Said Nursi By: armi Date: 06 Temmuz 2009, 18:07:10
Son devirde yetiþen âlim ve velîlerden. Milâdî 1876 (H.1293) da Bitlis’in Hizan kazasýna baðlý Ýsparit nahiyesinin Nurs köyünde dünyâya gelmiþtir. Babasýnýn adý Mirzâ, anasýnýn adý Nûriye’dir.
Çocukluk yýllarýný, dokuz yaþýna kadar, anne ve babasýnýn yanýnda geçiren Said Nursî, keskin zekâsý, hârikulâde hâfýzasý ve üstün kâbiliyetleriyle çok küçük yaþlardan itibaren dikkatleri üzerinde toplamýþtýr. Normal þartlarda yýllarca süren klasik medrese eðitimini kýsa bir zamanda tamamlamýþtýr. Gençlik yýllarýný alabildiðine hareketli tahsil hayatý ile deðerlendirmiþ; ilimdeki üstünlüðünü, devrinin ulemâsýyla çeþitli zeminlerde yaptýðý münâzaralarda fiilen ispatlamýþtýr.
Said Nursî 15-16 yaþýna kadar Doðu vilâyetlerindeki muhtelif yerlerde resmî ve ilmî þahsiyetlerle beraber olmuþ, onlarla birçok meselede, bilhassa dînî meselelerde mütâlâalarda ve münâzaralarda bulunmuþ, birçok kaynak eseri tetkik ile dînî ilimlerdeki eðitimini tamamlamýþtýr. Bu yaþlardayken, geldiði Van’da on beþ sene gibi bir müddetle halkýn eðitimine ehemmiyet vermiþ, bu maksatla halk arasýnda seyahatlerde bulunmuþtur. Ancak, bu asýrda, eski tarzdaki kelâm ilmi ile Ýslâm dînine yapýlan hücûmlarý bertaraf etmenin yeterli olmadýðýný gören Said Nursî, çeþitli fenlerin de tahsilini lüzumlu görmüþtür. Bu maksatla incelemeye baþladýðý fizik, kimya, astronomi, felsefe, matematik, târih ve coðrafya gibi birçok ilmin esaslarýný çok kýsa bir zamanda elde etmiþtir. Böylece dinde ve fen ilimlerinde yaptýðý bütün münâzaralarda devrinin o bölgedeki âlimlerini hayrette býrakan genç Said, “çaðýn eþsiz güzelliði” mânâsýna gelen Bediüzzaman lâkabý ile anýlmaya baþlanmýþtýr.
Bediüzzaman Said Nursî sadece ilim tahsili ile deðil, ayný zamanda dünyâ ve bilhassa Ýslâm âlemiyle alâkalý geliþmeleri de yakýndan takib ederek, içinde bulunduðu toplumun ve bütün Ýslâm âleminin en önemli meselesinin eðitim olduðu kanaatine varmýþ; bunun için þarkta din ve fen ilimlerinin birlikte okutulacaðý bir üniversite kurulmasý için yardým istemek maksadýyla 1907’de Ýstanbul’a gelmiþtir.
1909 yýlýnýn sonlarýna kadar Ýstanbul’da kalan Bediüzzaman Said Nursî burada yaptýðý münâzara ve konuþmalarda da kýsa sürede ilim çevrelerine kendisini kabul ettirmiþtir. Meþrûtiyetin îlâný esnâsýnda Ýstanbul’da büyük hizmetlerde bulunan Bediüzzaman, meþrûtiyete Ýslâmiyet adýna sahip çýkmýþ; meydanlarda verdiði nutuklar, cemiyet faaliyetleri ve gazetelerde neþrettiði yazýlarýyla halkýn hürriyet ve meþrûtiyeti doðru olarak anlamasýna gayret göstermiþtir. Selânik Hürriyet Meydanýnda nutuk vermesi, þark vilâyetlerine çektiði telgraflar vasýtasýyla hürriyet ve meþrûtiyeti anlatmasý, Ýstanbul’daki 20.000’e yakýn hamallýk ve iþçilik yapan þarklý hemþehrilerinin ayaklanmalarýný güzel bir konuþma ile yatýþtýrmasý, 31 Mart Olayýnda askerlerin isyanýný bastýrmak için konuþmalar yapmasý bunlardan birkaçýdýr. Bu çalýþmalarýyla birlikte, meþrûtiyet ve hürriyeti “meþrûtiyet-i meþruâ” ve “hürriyet-i þer’iye” mânâsý ile yerleþtirmeye gayret gösteren Said Nursî, ittihâd-ý Ýslâm düþüncesinin yayýlmasý için çalýþmýþtýr.
