Sizden Gelenler( Aile Hayatý )
Pages: 1
Anne babaya bakmak By: ehlidunya Date: 04 Ocak 2012, 17:10:17
Anne babaya bakmak…    

“Anne ve babadan biri veya her ikisi senin yanýnda
ihtiyarlýk çaðýna eriþecek olursa, onlara sakýn ‘öf’ bile deme, onlarý azarlama, onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadýný ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasýl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’” (Ýsrâ: 23)

 
Beyefendi 45-50 yaþlarýnda, annesini türbeye getirmiþ. Annesi ise, 85-90 yaþlarýnda.
Anne türbenin içindeyken, beyefendi derinden bir ah çekerek, “Ne iþin var buralara, evinde otur, keyfine bak.” diyor.
Adamýn konuþmasý biraz da kendi kendine mýrýldanmak türündendi.
Cümlelerin bana duyurulmasý, duyarsýz kalamamamý netice verdi.
Tabii adamýn da kuracaðým cümleler karþýsýnda nasýl bir tepki vereceðini bilmiyordum.
Ama dayanamýyorum ve cümlelerimi paylaþmaya baþlýyorum.
Ona yakýn durduðumu anladýðý anda, anlatmaya baþladý. Yaþadýklarýný paylaþacak kiþi arýyordu:
“Anneme ve kayýnvalideye bakýyorum. Annem, 90’lý yaþlarda, kayýnvalidem de 70’li yaþlarda. Çok zor. Neredeyse eþim de ben de hasta olduk. Doktorlar hastalýðýmýzýn sebebinin yoðun bir hayat olduðundan bahsediyorlar. Ne yapacaðýmýzý þaþýrdýk. Þimdilerde üç gündür ciddî anlamda annemle konuþmuyorum. Çok zorlanýyoruz.”
Adamýn konuþmalarý iþin ciddiyetini taþýyordu. Ben de yaþýmýn ondan biraz daha gerilerde olmasý dolayýsýyla çok etkin cümleler kuramýyordum. Ama vakýa netleþince kuracaðým cümleler de ön plana çýktýlar.
Ben cümle kurdukça, sanki savunma yapýyor gibi onun da cümleleri hazýrdý. Adeta ezberlerini sunuyordu. Cümleleri çok rahat söylüyor olmasý, çok söylemiþ olmasýnýn bir sonucuydu.
En son bir atak daha yaparak, beni hesaba çekmeye, kendisinin yaþadýklarýný benim anlayamayacaðýma hükmetmeye baþladý. Sorusu þu idi: “Siz hiç hasta, yaþlý annenize bakmak durumunda kaldýnýz mý?”
Ben de onun sorduðu soruya geçmeden, meseleye daha farklý bir açýdan bakmasýný saðlayacak sorular sordum. Tâbir yerindeyse atak yaparak konuya yoðunlaþmaya çalýþýyorum.
“Annen yürüyor mu? Yatalak mý? Hasta mý, yoksa sadece yaþlý mý? Gözleri görüyor mu? Kulaklarý duyuyor mu? Sizi ciddî anlamda rahatsýz ediyor mu?” gibi onlarca, soru yaðmuruna tuttum.
Daha doðrusu annesinin taþýmadýðý olumsuz özelliklerini gündeme getirdim. ‘Ya böyle olsaydý!’ kabilinden konuyu anlamasýna katkýda bulundum.
Yani içinde bulunduðu hale, içinde bulunduðu duruma þükretmesini temin çabasý idi çabamýz.
Sorduðum sorular karþýsýnda yüzünde oluþan dalgalanma iþi abarttýðýný gösteriyordu.
Soruma ‘olumlu’ cevaplar verdi.
Annesinde, kayýnvalidesinde olmayan kötü özellikleri saydýðým anlaþýldý ve onlarca madde ifade edildi.
Adamýn bakmadýðý taraftan baktýðým kesindi.
‘Evet’ dedikleriniz önemli ama, yaþadýklarýmýz hiç de kolay deðil.
Adam üzerinde bir gözlem yapmadým deðil, hayat onu epeyce yormuþa benziyor. Yüz hatlarý çok þeylerden haber veriyor.
“Size müjde beyefendi!” diyorum.
O da, “Hayýrdýr” diyor.
Evinde yaþlý anne babanýn bulunmasý, hasta bir akrabanýn bulunmasý, yatalak, iþlerini göremez bir halde Müslüman kardeþinin bulunmasý bir müjde halidir.
Sen iki müjdeye sahipsin.
Hem annene hem de kayýnvalidene bakýyorsun. Bu tam bir müjde halidir diyorum.
‘Neden?’ diyor.
Kur’ân’ýn bir âyetini hatýrlatýyorum:
“Anne ve babadan biri veya her ikisi senin yanýnda ihtiyarlýk çaðýna eriþecek olursa, onlara sakýn ‘öf’ bile deme, onlarý azarlama, onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadýný ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasýl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’”
“Sizin içinizde olaný Rabbiniz hakkýyla bilir. Eðer siz salih kimseler olursanýz, muhakkak ki o kendisine yönelenler için çok baðýþlayýcýdýr.” (Ýbrahim Sûresi: 23-25)
Yine, “Beli bükülmüþ ihtiyarlarýnýz olmasa idi, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti”.
“… akrabalar içinde dahi en hakikî dost ve en sadýk muhip olan peder ve valide, ihtiyarlýk halinde bir hanede bulunsa, ne derece vesile-i bereket ve vasýta-i rahmet ve ne derece sebeb-i def-i musîbet olduklarý…”
Beyefendi ile rahat bir ayaküstü seminer sunumu yapýldý.
Bu esnada anne ziyaretini de bir güzel uzattý. Belki epeyce kaza namazlarý kýlmýþtýr.
Gerçekten de ilgili beyefendinin rahat bir nefes aldýðý anlaþýlýyordu.
Karþýlýklý konuþmalarýmýz sürdükçe, yüzünde bir yeni perde açýlýyordu.
En son cümlesi ise, onun nasýl bir halet-i ruhiyeye ulaþtýðýný göstermesi bakýmýndan manidardý: “En iyisi mi, annem ziyaretten çýkýnca, onun ellerine kapanayým ve ondan helâllik dileyeyim. Çünkü tam da bu iþlerin yeri…”
Sonrasýnda elbetteki karþýlýklý telefonlarýmýz alýndý. Bir þehrimizin, bir ilçesinin, bir küçük kasabasýnda oturan Adil Beyefendi ile ayaküstü sohbetimiz bizi adeta dost yapmýþtý.
Adil Bey zaman zaman rahatsýz edeceðini söylemiþti. Ve gerçekten de aradan birkaç hafta geçtikten sonra, bu sefer 21 yaþýndaki genç delikanlýsý ile problemler yaþýyordu. Biraz da o cenahtan konuþtuk.
Ama hemfikir olduðumuz bir þey vardý ki, bütün yaþananlar birer imtihan. Zaten bunun bilinmesi çok problemleri hallediyordu.

SEBAHATTÝN YAÞAR


radyobeyan