Vava Dayanarak Hitab Eden Kimse By: reyyan Date: 27 Aralýk 2011, 19:08:28
221-223. Vava Dayanarak Hitab Eden Kimse
1096. ...Þu'ayb b. Ruzeyk et-Tâifî'den; demiþtir ki: Resûlullah (s.a.) ile sohbeti olan bir adamýn yanýna oturdum. Ona el-Hakem b. Hazn eJ-Kulefî[173] denilir. Bu zat, bize þöyle anlatmaya baþladý:
Yedi veya[174] dokuz kiþiden biri olarak Peygamber (s.a.)e elçi olarak geldim. Onun huzuruna girip "Ya Resûlallah! Biz seni ziyaret ettik, sen de bizim için hayýr duâ et" dedik. (Resulullah bizim için duâ etti) ve bize birazcýk hurma (getirilmesini) emretti. O zaman durum biraz zayýftý (gelir azdý). Biz Medine'de günlerce kaldýk. Resulullah ile beraber cumada bulunduk (cuma kýldýk). Efendimiz, bir bastona veya[175] yaya dayanarak kalktý. Kýsa, güzel, mübarek kelimelerle Allah'a hamd ve sena etti. Sonra; "Ey insanlar! Siz emrolunduðunuz herþeyi yapamazsýnýz veya[176] güç yetiremezsiniz, ama doðru olunuz" müjdeleyiniz!" buyurdu.[177]
(Ebû Davud'un talebesi) Ebû Ali dedi ki:
Ebu Davud'u " hadisten birkaç kelimeyi bana, bazý arkadaþlar kaydettirdiler (Kâðýttan silinmiþ) " derken dinledim.[178]
Açýklama
Rivayetten anladýðýmýza göre el-Hakem b. Hazn el-Külefî adýnda bir zat yedi veya dokuz kiþilik bir hey'etin içinde Resûlullah'a gelmiþ, onu ziyaret etmiþ, dua ve ikramýna nail olmuþtur. Efendimizin hey'ete ikramý birazcýk hurmadan ibaret kalmýþtýr. Bizzat râvi bu azlýðýn o esnadaki fakirlikten ileri geldiðini bir özür kabilinden zikretmiþtir. Rivayetin konu ite alâkasý bundan sonraki bölümüdür. Râvinin ifadesine göre, bu hey'et Medine'de günlerce kalmýþ ve bu meyânda Resulullah (s.a.) ile cuma kýlma þerefine ermiþtir. Rivayete göre Hz. Peygamber bir bastona veya yaya dayanarak ayaða kalkmýþ ve hutbesini irad buyurmaya baþlamýþtýr. Siyaktan bu hâdisenin mescide minber konulmadan evvel meydana geldiði anlaþýlmaktadýr.
Demek oluyor ki, hatibin hutbe esnasýnda elinde bir baston veya yay, kýlýç gibi birþey bulundurmasý meþrudur. Fukaha, bu sayýlan þeyleri hatibin hangi eline almasýnýn evlâ olduðunda müttefik deðildir.
Mâlikilere göre, hatibin hitabe esnasýnda sað eline bir baston veya yay ya da kýlýç almasý müstehabtýr. Sol eli ile bir yere dayanmaz.
Þâfiîlere göre, adý geçen þeylerden birini sol eline alýr, sað eli ile de minberin kenarýna yapýþýr. Eline alacak bir þey bulamazsa ya sað elini sol elinin üstüne koyar, ya da ellerini yanlarýna salýverir.
Hanefîlerde kýlýç zoru ile fethedilen memleketlerde hatib, hutbe esnasýna sol eline bir kýlýç alýr. Sulh yoluyla Ýslâm'ýn girdiði bölgelerde ise, eline kýlýnç almaz. Tahtâvî, Meraki'l-Felâh haþiyesinde kýlýnç haricinde yay ve baston gibi bir þeye dayanmanýn mekruh olduðunu söyler. Ýbn Emiri'1-hâc bu meselenin münâkaþasýný yapýp, Ebû Davud'un bu rivayetine iþaret ederek Hz. Peygamber'in Medine'de hutbe esnasýnda elinde yay veya baston bulundurduðunun sabit olduðunu söyler, vakýa da budur. Tahtâvî'nin bunu mekruh sayarken neye dayandýðýný bilemiyoruz.
Hanbelîlere göre, herhangi bir eli ile, kýlýç, yay veya bastona dayanabilir. Bu, sünnettir.
Aslýnda bu adý geçen þeyleri sað veya sol eline almasý konusunda hiç bir rivayet yoktur. Bütün bunlar çeþitli maslahatlar göz önüne alýnarak ortaya konmuþ mütelealardýr.
Ýbn Kayyým, Zâdü'I-Meâd'da, Hz. Peygamber'in minber yapýlmadan önce, hutbe irad ederken Medine'de bastona, gazvelerde de yaya dayandýðýný; kýlýca dayandýðýna dair hiç bir rivayetin bulunmadýðým söyler. Hatta kýlýca dayanmayý meþru görenleri de küçümseyici ifadeler kullanýr.
Rivayetin devamýnda Hz.Peygamberin hutbede Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra cemaate "Siz emrolunduðunuz þeylerin tümünü yapamazsýnýz, ama mu'tedil olunuz, müjdeleyiniz” buyurdu deniliyor.
"Doðru olunuz" diye tercüme ettiðimiz kelimesini Ýbn Ha-cer: "doðruya sanlýnýz, ifrat ve tefrite sapmayýnýz kelimesini de, "devamlý olan ameli az da olsa sev abla müjdeleyiniz" þeklinde mânâlandýrmýþtýr.[179]
Bazý Hükümler
1. Fazulet sahibi kiþileri ziyaret etmek ve onlarý ziyaret için yola çýkmak meþrudur.
2. Külfet'e girmeden elde olan þeylerle müsâfýre ikram etmek müstehabtýr.
3. Salih kiþilerden duâ istemek müstehabtýr.
4. Âlimlerden ilim almak için onlarýn yanýnda kalmak iyidir.
5. Hatibin hutbe esnasýnda, asa, yay ve kýlýç gibi bir þeye dayanmasý müstehabtýr.
6. Hutbeye Allah'a hamd ve sena ile baþlanmalýdýr.
7. Hatib hutbesinde cemaat için gerekli bilgileri vermeli, onlara en çok lazým olan konularý ele almalýdýr.[180]
1097. ...Ýbn Mes'ûd (r.a.)'den; rivayet edildiðine göre; Resûlullah (s.a.) hutbe irad ettiði zaman þunlarý söylerdi:
"Hamd sadece Allah'adýr. Allah'a hamdeder, ondan yardým ister ve Onun baðýþlamasýný dileriz. Nefislerimizin þerrinden Allah'a sýðýnýrýz. Allah'ýn hidâyete erdirdiði kimseyi sapýtacak kimse yoktur. Allah kimi þaþýrtmýþsa onu da kimse hidâyete erdiremez. Allah'tan baþka ilâh olmadýðýna Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduðuna þahitlik ederim. Allah onu kýyametin önünde korkutucu ve ntüjdeleyici olarak hak (din) ile göndermiþtir. Kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse doðru yolu bulmuþtur. Kim de onlara isyan ederse (bilsin ki) o nefsinden baþka hiç kimseye zarar vermeyecektir. Allah'a hiçbir zarar vermeyecektir."[181]
Açýklama
Hadisin baþýnda "hutbe iradettiði zaman" diye terceme ettiðimiz kelimesi haddi zatýnda "kelime-i þehâdet getirdiði zaman" demektir. Ancak burada "zikrü'1-cüz irâdetü’l-küll" kabilinden olmak üzere mecazi olarak "hutbe okudu" manasýna kullanýlmýþtýr. Çünkü hutbenin içerisinde teþehhüd mevcuttur.
Hz. Peygamberin "Nefislerimizin þerrinden Allah'a sýðýnýrýz" buyurmasý, nefsin kötülüðü emredici, hevâ ve hevese, kötü maksatlara meyyal oluþu dolayýsýyladýr. Resûlullah mâ'sum (günah iþlemez) olduðu için onun bu þekildeki duasý ümmetine öðretme maksadýna yöneliktir.
"Cenabý Allah onu, kýyametin önünde korkutucu ve müjdeleyici olarak hak dinle gönderdi" ifâdesindeki, "müjdeleyici ve korkutucu" kelimelerinden maksad, itaat edenleri âhirette cennet ve dünyada yardýmla müjdelemesi; isyan edenleri de dünyada mahrumiyet, âhirette de azab ve Cehennem ile korkutmasýdýr. "Kýyametin önünde" ifadesinden de "Kýyametin kopmasýna yakýn" mânâsý murad edilmiþtir. Hz. Peygamberin iþaret ve orta parmaðýný göstererek "Ben kýyamete iþte böyle yakýn olarak gönderildim" buyurmasý da bu mânâyý destekler.
Hadis-i þerifteki "kim onlara (Allah'a ve Resulü'ne) isyan ederse" ibaresi, Allah ve Resulünü bir zamirde birleþtirmenin caiz olduðuna delildir.
Baþka lâfýzlarla rivayet edilmiþ baþka hutbeler de vardýr. îmam-ý Þafiî'nin Müsned'indeki þu rivayet bunlardandýr:
"Hamd, yalnýz Allah' adýr. O'ndan yardým diler, bizi baðýþlamasýný niyaz ederiz. O'ndan hidâyet ister, yardým dileriz. Nefislerimizin þerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sýðýnýrýz. Allah'ýn hidâyet verdiði kimseyi hiçbir kimse saptýramaz. O'nun saptýrdýðým da hiç bir kimse doðru yola eriþtiremez. Þehadet ederim ki Allah'tan baþka hiçbir ilâh yoktur ve (yine) þehâdet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve rasûlüdür. Allah'a ve rasûlü-ne itaat eden dosdoðru yolu bulmuþ demektir. Allah*a ve Resulüne isyan eden de -tekrar Allah'ýn emrine dönünceye kadar- sapmýþ demektir."[182]
Bazý Hükümler
1. Hadis-i þerif hutbeye "hamd" ile baþlamanýn meþru olduðunu gösterir.Bunun hükmü mezhebier arasýnda ihtilaflýdýr. Þafiî ve Hanbelîlere göre hutbede hamdele hutbenin farzlanndandýr.Hamdele olmadan hutbe sahih deðildir. Bu görüþ sahihleri, hutbede kýraat, kýyam ve hutbeler arasýnda oturma konusunda olduðu gibi Hz. Peygamber'in tatbikini esas almýþlardýr.
Hanefî ve Mâlikîlere göre, hutbede hamdele sünnettir. Bunlar da Resûlüllah'ýn tatbikatýný delil almýþlar ancak Hz. Peygamberin fiilinin vücûba delâlet etmeyeceðini söylemiþlerdir.
2. Hutbede þehâdet kelimesi okumak meþrudur. Mezhepler bunun hükmünde de ihtilâf etmiþlerdir. Þafiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre farz; Hanefilere göre sünnettir.
Hutbenin þart ve rükünleri mezheblere göre oldukça deðiþiklik arz eder.
Mâlikîlere göre hutbenin rükünleri sekizdir:
Bunlar, 1. Hutbenin müjdeleyici ve sakýndýrýcý olmasý, 2. Arapça olmasý, 3. Açýktan okunmasý, 4. Zevalden sonra cuma namazýndan evvel olmasý,
5. Bölümlerinin biri birine bitiþik olmasý, 6. Namazla arasýnýn ayrýlmamasý, 7. En az on iki kiþilik bir cemaatin karþýsýnda okunmasý, 8. Mescidde okun-masýdýr.
Þâfillerde hutbenin beþ rüknü vardýr:
1. Hususî lâfýzlarý ile Allah'a hamd etmek, 2. Resülullah için salevât okumak, 3. Takvayý tavsiye etmek (bu üç þartýn her iki hutbede de bulunmasý gerekir). 4. Hutbelerden birinde Kur'ân okumak, 5. Sonunda mü'minler için dua etmek,
Bu mezhebe göre hutbenin þartlarý da þunlardýr:
1. Her iki hutbenin de arabça olmasý, 2. Vakit içinde irâd edilmesi, 3. Hutbelerin biri birinin peþinde olmasý ve rükünlerinin arasýnýn ayrýlmamasý, 4. Hutbelerle namazýn bitiþik olmasý, 5. Hatibin abdestli, elbisesinin temiz olmasý, 6. Setrül avret, 7. Hatibin ayakta durmasý, 8. Ýki hutbe arasýnda oturmasý, 9. Hutbeyi en az kýrk kiþilik bir cemaatin dinlemesi.
HanbeliIerÝn görüþü de aynen Þâfiîlerinki gibidir.Yalnýz Hanbelîler, Þâfiîlerin rükün dediklerine de þart demiþler ve Hatibin imamete salahiyetli olmasýný ilâve etmiþlerdir. Hanbelilerde farklý olarak cumanýn vakti bayram namazýnýn vaktinde girer.
Hanefîlere göre, hutbenin rüknü ikidir:
1. En azýndan bir teþbih, hamd veya tehlil kadar hitabe, 2. Hutbeye niyyet.
Hutbenin þartlarý ise:
1. Vakit içinde ve namazdan önce olmasý, 2. Ýmamdan baþka en az üç kiþinin huzurunda olmasý, 3. Hutbe ile namazýn arasýnýn ayrýlmamasýdýr.
Zahirîlerden Ýbn Hazm, hutbenin farz veya vâcib olmadýðýný, dolayýsýyla hiç hutbe okumadan kýlýnan iki rekatlýk bir cuma namazýnýn sahih olacaðýný söyler. Ýbn Hazm'a göre hutbe müstehabtir.
Bu ve bundan sonraki hadislerin bâb ile hiç bir ilgisi yoktur. Müellif "yaya dayanarak hutbe irad etme" baþlýðý altýnda mevzularý farkiý olmakla beraber bu hadisleri de zikretmiþtir. Bu çokça rastlanan bir durumdur.[183]
1098. ...Yûnus (b.Yezid), Ýbn Þihâb'a Resûlullah(s.a.)'in hutbesini sormuþ, o da önceki rivayetin benzerini nakletmiþ, (farklý olarak) þunlarý (da) söylemiþtir:
"O ikisine (Allah'a ve Resulüne) isyan eden muhakkak sapmýþtýr. Rabbimiz Allah bizi kendisine ve Resulüne itaat eden, rýzasýna (razý olacaðý þeylere) tâbi olan, hýþmýndan (azabýna sebep olacak þeylerden) kaçýnanlardan kýlsýn. Biz ancak ondan (yardým isteyici) ve ona (itaat edici)yiz."[184]
Açýklama
Bu rivayet mürseldir. Zira îbn Þihab ez-Zührî hadisi aldýðý sahabiyý anmamýþtýr.
Müellif bu rivayeti, diðeri ile arasýndaki farka iþaret etmek için kitabýna almýþtýr.[185]
1099. ...Adiyy b. Hatim[186] (r.a.)'den rivayet edildiðine göre: Bir hatib Resûlullah (s.a.)'in yanýnda hutbe okuyup; "Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse (þüphesiz doðru yolu bulmuþtur), kim de onlara isyan ederse..." dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Kalk! -veya git-[187] (sen) ne kötü hatibsin!.." buyurdu.[188]
Açýklama
Hadis-i Þerifte söz konusu edilen hatibin hitabesi cuma hutbesi haricinde bir hitabe olmalýdýr.
Hz. Peygamberin bu hatîbe itiraz edip kovarcasýna "kalk" veya "git!" demesinin sebebi hakkýnda deðiþik görüþler ileri sürülmüþtür. Bunlardan en meþhuru hatibin "kim o ikisine isyan ederse" sözünde, "O ikisine” mânâsýndaki zamiri Allah ve Resulü için ortak kullanmasýdýr. Hadis-i þerifin Müslim ve Beyhakî'deki rivayetlerinde "sen ne kötü hatibsin" sözünden sonraki "Allah ve Resulüne isyan eden muhakkak sapmýþtýr de" mânâsýndaki ilâve, yukarýda beyân edilen sebebin sahih olduðunu gösterir. Kadý îyaz Hz. Peygamberin hatibe itiraz sebebinin bu olduðunu söyledikten sonra, "çünkü tesniye (ikil) zamiri eþitliði gerektirir. Hz. Peygamber hiç bir surette Allah (c.c.) ile bir tutulamayacaðýna göre sözü ikil zamiri ile deðil de isimleri ayrý ayrý Allah'a ve Resulüne diye tertib etmesi gerektiðini kendisine tenbih etmiþtir" der.
Hz. Peygamber Allah ve Resûlullah için bir tek tesniye zamiri kullanmasýný men'ettiði halde, bizzat kendisi o zamiri kullanmýþtýr. Bundan evvelki hadiste ve Buhârî'nin "üç þey vardýr ki bunlar, kimde bulunursa Ýmanýn tadýný tadar. Bunlar: Allah ve Resulü kendisine ikisinden baþka her þeyden daha sevimli olmasý..." þeklindeki rivayetinde bu açýkça görülmektedir. O halde Efendimiz bizzat kendisinin kullandýðý bir ifâdeyi baþkasýndan niçin men'etmiþtir? Bu soruya þu þekilde cevab verilmiþtir:
1. Allah ve Rasûlu için müþterek zamir kullanmak sadece Hz. Peygambere hastýr. Çünkü o Rubûbiyetin hakkýný tam olarak verir, onun ifâdesinde ikisini denk tuttuðuna dair bir yanlýþ anlama olamaz. Ümmet için ayný durum söz konusu olmayabilir. Bu Izz b. Abdisselâm'm tevcihidir.
2. Hadis-i þerifte söz konusu edilen hatibin, tesniye zamiri ile Allah ve Resulünü birleþtirmesinden cemaatta yanlýþ anlamlar çýkaranlar olabilir. Ýçlerinde Allah ile Peygamberi denk zannedenler bulunabilir.
3. Hz. Peygamberin hatibi men'etmesi nedbe hamledilir, kesinlik ifâde etmez. Yani Cenab-i Allah'la Nebiyy-i Ekrem'e tek zamirle iþaret caizdir, ancak bundan kaçýnýlmasý mendubtur.
4. Hz. peygamberin yapýlaný men'etmesi sadece bu hatibe mahsustur. Çünkü efendimiz, bu zâtýn hal ve tavrýndan Allah'la Peygamberi denk zannettiðinden dolayý müþterek zamir kullandýðýný anladýðý için ona itiraz etmiþtir.
5. Hutbelerin mufassal ye açýk olmasý gerekir. Rumuz ve iþaretlerle ifâde uygun olmadýðý için, Efendimiz bu itirazý yapmýþtýr. Bu tevcih de Nevevî'ye aittir.
6. Tahâvî, bu tevcihlerin hiç birini uygun bulmamýþ ve þöyle demiþtir: "Bize göre mânâ -Allahü âlem- takdim te'hir ile ilgilidir."
Hadisin Ebû Dâvûd'taki rivayetinde "Onlara kim isyan ederse...” sözünden sonra cevap zikredilmemiþtir. Bu, ya þartýn cevabýný söylemeden hatibi Efendimizin susturmasýndandýr ya da cevap, râvilerden bir itarafýndan ihmal edilmiþtir. Sahih-i Müslim'deki rivayette ise, cevab olarak “þüphesiz sapmýþtýr" ifâdesi yer almýþtýr. Bu Ebû Dâvûd'da cevabýn zikredilmemesini râvilerden birinin ýskatý sebebiyle olduðunu gösterir.[189]
Bazý Hükümler
1. Allah ve Resulü için tek zamir kullanýlmasý caiz deðildir.
2. Reis durumunda olan þahýs, maiyyetinden birinin yaptýðý hatayý derhal düzeltmesi gerekir.[190]
1100. ...el~Hâris b. en-Nu’man’ýn kýzýndan[191]; demiþtir ki:
Ben “Kaf” suresini ancak Resûlullah'ýn aðzýndan ezberledim. O bu sureyi her cuma hutbede okurdu. Bizim tandýrýmýz ile Resûlullah (s.a.)'ýn tandýn birdi.[192]
Ebû Dâvûd dedi ki: Ravh b. Ubâde Þube'den "Harise b. Nu'man'ýn kýzý"; Ýbn Hiþam ise "Harise b. Numan'ýn kýzý Ümmü Hiþâm" þeklinde rivayet etmiþlerdir.[193]
Açýklama
Hadisin Müslim'deki bir rivayeti aynen Ebû Dâvûd'unki gibidir.Bir baþka rivayetinde ise, Râvi haným, kendi tandýrlarý ile Resûlullah'ýn tandýrýnýn iki sene veya bir seneden daha fazla bir olduðunu kaydetmiþ, buradaki:
" = Kaf Sûresi'ni ancak Resûlullah'ýn aðzýndan ezberledim" cümlesinin yerine, Ben suresini ancak Resûlullah'ýn dilinden aldým" ifâdesini kullanmýþtýr. Müslim'deki bu farklý rivayette ayrýca Efendimizin bu sûreyi minberde okuduðu açýkça bildirilmiþtir.
Görüldüðü gibi üzerinde durduðumuz rivayet hutbe esnasýnda Kur'ân-ý Kerim, özellikle Kaf Sûresi'ni okumanýn meþru olduðuna delildir. Hutbe esnasýnda Kur'ân-ý Kerim okumanýn hükmü, hangi sûrelerin ve hangi hutbede okunacaðýna dair bilgi 1094. hadisin þerhinde tafsilâtlý olarak verilmiþtir. Oraya müracaat edilmelidir.
Rivayetin sonunda sahâbî hanýmýn "Bizim tandýrýmýzla Hz. Peygamberin tandýrý birdi" demesi, Nevevî'nin de iþaret ettiði gibi, evinin Resûlullah'ýn evine yakýnlýðýna ve onun hallerini yakýnen bildiðine iþarettir. Sanki mezkûr haným, "kadýnlar cumaya gitmedikleri halde bu kadýn Resûlullah'ýn minberden okuduðu bir sûreyi nasýl ezberlemiþtir?" þeklinde vuku'u muhtemel bir soruya peþinen cevab vermiþtir. Anlaþýldýðýna göre bu sahâbiye, adý geçen sûreyi evinden iþiterek öðrenmiþtir.
Ebû Dâvûd hadisin sonundaki taliki, râvi haným Ümmü Hiþâm'm babasýnýn adý hakkýndaki ihti'âflara iþaret etmek için almýþtýr. Rivayetin baþýndaki senedde bu hanýmýn babasý "el-Haris b. en-Nu'mân" olarak zabtedildiði halde, Ravh b. Ubâde'nin Þu'be'den naklinde ismin "Harise b. en-Nu'mân" þeklinde sabit olmuþtur. Ýbn Ýshak ise Ravh b. Ubâde'nin tesbitinden farklý olarak hanýmýn künyesine de iþaret etmiþ ve "Harise b. en-Nu'man'ýn kýzý Ümmü Hiþam" demiþtir.[194]
Bazý Hükümler
1. Kadýnlarýn ilim Öðrenmesi ve öðretmesi caizdir.Tabiatýyla bu, fitne korkusunun olmamasýyla kayýtlýdýr.
2. Hatibin minberde " Kaf " sûresini okumasý sünnettir.[195]
1101. ...Câbir b. Semure (r.a.)den; demiþtir ki:
Resûlullah (s.a.)'in namazý da hutbesi de orta idi. (Hutbede) Kur'ân'dan birkaç âyet okur ve halka öðüt verirdi."[196]
Açýklama
Rivayetin sondaki "Kur'ân'dan birkaç âyet okur ve cemaate öðüt verirdi" ifâdeleri, Müslim'in rivayetinde mevcut deðildir.
Namazýn ve hutbenin orta olmasý haddinden fazla uzun ve kýsa olmamasýdýr. Kasd; Orta, mu'tedil manalarýna gelir. Arablar, orta boylu adama ve orta halli yaþayýþa kasd derler.
Bu hadis ile Müslim'in Ammâr (r.a.)'den rivayet ettiði, Efendimizin hutbeyi kýsa kesip namazý uzatmayý teþvik ettiðine dair olan hadis arasýnda ihtilâf yoktur. Çünkü her ikisinin de orta tutulduðu halde namazýn hutbeden daha uzun olmasý mümkündür. Müslim'deki rivayette namazý hutbeye nisbetle uzun tutmak emredilmiþtir.
Nevevî, "Ýki hadis arasýný cem'etme imkâný olmadýðý takdirde ümmet, Resûlullah’ýn fiiline göre deðil, sözü ile amel eder. Çünkü fiilinin kendine mahsus olmasý mümkündür. Sözü ise, daha ziyâde ümmete müteveccihtir" der.
Hz. Peygamberdin hutbe esnasýnda okuduðu âyetler, Seyhan'ýn rivayet ettiklerine göre þu âyetler kadardýr: "(Þöyle) çaðrýþýrlar: Ey Mâlik! Rabbin bizi öldürsün. O da; siz behemehal (azab da) kalýcýsýnýz dedi(ler)"[197] Mý - Ey iman edenler! Allah'dan nasýl korkmak lazýmsa öylece korkunuz. Sakýn siz müslümanlar (olmak)dan baþka (bir sýfatla) da can vermeyin."[198]
Bazý Hükümler
1. Cuma namazý ve hutbesi ne uzun ne de kýsa olmalýdýr, mu'tedýl olmalýdýr.
2. Hatib hutbesini Kur'an-ý Kerim'den âyetler okuyarak ve cemaate va'z ederek irâd etmelidir.[199]
1102. ...Amre, kýz kardeþi (Ümmü Hiþâm)ýn þöyle dediðini rivayet etti:
Kaf sûresini sadece Resûlullah (s.a.)'ýn aðzýndan öðrendim. Onu her cuma (hutbe esnasýnda) okurdu.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadisi ayný þekilde Yahya b. Eyyûb ve tbn Ebi'r-ricâl, Yahya b. Sa'd'den o da Amre'den; Amre de Harise b, en-Numân 'in kýzý Ümmü Hiþâm 'dan rivayet etmiþtir.[200]
Açýklama
Bu rivayetin aynýsý, bazý fazlalýklarla 1100 no'lu hadiste geçmiþti.Ümmü Hiþâm o rivayette kendi tandýrlarý ile Resûlullah'ýn tandýrýnýn bir olduðunu söyleyerek öðrenme biçimini ihsas ettirmiþti. Burada ayný kayýt yer almýþtýr.[201]
1103. ...Amre, Abdurrahman'ýn kýzý Amre'den -(künyesi Ümmü Hiþam olan) Amre, öbür Amre'den daha büyüktür- bir önceki hadisi mânâ olarak rivayet etti.[202]
Açýklama
Bu rivayetle önceki rivayet senedleri yönünden birbirlerinden farklýdýr. Ancak her iki rivayetin manalarý aynýdýr.[203]
[173] Ensab'ta zikredildiðine göre Temim kabilesinden bir boy olan Külfet'e mensûbtur. Hakkýnda fazla malumat verilmemiþtir. Müslim, "Ondan, Þuayb'dan baþka hadis rivayet eden olmamýþtýr" der.
[174] Bu þek râvilerden gelmektedir.
[175] Bu sekler râvilerden gelmektedir.
[176] Bu sekler râvilerden gelmektedir.
[177] Beyhakî, es-Sünenu'1-kübrâ, III, 206.
[178] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/197-198.
[179] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/198-199.
[180] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/199.
[181] Müslim, cuma 48; Ebû Dâvûd, nikâh 32; Ahmed b. Hanbel, IV, 256, 379.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/200.
[182] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/200-201.
[183] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/201-202.
[184] Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, III, 215.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/202-203.
[185] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/203.
[186] Adiyy b. Hatim b. Abdullah b. Sa'd b. el-Haþrec b. îmrü'Ül-Kays b.-Adiyy et-Taî H.9. yýlda müslüman olmuþ, Irakîn fethinde hazýr bulunmuþtur. Sýffîn harbinde Hz. Ali tarafýnda savaþmýþtýr. Buhârî ve Müslim kendisinden hadis rivayet etmiþtir. (Bilgi için bk. Îbnu'l-Kayserânî, el-Cem'u beyne ricâîi's-Sahihayn I, 398; lbnu'1-Esir, Üsdü'1-ðâbe,IV, 8; Ýbn Hacer, el-Ýsâbe, II, 468).
[187] Þek râvilerden birine aittir.
[188] Müslim, cuma 48; Ebû Dâvûd, edeb 77; Ahmed b. Hanbel, IV, 256 - 329.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/203.
[189] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/204-205.
[190] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/205.
[191] Bintü'l-Hâris b. en-Nu'man; Hiþam'ýn annesidir. Meþhur sahabi hanýmlardandýr. Am-re bint Abdurrahman'ýn ana bir kýz kardeþidir. Rýdvan biatinde bulunanlardandýr. Müslim ve Ebû Dâvûd kendisinden hadis rivayet etmiþtir. (Bilgi için bk. Ýbnu'l-Kayserânî, el-Cent'u beyne ricâli's-Sahihuyn, II, 616; tbnu'1-Esir, Üsdýý'l-ðâbe, VII, 406; Ýbn Ha-cer, el-lsâbe, IV, 504).
[192] Müslim, cuma 50; Nesâî, cuma 28; Ahmed b. Hanbel, VI, 435, 436, 463; Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, III, 211.
[193] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/205-206.
[194] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/206.
[195] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/206.
[196] Müslim, cuma 41, 42; Tirmizî, cuma 12; Nesâî, cuma 35; iydeyn 24, 26; tbn Mâce, ikâme 85; Dârimî, salât 199; Ahmed b. Hanbel, V, 91, 94, 95, 98, 100, 102, 106, 107.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/207.
[197] ez-Zuhruf (43), 77.
[198] Âl-i Ýmrân, (3), 102.
Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/207.
[199] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/207-208.
[200] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/208.
[201] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/208.
[202] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/208.
[203] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Þerhi, Þamil Yayýnlarý: 4/208.