Süneni Ebu Davud
Pages: 1
Sarf Bahsi By: reyyan Date: 23 Mayýs 2012, 08:40:10
12. Sarf Bahsi


 

3348... Hz. Ömer (r.a)'den Rasûlullah (s.a)'ýn þöyle buyurduðu rivayet edilmiþtir:

"Altýný gümüþ[97], buðdayý buðday, hurmayý hurma ve arpayý arpa mukabilinde satmak (veya satýn almak) faizdir, ama ikisi de pe­þin olursa müstesna."[98]

 
Açýklama

 

Hadisin yukarýda iþaret edilen kaynaklardaki rivayetleri arasýnda bazý farklar mevcuttur. Kimi rivayetler buradakinden daha uzun, kimileri ise daha kýsadýr. Meselâ, Müslim'in rivayetinde; Hz. Ömer, Peygamber Efendimizin metindeki sözünü Mâlik b. Evs'in para boz­durmak istemesi üzerine söylediðini bildirmektedir. Buharý'deki rivayetler­den birinde, altýn ve gümüþ hiç anýlmadan, buðdayýn buðday, arpanýn arpa ve hurmanýn hurma mukabilinde ancak her ikisi de peþin olarak satýlabile­ceði bildirilmektedir. Diðer bir rivayette ise, "altýnýn gümüþle" deðil de "al­týnýn altýn" mukabilinde satýþý söz konusu edilmektedir. Ýbn Mâce'de ise sadece; "Altýnýn gümüþ mukabilinde satýþý" söz konusu edilmiþtir.

Þerhler, "her ikisi de peþin olursa..." diye terceme ettiðimiz kelimelerinin aslý ve manasý üzerinde geniþ bilgi vermiþlerdir. Bunlarýn hüla­sasý, "hâe" kelimesinin aslý "hâke"dir ve "al þunu" manasýnadýr. "Hâke" kelimesinin sonundaki "kaf" harfi "hemze"ye dönüþmüþ ve "h'âe" olmuþ­tur. O halde "hâe ve hâe" kelimelerinin tam karþýlýðý, satýcý ve alýcýnýn mal­larýný uzatarak "al bunu, al bunu" demeleridir.

Hz. Peygamber (s.a) bu hadiste; gümüþ karþýlýðýnda altýný, buðday kar­þýlýðýnda buðdayý, arpa karþýlýðýnda arpayý ve hurma karþýlýðýnda hurmayý veresiye olarak satmanýn caiz olmadýðýný, ama bedeller peþin olursa bunda bir mahzurun bulunmadýðýný bildirmektedir. Diðer bazý hadislerde, bunlara ilâveten, "tuz karþýlýðýnda tuz" ve "gümüþ karþýlýðýnda gümüþ (ya da altýn karþýlýðýnda altýn)" in satýþlarý da ayný hükmün altýnda anýlmaktadýr.

Demek oluyor ki, birbirleri ile veresiye satýlmalarý caiz olmayan mallar hadiste altý çeþit olarak gösterilmiþtir.

Bunlar; altýn, gümüþ, buðday, arpa, hurma ve tuzdur.

Bu mallara ribevî (kendilerinde faiz sözkonusu olan) mallar denilir. Onun için hadis-i þerife hem konu baþlýðý olarak seçilen "sarf" hem de "faiz" açý­larýndan bakmamýz gerekecektir. Ancak, bundan sonraki iki hadis de ayný konularla ilgili olduðu ve onlarda bazý mütemmim bilgiler bulunduðu için biz sarf ve faizle ilgili temel bilgileri bu hadislerin tercemesinden sonra ver­mek istiyoruz.[99]

 

3349... Ubâde b. Sâmit (r.a)'den Rasûlullah (s.a)'m þöyle buyur­duðu rivayet edilmiþtir:

"Külçe olsun, sikke olsun; altýn altýnla ve gümüþ gümüþle (eþit olarak) satýlýr. Buðday buðdayla müdyü müdyüne, arpa arpayla müdyü müdyüne, hurma hurmayla müdyü müdyüne ve tuz tuzla müdyü müd­yüne satýlýr. Kim fazla verir veya fazlayý isterse faize dalmýþ olur. Pe­þin olmak üzere, gümüþ, daha fazla olduðu halde altýný gümüþ mukabilinde satmakta mahzur yoktur, ama veresiye caiz olmaz. Yine peþin olmak üzere arpa daha fazla olduðu halde buðdayý arpa muka­bilinde satmakta mahzur yoktur, ama veresiye caiz olmaz."

Ebû Dâvûd dedi ki:

Bu hadisi, Saîd b. Ebî Arûbe ve Hiþâm ed-Düstüvâî, Katâde va­sýtasýyla Müslim b. Yesâr'dan, Katâde'nin isnadý ile rivayet etmiþ­lerdir.[100]

 

3350... Ebû Kýlâbe, Ebu'l-Eþ'as es-San'anî'den, o da Ubâde b. es-Sâmit vasýtasýyla Rasûlullah (s.a)'dan bu (önceki) haberi hem bi­raz fazlasýyla hem de daha kýsa olarak rivayet etmiþtir.

Ebû Kýlâbe (rivayetinde), Hz. Peygamber (s.a)'in þöyle buyurdu­ðunu ilâve etmiþtir:

"Bu çeþitler deðiþik olduðunda, peþin olursa istediðiniz þekilde (eþit veya farklý olarak) satýnýz."[101]

 
Açýklama

 

Bu rivayet öncekinin biraz deðiþik þeklidir. Onun için önce yukarýdaki hadiste açýklanmasý gereken noktalara iþaret ede­ceðiz. Sonra da bu babýn hadislerinin ihtiva ettiði fýkhî hükümleri ele alacaðýz.

"Külçe olsun sikke olsun" diye terceme ettiðimiz kelimeler ve karþýlýk­larý þunlardýr:

"Tibr": Darbedilmemiþ, para haline sokulmamýþ külçedir. Bu, altm da gümüþ de olabilir. Tercemedeki, "külçe olsun, sikke olsun" cümlesi, hem altýn hem de gümüþ için geçerlidir.

"Ayn": Para (sarý lira veya gümüþ para) haline getirilmiþ altýn ve gü­müþ paradýr.

"Müdy": Hattâbî'nin belirttiðine göre, Suriye ve Mýsýr havalisinde kul­lanýlan bir ölçeðin adýdýr. 22,5.sa' kadardýr.

Hz. Peygamber (s.a) bu hadiste de, ribevî mallar olarak bilinen altý çe­þit malýn birbirleriyle ancak eþit olarak satýlabileceðini, ama cinsler deðiþik olursa (altýna karþýlýk gümüþ gibi) peþin olmak þartýyla fazla olarak deðiþ­menin de caiz olduðunu bildirmiþtir.

Müslim'in bir rivayetinde bu mallarýn birbirleri ile ancak peþin ve eþit miktarda olduklarý takdirde satýlabileceði beyan edilmektedir. Yine Müslim'in bir rivayetine göre, Ubâde (r.a)'nin bu hadisi haber vermesine sebep Hz. Mu-âviye'nin bir savaþta ganimet olarak aldýðý bir gümüþ kabýn satýlmasýný em­retmiþ olmasýdýr.

Hadiste altý çeþit mal sözkonusu edilmiþtir. Bunlar ikisi para (altýn-gümüþ) diðerleri de yiyecek cinsindedir. Bu durum, hadisi hem "sarf" hem de faizle alâkalý kýlmaktadýr. Þimdi biz yukarýda da belirttiðimiz gibi önce "sarf "'dan ana hatlarý ile bahsedeceðiz sonra da, faizin cereyan ettiði mallara geçeceðiz.

Sarf: Sözlükte bozmak, deðiþtirmek demektir. Fýkýh ýstýlahýnda alým satým akdinin çeþitlerinden birisidir. Kitabu'l-Bey'in baþýnda ifade edildiði gibi, "Pa­rayý para mukabilinde satmak" þeklinde tarif edilir. Bugünkü ifade ile para bozdurmak demektir.

Birbirleri mukabilinde satýlan paralarýn ayný cinsten veya deðiþik cins­ten olmalarý, akdi sarf akdi olmaktan çýkarmaz. Altýný altýnla veya altýný gü­müþle satmak sarftýr.

Ýslâm hukukunda iki çeþit paradan bahsedilir:

a) Allah'ýn para olmak üzere yarattýðý, insanlarýn deðiþtirmeleri müm­kün olmayan para. Bunlar altýn ve gümüþtür. Altýnýn darbedilip para haline getirilmiþ haline "dinar", gümüþünkine "dirhem" denilir. Bunlara "nükûd" ismi verilir. Altýn ve gümüþ paralarda hiçbir yabancý madde yoksa buna "nak­di hâlis", içerisinde bakýr vs. gibi yabancý madde bulunur fakat altýn ve gü­müþ daha fazla olursa; "maðlûbu gýþ", karýþýk olur da yabancý madde daha fazla olursa buna da "galibi gýþ" denilir.

b) Para olmak üzere yaratýlmayan ve insanlarýn verdikleri itibarî deðer­le para olma vasfýný kazananlar. Bunlar içerisinde hiç altýn ve gümüþ bulun­mayan bakýr, nikel veya kâðýttan imal edilen paralardýr. Bu paralara "züyüf" veya "fülûs" denilir.

Bu paralar piyasada revaçda olduklarý müddetçe nükûd hükmündedir-ler, ama kesada uðrarlarsa bir eþya durumuna düþerler.

Eskiden, genelde mübadele aracý olarak kullanýlan altm ve gümüþ ol­duðu için, bunlarýn dýþýndaki maddelerden yapýlan þeylerin "nükûd" sayýlýp sayýlamayacaðý âlimler arasýnda ihtilaflýdýr.

Ýbn Kudânýe, el-Muðnî adýndaki eserinde, çoðu yabancý madde olup içe­risinde az bir altýn veya gümüþ bulunan sikkelerin alým satým akdinde kulla­nýlýp kullanýlmayacaðýnda farklý görüþler olduðunu söyler,

Hanefî mezhebine göre "fülûs" denilen, altýn ve gümüþ haricindeki bu maddeler piyasada revaçta olduklarýnda aynen nükûd hükmündedirler ve alým satýmlarda deðiþim aracý olarak kullanýlabilirler. Ancak henüz satýn alýnan malýn bedeli ödenmeden tedavülden kalkarlarsa, yapýlan akid Ebû Hanîfe'-ye göre hükümsüz olur. Ebû Yusuf'a göre, alýþveriþ sahihtir. Müþterinin; bu paranýn alým satým akdi olduðu zamanki, Muhammed'e göre ise tedavülden kalktýðý zamanki alým gücü karþýlýðýný Ödemesi gerekir.

Sarf denildiði zaman; para olduklarýný þeriatýn tayin ettiði ve bunda hiç kimsenin ihtilâf etmediði altýnýn altýn, gümüþün gümüþ ve altýnýn gümüþle deðiþimi akla gelir. Bunlarýn sikkeli veya külçe olmalarý arasýnda fark yoktur.

Sarfýn caiz olmasý için þu þartlarýn bulunmasý gerekir:

1- Taraflar bir arada bulunup, icab ve kabulde bulunmalýdýrlar.

2- Taraflar, birbirlerinden bedenen ayrýlmadan önce bedelleri alýp ver­meli (kabzetmeli) dirler. Hanefî, Þafiî ve Hanbelîlere göre akit yapýlýr yapýl­maz bedellerin teslim tesellümü þart deðildir. Taraflar birbirlerinden bede­nen ayrýlmadýkça kabz caizdir. Mâlikîlere göre, akit yapýlýr yapýlmaz kabz gerçekleþtirilmelidir.

3- Alýþveriþ peþin olmalý ve taraflardan birisi için muhayyerlik þart ko-þulmamalýdýr.

4- Bedellerin ayný cinsten olmalarý halinde, kaliteleri farklý bile olsa aðýr­lýklarý eþit olmalýdýr. Meselâ, 10 gramlýk 24 ayar altýn karþýlýðýnda, 22 ayar altýn alýnacaksa, ancak 10 gram alýnabilir, fazlasýna veya eksiðine deðiþti­rilemez.

Bedellerin ayrý olmasý halinde, mikdarda eþitlik þart deðildir; ama ayný mecliste peþin olarak teslim tesellüm gerçekleþmelidir. Hadisin son rivaye­tinde de bu durum açýkça görülmektedir.

Altýn ve gümüþün dýþýndaki maddelerden yapýlan paralarýn birbirleri ile deðiþimi sarfýn içinde mütalaa edilmemektedir. Dolayýsýyla bunlar peþin ola­rak birbirleri ile deðiþtirildiðinde aralarýnda eþitliðin bulunmasý þart deðil­dir. Ýmam A'zam'la Ebû Yusuf bu görüþtedir. Ýmam Muhammed'e göre ise, eþitlik þarttýr.

Mübadele aracý olmakta, altýn ve gümüþün hemen hemen deðerini kay­bedip, kaðýt paralarýn yaygýnlaþtýðý zamanýmýz þartlarýnda yukarýdaki hük­mün iyi deðerlendirilmesi gerekir, Ýmam Muhammed'in görüþü günümüz için daha geçerli olsa gerek.

Hadis-i þeriflerde sarfýn yaný sýra kendilerinde ribâ (faiz) cereyan eden mallar da sayýlmýþtýr. Þimdi biraz da bu konu üzerinde duralým:

3333 numaralý hadiste faiz yemenin kötülüðü, 3334 numaralý hadiste de faizin kaldýrýldýðý belirtilmiþti. Biz o hadisleri izah ederken, faizin hükmünü ve kötülüðünü anlatmaya çalýþmýþ, fakat faizle ilgili teknik bilgilere girme­miþtik. Burada kýsaca faizin teknik yönü üzerinde duracaðýz.

Faizin karþýlýðý "ribâ"dýr. Mezhepler arasýnda ribânm illetinin nelerden ibaret olduðu ihtilaflý olduðu için, ribânýn tarifinde de bazý farklar görülebi­lir. Ama, Ýbn Kudâme'nin þu tarifi, tüm tarifleri bünyesinde toplayacak tarz­dadýr: "Ribâ, belirli bazý þeylerdeki fazlalýktýr."

Hanefî ulemasýnýn ribâ (faiz) tarifleri de þöyledir: "Veznî veya keyîî olan bir malý, ayný cinsten olan daha fazlasý ile deðiþmektir." Bu tarif, (Ribâl) fazl"ýn tarifidir. Bir de "ribe' nesîe" vardýr ki o da þöyle tarif edilir: "Cinsleri ayný veya muhtelif olan keylî (ölçekle alýnýp satýlan), veznî (tartý ile alýnýp satýlan), ziraî (uzunluk ölçüleri ile alýnýp satýlan) ve adedî (tane ile alýnýp sa­týlan) olma konusunda ayný olan iki þeyden birisini diðerine karþýlýk veresiye olarak mübadele etmektir."

Demek oluyor ki ribâ, "fazl" ve "nesîe" olmak üzere iki çeþittir. Ta­riflerden anlaþýldýðý üzere, ribâ-i fazl; ribâya konu olan mallarýn birbirleri ile peþin olarak fakat birisi fazla olmak üzere deðiþtirilmesidir. Bir ölçek buð­dayý peþin olarak iki ölçek buðday karþýlýðýnda satmak gibi.

Ribâ-i nesîe d,,; ribâya konu olan mallan ayný cinsleriyle (buðdayla buð­day gibi) veya baþka cinsleri ile (buðdayla hurma gibi) veresiye olarak deðiþtirmekdir. Mallarýn miktarlarý eþit bile olsa, veresiye satýldýklarý için bu faizdir.

Hem ribâ-i fazl hem.de ribâ-i nesîenin haram olduðunda bütün mücte-hid âlimler müttefiktir. Üzerinde durduðumuz hadisler de bu hükme ýþýk tut­maktadýrlar.

Ýbn Abbas, Üsâme b. Zeyd ve Zeyd b. Erkâm'm, ribânýn sadece nesîe-de olduðu görüþünde olduklarý rivayet edilmiþtir. Ýbn Abbas'ýn bu görüþün­den döndüðü de nakledilir. Buharî ve Müslim gibi sahih hadis kitaplarýnda bu zâtlarýn görüþleri istikametinde hadisler vardýr. Meselâ Buharî ve Müs­lim'deki bir hadiste, Rasülullah'ýn, "faiz ancak nesîededîr" buyurduðu ri­vayet edilir.

Fethu'l-Bârî'de, ribâ-i fazlýn haram olduðuna iþaret eden hadislerle, ha­ram olmadýðýna iþaret eden hadislerin arasým te'lifde âlimlerin ihtilâf halin­de olduklarý belirtilir. Bazýlarý, ribâ-i fazlýn'haram olmadýðýna iþaret eden hadislerin mensuh olduklarýný söyler. Ancak Askalânî bunu uygun bulma­makta ve, "Ýhtimalle nesh sabit olmaz" demekte, baþka te'Iif usulleri gös­termektedir.

Müctehid imamlar ve onlarýn mezheplerine tabi olan âlimler, hem ribâ-i fazl hem de ribâ-i nesîenin haram olduðunda hemfikirdirler. Ancak ribâ illetinin ne olduðunda, yani hangi tür mallarda faizin cereyan ettiðinde ihtilâf etmiþlerdir.

Kendilerinde ribânýn tahakkuk ettiði nasla sabit olan mallar, bu babda-ki hadislerde konu edilen altý çeþit maldýr. Yani altýn, gümüþ, buðday, arpa, hurma ve tuzdur. Bu mallarda bazý ortak yönler vardýr. Meselâ, altýn ve gü­müþ; para, diðerleri gýda maddesidir. Ayrýca altýn ve gümüþ veznî, diðerleri keylîdirler. Müctehid imamlar yukarýdaki maddelerdeki benzerlikleri ve bun­lardaki ribâ illetini farklý deðerlendirmiþler ve hangi tür mallarda faizin ce­reyan ettiðinde ihtilâfa düþmüþlerdir. Bu konuda on kadar görüþ zikredilir. Bunlarýn meþhurlarý:

a) Zahirîlere göre faiz, sadece hadiste anýlan bu altý çeþit maddede olur. Baþkalarýnda olmaz.

b) Mâlikîlere göre ribâ illeti; semeniyyet (para olma) ve yiyecek madde­lerinin azýk olarak saklanabilir olmalarý ve bunlarýn beslenme için yeterli bu­lunmalarýdýr. Yiyecek cinsindeki bu illet, ribâ-i fazla aittir. Ribâ-i nesîe için bir malýn sadece gýda maddesi olmasý yeterlidir.

Buna göre Mâlikîlerde; parada ve buðday gibi depolanabilen ve insanýn yaþayabilmesi için yeterli olan gýda maddelerinde hem ribâ-i fazl hem de ribâ-i nesîe cereyan eder. Yani bu mallan, birbirleri ile eþit de olsalar veresiye sat­mak caiz olmadýðý gibi, peþin veya veresiye olarak mikdarlarý farklý biçimde satmak da caiz deðildir. Her türlü yiyecek maddesinin beslenme için yeterli olmasa da birbirleriyle veresiye olarak satýlmalarý da ribâ-i nesîedir.

Mâliki mezhebine göre, para ve gýda maddelerinin dýþýndaki mallarda faiz sözkonusu deðildir.

c) Hanbelîlere göre faizin illeti vezn ve keyldir. Yani tartý ve ölçekle alý­nýp satýlan tüm mallarda (ister gýda maddesi olsun ister baþka mallar) faiz caridir. Yumurta ve karpuz gibi sayýyla satýlan mallarla ise faiz sözkonusu olmaz.

d) Þâfiîlere göre ribâ illeti, semeniyyet ve gýda maddesi olmaktýr. Yani altýn ve gümüþ ile yiyecek maddelerinin tümünde faiz caridir. Þâfiîlerde ribâ-i nesîe, sadece faize konu olan mallarda cari olur.   .

e) Hanefîlere göre faizin illeti, ribâ-i fazlda cins ile kadrdir. Yani malla­rýn ayný cinsten ve veznî ya da keylî olmalarýdýr. Buna göre ölçü ve tartý ile satýlan mallar hangi cinsten olurlarsa olsunlar birbirleri ile deðiþtirildiðinde "þit olmazlarsa bu ribâ-i fazldýr. Mesela, bir ölçek buðdayý iki ölçek buðda­ya satmak faiz olduðu gibi; bir ton demiri, bir buçuk ton demir karþýlýðýnda satmak da faizdir. Ama bir ölçek buðdayý iki ölçek arpaya mukabil satmak faiz olmaz. Yine bir karpuzu iki karpuza karþýlýk peþin satmak faiz olmaz. Çünkü karpuz veznî ve keylî deðildir.

Ribâ-i nesîe için, yukarýdaki illetlerden sadece birisi kâfidir. Yani ne tür­den olursa olsun ayný cinsten olan mallarý birbirleri ile veresiye satmak faiz­dir. Mallarýn veznî veya keylî olmasý þart deðildir. Meselâ, bir ölçek buðdayý yine bir ölçek buðday karþýlýðýnda veresiye satmak faiz olduðu gibi, bir ka­rpuzu bir karpuz karþýlýðýnda veresiye olarak satmak da faizdir. Ayný þekil­de veznî veya keylî olan mallarý, cinsleri ayný olmasa bile birbirleri ile veresi­ye satmak da ribâ-i nesîeye girer. Meselâ, buðdayý veresiye olarak arpa mu­kabilinde satmak bu kabildendir.

Görüldüðü gibi, faizin illetini tayin konusunda âlimler arasýnda görü­len bu ihtilâf tamamen hadiste sayýlan maddelerin özelliklerini deðerlendir­medeki farklýlýklardan kaynaklanmaktadýr.

Bu izahlardan sonra, yukarýdaki hadis-i þeriflerin de ýþýðý altýnda konuyu toparlarsak þöyle bir sonuca varabiliriz:

Mallar, genelde (mezheplerin farklý görüþlerine göre) ribevî (faize ko­nu) olan ve ribevî olmayan (faize konu olmayan) mallar olmak üzere ikiye ayrýlýr:                                                                                          .

I- Faize konu olan (ribevî) mallarýn satýþý;

1) Birbirleri mukabilinde olur. Buðdayý buðday, altým altýn karþýlýðý sat­mak gibi. Bu da;

a) Peþin olabilir. Bu durumda her iki bedel de eþit olmalýdýr. Aksi halde ribâ-i fazl olur.

b) Veresiye olursa -bedeller ister eþit olsun, ister farklý- ribâ-i nesîe olur. Bir ölçek buðdayý bir veya iki ölçek buðday karþýlýðýnda veresiye olarak sat­mak ribâ-i nesîedir. Dolayýsýyla caiz olmaz.

2) Buðdayý arpa veya altýný gümüþ karþýlýðýnda satmakta olduðu gibi, baþka cinsler karþýlýðýnda olabilir. Bu tür satýþ;

a) Eðer peþin olursa, ister bedeller eþit olsun, ister farklý caizdir, faiz olmaz. Bir ölçek buðdayý iki ölçek arpa karþýlýðýnda satmak gibi.

Ancak Ýmam Mâlik, arpa ile buðdayý ayný cinsten sayar. Onun için bu iki maddenin birbirleri ile peþin olarak satýþýnda da ona göre eþitlik gözetilmelidir.

b) Veresiye olursa bedeller ister eþit olsun ister farklý olsun ribâ-i nesîe olur. Meselâ, bir ölçek buðdayý bir veya iki ölçek arpa karþýlýðýnda veresiye olarak satmak ribâ-i nesîedir.

II- Ribevî olmayan (Hanefî ve Hanbelîlere göre keylî ve veznî olmayan; Þâfiîlere göre, para ve gýda maddesi; Mâlikîlere göre de para ve dayanýklý gýda maddesi olmayan) mallarýn ise;

a) Birbirleri ile peþin olarak satýlmasý halinde, ister eþit olsun ister fark­lý, hiçbir mahzur söz konusu deðildir. Veresiye satýlmalarý ise Hanefîlere gö­re ribâ-i nesîedir. Þâfiîlerde ribâ-i nesîe sadece ribevî mallarda; Mâlikîlerde de, gýda maddelerinde cereyan eder.           

b) Baþka cinslerle satýmýnda, ister peþin olsun is^er veresiye her türlü satýþ caizdir.

Aslýnda sarf ve faiz konularýnýn bu kadarcýk bir çerçeve içerisinde bü­tün detaylarý ile anlatýlmasý mümkün deðildir. Biz sadece ana hatlarýna te­mas ettik. Geniþ bilgi edinmek isteyenler fýkýh kitaplarýna müracaat etmeli­dirler.[102]

 [97] Bazý nüshalarda bu; bazýlarýnda ise þeklindedir. Ön­ceki, "altýný gümüþle"; sonraki ise "altýný altýnla" demektir.

[98] Buharî, büyü 74, 76; Müslim, müsâkât 79; Tirmizî, büyü 24; Nesâî, büyü 41; Ýbn Mâce, ticârât 50; Muvatta, büyü 38; Ahmed b. Hanbel, I, 24, 35, 45.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/363-364.

[99] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/364-365.

[100] Müslim, müsâkât 80, 82; Nesâî, büyü 44; Ýbn Mâce, ticârât 48.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/365-366.

[101] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/366.

[102] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnevi: 12/366-371.


radyobeyan