Matematik By: saniyenur Date: 08 Haziran 2012, 17:14:55
5- Matematik
Kur'an-ý Kerim ilmiyle teþvik edilen ve desteklenen müslümanlar, sayýlar ilmi (ilmül adet) ve sayma ilmi (ilmül hesap) ile iþe baþladýlar ve bunlar, îslâmî bilimler içinde, Önemli bir yer iþgal etti. Diðer bilimlerde olduðu gibi, Ýslâm'daki matematiksel çalýþmalarýn kaynaðý da Tevhid' (Allah'ýn Birliði) inancýdýr. Müslümanlarýn matematiðe olan sevgileri, doðrudan doðruya Bir Allah'a olan inançlarýnýn (Tevhid) ana rakamýyla ilgilidir Allah Birdir. Bunun için, sayýlar arasýnda bir sayýsý, kaynaðýn en doðru ve en açýk sembolüdür. Ve sayýlar serisi, insaný çokluktan bire götüren bir merdivendir.
Ýhvan-ý Safa'nýn görüþlerinin özeti þöyle söylenebilir: "Gerçekten, insanlarýn ruhlarýndaki sayýlarýn þekli, cevherde mevcudatýn þekillerine tekabül eder. Bu bilgiyle, Allah'a varmak isteyen kiþi, kademe kademe diðer matematiksel ve tabii bilimlerle metafiziðe ulaþýr. Sayýlarýn ilmi, ilimlerin çatýsý, hikmet unsuru, Ýlâhî bilimlerin kaynaðý, mânanýn direði, ilk iksir ve büyük bir simyadýr." (Isla-mic Science, s. 75-93).
Sayýlarýn sembolik rolü, Ýslâm tarihinin ilk devirlerindeki matematik çalýþmalarýnda, daha fazla önem taþýmýþtýr. BÝR sayýsý, hem çalýþmanýn baþlangýcý, hem de sonu olarak mümtaz bir yer tuttu. Sayýlarýn bu kalitatif ve manevî boyutu, geleneksel Pisagor kavramýný, "Ýbrahim Pisagoryanizmi, þeklinde kolayca Ýslâmîleþtirdi. Sayý ve rakamlarýn sembolik rolünü içinde toplayan BÝR, 'BÝR OLANIN' mesajýyla aydýnlanýr." (Islamic Science, s. 75-93).
Matematik çalýþmalarýnýn bu görüþü;Ýslamî dünyadaki bilginin her branþýnda düzen, denge ve uyum ortaya çýkardý. Ayný þekilde müslümanlarý matematiðin deðiþik branþlarýna cezbeden ve onlarýn yaklaþýk bin yýllýk bir sürede matematiksel bilimlere birçok katkýda bulunmalarýna vesile olan da, Ýslâm maneviyatýnýn total spektrumu içerisindeki bu unsurdan dolayýdýr." (Islamic Science, s. 75-93).
Böylece, sayýlar hakkýndaki çalýþmalar, Kur'an-ý Kerim'den teþvik ve cesaret almýþ oluyordu. Diðer bir deyiþle, Tevhid, bütün bilgilerin kaynaðýdýr; çünkü bütün bilgiler ondan daðýlýr ve insanýn dünyasýný zenginleþtirir. Ýnsanýn cehaleti bilgiyle, yokluk da bollukla yer deðiþtirdi; çünkü tevhid, insaný cehaletin yalnýzlýðýndan çekip, ilmin ýþýðýna ulaþtýrýr. Bu ise; Allah'ýn nuruyla, düþünen ihsanýn iç dünyasýnýn aydýnlanmasýný, dünyadaki madde bolluðu (fazlallah) ile de dýþ dünyasýnýn zenginleþmesini getirir. Ýnsanýn manevî olduðu kadar, maddî olarak da geliþmesi böylece saðlanýr.
Müminun Suresi'nde þu cümleler vardýr: (Allah), buyuracak: 'Dünyada ne kadar seneler sayýsýnca kaldýnýz.' Onlar derler ki: 'Bir gün, yahut bir günden az kaldýk. Ýþte sayanlara sor.'(Allah) buyuracak: 'Bilmiþ olsanýz, hakikaten pek az kaldýnýz.' " (23: 112-114).
Ve Allah'ýn nimetleri konusunda: "Eðer Allah'ýn bunca nimetini teker teker saymaya kalkýþsanýz, onu bitiremezsiniz...' (14: 34).
Nahl Suresi'nde þunlarý okuyoruz: "Halbuki Allah'ýn nimetini teker teker saymaya kalkýþsanýz, sayamazsýnýz." (16: 18). Sayýlarýn kullanýlmasý, bazý ibadet þekilleri konusunda da geçer: "Size farz kýlýnan oruç, sayýlý günlerdir. O günlerde sizden kim hasta, yahut seferde olur da iftar ederse, tutamadýðý günler sayýsýnca sýhhat bulduðu ve rahat ettiði baþka günlerde oruç tutar... Allah size, kolaylýk diler, size güçlük dilemez; hem buyuruyor ki, kaza borcunuzu tamamlayasýnýz da size hidayet ettiði þekilde Allah'ý tekbir ile yüceltesiniz, gerek ki þükredersiniz." (2: 184-185). Yine ayný surede: "Bir de sayýlý günlerde Allah'ý tekbir ile zikredin. Kim, iki günde MÝna'dan dönmek için acele ederse, ona günah yoktur. Mina'da geri kalana da günah yoktur." (2: 203).
Kur'an-ý Kerim, deðiþik olaylarda ve farklý yerlerde hesaplamalardan ve belirli sürelerden bahseder. "Bu itibarla aleyhlerine acele etme. Çünkü biz onlarýn günlerini saydýkça sayýyoruz." (19: 84). Yine ayný surede: "Yemin olsun ki, onlarýn adedini bilmiþ ve teker teker saymýþtýr. Kýyamet günü de, her biri O'na tek baþýna olarak gelecektir." (19: 94-95). Cin Suresi'nde þunlar buyurulur: "Nihayet o vadolunduklarý azabý gördükleri vakit; kimin yardýmcýsýnýn daha güçsüz ve sayýsýnýn daha az olduðunu öðreneceklerdir." (72: 24). Devamýnda:"Allah,elçilerininyap-týklarýný ilmiyle kuþatýr ve herþeyi bir bir sayar." (72: 28): Tevbe Suresi'nde: "Allahjýn haram ettiði belirli aylarýn sayýlarýna uydurmak için, onu bir sene helâl, bir sene d$ haram sayýyorlar..." (9: 37). Müddessir Suresinde þöyle yazýlýdýr: "Biz o ateþin muhafýzlarým hep meleklerden kýldýk. Sayýlarým da ancak kâfir olanlar için bir fitne yaptýk,'' (74: 31). Hud Suresi'nde: "Biz o gfinü ancak sayýlý bir müddet için geriye býrakýyoruz." (11: 104).
Kur'an-ý Kerim, inanmayanlara verilecek cezalardan da bahseder: "O yahudiler: 'Bize sayýlý birkaç günden baþka asla cehennem ateþi dokunmaz.' dediler." (2: 80). "Bu yüz çeviriþlerinin sebebi þudur: Çünkü onlar, sayýlý birkaç günden baþka bize asla ateþ dokunmaz demektedirler." (3: 24). Hûd Suresi'nde ise: "Andolsun ki onlarýn azabým sayýlý bir süreye kadar ertelesek, 'Onu alýkoyan nedir?' derler." (11: 8).
Hesaplar, Kur'an'ýn belli diðer bölümlerinde de vardýr: "Onu, ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattýlar. Hakkýnda raðbetsiz bulunuyorlardý." (12: 20). Þahitlik konusu için þunlar söylenir: "Ve içinizden adalet sahibi iki erkeði de þahit yapýn. Þahitliði Allah için yapýn!" (65: 2). Bakara Suresi'nde: "Erkeklerinizden iki kiþiyi þahit tutun! Eðer iki erkek bulunmazsa, o halde doðruluðuna güvendiðjniz þahitlerden bir erkekle iki kadýn gerekir." (2: 282).
Nisa Suresi'nde: "Kadýnlarýnýzdan zina edenlere karþý içinizden dört þahit getirin!" (4: 15).
Nur Suresi'nde: "Ýffetli müslüman kadýnlara zina iftira edenler, sonra dört þahit getirmeyenler, iþte bunlara seksen deðnek vurun, bunlarýn þahitliklerini ebediyyen kabul etmeyin." (24: 4).
"Buna dört þahit getirselerdi ya... Madem ki þahit getiremediler, o halde onlar, Allah katýnda yalancýdýrlar." (24: 13). Maide Suresi1 nde: "Ey iman edenler! Sizden birinize ölüm hali geldiði zaman, vasiyyet vaktinde içinizden adalet sahibi iki kimseyi, yahut yolculukta iken ölüm musibeti baþýnýza gelmiþse, milletinizden olmayan iki adamý þahit tutun... Eðer gayri müslim Ýki þahidin yalancýlýk gibi kötü belleri çýkar da buna hak kazanýrlarsa, o zaman mirasçýlardan haksýzlýða uðramýþ iki kiþi bunlarýn yerine geçer ki, bunlar þahit olmaya daha lâyýk kimselerdir. Sonra Allah'a þöyle yemin ederler: 'Billahi, bizim þahitliðimiz, o iki kimsenin þahitliðinden daha doðrudur. Biz hakký çiðneyip tecavüz etmedik. Tecavüz etsek, þüphesiz ki, zalimlerden oluruz." (5: 106-107).
Bütün bu ayetler, müslüman matematikçilere matematiðin iki cephesi (adet ilmi, hesap ilmi) üzerindeki çalýþmalarýnda ve sosyal meselelerle ilgili en ince problemleri, Ýlâhî rehberliðin ýþýðýnda çözmelerinde, ilham kaynaðý olmuþtur.
Kur'an-ý Kerim, güneþ ve ayýn tasvir edildiði çeþitli olaylarda matematiksel meselelerden bahseder. "O Allah'týr ki, güneþi bir ýþýk ve ayý da bir nur yaptý, miktarlar ve ölçüler tayin buyurdu ki senelerin sayýsýný ve hesabý bilesiniz. Allah, bunlarý ancak hak ve hikmet olarak yarattý." (10: 5). Ýsrâ Suresi'nde de þu sözler vardýr: "Biz, geceyi ve gündüzü kudretimize delâlet eden iki alâmet yaptýk da, sonra gece alâmetini giderip yerine gündüz alâmetini gösterici kýldýk, ki Rabbiniz-den bir lütuf arayasýnýz, yýllarýn sayýsýný ve vakitlerin hesabýný bilesiniz. Biz, her þeyi apaçýk olarak beyan ettik." (17: 12). En'âm Suresi'nde þunlarý okuyoruz: "Geceyi de istirahat için, güneþi ve ayý da vakit ölçüsü kýlandýr?(6: 96). Kur'an'ýn bu ve diðer pek çok ayetleri, insanýn dikkatini, bir taraftan Allah'ýn haþmet ve azametine çeker, diðer taraftan onun açýk alâmetleri olan güneþ ve aya, bunlarýn yýllarýn hesaplanmasý, zamanýn belirlenmesindeki rollerine dikkat çeker. Böylece insanýn, hesabýn kantitatif (nicel) yanýyla boðulmasý, onlarýn sembolik tesirini Örter ve ortadan kaldýrýrken, Allah'la olan iliþkileri sayý ve rakamlarýn kalitatif (nitel) yanýný diri ve taze tutar. Müslüman bilim adamlarý, bunu, ayný zamanda Allah'la olan yakýn münasebetlerini devam ettirirken, matematik bilimine olan ansiklopedik katkýlarýyla ispat etmiþlerdir.
Kur'an-ý Kerim, Allah'ýn yarattýklarýnýn çokluðundan da bahseder. "Muhakkak Rabbi-niz, O Allah'týr ki gökleri ve yeri altý günde yarattý." (7: 54)
Hûd Suresi'nde: "Gökleri ve yeri altý günde yaratan O'dur." (11: 7). Furkan Suresi'nde: "O Allah'týr ki, göklerle yeri ve aralarýnda olanlarý altý günde yarattý," (25: 59). Secde Suresi'nde: "Gökleri ve yeri altý günde yaratan O'dur." (32: 4). Kaf Suresi'nde: "Celâlim hakký için, Biz gökleri, Biz göklerle yeri ve aralarmdakilerÝ altý günde yarattýk ve Biz bir yorgunluk da duymadýk." (50: 38). Bu ayetler, astronomi ve fizik bölümlerinde tartýþýldýðý gibi, zamanýn mânasýna yeni boyutlar kazandýrdý. Onlar, Allah katýndaki sayýsal çokluklarýn, bize görünen þeklinden tamamen farklý olduðunu gösterirler. Allah katýnda altý gün, insan yýllarýnýn binlercesi olabilir. Zamanýn bu yanýna aþaðýdaki ayette daha fazla ýþýk tutulur: "Bununla beraber, Rab-binin katýnda bir gün sizin sayacaklarýnýzdan bin sene gibidir. (22: 47). Secde Suresi'nde: "Sonra bir günde, O'na yükselir ki, miktan', sizin saydýklarýnýzdan bin yýldýr." (32: 5). Meariç Suresi'nde, biz tekrar þunlarý görüyoruz: "Melekler ve Cebrail, miktarý elli bin yýl olan, o derecelere bir günde yükselirler." (70: 4).
Bu ayetler, insanlarý sayýlar ve rakamlar dünyasýnda daha derinleþmeleri ve problemleri-. ne doðru cevaplar alabilmek için yeni metotlar ve teknikler geliþtirmeleri hususunda teþvik ederek, matematiðe yeni malzeme ve yeni boyutlar saðlamýþtýr. Ýnsanlar, Kur'an-ý Kerim Hakikatinin gerçek manasýný anlamaya çalýþmýþlar ve bu hakikatin izah edilmesinde gerekli aletleri keþfetmek için her türlü çabayý sarfetiniþlerdir. Doðal olarak, bu, kiþileri, Ýlâhî Ýlim ile uygunluk içinde matematik dünyasýnda yeni fikirler üretmeye yöneltmiþtir. Belki, matematiði, bütün bilimlerin çatýsý, hikmet unsuru ve Ýlâhî bilimlerin kaynaðý olarak tesis eden faktörlerden biri de budur ve ona Ýslâmî bilimler içinde "imtiyazlý bir yer" vermiþtir. (Islamic Science, s. 75-93).
Yine, Kur'an-ý Kerim, göklerin ve yerin yaratýlma iþleminde matematikçilere, düþünmek için pek çok nimet sunmuþtur: "Sonra semaya yönelerek onlarý, yedi gök halinde düzenleyen O'dur.O her þeyi hakkýyla bilendir." (2: 29). Talâk Suresi'nde þunlarý okuruz: "Yedi göðü ve yerden de bir o kadarýný yaratan Allah'týr." (65: 12).
Müminin Suresi'nde, þu sözler vardýr: "O yedi göðün Rabbi kim? O çok büyük Arþ'ýn Rabbi kim?" (23: 86). Nahl Suresi'nde tekrar: "Görmediniz mi, Allah yedi göðü tabaka tabaka nasýl yaratmýþ?" (7: 15).
Bunlar ve bunun gibi pekçok ayetler insana, Ýlâhî bilgiyi telkin eder ve ona yaratýcýlýðýn maksadýný ve biçimini anlatýr. Bunlar ayný zamanda, insaný kendi bilgisine yeni bilgiler katmasýný da teþvik eder.
Kur'an-ý Kerim, þu sözlerde, ekinlerin çoðalmasýndan bahseder: "Mallarýný Allah yolunda harcayanlarýn hâli, her baþaða yüz taneli yedi baþak veren bir tohumun hali gibidir..." (2: 61). Yusuf Suresi'nde: "(Bir gün Mýsýr) Kral(ý) dedi ki: 'Ben yedi semiz ineði, yedi cýlýz ineðin yediðini, yedi yeþil baþak ve bir o kadar da kuru baþak görüyorum? " (12: 43). Özellikle ilk ayetler, hem ziraî üretimdeki, hem de bahçývanlýktaki istatistiki konular üzerinde dikkatleri toplar. Ziraî ve bahçesel ürünlerin çoðalmasý ve gerekli sayýsal formülleri bulmak için araþtýrma yapmaya teþvik eder.
Sayýlar ve rakamlardan, diðer yerlerde de bahsedilir: "Doðrusu, Allah, gökleri ve yeri yarattýðý günkü kesin hükmünde, aylarýn sayýsý, Allah katýnda on iki aydýr." (9: 36). Allah'ýn tam ve mutlak kudret sahibi olmasý konusunda da þunlarý okuruz: "Eðer yerdeki bütün aðaçlar kalem olsa, deniz de arkasýndan yedi deniz daha katýlarak mürekkep olsa; yine Allah'ýn kelimeleri tükenmez." (31: 27).
Kehf Suresi'nde de þu sözler vardýr: "Eðer Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa ve bir o kadarýný da katsak RabbÝmin kelimeleri tükenmeden denizler tükenirdi." (18: 109). Þüphesiz ki, bu ayet, matematik dünyasýna yeni bir unsuru takdim eder ve insaný felsefe ve metafizik alanýna götürür. Matematikçi, deðiþik problemlerin çözümü için'çokluk dünyasýna davet edilir, fakat Allah'ýn haþmet ve azameti karþýsýnda yenilerek, bilgisinin, daha çok artmasý ve aydýnlatýlmasý için ÝÝâhîTeosofi'ye —Tevhid— geri dönmeye zorlanýr. Diðer bir deyiþle, matematikçi, birlik tarafýndan, çokluða gitmeye çaðýrýlýr, fakat daha büyük ve daha kuvvetli bir inançla birliðe geri döner.
Miras kanunlarýnda, matematikçi için pek çok araþtýrma alaný mevcuttur: "Ana-baba ve akrabanýn býraktýðý maldan erkeklere pay vardýr. Kadýnlara da, ana-baba ve akrabanýn býraktýðý maldan pay vardýr. Bunlar az ya da çok takdir edilmiþ birer paydýr." (4: 7).
Paylarýn ayrýntýlarý þu ayetlerde gösterilmiþtir: "Allah, evlâdýnýzýn mirastaki durumu hakkýnda size þöyle emrediyor: Çocuklardan erkeðe, iki diþi payý kadar vardýr. Eðer, çocuklarýn hepsi diþi olmak üzere ikiden fazla iseler, onlara ölümün terkettiði malýn üçte ikisi ve eðer diþi tek ise ona da yansý var. ölünün ana-babasý için, eðer çocuðu varsa, her birine terekesinden altýda bir, fakat çocuðu yoksa ve ölüye yalnýz ana-babasý varis oluyorsa, anasýna üçte bir vardýr. Eðer ölenin kardeþleri varsa annesinin hissesi altýda birdir. (Bu hükümler) ölünün borcu ödenip yaptýðý vasÝyyeti yerine getirildikten sonradýr... Zevcelerinizin çocuðu yoksa geriye býraktýklarý malýn yarýsý sizindir. Eðer onlarýn çocuðu varsa size, býraktýklarý maldan dörtte bir hisse vardýr; fakat bu hisseler, yapacaklarý vasiyyeti ve borcu ödedikten sonradýr. Eðer sizin çocuðunuz yoksa zevcelerinize, býraktýðýnýz maldan dörtte bir hisse ve eðer çocuðunuz varsa, býraktýðýnýz maldan onlara sekizde bir var; ancak bu hüküm, yapacaðýnýz vasiyyeti ve borcu ödedikten sonradýr.' '
"Eðer bir erkek veya bir kadýnýn, çocuðu ve babasý bulunmadýðý halde mirasýna konulu-yorsa ve onun ana bir erkek kardeþ veya ana bir kýz kardeþi bulunuyorsa, herbirine altýda bir ve bu birden daha çoksalar, kýz ve erkek üçte bir hissede eþit olarak ortaktýrlar, zarar vermek olmamalýdýr. Bütün bu hükümler, Allah'tan bir vasiyyet ve emirdir. Allah âlimdir, hakimdir." (4: 11-12). Yine ayný surede: "De ki, Allah size ikinci dereceden mirasçýlar hakkýnda fetva veriyor: 'Þayet çocuðu olmayýp bir kýz kardeþi bulunan, kimse ölürse býraktýðýnýn yarýsý kýz kardeþe kalýr. Fakat kýz kardeþinin çocuðu yoksa kendisi ona tamamen varis olur. Eðer Ýki kýz kardeþ kalmýþsa, býraktýðýnýn üçte ikisi onlaradýr. Eðer kardeþler, erkekli ve diþili olursa, erkek için iki diþi payý kadar vardýr. Þaþýrýrsýnýz diye, Allah size açýklýyor. Allah her þeyi hakkýyla bilendir." (4: 176). Bu ayetler, miras kanunlarý ile onlarýn Ýslâm toplumu üzerindeki ekonomik ve ahlâkî etkilerinin matematiksel cephesine çok ilgi gösterilmesine neden olmuþlardýr.
Ýbadetin deðiþik biçimlerinde de, hesaplamalara ve sayýlmalara ihtiyaç vardýr: Meselâ günlük namaz vakitleri: "Çünkü namaz, müminler üzerine, vakitleri belirli bir farz olmuþtur." (4: 103).
Kur'an-ý Kerîm'de Ýsrâ Suresi'nde þu âyetler yer alýr: "Geceleyin uyanýp, yalnýz sana mahsus olarak fazladan namaz kýl." (17: 79). Ve Tâhâ Suresi'nde: "Güneþin doðmasýndan ve batmasýndan evvel Rabbini hamd ile teþbih et! Gecenin bir kýsým vakitlerinde ve gündüzün etrafýnda da teþbih et ki, Allah'ýn rýzasýna eresin?' (20: 130). Günlük namaz vakitleri, Kur'an-ý Kerim'in bu ayetlerinde beyan edilmiþtir ve her namaz, uygun zamanýnda eda edilmelidir, aksi halde önemini kaybeder. O, matematikçilere, yalnýz dünyanýn çeþitli yerlerindeki namaz vakitlerini tesbit etmek için deðil, ayný zamanda namaz vakitlerinin çizelgesinin hikmet ve faydasýný bulmak için de, kuvvetli bir destek olmuþtur. Yine, onlarýn namazýn bu iki cephesini araþtýrmalarý, görüþlerini çok geniþletmiþ, onlarý yaratýcýlarýna ve onun tecellilerine daha fazla yakýnlaþtýrmýþtýr.
Zekat ödemesi de bir takým hesaplara, ihtiyaç gösterir: "Onlarýn mallarýndan bir zekât al ki, onunla kendilerini temize çýkarmýþ, mallarýna bereket vermiþ olasýn." (9: 103). Ýyi müminlerin bazý vasýflarý da þöyle belirtilir: "Allah'ýn rýzasýný istemek ve kalplerindeki imaný saðlamlaþtýrmak, kuvvetlendirmek için mallarýný harcayanlarýn hâli de bir tepe üzerinde bulunan bir bahçenin hâline benzer." (2: 265). Müminun Suresi'nde þu sözler vardýr: "Onlar ki zekâtlarýný verirler!' (23: 4). Bu zorunlu vergi, müslümanlara, Allah'a ve topluma karþý olan sosyal ve ahlâkî vazifelerini hatýrlatýr. Müslümanlarýn zekâtlarýný titizlikle hesaplamalarý ve onu, bu fondan yardýma ihtiyacý olanlar arasýnda dikkatlice daðýtmalarý istenmiþtir. Zekât, Peygamber @'ýn, bu konudaki direktiflerine göre hesaplanmalýdýr. (Bütün varlýk tiplerinde % 2,5; maden ocaklarý ve definelerde % 20; sulanan arazilerde % 5; sulanmayan arazilerde % 10; davarlar için % 1-2,5 arasý deðiþen oranlarda zekât verilir.) Bu, dikkatli bir hesaplama ister. Zekatýn takdirinde olduðu kadar, faydalananlar arasýndaki daðýtýmýnda da pekçok matematiksel iþlemi vardýr.
Ayný suretle, hesaplamalar, Ramazan ayýndaki oruç vakitlerinde de gereklidir: "Ey müminler, sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi sizin üzerinize de oruç farz kýlýndý. Gerek ki oruç sayesinde fenalýklardan konmasýnýz... Sizden her kim Ramazan ayýnda hazýr bulunursa o ayý oruç tutsun, kim hasta olur yahut seferde bulunursa, oruç tutamadýðý günler sayýsýnca sýhhat ve ikamet halinde orucunu kaza etsin. Allah size kolaylýk diler, size güçlük dilemez; hem buyuruyor ki, kaza borcunuzu tamamlayasiniz da size hidayet ettiði þekilde Allah'ý tekbir ile yüceltesiniz, gerek ki þükredersiniz." (2: 183-185).
Yine en mükemmel ve dengeli yaklaþým, diðer ibadet þekillerinde olduðu gibi oruçta da devam ettirilir. Ýnananlarýn aþýrý bir zorluk ve meþakkate uðramaksýzýn, bu kurallarý gözetmeleri istenir. Bu, matematikçilere, orucun, yýlýn farklý mevsimlerinde ve dünyanýn çeþitli bölgelerindeki tam oruç vakitlerini hesaplamak için büyük fýrsatlar verir. Ayný zamanda, daha iyi ibadet edecek takva sahibi olmalarýný saðlar. Orucun, haccýn bir takým rükünlerini tamamlamasý da söz konusudur: "Kim umresini bitirip ondan faydalanarak haccý yaparsa, kolayýna gelen bir kurban kesmek vacib olur. Bu hüküm, Mescid-i Haram'da oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah'ýn azabý cidden çok þiddetlidir." (2: 196).
Oruç, kiþilerin yaptýðý bazý hatalarý telâfi'etmek Ýçin de emredilmiþtir: "Allah, sehven ve kasýtsýz olarak yaptýðýmýz yeminlerden dolayý sizi sorumlu tutmaz. Fakat bile bile yaptýðýnýz yeminler yüzünden sizi sorumlu tutar. Bunun da kefareti, ailenize yedirdiðinizin orta derecesinden on fakir doyurmak, yahut giydirmek, yahut bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. Ýþte yemin ettiðiniz vakit, yeminlerinizin kef-fareti budur. Bununla beraber yeminlerinizi bozmaktansakýn. Allah ayetlerini size böyle açýklýyor ki, þükredesiniz." (5: 89).
Acelecilik ve düþüncesizlikle yapýlan ziharýn (nikâhý kendine haram kýlmak) kefareti de eðer erkek diðer yollarla cezasýný ödemeye muktedir deðilse, oruçla karþýlanabilir. "Karýlarýna zihar yapanlar, sonra dediklerini geri almak için dönecek olanlar, birbiriyle birleþmeden önce, bir köle azat etmek vardýr... Fakat ki, bulamazsa, yine cinsi münasebette bulunmadan önce, arka arkaya iki ay oruç tutmak vardýr. Ona da gücü yetmiyen altmýþ yoksulu doyursun. Bu açýklama Allah'ý ve Rasulü'nü tasdik edesiniz diyedir." (58: 3-4).
Bütün bu deðiþik ibadet biçimleri hakkýndaki ayetlerde, matematiksel meselelerin araþtýrýlmasýna teþvik ve Yaratýcý'nýn rahmet ve þevketinin anlaþýlmasýna da pekçok fýrsat vardýr. O, Birlik'teki (Tevhid) huzur için, hayatýn maddî meþgaleleri ve maneviyat arayýþý arasýnda, bilimsel bir denge saðlar. Bilimsel iþlerle meþgul olan kiþi, yaratýcýsý ile bir rabýta kurar ve onun dünyevî meþguliyetleri, ruhî ilerlemesine mâni olmaz, tersine onun imanýný kuvvetlendirmesinde yardýmcý olur ve onun daha iyi, daha içten ibadet etmesini saðlar.
