Siret Ansiklopedisi
Pages: 1
Hakikati Aramak By: saniyenur Date: 09 Haziran 2012, 09:01:14
2- Hakikati Aramak

Batý'da ve Doðu'da, tüm dünyada insan, ya­ratýcý ve üretken faaliyetlerden uzaklaþtýrýl­mýþ, gayesiz ve Ölü bir anlayýþ Ýçerisinde, saf­satalarýn, cehaletin, bâtýl inançlarýn karan­lýðýnda yaþýyordu. Ýnsanlarý, baþlarýndaki li­derlerin koyduðu aðýr yüklerden kurtaran, insanlýðý saran safsata zincirlerini kýran ve an­lamsýz kýsýtlamalarý ortadan kaldýran Rasulullah 'dýr.

Kur'an-ý Kerim bu hususu þöyle zikreder: "O peygamber, onlara, uygun olaný emreder ve fenalýktan meneder, temiz þeyleri helâl, mur­dar þeyleri haram kýlar, onlarýn aðýr yükle­rini hafifletir!' (7: 157). Rasulullah'ýn ilim sahibi olmayý emretmesi, teþvik etmesi, öð­renme yolunda dinamik bir uyarý yapmýþ ve neticede Doðu'daki ve Batý'daki ülkeler ce­halet ve safsata karanlýklarýndan kurtulmuþ­lardýr. Birkaç nesil geçmeden onun getirdiði ýþýk tüm dünyayý sarmýþ ve aydýnlatmýþtýr.

Kur'an-ý Kerim'de bu gerçeðe iþaret edilerek, þöyle buyurulur: "Allah, rýzasýný gözetenle­ri onunla, selâmet yollarýna eriþtirir ve on­larý, izni ile karanlýklardan aydýnlýða çýkarýr. Onlarý doðruya iletir." (5: 16).

Bu ayet, Peygamber'ýn insanlýðý, Allan­ýn rahmeti île cehaletin karanlýðýndan kur­tarýp, nasýl aydýnlýða ulaþtýrdýðýný, hakikati öðrettiðini apaçýk anlatmaktadýr. Ýnsanlýk, tamamen bilgiden ve hakikatten uzaklaþmýþ, bâtýl yollara sapmýþtý. Hýristiyan Avrupa tü­müyle cehaletin egemenliði altýndaydý: "Din­siz imparatorlarýn kurduklarý halk kütüpha­neleri daðýtýlmýþ veya yok edilmiþ; ilime bü­yü gözüyle bakýlmýþ veya hainlik olarak ce­zalandýrýlmýþ; felsefe ve fen yasaklanmýþtý. Kilisenin, Öðrenmeye olan nefreti 'Cehalet tanrýya baðlýlýðýn esasýdýr' özdeyiþiyle rahip­lerin dilinde þekil bulmuþtur. Bu saçma dogma, Kilise baskýsýnýn kurucusu Papa Gregory zamanýnda güç bulmuþ, tüm bilimsel çalýþ­malar Roma'dan kovularak, Sezar Agustus-un kurduðu kütüphane yakýlmýþtýr. Bilim ve edebiyat Ortodoks hýristiyanhk tarafýndan yasaklanmýþtý." (Emir Ali, TheSpirit of is­lam, s. 372-373).

Peygamber bilgiyi getirmiþ ve her þeyden önce, insanlýðý, sunduðu hakikati kabul ede­rek, kâinatýn en üstünü olmaya çaðýrmýþtýr. Kur'an-ý Kerim'de bu husus þöyle belirtilir: "Puta tapanlar hoþlanmasa da dinini bütün dinlerden üstün kýlmak üzere, peygamberi­ni doðru yol ve hak dinle gönderen Allah-týr." (9: 33). Bu, Kur'an-ý Kerim'in önemli ayetlerinden birisidir ve Rasulullah'ýn pey­gamberliðinin gayesini açýklar. Onun gayesi hakký hâkim kýlmak, bütün kötü ve yanlýþ yollarý ortadan kaldýrmaktýr. "De ki: 'Hak geldi, bâtýl ortadan kalktý. Zaten bâtýl orta­dan kalkmaya mahkumdur." (17: 81). Ger­çek, bâtýlýn peþinden gitseydi, kâinatýn dü­zeninin alt-üst olacaðý önemle vurgulanmak­tadýr: "Eðer gerçek onlarýn heveslerine uy­saydý, gökler, yer ve onlarda bulunanlar bo­zulup giderdi." (23: 71). Diðer bir deyiþle Ra­sulullah hakikati apaçýk ortaya koymuþ ve insanlara her zaman hakký konuþmayý, haktan yana olmayý öðütlemiþtir. Peygamber hayatý boyunca bu uðurda mücadele ver­miþ, daima gerçeði üstün tutmuþtur. Ýnsan­lara hakikati, ona hiçbir þey eklemeden ve hiçbir þey çýkarmadan, kendisine geldiði gi­bi anlatmýþtýr. Ýnsanlarý güçlerinin üstünde þeyler yapmaya çaðýrmamýþt ir. Hakký ve ger­çeði olduðu gibi ortaya koymuþ, ümmetine de ayný þeyi yapmayý, doðruyu yanlýþla ka-rýþtýrmamayý buyurmuþtur. "Hakký bâtýla karýþtýrmayýn ve bile bile hakký gizlemeyin." (2: 42)

Rasulullah her müslümana, her ne þart al­týnda olursa olsun daima hakka uymayý, hakký öðütlemeyi vazife kýlmýþtýr. Bizzat ken­di yaþantýsýyla hakkýn, iþitenlerin zihninde. þüpheye yer vermeyecek þekilde apaçýk ve te­reddütsüz yerleþmesi gerektiðini göstermiþtir. Baþlangýçta zorlukla karþýlaþabilir ve red­dedebilirler; fakat, hakikatin en sonunda ba-þanya ulaþacaðýna ve zaferin kendilerinin olacaðýna emin olduklarý zaman kabul ede­ceklerdir. Bâtýl yok olmaya mahkumdur (17: 18). Hakk kalýcýdýr, çünkü yaratýcý faaliyet­lere ve geliþmeye önderlik yapan haktýr, bâ­týl ise hiçbir þeye muktedir deðildir. (34; 49). Cariyle, hak ve bâtýl arasýndaki mücadeleyi þu sözlerle anlatýr: "Tabiatýn ne büyük bir hâkem olduðunu belirtmeliyiz; derinlik ve müsamaha ondadýr. Bir buðday tanesini alýr, topraða atarsýnýz; tohum ne kadar toz, sa­man, süprüntü içinde olursa olsun, toprak bütün bunlarý temizler ve tohumu yeþertir. Toprak her þeyi, insanýn faydasýna dönüþtü­rür ve bunlarý yaparken hiçbir þikayette bulunmaz. Gerçektir, yalan deðildir; büyük, âdil ve müþfiktir. Tek þey ister toprak, kalp doðruluðu; topraðýn yetiþtirdiklerinin ve ba­rýndýrdýklarýnýn hepsinde bir hakikat ruhu vardýr. Zahirî þeyler hep noksan ve karanlýkta birer ýþýk unsurudur ve bir gün ortadan kal­karlar. Bütün hakikatin zahirî Ölür, fakat öl­meyen bir ruh vardýr hepsinde; ki o hep yeni ve soyludur, insan gibi ölümsüzdür. Tabiî olan budur. Hakikatin özü asla yokolmaz.

Bütün Arap putperestliði, güçsüz ilâhlar, ge­lenekler, entrikalar, boþ inançlar, yahudi ve Yunan hipotezleri, boþ iddialar arasýnda çö­lün vahþi insaný, vahþi fakat samimî yüreði, keskin gözü ile meseleyi Ölüm-kalým mese­lesi olarak görmüþ ve özünü kavramýþtý; pu­tperestlik saçma ve boþ bir yoldur; bu tah­tadan yapýlma putlar, ... tahtadýr bunlar, si­ze söylüyorum! Size hiçbir þey veremezler... Yalnýz Tanrý vardýr; yalnýz O'nun gücü var­dýr... Ve þimdi eðer putatapan vahþi insanlar buna inanmýþ ve yürekten baðlanmýþ ise, Ýnanmaya deðer derim ben, þöyle veya böyle herkesin inanmasý gereken tek þeydir.,. Ýslâm bütün boþ inançlarý ortadan kaldýrmýþ ve ha­yata hâkim olmuþtur; ve bence bu, Ýslâm'ýn hakkýydý. Yeryüzünün kalbiydi burasý. Arap putperestliði, Suriye'deki inançlar, bunlarýn hepsi gerçekten uzaktý ve yokolmaya mah­kumdu..." (On Heros, Hero-Worship and Heroic in History, s. 296-298).

Sonunda Hakk'in kazanmasý Ýnsanýn yara­rýnadýr. Bâtýl kötülükten baþka bir þey sað­lamaz. Hakikat insaný zenginleþtirir. Bu hu­sus Kur'an-ý Kerim'de güzel bir þekilde an­latýlýr: "Allah gökten su indirir, dereler onun­la dolar, taþar. Sel, üste çýkan köpüðü alýr gö­türür. Süslenmek veya faydalanmak için ateþ­te erittiklerinizin üzerinde de buna benzer bir köpük vardýr. Allah, hak ve bâtýl Ýçin þöyle misal verir: Köpük uçup gider, insanlara fay­da veren ise yerde kalýr. Allah bunun gibi da­ha nice misaller verir." (13: 17). A'raf Sure-si'nde de þöyle buyurulmaktadir: "Ýyi top­rak —Rabbinin izniyle— bitki verir, çorak toprak, kavruk bitki çýkarýr," (7: 58).

Gerçeklerin mutlaka açýk ve sade bir þekil­de, hiçbir ekleme ve çýkarmada bulunmak­sýzýn ortaya konulmasý gerekir. Rasulullah insanla ilgili problemlerde bu metodolojiyi tatbik etmiþtir. Tüm hakikati olduðu gibi or­taya koymuþ, olaylarý anlatmýþtýr ki, böyle­ce insanlar doðru hüküm verebilsinler. Bu yaklaþým Peygamber tarafýndan her hu­susta sýký bir þekilde tatbik edilmiþ ve ger­çekler gözardý edilmeden ortaya konmuþtur. Meselâ, Adem ile Havva hâdisesinde þeyta­nýn oynadýðý oyun olduðu gibi anlatýlmýþ, okuyanlardan hiçbir þey gizlenmemiþtir. Ke­za, Musa ve Firavun arasýndaki mücade­lede, Firavun'un sahip olduðu üstünlük, hü­kümdarlýðý, saraylarý, ordularý, medeniyeti olduðu gibi anlatýlmýþtýr.

Hak ve bâtýl arasýndaki mücadele tarihî per­spektiften yeterince ayrýntýsý ile anlatýlmýþ ve ortaya konmuþtur. Aralarýndaki kuvvetler, si­lahlar belirtilmiþtir. Sonra da neticenin ne ol­duðu þöyle açýklanmaktadýr: "Sizden önce neler gelip geçmiþtir. Yeryüzünde gezin de ya­lancýlarýn sonunun ne olduðuna bir bakýn." (3: 139)

Araþtýrma Ruhu. Rasulullah gerçeði araþ­týrma ve bulma yolunda hiçbir gayretten ge­ri kahnmamasý gerektiðini iþaret etmiþtir.

Hakikati araþtýrmaya devam etmek insanýn vazifesidir. Gayret göstermeden hakikate ula­þýlmaz. Kâinat, insanýn keþfetmesi ve ondan faydalanmasý için yaratýlmýþtýr. Tüm zengin­liði ile tabiattaki güçler ve kaynaklar insa^ nýn araþtýrmasýný ve sürekli gayret içinde bu­lunmasýný beklemektedir. Câsiye Suresi'nde þunlarý görmekteyiz: "Göklerde olanlarý, yerde olanlarý, hepsini sizin buyruðunuz al­týna vermiþtir. Doðrusu bunlarda, düþünen kimseler için dersler vardýr." (45: 13). Ýbra­him Suresi'nde ise þöyle buyurulmaktadýr: "Gökleri ve yeri yaratan,yukardan indirdiði su ile size rýzýk olarak ürünler yetiþtiren, emri gereðince denizde yüzmek üzere gemileri, ne­hirleri, belli yörüngelerinde yürüyen ay ve güneþi, geceyle gündüzü sizin buyruðunuza veren Allah'týr. Kendisinden isteyebileceðiniz her þeyi size vermiþtir. Allah'ýn nimetini sa­yacak olsanýz bitiremezsiniz." (14: 32-34).

Hiç þüphesiz kâinat, bütün zenginliðiyle in­san içindir; fakat, insanýn bunun için çalýþ­masý ve aramasý gereklidir. Gerçek þu ki, in­sanýn baþarýsý bu dünyadaki gayretine bað­lýdýr. "Ýnsan ancak çalýþtýðýna eriþir." (53: 39). Bu, kiþiler için olduðu kadar toplumlar için de geçerlidir. Aþaðýdaki ayette bu husus açýklanmaktadýr: "Bir kavim nefislerinde olaný deðiþtirmedikçe, Allah onlarýn duru­munu deðiþtirmez" (13: 11). Artýk sahip ol­duðu güçleri kullanarak açlýk ve sefaletten kurtulup ilerlemek, geliþmek ve Allah'ýn ni­metlerinden faydalanmak tamamen insanýn veya toplumun kendi gayretlerine kalmýþtýr.

Allah insana ilerlemesi ve geliþmesi için hiç­bir sýnýr koymamýþ ve her þeyi ona musahhar kýlmýþtýr.

Kâinattaki uçsuz bucaksýz araþtýrma sahasý onu beklemektedir, çaðrýya kulak verir ve ça­lýþýrsa bütün sýnýrlarý geçerek Rabbisine ulaþ­ma yolunda mesafeleri katedecek ve gayesi­ne ulaþacaktýr. Bu yüzden hakka ulaþma yo­lundaki mücadelesinden bir an bile geri kal­mamasýnýn hayatî önemi vardýr. Ýnsanýn va­zifesi araþtýrma ve inceleme yaparak bilgisini daima arttýrmaktýr. Geliþmek ve ilerlemek için yeni vasýtalar ve yöntemler bulmamn tek yolu budur. Kur'an-ý Kerim insana, zaman ve mekân sýnýrlarýný aþabilmesi için güçleri­ni ve kaynaklarýný bir araya getirmesini söy­ler: "Ey cin ve insan topluluklarý! Göklerin ve yerin çevresini aþýp geçmeye gücünüz ye­tiyorsa geçin! Ama Allah'ýn verdiði bir güç olmaksýzýn geçemezsiniz ki!" (55: 33).

Kur'an-ý Kerim'in tümü insaný Allah'ýn ya­rattýklarýným düþünmeye, anlamaya ve bu gü­zelliklerin hikmetini ve maksadýný kavramaya çaðýran ayetlerle doludur. Ra'd Suresi'nde þöyle buyurulmaktadýr: "Yeri düzleyen, ora­da daðlar, nehirler var eden, her türlü ürün­den çift çift yetiþtiren, gündüzü geceyle bü-rüyen de O'dur. Doðrusu bunlarda, düþünen kimseler için ibretler vardýr. Yeryüzünde hep­si de ayný su ile sulanan, birbirine komþu top­rak parçalarý, tek ve çok köklü üzüm baðla­rý, ekinler, hurma aðaçlan vardýr. Fakat on­larý þekil ve lezzetçe birbirinden farklý kýlmýþýzdýr. Düþünen kimseler için bunda ibretler vardýr?' (13: 3-4).

Bu ayette insaný, Allah'ýn yarattýklarý üzerin­de araþtýrma yapmaya ve düþünmeye çaðýran birçok þey zikredilmektedir. "Kâinattaki çe­þitlilik, farklýlýk bunlardan sadece bir tane­sidir. Dikkatli bir göz yeryüzündeki yapýnýn çeþitli oluþundaki Ýlâhî hikmeti ve gayeyi ko­layca görür. Birbiri sýra sayýsýz bölge vardýr ve þekil, renk, içerik, özellik, sahip olunan kaynaklar, minareller ve üretim kapasitesi yö­nünden hepsi birbirinden farklýdýr. Bu çeþit­lilikte sayýsýz hikmet sebepleri ve avantajlar vardýr. Diðer mahîukat bir yana, sýrf bu fark­larýn insanlýða olan faydasýný düþünecek ol­sak bile Yaratýcý'nýn hikmet dolu planýný gö­rürüz. Bu çeþitlilik insan medeniyetinin bü­yümesine ve geliþmesine yardým etmiþtir. An­cak düþünmeyen bir kiþi bunun bir tesadüf eseri olduðunu iddia edebilir!' (The Meaning of the Qur'an, Cilt V, s. 191).

Yeryüzünü ve oradaki çeþitliliði düþünelim. "Toprak her yerde topraktýr, fakat yeryüzündeki bölgeler hep birbirinden farklýdýr. Su her. yerde ayný sudur, fakat türlü çeþitli ta­hýllar ve meyvalar yetiþmesini saðlar. Ayný aðaçta yetiþmelerine raðmen meyvalarýn þe­killeri deðiþik deðiþiktir. Tek ve ayný kökten gelmelerine raðmen iki ayrý gövde deðiþik özelliklere sahip olmaktadýr. Bu çeþitliliði gö­ren ve düþünen bir kimse þu sonuca varacak­týr, Ýlâhî hikmet ayný çeþitliliði insanlarýn huylarýnda, davranýþlarýnda, iliþkilerinde de var etmiþtir." (A.g.e., sh. 191).

Nahl Suresi'nde þöyle buyurulmaktadýr: "Yukardan size su indiren O'dur. Ondan içersiniz; hayvanlarý otlattýðýnýz bitkiler de onunla biter. Allah onunla size ekinler, zey­tin ve hurma aðaçlarý, üzümler ve her türlü ürünü yetiþtirir. Düþünen kimseler için bun­da ders vardýr. Geceyi, gündüzü, güneþi, ayý sizin istifadenize vermiþtir. Yýldýzlar da O1 nun buyruðuna boyun eðmiþtir. Bunlarda, akleden kimseler için dersler vardýr. Yeryü­zünde rengarenk þeyleri de sizin için yarat­mýþtýr. Bunda öðüt alan kimseler için ibret vardýr." (16: 10-13, 45: 12-13). Bu ayet gös­termektedir ki, yeryüzü ve Allah'ýn yarattý­ðý her þey insanýn yararýna olan sýnýrsýz zen­ginlikler ve hazineler ile doludur. Ýnsana dü­þen vazife ise, bütün bunlarý düþünmek, ak-letmek, araþtýrmak ve ortaya çýkarýp onlar­dan faydalanmaktýr. Ýnsanýn araþtýrma ruhu­nu teþvik ederek, onun karada ve okyanus­larda en ücra yerlere giderek oradaki hazi­nelerden yararlanmasýný saðlayan Rasulullah olmuþtur. Ýnsaný teþvik etmekle kalmamýþ, bu husustaki ufkunu da büyük ölçüde geniþ­letmiþtir. Yeryüzünün ve göklerin sýnýrlarýn­dan Ötelere bakabilmektedir artýk insanoð­lu (55: 33), ve bunu Rasulullah'a borçlu­dur... Ýnsana sýnýr ancak Allah'ýn kendisidir.




radyobeyan