> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İnsanlik bilinci ve sevmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanlik bilinci ve sevmek  (Okunma Sayısı 664 defa)
20 Eylül 2010, 18:04:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 20 Eylül 2010, 18:04:01 »



İNSANLIK BİLİNCİ VE SEVMEK

Bilincin kendi merkezine doğru yapacağı bu akışta sevgi, kendimizi keşfin yanında, en yüce Ben'in, yani Allah'ın, bir gülü koklama kolaylığı ile bilinmesinin adıdır. Metafizik buzullaşmayı önlerken sevgi, ontolojik (varlık) olarak gerçekleşmesi imkansız olanı gerçekleştirir de, kokladığımız gülden, sonsuzluk ufkuna kanat açarız. Öyle der, Carrel: "Sevmeyi kavrayan herkes, Allah'ı, bir gülü koklama rahatlığıyla kavrar. Fakat sadece aklın kavradığını kavrayan bir kimseye Allah meçhuldür ve elin ulaşamıyacağı yerdedir. "Batının geleneksel felsefesine gözlerini açmış, onun verimli ve üretken damarlarından beslenmiş olan bu tesbit, Uzakdoğu'nun derin ve sırlı iklimlerinden üzerimize düşmüş bir çiğ tanesi gibidir dersek, sanırım hata etmiş olmayız. Çünkü, sevginin evrensel akışa bir iştirak olduğu düşüncesi, Bhagavad Glta'nın da, ilahî nağmelerinden birisidir: "Seven kimse, Evrensel Beni, Evrenin Efendisini, bütün varlıklarda aynı görür; bütün varlıkları da aynı şekilde, Evrenin Efendisi olan Evrensel Ben'de, (Allah'da) görür".

NİÇİN SEVGİ
Bazı kavramlar vardır ki, yaşaması ve insanın hayatında tesirli olması, hayatın mana kazanması açısından, daima önemlidir. Yaşama sevinci, ümit, insan olma onuru, hürriyet.. vb. kavramlar bu kabildendir. Bunlar, hayatımızın özü ve değer pınarlarıdırlar. Bunlarsız bir hayat, "hayat" olarak görülemez. Bu olsa olsa, cehennemleri andıran bir haldir. Nitekim şair de şöyle demiştir:

"Zillet ile içilen âb-ı hayat, bir cehennem gibidir.
Ama, izzet ve şerefle yaşanan cehennem ise çok güzel bir konaktır"


Ama, bunlar dışında bir başka kavram, daha doğrusu hayata ve varlığımıza bitişik bir realite daha vardır ki, bu, bütün yüce değerlere ocaklık yapan; onları, kendi engin ve varlık kadar kadîm bağrında geliştirir, boy attırır. Öylesine âlemşümuldür ki, dört krallık diye nitelenen dört varlık tabakasında: Cemâdât, nebâtât, hayvanât ve insanda, farklı biçimlerde, ama mutlaka bulunur. Tüm çağlardaki en güzel olaylar, oluşumlar, abide eserler, derin insanlık hatıraları bu realitenin bir ifadesi olmuştur.. Bugün içinse, bütün bu olumluluklarıyla birlikte, "hayatî''ve "olmazsa olmaz bir durum", bir zaruret ve kaçınılmazlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu realite, "sevmek" realitesidir. İnsanlığın içinde bulunduğu ekonomik, içtimaî,-kültürel, ekolojik ve insanî problemler yumağı kendisini çözüme kavuşturacak, çıkmazlarla dolu denklem karmaşalıklarını berraklaştıracak bir el ararken, insan, kendi gizli hazinesini bir kez daha keşfetti.. Ve bu, en derin ve en insanî anlamıyla, sevgiydi...

Nasıl tanımlayabiliriz sevgiyi?..

Şunu belirtmeliyiz ki, en büyük hususiyeti şahsîlik ve izafîlik olan oluşumların tanımı, kişiden kişiye, toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik arzedecektir. Çünkü "sevgi", insanda açan bir çiçektir; insan ise, kendi kültür ve toplumunun rengini taşır. Değişik görünüm ve renklerdeki çiçeklerle dolu bir bahçeye girdiğimizde, nasıl ki, estetik ve âhenk, tabiîlik ve derinliğine sadelik, mucizevî bir çeşitlilikte tek elden çıkmış ayrı ayrı fırça darbeleriymişcesine rengârenk oluş gibi, tüm çiçekler için ortak bir taraf varsa, aynı şekilde varlığın bu ortak çiçeğinin de, ortak bir niteliği; daha doğrusu bir çakışma noktası vardır. Az sonra çeşitli detaylarına ineceğimiz bu ortak vasıf, sevginin, "insanın; daha geneldeyse bütün varlıkların kendi varlık merkezlerine; her adımda kendisine doğru yaklaştıkları evrensel eksene yaklaşmaları; varolmanın uçan kanatlarında, varlık mucizesine katılmaları " oluşudur..

İşte bu noktada, şu çarpıcı hakikat bizi karşılar: Varlıkların kendi varlık eksenlerine; kendilerinin merkezine varmalarının yolu da, benlerarası sevgi ağını oluşturmakla mümkündür. İşte burada varlık, yani insan, kendisindeki en müessir ve yaratıcı güç olan bu rûh akışını devreye sokar, başka varlıkların da tam bir hürriyet içindeki realitelerini kavrar. Realite içinde, kendisine olduğu gibi, ona da yol açar.. Varoluşun doyulmaz hazzına ulaşabilme yoludur bu..

Sevgi, derin bir bağlılık ve vefâ duygusuyla yüklüdür..

Şuurumuzun kendi merkezine doğru yola çıkışından duyulan derin huzurun açığa çıkardığı özgürlük ortamında, bir ilgi ve bağlanma, karşımdakini anlama ve ruhlar diyalogu ile onunla özdeşleşebilmeye dönüşürken, sevgi, kendi "ben sevgime" mukabil, karşımdaki ben'e saygı ve onu da bir gerçeklik olarak kabul etmem demektir.. İşte bu ruhî bağlanış ve ilgi, daima kendisine vefâ ve bağlılık gerektirmektedir.. Sevmenin obje'si olana, rûh dilimizin, kıpırtısız verdiği bir ahid.. Benler arasındaki bir "elest bezmi".. Onu, hissî sömürü aracı olmaktan kurtaran da, derinliklerimizde yaşatmamız zoruniu olan, bu iç-bağlılık, mîsak eylemidir. Nitekim, göz yaşlarının "Selmâ" dan başkasına akmamasını isterken, şair de, bu iç-ahidi dile getirmektedir:

"Eğer bu göz yaşlarım, tutkuya kapılarak Selmâ"dan başkası için akarsa,
Muhakkak ki o, boşa gitmiş, yerini bulmamış bir göz yaşıdır" (1).

"Selmâ" mistik ve ruhî çabalarda, "hikmetin bir simgesi olarak kullanılıyor olsa da (2), bu durum, sevgiliye, ruhumuzun ve aklımızın kendisine bağlılık mîsakı sunduğu gerçeğe, "hikmeti vefa gösterilmesi zarûretini gölgelemez. Bu derin ruhî oluşumun meyvesi olan sevgiyi dev-şiren fertler ve toplumlar, kendi durumlarını dillerindeki lafızlarla bütünleştirerek, sevgisi bol bir dünyada, sevgisizlik şokuna uğramazlar..!

Bilincin kendi merkezine doğru yapacağı bu akışta sevgi, kendimizi keşfin yanında, en yüce Ben'in, yani Allah'ın, bir gülü koklama kolaylığı ile bilinmesinin adıdır. Metafizik buzullaşmayı önlerken sevgi, ontolojik (varlık) olarak gerçekleşmesi imkansız olanı gerçekleştirir de, kokladığımız gülden, sonsuzluk ufkuna kanat açarız. Öyle der, Carrel: "Sevmeyi kavrayan herkes, Allah'ı, bir gülü koklama rahatlığıyla kavrar. Fakat sadece aklın kavradığını kavrayan bir kimseye Allah meçhuldür ve elin ulaşamıyacağı yerdedir. "Batının geleneksel felsefesine gözlerini açmış, onun verimli ve üretken damarlarından beslenmiş olan bu tesbit, Uzakdoğu'nun derin ve sırlı iklimlerinden üzerimize düşmüş bir çiğ tanesi gibidir dersek, sanırım hata etmiş olmayız. Çünkü, sevginin evrensel akışa bir iştirak olduğu düşüncesi, Bhagavad Gita'nın da, ilahî nağmelerinden birisidir: "Seven kimse, Evrensel Ben'i (Sol), Evrenin Efendisini, bütün varlıklarda aynı görür; bütün varlıkları da aynı şekilde, Evrenin Efendisi olan Evrensel Ben'de, (Allah'da-SK) görür" (3). Sevginin özüne ve kaynağına işaret eden bu tesbit, aynı zamanda bir imperatif kipi de kapsar. Yani, "Tüm insanları sevebilme, ancak Tanrı'yı bilinçli ya da bilinçsiz sevebilmekle mümkündür; Tanrı'ya karşı beslenen sevgi ise, soyutluk tuzağına düşmeksizin, bütün insan/ara uzanan bir sevgi bağına dönüşmelidir!"

Evrene dopdolu bir bakış armağan eden bu derinlik içinde biz, ruhî ile lâhutî olanın elele vermişliği mucizesini yaşarız. "Var olmak Tanrı'nın doğasındadır; buna karşılık yaratıkların varlığı yalnızca bir türevdir, Tanrı'dan gelir. Tann'nın dışında sadece hiçlik vardır (...) "soylu insan" şeylerin kendi başına bir hiç olduğunu bilerek, ama tümünün de Tanrı'yla dopdolu bulunduğunu unutmaksızın, onların arasında bir kaçınma, doymuşluk tavrıyla dolaşır" [A) derken, kainatı başka ufuklardan seyreden Eckart, sevginin bu doluluğunu ve varlığın derinliklerine nüfuzunu ifade eder: "Sen, ilahî Ben'i (Sol) severken, tüm insanları da, kendi Evrensel Ben'in olarak sevmiş oluyorsun"'(5). Bu, sevginin, O'nu, ben'i, onları ve bütün varlıkları kucaklaması, kendi ışığı ve hâlesi içine almasıdır (6).

Bu nedenle işte, sevginin coşkun bağlarında çiçek açmıştır en güçlü ümitler ve en hür ruhlar..
Şairde,

"Her insana zannetme ömür yâr oldu
Er geç kimi toprak, kimi rüzgâr oldu.
Dilsiz ve sağır kubbenin altında, inan
Kim sevmeyi sevmişse bir var oldu."

derken, sevginin, bu zaman ötesi köklerinden bir ümit ve güç istîlasına uğramıştır.

SEVGİNİN DİRİLTİCİ SOLUĞU VE MUHAMMED İKBÂL
İslâm Medeniyeti'nin halis evlatlarından İKBÂL, İslâm Toplumu'nun üzerine serpilmiş olan ölü toprağını silkeliyerek, Ümmete yeni bir diriliş heyecan ve aktivitesi kazandırmak istemiştir. Bu diriliş ve yeniden oluşum hamlesi esnasında, çağdaş insanlığı ve bilim anlayışını da yargılarken, özgürlük ve yücelme yönündeki gücünü sev-gi'den almıştır. Çünkü ona göre sevgi, benliğimizin temeli ve hayat kıvılcımıdır. Şöyle der İKBÂL:

"Adı benlik olan o nur noktası, bizim toprağımızın altında hayat kıvılcımıdır.
O, sevgiyle daha canlı, daha yakıcı ve daha pırıl pırıl olarak ebedîleşir.
Onun cevheri sevgiyle alevlenir.
İçinde barındırdığı imkan sevgiyle gelişir " (7).
"Sevgi sayesindedir ki insan, mekânın ötesinde olana (Lâ mekân) yönelir''(8 ).


Sevgiyi, benliğin uyanmasının ve kendi varlık merkezine varabilmesinin yegane imkanı gören İKBÂL, başka bir yerdeyse, insanın kendi nefs zindanı da dahil, bütün zindanlardan kurtulmanın biricik vasıtası görür:

"Aşk törpüsüyle insanlaştım.
Evrenin niceliğini ve niteliğini öğrendim"
(9).

Kemikleşmiş ilim ve bereketini yitirmiş çağa karşı da sevgiyi ve aşkı önerirken, kuru bir mantık ve akıl adamı sığlığıyla değil, kalbinin diliyle konuşur ve haykırır âdeta:

"(...) Çağımızın delirmiş aklına aşk neşteri gerekir''(10).

Ve,

"Halbuki, çağımızın göğsü gönülden bomboş.
Leylâ'dan boş olan bir mahmil gibi.. ""(11).
"Sevgi, onu besleyene, bütün bir dağı omuzlarında taşıma gücü bağışlar" (12).

Sevginin vecdine tutunan kimse, kendi varlığının sırrını keşfetmiştir. Onun gücüyle, âlemleri, ba...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanlik bilinci ve sevmek
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:49:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanlik bilinci ve sevmek rüya tabiri,İnsanlik bilinci ve sevmek mekke canlı, İnsanlik bilinci ve sevmek kabe canlı yayın, İnsanlik bilinci ve sevmek Üç boyutlu kuran oku İnsanlik bilinci ve sevmek kuran ı kerim, İnsanlik bilinci ve sevmek peygamber kıssaları,İnsanlik bilinci ve sevmek ilitam ders soruları, İnsanlik bilinci ve sevmekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes