Samimiyet By: saniyenur Date: 12 Haziran 2012, 21:27:06
12- Samimiyet
Allah'ýn Elçisi Muhammed, hayatý boyunca arkadaþlarýnýn iyiliði ve saadeti için, azamî derecede samimiyetle çalýþmýþtýr. Bütün zamanýný, gayretini, varýný-yoðunu cahil Arap halkýný Ýslâm ýþýðýyla aydýnlatmak için çalýþmýþ; hatta Cehennem ateþinden kurtarmaya çalýþtýðý insanlarýn ellerinden çile ve ýzdýrap çekmiþtir.
Tamamen bir cehalet ve günah içinde yaþayan, kendileri için neyin iyi, neyin kötü olduðunu bile bilmeyen insanlarýn halene üzülürdü. Onlarý günahkâr, bedbahd hayattan kurtarýp, iyilik ve Allah yoluna ulaþtýrmak istiyordu. Onlarýn acý söz ve þiddetli muhalefetine zaman zaman üzülmüþ, kýrýlmýþ, fakat asla umudunu kaybetmemiþ ve yolundan dönmemiþtir. Allah ayetleriyle onu rahatlatýyordu: "Kâfirlere (inkarcýlara) ve münafýklara (iki yüzlülere) itaat etme; veziyetlerine aldýrma; Allah'a güven, güvenilecek olarak Allah yeter." (33: 48)
Rasulullah, Mekke'de iken Allah'ýn dinini teblið gayesiyle büyük bir sabýr, aþk ve samimiyetle kapý kapý dolaþmýþ, fakat karþýlýðýnda hakaret görmüþtür. O yine de insanlarý hak yola, iyilik yoluna teþvik etmiþtir. Bir vesileyle Allah, elçisini ferahlatmak için þu ayeti nazil etmiþtir: "Biliyoruz, onlarýn dedikleri elbette seni üzüyor, gerçekte onlar seni yalanlamýyorlar, fakat o zalimler bile bile Allah'ýn ayetlerini inkâr ediyorlar." (6: 33) Ma-îde Suresi'nde de þöyle buyurulmaktadýr: "Yalana kulak verirler, haram yerler. Sana gelirlerse, Ýster aralarýnda hüküm ver, Ýster onlardan yüz çevir; eðer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Ve eðer hüküm verirsen, aralarýnda adaletle hüküm ver. Çünkü Allah âdil olanlarý severi (5: 42).
Maruz kaldýðý hakaret ve ezaya raðmen, Ra insanlarý Ýslâm'ýn ýþýðýna daveti sürdürdü. Ýnsanlarý Ha'.-k'a ulaþtýrma mücadelesinde sadece Allah rýzasý için gece gündüz çalýþtý. Hiçbir zaman bir kar-þýlýk veya mükâfat beklemedi, "... De ki: 'Ben buna karþýlýk sizden bir ücret istemiyorum. Ancak akrabalýk sevgisini diliyorum.' " Ve Sa'd Suresi'nde de, þu ifadeyi görüyoruz: "(Ey Muhammed) de ki: 'Buna karþýlýk sizden bir ücret istemiyorum. Kendiliðimden bir þey iddia eden kimselerden de deðilim.' " (38: 86)
Rasulullah @'ýn tüm hayatý, Ýslâm'ý anlatýrken gösterdiði samimiyet ve aþkla doludur. Yakýnlarýný Safa tepesine ilk topladýðýnda, Allah'ýn emrine uyarak þöyle hitabetti. "Ey Kureyþ halký! Size þu tepelerin arkasýnda bir ordu olduðunu söylesem bana inanýr mýsýnýz?" Hepsi, tek bir aðýzdan, "Evet, biz seni her zaman, doðru, samimi ve emin bul-muþuzdur!", Bunun üzerine Rasulullah @ onlarý, gayet açýk ve sade bir þekilde Tevhid akidesini anlatarak Ýslâm'a davet etti ve inkarcýlýðýn sonuçlarý hakkýnda onlarý uyardý. Ne yazýk ki hiç kimse onun hüsnü niyetle yapýlan, samimi tebliðini dikkate almadý. Amcasý Ebu Leheb'in de içinde bulunduðu bazýlarý ona hakaretler yaðdýrdýlar. Ancak Rasulullah sabýrla ve samimiyetle insanlarýn hayrý ve iyiliði için olan çabalarýný devam ettirdi, (siret-i Ýbni Ýshak).
Kendi yakýnlarýný da evine davet etti. Çok etkili kýsa bir konuþma yaparak Ýslâm'ýn temel ilkelerini anlattý. Sonra da, "ey akrabalarým, size bu dünyada da, ahirette de refah ve rrmt-luluk getirecek bir þey getirdim." dedi. Çocuk olan Ali'den baþka yine hiçbiri'onu desteklemedi. Fakat, Rasulullah davasýnda o kadar samimiydi ki, tüm hakaret, düþmanlýk, baský ve zulüme raðmen mücadelesini sürdürdü.
Bir gün Kureyþ'in ileri gelenlerinden biri Rasulullah'a gelerek; "Ey Muhammed, sen bizim tanrýlarýmýzý incittin, içimize tartýþma ve bozgunculuk tohumlarý ektin, dayanýþmamýzý, birliðimizi bozdun, hepimize üzüntü ve dert getjrdin. Eðer zenginlik istiyorsan, seni ülkemizin en zengini yapalým. Güç, iktidar ve liderlik istiyorsan, seni baþýmýz yapalým. Ýstediðin güzel bir kadýn varsa, söyle, hemen senin olacaktýr. Eðer hastaysan en iyi doktoru bulup tedavi ettirebiliriz." dedi. Bütün bunlarý sessizce dinleyen Rasulullah : "Ben mal ve zenginlik istemiyorum; kral veya hükümdar olmak gibi bir arzum da yok; hiçbir kadýný da istemiyorum; hasta da deðilim. Tekliflerinizin hiçbiri beni ilgilendirmiyor. Ben yalnýz Allah'ýn aciz bir kuluyum. O Allah ki, beni size Elçisi (Rasulü) olarak, Uini'ni inkâr ettiðiniz takdirde azab Ýle ikaz etmek ve Dini'ne iman ettiðiniz takdirde ise Rahmet ile müjdelemek üzere gönderdi. Bu dini kabul ediyorsanýz peþimden gelin. O zaman hem bu dünyanýn, hem de öteki dünyanýn mahsulünü toplarsýnýz." demiþ ve þöyle devam etmiþtir: "Güneþin bir elime, ayý diðer elime koysanýz, yine davamdan dönmem. Rabbimin verdiði göreve devam edeceðim." (Siret-i Ýbni Ýshak)
Rasulullah'ýn davasýndaki samimiyetinin bundan iyi ispatý olabilir mi? O Mekkeli müþrik liderlerinin teklif ettiði bu dünyanýn tüm maddî zenginlik ve unvanlarýný reddetmiþtir. Oysa onlara sadece-bazý temel ilkelerde taviz verecekti. Þayet Allah'ýn Dini'ni yaymakla emredilmemiþ olsaydý veya davasýnda samimi olmasaydý, muhalifleriyle kolayca taviz vererek uzlaþýr ve bu dünyanýn mal, zenginlik, zevk ve makamlarýna sahip olurdu. Ancak o, bu önemsiz cazibenin çok üzerindeydi. Kendisini davasýna samimiyetle adamýþtý. Rasulullah'ýn samimiyeti hakkýnda Thomas Cariyle þöyle demiþtir: "Yaratýlýþý icabý sahip olduðu bu sadakatte Öyle bir þey var ki, güneþ, ay veya yaratýlan baþka þeylerden daha kýymetli. Her þeye Kadir Olan'ýn izin verdiði sürece o orada konuþacaktýr. Güneþ'e ve Ay'a raðmen, bütün Ku-reyþ'e, herkese ve her þeye raðmen. Öyle olmalýdýr. Muhammed böyle cevap verdi; ve söylendiðine göre, gözyaþlarýna boðularak."
"Yo! Hayýr! Parýldayan kara gözleriyle ve geniþ sosyal ruhuyla Sahra'nýn bu yürekli oðlu, ihtiras ve hevesten baþka duygularla doluydu. Sessiz ve büyük bir ruh; o gerçekten samimiydi. Ýçtenliði de yaratýlýþýnýn gayele-rindendi. Hiçbir þayia bu tartýþýlmaz gerçeði gizleyemez. 'Ýþte ben!' Böyle samimiyet, bizim tabirimizle ancak ilâhî bir gerçeðe dayanabilir. Böyle bir insanýn sözü ancak doðrudan Yaratýcýya baðlýdýr." Ve Cariyle þöyle devam etmektedir: "Ciddî, samimi bir karakter; lâkin hoþ, candan, sýcak kanlý, þakacý." (Thomas Cariyle, Tarihte Kahramanlar ve Kahramanperestlik, sf. 289-294).
Allah Rasulü Muhammed, maddî, sosyal veya siyasî olarak hiçbir karþýlýk almadan ömrünü insanlýðýn kurtuluþu yolunda mücadeleyle geçirmiþtir. Ýnsanlýðýn iyiliðini kalbinde taþýmýþ ve hayatýný Allah'dan aldýðý vahyin ýþýðýnda bu uðurda geçirmiþtir. Sýradan bir insan gibi sade bir hayatý vardý. Kendi evinin iþini görür, hýrkasýný diker, ayakkabýlarýný, duvarlarý tamir ederdi. Mesciddeyken insanlar arasýnda onlardan biri olarak — herhangi bir farklý durumda olmaksýzýn— otururdu. Öyle ki kimin Peygamber ve hükümdar olduðu farkedilmezdi. Onun karakterine þöyle bir bakmakla bile, Allah tarafýndan verilen görevindeki büyük samimiyet görülürdü. Her þeyin üstünde, onun mücadelesi maddî kazanç veya dünyevî þan ve þöhret için deðil, fakat Allah'ýn þâm ve insanlýðýn kurtuluþu içindi.
Rasulullah'ýn bütün hayatý, onun iyilik ve takvasýný bilen ve tasdik eden insanlar arasýnda geçmiþtir. Ýnsanlar, onun samimi, içten ve dürüst olduðunu ve insanlarý sevdiðini biliyorlardý. Rasulullah kendilerine, aldýðý vahyi nasihat ederken, kötülük ve hatalarýna iþaret ederken niçin ona sýrt çevireceklerdi, Hepsi kendi iyilikleri içindi. Peygamber bunlarý gösterdi ve tekrar tekrar, usanmadan içlerinde yaþadýðý hayata bakmalarý için yalvardý. "(Ey Muhammed), de ki: 'Eðer Allah dileseydi, onu size okumazdým, size de hiç bildirmezdi. Daha önce yýllarca aranýzda bulundum, hiç düþünmüyor musunuz?' " (10: 16).