> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Kutul Kulub > Korku Makamının Şerhi
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Korku Makamının Şerhi  (Okunma Sayısı 3119 defa)
01 Ocak 2010, 19:07:11
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #5 : 01 Ocak 2010, 19:07:11 »



Şeyhimiz Ebu Muhammed (ra) şöyle derdi: Bidat ehlinin tama­mı, sultana isyan etmeyi, ümmete kılıç çekmeyi savunur ve imam­ları küfürle itham ederler. Hiç kuşku yok ki korkunun bu üçünGÜ-şekli, korkunun sınırlarının aşılmasında görülen en zararlı yakla­şımdır. Çünkü bu, Allah Teala´nm koyduğu sınırları ve O´nun emir­lerini çiğnemektir. Allah Teala herşey için belli bir ölçü koymuştur. Her kim Allah´ın koyduğu sınırları çiğnerse, kendine zulmetmiş olur. Rica ve ümitte samimiyet göstererek korkunun bunlarla den­gelenmesi, Allah Teala´yı hakkıyla bilmenin gereklerindendir.

Bir şeyin sınırlarını aşmak, onda eksik davranmak gibidir. Mü­min, gerçek anlamda korku ile ümit arasındaki dengeyi kuran insandır. Kişiyi ölüme götürebilecek veya aklını başından alabilecek derecedeki bir korku, Allah Teala´nm rahmetinden ümit kesmekten daha hayırlıdır. Çünkü ikincisi, ilmi silmekte, makamı bitirmekte ve kişiyi büyük bir günaha itmektedir.

Korkunun ilk iki makamında keşfe dair ne ilim, ne de müşahe­de mevcut değildir. Bu iki makamda ortaya çıkan, sadece vecdin şiddetidir. Kişi, bu tür bir korkunun acısıyla hayatını veya aklını kaybedebilmektedir. Ancak kul açısından her ikisi de Kureb ehlinin (=keder ehli) özellikle de meleklerin korkusu mesabesindedir. Çün­kü onlar, ruhanilerin yakın kılınanları gibi makamlarda intikal edemezler. Bu hususta şöyle bir haber nakledilmiştir: Kureb ehli meleklerden yaşayan insanlar kadar bir topluluk her gün Arş´m al­tından çıkarlar.

Bunlar Allah Teala´yı görme şevkiyle kaygılanan ve kederler ta­rafından horlanan meleklerdir. Hepsi de yüceler yücesi Allah´a na­zar etmek istemektedir. Ama O Kerim´in simasının nurları, bu me­lekleri yakar. Zavallı melekler, lambaya düşen kelebekler misali yanarak kavrulurlar. Ama ertesi gün yine aynı sayıda melek, aynı gaye ile Arşin altından çıkar. Bunların çabalan," Kıyamet´e dek sü­rer. Herbiri, gökleri ve yeri bir avucunda toplayabilecek kadar bü­yük olan bu melekler O´nun kudretinde silinip giderler.

Melekler müminler gibi makamdan makama intikal edemezler. Her melek için belli bir makam vardır ve bu makamdan başka bir makama geçemez. Ancak bulundukları makamdan Kıyamet´e dek sonsuz güç ve destek alırlar. Bu^güç, insanların tümünün aldığın­dan çok daha fazladır, O-üçi´eri korkularına tahammül ederken kor­kutucu olan Allah Teala´nm sıfatının müşahedesinde de korku ve ´sıfatları sebat eder. Aşırı derecedeki bu korkuları, onları ölüme gö­türdüğü halde tamamen de öldürmez. Çünkü onlar, özel güçlere sa­hiptirler ve ahirette belirlenmiş olan belli ecellerine kadar da ölüm­den korunmuşlardır. Kimi aklını kaybederken, kimi de kalpten ah ü vah edebilir. Kimisi de divanelikleri içinde feryad eder. Kıyamet gününe kadar da canları tehlikeye düşmez. Aralarında bazı melek­ler vardır ki öyle bir korkuyla korkmuştur ki Kıyamet gününe dek bir daha o korkuya yüzünü çevirmediği gibi aklı da bir daha o nok­taya dönmez. İçlerinde öyle feryad edenler vardır ki, bu feryatları Sur5 a üfurüleceği ana kadar devam eder.

Meleklerden birçoğu Melik ve Cebbar olan Allah Teala´mn kela­mını işittikleri anda şoka girerler. Kalplerindeki ürperti sona erdi­ğinde Allah Teala´ya daha yakın perdelerden bakan ve daha yüksek mertebelerde yeralan ruhani meleklere, mesela Cebrail, İsrafil ve Mikail´e (as) ´Rabbiniz ne buyurdu?´ diye sorarlar. Muhabbet ve ün-siyet sahibi olan ve nazar ve metanet sahibi bulunan bu melekler de, ´Hakkı buyurdu, muhakkak ki O çok Yüce ve en Büyük´tür´ derler.

Korku sahibi bu meleklerin benzerleri, ihlaslı müminler arasın­da da mevcuttur. Allah Teala onlar hakkında şöyle buyurmuştur: "İşte onlar için bilinen bir rızık vardır". (Saffat/41) Alimler arasın­da güçlü olanlar, basiret ve metanet sahipleri olarak ecirleri hesap­sız verilen sabır sahipleri gibidirler.

Yakin sahiplerinin alimleri ise, yakin makamları arasında bu makamların hükümlerine göre sürekli yer değiştirir, korku maka­mından rica makamına geçerler. Onlar bu makamlarda da gereken hükümleri yerine getirdikleri zaman, daha üstteki rica makamına yükseltilirler. Yükseldikleri rica makamı, daha önce bulundukları ri­ca makamından daha hayırlıdır. Kimi zaman da bir korku halinden daha değerli ve üstün olan başka bir korku haline yükselirler. Son­ra korku makamlarından iştiyak ve arzulama haline intikal ederler.

Titreme ve yanma hallerinden huzur ve zillet haline geçerler. Endişe halinden ünsiyet ve kaynaşma haline yükselirler. Uzaklık, yalnızlık ve korku halinden rıza, muhabbet ve ümit haline intikal ederler. Bu, onların kendi makamında durup kalanlara üstünlüğü­dür. Avamdan ve kendi içine kapanıp kalan, kendi gölgesiyle yeti­nerek daha uzun gölgeleri aramayanlar üstün makamlara yüksel­tilmezler.

Müminler arasında korku sahibi olanlar, meleklerin kurubileri yani kederlileri gibidirler. Muhibban zümresinden rica ehli olanlar da, mukarrebun zümresinin ruhanileri gibidirler. Rica ve ümidin esası ve üstünlük sebebi Allah Teala´yı hakkıyla bilenler nezdinde-dir. Ricanın yüceliği, korkunun yüceliğine eşitlenir ve bünyeyi den­gede tutarak iki makam arasında itidale hükmeder.

Bu noktaya ulaşanların kalplerinde, korkutucu sıfatlardan her­hangi birinin müşahede etmeleri halinde korkudan hiç bir iz belir-mez ki onun karşısında ricanın yüceliğinden bir iz ortaya çıkmasın.

Bu da latif ahlakın en bariz esaslarından biri olup onları rahatlatır. Kalplerine hiçbir korku hissi gelmez ki onun karşısında bir rica ese­ri doğmasın. Onlar da buna yaslanırlar. Böylelikle sıfatları dengele­nir ve Zat-ı İlahi´nin kemalinden dolayı O´nun sıfatlarının tezahür­lerinden herhangi birini gördüklerinde makamları da itidal kazanır.

Böylelikle kalpleri de, korku ile rica arasında adil bir terazinin dili, ya da bir sıfatın müşahedesi karşısında iki kanadı arasında dengeyle uçan bir kuş gibi olurlar. Bela ve nimetin zuhuru halinde gereken davranış korku ve ricayı birlikte yüklenmektir. Sonunda ümit korkuya hakim olacak ve her ikisi kalbin genişlik ve kudreti­ne taşarak orada kaybolacaklardır. Çünkü kalp, güçlüyle güçlü, ge­nişlikle geniş ve kudretli ile kadirdir.

Tasa, her iki manadan da ayrılır ve münferidin müşahedesine vakıf olur. Ona hükmeden de kendisini müfred kılan husustur. Bu meyanda Allah Resulü´nün (sav) şu buyruğu zikredilebilir: "Alla-hım, Seninle güçlenir, Senin sayende söyler ve Senin verdiğin güç­le hücum ederim".[63] Şehadeti yüce ve ilmi engin olan Allah Resulü (sav) başka bir duasında da şöyle demektedir: "Allahım, Sana Sen´den sığınırım".[64]

Bunun bir benzeri de şu ifadesidir:
"Allah dışında herşey batıl­dır[65]Bunlar, beka makamındaki bir insanın vecdlerinin ifadesi­dir. Fena, Baki ve Muğni olan Allah Teala´mn buyruğunun işitilme­sine o noktada engel olmuştur: "(Arzın) üstündeki herşey fanidir. Rabbinin Zatı ise bakidir". (Rahman/26) Bu meyanda çok meşhur olan Kudsi bir hadis de şöyledir: "Semam ve arzım Bana dar geldi. Beni sadece şükreden, yumuşak ve hoşgörülü kulumun kalbi içine alabildi".

