> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hak dostlarının örnek ahlâkından 4
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hak dostlarının örnek ahlâkından 4  (Okunma Sayısı 520 defa)
02 Kasım 2010, 17:40:18
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Kasım 2010, 17:40:18 »



Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından -4- Kötülüğe İyilikle Mukabele Etmek


Yüce dînimiz İslâm’ın her bir prensibi, îmânın hayata aksedişinden ibâret olan ahlâkî güzellikler manzûmesidir. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmuşlardır. (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8)

Kâmil bir mü’min olabilmemiz için, İslâm’ın emrettiği ahlâk ölçülerinde derinleşip onları hayatımızın her safhasına aksettirebilmemiz îcâb eder. Aksi hâlde insanlık haysiyetimizi zedelemiş ve ebedî saâdetimizi ziyân etmiş oluruz.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sâhip olduğu yüce ahlâk ile beşeriyete bir fazîletler medeniyeti armağan etmiştir. Evliyâullâh da peygamberlerin sünnetini, yâni fazîlet çizgisini büyük bir muhabbet ve sadâkatle devâm ettiren peygamber vârisleridir.

Peygamberlerin ve evliyâullâh’ın örnek ahlâkı içindeki en mühim fazîletlerden biri; Allâh’ın kullarından gördükleri ezâ ve cefâları, yine Allâh için affedip, mâruz kaldıkları kötülüklere iyilikle mukâbele edebilmeleridir. Böylece Allâh’ın kullarını, şefkat ve merhamet ile gönül saraylarına alıp, onların vîrâneye dönmüş gönüllerini ihyâ edebilmeleridir. Bu ahlâk, aynı zamanda güzel bir son nefes müjdesidir. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Yine onlar, Rablerinin rızâsını dileyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle bertarâf eden kimselerdir. İşte onlar var ya, dünyâ yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.” (er-Râ’d, 22)

Allâh’ın merhametine ve affına nâil olmak isteyen kimse, insanların kusurlarından geçmeyi ve kötülüğe bile iyilikle karşılık vermeyi kendisine şiâr edinmelidir. Zîrâ Rabbimizin insanlığa rehber olmak üzere lutfettiği peygamberler, mürşidler, âlimler ve ârifler, dâimâ bu güzel ahlâkı sergilemişlerdir.

Bugün Size Başa Kakma Yok!

Kötülük yapanların af ve iyilikle ıslâh edilişine dâir Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen en güzel misâllerden biri, Yûsuf -aleyhisselâm-’ın kardeşlerine olan muâmelesidir:

Yâkub -aleyhisselâm- on iki oğlu içinden en çok Yûsuf -aleyhisselâm-’da kendi mânevî husûsiyetlerini görmüş ve diğer çocuklarından ziyâde gönlü ona meyletmişti. Bu hâl, kardeşlerinde ona karşı kıskançlık duygularının filizlenmesine sebep olmuştu. Hattâ kardeşleri, Hazret-i Yûsuf’u öldürmeye karar verdiler ve onu bir kuyuya attılar. Yûsuf -aleyhisselâm- oradan geçmekte olan bir kervan vâsıtasıyla kuyudan kurtuldu. Fakat Mısır’a götürülüp köle olarak satıldı. Yaşadığı pek çok ağır imtihanın ardından zaman içinde Mısır’ın hazîne nâzırlığına kadar yükseldi. Kıtlık yıllarında erzak dağıtıyordu. Kardeşleri de erzak istemeye geldi. Hazret-i Yûsuf, kendini kardeşlerinden gizledi. Dilese, onlardan rahatlıkla intikam alabilecek durumdaydı. Fakat onları ne cezâlandırdı ne de azarladı. Bilâkis onlara sayısız iyilik ve ikramda bulundu. Gördükleri bu fazîlet karşısında onlar da:

“–Sen Yûsuf’sun, Allah hakikaten seni bizden üstün kılmış.” diyerek büyük bir mahcûbiyet içerisinde gerçeği îtiraf etmek zorunda kaldılar. Yûsuf -aleyhisselâm- da onlara bir kat daha fazîlet sergileyerek:

“Bugün size (eski yaptıklarınız sebebiyle) hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.»1 buyurdu. Daha sonra da kardeşlerinin mahcûbiyetini hafifletmek için:

“O zamanlar aramıza şeytan girdi.” diyerek fazîletini daha da perçinledi.

İşte asıl fazîlet, kişinin cezâlandırmaya muktedir olduğu bir durumda, âhirette ecrine nâil olmak niyetiyle, Allâh’ın kullarını affedebilmesidir. Şahsî meselelerde öfkelenip intikam almak, nefsânî bir tatminkârlık ve güç gösterme vesîlesidir. Bu fırsat ve imkânı elde eden bir mü’minin af ve ihsanda bulunarak kendi kinini bastırabilmesi, müstesnâ bir ruh asâletinin muktezâsıdır. Zîrâ intikam öfkesine kapılan birinin irâdesini dizginleyerek bundan vazgeçebilmesi çok zordur.

Hayat kitabının öfke faslı, bir fâcia tarihidir. Öfke, akıl nîmetinin devre dışı kaldığı geçici bir cinnet hâlidir. Öfkeyi dizginlemek için alınacak en güzel tedbir, af ve hilim gibi, ecri büyük fazîletlere sahip olmaktır. Bu yüksek irâde ve dirâyeti gösterebilen fazîletli mü’minleri, Rabbimiz şöyle müjdeler:

“Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da muhsinleri (iyilik ve ihsan sahibi kullarını) sever.” (Âl-i İmrân, 133-134)

Yâni kötülüğe karşı İslâm ahlâkıyla muâmelede üç adım vardır: Önce öfkeyi yenmek, ikinci olarak affetmek, son olarak da iyilik ve ihsanda bulunmak…

Ben Lânetçi Olarak Gönderilmedim…

Peygamber Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın hayâtı kötülüğe karşı af ve iyilikle mukâbele edebilmenin zirve tezâhürleriyle doludur. O, âlemlere rahmet olarak gönderildiği için, O’nun şefkat, merhamet ve muhabbeti, bütün insanları ihâta ederdi. Birgün kendisinden, ezâ ve cefâlarından iyice bîzâr oldukları müşriklere lânet etmesini istediler. O ise:

“Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim.” buyurdu. (Müslim, Birr, 87) Zîrâ O’nun azîz rûhu, eşsiz bir şefkat ve merhamet hazînesi olduğu için, en büyük gâyesi de, bütün insanlığın kurtuluşu idi.

İslâm’ı tebliğ etmek için Tâif’e gittiği zaman, câhil ve putperest Tâif halkı O’nu taşlamışlardı. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- geri dönmüş, hüzün ve gamla dolu bir hâlde yürürken Cenâb-ı Hak, Habîb’ini tesellî için Cebrâîl -aleyhisselâm- ile Dağlar Meleği’ni gönderdi. Melek, dilerse oradaki iki dağı Tâiflilerin başına geçirebileceğini bildirdi. Âlemlere Rahmet Efendimiz ise:

“–Hayır, ben Cenâb-ı Hakk’ın, onların neslinden sadece Allâh’a ibâdet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak kimseler çıkarmasını dilerim.” buyurdu. (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 7; Müslim, Cihâd, 111)

Tâifliler, hicrî 9. seneye kadar inançsızlıkta şiddetle direnip müslümanlara çok ağır zâyiât verdirdiler. Nihâyet müslümanlar daha fazla dayanamayıp:

“–Yâ Rasûlallâh! Sakîf Kabîlesi’nin okları ve mızrakları bizi yaktı, perişan etti. Artık şunlara bedduâ etseniz!..” diye ricâda bulundular. Fakat Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Yâ Rabbî! Sakîf Kabîlesi’ne hidâyet nasîb eyle! Onları bize gönder!” diye niyâz etti. Bir müddet sonra Tâif halkı, Medîne-i Münevvere’ye gelerek İslâm ile şereflendi. (İbn-i Hişâm, IV, 134; Tirmizî, Menâkıb, 73/3942)

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın bu yüksek fazîletinin en büyük tezâhürlerinden biri de Mekke’nin fethedildiği gün yaşanmıştır. Yıllarca müslümanlara olmadık zulümlerle âdeta kan kusturan ve terör estiren Mekkeli müşrikler, o gün müslümanların eline düşmüştü. Efendimiz’in mübârek ağzından çıkacak bir emir, hepsinin hak ettiği cezâyı bulması için kâfî idi.

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- Kâbe’de toplanmış olan Mekkelilere:

“–Ey Kureyş topluluğu! Şimdi benim, sizin hakkınızda ne yapacağımı sanırsınız?” diye sordu. Kureyşliler:

“–Biz Sen’in hayır ve iyilik yapacağını umarak; «Hayır yapacaksın!» deriz. Sen, kerem ve iyilik sâhibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sâhibi bir kardeş oğlusun!..” dediler.

Bunun üzerine Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-:

“–Ben de Hazret-i Yûsuf’un kardeşlerine dediği gibi; «…Size bugün (eski yaptıklarınız sebebiyle) hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.» diyorum. Haydi gidiniz, artık serbestsiniz!” buyurdu.2

Bu muhteşem af, merhamet ve fazîlet karşısında Mekkelilerin kalplerindeki kin ve husûmet eriyip gitti; onun yerine, sevgi, dostluk ve samîmiyet geldi. Gönülleri İslâm’a ısınan nice insan, hidâyet şerefine nâil oldu. O gün Mekkeliler üzerinde âdeta şu âyet-i kerîmenin hakîkati tecellî ediyordu:

“…İyilik ve kötülük bir değildir. Sen kötülüğü en güzel bir tarzda önlemeye çalış. O zaman (göreceksin ki), seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan, sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet, 34)

Gerçekten de insanoğlu, dâimâ iyilik ve ihsâna mağluptur. İyilik ve ihsan, en şerir bir düşmanı bile ıslah etmeye kâfîdir.

Belâyı Gidermenin Çâresi…

İyilik yapanlara iyilik, fenâlık yapanlara da fenâlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, kötülük yapanlara da iyilik yapabilmektir. Zîrâ iyilik yapılan kimse düşmansa dost olur; ortadaysa yakınlaşır; yakındaysa muhabbet ve samîmiyeti ziyâdeleşir. Kötülüğüne iyilikle mukâbele edilen kimse için bu iyilik, bir daha o kötülüğe dönmemesi için bir perde olur.

Hazret-i Mevlânâ bu nebevî ahlâkı şöyle îzah eder:

“Bilesin ki, Allâh’ın rahmeti, her zaman kahrından üstündür. Bu bakımdan her peygamber, kendisine karşı gelen düşmanlarına gâlip gelmiştir.”

“Belâyı gidermenin çâresi, zulmetmek değildir. Onun çâresi; affetmek, bağışlamak ve kerem eylemektir. «Sadakalar belâyı defeder.» nebevî îkâzı seni uyandırsın. Artık hastalık ve belâları tedâvi usûlünü iyi anla!..”

Peygamber Efendimiz, mücrimleri kolayca cezâlandırabileceği pek çok durumda, onların ıslâhı ve ebedî kurtuluşu için af fazîletini sergilemiştir. Zîrâ asıl mârifet ve gerçek büyüklük, intikam alabilecek güç ve fırsat ele geçtiği anda nefsi dizginleyip af ve ihsanda bulunabilmektir. Nitekim hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir. Asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen kişidir.” (Buhârî, Edeb, 76)

Bu fazîlete dâir âyet-i kerîmede şu m...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hak dostlarının örnek ahlâkından 4
« Posted on: 19 Nisan 2024, 17:19:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 rüya tabiri,Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 mekke canlı, Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 kabe canlı yayın, Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 Üç boyutlu kuran oku Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 kuran ı kerim, Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 peygamber kıssaları,Hak dostlarının örnek ahlâkından 4 ilitam ders soruları, Hak dostlarının örnek ahlâkından 4önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes