Cerh By: sidretül münteha Date: 08 Ekim 2011, 15:23:44
Cerh:
Sözlükte “yaralamak, dürtmek, tesir etmek, bir yarayý deþmek” manalarýna gelir. Asýl olan yaralamak manasý yanýnda bir kimseye söðmek, hakimin, yalan veya fýsk gibi sebeplerle þahidi adaletten düþürerek þahitliðini reddetmesi, nihayet lazým fiil manasýyla yararlanmak gibi manalarý da vardýr.130
Hadis terimi olarak cerh, tecrîh ile ayný manada kullanýlýr. Mutkin ve hafýz olan bir alimin bir ravinin rivayetini, kendisinde veya rivayetinde bulunan kâdih illet sebebiyle reddetmesine denir. Bu, bir bakýma ravinin veya rivayetinin taþýdýðý kâdih illet yüzünden rivayet ettiði hadisin doðruluðuna þehadetini reddetmekten ibarettir. Ravi, sýrf kusuru yüzünden reddedilmekle cerhedilmiþ demektir. Dolayýsiyle hadisi de reddedilmiþtir. Bununla birlikte ravinin rivayetinde mesela yalan ithamýna maruz kalmasý, çokça yanýlmasý gibi sebeplerle reddedilmesi de aynýdýr ve rivayetinin reddiyle sonuçlanýr. Þu hale göre cerh, hadis ravilerinde bulunan ve rivayetlerinin reddedilmesine sebep olan kusurlarýn tesbit edilerek rivayet kusurlarýnýn ortaya konmasý ve bunun sonucu olarak naklettiði hadislerin reddedilmesini saðlamaktýr.
Cerh konusu Hadis ilminin en önemli konularýndan biri, hatta birincisidir. Ýslamî nakilleri, özellikle hadisleri korumak ve uydurmalarýyla karýþmasýna mani olmak gayesiyle konulmuþtur.
Çeþitli vesilelerle tekrar edileceði gibi, Ýslâm Dini, Kur'ân-ý Kerîm'den sonra Sünnete, dolayýsiyle de hadislere dayanýr. Hadisler nesilden nesile rivayet yoluyla aktarýlmýþtýr. Bu aktarma iþinin sistemli bir þekilde yürütülebilmesi baþta isnad olmak üzere konulan rivayet kaideleriyle mümkün olmuþtur. Bunun yanýsýra ravinin her halinin tetkik edilmesi sonucu hakkýnda verilen cerh veya ta'dil hükmü ise hadisleri deðerlendirme esaslarýnýn baþýnda yer almýþtýr. Bu itibarla rivayetleri kabulde tadýl, reddetmede tecrîh önemli bir metot haline gelmiþtir.
en-Nevevî'ye göre ravilerin cerh edilmesi, Ýslâm þeriatýný korumaktýr. Hadis rivayeti dinî bir iþ olduðundan ravileri cerhetmek lüzumsuz ve haram olan gýybet deðildir. Dedikodu da sayýlamaz. Aksine vacip bir iþtir.131 Zira rivayetler çok kere bir þeyi ya helal, ya haram kýlar. Emreder veya yasaklar. Teþvik eder veya sakýndýrýr. Halbuki zayýf ravilerin naklettikleri yalan yanlýþ haberler müslümanlarý hatalý yollara sürükler. 132Nitekim tanýnmýþ cerh ve ta'dil âlimi Yahya b. Sa'id el-Kattân, “Sufyânu's-Sevrî, Þu'be, Mâlik gibi alimlere “yalan töhmetine maruz kalan yahut zayýf bulunan bir ravinin halini açýklayayým mý, yoksa susayým mý?” diye sordum; hepsi de “halini açýkla” dediler” diyor. Yine Yahya, “cerhettiðin kimselerin kýyamet günü hasým olarak karþýsýna dikilmelerinden korkmuyor musun?” diye soranlara þu cevabý vermiþtir: Onlarýn kýyamette karþýma hasým olarak çýkmalarý, hadislerini müdâfa etmediðim için Hz. Peygamber (s.a.s)'in hasým olarak çýkmasýndan daha evlâdýr.” 133
Tirmizî de þunlarý söylemiþtir: Muhaddisleri hadis ravilerini cerhe seviden âmil, bize kalýrsa, Allah bilir, müslümanlarýn iyiliðine çalýþmaktýr. Yoksa bunlarýn müslümanlara ta'n etmek veya dedikodu yapmak istedikleri düþünülemez. Bize göre muhaddisler cerh ile ancak zayýf ravilerin zayýf olduklarýný açýklamak istemiþlerdir. Bunu da onlarýn tanýnmalarý için yapmýþlardýr; zira zayýf kabul edilen ravilerin kimi bidat sahibidir. Kimi hadislerinde töhmet altýnda kalmýþtýr. Kimi de gaflet sahibi veya çok hata yapan biridir. Cerh ve ta'dil imamlarý, dine olan þefkatlerinden dolayý bunlarýn hallerini beyan etmek istemiþlerdir. Kaldý ki dinî konulardaki tesebbüt (iþi saðlam tutma) hukukî þehadetten de mal konusundaki þehadetten de daha mühimdir.” 134
Tarîhen sabittir ki sahabîler arasýnda görülen ihtilaf ve anlaþmazlýk Tâbi'ûn ve Tebe'ut-Tâbi'în devirlerinde müslümanlar arasýnda birer tarafý tutmak meylini doðurmuþtur. Çok geçmeden bazý fýrkalarýn ortaya çýkýþýyla birlikte bazý kiþiler, dinin gerçek yüzünü deðiþtirecek hadisler uydurmaya baþlamýþlardýr. Bu faaliyetlerin giderek artmasý Ýslâm Dini'nin Hz. Peygamber zamanýndaki safiyetini koruma endiþesine yol açmýþtýr. Bunun üzerine hadis âlimlerinin, iþittikleri rivayetleri inceden inceye tetkik ederek þüpheli gördüklerini haber vermeleri; bunun için de birçok hadis ravisini ta'n etmeleri zarurî hale gelmiþtir. Böylece Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hadislerinin toplanma, tedvin edilme, daha sonra da tasnif edilerek kitaplara yazýlma zamaný olan yaklaþýk üç asýr devam eden süre içinde binlerce ravi teker teker cerh ve ta'dil süzgecinden geçirilmiþtir. Bu tenkit faaliyeti sonunda naklettiði hadisler makbul sayýlan sika ravilerle zayýf ve metruk olanlar, meçhuller ve bilhassa yalancýlar ve hadis uyduranlar tesbit edilmiþtir. Ýþte cerh, böyle bir gayretin sonucudur.
Cerh ve ta'dil kaideleri arasýnda cerhle ilgili olanlar önemli bir yer tutarlar. Bunun yanýsýra cerhle ilgili bazý önemli hususlar vardýr. Bunlarýn baþýnda cerhedilen ravide gerçekten cerhe sebep teþkil edecek bir halin bulunmasý gelir. Bir de herkesin, cerh ediyorum diye dilediði kimseyi dilediði þekilde kötülememesi gerekir; çünkü öyle haller vardýr ki bunlar, çoðunluðun nazannda sahibinin cerhini gerektirecek kötülükler deðillerdir. Öyle iken bazýlarý bunlarý kötü görür ve yapanlarý cerhederler. Bu ise onlarýn bazý insanlarý haksýz yere kötülemesiyle birdir. Cerhin, cerhe sebep teþkil eden hal açýklanmadýkça kabul edilmemesinin en mühim sebebi budur.
Öte yandan cerhin, cerhi gerektirecek görünür bir halden dolayý yapýlmasý gerekir. Ýndî yorumlarla raviler cerhedilemez. Onun için cerh ve ta'dil alimlerinin ravilerin cerh edilmesini gerektiren halleri iyi bilmeleri gerekir.