Ahmed ez-Zeyn By: saniyenur Date: 15 Ekim 2011, 21:30:23
7. Ahmed ez-Zeyn
Menâhicu'l-muhaddÝsîn fî takviyeti'I-ehadisi'I-hasene ve'd-daîfe [1037] adlý eserin müellifi Ahmed Murtaza ez-Zeyn de, "Keþif, sapýk ve saptýran mutasavvýflarýn bidatlarýndandýr, küfür olmaktan uzak deðildir. Çünkü bunda gayb bilgisini iddia etme vardýr. Ayrýca rüya yoluyla hadis rivayetinin de hiç bir önemi yoktur [1038] demiþtir.
Görülüyor ki Ýslâm âlimleri özellikle de muhaddisler, keþif metodunun ilmîliðini asla kabul etmemiþler, bununla þer'î bir hükmün sabit olmayacaðý konusunda görüþ birliðine varmýþlardýr. Bütün bu tenkitler gösteriyor ki, muhaddisler keþif ile hadis tashihini asla kabul etmemiþler, böyle bir yolun hadislere büyük bir darbe vurabileceði endiþesiyle bunu reddetmiþlerdir. Keþfin görünür bir tarafýnýn olmamasý, maddî âlemin zahire göre hükümde bulunmasý, keþfin genele ait bir delil olmasýný engellemiþtir. Aslýnda bu dünya hayatýnda olabilecek bazý istismarlarý Önlemesi açýsýndan zahire göre hüküm verme Ýþi, son derece saðlam bir prensip olarak kabul edilmelidir Fakat burada þu hususu belirtmenin yararlý olacaðý kanaatindeyiz. Keþfi eleþtiren muhaddisler ve diðer âlimler, keþfin varlýðýný Ýnkar etmemektedirler. Onlarýn keþfi kabule yanaþmamalarý keþifle hadisin Ýlmî bir yol olmadýðý, böyle bir metodla ümmet üzerine þer'i bir hükmün terettüp etmediði noktasýndadýr. Bu gibi kapalý olan problemlerin çözümünde en ölçülü ve en tutarlý teklifi bundan asýrlarca önce yaþamýþ Ýlk devir zâhid ve sûfilerýnden Ebû Süleyman ed-Dârânî (Ö.215/830) [1039] þu sözüyle yapmýþtýr:
"Gönlüme günlerce hakikat sýrlarýndan bazý þeyler doðar. Fakat iki âdil Þahit olan Kur'an ve sünnet onu tasdik etmedikçe asla kabul etmem, gönlüme girmesine izin vermem.[1040] Öyle ise geçmiþte olduðu gibi bugün de bundan sonraki dönemlerde de müslümanlar için yegane ölçü Kitab ve sünnet olmalýdýr.
Keþfi eleþtiren bu görüþler hiç þüphesiz ilmî ölçülerdir ve tutarlýdýr. Bununla birlikte keþfe karþý, isnad yoluyla hadis rivayet iþinin yüzde yüz doðru olduðu da iddia edilemez. Nitekim bu konudaki münakaþalarý deðerlendiren M. Said Hatiboðlu, bugün Buhârî (Ö.256/870) ve Müslim (ö.261/875)'in Sa-hih'lerinîn her ne kadar benzeri eserler arasýnda en sahih olmalarýna raðmen bu eserlerin de her türlü noksandan uzak olmadýklarýný, hadisier hakkýnda verilen sahihlik hükmünün, ravi deðerlendirmelerinin Ýtibarî, yani þahsa göre deðiþebilir olduklarýný, sahih olmayan rivayetler için de onlarýn mutlaka yalan olduklarýný söylemenin mümkün olmadýðýný, dolayýsýyla bu hükümlerin kesinlik ifade etmediðini belirttikten sonra þöyle demiþtir:
"Bu ölçüleri Buhârî ve Müslim'in hadislerine de tatbik etmeyi engelleyen hiçbir haklý gerekçe olamaz. Bu iki kitabýn ötekilerden farký, musanniflerinin rivayetleri deðeriendiriþlerindeki isabet nisbetinin daha yüksek görülmüþ olmasýndandýr. Bu isabetin de itibari olduðunu unutmamak gerekir. [1041]
Hatiboðlu tarafýndan ifade edilen bu görüþleri bir örnekle delilendirerek konuyu bitirmek istiyoruz. Mevzuat kitaplarýndan meselâ, Aliyyü'l-Karî (ö.l014/1605)'nin ei-Masnû adlý eserini ele alýp karýþtýrdýðýmýzda þöyle bir rivayetle karþýlaþmaktayýz:
Hadis: Ýnnenî leecidü nefese'r-Rahman min kýbeli'I-Yemen ev min cânibi'l-Yemen: Ben Rahman'ýn nefesini Yemen tarafýnda hissediyorum. Kâle'l-Irâkî: Lem ecid lehu aslen: Irakî demiþtir ki: Aslýný bulamadým. [1042]
el-Masnû'yu tahkik edip neþreden Abdülfettah Ebû Gudde, hadisle ilgili bize Aliyyü'l-Karî'den farklý olarak þu bilgileri vermektedir:
Halbuki Ýhyâ'nýn tahridni yapan Irâkî (6.80611403), Kavâidü'l-akâid adlý kitabýn sonunda hadisi Ahmed b. Hanbel (ö.241/855)'in Müsned'inde Ebû Hureyre'den tahriç etmiþ, ricalinin de sika olduðunu söylemiþtir. [1043] Hey-semî (6.807/1404), Mecmeu'z-zevâid (X, 55)'de hadisi yine Ebû Hureyre-den rivayet etmiþ, hadisin Ýmam Ahmed tarafýndan tahriç edildiðini, ricalinin Þebib b. Rauh dýþýnda sahih hadis ricali olduðunu, Þebib'in de sika olarak deðerlendirildiðini ifade etmiþtir. Ayný hadisi Beyhakî (6.458/1066), el-Esmâ ue'ssýfât'ta sahabi Seleme b. Nüfeyl es-Sekunî'den nakletmiþ, [1044] Bezzâr (6.292/905) Müsned'inde, Taberânî (6.360/971) Mu'cemu'l-kebîr, Mu'cemu'l-evsat ve Müsnedü'þ-Þâmiyyin adlý eserlerinde ayný hadisi tahriç etmiþlerdir. Muhammed b. Kasým Haydarabâdî, el-Kavlu'l-müstahsen fî fahri'l-hasen adlý eserinde bu hadisle ilgili geniþçe durmuþtur. [1045] Nitekim Aliyyü'1-Karî (ö,1014/1605)'den bir asýr sonra gelen Aclûnî (Ö.1162/1749) de hadisin Irakî (Ö.806/1403) tarafýndan aslýnýn bulunamadýðýný söylemekle yetinmiþtir. [1046] Þu durumda Aliyyü'1-Karî ve Aclûnî'nin eserlerine bakanlar için "Nefes-i Rahman" hadisinin sahih hadis olmadýðý, dolayýsýyla hadisin aslýnýn bulunmadýðý kanaati hasýl olacaktýr. Daha deðiþik kaynaklara bakma fýrsatý bulanlar ise, onlarýn tersine hadisin sahih olduðuna hükmedeceklerdir. Bu durum belki de epeyce bir hadis için söz konusudur. Fakat herþeye raðmen bu gibi ihtilaflar ilmî mesâilerin devam ettirilmesine vesile olmakta, hadislerle amel etme noktasýnda daha ciddi çalýþmalarýn yapýlmasýna yol açmaktadýr.
Bursevî'nin hadis tespitinde kullandýðý metodlarý incelediðimiz bu kýsýmda onun muhaddislerin benimsediði tahammül yollarýnýn dýþýnda, ahz anillah, ilham, yakaza, insilah, rüya ve keþif yollarýný kullanarak bu yollarla hadis almaya taraftar olduðunu, bu konuda onun gibi düþünen bazý âlimlerin de bulunduðunu örneklerle göstermiþ bulunuyoruz.
Bursevî'nin hadis tespit yollarý dýþýnda, onun mevcut hadisler üzerinde bazý ölçülere bakarak bir deðerlendirmede bulunduðu, ya da daha baþka kriterleri esas alarak hadis kapsamýna deðiþik malzemeleri de ilave ettiði görülmektedir. Onun bu fikirlerini Bursevî'nin hadis tespit ölçüleri konusunda biraraya getirmek Ýstiyoruz.[1037] Eser, 1994'te Riyad'da basýlmýþtýr.
[1038] Kurt, s. 600.
[1039] Ebû Süleyman Abdurrahman b. Ahmed b. Atýyye ed-Dârânî ilk zahidlerden, Suriye bölgesinin en eski sûfilerinden biri olan Dârânî aslen Vasýflý'dýr. Gençlik döneminden sonra tasavvufa yönelmiþ, bazý âyetlere getirdiði tasavvufî yorumlar sebebiyle de iþârî tefsir hareketinin ilk temsilcilerinden sayýlmýþtýr. Haris el-Muhasibî baþta olmak üzere birçok sûfiyi etkileyen Dârânî 215/830 yýlýnda vefat ermiþtir. Hatîb, X, 248; Hucvirî, s. 211; Cami, s. 94; Kara, Mustafa, "Darânî", D/A, VIII, 485.
[1040] Hatîb, X, 248; Kuþeyrî, s. 25.
[1041] Kurt, s. 602.
[1042] Karî,s.69