> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Küreselleşmeye nasıl bakmalı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Küreselleşmeye nasıl bakmalı  (Okunma Sayısı 1156 defa)
01 Ağustos 2012, 13:10:15
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 01 Ağustos 2012, 13:10:15 »



Küreselleşmeye nasıl bakmalı?
Naci BOSTANCI • 83. Sayı / DOSYA YAZILARI


Küreselleşmenin tarihi dört beş yüz yıl öncesine götürülmeye çalışılsa dahi, ana karakteristikleri itibariyle küreselleşme modern zamanlara ait bir süreç. Temelde söz konusu olan da ekonomiye ait alanların ulusallıkları aşkın bir nitelik kazanması, bölgesel ve küresel sonuçlar doğurması. Küreselleşmeyle birlikte artık mal ve hizmetler sınır tanımaksızın dünyanın her tarafına ulaşıyor, buna tekabül edecek şekilde ekonomik örgütlenmeler yeni bir yapılanma ile karşımıza çıkıyor. Bir mal çeşitli parçaları itibariyle farklı ülkelerde üretilebilir, nihayet bir yerde montajlanabilir ve tüketicilerine ulaştırılabilir hale geldi. Elbette bu düzende New York’ta bir büroda oturup, Çin’deki üretim merkezine “bilgi”yi göndermek, düşük maliyet şartlarında elde edilen ürünü rekabetçi bir şekilde dünya pazarlarına sunmak sıradan bir olay.

Küreselleşme, ekonomik örgütlenme ile birlikte sermayenin yapısını değiştirmiş, ulus devletlere hayat veren ulusal burjuvaziler yerlerini uluslararası maddi ve moral bağlarla profili şekillenen yeni türden bir girişimciye bırakmıştı. Artık şirketler milli olmadığı gibi çalışanlar da farklı uluslardan insanlar. Onların çıkarları da ulus devletlerin egemenliğine emanet değil. Ulus üstü yapıların uluslararası ticari ve sanayi hareketliliğin güven içinde yaşanmasını temin edecek şekilde güç kazanması, yeni bir nomosun teşkilinde kudretle rol almaları mevcut sürecin kaçınılmaz sonuçlarından.

Küreselleşme, temelde ekonomik dinamiklerle şekillenirken, ilgili tüm kategorileri ulus ötesi hale getiren bir yolda ilerlemiyor. Mal ve hizmetler, sermaye küreselleşirken emeğin lokalize olmasına dikkat ediliyor. Ticari mallar serbestçe ülke ülke dolaşırken aynı serbestlikten insanlar yararlanamıyor. Emek gücünün sert sınırlar arkasında tutulması, küresel ekonomik aktörlerin rekabetçi üretimleri için vazgeçilmez bir strateji. Emeğin de küreselleşmesi, emek gücünün serbest piyasada karşılığını bulması küresel kazancı tehdit eden “korkutucu” bir gelişme. Bugün batı dünyasının “göçmenler” meselesini gündeminin en üst sıralarında değerlendirmesi, “herkesi yerli yerinde tutmak için” politikalar geliştirmeleri de bu yüzden.

Küreselleşirken yerelleşmek
Bu durum, küreselleşme güçlerinin ulus devletlere yönelik meydan okuyucu ve yıkıcı etkilerinin yanında, onu destekleyici ve göçmen hareketliliğini önleme hususunda ulusallıkları tahkim edici bir tarzda hareket etmesini doğuruyor. Esasen küreselleşmenin çelişik gibi görülen yegâne sonucu bu değil. Daha baskın bir şekilde gündeme gelen ve tartışılan bir başka sonuç, küreselleşmenin küresel ölçekte yerelleşmeyle kol kola gitmesi. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, ekonomik hareketlilik ve kitle iletişim araçlarının temsili kültürel üretimiyle birlikte bütün dünyanın “Amerikanlaşacağı” kaygısına kapılan, her yerde kültürlerin gitgide benzeşeceği, her türlü yerel ve ulusal rengin aynı potada birleşeceği görüşlerini ileri sürenler önemli ölçüde yanıldıklarını gördüler. Tuhaf şekilde, benzeşme ve farklılaşma birbirini takip ediyor, ölçekler, makro ve mikro yönde değişebiliyordu. Bir yandan büyük alışveriş merkezlerinde birbirine benzeyen giyimleri, saç stilleri, ilgileri, yaşama üslupları ile birbirine benziyor gibi görülen yeni genç kuşaklar ortaya çıkarken, diğer yanda yerel kültürel pratikler, mikro kimlikler, milliyetçilikler gündeme geliyor, kitle iletişim araçları üzerinden dünya sahnesinde yerlerini alabiliyorlardı. Etnik müzik türlerinin, yerel mutfak tatlarının, giyim kuşam konusunda küresel moda merkezlerine ilham verici yerel kıyafetlerin, estetik anlayışının öne çıkmasını bu kategoride görmek gerekir.

Türkiye için söyleyecek olursak, daha yakın zamanlara kadar müzik âleminde tutunabilmek için Unkapanı’na gitmek, orada plakçılar çarşısında kendini beğendirmek, bir deneme kaseti yapmak, buradan piyasaya çıkmak yegâne yol durumundaydı. Bugün ise sosyal medya üzerinden neredeyse sıfır maliyetle pazara ulaşmak, buradan elde edilecek popülarite üzerinden sektöre dahil olmak mümkün ve bu yönde bir hayli örnek mevcut. Bu durum beraberinde yerel olanın dünya pazarlarına ulaşması bakımından da önemli bir fırsat sunuyor. Sosyal medyanın bu bağlamdaki yerini biliyoruz. Hayali de olsa kolay bağlar kurulabilir bir uluslararası kamuoyunun, pazarın, estetik, ticari, politik üretimlere açık renkli bir kitlenin teşekkülü, açığa çıkarttığı arz-talep ilişkisiyle başka şartlarda gündeme gelemeyecek yerel anlayışları, politikaları, estetik türlerini gündeme taşıyabilmiş, küresel dünyanın bir parçası haline getirebildi. Bu sağlandığında artık ilişki biçimi hayali olmaktan da çıkar, gerçek sektörlerin ilgi gösterdiği ve ekonomik, politik pazara kattığı bir üretime dönüşür.

Sentezlemeler
Bu benzeşme ve ayrışma, küresel ve yerel olanın içiçeliği konusunu gündelik hayatın içindeki canlı örnekler üzerinden hayal edebiliriz. Sabah, kahvaltı masasındaki ulusal pazarlara kısmen ulaşabilmiş yerel üretimlerle kahvaltısını yapan kişi, İtalyan stili takım elbisesini, Fransa orijinli ayakkabısını, başka bir ülkenin üretimini taşıyan çantasını eline alarak Japon arabasına binip işine giderken Amerikan malı bir cep telefonu ile Irak’taki şirket şubesini arayıp oradaki Arap görevli ile İngilizce konuşup gündelik işlerine başlayabilir. Şu tablo hiç şaşırtıcı değil: Aynı kişi, akşam Marquez ile yan yana duran Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler’ini alıp okumaya başlarken arka planda Mozart in Egypt CD’sini dinler ve az sonra politik görüşleri kendisine yakın aynı çizgide buluştuğu mikro milliyetçi bir arkadaşıyla “kültürel haklar”ın yeni Anayasa’da nasıl yer alabileceğine dair hararetli bir değerlendirmeye katılabilir. Örnekte de görüldüğü gibi, küreselleşme ve yerelleşme süreçlerinin muhakkak ayrı mecralarda akması, başka başka kişilerle ve çevrelerle ilişkili olması gerekmez. Daha dikkat çekici olanın aynı kişi ve gruplar esasında bu süreçlerin yan yana kol kola yaşanması. Seksen öncesi Türkiye’sinde temel bir çelişkiye işaret etmek için “Ayağında kot pantolon, elinde Marlboro sigara Amerikan karşıtlığı yapan kişi”nin tutarsızlığından bahsedilirdi. Kişi politik ve ideolojik olarak her nerede duruyorsa, onunla uyumlu bir hayat stilinin, kültürel repertuarın içinden ancak davranabileceği, politik mücadelesinin meşruiyeti bakımından bu uyumun çok önemli olduğu vurgulanırdı. Bugün bu konular daha fazla birbirinin içine girmiş, şaşırtıcı ve üzerinde özenle durulması gereken “sentezlemeler” oluşmuş görünüyor.

Daha bütünlüklü bir dünya tasavvuru
Küreselleşme girişte ifade ettiğimiz gibi ekonomik esaslı uluslararası ilişkilerden hayat bulan bir yeni durum olarak gündeme gelmiş olmakla birlikte, nasıl ekonomik olan sadece ekonomik değilse, aynı zamanda toplumsal, politik, kültürel sonuçlar doğuruyorsa, küreselleşme de aynı şekilde bir mecraya girdi. Küreselleşmeden bahsederken artık sermaye, emek, bilgi, inanç, kimlik, yaşama stilleri, anlayışlar, ideolojiler gündemin ana konuları oldu, yeni bir hukuk düzeni, evrensel düzlemde karşılığı aranan insanlık durumları alandaki dağarın ana aksları haline geldi. Burada karşılaştığımız görünümleri, sentezlemeleri, mütekabil halleri nasıl değerlendireceğiz? Acaba kategorik olarak bir reddetme, yok sayma, “yanlış örnekler” olduğu gerekçesiyle göz yumma ve hayali bir dünyada zihni mükemmellikler oluşturma cihetine mi gideceğiz? Yoksa hayatın içinde yer alanları bir veri olarak değerlendirip, sorduğu sorulara bir cevap, gerçek insanların tercihleri olarak gözlemlediklerimizi “niçin” sorusu eşliğinde analitik bir okumayla bu “tuhaf” hayata nüfuz etmeyenin girişi olarak mı göreceğiz? Birinci yoldan gidenler gerçeğin dublikasyonu olma iddiasındaki hayali bir dünyanın tesellisine sığınmaya çalışacaklar. Bu onları kesinlikle kurtarmayacak. İkinci yoldan gidenler ise belki sıkıntılı; kafa karıştırıcı bir süreç içinde dramatik yüzleşmeler yaşayacak, zihni kurguları ile hayatın görünümleri arasında illiyet bağları kurmaya çalışacaklar, ama sonuçta gerçekle zihni olanın kesin bir sınırla ayrılmadığı, birbirini açıklayabildiği daha bütünlüklü bir dünya tasavvuruna ulaşacaklar. İkinci yol, sadece yaşadığımız dünyayı anlamak için değil, filozofun başka bir bağlamda dediği gibi, değiştirmek için de geçerli olan yoldur.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Küreselleşmeye nasıl bakmalı
« Posted on: 29 Mart 2024, 01:19:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Küreselleşmeye nasıl bakmalı rüya tabiri,Küreselleşmeye nasıl bakmalı mekke canlı, Küreselleşmeye nasıl bakmalı kabe canlı yayın, Küreselleşmeye nasıl bakmalı Üç boyutlu kuran oku Küreselleşmeye nasıl bakmalı kuran ı kerim, Küreselleşmeye nasıl bakmalı peygamber kıssaları,Küreselleşmeye nasıl bakmalı ilitam ders soruları, Küreselleşmeye nasıl bakmalıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes