Bir Kitap By: reyyan Date: 03 Haziran 2012, 00:41:52
Tavan Arasý
Ali Sözer | Ocak 2012 | TAVAN ARASI
Bir Kitap
Merhum Ýbn Haldun’u (d. 1332 / v. 1406) hepimiz duymuþuzdur. Ýslâm alimlerinden övgüyle söz edilen her bahiste, sosyolojinin atasý olarak mutlaka o da anýlýr. Fakat kaçýmýz onun meþhur eseri Mukaddime’yi okuduk yahut elimize alýp birkaç sayfa karýþtýrdýk? Okur yazarlarýmýzýn, baþlý baþýna bir hazine olan bu eseri ne yapýp edip okumasý gerek. Böylece Ýslâm medeniyetine bir mukaddime, giriþ yapmýþ oluruz. Mukaddime’den daha uzun bir iktibasý gelecek aylara býrakarak birkaç satýr okuyalým:
“Ýlimleri kýsaltanlar, eserleri özetleme yoluna gidenler, aslýnda bunu öðrencilerin kolayca ezberleme ve öðrenmeleri için yapmýþlar. Ancak böyle yapmakla hem onlarýn iþini daha da zorlaþtýrmýþlar hem de ilimde saðlamlaþmalarýný saðlayacak melekeleri elde etmelerinin yolunu kesmiþlerdir.”
Dostun Böylesi
Ýslâm medeniyeti bir kitap medeniyetidir. Ýlmin her alanýna dair kitaplar yazýlmýþtýr. Hatta kitaba dair kitaplar da yazýlmýþ, bu sahada çok söz söylenmiþtir. Osmanlý’nýn meþhur alimlerinden Kâtip Çelebi (d. 1609 / v. 1657) kitaplar hakkýnda þöyle der:
“Kendisiyle konuþup sohbet edilecek kitaptan daha güzel bir yüz görmedim. Çünkü kitap insanla lisansýz konuþur ve cevap da istemez. Mir Hüseyin þöyle demiþtir: Kitaptan daha iyi bir arkadaþ yoktur. Zaman zaman insanýn dert ortaðý olur. Ýnsanýn gönlünü açar ve yüreðine su serper. Gönlünün her muradýna onunla eriþirsin. Böyle güzel bir dost görülmemiþtir. Ne incinir, ne incitir.”
Unutmadan Yaz!
Anlatýldýðýna göre, þair Yahya Kemal (d. 1184 / v. 1958), genç yaþlarda Batý hayranlýðý, hürriyet ve þiir sevdasýyla Fransa’ya kaçmýþtýr. Orada Batý kültürü üzerine çalýþýrken hocalarýndan biri, “Kendi kültürünü oku, senin dedelerin her þeyi yazdýlar kitaba geçirdiler!” der. Bu söz Yahya Kemal’in tekrar memleketine dönmesine vesile olur. Gerçekten de Ýslâm coðrafyasýnda eli kalem tutan herkes þiir, menkýbe, hikmet ve vecizelere dair en az birkaç sayfa yazmýþ, kendisi yazmasa bile baþka eserlerden derlemiþlerdir.
Þeyh Ali Râmînî þöyle nasihat eder:
“Duyduðun yahut hoþuna giden bir hikâyeyi yaz. Yazmazsan zamanla ezberinden çýkar gider, unutursun. Yazdýðýn þey ise seninle kalýr. Duyduklarýn rüzgâr gibidir, eser geçer. Öðrenmenin baþ kaynaðý kitaptýr kitap! Bütün kolaylýklarýn aslý kitaptýr. Ýrfan ve kemal için hüner hazinesidir. Bütün eksikliklerin tamamlanmasýnýn asýl mayasý kitaptýr.”
‘Bizi Över mi, Yerer mi Anlamam!’
Anadolu beyliklerinden Germiyanoðullarý’nýn sarayý, alimlere ve þairlere kýymet veriþiyle bilinir. Nitekim burada birçok alim ve þair yetiþmiþtir. Gelibolulu Mustafa Âlî’nin (d. 1541 / v. 1600) Künhü’l-Ahbâr’da biraz mübalaðalý olarak anlattýðýna göre Germiyanoðlu, Hüsrev ü Þirin ve Har-nâme yazarý Þeyhî’nin süslü kaside ve gazellerinden býkkýnlýk duymuþ. Bir ara bir ozanýn kendisine okuduðu “Benim devletli sultaným / Akibetin hayýr olsun / Yediðin bal ile kaymak / Yürüdüðün çayýr olsun.” mýsralarýyla baþlayan þiiri çok hoþuna gitmiþ ve ozana bol ihsanda bulunmuþ. “Henüz bir hoþça söz iþittim, manasýný da edasýný da beðendim. Bizim Þeyhî bilmem ne söyler, bizi över mi, yerer mi anlamam!” demiþ.
Ravza-i Mutahhara’da Yazýlan Þiirler -2
Geçtiðimiz ay Nâbî’nin (d. 1642 / v. 1712) Tuhfetü’l-Harameyn’inden Medine’deki günlerini ve yazdýðý bir naat-ý þerifi anlattýðý bölümü paylaþmýþtýk. Bu ay da Nâbî’den iki asýr sonra ayný duygularý yaþayarak bir naat yazan Hüseyin Vassaf’ýn (d. 1872 / v. 1929) Hicaz Hatýratý’ndan bir bölüm aktarýyoruz:
“Harem-i Þerif’e (Ravza) her dahil oluþta bir baþka zevk buldum. Zevk tekerrür etmez, birbirine benzemez idi. Burada her kul bir tecelliye mazhar olur. Herkesin zevki baþkadýr. Evliyaullahýn büyüklerinden Ýsmail Hakký Bursevî el-Celvetî k.s. buyurur ki, ‘Þimdiye kadar gelen ve þimdiden sonra gelecek olan insanlarýn burada zevki birbirine benzemez. Ve her insan her ziyarette baþka bir manevi zevk bulur. Bu mukaddes mekân manevi zevklerin kaynaðýdýr.’
Ýkindi namazýnýn edasýndan sonra ikamet yerimize gelip, acele yemek yiyip, hemen Harem-i Þerif’e geldim. Bir köþeye çekildim. Saadetli kubbe ve güzel kokulu hücreye bakýp gönlüm rahatladý, inþirah buldum. Bu gece huzur-ý saadette hatm-i þerif indirecektim. Kur’an tilaveti ile meþgul olup akþam namazýnýn eda vaktine kadar Fîl suresine kadar geldim. Namazý kýldýktan sonra bir köþeye çekildim. Hatm-i þerif indirdim. Can u gönülden dua edip gönülleri fetheyleyen Rasul-i Ekrem sallalallahu aleyhi ve sellem’e hediye eyledim. Bu sýrada öyle bir ruhanî hal içinde kalmýþým ki, eðer arkadaþým gelip fakiri bulmasaydý ve ‘yatsý oldu’ demeseydi kendimden geçecekmiþim.
Bu aralýk cûþ u hurûþa gelen (coþan) muhabbet denizinin kaðýttan sahiline vuran aþýkâne dalgalar þu kýymetli þiirdi:
Tecelligâh-i hazret oldu ravzan ya Rasulallah
Mahall-i feyz-i nimet oldu ravzan ya Rasulallah.
Ne âlî bir nebiyy-i muhterem sâhib-i saâdetsin
Nazargâh-i hüviyet oldu ravzan ya Rasulallah.
Nice yüz bin halâik rûz u þeb durmaz tavâf eyler
Füyûzâtgâh-i rahmet oldu ravzan ya Rasulallah.
Ziyaret eyleyenler ravza-i pâkin olur maðfûr
Selâmetgâh-i ümmet oldu ravzan ya Rasulallah.
Þefâat-hâh olan Vassaf-ý pür-derde devâsýn sen
Talepgâh-ý þefâat oldu ravzan ya Rasulallah.
Bugünün Türkçesiyle söylersek: “Ya Rasullah! Senin ravzan ilâhî tecellilerin mekânýdýr, böylece orada nimet feyizleri çok olur. Ne muhterem, ne saadetli bir peygambersin ki, ravzan Allah’ýn nazargâhýdýr. Gece gündüz durmadan yüz binlerce yaratýlmýþ ravzaný tavaf eyler, çünkü rahmete kavuþulan yerdir. Tertemiz ravzaný ziyaret eyleyen baðýþlanýr, çünkü orasý ümmetin selamete erdiði yerdir. Þefaat isteyen çok dertli Vassaf’ýn derdine devasýn. Ravzan þefaat isteme yeridir ya Rasulallah.”