Vurmadan kurmaya By: hafiza aise Date: 23 Mayýs 2012, 13:15:55
VURMADAN KURMAYA...
Atilla PAMÝRLÝ • 45. Sayý / DÝÐER YAZILAR
Medeniyet inþâý konusunda Ýslam dünyasýndaki fikir hareketleri iki ana hat üzerinde toplanýyor: Modernleþmeci ve bedevî akýmlar… Ýlki, “medenî” olmak iddiasýnda, ama bahsettiði medeniyet bizimki deðil. Batý Medeniyeti’ne eklemlenme ve onun üstünlüðünü tasdik ile uðraþýyor. Ýkincisi ise, Vehhabilik gibi Batý Medeniyeti’ni þiddetle reddediyor, ama medeniyetle ve medeniyet düþüncesiyle ilgisi yok. O yüzden “bedevî” diyoruz.
Modernleþmeci akýmlar, Batý’nýn geliþtirdiði modern bilim ve teknoloji söylemini dindeki “akýl”, “tefekkür”, “çaba” gibi kavramlarla eþdeðer tutup, medeniyet birikimimizin artýk geçerli olmadýðýný iddia ediyorlar. Yapýlmasý gereken, dini modern Batýlý anlayýþa uygun hâle getirmektir. Niyet budur, kullanýlan terane “günümüz gerçeklerini dinle uyuþturmak”týr. Onlar, Batý Medeniyeti’nin akýl ve bilim üzerinde yükseldiðini söyleyerek, tasavvuf, maneviyat ve devlet geleneklerini toptan reddetme eðilimindeler. Bunlarýn beslendikleri kaynaklar, Ýslam geleneðinden deðil, Batý geleneðinden doðan fikirler.
Bedevî akýmlar ise, “yalnýzca Kur’an’a yapýþmak” gerektiðini ileri sürerek, bugüne dek müslümanlarýn kurduklarý medeniyetleri ve devletleri, hatta Sünnet’i bile devreden çýkarmak istiyorlar. Anlayýþlarý zahirî, tefekkür ve tasavvuf onlara göre neredeyse þirk. Müslümanlarýn Hazreti Peygamber’den bu yana sürekli bir gerileme içinde olduðunu iddia ediyorlar. Kur’an ve Sünnet üzerine yapýlan her yorum, kurulan her toplum, geliþtirilen her devlet onlara göre Ýslam’dan uzak. O yüzden Batý’nýn tahakkümüne karþý yaptýklarý savunma, genellikle þuursuz saldýrýlardan veya þekle dayanan bir geçmiþi yaþatma hevesinden ibaret…
Bu iki önemli akým, Ýslam dünyasýnýn pek çok aydýnýnýn bugünkü þizofrenik yapýsýný çok güzel özetliyor. Bir yanda “öze dönelim” çaðrýsýyla bugünü unutanlar, öte yandan bugünün genel-geçer ve laik kurgularýný Ýslam’a yamamaya çalýþanlar… Her iki akým da kendinden uzak, tarihe düþman, özgün deðil, þuursuz ve medeniyet kurma iddiasýndan uzak. Her ikisi de “gelenek” kavramýný olumsuz algýlýyor ve Ýslam tarihini, aynen Batýlý Oryantalistler gibi karanlýk ve kanlý bir geçmiþ olarak görüyor. Her ikisinde de aþaðýlýk kompleksiyle üstünlük kompleksi içiçe. Modernleþmeciler, “Aslýnda Batý’yý ilerleten bilim, düþünce, akýl Ýslam’da vardýr” derken, bedevîler “Ýslam dünyasý ne kadar eski þartlarda muhafaza edilirse o kadar saf olur” diye hüküm veriyorlar. Ýþin ilginç yaný þu ki, ne modernleþmeciler o kadar özendikleri Batý’nýn bilim ve düþüncesi seviyesindeler, ne de bedevîler her þeyi uðruna inkâr ettikleri o saf anlayýþa sahipler…
Ýslam’ýn medeniyet boyutundan uzak olan bu iki akým, maalesef, Batýlý devletlerin en çok kullandýklarý ve destekledikleri unsurlar… Her iki akýmýn yanýnda sayýlarý az da olsa bir terkipçi, sentezci akým daha var. Onlar da geleneðin deðerini vurguluyor, günümüzün sorunlarýný ana kaynaklara yaslanarak ve bu geleneðin deðerlerini kullanarak çözmemiz gerektiðini ve özgün bir medeniyet inþâ etmemiz gerektiðini savunuyorlar.
Özetlemek gerekirse, bu üç akýma mensup müslüman aydýnlar yaklaþýk iki asýrdan beri Batý’yý takip ediyorlar. Ýster imrenerek, isterse eleþtirerek, isterse lanetleyerek olsun, Batýlý düþünceler ve eylemler müslümanlarýn ana meþgalesi hâline gelmiþ durumda. Özellikle Batýlý ülkelerin sömürgeliðinden kurtulmuþ ülkelerde Batý Medeniyeti’ni okuyup, anlayarak onu taklit etmeye ya da yok etmeye çalýþan akýmlar özgün bir düþünce geleneði kuramadý. Vurmaktan kurmaya vakitleri olmuyor…
Ülkemizde de bir kaç istisna hariç tenkid, maalesef inþâya bir türlü dönüþemedi. 19. yy’da da önce Batýlý deðerlerin Ýslâm’da da mevcut olduðunu söyleyerek iþe giriþen bazý müslüman aydýnlar, Batý’nýn saldýrganlýðýný bizzat gördükleri Birinci Dünya Savaþý’ndan sonra bile bu masum zanlarýný bir tarafa býrakmadýlar. Hâlâ ne olduðunu tam bilmedikleri demokrasi, cumhuriyet, bilim ve felsefe gibi Batýlý fikir ve deðerlerin Ýslâm’da aynen bulunduðunu savunmaya çalýþanlar çoðunlukta. Modernleþmeciler daha fazla mesafe katettiler. 1960’lardan beri ortaya çýkan eleþtirici ve radikal akýmlarda ise tenkidden baþka bir þey çýkmadý. Hâlâ medeniyet inþâ edecek bir þuur ve anlayýþ tesis edilmiþ deðil.
Batý’dan çok fazla söz açýyoruz, Batýlý kliþeleri kendi dertlerimizi tartýþmada neredeyse referans olarak kullanýyoruz. Belki geçen asýrdaki kadar bir romantik Batý hayranlýðý yok ama eleþtirilerimizde bile inþâ emaresi görünmüyor. Çünkü geleneðe baðlanmadan, onun ana kaynaklarýný bilmeden, kendimizi keþfetmeden saðlam bir esas olmadan Batý’yý eleþtiriyoruz.
Hâlbuki olmasý gereken artýk vurmadan kurmaya yönelmektir. Ýnþâ etmek kendinden baþlar. Düþünür olmak, aydýn olmak böyle bir istisna saðlamýyor insana. O da kendini inþâ etmek zorunda. Bu kendini inþâ, toplumu inþâ ve giderek yapýlan her iþin, atýlan her adýmýn temel referanslara göre inþâý sonucunu getirmeli. Bizim okuyanýmýz da, memurumuz da, sanatçýmýz da, iþ adamýmýz da farklý olmalý. Bu fark, þeklî ve yüzeysel unsurlara deðil; bir tasavvur, telakki ve tavýr farklýlýðýna dayanmalý.
Elbette tenkid, eleþtiri gerekli. Ama sürekli Batý’yý tenkid ederek vakit geçiriyoruz. Bu olumsuz bakýþý, olumlu bir eyleme çevirme zamaný geçti bile… Baþkasýný tenkid, kendimizde bir deðiþim yaratmýyorsa ne iþe yarar?
Kýsacasý, artýk inþâya, küçük de olsa fark göstermeye ve kurmaya baþlamalýyýz. Kendimiz ve insanlýk için.