> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Yahudilere Muamele
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yahudilere Muamele  (Okunma Sayısı 586 defa)
22 Temmuz 2012, 13:20:40
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 22 Temmuz 2012, 13:20:40 »



Yahudilere Muamele

Rasûlullah, Medine Yahudileri ile ilişkile­rini dostça sürdürmek için büyük çaba sarfetmiştir. Bunun bir sebebi, onların kitab ehli ol­maları ve yeryüzünde Allah'ın hükmünü üs­tün kılma mücadelesinde Peygamber'i des­teklemelerinin umulmasıydı. Diğer bir sebep ise, müslümanlann komşuları olması dolayı­sıyla, bölgede huzur ve güvenin devam ede­bilmesinde de bu iyi komşuluğun sürdürül­mesine duyulan ihtiyaçtı. Bu gaye ile Rasûlullah Yahudilerle bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre hem müslümanlar hem de Yahudiler, Medine'yi düşmana karşı birlikte savunacaklar ve şehrin güvenliğini tehlikeye sokabilecek şekilde düşmanla yardımlaşmayacaklardı. Her iki halk da Medine devletinin eşit vatandaşları olup, eşit haklar ve imtiyaz­lardan yararlanacaklardı.

Fakat Yahudiler anlaşmaya uymadılar. Çeşitli yollarla düşmana yardım etmekle kalmadılar, şehir içinde ve dışında Hz. Muhammed ile ashabına karşı entrikalarını da sürdürdüler. Ne zaman düşman Medine'ye saldırsa, Yahu­diler onlara her türlü yardımı gösterir, geride düşman kuvvetleriyle işbirliği yaparak müslümanları arkadan vurmaya çalışırlardı. Sürekli tekrarlanan düşmanca hareketleri ve entrika­larına rağmen Rasûlullah müslümanlarla barış içerisinde yaşayabilmeleri İçin Yahudi­lere her türlü fırsatı tanıdı. Ne var ki onlar, Rasûlullah'a ve onun misyonuna olan düş­manlık ve kinlerini hiçbir zaman terketmediler. Herhangi bir Yahudi kabilesinin açık bir biçimde anlaşmayı ihlâl ederek düşmanla iş­birliği yapabileceği ve müslümanlara karşı fi­ilen savaşabileceği gibi benzer durumlarda gereken tedbirler hemen alınırdı. Tabiî bunlar İslâm devletinin bütünlük ve güvenliğinin ko­runmasına yönelikti. Bedir savaşında Benî Kaynuka hainlik etmiş ve bu olaydan pişman­lık da duymamıştı. Bundan dolayı Medi­ne'den sürgün edildiler. Uhud savaşı sırasmda Benî Nadîr düşmanla aktif bir biçimde işbirli­ği yapmaktaydı. Onlara anlaşmanın getirdiği yükümlülükler hatırlatıldığında Rasûlullah'i öldürme teşebbüsünde bulundular. Bunun üzerine onlar da Medine'den uzaklaştırıldılar.

Gerçekte, Rasûlullah onlara karşı son dere­cede âlicenap ve merhametliydi. Oysa günün geçerli uygulamalarına ve Yahudi şeriatına göre bu suç, yetişkin erkeklerin öldürülmesi­ni, kadınların da câriye yapılmasını gerektiri­yordu. Rasûlullah onlara şefkatle davran­mış ve hayatlarını bağışlamıştı. Medine'nin son Yahudi kabilesi Benî Kureyza Ahzab (Hendek) savaşında düşmanla ittifak kurmuş­tu. Onlar, yaptıklarının cezasını Rasûlullah'in değil de, eski dostları Sa'd b. Mu'âz'ın kararlaştırmasını istediler. Mu'âz da onların

âkibetlerini Tevrat'a göre belirledi: Erkeklerin öldürülmesini, kadın ve çocukların köle ya­pılmasını, mallarının da müslümanlar arasın­da paylaştırılmasını hükme bağladı. (Buhari ve Müslim).

Hayber Yahudileri özellikle Benî Nadîr'in kendi topraklarına yerleşmesinden sonra, düş­manla birlik olup entrikalar çevirmekteydi. Mağlubiyetlerinden sonra, Rasûlullah'dan Hayber'de kalmalarına, topraklarını işlemele­rine izin vermesini rica ettiler. Karşılığında da ürünlerin yarısını vermeyi teklif ettiler. Rasûlullah onlara merhamet edip, teklifle­rini kabul etti ve topraklarında kalmalarına izin verdi.

Bu olaylar açıkça Rasûlullah'in Medine ve diğer bölgelerdeki Yahudilere özel bir ayrıca­lık verdiğini gösterir. Çünkü onlar kitab eh­liydiler ve müslümanlar nezdinde önemli bir itibarları vardı. "Onlar barışçı insanlar olarak kaldıkları sürece herhangi bir çatışma olma­mıştır. Bütün dinî, hukukî ve ekonomik olay­larda özerklikten faydalanmışlar ve başarılı olup zenginleşmişlerdir." (Muhammed Hami-dullah, Muhammad Rasulullah, Karaçi, 1979, sh. 95).

Hz. Peygamber'in düşmanlarını da kapsa­mak üzere bütün insanlara karşı merhameti­nin yoğunluğu yukarıda gösterildiği gibi O'nun yüce davranışlarından anlaşılabilir. Bu durum Kurân'ın esirlerle ilgili olarak ortaya koyduğu prensiplerde de görülmektedir. Bü­tün bunlar, mağlup edilen savaşçı erkeklerin Öldürülmelerinin veya kadın ve çocuklarıyla birlikte köle yapılmalarının genel bir uygula­ma haline geldiği bir zamanda olmuştur.

Bu şartlar altında İslâm, esirlere muamele ko­nusunda en insanî hukuka sahiptir. Bu hukuk, düşman tarafından tutsak edilmişlerin kurtarı­labilmesi için lüzumlu tedbirlerin alınmasını, müslümanların (ve İslâm devletinin) vazifesi kılmıştır. Bu noktada zekâttan elde edilen ge­lirin bir bölümünün, kölelerin hürriyetlerine kavuşturulması işine ayrılması Kur'ânî bir emirdir: "Zekâtlar, Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, onu toplayan memur­lara, kalpleri müslümanlığa ısındınlacaklara verilir; kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların ve yolda kalanların uğrunda sarfedi-lir. Allah bilendir, hakîmdir." (9: 60). Yine Kur'ân müslümanlara şunları öğütler: ".. .Asıl iyilik, o (kimsenin iyiliği)dir ki, Allah'a, ahi-ret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamber­lere inandı; O'nun rızâsı için yakınlara, yetim­lere, yoksullara, yolda kalmışlara, düşkünlere ve boyunduruk altında bulunan (köle ve esir)lere mal verdi; namazı kıldı, zekâtı verdi. Andlaşma yaptıkları zaman andlaşmalannı yerine getirenler; sıkıntı, hastalık ve savaş za­manlarında sabredenler; işte doğru olanlar onlardır, (Allah'ın azabından) korunanlar da onlardır." (2: 177). (Daha fazla bilgi için bkz.: Sîret Ansiklopedisi, c. I, "Savaş siyase­ti, kanunları, esirler ve af' kısımları, sh. 420, 429, 625).

Kölelerin azad edilmesi iki şekilde mümkün olur. Birinci şekilde, köle sahibiyle bir anlaş­ma yapar. Bu anlaşmaya göre, gereken parayı sahibine ödediği takdirde hürriyetine kavuşa­bilecektir. İşte bu durumdaki köleye gereken para yardım olarak verilir. İkinci şekilde, İslâm devleti kendi başına kölenin ücretini Öder ve onu azad eder. Birinci şekil genel bir kabul görmesine rağmen, ikincisinde görüş ayrılıkları vardır. Hz. Ali, Sa'id b. Cübeyr, Leys, Sevrî, İbrahim Nehâî, Şa'bî, Muhammed b. Sirîn, Hanefiler ve Şafiîler bunu gayri meşru sayarken, İbni Abbas, Hasan Basri, Mâlik, Ahmed ve Ebû Sevr devletin böyle bir fondan yapacağı harcamayı meşru kabul eder­ler.

İnsanların köle azad etmesini teşvik eden bir çok hadis vardır. Ebû Hureyre Rasûlullah'in şu sözünü nakleder: "Her kim müslü-man bir köleyi âzad ederse Allah, onun her uzvuna karşılık, âzad edenin bir uzvunu ce­hennem ateşinden korur." (Buhari). Ebû Zer, Rasûlullah'a "hangi ibadet en faziletlidir?" diye sorduğunu: "Allah'a iman ve Allah yolunda cihad." buyurduğunu, bu defa kendisi­nin "hangi esir veya köleyi âzadlamak en fa­ziletlidir?" diye sorduğunu belirtir. Ve bunun üzerine Rasûlullah'in de: "Pahası yüksek ve sahibi yanında rağbeti çok olan." buyurdu­ğunu nakleder. (Buhari). Ebû Musa da Rasûlullah'in; "Esirleri serbest bırakınız." buyurduğunu rivayet etmiştir. (Buhari). Müs­lüman esirlerin düşman esaretinden kurtarıla­bilmesi için diyetlerinin devlet hazinesinden ödenmesi (9: 60) veya İslâm devletinin esir aldığı düşmanlarla değiştirilmesi hükümleri Rasûlullah'in bu hadisinden çıkarılmıştır.

Para vererek köle âzad etmenin Rasûlullah tarafından yapılmış bir örneği yoktur. Ancak bir defasında güzel bir düşman kadınını, Kureyşlilerce esir edilmiş bazı müslümanlarla değiştirmişti. Kadın Benî Fezare seferinde ele geçirilmişti ve bu kabiledendi. Arabistan'ın en güzel kadını olarak tanınırdı. (Taberi).

Müslümanların elegeçirdikleri esirler konu­sunda Kur'ân'da açık emirler vardır. Muhammed sûresinde yer alan âyette şöyle belirtilir: "(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız za­man hemen boyunlarını vurun. Nihayet onları iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (onları esir alın). Ondan sonra artık ya lütfedip bırakır ya da fidye alırsınız..." (47: 4). Enfâl sûresinde de şunları okuruz: "Yer­yüzünde ağır bas(ıp küfrün belini iyice kır)ıncaya kadar hiçbir peygambere esirler sahibi olmak yakışmaz..." (8: 67).

Aşağıdaki temel hususlar müslüman fâkihlerce sözkonusu âyetlerden çıkarılmıştır:

1- Savaşın esas gayesi düşmanın askerî kud­retini yoketmektir. Böylece onun savaş­ma gücü azalacak ve teslim olacaktır. So­nuçta savaş sona erdirilebilecektir. İslâm ordusu hiçbir şart altında bu gayeyi göz­den kaçırmamalı,- dikkatini düşman as­kerlerini ele geçirme üzerinde yoğunlaş­tırmalıdır. Düşmanın bütün savaşma gücü yokedilip, savaş meydanında savaşan bir tek insan bile kalmadıktan sonra, sıra esirlerin gözetilmesine gelmelidir.

2- Müslümanlara, esirlerine ya merhamet göstermeleri ya da onları serbest bırak­maları söylenir. İlk kısımdaki merhame­tin birinci anlamı, onlara esaretleri bo­yunca şefkatle ve nezaketle muamele edilmesidir. İkinci manası, öldürülmeleri veya ömürleri boyunca esir olmaları yeri­ne müslümanlara köle olarak dağıtılmala­rıdır. Üçüncü durumda zımmî olarak ka­bul edilirler ve cizye ödemeleri gerekir. Son olarak, "merhamet" kelimesi herhan­gi bir ödeme yapılmaksızın esirlerin ser­best bırakılması manasına da gelir. Köle­lerin belirli bir karşılığa göre serbest bıra­kılmasında üç yol izlenebilir: Birincisi, belirli miktarda para ödenerek, ikincisin­de, esirlerin bazı hizmetleri yerine getir­meleri şartıyla, son şekilde ise düşmanın esir aldığı müslümanlarla değiştirilerek.

Rasûlullah ve ashabı bu muhtelif yol­lardan her birini zaman ve mekâna göre farklı olaylarda uygulamışlardır.

3- Yukarıda sözü edilen "merhametli mua-mele"nin ilk İcabı, esirlerin tutsaklıkları süresince yiyecek ve giyeceğinden, hasta veya yaralı iseler sağlık durumlarından devletin mesul olmasıdır. İslâm fıkhı esa­ret altındakilerin aç-açık bırakılmalarına, korkutulup dövülmelerine müsaade et­mez. Aksine, müslümanlarm onlara şef­kat ve merhametle muamele etmeleri öğütlenir. Bedir savaşında elegeçirilen esirlerin sahabe arasında paylaştırıldığı ve onlara iyi davr...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yahudilere Muamele
« Posted on: 19 Nisan 2024, 10:09:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yahudilere Muamele rüya tabiri,Yahudilere Muamele mekke canlı, Yahudilere Muamele kabe canlı yayın, Yahudilere Muamele Üç boyutlu kuran oku Yahudilere Muamele kuran ı kerim, Yahudilere Muamele peygamber kıssaları,Yahudilere Muamele ilitam ders soruları, Yahudilere Muameleönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes