Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: ehlidunya Date: 03 Mart 2012, 19:58:05
Hz. Peygamber’i (s.a.v) anlatmak
Kutlu Doðum Konferansý için davet edildiðim yerlerden birinde protokol konuþmasý yapan herkes konuþmasýný kýsa tuttu. “Sözü sahanýn uzmanýna býrakýyorum.” diyerek topu bana attý. Nihayet kürsüye davet edildim. Besmele’den sonra sözlerime þöyle baþladým:
Hakkýnda çok düþünmüþ, çok konuþmuþ, çok yazmýþ hatta bu hususta kitap çýkarmýþ bir kardeþiniz olarak diyorum ki: Allah Resülü Efendimizi anlatmak ne hakkým, ne de haddim. Ama neyliyeyim Rabbim bu görevi ifa etmem için bu gün benim burada olmamý takdir buyurmuþ. Ben de beni buraya gönderen Rahmet-i Sonsuz’dan bu zor iþi baþarabilmek için bana kolaylýklar ihsan etmesini, engin lütfundan niyaz ediyorum.
Ona benim hamdim kâfi gelmez. Baþta Kendi hamdini, sonra bütün peygamberlerin, özellikle bütün hamidlerin sultaný son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v) hamdini kendisi’ne takdim ediyorum. Konumuz ve kâinatýn konusu olan Sevgili Peygamberimiz’e de sonsuz salat ve selamlarýmý arz ediyorum.
Hz. Peygamberi anlatmak, gerçekten sanýldýðý kadar kolay deðil. O’nu en iyi tanýyan ve anlayanlar dahi O’nu anlatmakta aciz kaldýklarýný itiraf etmiþler. Mesela Hassan b. Sabit: “Ben sözlerimle Hz. Muhammed’i (s.a.v) övemedim; Hz. Muhammed’i (s.a.v) övmekle sözlerime deðer ve kýymet kazandýrmýþ oldum.” demiþtir.
Hassan bin Sabit’in (r.a) bu sözünü, 19. sözünün baþýna koyan Çaðýn Büyük Düþünürü, bana göre emsali bulunmayan 19. sözü için: “Bu söz güzeldir. Fakat onu güzelleþtiren, güzellerin güzeli olan Hz. Muhammed’in (s.a.v) güzellikleridir.” diyerek sözündeki güzelliðin sýrrýný açýklamýþ, Sözler’ine gelen güzelliðin o güzelden geldiðini ilan etmiþtir.
Yine çaðýmýzýn Hz. Muhammed (s.a.v) Sevdalýsý, “Sonsuz Nur” adýyla ortaya koyduðu iki ciltlik eserinde Efendiler Efendisi’ni anlattýðý halde kendi kendine soruyor ve: “Beþ yaþýndan beri baþýný secdeye koyan ve O’nun boynu tasmalý kapýsýnýn “kýtmir”i olduðunu söyleyen ben, O’nu tam anlatabildim mi? Hayýr. Eðer beþeriyet O’nu tanýsaydý, mecnun olur, yollara düþerdi.” demiþtir. Onlar böyle derken Allah Resûlü’nün bendelerinin bendesi olan ben, O’nu nasýl anlatabilirim veya anlatabildim, iddiasýnda bulunabilirim.
Bir insan düþünün, okyanusa parmaðýný batýrýyor, geri çekiyor. Okyanustan bu insanýn parmaðýna bulaþan ne ise, bizim Efendiler Efendisi hakkýndaki anlattýklarýmýz iþte o kadardýr.
ONU ASIL ANLATILABÝLÝR KÝ?
Hayatýnda malayanisi olmayan, yani ciddiyetsiz ve lüzumsuz iþi bulunmayan, gayr-i meþru eðlencelere tenezzül etmeyen,
Heva ve hevesden konuþmayan, konuþmalarý ya vahiy, ya da vahiy kontrollü olan,
Zikirsiz, fikirsiz ve þükürsüz hali olmayan,
Sîreti-sûreti, kalbi-kalýbý, halký-hulku, içi-dýþý, sözü-sohbeti, hali-dili, eli-yolu, adý-yadý, Kitabý ve Dini güzel olan,
Kendisinden önce geçmiþ bütün zamanlarýn zulüm ve ahlaksýzlýk birikimini 23 sene gibi çok kýsa zamanda söküp atan,
Bütün peygamberlerin özellik ve güzelliklerinin doruk noktasýnda bulunan,
Geçmiþ ve geleceðe ait ilimlerle donatýlan,
Her güzel insanýn ve her güzel kitabýn ilham kaynaðý olan, sözleri ve ahlakýyla kendisinden bahseden her kitabý ve her insaný süsleyen,
Hayatýnda karanlýk kalmýþ bir noktasý dahi bulunmayan, her noktasýndan güzellikleri görülen, hem Hakk’a, hem de halka karþý görevlerini en güzel yapan, tükenircesine gayret sarfeden, bununla beraber “tam yapamadým Allahým!” diyen, inleyen, affýný isteyen, hep mahcup ve mahzun yaþayan,
Duadan, istiðfardan ve niyazdan bir an uzak durmayan,
Yaþamaktan çok yaþatmayý, yemekten çok yedirmeyi, içmekten çok içirmeyi, giymekten çok giydirmeyi seven,
Muhtaçlarýn sýkýntýlarý için borçlanan, borçlularýn borcunu üstlenen,
Hiç kimseye hakaret etmeyen, kendisine hakaret edenleri affeden,
Kendisine kan kusturanlarýn düzelmesine, Ýslam’la tanýþmalarýna, Allah’la barýþmalarýna dua eden…
Bedevilere dahi medenice muamele eden,
Þakalarýnda dahi ders, ibret ve letafet bulunan,
Namazýný vaktinde, hem de cemaatle kýlan, savaþta dahi olsa bundan taviz vermeyen, namazýný kazaya býrakmayan,
Ýncinen ama incitmeyen, incitenleri affeden,
Hanýmlarýna, arkadaþlarýna, çocuklarýna vefalý, þefkatli davranan,
Eþlerin birbirine Allah’ýn emaneti olduðunu söyleyen, ihaneti, hiyaneti ve aldatmayý haram kýlan,
Çocuklarýn cennet kokusundan olduðunu, kýzýnýn saçlarýný koklayýp, onlarýn arasýndan cennetin kokusunu aldýðýný, üç kýzý veya üç kýz kadeþi olup onlara iyi davrananlara cennetin vacip olduðunu söyleyen, bunlarý kýz çocuklarýnýn hor görüldüðü, diri diri kumlara gömüldüðü, kuyulara atýldýðý devirlerde ifade eden,
Olumlu inkýlaplarýyla insanlýðýn yüzünü güldüren…
Kendisinden önce geçen peygamberlerin ve kitaplarýn müjdelediði ve Allah’ýn övdüðü
Bir rahmet peygamberini,
Bir haya ve edep peygamberini,
Bir nezaket ve zerafet peygamberini,
Bir ilim ve fazilet peygamberini,
Bir güzel ahlak ve medeniyet peygamberini,
Bir adalet ve hukuk peygamberini,
Bir barýþ ve kardeþlik peygamberini,
Bir düzen ve disiplin, bir plan ve program peygamberini,
Bir faaliyet ve aksiyon peygamberini,
Bir diyalog ve iletiþim peygamberini,
Dünya ve ahiret halklarýnýn muhtaç olduðu bir peygamberi elbette anlatmak kolay deðil. Bunlardan baþka bir de Peygamberi anlatmak için, Onu anlamak, tanýmak ve Ona (s.a.v) kara sevda ile sevdalanmak gerekir. Bunu da hepimize lutfetmesini Latif-i Kerîm’den niyaz ediyorum. Allah Teala bizleri affeylesin. Onun (s.a.v) þefaatine layýk ve nail eylesin.
PROBLEMLERÝMÝZÝN TAMAMI ASLINDA TEK BÝR PROBLEMDÝR
Bir zaman Zonguldak’ta “Problemlerimizin Çözümünde Hz. Peygamber’in Yeri” konulu konferansýmda söylediðim bir cümleyi bu gün de söylemek istiyorum: “Problemlerimizin tamamýný tek bir probleme indiriyorum. O da: Bütün insanlýðýn son kitabý olan Kur’an’ý ve onu bize getiren, hayatýyla yaþayan Peygamberimiz Hz.Muhammed’i (s.a.v) tanýyamayýþýmýz ve o ikisine karþý görevlerimizi yapamayýþýmýzdýr.”
Þahsî hayatýmýzýn, aile hayatýmýzýn, toplum hayatýmýzýn, siyasî hayatýmýzýn, ticaret hayatýmýzýn, eðitim hayatýmýzýn ruhu HZ. MUHAMMED (s.a.v), aklý da KUR’AN’dýr. Hangi insanda, hangi ailede, hangi toplumda, hangi siyasette, hangi ticarette, hangi eðitimde bu ikisi, yani Kur’an ve onun uygulayýcýsý Hz. Muhammed (s.a.v) yoksa; o insanda, o ailede, o toplumda, o siyasette, o ticarette, o eðitimde kýyamet kopmuþtur.
Bir kitap düþünün 114 suresinin baþýnda Bismillahirrahmanirrahim bulunsun, rahmetten þefkatten, adaletten ve hikmetten, ihlasdan ve îsardan, insan haklarýna ve emanete riayetten bahsetsin, bir insaný öldürmenin bütün insanlýðý öldürmek kadar büyük bir cinayet olduðunu söylesin, bir peygamber düþünün, besmelesiz baþlanan iþlerde rahmet ve bereket olmadýðýný söylesin, kendisi som rahmet, som adalet, som huzur ve güven, som vefakârlýk ve fedakârlýk olsun; siz yerdekilere acýyýn ki, göktekilerde size acýsýn, merhamet etsin, buyursun. Böyle bir kitabýn ve böyle bir peygamberin müminleri neden problemlerle boðuþur, neden anarþi ve terörden yakasýný kurtaramaz, þaþarým.
Ya Kur’an ve Peygamber anlattýðýmýz gibi deðil, diyeceðiz, hâþâ! Bunu dememize imkân yok. Bütün dünyayý aydýnlatan ve ýsýtan güneþi inkâr gibi bir akýlsýzlýk ve nankörlük olur bu. Ya da bizim imanýmýzda ve teslimiyetimizde problem var diyeceðiz, tevbe istiðfar edeceðiz, yeniden kelime-i þehadet getirip Müslüman olacaðýz, yeniden kelime-i tevhidi söyleyip imana gireceðiz. Hiç þüphesiz bize gerekli olan ve yakýþan da budur. Yani yeniden iman seferberliði baþlatmak, ilimli ve ahlaklý müminler topluluðu oluþturmak olacaktýr. Ýþte bunun içindir ki Çaðýn Büyük Düþünürü: “Ben, mesaimi yalnýz iman üzerine teksif etmiþ bulunuyorum.” demiþtir.
VEHBÝ KARAKAÞ
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: saniyenur Date: 03 Mart 2012, 21:41:15
ONU ASIL ANLATILABÝLÝR KÝ?
Hayatýnda malayanisi olmayan, yani ciddiyetsiz ve lüzumsuz iþi bulunmayan, gayr-i meþru eðlencelere tenezzül etmeyen,
Heva ve hevesden konuþmayan, konuþmalarý ya vahiy, ya da vahiy kontrollü olan,
Zikirsiz, fikirsiz ve þükürsüz hali olmayan,
Sîreti-sûreti, kalbi-kalýbý, halký-hulku, içi-dýþý, sözü-sohbeti, hali-dili, eli-yolu, adý-yadý, Kitabý ve Dini güzel olan,
O, yürüyen Kur'an, meleklerin bile kendine gýpta ettiði ve salavat ettiði iki cihan sultaný efendimiz. Sen olamasaydýn dünyayý yaratmazdým buyuruyor Rabbimiz Efendimize. Ýþte böyle deðerli bir peygamberimiz var. Yazarýnda belirttiði gibi günümüzdeki problemlerin tek sebebi Efendimiz'i yeterince anlayamamýz. Rabbim anlayanlardan eyler inþ..
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: muhsin iyi Date: 26 Nisan 2012, 08:40:11
Hz. Muhammed’in (Peygamberimizin) Üstünlüðü, Âlemlere Rahmet Vesilesi Olmasý
Nefsin damarlarý pek çoktur. Bunlardan bir tanesi, kendisini herkesten üstün görmesidir. Daha doðrusu, nefsin kendisinden daha büyük ve þerefli insanlara tahammül edememesidir. Maalesef tarih boyunca peygamberlere karþý gelen bütün insanlar, nefsin bu damarýyla hüsrana düþmüþlerdir. Nefsin bu damarý ise herkeste vardýr. Bugün peygamberler olmasa da onun misyonunu taþýyan kimseler mevcuttur. Rabbani âlimler (mürþid-i kâmiller), peygamberin varisleridir. Onlarý inkâr eden, onlara kötü sözler söyleyen kiþiler de maalesef bu nefis damarý ile hareket etmektedirler.
Hz. Muhammed Aleyhisselam hakkýnda konuþurken bazýlarý ona salât ve selam getirmeyi gereksiz bulurlar. Nedense salât ve selam getirmek aðýrlarýna gider. Ýsminin baþýna Hazreti unvanýný koymayanlarý da var. Tabii böylelerinin þayet Ýslam’la yakýndan ve uzaktan bir ilgileri yoksa insan bunlarý normal karþýlýyor, ama namaz kýlýp da davasý Ýslam olanlarýn böyle tavýrlarýný anlamak gerçekten zordur.
Kendimi þöyle bir yoklayýnca gençliðimde okuduðum bazý kitaplarýn etkisi ile bir dönem peygamberimize (s.a.s) karþý büyük bir saygýsýzlýk içerisinde bulunduðumu hatýrladým. Bunun tabii en birinci nedeni içerisinde yer aldýðým bir guruptu. Ýnsan alýþkanlýklarýn iyilerini de kötülerini de genellikle böyle kapýyor. Bir de tabii böyle konularý. Hâlbuki ibadetlerini yapan bir gençtim. Ama peygamberimizi (s.a.s) diðer peygamberlerle (a.s.) ayný, eþit görmek ve tutmak istiyordum. Bakara suresinin son ayetlerinde geçen ‘Peygamberlerinden hiç biri arasýnda ayrým yapmayýz.’ ifadelerine saplanýp kalýrdým. O nefis damarým, nedense her peygamberi bir ve eþit görmek düþüncesinde ayak diretir, marifetmiþ gibi ilgili ayeti delil gösterip dururdu. Þimdi kendimi biraz tarafsýz bir þekilde tahlil edince bu nefis damarýnýn amacýnýn aslýnda peygamberlere karþý gelmek olduðunu, ama buna gücü yetmeyince, bu çeþit cýlýz ve zayýf bir yola baþvurduðunu aynelyakin anladým. Demek ki, bir peygamberin zamanýnda yaþasaydýk ve bu biçimde bir nefis damarýna biraz uysaydýk ona direk karþý gelip hidayetten mahrum kalacaktýk. Allah korusun.
Hâlbuki anne babalar bilirler ki, aileye en son katýlan çocuk, diðerlerine göre daha sevgilidir. Anne babalar evlatlarý arasýnda ayrým yapmak istemeseler de durum genellikle böyledir. En küçük çocuk sevginin merkezi olmaktan kurtulamaz. Peygamberimiz (s.a.s) peygamberlik zincirinin son halkasýný oluþturduðu gibi kendisi üzerinde Allah’ýn sevgilisi olma (habibullah) nimeti de tecelli etmiþtir. Allah (c.c.) peygamberimizi (s.a.s) bu makama layýk görmüþtür. Dünya ve ahreti bu sevgi temeli ile yaratmýþtýr. Dünya ve ahreti bir aðaca benzetirsek peygamberimiz (s.a.s) bu varlýk aðacýnýn meyvesi gibidir, yani yaratýlýþ amacýdýr. Onun için bir kutsi hadis-i þerifte yüce Allah ‘Sen olmasaydýn, Sen olmasaydýn âlemleri yaratmazdým.’ diye peygamberimizin (s.a.s) þanýnda bu sevgisini ifade etmiþtir.
Kuþkusuz yüce Allah sýnýrsýz sayýda evrenlerin yaratýcýsýdýr. O’nun dünya dýþýnda baþka gezegenlerde de bizler gibi imtihana tabi tutulan varlýklar yaratmasý þanýna uygun düþer. Þanýný yüceltir. O’nun yaratýcýlýðýný sadece bu evrenle sýnýrlý tutmak da doðru deðildir. Yüce Allah’ýn yaratýcýlýðýna bir son ve sýnýr koymak zulümlerin ve günahlarýn en büyüðüdür. Yüce Allah (c.c.) nasýl dünya üzerinde tarih boyunca her kavme (bir hadis-i þerife göre toplam 124.000) peygamber göndermiþse, evrendeki yaþam olan, yani bizler gibi akýllý varlýklarý olup da imtihan edilen her gezegene de peygamberler göndermiþtir. Muhakkak ki onlarýn son peygamberi de bizim peygamberimiz gibi sevgili unvanýna mazhar olmuþtur. Yukarýdaki ‘Sen olmasaydýn, Sen olmasaydýn âlemleri yaratmazdým.’ hadis-i þerifi onlar için de ayrý ayrý varit olmuþtur.
Peygamberimiz (s.a.s) daha dünyaya gelmeden önce ruhlar âleminde de diðer peygamberlerin imreneceði bir þana sahipti. Her peygamber, peygamberimizin (s.a.s) yerinde olmak istiyordu. Barnabas Ýncilinin muhtelif yerlerinde Hz. Ýsa Aleyhisselam, peygamberimizin (s.a.s) þaný için onun ayakkabýsýnýn baðýný baðlama þerefine nail olmayý dilemektedir.
Ýmam-ý Rabbani Hazretleri (k.s.) Mektubat’ýnda þu bilgileri vermektedir: Rivayete göre ruhlar âleminde her peygamber, peygamberimizin (s.a.s) ümmeti olmak için dua etmiþ, yalnýz Hz. Ýsa’nýn (a.s.) duasý kabul görmüþtür. O kýyamete yakýn Hz. Mehdi Aleyhisselam’a tabi olmak üzere gelecektir. Aslýnda resuller arasý olan bin yýllýk süre sadece bizim peygamberimiz (s.as.) için uzatýlmýþ, Hz. Ýsa Aleyhisselam’ýn kalan dünyalýk ömrü gibi 500 yýllýk risalet ömrü de bizim peygamberimizin (s.a.s) risalet ömrüne eklenmiþtir.
Kuþkusuz kýyametin ne zaman kopacaðýný bilemiyoruz. Zaten bir kiþi öldüðünde kýyameti de kopmuþ demektir. Bu konuda meraklý olmak da doðru deðildir. Çünkü Allah (c.c.) bir hikmete göre bunun gizli kalmasýný istemiþtir. Bir Müslüman’ýn da Allah’ýn gizli kalmasýný istediði þeylere karþý meraklý olmasý da her þeyden önce edebe aykýrýdýr. Þimdi hicri 1433 yýlýný yaþýyoruz. Bilmiyorum ama sona yaklaþtýk gibiyiz. Çünkü 1500’lü yýllara az kaldý. Hz. Mehdi Aleyhisselam ile Hz. Ýsa Aleyhisselam’ýn zamanlarý yaklaþmýþ gibi. Hadis-i þeriflere göre onlarýn vaktinde pek çok Hýristiyan ülkenin insanlarýnýn Ýslam’la tanýþacaðý, insanlarýn akýn akýn Allah’ýn dinine gireceði, kýrk yýl gibi bir zamanda dünyanýn savaþtan uzak, bolluk ve bereket ile dolacaðý belirtilmektedir. Bu konudaki yüzlerce senedi sahih hadis-i þerifi inkâr etmek, görmezlikten gelmek, tevil etmek mümkün deðildir. Ama bir kenara da çekilip Hz. Mehdi Aleyhisselam ile Hz. Ýsa Aleyhisselam’ý beklemek gibi pasif bir tavra da karþýyýz. Bir Müslüman’ýn her devirde her an yapacaðý önemli, etkin iþleri vardýr. Ama kuþkusuz bu haberler yani ilgili hadis-i þerifler, Müslümanlarýn ümitlerini canlý tutmakta, onlara bir güven duygusu da vermektedirler. Moral olarak bunlara da muhtaç durumdayýz. Çünkü insanlarý ayakta tutan þeyler ideallerdir, ümittir.
Hz. Mehdi Aleyhisselam’ýn peygamberimizin (s.a.s) soyundan olmasý, Hz. Ýsa’nýn (a.s.) Hz. Mehdi Aleyhisselam’a tabi olmasý peygamberimizin (s.a.s) þanýný yüceltmektedir, yükseltmektedir.
Dünya kurulalý beri 313 resul gelmiþtir. Resul yeni þeriat getiren peygamber demektir. Yani kitaplý peygamberdir. Her resul arasýnýn bin yýl olduðunu belirtmiþtik. 124.000 tane de nebi görevlendirilmiþtir. Nebi bir resula tabi olup da kendisine þeriat ve kitap verilmeyen peygamberdir. Her resulun onlarca nebisi olmuþtur. Bunlar kavimlerini baðlý olduklarý bir resulun þeriatine göre uyarmýþlar, hak yola davet etmiþlerdir. Eski zamanlarda pek çok kiþi Allah’ýn dinine uymak, bir peygambere baðlanmak için kavim kavim dolaþýrlardý. Peygamber ararlardý.
Peygamberimize (s.a.s) tabi nebiler olmamýþtýr. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.s) son resul ve nebidir. Onun nebilerinin olmamasýnýn hikmetleri vardýr. Bu bir eksiklik deðildir. Peygamberimizin (s.a.s) þanýný yükselten bir þeydir. Demek ki peygamberimizin (s.a.s) þaný o kadar büyük ki, Allah geçmiþ zamanlarda bin yýl süre içerisinde resullere yardýmcý olarak gönderdiði nebileri peygamberimiz (s.a.s) için gerekli görmemiþtir. Yani ampul büyük ve güçlü olunca mumlara hacet kalmamýþtýr.
Hadis-i þeriflere göre peygamberimiz (s.a.s), âlimleri varisleri olarak ilan etmiþtir. Tabii bu âlimler kafalarý bilgi yüklü olup da yaþantýsý Ýslam’dan uzak kiþiler deðillerdir. Bunlar Rabbani âlimlerdir. Yaþantýlarý, ahlaklarý týpký peygamberimizi (s.a.s) andýrýr. Bunlara mürþid-i kâmiller de denir. Bir kiþi can u gönülden böyle bir mürþid-i kâmili ararsa, bu kiþi týpký eski devirlerde kavim kavim dolaþýp da peygamber arayan kimse gibidir. Böyle bir kiþi Rabbani âlimi yani mürþid-i kâmili bulursa Allah gerçek mürþid-i kâmile ait pek çok iþareti ve kerameti de ona gösterir. En azýndan nisbet kokusu dediðimiz, uhrevi hoþ bir kokuyu koklamayý ona nasip ederek ilgili kiþinin peygamber varisi olduðu yönünde kalpleri mutmain kýlar. Yeter ki kiþi ihlâsla arasýn, bu konuda niyeti temiz olsun. Bu öyle hafif bir koku deðildir. Yani belli belirsiz hissedilmez. Halkýn tabiriyle burnun direklerini kýrarcasýna hiçbir þüpheye yer kalmayacak þekilde net ve açýk olduðu kadar, yoðun olarak da kendisini belli eder. Bu genellikle pek çok kez de tekrar eder. Her haliyle cennet kokusu olduðu kuþkuya mahal býrakmaksýzýn açýktýr. Çünkü dünya kokularýndan ayrýlan belirgin farklýlýklara sahiptir. Sahabelerin Hz. Resul’den geldiðini söylediði koku ile Hz. Yakup’un (a.s.) uzaktan kokusunu aldýðý Hz. Yusuf’un (a.s.) gömleði de bunlardandýr. Haddizatýnda her peygamberin, velinin kendine mahsus cennet kaynaklý hoþ bir kokusu vardýr. Bu konuda manevi olarak bu kokuyu her zaman alma nimetine ulaþmýþ ve bu özelliði geliþmiþ kiþiler bunu çok iyi bilirler. Tabii gerçek bir mürþid-i kâmilin elini tuttuðu halde böyle bir kokuyu alamayanlar da vardýr. Bu yolda sabýr gösterirlerse mürþid-i kâmilleri baþka iþaretler ve kerametler ile onlarýn baðlýlýklarýný saðlamlaþtýracaktýr. Aslýnda iþaret ve keramet baðlýlýklarý zayýf olanlara gelir. Güçlü olanlarýn bu gibi þeylere ihtiyaçlarý yoktur. Belki de bu yüzden bazý sofiler böyle iþaret ve kerametlere hiç þahit olamazlar.
Peygamber varisi olan Rabbani âlimler, yani mürþid-i kâmiller her çeþit kerameti baðlýlarýna gösterebilirler. Dolayýsýyla bütün bunlar da peygamberimizin (s.a.s) þanýný yükseltmektedirler. Çünkü mürþid-i kâmiller gerek ahlaklarý gerekse yaþayýþlarý ile peygamberimizi (s.a.s) örnek alýrlar. Aslýnda onlardan zuhur eden keþif ve kerametler peygamberimizden (s.a.s) kaynaðýný alýr.
Peygamberimiz (s.a.s) devrinde yaþamadýðýmýz için büyük bir üzüntü duymaktayýz. Ama peygamberimiz ölmemiþtir. Hatta hayattakinden daha canlý ve etkin bir þekilde yaþamaktadýr, ümmetinden de her kiþiden haberdardýr. Onunla iletiþim kurmanýn en güzel yolu ona çokça salât ve selam getirmektir. Hadis-i þerife göre o ümmetinden gelen her salât ve selamý kiþi ismi ile birlikte bir görevli melekten almakta ve o anda buna da mukabele etmektedir. Bunun nasýl olduðuna kafa yormamak gerekir. Zira Allah (c.c.) her þeyi mümkün kýlabilir. O’nu bu dünyanýn kanunlarý baðlayamaz ve sýnýrlandýramaz. O yepyeni kanunlarý yaratandýr.
Peygamberimizin (s.a.s) þanýndan istifade etmek istiyorsak ona çokça salât ve selam getirmeliyiz. Aslýnda o salât ve selama muhtaç deðildir. Çünkü Allah ve melekleri daima ona salât ve selam getirmektedirler. Ama onun ümmeti olarak bizler ona salât ve selam getirmeye çok muhtacýz: ‘Þüphesiz Allah ve melekleri peygambere salât ediyorlar. Ey inananlar, siz de ona salât ve selam edin! (Ahzab suresi, 56)’
Ona salât ve selam getirmek, aslýnda kendimize en mükemmel ve ideal bir þekilde bütün dünya ve ahret nimetleri için dua etmek gibidir. Onun için peygamberimiz (s.a.s) hadis-i þeriflerinde adý anýldýðýnda kendisine salât ve selam getirmeyi sahabelerine çokça tavsiye ettiði gibi dua yaparken de buna önem vermeyi vurgulamýþtýr. Hatta bazý sahabeler ileri giderek duada baþtan sona ona salât ve selam getirme yoluna gitmiþlerdir. Salât ve selamýn en büyük fazileti peygamberimizin (s.a.s) bütün dünya ve ahret sýkýntýlarýna, zorluklarýna, problemlerine þefaatçi olmasýdýr, bu sayede onlarý hafifletmesi veya ortadan kaldýrmasýdýr. Onun için aklý baþýnda olan her insanýn günahlara tövbe ve istiðfar yanýnda en az günde yüz kere peygamberimize (s.a.s) salât ve selam getirmesi gerekir. Bu hem dünya hayatýnda hem de ahrette ona büyük bir geniþlik ve rahatlýk saðlayacaktýr. Peygamberin (s.a.s) dünya ve ahret iyiliði için dualarýna (ayrýca þefaatlerine) mazhar olacaklardýr. Bu ise baþlý baþýna bir devlettir. Peygamberimizin (s.a.s) de þanýnýn büyüklüðüne bir iþarettir. Çünkü yüce Allah peygamberimizin þaný hakkýnda þöyle buyurmaktadýr: ‘Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik (Enbiya suresi, 107).’ Unutmayalým ki, bu rahmet ona ne kadar salât ve selam getirirsek bizim üzerimizde o derece tecelli edecektir.
Peygamberimizin (s.a.s) büyüklüðü camilerde bir baþka þekilde tecelli eder. Bu tecelli, peygamberimizin (s.a.s) isminin Allah’ýn isminin hizasýnda olmasýndadýr. Bu ayný zamanda bir derstir. Allah isminin her harfi sonsuzluða iþaret eder. Elif’in baþý ve sonu açýktýr. Sonsuza kadar çizgi devam edebilir. Çift lam harfi ise üst tarafta iki çizgi ile sonsuza kadar yüceltilebilir. He harfi ise bazý klasik yazýlarda her ne kadar kapatýlan biçimde yazýlsa da süslü yazýlarda sonu açýktýr. Gelelim Muhammed kelimesine. Mim secde halinin remzidir. Muhammed kelimesinde iki tane vardýr. Secde ise kulluðun en zirve noktasýdýr. Ha harfi rükûu, dal harfi ise kuudu (oturuþlarý) temsil etmektedir. Kýsacasý Allah miraca layýk gördüðü peygamberini camilerde de kulluðu simgeleyen harfleri ile karþýsýna almaktadýr. Kullukla ona en büyük payeyi vermektedir. Bizlere de manevi miracýn yolu olan namazla kulluðu ders vermektedir. Çünkü namaz miraç gecesinde bütün ümmet-i Muhammed’e hediye edilen en büyük nimettir.
Kuþkusuz miraç hadisesi büyük bir mucizedir. Hiçbir peygambere de nasip olmamýþtýr. Dünyada ister veli, ister peygamber olsun hiç kimse Allah’ýn cemalini görme þerefine nail olmamýþtýr, olamayacaktýr da. Bu konudaki bütün iddialar yalandýr. Ýmam-ý Rabbani Hazretlerinin (k.s) ifadesiyle Allah (c.c.) ötelerin ötesindedir. O’na bu dünya hayatýnda ulaþmak mümkün deðildir. Bu sadece peygamberimize (s.a.s) nasip olmuþtur. Çünkü peygamberimiz (s.a.s) miraçta bu dünyanýn zaman ve mekân kaydýndan çýkmýþtýr. Ahret âlemine vasýl olmuþtur. Orada Allah’ýn (c.c.) cemalini görme nimetine nail olduðu gibi O’nunla da konuþmuþtur.
Peygamberimizin (s.a.s) þanýnýn büyüklüðü þu ayet-i kerimede belirtilmiþtir. Akýllý kiþiye bu ayet-i kerime yeter de artar bile: ‘(Habibim) de ki: ‘Eðer Allah’ý seviyorsanýz bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Çünkü Allah çok baðýþlayan, çok merhamet edendir (Ali Ýmran suresi, 31).’ Ayette aranan þart olan ‘peygambere uymak’ onun sünnetini elden geldiðince hayata geçirmek, onun gibi yaþamak, Ýslam davasýna onun gibi sahip çýkmak demektir. Bu ayette Allah’ý (c.c.) sevmenin þartýnýn peygambere uymak olarak belirtilmesi düþündürücüdür. Demek ki sünnete ne kadar uyarsak o derece bu sevgiye mazhar oluruz. Yani Allah (c.c.) sevgili habibini (yani peygamberimizi) seveni, ona uyaný, sevdiði, uyduðu derece ile sevmektedir.
Mürþid-i kâmiller peygamberimizi en çok seven kiþilerdir. Çünkü onlar sünneti her haliyle yaþamaya çalýþýrlar. Peygamberimizi (s.a.s) sadece dýþ görünüþ yönüyle taklit etmezler. Ahlakýný da benimserler, özümserler. Nefislerindeki o peygamberlere karþý çýkan damar, tamamen yok olmuþtur, daha doðrusu mutlak itaate dönmüþtür. Bu açýdan sofiler de mürþid-i kâmilleri sevmekle bu sevgiye mazhar olurlar. Bu sevgi zamanla onlarý peygamberin sevgisine ve Allah sevgisine ulaþtýrýr. Ýþte tasavvuf ve tarikat yolunun amacý ve yöntemi kýsaca budur.
Bir insan kitaplardan öðrendiði bilgilerle de peygamberimizi (s.a.s) tanýyýp sevebilir. Ama bu tanýma ve sevme taklidi bir imaný doðurur. Böyle bir iman ufak tefek dalgalanmalarda bozulabilir. Peygamberi bir mürþid-i kâmilin kiþiliðinde tanýyan; peygamberin yaþayýþýný, sünnetini, ahlakýný, tavrýný bir mürþid-i kâmilin þahsýnda gözlemleyen bir kiþinin imaný tahkiki düzeye yükselir. Hele bu müþahede ile sofi mürþid-i kâmilin gösterdiði yolda ilerlerse, yani zikir ve rabýtasýný aksatmaksýzýn yaparsa çeþitli haller yaþayarak nefsini terbiye edip imani konularýn hakikatini yakýndan da tanýmýþ olacaktýr.
Taklidi imana sahip bir kiþi Kuran-ý Kerim okununca nurun ortaya çýktýðýný baþkalarýndan duymuþ olabilir. Buna kendince ‘Belki mümkündür,’ der. Ama tahkiki imana eren kiþi bu konuda yakine erer. Bu konuda pek çok iþareti müþahede eder. Delilleri görür. Hatta manevi seyri ilerlediðince kalp gözü ile bu nurlara bizzat þahit olur. Diðer iman edilmesi gereken konular da bunun gibidir. Ýmam-ý Rabbani Hazretlerine (k.s.) göre, tarikatýn da, hakikatin de, marifetin de amacý þeriattýr. Bahaeddin Nakþibendiyye Hazretlerine (k.s.) göre, tarikat ve tasavvuf yolunun amacý þeriatýn özet ve öz olarak söylediði þeyleri ayrýntýlý bir þekilde açýklamak, hükümlerini de keþfi bilgi ile doðrulamaktýr. Baþka bir þey deðildir.
Peygamberimizin (s.a.s) þanýnda inen baþka bir kýsým ayetleri de zikretmeden geçmek doðru olmayacaktýr.
‘O peygamber, inananlara kendi canlarýndan daha yakýnýr… (Ahzab suresi, 6)’
‘And olsun, size kendi içinizde öyle bir resul geldi ki, sizin sýkýntýya düþmeniz ona çok aðýr gelir. O size çok düþkün, müminlere karþý da çok þefkatli ve merhametlidir. (Tevbe suresi, 128)’
‘Þüphesiz Allah katýnda tek din Ýslam’dýr. Kitap verilmiþ olanlar kendilerine ilim geldikten sonra aralarýndaki ihtiras ve kýskançlýk yüzünden ayrýlýða düþtüler. Allah’ýn ayetlerini inkâr edenler, bilsinler ki, Allah hesabý çok çabuk görendir. (Al-i Ýmran suresi, 19).’
Allah (c.c.) peygamberimize (s.a.s) imanýmýzý yakinleþtirsin. O’nun sünnetine ve davasýna uygun olarak yaþamayý nasip eylesin. Þefaatleri daima üzerimizde olsun. Âmin.
Muhsin Ýyi
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: gulbaharaktay Date: 18 Ocak 2015, 18:17:03
Hayatýnda malayanisi olmayan, yani ciddiyetsiz ve lüzumsuz iþi bulunmayan, gayr-i meþru eðlencelere tenezzül etmeyen,
Heva ve hevesden konuþmayan, konuþmalarý ya vahiy, ya da vahiy kontrollü olan,
Zikirsiz, fikirsiz ve þükürsüz hali olmayan,
Sîreti-sûreti, kalbi-kalýbý, halký-hulku, içi-dýþý, sözü-sohbeti, hali-dili, eli-yolu, adý-yadý, Kitabý ve Dini güzel olan,
O, yürüyen Kur'an, meleklerin bile kendine gýpta ettiði ve salavat ettiði iki cihan sultaný efendimiz. Sen olamasaydýn dünyayý yaratmazdým buyuruyor Rabbimiz Efendimize. Ýþte böyle deðerli bir peygamberimiz var. Yazarýnda belirttiði gibi günümüzdeki problemlerin tek sebebi Efendimiz'i yeterince anlayamamýz. Rabbim anlayanlardan eyler inþaallah..AMÝÝN..
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: RAMAZAN 7/D Date: 04 Þubat 2015, 14:51:39
Peygamber Efendimiz ki bizlere bütün insanlýða ýþýk tutan , Peygamber Efendimiz ki bizlere doðru yolu gösteren. Efendimiz 2 cümleyle anlatýlmaz . Kalýn bir kitaba dahi sýðmaz onun güzellikleri ki bizim ne haddimize Efendimizi anlatmak ama biz sadece bildiðimiz yönlerini anlatabiliriz . Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.)'i ve onun teblið ettiði kitabý yani Kur'an-ý Kerim'i iyice anlamaya çalýþmalýyýz düþünmeliyiz.Þüphesiz ki ALLAH Kur'an-ý Kerimde okuyup düþünüp ders almamýzý emretmiþtir.
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: 8c nazlý Date: 19 Þubat 2015, 20:13:35
PEYGAMBER EFENDÝMÝZÝ anlatmak söze kelimeye dile dökmeye yetmez o her davranýþýyla bize örnek olmustur ahlakýyla imanýyla sevgisiyle saygýsýyla vb.
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: Edanur 8/D Date: 13 Haziran 2016, 03:03:25
Selamun Aleyküm
Burada Efendimizden bahsedilmiþ .Efendimizi anlatmaya hangi sözcük yeterli olur ki bu alem onun için yaratýlmýþ iken.Ve burada merak ettiðim birþeye daha cevap bulmuþ oldum.Hz Ýsa ölmemiþti ve hercanlý bir gün ölümü tadacaktýr.Duasý kabul olan Hz. isa Hz mehdi geldiðinde tekrar gelecek ve Efendimizin dini olan Ýslam ile ölecektir
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: Lal-i Hal Date: 13 Haziran 2016, 10:28:14
Dünya ve ahiret halklarýnýn muhtaç olduðu bir peygamberi elbette anlatmak kolay deðil. Bunlardan baþka bir de Peygamberi anlatmak için, Onu anlamak, tanýmak ve Ona (s.a.v) kara sevda ile sevdalanmak gerekir. Bunu da hepimize lutfetmesini Latif-i Kerîm’den niyaz ediyorum. Allah Teala bizleri affeylesin. Onun (s.a.v) þefaatine layýk ve nail eylesin.
Amin amin amin ecmain insallahAllah razi olsun.cok guzel birpaylasimdi.yazarin gorusleri üslubu cok hos gercekten.
Ynt: Hz. Peygamberi (s.a.v) anlatmak By: Sevgi. Date: 20 Ocak 2018, 17:18:11
Mevlam bizlere Peygamberimiz'i kendine hakkýyla rehber edinenlerden eylesin inþaAllah.
radyobeyan