Peygamber'in vazifesi, mesaj iletmektir; fakat hesap, Allah'ýn kudret elindedir. "Onlarýn hesabýndan sana bir sorumluluk ve senin hesabýndan da onlara bir sorumluluk yoktur." (6: 52). Ra'd Suresi'nde: "Sana düþen ancak tebliðdir. Hesabý görmek yalnýz Bize aittir."(13: 40). Þuara Suresi'nde: "Onlarýn hesabý ancak Rabbime aittir; eðer iyice düþünseydiniz, bunu bilirdiniz... Ben ancak bir uyarýcýyým" (26: 113-115). Ðaþiye Suresi'nde: "Artýk sen nasihat et. Sen ancak bir öðüt vericisin. Sen onlar üzerine zorlayýcý deðilsin... Muhakkak ki, onlarýn dönüþleri Bi-ze'dîr. Sonra onlarýn hesaplarým görmek de yalnýz Bize aittir." (88: 21-26).
Allah, hesapta çok âdildir ve her kiþi yaptýklarý için Ödüllendirilecektir. "Bu, Allah herkese yaptýðýnýn karþýlýðýný vereceði için böyledir. Doðrusu, Allah, hesabý çabuk görür. " (14: 51). Bakara Suresi'nde þunlarý görürüz: "Onlarýn kazandýklarý hayýr ve duadan nasipleri vardýr. Allah, hesabý çabuk görür." (2: 202). Mümin Suresi'nde: "Bugün herkese kazandýðýnýn karþýlýðý verilir. Bugün haksýzlýk yoktur. Þüphesiz ki Allah, hesabý çabuk görendir!' (40: 17). Allah, kullarýndan herhangi birine hesapsýz ihsanda bulunabilir.
"Allah dilediði kimseye hesapsýz rýzýk verir." (24: 38). Mümin Suresi'nde: "... Ýþte onlar cennete girerler, orada hesapsýz olarak rýzýk-landýrýhrlar?' (40: 40).
Al-ifmrân Suresi'nde: " 'ButtAlÝah katýnda-dýr' cevabýný vermiþti. Þüphe yok ki Allah dilediðini hesapsýz olarak rýzýklandýrir."
dirilirler, günahkârlar ise kötü bir karþýlýk bulurlar: "Dünyada Rablerinin emrine itaat edenler için, ahirette daha güzeli vardýr. Allah'ýn emrine itaat etmiyenler ise yeryüzünde bulunan her þey ve daha bir katý onlarýn olsa, kurtulmak için hepsini verirlerdi. Ýþte hesaplan kötü olanlar bunlardýr." (13-18).
Her kiþinin hesabý, tam bir adaletle görülecek, hiç kimseye bir haksýzlýk yapýlmayacaktýr. "Kýyamet günü için, doðru teraziler kurarýz. Hiçbir kimse, hiçbir haksýzlýða uðratýlmaz- Yapýlan amel bir hardal tanesi aðýrlýðýnca da olsa, onu getirir tartýya koyarýz. Hesap görenler olarak da Biz yeteriz." (21: 47).
Zilzal Suresi'nde þunlarý okuruz: "Zira kim, zerre miktarý bir hayýr iþlerse, onun mükâfatýný görür. Kim de zerre miktarý bir kötülük iþlerse, onun cezasýný görür." (99: 7-8). Bu da, Allah'tan gizlenmiþ hiçbir þey kalmayacaðýnýn delilidir. "Ne yerde, ne gökte zerre aðýrlýðýnca hiçbir þey Rabbinizden gizli deðildir; bundan daha küçüðü ya da daha büyüðü... þüphesiz apaçýk bir Kitap'tadýr." (10: 61).
Sebe Suresi'nde þu sözler vardýr: "Doðrusu gaybý bilen Rabbim hakký için, kýyamet muhakkak size gelecektir. O'ndan, göklerde ve yerde zerre miktarý bir þey kaçmaz. Bundan daha küçük ve daha büyük ne varsa, hepsi, muhakkak bir apaçýk Kitap'tadýr." (34: 3).
En'âm Suresi'nde; matematiðin bu yanýna daha fazla ýþýk tutulur: "Ölçeði ve tartýyý doðru yapýn!" (6: 152 ve 11: 85). A'râf Suresi'nde: "Artýk ölçeði ve teraziyi tam tutun!" (7: 85). Þûra Suresi'nde: "Gerçekten, Kitabfý ve ölçüyü indiren Allah'týr." (42: 17). Hadid Suresi'nde: "And olsun ki, Biz peygamberlerimizi belgelerle gönderdik ve beraberinde kitap ve adalet Ýndirdik ki, insanlar adaletle ayakta dursunlar." (57: 25).
Doðru yolda olanlar, iyi bir ödülle ödüllen- Bu ayetler, hem matematikçiler, hem de istatikçiler için temel adalet prensiplerini sergiler. Onlar her þey için âdil davranarak, son derece doðrulukla hesaplarýný yapýp, bitirmelidirler. Hesaplarda hiçbir fark ve çeliþkiye izin vermez; yüzde yüz doðruluk ve kesinlik ister. Bu ruh ve þevk, insanlara Kur'an çalýþmalarý tarafýndan verildi. Matematikçilerin hesaplarýnda tam ve doðru olmalarý, sadece yaptýklarýnýn içerdiði kýsýmlar için deðil, ayný zamanda onlara saðlanan rakam ve sayýlarýn temelindeki doðru bilgiyi elde etmek için ve hangi þart altýnda olursa olsun adaletli davranmak için, istenir. Böylece, Kuran çalýþmalarý, bu çizgideki denklemleri ve diðer matematiksel problemleri araþtýrmaya matematikçileri teþvik etmiþtir. Bu teþvik, sadece, bilimsel çizgide, verilerinin temelindeki figürleri bulup hesap etmek için deðil, ayný zamanda matematikçilerin bu sonuçlardan giderek Yaratýcý'yla yakýn ilgisini devam ettirmesi için de olmuþtur. Bunun içindir ki, matematiðin Ýslâmî bilimlerde imtiyazlý bir yer iþgal ettiði ileri sürülür.
Kur'an-ý Kerim'de, bu düþünceyi doðrulayan ve benzer araþtýrmayý teþvik etmiþ olan baþka ayetler de vardýr. "Biz, herkese gücünün yettiðini teklif ederiz." (6: 152). Bakara Su-resi'nde: "Herkese ancak gücü nisbetinde teklifte bulunulur." (2: 233). Yine ayný surede: "Allah bir kimseye, ancak gücü yettiði kadar teklif eder. Herkesin kazandýðý hayrýn sevabý kendine ve yaptýðý fenalýðýn zararý da yine onadýr." (2: 286). Allah'ýn mülkünde tam bir adalet ve denge vardýr, Allah bu adalet ve dengenin insan faaliyetinin her alanýnda, özellikle, bütün endüstriyel ve bilimsel Çalýþmalarýn temelini teþkil eden sayý ve rakamlar alanýnda devam ettirilmesini ister. Ve bütün matematikçi ve hesap yapanlarýn üzerinde, en iyi hesabeden Allah'ýn Zatý vardýr: "Allah, hesap sorucu olarak yeter." (4: 6). Ahzab Suresi'nde: "Allah, hesap görücü olarak yeter." (33: 39). Nisa Suresi'nde: "Allah, ner þeyin hesabýný gereði gibi yapandýr." (4: 86) buyurulmaktadýr. "Böylece, Allah'ýn Birliði (Tevhid) felsefesinin pek benzeri, matematik bilimini ve sayýlarý da, nüfuz edip istilâ eder. Ayný ahenk, denge, birlikten çokluðun dökülmesinin farkýna varýþ ve Ýslâmî ruhaniyeti karakterize eden, çokluðun birliðe dönüþü, en doðru bir tarzda, kendini Ýslâmî sanat ve mimaride belli eder. Matematiðin kutsal karakteri, Ýslâmî dünya görüþünün hiçbir yerinde sanatta olduðu kadar aþikâr deðildir. Öyle ki sanatta, aritmetik ve geometrinin yardýmýyla, madde asilleþtirilir ve sonuçta hasýl olan mukaddes çevre, çokluk içindeki BÎR'in her yere yansýmasý þeklinde tezahür eder." (Islamic Science, s. 75-93)
Kur'an çalýþmalarýyla verilmiþ olan teþvikler, matematik sahasýndaki araþtýrmalarý büyük boyutlara ulaþtýrdý ve müslüman bilim adamlarýnýn bu alanda yeni teknikler geliþtirmesine imkân verdi. Hint rakamlarýndan Arap rakamlarýný geliþtirdiler, sýfýrý icat ettiler ve Cebir ilmini geliþtirdiler. Kayda deðer matematikçiler þöyle sýralanabilir: Harzemî, Ab-dül Hasan el-Uklidusî, Abdul Hasan el-Nesevî, Cabir Ýbni Hayyan, Þemseddin el-Bunî, el-Karacî, el-Birûnî, Gayeseddin Cemþid el-Kaþânî, Þeyh Bahaeddin Amibî, Molla Muhammed Bekir Yezdî, Tusî, Abdul Ab-bas Ýbni Bana el-Marakuþî, !bni Hamza el-Maðribî, Abdul Abbas Ýbni el-Haym el-MÝsri, Bedreddin el-Meridinî, Beni Musa, Ebû'l Abbas el-Neyrizî Ebû Abdullah el-Mahenî, Ebû'l Vefe el-Buzcanî, Sehl el-Kuhî, Abdül Cud, Hayyam el-Battanî, Ha-baþ el-Hasib, Ebû Nasýr Ýbni Yunus, Karba-nî, Ebû Cafer el-Kazýmî, Abdul Hasan el-Bastî, el-Kalsadî, Sabit ibni Kurra, Muhammed Ýbni Þakýr, Ali Ýbni Ömer el-Kâtibî, Kut-büddin el-Þirazî ve Cabir Ýbni Eflak.