Yukarıda özetle anlattıklarımızı ve sembolik olarak ifade ettik­lerimizi açıklayıp şerhetmek uygun düşmez. Selef ulemasından bir zat şöyle demiştir: Mümine giydirilebilecek en güzel elbise, huşu içinde sükunet, boyun eğiş içinde zillet elbisesidir. Bunlar korku­nun iki halidir. Bu elbise peygamberlerin, özellikle de evliyanın alimlerinin elbisesidir.

Lokman (as) oğluna öğütte bulunarak şöyle demiştir: "Ey oğ­lum, Allah Teala´dan öyle bir korkuyla kork ki, bu korkuna rağmen O´nun rahmetinden ümidini kesme. O´ndan öyle bir rica ile ümit-var ol ki bu ümidine rağmen O´nun tuzağından emin olma".

Daha sonra bunu tefsir ederek şöyle demiştir:
"Mümin, iki kalp­li gibidir. Bunlardan biriyle korkarken diğeriyle ümit eder". Bunun anlamı şudur: Mümin, iki müşahedesinden kaynaklanan iki sıfat sahibi gibidir. el-Mümin, el-Evvel ve eş-Şahid sıfatlarını taşıyan yüce Allah da, tutup kavrama, ezme, izzet ve intikam alma gibi korkutucu sıfatlara sahiptir.

Kul, iman ettiği Rabbinde bu gibi sıfatlara şahit olduğunda, O´nu bu tür sıfatlarla bildiği ve bu sıfatlar kendisine tecelli ettiğin­de O´ndan korkar. Ama bilinen birşey daha vardır ki o da, kendisi­ne ülfet duyulan Allah Teala´nm kerem, yumuşaklık, merhamet ve lütuf gibi sıfatlara da sahip olduğudur. Kalp, O´nun bu sıfatlarına şahit olduğu zaman da ricacı ve ümitvâr olur.

Sonuç itibarıyla O´nun korkutucu ve ümitlendirici sıfatlarını müşahedesinden dolayı hem korku, hem de ümit sahibi olur. Neti­ce itibarıyla iki kalpli gibi olur ve biriyle korkarken, diğeriyle rica ve ümit sahibi olur. Aslında her ikisi de tek bir kalpte bulunan iki şahitlikten ibarettir. Çünkü bu ikisi tek bir kalbin iki ayrı makamı­dır. Zira o, tek bir korkutucu ve tek bir ümitlendiriciye iman etmek­tedir. Lokman´m (as) öğüdünün açıklaması da budur. Yakin sahibi müminin sıfatı da böyle olmalıdır. Şu var ki korku sahibi, bu halin kendisine baskın çıkmasından dolayı korku ehli olarak vasfedilir. Çünkü korkuya dair müşahedesi daha güçlüdür. Rica da onun ma­kamında mevcuttur, ama baskın değildir. Öte yandan rica sahibi de müşahedesinden dolayı rica halinin baskın çıkması sebebiyle böyle vasfedilmiştir. Ancak onun bu makamında da korku mevcuttur.

Korku saçan Allah Teala´nm son haddi, rica ve ümit telkin eden alemlerin Rabbi´nin son sınırı yoktur. Şehid, yakin sahibi, alim ve yakın kılınmış kula gelince, o her iki sıfatla da vasfedilebilir. Çün­kü korku ve rica onda dengelidir.

O, bu ikisinin eşitliğiyle birlikte her ikisiyle de tanınır. Daha sonra ke...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Korku Makamının Şerhi
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:19:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Korku Makamının Şerhi rüya tabiri,Korku Makamının Şerhi mekke canlı, Korku Makamının Şerhi kabe canlı yayın, Korku Makamının Şerhi Üç boyutlu kuran oku Korku Makamının Şerhi kuran ı kerim, Korku Makamının Şerhi peygamber kıssaları,Korku Makamının Şerhi ilitam ders soruları, Korku Makamının Şerhiönlisans arapça,
Logged
01 Ocak 2010, 19:10:18
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #6 : 01 Ocak 2010, 19:10:18 »

Bazıları arif hakkında şöyle demişlerdir: Arif, herşeyi bilen, kendisini tanıtmayan kimsedir. Denildiki: Arif, bilen ama başkala­rı tarafından bilinmeyen kimsedir. Çünkü o, ruhani ve rabbani bir insandır. Üç makam vardır ki bunlara kıyas edilemez ve misal ve­rilmez. Kim bunlara kıyasta bulunursa hata etmiş, kim de bunlar­la misal verirse sadece iddia etmiş olur. Bu makamlar, peygamber­lik makamı, marifet makamı ve mahbub makamıdır. Muhabbet makamını Muhibban kitabında muhabbet makamım şerhederken açıklamıştık.

Bunlar korku ehlinin yolları ve ariflerin sıfatları hakkındaydı. Bu iki zümrenin mensupları, Allah Teala´ya yakınlıkta ve yaklaş­mada farklı derecededirler. O´na yakın olma ve yaklaştırılma nok­tasında da farklı yüksekliktedirler. Bilinme ve bildirme noktaların­da da farklı üstünlüklere sahiptirler. Şehitlerden yakin sahibi olanlar ki onlar sıddıkların mukarrebumıdurlar. Bunlar şehadetle-riyle onlar için yakın olmadan yaklaşmaya, yakınlaşmadan yakm-laştırılmaya, bildirmeden bilmeye, kaynaşma aramadan kaynaştır­maya girişirler. Çünkü onların, el-Karib (=Yakm) ve el-Ali (=Yüce) olan Allah Teala karşısındaki makamları O´na en yakm yol ve en yüce yöneliştir. Onlar ashab-ı yeminin bütün makamlarını geçmiş olanlardır. Yakınlığın başı yakınlaşma, muhabbetin başı mahbub olmadır. Zat-ı İlahi´yle kaynaşma ve kaynaştırılma ile marifet sahi­bi kılınma onlar içindir. İşte onlar, ´Ebrar5 olarak nitelenen iyi kim­selerdir.

Korku ehlinin yolları arasında en faziletlisi, korkunun nefse si­rayet ederek heva uğraşını kesmesi ve şehvetlerin ateşini söndür-mesidir. Çünkü bu noktada nefs mücahedesinin ağırlıkları azalmış, nefsle mücadelenin sıkıntısı hafiflemiş ve günahın tadı kaybedildiği için kulluğun tadına varılmış olur. Heva ve arzularla dağılan himmet ve gayretleri tamamen Hak üzerinde toplanır. Kalbin, şe-hadeti yakinen hissetmesinden dolayı ulaşılan huzurla nefs de sa­kinleşir. İşte bu noktada zühdün nimetleri, batini rıza, sıdk ve ih-las ortaya çıkar. Bunun ardından kalpteki korku da sükunet bulur. Korku kalbin sınırlarını aşmayıp, insanın değişik uzuvlarına taş­maz. Bunları daha önce anlatmıştık. Sürekli hüzün, vazgeçileme­yen kaygı ve sürekli taze bir huşu kulun sıfatları olur. Bunlar da kırık kalbin sıfatı ve Cebbar olan Allah Teala´nm gücü altında ezil­miş bir kulun halini ifade ederler.

O´nun cebir ve zorlaması, kalbin kırılmasından sonradır. Böyle­likle kul, başka herşeyi terkederek Allah Teala´nm salih bir kulu haline gelir. Sonuçta da O´ndan korkan bir alimin sevabı, yakinin keşfedilmesi ve mukarrebunun şahitliğinde Allah´ın huzurunda nakledilmesi olur. Böylelikle el-Karib olan Rabbi daima onun huzu­runda mevcut ve el-Habib olan Hak Teala onun için sürekli aranan olur. Çünkü o, kalpleri Allah için kırılanlardandır. O artık Allah Te­ala´nm yakmlarmdandır.

İnsanları hevanın tadından koparan ve hevadan uzaklaştıran iki kadehten biridir: İlk kadehte korkunun acısını iyice çeker ve bu acı hevanın tadına baskın çıkarak onu hevadan uzaklaştırır. Ya da muhabbetin tadı, hevanın tadına baskın çıkar ve kişi onunla mest olarak hevadan uzaklaşır. Bu ikisinden herhangi birini taşımayan kişi ise, ikisi arasında mütereddit olanlardandır.

Ali (kv) ile ilgili şöyle bir olay nakledilmiştir: O, korku ehlinden olup aklını kaybeden ve korkunun çokluğuyla ümitsizliğe düşen bi­rine şöyle demişti: ´Şu gördüğüm hale seni düşüren nedir?´ O da, ´Büyük günahlarım´ demişti. Bunun üzerine o büyük Sahabi şöyle demiştir: "Yazıklar olsun, Allah´ın rahmeti senin günahlarından çok daha büyüktür!´. Adam buna itiraz ederek, ´Benim günahlarım o kadar büyük ki onlara kefaret olacak bir şey bulunmaz´ demişti. Bunun üzerine Ali (kv) ona şu karşılığı vermiştir: ´Senin Allah Te­ala´nm rahmetinden ümidini kesmen, işlediğin günahlardan daha büyük bir günahtır".

Korku, Allah Teala´nm sayısız ordularından biridir. O, bu ordu­suyla abidlerin ve müridlerin kalplerinden rica ile çıkaramayacağı şeyleri çıkarır. Korkunun nıurad edildiği kalpler, onun sayesinde zühdün son noktalarına, tevbenin hakikatlerine ve murakabenin şiddetine olumlu karşılık verirler. Allah Teala bütün bunları mu­habbetteki rica sahipleri için de yapabilir. Rica makamı da rica eh­linden kerem ve hayayı elde etmiştir.

Korku ´Havf kelimesi, korkunun bütün makamlarını içine alan genel bir isimdir. Korku beş tabakayı kapsar ve bu tabakalardan her birinin üç makamı vardır.

Korkunun birinci tabakası Takva´dır. Bu tabakada müttakiler, salihler ve amel sahipleri bulunur.

Korkunun ikinci tabakası, çekinme ´Hazr tabakasıdır. Bu taba­kada zahidler, vera´ ehli ve huşu sahipleri bulunur.

Üçüncü tabakası endişe ´Haşyet´ tabakasıdır. Burada ise alim­ler, abidler ve ihsan ehli bulunur.

Dördüncü tabaka, ürperme ´Vecl´ tabakasıdrr. Bu tabakada da zikredenler, alçakgönüllüler ve arifler yeralır.

Beşinci tabaka, titreme İşfak´ tabakasıdır. Bu tabakada ise şa­hitler olan sıddıklar, muhibban ve mukarrebun zümresinin havas-sı bulunur. Bunların korkusu, verilecek cezalara layık olacaklarım müşahede etmelerinden dolayı değil Allah Teala´nm sıfatlarını iyi bilmelerinden dolayıdır. Nitekim rivayet edilen bir haber de bunu göstermektedir:

"Allah Teala Davud´a (as) vahyederek şöyle buyurdu: Ey Davud, vahşi hayvandan korktuğun gibi Ben´den kork". Vahşi hayvandan korkulma nedeni, onun azgınlık ve saldırganlık sıfatıdır. Yakın kı­lman bir kul da Allah Teala´dan işleyebileceği bir günah sebebiyle değil O´nun zatının celal ve yüceliğinden dolayı korkar. Yine onlar için büyük ümit ve büyük bir nasip sözkonusudur. Çünkü onların korkusu, avamın anlayabileceği türden bir korku değildir. Onların rica talepleri ve kendileri için O´na karşı besledikleri hüsnüzan da ancak kendileri tarafından vasfedilebilir ve kendilerinden başkası da bunu bilemez.

Bütün bunlar, Zat-ı İlahi´ye yakınlığın nasipleri, O´na aşinalığın nimetleri, O´nunla karşılaşmanın rahatlığı, zilletin saadeti, hizme­tin tadı, yakarışın sevinci, halvetin huzuru ve O´nunla maneviyat­ta konuşmanın rahatlığıdır. Onlar için Allah Teala´nm katından sıfatlarm tecellisi, sıfatların güzellik ifadelerinin tezahürü sözkonu­sudur. Hiçbir nefîs, onlar için saklanan büyük sevinci bilemez. As-hab-ı yemin için de fiillerin nimetlerinin, ilahi vergi ve lütfün hibe­lerinin izharı sözkonusudur.

Yahya b. Muaz şöyle derdi: Her kim Allah Teala´ya ümit etmek­sizin sadece korkuyla ibadet ederse zikir denizlerinde boğulur. Kim O´na korku olmaksızın sadece rica ile ibadet ederse aldanış çölle­rinde kaybolup gider. Kim de O´na her ikisiyle birlikte kulluk eder­se zikirlerin sokağında yolunu bulmuş olur.

Mekhul en-Nesefî fraj de bu manada bir söz söylemiş, ancak bi­raz ileri giderek şunu ilave etmiştir: "Her kim Allah Teala´ya sırf korkuyla ibadet ederse o Haruri´dir Kim de O´na yalnız rica ile kulluk ederse o MürciVdiv. Kim de O´na muhabbetle ibadet ederse zındıktır. Ve her kim de O´na, korku ve rica ile kulluk ederse mu-vahhiddir". Muhakkak ki Allah Teala en iyi bilendir. [66]





[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes