Deðerlerimiz
Pages: 1
Hizmetle Nefsini Islah Edenlerden misiniz By: hafiza aise Date: 19 Aralýk 2011, 17:23:31
Hizmetle Nefsini Islah Edenlerden misiniz Besleyenlerden misiniz?

Þubat 2008 29.SAYI

Hizmet yapan insanlara da çeþitli manevi hastalýklar bulaþabilir ve bazý tehlikelerin içine onlar da düþebilir. Ýþte bu yüzden sýk niyet kontrolü, Allah’a iltica ve himmet talebiyle yola devam etmeli.

Allah’ýn rýzasý için yapýlan her iþte güzel bir niyet ve ihlas olmalý. Zira ancak ihlasla gerçekleþtirilen iþler gerçekten Allah için olabilir. Ýhlas ise tasavvufta derece derece tahsil edilen bir haldir. Ýmam Rabbani’nin (k.s) Mektubat’ýnda ifade ettiði gibi, kamil ihlasý elde etmek ancak yolun sonunda afaki (dýþ) ve enfüsi (iç) putlarý, ilahlarý yýktýktan ve Allah’ta fena olduktan sonra mümkün. Dolayýsýyla kemale ermemiþ bir insanýn vazifelerini yaparken, nefsinin kendince beslenecek bir þeyler bulmasý olaðan. Ýþte bu yüzden sýk niyet kontrolü, Allah’a iltica ve himmet talebiyle yola devam etmeli. Yoksa bir Allah dostunun ifade ettiði gibi nefis, yenildiðinin sanýldýðý noktada bile baþka bir þekil ve hal ile yeniden karþýmýza çýkar.

Hizmet yapan insanlara da çeþitli manevi hastalýklar bulaþabilir ve bazý tehlikelerin içine onlar da düþebilir. Allah’a vuslat yolunda, her derecede hizmetle vazifelendirilenlerin, bulunduklarý vazifeleri mevki gibi algýlamalarý ve bir süre sonra nefis ve þeytanýn oyunlarýyla kendilerini bir takým entrikalarýn içinde bulmalarý içler acýsý bir durum. “Özellikle baþkanlýða tayin edilenler, baþlangýçta her þeyi Allah’ýn bir lütfu kabul ederken, zamanla bu hakikati unutabilmekteler. Hizmetler zamanla ‘ben merkezli’ olmaya baþlýyor; istiþareler yozlaþabiliyor, adeta baþkanýn veya birkaç ahbabýnýn vermiþ olduðu kararý meþrulaþtýrma organý haline gelebiliyor. Hizmetlerin muhatap kitleye mümkün mertebe yaygýnlaþtýrýlmasý gerekirken, sýnýrlý sayýda insanlarýn tekelinde kalabiliyor. ”(M. Saki Haþimi)

Hizmet bir bayrak yarýþýdýr

Nefsin ýslahý için, Allah’ýn rýza ve hoþnutluðunun gaye edinildiði yolda, bir takým dünya benzeri koltuklarýn, nefis canavarýný fark ettirmeden beslemeye geçmesi, hatta onu azdýrmasý ne trajikomik bir tezat. Rasulullah’ýn (s.a.v) bu husustaki þu ikazlarý tüyler ürperten cinsten: “Müslümanlardan bir topluluðun idaresine gelen kiþi, onlarý aldatýr da ölürse, Allah Teala cenneti ona haram kýlar.” “Allah Teala’nýn bir topluluk üzerine idareci kýldýðý hiçbir kul, o topluluðu samimi olarak koruyup gözetmedikçe, cennetin kokusunu dahi alamaz.”

Hizmet bir bayrak yarýþýdýr. Bu bayraðý devralabilecek ehil kiþiler samimiyetle yetiþtirilmelidir. Hizmete gönüllü olanlar birilerinin önünü týkamaya deðil, açmaya ve daha çok insaný hizmete dahil etmeye çalýþmalý. Eðer herkes öðrendiðini kendine saklasaydý, dünya yaratýldýðý ilk bilgilerle kalýr, hiçbir deðiþme ve geliþme olmazdý.

Peki nasýl oluyor da, böylesi bir yolda öylesine fedakar insanlar tehlikelere düþüyor? Ýlk neden “benlik”tir. Kiþi, belirlenen vazifeyi en iyi kendisinin yapabileceðine inanýr. Kendisi olmadan iþlerin yapýlamayacaðýný düþünür. Hatta bazen daha ileri gider; kendisinin içinde bulunmadýðý hizmetleri ya kabul etmez, ya da engel olmaya çalýþýr. Bunu da iyilik olarak görür. Oysa Allah “Sana gelen iyilik Allah’tandýr. Baþýna gelen kötülük ise nefsindendir” (Nisa, 79) buyuruyor.

Ýkinci önemli neden “baþ olma sevdasý”dýr: Bu haldekiler, kendilerini her þeyden sorumlu ve her þeyi yapmaya yetkili görürler. O kadar ki, düzgün iþler yapýlsa dahi, eðer kendilerinden habersiz yapýlmýþsa mutlaka bir eksiklik bulunduðunu sanýr. Büyükler, baþ olma sevdasýný hakikate ulaþmayý perdeleyen sebepler arasýnda sayar. Koltuk sevdasý sufi bir gönülle asla baðdaþmaz; ateþle su gibi... Gerektiðinde hem görevler rahatça býrakýlabilmeli, hem de þahsi hoþnutsuzluklarla birilerinin görevlerine son verilmemeli. Kiþisel çatýþmalarý, “benlikleri” bir yana býrakýp, ortak payda ve gayede buluþulmalý. Bu vuslat yolunda kiþiye düþen, kardeþini omuzlayarak birlikte gitme gayretinde olmaktýr yoksa baþta gitme sevdasýyla, ona dirsek ya da çelme atmak deðil.

“Ben olmasaydým, hizmet daha iyi yürüyebilirdi”

Ýnsan her halinde bir imtihan yaþar; bazen birilerinin elenmesine, bazen de elenmeye sebep olur. Allah Teala dilerse bu dini, facirlerle de yükseltebileceðini bildiriyor. Biz sadece “iyilikte kullanýldýðýmýz” ve boþ iþlerle uðraþmaktansa, hayýr kapýsýnda “bulundurulduðumuz” için Allah’a þükretmeliyiz. Kendimizi hizmet için bir nimet deðil, hizmeti kendimiz için bir nimet görmeliyiz. Affýmýza vesile bir ikramla lütuflandýrýldýðýmýz için sevinmeliyiz. Büyükler bu konuda þöyle tefekkür edilmesi gerektiðini söylüyor: “Ýþin içinde ben olmasaydým, hizmetler daha iyi yürüyebilirdi. Meydana gelen aksaklýklarýn kaynaðý belki de benim nefsimdir.”

Diðer önemli bir neden de, istiþareyi terk ederek, kendi baþýna karar vermektir. Oysa yetki ve sorumluluk sahipleri, doðru karar için azami gayret göstermeli. Bunun için çevresindekilerin fikirlerine de baþvurmalý. Hz. Ömer (r.a) bu hususta bir örnektir. O, Kur’an ve sünnette bulamadýðý konularda hemen karar vermez, ashapla uzun istiþareler yapardý. Sonunda genellikle ittifakla karara varýlýrdý. Hatta Hz. Ömer (r.a), istiþarelerine baþvurabilmek için ashaptan birçok kimsenin Medine dýþýna yerleþmesine dahi izin vermemiþti.

Entrikalar mevki olarak algýlanan her yerde görülür.  Bu tür haller, ahiret yolunda insanýn ayaðýna dolanýp onu uçuruma iten nefis ve þeytanýn en etkili hilelerinden sayýlýr. Baþlarýmýzý ellerimiz arasýna alýp Efendimiz’in uyarýlarýna ne kadar uyduðumuza dair derin bir nefis muhasebesi yapmalýyýz. Unutulmamalý ki; verilen görevler hangi derecede olursa olsun, Allah’ýn bir emanetidir; emanete ihanet ise hizmetle baðdaþmaz…


    “Allahým! Kim ümmetimin herhangi bir iþini üstlenir de onlara zorluk çýkarýrsa, sen de ona zorluk çýkar! Her kim de ümmetimin herhangi bir iþini üstlenir de onlara yumuþak davranýrsa, sen de ona yumuþak davran.” (Hadis-i þerif)

Rabia SULUK


radyobeyan