> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > İz Bırakanlar > Hak dostlarının örnek ahlâkından 3
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hak dostlarının örnek ahlâkından 3  (Okunma Sayısı 494 defa)
02 Kasım 2010, 17:35:18
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Kasım 2010, 17:35:18 »



Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından -3- / Câhil ve Nâdanlara Sabır ve Tahammül


Hayır ve şer, hak ve bâtıl, doğru ve eğri, insan idrâkinde örnekler sayesinde netliğe kavuşur. Kur’ân ve Sünnet’in feyiz ve rûhâniyetiyle yaşayan Hak dostları da, bizler için fiilî bir kıstas, yâni canlı birer örnektir. Kendi hâlimizi dâimâ onların hâliyle mîzân etmeli, onlar gibi feyz ve rûhâniyetle dolu bir gönle sahip olmaya gayret göstermeliyiz.

Zîrâ peygamber vârisi olan Hak dostları, nebevî irşad ve davranış mükemmelliğinin zamanlara yayılmış zirveleridir. Yâni onlar, Hazret-i Peygamber’i ve ashâbını görme şerefine nâil olamayanlar için örnek alınacak yüksek şahsiyetlerdir. Onların, rahmet lisânıyla gönülleri ihyâ eden irşad ve nasîhatleri de, esâsen nebevî menbâdan süzülüp gelen rûhâniyet şebnemleri mâhiyetindedir.

Hak dostlarının fârik vasıflarından biri de, câhillerden, nâdanlardan, yol-yordam bilmeyen kaba insanlardan gelen ezâ ve cefâlara sabredip insanların irşâdı için dâimâ halkın içinde bulunmalarıdır.

Bütün fazîletler gibi bu fazîletin en mükemmel bir sûrette tahsil edileceği mektep de, Efendimiz

-aleyhissalâtü vesselâm-’ın örnek şahsiyetidir.

Peygamber Efendimiz’in Sabır ve Tahammülü

İnsanlığa örnek şahsiyet olarak lutfedilen Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, mübârek ömrü boyunca nice ağır cefâlara katlandı, sayısız çile çemberinden geçti. Nitekim; “…Allah yolunda hiç kimsenin görmediği eziyetlere mâruz kaldım…” buyurdu. (Tirmizî, Kıyâmet, 34/2472)

Lâkin Allah yolunda katlandığı ezâ ve cefâlar O’na hiçbir zaman ağır gelmedi, aslâ bezginlik vermedi, gönlünün muvâzenesini bozmadı. Zîrâ O’nun latif kalbi, dâimâ Rabbinin rızâsını diliyor, O râzı olduktan sonra, fânîlerden gelen eziyetlere aldırmıyordu. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Kâfirlere ve münâfıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma! Allâh’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.” (el-Ahzâb, 48)

Allah Rasûlü’nün, insanlardan gelen ezâ ve cefâlara büyük bir sabırla tahammül etmesi, daha önceki mukaddes kitaplarda da haber verilen peygamberlik alâmetlerinden idi. Nitekim önceleri yahudi âlimlerinden biri olan Zeyd bin Sa’ne, beklenen son peygamberin böyle bir husûsiyete sahip olduğunu, Kur’ân’dan önceki semâvî kitaplardan okumuştu. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’a her baktığında O’nda peygamberlik alâmetlerinin tamamını gören Zeyd bin Sa’ne; “Acabâ gerçekten kendisine karşı kaba-saba davrananları da affediyor mu? Kendisine yapılan kabalıklar arttıkça O’nun hilim ve müsâmahası da o nisbette artıyor mu?” diye merak etmiş ve bu hususta Efendimiz

-aleyhissalâtü vesselâm-’ı âdeta bir denemeye tâbî tutup hakîkaten böyle olduğunu gördükten sonra mutmain bir kalb ile îman şerefine nâil olmuştur. (Bkz. Hâkim, III, 700/6547)

Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hak dâvâsı yolunda sadece gayr-i müslim ve münâfıklardan değil, İslâm’ın zarâfet ve nezâketini henüz yeterince kavrayamamış yeni müslümanlardan sâdır olan kabalıklara da, büyük bir sabırla tahammül gösteriyordu. Çölden gelen görgüsüz bedevîlerin kaba bir hitapla:

“–Ey Muhammed, ey Muhammed!” diye defâlarca bağırmalarına rağmen O, her defâsında yumuşak bir üslûpla:

“–Buyurun, isteğiniz nedir?” diye mukâbele ediyordu. Yâni muhâtaplarının kabalığına rağmen, O hiçbir zaman nezâket ölçülerinin dışına çıkmıyordu.1

Yine çölden gelen bir bedevî, Mescid-i Nebevî’nin içinde küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler adamı azarlamaya başladılar. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise:

“–Onu kendi hâline bırakın. Abdest bozduğu yere de bir kova su döküverin. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil.” buyurdular. (Buhârî, Vudû 58, Edeb 80)

Rahmet Peygamberi’nin bu hâli, nice hidâyetlerin bereketli tohumu oldu. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“(Rasûlüm!) O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet; bağışlanmaları için duâ et...” (Âl-i İmrân, 159)

Allah yolunda türlü sıkıntılara katlanan Rasûl-i Ekrem Efendimiz, dâvâsında muvaffak olup Allah’ın müslümanlara kuvvet ve zaferler lutfettiği zamanlarda bile bir kenara çekilip insanların eziyetlerinden kurtulmayı aslâ düşünmedi.

Birgün kalabalık bir sahâbe grubunun içinde diz üstü oturmuş yemek yerlerken O’nu bu hâlde görüp yadırgayan bir bedevî:

“–Bu nasıl ve ne değişik bir oturuş!” diyerek Efendimiz’in yüksek edebi karşısındaki hayretini ifâde etti. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise:

“–Allah Teâlâ beni şerefli bir kul olarak yarattı, inatçı bir zorba değil!” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Et’ime, 17/3773)

Yâni ince ve hassas rûhuyla bütün insanlığa nezâket ve zarâfet timsâli olan Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, inatçılık ve zorbalık gibi kötü sıfatların, mü’min şahsiyetiyle aslâ bağdaşmayacağına işâret buyurdu.

Peygamber Efendimiz’in amcası Hazret-i Abbas -radıyallâhu anh- da, azîz yeğeninin insanlarla haşır-neşir olup onların çeşitli eziyetlerine mâruz kalmasından büyük ıztırap duyuyordu. Bunun için, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in yüksek bir taht üzerinde oturup hiç olmazsa bu sıkıntıların bir kısmından kurtulmasını istemişti. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- ise:

“–Hayır! Allah beni içlerinden alıp huzura kavuşturuncaya kadar onların aralarında bulunacağım. Varsın ökçelerime bassınlar, elbisemi çekiştirsinler, kaldırdıkları tozlarla beni rahatsız etsinler!” buyurdu. (İbn-i Sa’d, II, 193; Heysemî, IX, 21)

Mü’minleri de şöyle îkaz etti:

“İnsanların arasına karışıp onların ezâlarına katlanan bir müslüman, onlara karışmayıp ezâlarına katlanmayandan daha hayırlıdır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 55/2507)

Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur:

“Ayın karanlık geceden kaçmaması, sabretmesi, onu nurlandırır, aydınlatır. Gülün, dikenin arkadaşlığına katlanması, sabretmesi de, ona çok güzel bir koku, latîf bir renk verir.”

“Bütün peygamberlerin, kendilerine inanmayanların veya câhillerin ezâlarına, cefâlarına katlanmaları, sabretmeleri, onları Hakk’ın has kulları yapmış, mânen muzaffer sultanlar hâline getirmiştir.”

“Sabrı (güzelce) yaşayabilirsen o sana kanat olur, yücelere yükselirsin! Hazret-i Mustafâ’ya bak! Sabır ona Burak oldu, Mîrâc oldu, Sidre-i Müntehâ oldu da O’nu göklerin mâverâsına (ötesine) yükseltti, Hakk’a mülâkî eyledi.”

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın ümmetine olan düşkünlüğü, bu uğurda çektiği bütün zorlukları unutturuyordu. Ümmetinin kurtuluşu yolunda hiçbir güçlük O’nu bezdiremiyor, ümmetinin kendisine verdiği sıkıntılardan zerrece şikâyet etmiyor, Rabbine dâimâ “ümmetî, ümmetî” niyâzında bulunuyordu. Zîrâ O, ümmetinin ebedî saâdeti için kendi rahatını terk etmişti.

Hak Dostlarının Sabır ve Tahammülü

Peygamber vârisi Hak dostları da insanların kendilerine karşı gösterdikleri kaba davranışlara, hata ve kusurlara aldırmaz, onların ıslâhı için türlü meşakkatlere cân u gönülden katlanırlar. Zîrâ bu hâl, gerçek ilim ve irfânın muktezâsıdır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin buyurduğu gibi:

“Musîbete karşı rızâ hâlinde, şiddete karşı sabırlı ve sarsıntı anlarında vakarlı olmak, velîlerin âdetidir.”

“İlmin başı, yumuşak huyluluk; hikmetin başı, insanlarla iyi geçinmektir.”

Dolayısıyla insanların eziyetlerine katlanamamak ve tahammülsüzlük göstermek, hikmetten nasipsizliğin ve cehâletin bir neticesidir. İlim ve irfan sahibi insanlar nasıl zarif ve nâzik olurlarsa, hikmetten nasipsiz ve câhil kimseler de, kaba, hodgâm ve edep mahrumu olurlar. Dînin nezâket ve zarâfetinden bîhaber kalmak, en fecî cehâletlerden biridir. Zîrâ edep, dînin rûhânî yapısının fârik vasıflarındandır. Hazret-i Mevlânâ bunu ne güzel ifâde eder:

“Aklım, kalbime; «Îmân nedir?» diye sordu. Kalbim ise aklımın kulağına eğilerek; «Îmân edepten ibârettir.» dedi.”

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ-; “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki yakın dost(un olmuş)tur.” (Fussilet, 34) âyetiyle ilgili şu açıklamayı yapmıştır:

“Âyette ifâde edilen «en güzel yol»’dan maksat, öfke ânındaki sabır ve kötülüğe mâruz kalındığı andaki aftır. İnsanlar bunları yaptıkları takdirde, Allah onları muhâfaza eder, düşmanları da kendilerine boyun eğer. Sanki samimî bir dost olur.” (Buhârî, Tefsîr, 41/1)

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- da; «…O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimsenin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün.» (Fussilet, 34) âyet-i kerîmesinin tefsîrinde;

“O, öyle ince ruhlu ve zarif bir insandır ki, başkası kendisine kötü sözler sarf ettiği takdirde; «Doğru söylüyorsan Allah beni, yalan söylüyorsan seni affetsin.» diyerek karşılık verir.” buyurmuştur.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) «Selâm!» derler (geçerler).” (el-Furkân, 63)

Hak dostları da, kendini bilmez câhillere aldırmaz, onlarla tartışmaya girmezler. Zîrâ bunun o nâdanları nefsânî bir inatlaşmaya götürüp daha büyük bir zarara sürüklenmelerine sebebiyet vereceğini bilirler.

Bu hususta Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- şu îkazda bulunur:

“Alçakça söylenen bir söze karşı sakın cevap vereyim deme!.. Çünkü o sözün sahibinde, onun gibi daha ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hak dostlarının örnek ahlâkından 3
« Posted on: 20 Nisan 2024, 05:43:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 rüya tabiri,Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 mekke canlı, Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 kabe canlı yayın, Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 Üç boyutlu kuran oku Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 kuran ı kerim, Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 peygamber kıssaları,Hak dostlarının örnek ahlâkından 3 ilitam ders soruları, Hak dostlarının örnek ahlâkından 3önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes