- Sebebi Med

Adsense kodları


Sebebi Med

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Tue 20 April 2010, 04:15 pm GMT +0200
SEBEB-İ MED
Harf-i medden sonra gelip, asli meddi (yani bir elif miktarı olan
tabii meddi) bir elif miktarından daha fazla çekmeyi gerektiren sebebe:
“Sebeb-i med” denir. Sebeb-i med ikidir:
l- Hemze: ( ء) Hemze, kendi aslî imlasıyla yazıldığı gibi, kelime
içindeki yerine göre elif şeklinde de yazılır. Binaenaleyh, harekesi olan
bütün elifler hemzedir. Hemze, kelimenin başında, ortasında ve sonunda
vaki olabilir. Kelimenin başında vaki olan hemze iki kısma ayrılır:
a- Hemze-i kat'ı: Hem yazıda ve hem de okunuşta daima (yani,
ibtida= başlangıç ve vasl=ulama halinde) bulunan hemzedir. ( (أَبَدٌ -مَاأَناَ
gibi.
b- Hemze-i vasıl: Yazıda mevcut, ibtida (okunmaya kendisi ile
başlanma) halinde okunan, fakat vasl (kendisinden önce harekeli bir harf
gelme) halinde okunmayan hemzedir. ( اَلْعَصْر وَالْعَصْرِ ) gibi.
Bu hemzelerden sadece: Harf-i medden sonra gelen ve kat’ı
hemzesi olan hemze sebeb-i med olabilir. ( مَاأَناَ -جَآءَ ) gibi.
Kelime başlarında dikey olarak, yani elif şeklinde yazılmış olan
hemzelerden hemze-i vasl'a alamet olmak üzere, elifin üstüne yarım bir
sad ( ا), hemze-i kat’a alamet olmak üzere de, üstün ve ötre halinde elifin
üzerine bir hemze ( أ), esre halinde de elifin altına bir hemze ( (إ
yazılması itiyad edilmiştir. ( والْعَصْرِ -إِلَهٌ –أُذُنٌ –أَآَلَ ) gibi.

2- Sükûn: Harekesizlik demektir, alameti de cezim ( —ْ )
dediğimiz işarettir. ( لَمْ يَلِدْ ) gibi. Bu alâmeti taşıyan harfe, sakin harf denir.
Sakin harf, harf-i med ise bu işarete gerek yoktur. ( اَلْمِيزَانُ –اَلرُّوحُ ) gibi.
Bir kelimede, med harfinden sonra sükûnlu bir harfin bulunması, med
sebebi olur. Sükûn iki çeşittir:
a- Sükûn-u lâzım: Vakfen (durulunca) ve vaslen, (geçilince sabit
olan sükuna: “Sükûn-u lâzım” denir ( لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ) kelimelerindeki mim
ve dal harflerinin sükunu gibi. Çünkü biz bu kelime üzerine vakf yapsak
veya diğer bir kelimeye vasl yapsak, sükunlar oldukları gibi durur. Hiç
değişmez.
b- Sükûn-u arız: Vakfen sabit, vaslen sakıt (düşen) olan sükûna:
“Sükûn-u arız” denir. Yani asılda olmayıp, arızî bir sebeple meydana
gelen sükûndur. Bu arızî sebep de vakıftır. Mesela: ( يَعْلَمُونَ ) kelimesi
üzerinde vakf yapılırsa nûn harfinin üstünü düşer, yerine cezim gelir.
يَعْلَمُونْ) ) gibi. İşte bu sükûn arızîdir. Çünkü bu kelime üzerinde vakf
yapılmasaydı, böyle bir sükûn meydana gelmeyecekti. Ayet sonlarındaki
sükûnların çoğu böyledir. Arapça’da hareke üzerinde vakıf yapmak caiz
olmadığından, vakıf halinde kelimenin son harekesi daima sükûna
çevrilir.
Sükûnu lazım, kelime ortasında veya sonunda vaki olabilir ,( (اَلْحَمْدُ
لَمْ يَلِدْ) ) kelimelerindeki mim ve dal harflerinin sükûnu gibi. Sükun-u arız
ise, sadece kelime sonunda vaki olabilir. Kelime başında ise bu
sükûnlerin hiçbirisi bulunamaz. Çünkü sakin harf ile ibtida (okumaya
başlamak) mümkün değildir.

burkay
Fri 15 April 2011, 05:10 pm GMT +0200
SEBEB-İ MED
Harf-i medden sonra gelip, asli meddi (yani bir elif miktarı olan
tabii meddi) bir elif miktarından daha fazla çekmeyi gerektiren sebebe:
“Sebeb-i med” denir. Sebeb-i med ikidir:
l- Hemze: ( ء) Hemze, kendi aslî imlasıyla yazıldığı gibi, kelime
içindeki yerine göre elif şeklinde de yazılır. Binaenaleyh, harekesi olan
bütün elifler hemzedir. Hemze, kelimenin başında, ortasında ve sonunda
vaki olabilir. Kelimenin başında vaki olan hemze iki kısma ayrılır:
a- Hemze-i kat'ı: Hem yazıda ve hem de okunuşta daima (yani,
ibtida= başlangıç ve vasl=ulama halinde) bulunan hemzedir. ( (أَبَدٌ -مَاأَناَ
gibi.
b- Hemze-i vasıl: Yazıda mevcut, ibtida (okunmaya kendisi ile
başlanma) halinde okunan, fakat vasl (kendisinden önce harekeli bir harf
gelme) halinde okunmayan hemzedir. ( اَلْعَصْر وَالْعَصْرِ ) gibi.
Bu hemzelerden sadece: Harf-i medden sonra gelen ve kat’ı
hemzesi olan hemze sebeb-i med olabilir. ( مَاأَناَ -جَآءَ ) gibi.
Kelime başlarında dikey olarak, yani elif şeklinde yazılmış olan
hemzelerden hemze-i vasl'a alamet olmak üzere, elifin üstüne yarım bir
sad ( ا), hemze-i kat’a alamet olmak üzere de, üstün ve ötre halinde elifin
üzerine bir hemze ( أ), esre halinde de elifin altına bir hemze ( (إ
yazılması itiyad edilmiştir. ( والْعَصْرِ -إِلَهٌ –أُذُنٌ –أَآَلَ ) gibi.

2- Sükûn: Harekesizlik demektir, alameti de cezim ( —ْ )
dediğimiz işarettir. ( لَمْ يَلِدْ ) gibi. Bu alâmeti taşıyan harfe, sakin harf denir.
Sakin harf, harf-i med ise bu işarete gerek yoktur. ( اَلْمِيزَانُ –اَلرُّوحُ ) gibi.
Bir kelimede, med harfinden sonra sükûnlu bir harfin bulunması, med
sebebi olur. Sükûn iki çeşittir:
a- Sükûn-u lâzım: Vakfen (durulunca) ve vaslen, (geçilince sabit
olan sükuna: “Sükûn-u lâzım” denir ( لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ ) kelimelerindeki mim
ve dal harflerinin sükunu gibi. Çünkü biz bu kelime üzerine vakf yapsak
veya diğer bir kelimeye vasl yapsak, sükunlar oldukları gibi durur. Hiç
değişmez.
b- Sükûn-u arız: Vakfen sabit, vaslen sakıt (düşen) olan sükûna:
“Sükûn-u arız” denir. Yani asılda olmayıp, arızî bir sebeple meydana
gelen sükûndur. Bu arızî sebep de vakıftır. Mesela: ( يَعْلَمُونَ ) kelimesi
üzerinde vakf yapılırsa nûn harfinin üstünü düşer, yerine cezim gelir.
يَعْلَمُونْ) ) gibi. İşte bu sükûn arızîdir. Çünkü bu kelime üzerinde vakf
yapılmasaydı, böyle bir sükûn meydana gelmeyecekti. Ayet sonlarındaki
sükûnların çoğu böyledir. Arapça’da hareke üzerinde vakıf yapmak caiz
olmadığından, vakıf halinde kelimenin son harekesi daima sükûna
çevrilir.
Sükûnu lazım, kelime ortasında veya sonunda vaki olabilir ,( (اَلْحَمْدُ
لَمْ يَلِدْ) ) kelimelerindeki mim ve dal harflerinin sükûnu gibi. Sükun-u arız
ise, sadece kelime sonunda vaki olabilir. Kelime başında ise bu
sükûnlerin hiçbirisi bulunamaz. Çünkü sakin harf ile ibtida (okumaya
başlamak) mümkün değildir.


admin
Sat 9 March 2013, 08:32 pm GMT +0200
Elhamdulillah ne güzel şu konular hazirlanmış onkarca tecvid  kitabinda olmayan konular tecvid öğretiyoruz bölümü altinda var bu konular çok hayra vesile oluyor çok zamaninda bu konularin açılmasini sağlmanin esaslari simdi daha iyi anlasiliyor.allah cc vesile olandandanda razi olsun.

reyyan
Sat 9 March 2013, 10:49 pm GMT +0200
Evet elhamdülillah siz Kuran Öğretiyoruz bölümü açınca benim de aklıma hemen neden tecvid öğretiyoruz bölümü olmasın diye soru gelmişti ve güzel bir kaynakla açmıştık. Tecvid kitaplarında gerçekten deyindiğiniz gibi bu kadar ayrıntı bilgi yok konu çok güzel anlatılmış ve anlaşılıyor...

mevlüdekalınsaz
Wed 9 July 2014, 09:05 pm GMT +0200
Esselamü aleykum ve rahmetullah...çok faydali bilgiler..
Bu kadar ayrintili bilmiyodum konuyu.anlatimi açiklayici ve anlaşilie olmuş..Mevlam razi gelsin ..

halim
Wed 9 September 2015, 10:20 pm GMT +0200
Ve aleykum selam ; Maşaallah barekallah Kuranı daha güzel ve tilavetiyle okumak için dersler ve okuyuş biçimleri inşaallah öğrenip kitabı mübini daha güzel okuyanlardan oluruz.

Allah razı olsun

yagmur_7-c
Tue 2 August 2016, 10:14 am GMT +0200
Esselamu aleykum
Uzatma konusunda sıkıntım vardı ...Allah a şükür bu konuda daha iyi bilgi öğrendim ....Rabbim razı olsun inşallah....Rabbim Kiran i daha iyi öğrenenlerden etsin inşallah...