1909’da patlak veren 31 Mart Olayýnda yatýþtýrýcý rol oynamasýna raðmen, haksýz ithamlarla Sýkýyönetim Mahkemesine [o zamanki adýyla Dîvân-ý Harb] çýkarýlmýþ, ancak berâet etmiþtir. Bundan sonra, Ýstanbul’da daha fazla kalmamýþ ve 1910 yýlý baþýnda tekrar Van’a dönmüþtür. Oradan da Mart 1911’de Þam’a giderek, Ýslâm ittihadý fikrini bütün Müslümanlara yerleþtirmek için gayret göstermiþtir. Þam’daki Emeviye Camiinde birçok Ýslâm âliminin de bulunduðu binlerce kiþiye hitab ederek bu görüþlerini anlatmýþ; bu maksada büyük hizmet edecek eðitimin verileceði, âlem-i Ýslâmýn merkezi durumundaki þark vilâyetlerinde kurulmasýný istediði üniversite için yardým istemek üzere tekrar ayný günlerde Ýstanbul’a dönmüþtür.
O zamanlar Kosova’da büyük bir Ýslâm Dârülfünunu kurulmasýna çalýþýlýyordu. Bu maksatla Rumeliyi gezen Sultan Reþad’la birlikte Bediüzzaman da gider. Ancak kýsa bir zaman sonra Balkan Harbi patlak verince teþebbüs yarým kalýr. Bu defa oraya ayrýlan 19.000 altýn liralýk tahsisatý Bediüzzaman ister. Bu isteði kabul edilen Bediüzzaman, tahsisatý da alarak 1912’nin sonlarýna doðru tekrar Van’a döner.
Van’a dönen Bediüzzaman, Van Gölü kenarýndaki Edremit’te üniversitenin temelini atmýþsa da, patlak veren Birinci Dünya Harbi sebebiyle yarým kalmýþtýr. Talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayý teþkil ederek cepheye koþan Said Nursî, vatan müdâfaasýnda çok büyük hizmetler görmüþtür. Savaþta birçok talebesi þehid olmuþ; kendisi de Bitlis müdâfaasý sýrasýnda yaralanarak Ruslara esir düþmüþtür. Yaklaþýk üç yýl Rusya’da esâret hayatý yaþadýktan sonra fevkalâde hayret verici þekilde firar ederek, Petersburg, Varþova, Viyana ve Sofya yoluyla Haziran 1918’de tekrar Ýstanbul’a dönmüþtür.
: Said Nursi By: armi Date: 06 Temmuz 2009, 18:08:39
Ýstanbul’a üçüncü geliþinde ilim çevrelerince büyük bir teveccühle karþýlanan Bediüzzaman, dört yýl kadar burada kalmýþtýr. Gelir gelmez Mehmed Âkif, Ýzmirli Ýsmail Hakký, Elmalýlý Hamdi Yazýr gibi devrin meþhûr þahsiyetlerinden müteþekkil bir Ýslâm akademisi mahiyetindeki “Dârü’l-Hikmeti’l-Ýslâmiye” üyeliðine tâyin edilir. Bir taraftan Anadolu’daki Kuvâ-i Milliye hareketini desteklerken, diðer taraftan Ýstanbul’u iþgal eden kuvvetlere karþý da cesaretle mücâdele eder. Çanakkale Harbi devam ettiði esnâda neþrettiði Hutuvât-ý Sitte adlý eseriyle büyük hizmetler yapmýþ; iþgalci kuvvetlerin plânlarýný bozmuþtur. Ýstanbul’un iþgal edilmesinden sonra Ýngilizler tarafýndan ölüm emri çýkarýlmasýna raðmen, o cesaretle çalýþmalarýna devam etmiþtir. Bu faaliyetleri Anadolu’da kurulan Millet Meclisi tarafýndan takdirle karþýlandýðý için Mustafa Kemâl tarafýndan ýsrarla Ankara’ya dâvet edilmiþtir. Birçok defâ Ankara'dan yapýlan bu dâvetlere, “Ben tehlikeli yerde mücâhede etmek istiyorum; siper arkasýnda mücâhede etmek hoþuma gitmiyor. Anadolu’dan ziyade burayý daha tehlikeli görüyorum” diyerek icâbet etmemiþ; araya çok yakýn dostlarýnýn da girmesiyle ve vazifesini önemli derecede yerine getirdiði inancýna sahip olduktan sonra Ankara’ya gitmeyi kabul etmiþtir.
1922 sonlarýnda Ankara’ya gelen Bediüzzaman'ý, Meclis, resmî bir hoþâmedî merâsimiyle karþýlamýþtýr. Ankara’da kaldýðý günlerde, yeni kurulan devlete hâkim olan kadronun dîne bakýþ tarzýnýn menfî olduðunu görünce, on maddelik bir beyannâme neþrederek Meclis üyelerine daðýtmýþtýr. Bu beyannâmede, tamamýna yakýný Müslüman olan bu memleket insanýnýn, kendileri yaþamasalar bile, baþýndaki idarecilerin en azýndan dindar ve inançlara saygýlý olmalarýný istediðini ve bu bakýmdan, dikkatli olunmasý gerektiðini söyler. Bilhassa yapýlmasý düþünülen inkýlâplar üzerinde durarak, bunlarýn muhakkak Ýslâmiyete uygun olmasýna dikkat etmek gerektiðini belirtir. “Âlem-i Ýslâm içinde mühim ve inkýlâpvârî bir iþ görmek, Ýslâmiyetin kâidelerine baðlýlýk ile olabilir, baþka olamaz, hem olmamýþ; olmuþ ise de, çabuk ölüp, sönmüþ” diyerek ilgilileri uyarmýþtýr. Beyannâmenin sonunda, memleket idâresi açýsýndan çok daha önemli bir noktaya temas ederek, dîne gösterilen lâkaydlýktan her þeyden evvel tesis edilmek istenen cumhuriyet, yani meþrû meþrûtiyet, meþveret ve hürriyet mânâlarýnýn zarar göreceðini ifade etmiþtir. Eðer bu Meclis Ýslâm þartlarýna bizzat kendisi de uyarak insanlarýn uymasýna çalýþmakla hilâfet mânâsýný vekâleten yerine getirmezse, ortaya konan cumhuriyetin asýl mânâsýndan ziyâde isim ve gösteriþten ibâret bir rejim haline geleceðini söyler. Son olarak da, “Harice karþý kazandýðýnýz iyiliði, dahildeki fenalýkla bozmayýnýz. Bilirsiniz ki, ebedî düþmanlarýnýz ve zýtlarýnýz ve hasýmlarýnýz, Ýslâmýn þeâirini tahrib ediyorlar. Öyle ise zaruri vazifeniz, þeairi ihyâ ve muhafaza etmektir. Yoksa þuursuz olarak, þuurlu düþmana yardýmdýr” ikâzýný yapar.
Ankara’da iken de, baþlýca maksadý olan Þark Üniversitesinin tesisi için uðraþmaktan geri durmayan Bediüzzaman, 163 mebusun imzasý ile yüz elli bin banknotluk yardým kararý çýkartmaya muvaffak olur. Beyannamenin akabinde Mustafa Kemal’le birkaç görüþmesi olmuþ; kendisine þark umumi vaizliði, milletvekilliði ve Diyânet âzâlýðý teklif edilmiþ; ancak Bediüzzaman bu teklifleri kabul etmeyerek, 1923 yýlý ortalarýna doðru Van’a dönmüþtür.
Kýsa bir zaman sonra þark vilayetlerindeki isyan ve ihtilâl hareketlerinin baþlamasý, Bediüzzaman için de uzun ve sýkýntýlý bir hayatýn baþlangýcý olmuþtur. Said Nursî, Van kalesindeki maðarada uzlete çekildiði esnâda Þeyh Said’in kendisinden destek istemesi üzerine, asýrlardan beri Ýslâmiyete hizmet etmiþ olan bu milletin torunlarýna kýlýnç çekilmeyeceði cevabýný vererek bu isteði reddetmiþtir. Ne yazýk ki, Þeyh Said Ýsyanýyla hiçbir ilgisi olmadýðý halde, Bediüzzaman isyan sonrasýnda ikâmet ettiði uzlethânesinden alýnarak Burdur’a, oradan da 1925-1926 yýllarýnda Isparta’nýn Barla nâhiyesine götürülmüþtür. Burada “mânevî cihad” hizmetini baþlatmýþ ve telif ettiði eserlerde iman esaslarýný terennüm etmiþtir. Bu eserler, îmânýný tehlikede hisseden halkýn büyük teveccüh ve raðbetine mazhar olmuþ; elden ele dolaþarak hýzla yayýlmýþtýr.
Doðru dürüst yolu bile bulunmayan küçücük bir kasaba olan Barla’da baþlattýðý hizmetin halka mal olmasý, devrin idârecilerini rahatsýz ettiðinden 1935’te Eskiþehir, 1943’te Denizli, 1947’de Afyon, 1952’de de Ýstanbul mahkemelerine çýkarýlmýþtýr. Ayrýca muhtelif sürelerle Kastamonu, Emirdað ve Isparta’da, sýký tarassud ve takib altýnda mecburî ikâmete tâbi tutulmuþtur.
Ömrünün son günlerine kadar keyfî muâmele ve eziyetlerden kurtulamayan Bediüzzaman Said Nursî, buna raðmen, îman hizmetini büyük bir kararlýlýkla devam ettirmiþ; o zor þartlar altýnda telif ettiði 6000 küsur sayfalýk Risâle-i Nur külliyatýný tamamlamaya ve yaymaya muvaffak olmuþtur. Gençlerin anlayýþýna uygun ve ikna edici bir üslupla meseleleri izah ve ispat eden ve vehbî olarak, içinden geldiði gibi ilhâmen kaleme alýnan bu eserler, onun çileli hayatýnýn en güzel meyvesidir.
Cumhuriyetin îlânýyla birlikte baþlayan iþkenceli, sýkýntýlý ve çileli bir hayattan sonra 1960’ýn baharýnda Urfa’ya dönen Bediüzzaman Said Nursî, 23 Mart 1960 (H.1379)ta Hakkýn rahmetine kavuþmuþtur.
1) Dîvan-ý Harb-i Örfî
2) Hutbe-i Þâmiye
3) Hutuvât-ý Sitte
4) Mesnevî-i Nûriye
5) Münâzarât
6) Sünuhât
7) Tarihçe-i Hayat
Ynt: Said Nursi By: ceren Date: 05 Ekim 2020, 21:08:37
Esselamu aleyküm.omrunu Ýslam'a kur ana ve peygamber efendimize hizmet ederek geçiren ve Allah'ýn rýzasýna rahmetine kavuþan kullardan olalým inþallah...
Ynt: Said Nursi By: Sevgi. Date: 06 Ekim 2020, 01:17:46
Aleyküm Selâm. Hak yolunda ömrünü adýyan büyüklerimizi herzaman kendimize örnek alanlardan olalým. Rabb'im nasip etsin.. Aminn
Bilgiler için Allah razý olsun kardeþim
Ynt: Said Nursi By: Bilal2009 Date: 06 Ekim 2020, 15:38:02
Ve aleykümüsselam Büyük âlim ve son dönemlerin en büyük Ýslam hareketlerinden biri. Rabbim razý olsun Ýslam a hizmet edenlerden
radyobeyan