> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hazreti Muhammed a.s.v > Mucize Ve Büyük Özellikleri > Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler  (Okunma Sayısı 1856 defa)
26 Aralık 2009, 23:14:40
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 26 Aralık 2009, 23:14:40 »



Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler
[79]


el-Vâkidi der ki: Bana Sâid bin Abdullah bin Ebu´l-Ebyaz söyledi. Ona da babası, Cüveyriye Vâlidemiz´in azadlısı olan ninesinden naklen anlatmıştır. Şöyle ki: Ben Cüveyriye Bint-i Hâris´ten işittim. O bana dedid ki: "Resûlüllah bize geldiği zaman biz Müraysi´de idik. Babam diyor ki: Bizim asla kendilerine karşı koymaya gücümüz yetmeyecek olan bir kuvvetli ordu geldi." Hakikaten gelen askerlerin ve silahların çokluğu, anlatılmayacak derecede idi. Nihayet ben müslüman oldum ve Resûlüllah beni nikahladı. Medine´ye dönüşümüz sırasında ben, islâm askerinin durumuna bir daha baktım, onları daha önceki kadar çok sayıda göremedim. Anladım ki, daha önceki gördüğüm; Allah´ın dilemesi ve yaratması ile müşrikleri korkutmak içinmiş. Nitekim bizim kabileden müslüman olan biride, "Biz bu sırada, daha önce hiç görmediğimiz şekilde ve çoklukta askerler gördük! Bunlar alaca atlara binmiş, beyaz elbiseli adamlar suretinde idi." demiştir.."

(Bu haberi bu şekilde Beyhâki ve Ebû Nuaym sevketmiştir.)-El-Vâkidi ise şöyle demektedir:

Bana Hizam bin Hişam´in anlattığına göre, Cüveyriye validemiz şöyle demiştir: Ben, Peygamber Efendimiz´in gelişinden üç gün önceki rüyamda, Ay´ın Medine´den hareket edip geldiğini ve benim kucağıma düştüğünü görmüştüm. Ben bu rüyamı herhangi bir kimseye söylemek istememiştim. Nihayet üç gün sonra Peygamberimiz askeriyle birlikte geldiler. Bizi esir aldılar. Ben, gördüğüm rüyamı hatırladım ve ümîd ettiğim gibi çıkacağını bekledim ve ben müslüman oldum. Resûlüllab da beni azâd etti ve nikâhı altına alarak benimle evlendi."

(Bunu bu şekilde Beyhakî de rivayet etmiştir.)

Müslim Câbir´den şöyle rivayet eder: "Peygamber (s.a.v.) bir seferden dönmüştü. Medîneye yaklaştığı sırada, öylesine şiddetli bir fırtına esti ki, neredeyse devesine binmiş adamı devesiyle beraber kumlara gömecek gibiydi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Bu fırtına, bir münafıkm ölümü sebebiyle gönderilmiştir" buyurdu. Medine´ye geldiğimizde de, münafıkların en büyüklerindi! birinin Ölmüş olduğunu öğrendik."

(Bu haberi, Beyhâki ve Ebû Nuaym da Mûsâ bin Ukbe tarikiyle rivayet etmişlerdir.)

Beyhâki´nin rivayetinde şu fazlalık vardır: Şiddetle esmekte olan fırtına akşama doğru dindi. İnsanlar fırtınanın şiddetiyle dağılmış bulunan develeri topladılar. Bu sırada Resûlüllah´m devesinin kaybol duğu görüldü ve aranmasına başlanıldı. Ânsardan bir gurup sahabfnin yanında bulunan bir münafık, ileri-geri laf edip: "Madem ki Muhamme-d´e kaybolan bir deveden daha mühim işler hakkında semâdan haber geliyor, o halde devesinin de nerede olduğunu Allah kendisine haber verse ya" dedi. Sonra bu sahâbîlerin yanından ayrılarak Peygamber´in yanına gitti. Peygamberimiz de bu sırada konuşurken: "Münafıklardan birisi: Peygamberin kaybolan devesinin nerede olduğunu Allah kendisine haber verse ya!" diyerek saygısızlıkta bulunmuştur! İyi biliniz ki, devenin nerede olduğunu Allah bana haber vermiştir! Kaybolan devem, işte sizin tam karşınıza düşen şu vâdîdedir ve yuları bir ağaca takılmış vaziyette beklemektedir! Ve yine iyi biliniz ki, gaybı da Allah´tan başka kimse bilmez!" diye söylemiştir. Ashabdan bazıları da hemen karşı vadiye koşmuşlar ve onu orada Peygamberimiz´in buyurdukları gibi, yularından bir ağaca takılmış bir vaziyette bulup getirmişlerdir. Münafıklar ise, hızlıca daha önceki konuştuğu yere gitmiş, onların hepsinin orada oturmakta olduğunu hiç birinin yerinden ayrılmadığını görmüştür. Buna rağmen, "Allah aşkına doğru söyleyiniz, içinizden gidip de benim söylediğim sözleri Peygambere haber veren olmuş mudur? diye sormaktan da kendini alamamıştır. Onlarda kendisine: "Allah´a yemin ederiz ki, içimizden bir tek kişi yerinden ayrılmamıştır!" Cevabını vermişlerdir. O münafık da demiştir ki: "Zira ben, buradan kalkıp Peygamber´in yanına gittim ve benim burada Söylediğim sözden kendisinin haberdâr olduğunu gördüm. Eğer benim, O´nun gerçek bir Peygamber olduğunda bir şüphe ve tereddüdüm bulunuyorsa, kesin olarak şehâdet ediyorum ku, O gerçekten Allah´ın Resulüdür!"

(Bu rivayetin bir benzerini üstadlarmdan nakleden Ibn-i îshâk, Medine´ye dönüş sırasında vefat ettiği öğrenilen münafığın, Rifâa bin Zeyd bin el-Tâbût olduğunu söylerler.)

Ebû Nüaym´in Câbir´den seukettiği rivayet de şöyledir: "Biz, bir seferde Resûlüllah (s.a.v.) ile birlikte idik. Fena koku yayan bir rüzgar esti. Peygamber Efendimiz de: "Münafıklardan bâzıları, bâzı mü´minleri çekiştirip gıybet ettiler. Bu sebeple bu fena kokan rüzgar esmiştir!" buyurdular." [80]

îbn-i Asâkîr, îbn-i Azi tarikiyle Muhammed bin Şuayb´tan, o da Abdullah bin Ziyâd´tan rivayet ediyor. O demiştir ki: "Mustalık Oğulları savaşında Müreysi denilen yerde esîr edilenler arasında Cüveyriye de vardı. Babası onun fidyesini vererek kurtarmak için gelip mürâcâtta bulundu. Yolda gelirken, Akıl denilen yere geldiği zaman fidye develeri arasında bulunan seçkin iki deveyi ayırarak vâdîye saldı. Onları fidye için ayırmışken, sonradan vermeye kıyamadı. Sonra Peygamber Efendimiz´e geldiği zaman "Ya Muhammed kızımı esîr aldınız. Ben de onun fidyesi olarak develeri getirdim. Fidye karşılığı olarak kızımı serbest bırakmanızı istiyorum!" diyerek mürâcâtta bulundu. Peygambe rimiz de kendisine: "Fidye için yola çıkarmışken, Akîk vadisinde ayırıp da orada bıraktığın seçkin iki deveyi ne yaptın" buyurdu. Haris bunun üzerine hayret edip: "Ben şehâdet ederim ki sen, gerçekten-Allah´m Resulüsün! Evet, ben o develerin ikisini ayırıp sakladım. Bunu ise Allah´tan başka bilen yoktu! Muhakkak bunu sana Allah haber vermiştir!" Haris bu sözleri söyleyip müslüman oldu."

Buhâri ve Müslim Aişe Vâlidemiz´den şöyle rivayet ederler. O demiştir ki: "Resûlüllah (s.a.v.) bir sefere çıktıkları zaman, zevceleri arasında kura çekerdi. Kur´âda hangisi çıkarsa sefere onunla birlikte çıkardı. Bir gavzeye çıkmak üzere iken de böyle kur´â çekdi ve bana çıktı. Ben de Resûlüllah ile birlikte çıktım. Bu sırada hicâb âyetleri de inmiş bulunuyordu. Ben hicabıma bürünmüş olarak hevdecin içine. girdim, hevdecide beni taşıyacak olan deveye yüklediler. Böylece hevdec ile taşmıyor, hevdec ile birlikte iniyordum. Çıkılan bu gavze sona erdikten sonra dönmek üzere yola çıktık, kafilemiz yoluna devamla Medine yakınlarına kadar gelmiştik. Bir yerde konakladık. Ben gecele yin hacetim için orduyu geride bırakacak kadar yürüdüm, hacetimi bitirdikten sonra binit deveme döndüm. Göğsümü yokladığımda gerdanlığımın olmadığını gördüm. Hacetimi defettiğim yere gidip, esasen bende emânet olan bu gerdanlığı aramaya başladım. Aramakla epey uğraşmış olacaktım ki bu sırada kafile yola çıkmış. Hevdecimi de kaldırıp binit devemin üzerine koymuşlar.

Ben vücutça o yıllarda oldukça hafif olduğum için, beni hevdecimin içinde sanmışlar. Ayrıca yaşımda küçük idi. Üstelik kilo alacak miktarda yemek yiyemezdik. Bu itibarla hevdecin hafifliğini hic de yadırgamamışlar. Ben, haylice aradıktan sonra kaybolan gerdanlığı mı buldum ve kafilenin mola verdiği yere geldim. Bir de baktım ki, ortalıkta kimseler yok! Benim hevdec içinde olmadığımı anlayarak beni almaya gelirler kanaatiyle, yerimde oturup beklemeye başladım. Derken üzerime uyku bastı ve oracıkta uyumaya başladım... Derken üzerime uyku bastı ve oracıkta uyumaya başladım. Derken ordunun arkasında gelmekte olan Safvân bin Muattıl el-Sülemî, sabahleyin benim uyumakta olduğum yere gelmiş ve birisinin uyumakta olduğunu görmüş. Dikkat edince beni görüp tanımış. Hicâb âyeti gelmezden önce, beni görüp tanımakta idi. Onun: "Innâ lillah!11 diyerek istircâda bulunması üzerine uyandım ve derhal cilbâbımla yüzünü örttüm.

Allah´a yemin ederim ki, ne o bana birtek kelime söyledi, ne de ben ona. Onun, sâdece istircâ etmesi "Inna Lillah!" demesi sırasında sesini duydum. Safyân devesinden indi ve devesini yere çöktürdü. Beni devesine bindirdi, kendisi de deveyi yularından yederek çekti. Bu şekilde yola devam ederek orduya yetiştik. Onlar kaba kuşluk vakti, sıcağın şiddeti sebebiyle mola vermişlerdi. Benim bu durumda orduya yetişmem sebebiyle, kötü düşünceye saplanarak helak olan, helak olup gitti. Şüphesiz hakkımda uydurulan ve söylenen o büyük iftiranın başı, Abdullah bin Ubeyy bin Selûl idi. Kendisi, zâten bütün münafıkların da reisi idi. Derken oradan hareketle geçip Medine´ye geldik. Ben Medine´ye gelişimden sonra, bir ay kadar rahatsız olmuştum, insanlar, iftiracıların uydurdukları söz üzerine ileri geri konuşurlarmış. Benim ise, hiç birşeyden haberim olmamıştı. Fakat yadırgadığım bir hal vardı. O da diğer rahatsızlıklarım sırasında Resûlüllah Efendimizden görmeye alışık olduğum sıcaklık ve ilgiyi görmemiş olmamdır. Resûlüllah, yanıma geliyor, selâm veriyor ve: "Nasılsın?" diyor, sonra da çıkıp gidiyordu. Onun bu hâli beni düşündürmüyor değildi. Fakat, hakkımda söylenenlerden kesinlikle hiçbir şey bilmiyordum. Derken iyileşmeye başladım

Bir gün Ümmü Müsattah ile birlikte helaya gitmiştik. Biz, zâten geceden geceye dışarı çıkardık. Bu çıkışımız da geceleyin olmuştu. Giderken Ümmü Müsattah, ayağı sürçmüş olacak ki, yere düştü ve bu sırada: Müsattah´ın burnu yerlerde sürtülsün!" diyerek kendi oğlu hakkında bedduada bulundu. Ben de: "Sen ne diyorsun? Hiç Bedir´e katılmış bir müslüman için beddua mı edilir?" dedim. O da bana: "Ey kızım, o neler söylüyor, sen duymuyor musun?" dedi. Ben: "Neler söylüyor?" dedim. O da bana, bunun üzerine iftiracıların söylediklerini haber verdi. Ben bunun üzerine tekrar hastalandım ve hastalığım arttı. Dönüp evime gittiğim zaman, Resûlüllah odama girdi, selam verdi ve "Nasılsın?" dedi. Ben de kendisine: "Ben, ana ve babamın evine gitmek istiyorum, bana izin verirmisin?" dedim. Resûlüllah bana izin verdiler. Ben de ana babamın evine gittim. Ben, hakkımda söyl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler
« Posted on: 20 Nisan 2024, 01:49:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler rüya tabiri,Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler mekke canlı, Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler kabe canlı yayın, Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler Üç boyutlu kuran oku Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler kuran ı kerim, Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler peygamber kıssaları,Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizeler ilitam ders soruları, Mustalık Oğulları Savaşında Vukua Gelen Bazı Özellik Ve Mucizelerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes