Yemekte miyiz By: hafiza aise Date: 20 Ekim 2011, 12:39:47
Yemekte miyiz?
Aralýk 2008 39.SAYI
Hatýr için çið tavuk yiyen bir milletin evlatlarý, hiç ev sahibine “yemekleri senin yaptýðýna inanmýyorum” ya da “bardaklarýn hijyenik deðil” yahut “etin sunumunu baþarýsýz buldum” der mi? Ayýp yahu! Biz, beðensek de beðenmesek de efendi efendi yemeðimizi yer, hazýrlayana eline saðlýk der, teþekkür eder, “elhamdülillah”la sofradan kalkarýz.
Televizyon tarihimizin balýk hafýzalý sayfalarý arasýna yeni bir köksüzlük örneði daha eklendi. Ama itiraf edelim ki, bu kadarýný biz bulamazdýk, bu kadarýna elimiz ermez, bu kadarýný yüreðimiz kaldýrmazdý. Evimizin içinde þimdilerde elini kolunu sallaya sallaya dolaþan bu ecnebi formatlý program, Amerika, Fransa, Danimarka gibi birçok ülkede reyting rekorlarý kýrýnca bizim kanallardan biri, heyecanla bir koþuda gitti, programý aldý getirdi. Programýn hedef kitlesi daha ziyade kadýnlar. Bu programý izleyenler hem yarýþma heyecanýný yaþayacak hem farklý yemekler yapmayý öðrenecek hem de misafir aðýrlama bilgi görgü ve beceresi edineceklerdi. Kulaða ne hoþ geliyor öyle deðil mi? Ýþte sýrf kulaða bile hoþ gelmesin diye, bana zül gelse de, bilmeyenler için bu programýn ne menem bir þey olduðunu özetleyeyim:
Daha tadýna bakmadan çorbaya berbat diyor
Bu bir yemek yapma ve misafir aðýrlama yarýþmasý. Her hafta 5 kiþi yarýþýyor ve sýrayla biri ev sahibi olup, diðer 4 kiþiyi evinde akþam yemeðinde aðýrlýyor. (Aðýrlýyor kelimesinin burada ne kadar aðýrlaþtýðýný ve yakýþýksýz olduðunu ilerleyen satýrlarda siz de fark edeceksiniz.) Ev sahibi olacak yarýþmacý, bütün gün boyunca bir kameramanla birlikte alýþveriþ yapýyor, insaný bunalýma sokan bir hýzlandýrýlmýþ çekimle bütün yemekleri 10 dakikada hazýr hale getiriyor. Sonra misafirler yani yarýþmacýlar geliyor ve yemek baþlýyor. Sadece ev sahibini, masa düzenini ve yemekleri eleþtirmeye ve önüne ne konsa beðenmemeye programlanmýþ misafirler, daha tadýna bakmadan çorbaya berbat, salataya basit, ete fazla alaturka, pilava lapa demek suretiyle yemeklerini yiyorlar.
Misafir ev sahibine “yemekleri senin yaptýðýna inanmýyorum” der mi?
Bu, olabildiðince kabalýk yapmak ve hiçbir yemeði beðenmeyerek puan, dolayýsýyla para kazanmak mantýðýyla kurgulanmýþ programý madem ithal ettiniz, orijinal ve izlenebilir buldunuz, bari formata biraz çekidüzen verin, azýcýk millileþtirin deðil mi? Hatýr için çið tavuk yiyen bir milletin evlatlarý, hiç ev sahibine “yemekleri senin yaptýðýna inanmýyorum” ya da “bardaklarýn hijyenik deðil” yahut “etin sunumunu baþarýsýz buldum” der mi? Ayýp yahu! Biz, beðensek de beðenmesek de efendi efendi yemeðimizi yer, hazýrlayana eline saðlýk der, teþekkür eder, “elhamdülillah”la sofradan kalkarýz.
Sonra, sanki milletçe gurme olmuþuz kaþla göz arasýnda. Misafirlerden biri, ev sahibi mutfaða gitmek için daha arkasýný döner dönmez, ara soðuklarýn menü için çok uygunsuz olduðunu söylüyor, diðerleri de onaylýyor. Bir diðeri iki sýcak yemek var ama tek çatalla servis yapmýþsýnýz diye eleþtirirken, öteki karides güvecin soya sosunun baþarýsýz olduðunu iddia ediyor.
Tamam, siz yine yemeði mutlaka saðdan servis edin, en az dört çatalla yiyin, bütün soslarý birbirine karýþtýrmayý görev addedin. Ama kendinize, karþýnýzdakine ve nimete de biraz saygý gösterin. Bu görgülü(!) yarýþmacýlardan biri az sonra, beðenmediði lokmayý aðzýndan çýkartýp “iðrenç” diyor. Julyen usulü doðranmamýþ zavallý sebzelerle beþamel soslarýn kavgasý sürerken þöyle bir konuþma geçiyor misafir ve ev sahibi arasýnda: “Bu meyve tabaðýndan kedi kýlý çýktý!” “Ama evde kedi besliyoruz, ne yapabilirim?”
Seçilen yemekler de bizden deðil
En az program içeriði ve yarýþmacýlar kadar, seçilen yemekler de bizden deðil. Hiç kimse evine ilk kez çaðýrdýðý insanlara yengeç, midye tava ya da karides ikram etmez deðil mi? Sonra bizde yemeðe salatayla baþlanmaz. Yemekte gösteriþ yapýlmaz. Tatsýz ve kötü þeyler konuþulmaz. Akþama kadar uðraþýp önüne yemek koymuþ birine karþý nezaket gösterilir, teveccüh edilir. Misafire hürmet, ev sahibine dua edilir.
Hiç baþkasý için biçilmiþ bir elbise bizim üstümüze olur mu? Olmaz. Olsa da uymaz. Yakýþmaz. Bir miktar para ödülüne sahip olmak için, muhataplarýnýn arkasýndan konuþan, yüzüne karþý kabalýk yapan, teþekkür etmeyi bilmeyen, Türk geleneklerinden bihaber olan, dini öðretileri yok sayan bir yeme içme kültürüne “görgü” diyen insanlar bu toplumu temsil edemez. Her hafta deðiþen 5 kiþinin davranýþ biçimi ve kültürü üzerinden genelleme yapýlamaz. Bize bu ve benzeri programlarla dayatýlmaya çalýþýlan egemen ve popüler kültür, yeme-içme davranýþý, sofra adabý, misafir olma ve misafir etme ahlakýyla örtüþmez, dahasý onun yanýndan bile geçmez.
Görgü dediðimiz, adab-ý muaþeret dairesinde deðerlendirdiðimiz þey, toplum, fert, mekânlar, zamanlar, akýl, eðitim ve din gibi mefhumlardan baðýmsýz deðildir. Görgü, medeni ve ahlaki davranýþ biçimlerinin bütünüdür. Görgü ve nezaket kurallarý toplumun dününü ve bugününü dengeler, terbiye, nezaket, incelik gibi kavramlarý muhafaza eder.
Yine aç kaldýnýz…
Çatalý tabaðýn neresine koyarsanýz koyun, biliriz ki yemek sað elle yenir. Yemeðe besmele ile baþlanýr, yemek adabýnca yenir ve þükürle bitirilir. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) yemek esnasýnda ve misafirlikte ne kadar nazik olduðunu, davete icabet ettiðini, yemekler arasýnda ayrým yapmadýðýný, izin almaksýzýn sofradan kalkmadýðýný bilmeyen ve dikkate almayan bir görgü tanýmý bizi karþýlamaz. Din ve medeniyetten uzak olarak belirlenmiþ görgü kurallarý, fert ve toplumun karakter disiplinini ve ahlakýný beslemez. Bu durumda biz de size hiç puan vermeyiz. Gördünüz mü, yine aç kaldýnýz...
Ruhan UMUT