> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Şeran bidatçi ismi verilen kimse
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şeran bidatçi ismi verilen kimse  (Okunma Sayısı 1324 defa)
04 Haziran 2011, 15:56:29
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 04 Haziran 2011, 15:56:29 »




Fasıl
 
"Şer'an Bidatçi İsmi Verilen Kimse"




Bid'ate nisbet edilen kimse bu konuda ya müctehittir ya da mukallittir; bu ikisinin dışında değildir. Mukallit ise ya müctehidin delil diye iddia ettiği delili ikrar ederek ve onu inceleyip alarak mukallittir ya da tam bir avam gibi inceleme imkanına sahip olmaksızın onun mukallididir. Bunlar üç kısımdır.
Birinci Kısım ikiye ayrılır:
a) Onun müctehidliğinin sahih olması. Böyle birisinden ancak sürpriz olarak bid'at vâki olur, kasıtlı değil, tesadüfidir. Buna ancak bir yanılgı veya sürçme denilebilir. Çünkü bunun sahibi, fitne çıkarmayı ve Kitab'ın tevilini yapmak için mütesabihin peşinden gitmeyi kastetmemiştir. Yani o hevâsına uymamış ve onu kendisine umde yapmamıştır. Gerçekle karşılaştığı zaman derhal ona teslim olması ve onu kabul etmesi bunun delilidir.
Bunun bir örneği Avn ibn Abdillah ibn Utbe ibn Mes'ud'dan[7] rivayet edilmiştir.
Şöyle ki:
O önceleri Mürcie'nin görüşünü savunuyordu. Sonra bundan vazgeçti ve dedi ki:
Benim hiç şüpheye düşmeksizin açık-seçik ayırıp ayıkladığım şeyler Mürcie'nin söyledikleri şeylerdir.
Müslim, Yezid ibn Suheyb el"Fakir'den[8] şöyle dediğini rivayet etti:
Ben Haricilerin görüşlerine gönlümü kaptırmıştım. Kalabalık bir toplulukla birlikte haccetmek üzere yola çıktık. Sonra insanlara görüşlerimizi açıkça propaganda etmeye başladık. Yezid devamlı derdi ki: 
Medine'ye de uğradık, orada Câbir ibn Abdillah[9] ile karşılaştık. Bir sütuna yaslanmış otururken yanındakilere Rasulullah'tan (s.a) hadisler naklediyordu. Yezid ibn Suheyb dedi ki:
Bir de baktım ki cehennemlikleri[10] anlatıyordu. Ona dedim ki:
Ey Peygamberin arkadaşı! Allah Teala:
"Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan artık onu rüsvay etmişsindir."[11] "(Cehennemdekiler) oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler.”[12]
Buyurmuşken sen neler söylüyorsun? Câbir ibn Abdillah dedi ki:
Sen Kur'an okumuyor musun? Dedim ki:
Evet. Dedi ki:
Sen Makam-ı Muhammed'i (s.a) duydun mu? Yani Allah Teala'nın onu gönderdiği makamı. Dedim ki:
Evet. Dedi ki:
O öyle bir övülen makamdır ki Allah cehennemden çıkaracağı kimseyi o makam sayesinde çıkarır. Yezid ibn Suheyb dedi ki:
Câbir daha sonra sıratın konuluşunu ve insanların onun üzerinden geçişini tasdik etti. Yezid ibn Suheyb dedi ki:
Korkarım, Câbir'in bu söylediklerini tam muhafaza edemedim. Yezid daha sonra söyle dedi:
Ancak Câbir ibn Abdillah bazı insan­ların cehennemde bir müddet kaldıktan sonra çıkacaklarını söyledi. Yezid dedi ki:
Yani siyahlaşmış abanoz dalları gibi çıkacaklar. Câbir ibn Abdillah dedi ki:
Sonra cennet nehirlerinden bir nehre girecekler, orada yıkanacaklar ve sanki birer bembeyaz sayfa gibi çıkacaklar. Yezid ibn Suheyb dedi ki:
Daha sonra biz Medine'den döndük ve şöyle dedik:
Yazıklar olsun size! Siz Câbir ibn Abdillah'ın Rasulullah'a (s.a) iftira edeceğini mi zannediyorsunuz? Hacdan döndük ve Allah'a yemin olsun ki bir daha Hâricilerin görüşlerine ilgi duymadık. İçimizden bir kişi hariç hepimiz bundan vazgeçtik.[13] Yezid el-Fakır hadiscilerin sikalarındandır. İbn Mâin[14] ve Ebû Zür'a[15] onu bize sika/güvenilir olarak tanıttılar.
Ebû Hâtim[16] onun sadûk/çok doğru bir kişi olduğunu söyledi. Buhari ondan hadis tahriç etti.
Ubeydullah ibn el-Hasen el-Anberi[17] güvenilir bir hadisti idi ve sünneti iyi bilen büyük âlimlerden birisi idi. Fakat kendisinden nakledilen sözler sebebiyle insanlar onu bid'atçilikle suçladılar: O şöyle diyordu:
Bütün din mensuplarının müctehitleri isabet etmişlerdir. Hatta Kadı Ebû Bekir[18] ve daha başka kişiler kendisini tekfir bile etmişlerdir. el'Kuteybi onun şöyle dediğini nakleder:
Kur'an ihtilafa delâlet eder. Bu sebeple Kaderiyeyi savunmak mümkündür, bunun Kitap'tan delili vardır; Cebriyeyi savunmak da mümkündür, bunun da kitap'ta delili vardır. Böyle konuşan bir kişi doğruyu söylemiş olur, çünkü tek bir âyet bazan farklı iki şeye delâlet edebilir.
Bir gün kendisine Kaderiyeciler ve Cebriyecilerden soruldu. O şöyle cevap verdi:
Hepsi de isabet etmiştir. Kaderiyeciler Allah'ı ta'zim etmişler/ululamışlar. Cebriyeciler de Allah Teala'yı tenzih etmişler/noksanlıklardan beri/uzak görmüşlerdir. O şöyle demiştir:
İsimler hakkındaki söz de böyledir; zina eden kişiyi mümin diye isimlendirenlerin hepsi isabet etmiştir, kâfir diye isimlendirenler de isabet etmiştir. Zina eden, mü'min de değildir, kâfir de değildir, fâsıktır diyen de isabet etmiştir. O, müşrik değil, kâfirdir, diyen de isabet etmiştir. Çünkü Kur'an bu manaların hepsine de delâlet eder.
Yine el-Anberi şöyle demiştir:
Muhtelif manalar ifade eden sünnetler de böyledir; meselâ kurra çekmenin caizliğine delalet eden hadis de vardır, caiz olmadığına delâlet, eden hadis de vardır. Siayeye* cevaz veren hadis de vardır, cevaz vermeyeni de vardır. Mü'min kafirden dolayı kısasedilir diyen hadis de vardır, kısas edilmez diyen hadis de vardır. Fıkıhçı bunlardan hangisini alırsa alsın, isabet etmiştir.
Şu söz de onundur:
Bir kimse adam öldüren kişi cehennemdedir, derse isabet eder/doğru söylemiş olur, cennettedir derse o da isabet eder/ doğru söylemiş olur. Şayet fikir beyan etmez, onun durumunu Allah bilir derse bu sözüyle Allah'a kulluğu kasdettiği zaman isabet etmiş olur. O ğaybı bilemez. İbn Ebi Hayseme[19] dedi ki:
Süleyman ibn Harb bana Ebi Şeyh'ten şöyle dediğini haber verdi:
Ubeydullah ibn el-Hasen ibn el-Huseyn ibn Ebi el'Harîki el'Basri büyük bir suçlamayla itham edildi. Ondan kötü sözler rivayet edildi. Müteahhirin/geç dönem âlimlerinden birisi dedi ki:
Bu, İbn Ebi Şeyh'in anlattığıdır. Fakat Ubeydullah el-Hasen el-Anberi gerçeği öğrenince bu görüşlerinden döndü ve şöyle dedi:
O halde ben (o gö­rüşlerden) dönüyorum. Ben artık küçük bir adamım. Hak konusunda kuyruk olmak benim için bâtılda baş olmamdan daha sevimlidir.[20]
Onun hakkında söylenen şeyler gerçekten ondan sâdır olmuşsa bu bir âlimin yanılgısıdır. Zâten her erdemli kişi gibi o da sonunda hakka geri dönmüştür. Çünkü o, kendisinden nakledilen şeylerde göründüğü kadarıyle şer'i delillerin zahirî anlamlarına uymuştur. Aklına uymamıştır ve onun görüşüyle şeriat çatışır duruma düşme­miştir. Bu, hevaya muhalefete daha yakındır. Allah bilir ya, belki de böyle bir yolda olduğundan dolayı hakka dönmeyi başarmıştır.
Kendisiyle ilgili nakledilen haberde Yezid ibn Suheyb el-Fakir'in durumu da böyledir. Halbuki Abdullah ibn Abbas'a itiraz eden Hâricilerin durumu böyle değildir. Abdullah ibn Abbas onlardan delil istediği zaman bazıları dediler ki:
Onunla tartışmayın, çünkü o Allah Teala'nın: "Şüphesiz onlar kavgacı bir topluluktur."[21] dediği kimse­lerdendir. Onlar böylece müteşabihi muhkeme tercih ettiler, cemaate muhalefet ettiler.
b) Bid'ate nisbet edilen kişi, ilmî ölçülere göre müctehitlerden olması sahih ve sabit değilse daha önce de ifade edildiği gibi onun şeriate muhalif hüküm istinbatında bulunması çok daha muhte­meldir. Çünkü o, hem şer'î kaideleri bilememektedir, hem de onun delilden hüküm çıkarmaya yeltenen hevâsı vardır. O, delili hevâ ve hevesine tâbi kılmaktadır. Çünkü böyle yapmakla liderlik ve taklit edilme mertebesini elde etmiş olmaktadır. Nefsin böyle bir mertebede alacağı zevkin ötesinde başka bir zevk yoktur. Bu sebeple kalpten liderlik sevgisini -sadece o kalmışsa- söküp çıkarmak çok zordur. Hatta tasavvufçular şöyle demişlerdir:
Liderlik tutkusu sıddîklerin kalplerinden en çok çıkacak tutkudur. Hal böyle olunca bu tutkuya bir de delilde hevâ ve hevese uyma arzusu eklendiği zaman bunu kalbinden nasıl söküp atar? Bu iki şeye, yanı liderlik tutkusu ve hevâya uyma arzusuna bir de -zannınca- kendi görüşünün sıhhatine delâlet eden şer'î delil eklenir. Böylece heva ve heves onun kalbine öyle egemen olur ki artık kolay kolay ondan ayrılması mümkün olmaz. Ayrılıklardan söz eden hadiste de ifade edildiği gibi bu durum hastalığının hastayı sardığı duruma benzer. Bu neviden bir bid'atçinin günahkâr olduğu aşikârdır.
Bunun bir örneği İmamiyye Şiasında vardır. Onlar Peygamberin yanında bir de masum imam anlayışı/inancını icad ederler ve halifenin/imamın da tıpkı Peygamber gibi masum olduğunu iddia ederler. Bunu da kendilerine ait zannî bir delile dayandırırlar. Onlar şeriatın her zaman bütün mükelleflere açıklanması ve şerh edilmesi gerektiğini söyleyerek böyle bir inanç ortaya koymuşlardır. Bu açıklama ya mükellefle masum imamın karşılıklı konuşmasıyle gerçekleşecek veya masum imamla karşılıklı konuşan birisinden nakil suretiyle gerçekleşecektir.[22] Onlar bu görüşü daha başlangıçta herhangi bir akli veya nakli delile dayanarak ortaya koymadılar, bilakis akli olduğunu zannettikleri bir şüpheye dayandılar. Nakilden ise, ya aslından veya maksadı gerçekleştirme açısından batıl/geçersiz şüphelere dayandılar. Onların iddiaları ve bu iddialara verilen cevaplar büyük âlimlerin kitaplarından araştırılabilir. Gerçekte bunlar birtakım iddialara dayanır. Bu iddialarıyle ilgili kendilerin­den delil istendiği zaman şaşırıp kalırlar. Çünkü hiçbir yönden delilleri yoktur.
Onların şüphelerinin en kuvvetlisi ümmetin ihtilafı meselesidir. Bu ihtilafı ortadan kaldıracak birisinin bulunması gerekir. Çünkü Allah Teala buyuruyor ki:
"Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesna, onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler."[23]
Bu merhamet ancak Peygamber'e verdiği gibi ona da masumluğu vermesiyle olur. Çünkü masum imam Peygamberin vârisidir. Böyle olmasaydı haklı haksız herkes kendisinin merhamete lâyık olduğunu ve başkalarının değil, sadece kendisinin hakka/gerçeğe ulaştığını iddia ederdi. Kendilerinden masumluğa dair bir delil istenildiğinde hiçbir şeyi delil olarak getiremezler. Ancak onların da bir me...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şeran bidatçi ismi verilen kimse
« Posted on: 19 Nisan 2024, 13:29:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şeran bidatçi ismi verilen kimse rüya tabiri,Şeran bidatçi ismi verilen kimse mekke canlı, Şeran bidatçi ismi verilen kimse kabe canlı yayın, Şeran bidatçi ismi verilen kimse Üç boyutlu kuran oku Şeran bidatçi ismi verilen kimse kuran ı kerim, Şeran bidatçi ismi verilen kimse peygamber kıssaları,Şeran bidatçi ismi verilen kimse ilitam ders soruları, Şeran bidatçi ismi verilen kimseönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes