlarýna sahipti. Ebü'z-Zübeyr kendisine Câbir b. Abdullah'ýn rivayetlerini içeren iki kitap verince hocasýna bütün bunlarý Câbir'den iþitip iþitmediðini sormuþ, onun bir kýsmýný kendisinden iþittiðini, bir kýsmýný da baþkasýndan rivayet yoluyla aldýðýný söylemesi üzerine iþittiklerini kendisine bildirmesini istemiþ, hocasý da iþittiklerini iþaretleyerek bu isteðini yerine getirmiþtir. Rivayetlerinde tedlîs yaptýðý bilinen Ebü'z-Zübeyr'in özellikle Câbir'den naklettiði hadisleri Leys'in ayýklamýþ olduðu ve bu sebeple hocasýnýn onun aracýlýðýyla gelen bütün rivayetlerinin sahih kabul edileceði ifade edilmektedir.

Eserleri.

Ýbn Hacer, Ýmam Þafiî'nin, "Öðrencileri Leys'i zayi etti" sözünden hareketle onun hiç kitap yazmadýðýný ve öðrencilerinin onun fýkhî görüþlerini tedvin etmediðini, sadece bazýlarýnýn bir kýsým görüþlerini derlediðini ileri sürerken (er-Rahmetü'l-ðaysiyye, s. 100) Zehebî Leys'in çok eseri bulunduðunu belirtir (Tezkiretü'l-huffâz, I, 126). Ýbnü'n-Nedîm de Leys'in Kitâbü Mesâ'ili'l-fýkh ve Kitâbü't-Târih adlý iki eseri olduðunu kaydetmektedir (el-Fihrist,s. 252). Bazý rivayetlerden anlaþýldýðýna göre Mesâilü'l-fýkh Ýmam Mâlik'in görüþlerinin eleþtirisi niteliðindedir. Ayrýca Leys'in Mâlik'e yazdýðý mektup, usul düþüncesi yönünden önemli olduðu kadar on civarýnda fýkhî görüþünü içermesi bakýmýndan da önemlidir. Kindî'nin de söz edip iktibaslarda bulunduðu (el-Vülât ve'l-kudât, s. 10) Kitâbü't-Târîh'in VI. (XII.) yüzyýla kadar geldiði bilinmektedir (Sem'ânî, et-Tahbîr, II, 381). Baþta Ebü'l-Kâsým Ýbn Abdülhakem olmak üzere (Fütûhu Mýsr ve ahbâruhâ) Belâzürî, Ýbn Sa'd, Ebû Ubeyd Kasým b. Sellâm, Halîfe b. Hayyât, Fesevî, Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Ýbn Zebr er-Rabaî ve Ebü'l-Kâsým Ýbn Asâkir gibi müelliflerin kitaplarýnda Leys'ten yapýlan tarihî rivayetler muhtemelen bu esere dayanmaktadýr. Leys'in çeþitli hocalardan derlediði hadislerden oluþan sayfalar (karâtîs) halinde bir hadis mecmuasý (asýl) ve ayrýca kölelikle ilgili rivayetlerin yer aldýðý anlaþýlan Kitâbü'r-Rýk adýnda bir baþka eserinin olduðu kaydedilmektedir (Fesevî, 11,217).


Leys'in naklettiði rivayetler Kütüb-i Sitte'nin hepsinde bulunmakla birlikte mükerrerleriyle 450'yi aþkýn rivayetle Buhârî'nin el-Câmiu'þ-þahîh’i ilk sýrada yer almaktadýr. Rivayet ettiði hadisler muhtelif âlimler tarafýndan cüzler halinde derlenmiþ, Ebû Mûsâ Zuðbe et-Tücîbî on hadisi içeren Cüz’ fîhi ehâdîþ mine'l-cüz'i'l-müntekâ adlý bir eser (nþr. Mus'ad Abdülhamîd Muhammed Tanta 1991), Ýbnü'l-Mukrî el-Ýsfahânî Ehâdîþü'l-Leyþ b. Sa'd adýyla dört cüzlük bir eser (Sem'ânî, et-Tahbîr, II, 8) meydana getirmiþtir. Biri Zuðbe, diðerleri Ýbn Bükeyr tarikiyle olmak üzere yedi hadisi içeren Cüz’ fîhi meclis min fevâidi'l-Leyþ b. Sa'd adýyla bir baþka cüz neþredilmiþ (nþr. Muhammed b. Rýzk b. Tarhûnî, Riyad 1407/1987), âlî isnadla rivayet edilenleri Ýbn Kutluboða Avali hadîsi'l-Leys adýyla toplamýþ (nþr. Abdülkerîm b. Bedrel-Mevsýlî, Cidde 1408/1987), Ýbn Hacer el-Askalânî de Leys'in biyografisine dair eserinin sonunda âlî isnadla Leys'ten gelen kýrk hadisi senedleriyle naklederek sýhhat derecelerini ve yer aldýðý diðer kaynaklan belirtmiþtir (er-Rahmetü'l-ðaysiyye, s. 103-149). Ayrýca Hasan Cirit tarafýndan Leys b. Sa'd ve Hadis Cüz'ü adýyla yüksek lisans tezi hazýrlanmýþtýr (1988, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).


Ýhtilâfü'l-fukahâ kitaplarýnda, hacimli fýkýh eserlerinde ve hadis mecmualarýnýn þerhlerinde Leys'in fýkhî görüþlerine yer verilmiþtir. Mýsýr kadýsý Haris b. Miskîn, Ýmam Mâlik'in öðrencileri Ýbnü'l-Kâsým, Eþheb el-Kaysî ve Ýbn Vehb ile Leys, Mâlik ve Mufaddal b. Fedâle'nin ittifak ettikleri görüþlere dair bir eser yazmýþ, Ubeydullah b. Ömer el-Baðdâdî eþ-Þâfiî ise Abdullah b. Abdülhakem'in el-Muhfaþarü's-saðir adlý eseri üzerine yapýlan bir çalýþmaya diðer bazý müctehidlerin görüþleri yanýnda Leys'in görüþlerini de eklemiþtir. Hilâl Ahmed Âþûr tarafýndan el-Leyþ b. Sa'd ve fýkhuhû fi'l-'ibâdât ismiyle bir doktora tezi hazýrlanmýþ (1983, Câmiatü Ümmi'l-kurâ külliyyetü'þ-þerîa  Mekke), Abdullah Mahmûd Þehhâte el-Ýmâmü'l-Mýsri el-Leyþ b. Sa'd adýyla bir monografi yazmýþtýr (Kahire 1966).

 (T.D.V. Ýslam Ans. 27/164-167)


radyobeyan