> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Nurdan Damlalar > Uhuvvet Risalesi şerhi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uhuvvet Risalesi şerhi  (Okunma Sayısı 766 defa)
15 Eylül 2010, 22:32:57
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Eylül 2010, 22:32:57 »



Uhuvvet Risalesi Şerhi





Bediüzzaman Said Nursî, Mektubât’ındaki 22. Mektup’ta, sosyal hayata dair ve birbiri ile ilgili üç konuyu ele almaktadır: Birinci Mebhas’ta ehl-i imanı uhuvvet ve muhabbete davet etmekte, İkinci Mebhas’ta Müslümanları hırstan men etmekte ve hatimede de gıybeti tarif etmektedir.

Bu çalışmada bizler, sevginin insani bir boyutu olan uhuvvet (kardeşlik) konusunun ele alındığı Birinci Mebhas’ı şerh etmeyi deneyeceğiz.

Ön hatırlatma olarak şunu belirtelim ki Bediüzzaman, mektubun bir yerinde mektuba muhatap olanlara; yani bizlere yönelik olarak “Senin, mânevî bir nedamet, gizli bir tevbe ve zımnî bir istiğfar hükmünde olan kusurunu bilmen ve o haslette (adavet-düşmanlık hasletinde) haksız olduğunu anlaman, onun şerrinden seni kurtarır. Zaten bu Mektub’un bu Mebhasını yazdık, tâ bu mânevî istiğfarı temin etsin; haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir etmesin” demektedir. O halde bu bahsin yazılma sebeplerinden biri; bu mektubu okuyan kişilerin kendi iç alemlerinde kardeşlik ve sevgi prensiplerine muhalif bir duyguya sahip olabileceklerini varsayıp, bu duyguyu teşhis ve tedavi etmelerini sağlamaktır.

Uhuvvet, “ahi”, “ihvan” gibi kelimelerle aynı kökten gelmektedir ve en bilinen anlamı ile “kardeşlik” demektir. Uhuvvetin Arapça dil kuralları açısından bir özelliği, bu kelimedeki “kardeşlik”i yani “kardeş olma durumu”nu “kardeş olma kurumu” biçiminde anlamamıza da yardımcı olacak bir genişlik içermesidir. Diğer deyişle uhuvvet, “durumsal değil kurumsal bir kardeşlik” ya da “bir hadise olarak değil vakıa olarak kardeşlik” şeklinde anlaşılmaya daha uygundur.

Kardeşlik birkaç anlama gelir:

Birincisi, aynı asıldan; yani aynı babadan olan ve aynı anadan ve aynı karından doğan (karındaş olan) kişiler, kardeştir. Bu kardeşlik, vücutlarımızın dünyaya geliş biçimi ile ilgilidir, dünya hayatına aittir ve geçicidir. Ahirete inanan insan için bu kardeşliğin ahirette de devamı iman şartına bağlıdır.

İkincisi, aynı nesilden (soydan) gelen kişiler birbiriyle kardeştir. Bu kardeşlik bir ırk kardeşliği anlamına da gelir. Bu kardeşlik de dünyaya aittir ve geçicidir. Aynı ırka ya da millete mensup olan kişilerin kardeşliğinin ahirette de devamı da yine bunların imanına bağlıdır.

Üçüncüsü, nesillerin kökünün Âdemoğluna dayanması nedeniyle bütün insanlar kökünde aynı ana ve babadandır. “İnsan kardeşliği” ya da “insanî kardeşlik” de denilebilecek olan bu kardeşlik de ancak imanla ebedi kardeşliğe döner.

Dördüncüsü ise ilk üç kardeşliğe gerçek hayatı ve ebediyen devam etme kabiliyetini kazandıran kardeşliktir: İman kardeşliği denen bu kardeşlik, bedenlerimizin değil, ruhlarımızın kardeşliğidir. Bu kardeşlik kalıcıdır ve verimlidir.

Bu kardeşlik “din kardeşi” olmak biçiminde de ifade edilir. Ancak iman kardeşliği esasen “din kardeşliği”nden daha geniş bir kavramdır. Zira “din kardeşliği”, din farklılıklarını nazara alır ve aynı zaman diliminde yaşayan ve aynı dine mensup olan kişilerin kardeşliğidir. Oysa “iman kardeşliği” bütün dinlerde aynı olan iman esaslarına inanan ve bu güne kadar dünyadan gelip geçmiş olan bütün “mümin”lerle kardeş olmayı ifade eder.

Bediüzzaman, eserlerinde “İslam”dan çok “iman”a vurgu yapar. Zıt kavram olarak da aynı şekilde isyanı ve günahı değil küfrü ve inkarı öne çıkarır. Bu yaklaşımın sonucu olarak Bediüzzaman kardeşlik konusunda da “din kardeşi” kavramını değil, “iman kardeşi” kavramını esas tutar. Yine bu nedenle Bediüzzaman bu mektubuna “ehl-i iman” ve “mümin” kavramını kullanarak ve bunları muhatap alarak başlamaktadır.1

Bu nedenle, kanaatimizce, aşağıdaki mebhas, imanın füruatı konusunda bazı farklılıkları ve Allah’ın sıfatları ve isimleri konusunda bazı yanılgıları dahi olsa, bunları nazara almaksızın bütün müminleri kapsayacak niteliktedir.

Bu yaklaşım ehl-i kitapla ve Hıristiyanlarla ittifakın lüzumunu anlatan bir müellifin iman anlayışına ve genel yaklaşımına da uygun olsa gerektir. Nitekim Bediüzzaman Hutbe-i Şamiye’de (s. 58) [Meselâ, muhabbet hakikatiyle bulunsa, o vakit adâvet şefkate, acımaya inkılâp eder. Ehl-i imana karşı vaziyet budur. Yahut adâvet hakikatiyle kalbde bulunsa, o vakit muhabbet, mümaşat ve karışmamak, zahiren dost olmak suretine döner. Bu ise tecavüz etmeyen ehl-i dalâlete karşı olabilir.] diyerek “ehl-i iman” ve “ehl-i dalalet” kavramını tercih etmektedir.

Aynı şekilde Münazarat isimli eserinde de ehli-i kitaba muhabbet duymanın İslam’a uygun olup olmadığını değerlendirirken benzer bir yaklaşımı ortaya koymaktadır:

[Sual: Yahudi ve Nasara ile muhabbetten Kur’ân’da nehiy vardır. Bununla beraber nasıl dost olunuz dersiniz?

Cevap:
Evvelâ: Delil kat’iyyü’l-metîn olduğu gibi, kat’iyyü’d-delâlet olmak gerektir. Halbuki tevil ve ihtimalin mecâli vardır. Zira, nehy-i Kur’ânî âmm değildir, mutlaktır. Mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz. Hem de hüküm müştak üzerine olsa, me’haz-ı iştikakı, illet-i hüküm gösterir. Demek bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan aynaları hasebiyledir.

Hem de bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya sanatı içindir. Öyleyse herbir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfat ve sanatları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir sanatı, istihsan etmekle iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!

Saniyen: Zaman-ı Saadette bir inkılâb-ı azîm-i dinî vücuda geldi. Bütün ezhânı nokta-i dine çevirdiğinden, bütün muhabbet ve adaveti o noktada toplayıp muhabbet ve adavet ederlerdi. Onun için, gayr-ı müslimlere olan muhabbetten nifak kokusu geliyordu. Lâkin, şimdi âlemdeki bir inkılâb-ı acîb-i medenî ve dünyevîdir. Bütün ezhânı zapt ve bütün ukulü meşgul eden nokta-i medeniyet, terakki ve dünyadır. Zaten onların ekserisi, dinlerine o kadar mukayyed değildirler. Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafazadır. İşte bu dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde dahil değildir.]

YİRMİ İKİNCİ MEKTUP

2

Şu Mektup iki mebhastır. Birinci Mebhas, ehl-i imanı uhuvvete ve muhabbete davet eder.

BİRİNCİ MEBHAS

3

4

5-6

Mü’minlerde nifak7 ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe ve hikmetçe ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetçe ve hayat-ı şahsiyece ve hayat-ı içtimaiyece ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye8 için zehirdir.

Şu hakikatin gayet çok vücuhundan altı vechini9 beyan ederiz.

Birinci Vecih

Hakikat nazarında zulümdür.

Ey mü’mine kin ve adâvet besleyen insafsız adam! Nasıl ki, sen bir gemide veya bir hanede bulunsan, seninle beraber10 dokuz mâsum ile bir câni var. O gemiyi gark ve o haneyi ihrak etmeye çalışan bir adamın ne derece zulmettiğini bilirsin. Ve zalimliğini, semâvâta işittirecek derecede bağıracaksın. Hattâ birtek mâsum, dokuz câni olsa, yine o gemi hiçbir11 kanun-u adaletle12 batırılmaz.13

Aynen öyle de, sen, bir hane-i Rabbâniye ve bir sefine-i İlâhiye olan bir mü’minin14 vücudunda, iman ve İslâmiyet ve komşuluk gibi, dokuz değil, belki yirmi15 sıfat-ı mâsume varken, sana muzır olan ve hoşuna gitmeyen bir câni sıfatı16 yüzünden ona kin ve adâvet bağlamakla o hane-i mâneviye-i vücudun mânen gark ve ihrakına, tahrip ve batmasına teşebbüs veya arzu17 etmen, onun gibi şenî ve gaddar bir zulümdür18.

İkinci Vecih

Hem hikmet nazarında dahi zulümdür.

Zira malûmdur ki, adâvet ve muhabbet, nur ve zulmet gibi zıttırlar. İkisi, mânâ-yı hakikîsinde olarak beraber cem olamazlar19-20.

Eğer muhabbet, kendi esbabının rüçhaniyetine21 göre bir kalbde hakikî bulunsa, o vakit adâvet mecazî olur, acımak suretine inkılâp eder22. Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır23. Onun için, nass-ı hadisle, “Üç günden fazla mü’min mü’mine24 küsüp25 kat-ı mükâleme etmeyecek.26“

Eğer esbab-ı adâvet galebe çalıp, adâvet, hakikatiyle bir kalbde bulunsa, o vakit muhabbet mecazî olur, tasannu ve temellük suretine girer27.

Ey insafsız adam! Şimdi bak ki, mü’min kardeşine kin ve adâvet ne kadar zulümdür. Çünkü, nasıl ki sen âdi, küçük taşları Kâbe’den daha ehemmiyetli ve Cebel-i Uhud’dan daha büyük desen, çirkin bir akılsızlık edersin. Aynen öyle de, Kâbe hürmetinde olan iman ve Cebel-i Uhud azametinde olan İslâmiyet gibi çok evsâf-ı İslâmiye muhabbeti ve ittifakı istediği hâlde, mü’mine karşı adâvete sebebiyet veren ve âdi taşlar hükmünde olan bazı kusurâtı28 iman ve İslâmiyet’e tercih etmek, o derece insafsızlık ve akılsızlık ve pek büyük bir zulüm olduğunu, aklın varsa anlarsın29.

Evet, tevhid-i imanî, elbette tevhid-i kulûbu ister. Ve vahdet-i itikad dahi, vahdet-i içtimaiyeyi30 iktiza eder.

Evet, inkâr edemezsin ki, sen bir adamla beraber bir taburda bulunmakla, o adama karşı dostâne bir rabıta anlarsın; ve bir kumandanın emri altında beraber bulunduğunuzdan, arkadaşâne bir alâka telâkki edersin. Ve bir memlekette beraber bulunmakla, uhuvvetkârâne bir münasebet hissedersin. Halbuki, imanın verdiği nur ve şuurla ve sana gösterdiği ve bildirdiği esmâ-i İlâhiye adedince vahdet alâkaları31 ve ittifak rabıtaları ve uhuvvet münasebetleri var.

Meselâ, her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uhuvvet Risalesi şerhi
« Posted on: 24 Nisan 2024, 00:13:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uhuvvet Risalesi şerhi rüya tabiri,Uhuvvet Risalesi şerhi mekke canlı, Uhuvvet Risalesi şerhi kabe canlı yayın, Uhuvvet Risalesi şerhi Üç boyutlu kuran oku Uhuvvet Risalesi şerhi kuran ı kerim, Uhuvvet Risalesi şerhi peygamber kıssaları,Uhuvvet Risalesi şerhi ilitam ders soruları, Uhuvvet Risalesi şerhiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes