Sizden Gelenler (Tasavvuf)
Pages: 1
Zikir By: SevD@_GüLü Date: 09 Ekim 2011, 14:58:48
                      Zikir

Zikir, sevgiliye karþý duyulan sevginin alameti ve eseridir. Çünkü bir þeyi seven onu çok anar.


                     

Zikir, sözlükte anmak, hatýrlamak, yâd etmek demektir. Bir tasavvuf terimi olarak Allah’ý anmak ve hatýrlamak, O’nu unutmamak (nisyan) ve gaflet halinde olmamak; Allah ismi þerifini (lafza-i celâl zikri) veya Lâilâheillallah (kelime-i tevhid zikri) cümlesini söylemek ve tekrarlamak demektir.
 
Zikir kelimesi, tarikat ehli kimselerin ferdî olarak belli bir esmayý belli zamanlarda, belli sayýda ve bir edeb dâhilinde her gün düzenli bir þekilde söylemeleri; yine tarikat ehli kimselerin ve sûfî cemaatlerinin bir yerde toplanýp mürþid veya halifesi gözetiminde Allah, Hû, Hay gibi esmalarý belli bir hareket ve düzen içinde tekrarlamalarý anlamýnda da kullanýlýr. Toplu olarak icra edilen bu tür zikirlere semâ, tarikat ayini, hadra ve deverân gibi isimler de verilmektedir.
 
Toplu zikirlerde söylenen esmalarýn ve yapýlan hareketlerin ritmik ve ahenkli olmasý gerekmektedir. Bir halka oluþturmak suretiyle ahenkli hareketlerle oturarak yapýlan zikre kâiden zikir; ayakta yapýlan zikre kâimen zikir veya deveran tabiri kullanýlmýþtýr. Yesevîlikte hançereden testere sesi gibi bir ses çýkarýlarak yapýlan zikre ise, zikr-i erre veya zikr-i minþârî (testere zikri) denilmiþtir.(1)
 
Zikir, sevgiliye karþý duyulan sevginin alameti ve eseridir. Çünkü bir þeyi seven onu çok anar. Zikir esnasýnda zikreden, zikredilenden baþka her þeyden geçer. Yani zâkir, zikirde mezkûrdan (Allah) baþka her þeyi unutur. Zinnûn-i Mýsrî þöyle der: “Hakiki manada Allah’ý zikreden bir zâkir, O’nun zikri yanýnda her þeyi unutur. Allah Teâlâ da onu her þeyden muhafaza eder.”(2)
 
Ýçtimaî hayatý çekilmez hale getiren amil, insanlarýn mâsivâya karþý olan meyilleridir. Zikre duyulan ihtiyaç sayesinde sûfînin kalbinde yer alan bir takým dünyevi ihtiraslar kaybolur ve yerini Allah sevgisine terk eder. Samimiyetten uzak, çeþitli menfaatler hayal edilip yapýlan veya bir alýþkanlýk haline getirilen zikrin, ahlâk edinilmedikçe kiþiye bir fayda saðlayamayacaðý da aþikârdýr.(3)
 
Kur’ân’da 254 yerde geçen zikir lafzý, mutasavvýflar tarafýndan genel olarak Allah’ý, özel olarak da Elest Bezmi’nde O’na verilen sözü hatýrlamak þeklinde anlaþýlýr. Zikir, Elest Bezmi’nde hatýrlamak, semâ da Elest Bezmi’nde Allah’ýn “Ben sizin Rabbiniz deðil miyim?”(el-A’`râf, 7/172) hitabýný duymak manasýnadýr denilmiþtir.
 
Allah’ý unutmamak ya da O’nu isim ve sýfatlarýyla anmak konusunda pek çok âyet ve hadisler mevcuttur.
 
Zikir Ýle Ýlgi Âyet-i Kerimeler
 
 
 
Zikir kelimesi, Kur’ân-ý Kerim’de lügat anlamlarýna uygun olarak Allah’ý anmak, daima hatýrlayýp unutmamak manalarýna kullanýldýðý gibi namaz, Kur’an anlamlarýnda da kullanýlmýþtýr.
 
Kur’an anlamýna: “Kur’ân’ý kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacaðýz.”(el-Hicr, 15/9)
 
Cuma namazý anlamýna: “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çaðýrýldýðý (ezan okunduðu) zaman, hemen Allah’ý anmaya koþun ve alýþ veriþi býrakýn. Eðer bilmiþ olsanýz, elbette bu, sizin için daha hayýrlýdýr.”(el-Cum’a, 62/9)
 
Ýlim anlamýna: “Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiðimiz kiþilerden baþkasýný peygamber olarak göndermedik. Eðer bilmiyorsanýz bilenlerden sorunuz.”(el-Enbiyâ, 21/7)
 
Bizzat zikir anlamýna:“Onlar ayakta iken, otururken, yanlarý üzere Allah’ý anarlar.”(Âl-i Ýmrân, 3/191)
 
“Namaz kýldýktan sonra Allah’ý ayakta, oturarak, yanlarýnýz üzere anýn.”(en-Nisâ, 4/103)
 
“Ey Mü’minler! Allah’ý çok çok anýn.”(el-Ahzâb, 33/41)
 
“Allah’ý çok anýn ki kurtuluþa eresiniz.”(el-Cum’a, 62/10)
 
“Kalpler ancak Allah’ýn zikri ile tatmin olur.”(er-Râ’d, 13/28)
 
“Allah’ý çok zikreden erkek ve kadýnlar yok mu? Cenâb-ý Hak’tan onlara maðfiret ve büyük ecir hazýrlanmýþtýr.”(el-Ahzâb, 33/35)
 
“Münafýklar, Allah’ý aldatmaya çalýþýrlar. Allah da onlarýn bu çabalarýný baþlarýna geçirir. Onlar, namaza kalktýklarý zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriþ yaparlar ve Allah’ý pek az anarlar.”(en-Nisâ, 4/142)
 
“Hacc ibadetlerinizi bitirince (Müzdelife’de) babalarýnýzý andýðýnýz gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir þekilde Allah’ý anýn.”(el-Bakara, 2/200)
 
Zikir Ýle Ýlgi Hadisi Þerifler:
 
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Amellerinizin en hayýrlýsý; Melikiniz (Rabbiniz) katýnda en temizi; derecenizi en çok yükselteni; altýn ve gümüþ infak etmekten, düþmanla boðaz boðaza mücadele ederek sizin düþmaný, düþmanýn sizi öldürmesinden (þehit ve gazi olmaktan) daha faziletli olaný nedir, size haber vereyim mi?” Ashab: “Evet ey Allah’ýn Rasûlü!” dediler. Rasûlullah (s.a.v.); “Allah Teâlâ’yý zikretmektir.” buyurdu.(Ýbn-i Mâce, Edeb 53)
 
Rasûlullah (s.a.v.); “Müferridler (Allah’a yakýnlýk konusunda) ilerlediler.” buyurdu. “Müferrid olanlar kimlerdir, ey Allah’ýn Rasûlü?” sorusuna, “Allah’ý çok zikreden kadýnlar ve erkeklerdir.” cevabýný verdi.(4)
 
“Gafiller içinde Allah’ý anan kiþi, harpten kaçanlar arasýnda cihada devam eden gibidir.”(Tirmizi; Ahmed b. Hanbel)
 
Rasûlullah (s.a.v.), “Ya Rasûlallah, en faziletli amel hangisidir?” diye sorulduðunda; “Dilin, zikr-i ilâhî ile meþgul iken ölmendir.” buyurmuþlardýr.(Et-Terðîb ve’t-Terhîb, 2/395)
 
“Kulum Beni andýðýnda ve dudaklarýný Benim için kýpýrdattýðýnda Ben onunla beraberim.”(Buhârî)
 
“Âdemoðlu Allah’ýn zikrinden daha kolay kendisini Allah’ýn azabýndan kurtaracak bir amel iþlemiþ deðildir.”(Tirmizî)
 
“Cenâb-ý Hakk’ý çok zikir ve tesbih ederek o derece mest olun ve kendinizden geçin ki; sizi gören münafýklar deli olmuþ mecnun zannetsinler.”(Müsned)
 
“Onlar öyle adamlardýr ki; onlarla düþüp kalkanlar bile þakî olmazlar, mesûd olurlar.”(Buhârî)
 
“Cennet bahçelerine (Allah’ý zikir için teþkil edilen halkalara) uðradýðýnýzda nimetlerinden yiyiniz.”(Tirmizî, Daavât 82)
 
“Sabah namazýndan sonra güneþ doðuncaya kadar oturup Allah’ý zikretmem, benim için dört köle azat etmekten daha hayýrlýdýr.”(Ebû Dâvût, Ýlim 11)
 
Zikrin Çeþitleri
 
Zikir, tasavvuf erbabý tarafýndan âyet ve hadislerin ýþýðýnda sâlikin seyr-i sülûkunu gerçekleþtirirken olmazsa olmaz bir þart kabul edilmiþ;(5) açýk ve gizli olmak üzere ikiye ayrýlmýþtýr. Bunlardan hangisi benimsenirse benimsensin, her amelde olduðu gibi bu ibadette de ihlâs þartý aranmýþtýr.
 
1. Cehrî (açýk) zikir: Yüksek sesle veya çevrede bulunanlarýn iþitebilecekleri bir þekilde sesli olarak yapýlan zikirdir. Bu tür zikri esas alan tarikatlara cehrî tarikatlar denilir.
 
2. Hafî (gizli) zikir: Zikredenin sadece kendinin iþitebileceði bir þekilde alçak sesle yaptýðý zikirdir. Bu zikri esas alan tarikatlara ise hafî tarikatlar denilir. Nakþibendîler ve melâmet ehli kimseler hafî zikri; Kâdirîler ve Rufâîler ise cehrî zikri tercih etmiþlerdir.
 
Ýmam Nevevî, konu ile ilgili fetvasýnda cehrî zikrin bir mahzur olmadýðý takdirde meþrû ve mendub olduðunu söyler. Þâfiî mezhebine göre ise cehrî zikir, hafî zikirden daha faziletli kabul edilmiþtir. Þayet bir kimse, riya endiþesi duyar ve bundan dolayý tereddüde düþerse, hafî zikir onun için faydalýdýr. Yalnýz kaldýðýnda ise cehrî zikri tercih etmesi tavsiye edilmiþtir. Bu hususta Allah Teâlâ þöyle buyurur: “Ve Rabbini sabah akþam tevazu içinde yalvararak ve korkarak ve de sesini yükseltmeden an. Sakýn gafillerden olma.”(el-A`’râf, 7/205)
 
Zikrin Yapýlýþ Þekilleri
 
Zikir, mutlak ve mukayyed olmak üzere iki kýsýmda icra edilir. Mukayyed zikir, namazdan sonra yapýlan tesbih, tahmid ve tekbirler, yemekten sonra, yatarken vs. yapýlan dua, istiðfar ve ezkârdýr. Mutlak zikir ise, zaman ve mekânla alakalý deðildir. Mü’min her halükarda Rabbini anmalý, O’nu dilinden düþürmemelidir. Nitekim Kur’ân-ý Kerim’de; “Rabbini çok an, sabah akþam tesbih et.”(Âl-i Ýmrân, 3/41) buyrulmuþtur.
 
Binaenaleyh, unutmaktan ve gafletten kurtulma manalarýna gelen zikri, Herevî Menâzilü’s-Sâirîn’de üç dereceye ayýrmýþtýr:
 
1. Dil ile yapýlan zikir: Belli esma ve ibarelerin telaffuz edilmesi suretiyle olan zikirdir.
 
2. Kalp ile zikir: Zikredileni kalbin düþünmesi, zikredilenin kalpte hazýr olmasý veya kalbin zikredilenin huzurunda bulunmasý suretiyle olur.(6) Denilmiþtir ki, “Zikir kalbe iyice yerleþirse, týpký þeytana yaklaþan insanýn çarpýlmasý gibi, o kalbe yaklaþan þeytan da çarpýlýr ve sar’aya yakalanýr. Bunu gören öbür þeytanlar toplanýrlar ve ‘Buna ne oldu derler?’ ‘Ona insan dokundu.’ denilir.”(7)
 
3. Hakiki zikir: Nefis dâhil, aðyarý nefyederek yapýlan zikirdir ki bu mertebede zâkir, mezkûr ve zikir birleþmiþ durumdadýr. Baþka bir ifade ile hakiki zikir, Hakk Teâlâ’nýn kulu ezelde zikreylemesini müþahede ederek, kendi zikrini görmekten kurtulmasýdýr.(8) Bu da Allah’ýn seni andýðýný görmen, kendi zikrini unutup Allah’ý bekasýyla zikretmendir.
 
Öyleyse kul, kalbin daimi zikri mertebesine lisan zikri ile vasýl olur. Kul, hem dil, hem de kalple zikir halinde iken sülûkunda kemal vasfýna ancak bu þekilde ulaþabilmektedir. Seyr-i sülûkun en önemli esaslarýndan biri zikirdir ve salikin gýdasý durumundadýr. Bu gýda ile beslenmeyen salikin manen sýhhat bulmasý düþünülemez. Bu dünyada Hakk’ý anmayanýn, öteki âlemde hatýrlanýp tanýnmayacaðý tabiidir. Bu sebeple salik, sýhhate kavuþmak için lisanî zikirle yetinmeyip, kalbî ve hakiki zikirle Allah’ý zikretmeli, gafletten uzaklaþmalýdýr.(9)
 
Denilmiþtir ki, Allah Teâlâ’yý kalp ile zikretmek müridlerin kýlýcýdýr (seyfu’l-müridîn). Onlar, düþmanlara karþý bu kýlýçla savaþýrlar, kendilerine gelen afet ve musibetleri bununla defederler. Bela ve musibet yaklaþtýðý zaman, kul kalbi ile Allah Teâlâ’ya sýðýnýrsa, hoþlanmadýðý her þeyi derhal kendinden savmýþ olur, kendisine gelen afet, yolunu deðiþtirir.(10)
 
Þurasý bir gerçektir ki, zikrin en belirgin özelliklerinden biri, belli bir vaktinin olmayýþýdýr. Bütün vakitlerde kul, Allah’ý zikretmekle memurdur. Farz veya nafile olarak zikrin yapýlmadýðý bir zaman bulunmamaktadýr. Namaz bütün ibadetlerin en þereflisi iken bazý vakitlerde kýlýnmasý caiz deðildir. Hâlbuki kalp ile zikre her vakit devam edilebilir. Nitekim Allah Teâlâ; “Onlar ki ayakta, otururken ve yanlarý üzere Allah’ý zikrederler”(Âl-i Ýmrân, 3/191) “Namaz kýldýktan sonra Allah’ý ayakta, oturarak, yatarken anýn.”(en-Nisâ, 4/103) buyurmaktadýr.
 
Allah’ý zikretmenin tefekkürden daha faziletli olduðu konusunda Ebû Abdurrahman, Ebû Ali Dekkak’a; “Zikir mi, yoksa fikir mi daha mükemmeldir?” diye sormuþ; Dekkak’ýn, “Þeyhin bu konudaki görüþü nedir?” þeklinde karþýlýk vermesi üzerine Ebû Abdurrahman þunlarý söylemiþtir: “Bana göre zikir, fikirden (tefekkür) daha mükemmeldir. Çünkü zikir Hakk Teâlâ’nýn vasfýdýr. (Allah zikretti denilir.) Fikir O’nun vasfý deðildir. (Allah düþündü denilmez.) Allah Teâlâ’nýn vasfý olan bir þey, insanlara mahsus olan bir þeyden daha mükemmeldir.”
 
Zikrin özelliklerinden bir diðeri de zikre, zikirle mukabele edilmiþ olmasýdýr. Allah Teâlâ; “Beni zikredin ki, Ben de sizi anayým.”(el-Bakara, 2/152) buyurmuþtur.
Bir hadîs-i þerifte ise Cebrâil (a.s.)’ýn Rasûlullah (s.a.v.)’e geldiði ve þöyle dediði rivayet edilmiþtir: “Allah Teâlâ buyuruyor ki: Hiçbir ümmete vermediðimi senin ümmetine ihsan ettim.” Rasûlullah, “O nedir Ya Cebrâil?” diye sordu. Cebrâil: “Allah Teâlâ’nýn; ‘Beni zikredin ki, Ben de sizi anayým’ buyurmuþ olmasýdýr. Allah diðer ümmetlerden hiçbirine bu þekilde hitap etmemiþtir.” diye cevap verdi.(11)
Allah’ý çokça anmanýn bereketi hakkýnda Ebû Süleyman Dârânî þöyle demiþtir: “Cennet’te bir ova vardýr ki, kul Allah’ý zikre baþladýðý zaman melekler bu sahaya aðaç dikmeye baþlarlar. Bazen meleklerden biri bu iþe ara verir. ‘Neden duruyorsun?’ denildiðinde: ‘Namýna aðaç diktiðim þahýs zikre ara verdi de ondan.’ diye cevap verir.
 
Hasan Basrî, manevi zevklerin üç þeyde aranmasý gerektiðini söylerken bunlar arasýnda zikri de sayar ve þöyle der: “Manevî zevki (halâveti) þu üç þeyde arayýnýz. Namaz, zikir ve Kur’an okuma. Eðer buralarda halâveti bulursanýz ne âlâ. Bulamazsanýz biliniz ki, zevkle amel etme kapýsý kalbin katýlýðý sebebiyle size kapalýdýr.”(12)
 
Zikrin Faydalarý
 
Zikrin faydalarý sayýlmayacak kadar çoktur. Bunlardan bazýlarý þunlardýr:
 
1. Zikir, þeytaný kiþinin yanýndan uzaklaþtýrýr ve Allah Teâlâ’nýn hoþnutluðunu kazandýrýr.
 
2. Kalpten gam ve tasayý giderir.
 
3. Kalbe ferah, sevinç ve rahatlýk verir.
 
4. Kalbi ve yüzü nurlandýrýr.
 
5. Bedeni ve kalbi güçlendirir.
 
6. Dinin ruhu olan sevgi ve muhabbeti temin eder.
 
7. Ýhlâs kapýsýnýn açýlmasýna vesile olur.
 
8. Allah’a kurbiyeti saðlar, mârifet kapýlarýndan en büyüðü o sayede açýlýr.
 
9. Zikir, kalbin hayatiyeti için balýðýn suya duyduðu ihtiyaç gibidir.
 
10. Kalbi cilalandýrýr.
 
11. Zikir, hatalarý önler, hatta giderir, yok eder.
 
12. Allah’ý zikreden kimse, Allah’a yaklaþýr, hatta O’nunla beraber olur.
 
13. Zikir, kalbin þifa ve ilacý, gaflet ise marazýdýr.
 
14. Zikir, Cehennem ile kul arasýnda bir duvardýr.
 
15. Zikir, dilin gýybet, yalan vs. gibi batýl ve haram þeylerle meþguliyetini önler.
 
Allah’ý anmanýn insana saðladýðý yarar ve faydalarýn yanýnda, bundan uzaklaþmanýn da bir takým cezalarý gerektirdiði muhakkaktýr. Nitekim Allah Teâlâ: “Kim beni anmaktan yüz çevirirse þüphesiz onun sýkýntýlý bir hayatý olacak ve biz onu, kýyamet günü kör olarak haþredeceðiz.”(Tâhâ, 20/124) buyurmaktadýr.
 
Bu konuda Sehl b. Abdullah Tüsterî (rh.a.) þöyle demiþtir: “Rab Teâlâ’yý unutmaktan (ki buna nisyan denir) ve O’nu zikretmemekten daha büyük bir günah bilmiyorum.”(13)
 
Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’in duasý :
 
“Allah’ým! Sen’i zikredebilmek, Sana þükredebilmek ve Sana güzel ibadet yapabilmek hususunda bizlere yardým et! Bizlere Receb ve Þaban’ý mübarek kýl, bizi Ramazan’a ulaþtýr! Âmin!
 


Kaynak
 
1. ULUDAÐ Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüðü, Marifet Yay., Ýst. 1996, 229.
 
2. Kuþeyrî, Risâle, Trc. Süleyman Uludað, Dergâh Yay., 368.
 
3. ERAYDIN Selçuk, Tasavvuf ve Tarikatlar, ÝFAV, 127.
 
4. Suyûtî, Câmiu’s-Saðîr, II, 3; Müferrid: Ýnzivaya çekilerek sadece Allah’ý zikreden, baþkasýný aklýna bile getirmeyen kiþi demektir. Bkz. Kelâbâzî, Taarruf, Trc. Süleyman Uludað, Dergah Yay., 154.
 
5. Ýmam Kuþeyrî’ye göre zikir, Hakk Teâlâ’ya giden yolda kuvvetli bir esastýr. Hatta bu yolda temel þart zikirdir. Devamlý zikir müstesna baþka bir þekilde hiç kimse Allah’a ulaþamaz. Bkz. Kuþeyrî, a.g.e., 367.
 
6. ULUDAÐ Süleyman, Tasavvuf Terimleri Sözlüðü, Marifet Yay., Ýst. 1996, 229.
 
7. Kuþeyrî, a.g.e., 372.
 
8. Ankaravî, Minhâcü’l-Fukarâ, 206.
 
9. YETÝK Erhan, Ýsmail-i Ankaravî Hayatý Eserleri ve Tasavvufî Görüþleri, Ýþaret Yay., 212.
 
10. Kuþeyrî, a.g.e., 368.
 
11. Kuþeyrî, a.g.e., 370.
 
12. Kuþeyrî, a.g.e., 371.
 
13. Kuþeyrî, a.g.e., 372.



Ynt: Zikir By: Kaan8/B Date: 27 Nisan 2015, 21:21:06

Zikir, sevgiliye karþý duyulan sevginin alameti ve eseridir. Çünkü bir þeyi seven onu çok anar. Zikir esnasýnda zikreden, zikredilenden baþka her þeyden geçer. Yani zâkir, zikirde mezkûrdan (Allah) baþka her þeyi unutur. Zinnûn-i Mýsrî þöyle der: “Hakiki manada Allah’ý zikreden bir zâkir, O’nun zikri yanýnda her þeyi unutur. Allah Teâlâ da onu her þeyden muhafaza eder.”

radyobeyan