Hediye mi By: ehlidunya Date: 06 Ekim 2011, 13:01:05
Ahmet Kurucan
Hediye mi rüþvet mi?
Hediye ile rüþveti birbirinden kesin hatlarla ayýrt edecek bir ölçü var mý? Tek kelimelik bir cevabý var bu önemli sorunun; var ve yok. Var ve yok iki kelime deðil; aksine tek kelime ama bunun hangisi olduðunu kiþi veya kiþiler vicdanlarýna danýþarak kendileri belirleyecekler. Çünkü vicdan yalan söylemez.
Bu önemli mesele sadece vicdana havale edilerek mi çözülecek demeyin; tabii ki hukukî açýndan rüþvete dair hükümler ile ahlâkî açýndan rüþveti engelleyici nice kâideler, kurallar var. Hukukî açýdan aþaðýda bir-iki örnek sunacaðým ama bu iþin ayýrt edilmesi ve engellenmesi ancak ahlâk ile mümkün olur. Onun için yukarýda vicdaný ön plana çýkarttým. Ýsterseniz sözün geldiði bu noktada Efendimiz'in (sas) "Müftüler fetva verse bile, kalbine danýþ." hadisini hatýrlatýp geçelim.
Fýkýh kitaplarýmýzda özellikle rüþvetle alakalý alana ve verene haram, alana haram verene helal türü kategoriler ile bunlarýn müþahhas örneklerle anlatýldýðý müstakil bölümler var. Bu kategori ve örneklerde taraflar; taraflarýn aralarýndaki akrabalýktan ticaret dünyasýna uzanan iliþkileri; önceki ve sonraki pozisyonlarý; verilen þeyin mahiyeti, kýymeti, miktarý; bugün olmasa bile yakýn bir gelecekte taraflardan birine veya her ikisine ya da yakýnlarýna saðlamasý muhtemel menfaatleri vs. tek tek anlatýlýr. Bunlara bir bütün halinde bakan insan söz konusu þeye, rüþvettir ve/ya hediyedir hükmünü verebilir.
Mesela kamu görevlisi birisinin normal þartlarda vazifesi dahilinde bulunan bir þeyi yapmamasý; muhatabýnýn sýrf bu yüzden ailesini bile geçindirecek maddî imkânlardan mahrum kalmasý durumunda verilen þey, alana haram verene helal kategorisinde deðerlendirilen bir rüþvettir. Verilen þey ile insan haksýz kazanç veya pozisyon elde ediyor ve bununla o kazanç veya göreve daha layýk olan insanlarýn önünü kesiyorsa, o alana da verene de haram olan rüþvettir. Bu iki örnekte veren veya alan tarafýn 'verdiðim/aldýðým þey hediyedir' demesi bir mana ifade etmez; çünkü 'halin delaleti' alabildiðine açýk ve nettir. Hediye isimlendirmesi, gayrimeþru ameli, meþru görme ve göstermek için kullanýlan kamuflajdýr.
Hediyeye gelince; en net ölçüyü Nebiler Nebisi (sas) vermektedir. Zekât memuru olarak çevreye gönderdiði Ýbni Lutbiyye'nin Medine'ye dönüþünde, "Bunlar zekat, bunlar da bana verilen hediye." demesini Efendimiz (sas) kabullenmemiþ ve irad ettiði hutbede "Ben onu bir iþe tayin ediyorum. Sonra bana gelip þu sizindir bu da bana verilen hediye diyor. Annesinin babasýnýn evinde otursaydý o hediye ona verilir miydi?" beyaný hediye ile rüþveti birbirinden ayýracak en temel ölçümüzdür.
Buna göre alýcý konumunda bulunan tarafýn "ben bu görevde olmasaydým hediye ismi altýnda bana verilen bu þey verilecek miydi?" sorusuna vereceði cevap, onun hediye mi rüþvet mi olduðunu ona söyleyecektir. Hakeza veren taraf için de ayný geçerli; o görevde olmasaydý ben ona bunu verir miydim?
Gördüðünüz gibi hediye ile rüþvet arasýnda çok ince bir çizgi var. Bu çizgi her ne kadar pratik hayatta yaþanan örnekler ve bu örneklere yönelik içtihatlarla kalýnlaþtýrýlmaya, sýnýrlar çok net çizilmeye çalýþýlýyor olsa da bana göre her þey vicdanda bitiyor.
Ne yapýlacak o zaman? Ýnce eleyip sýk dokunulacak. Vermeden de almadan da önce binler defa düþünülecek; 'Ya rüþvet olursa?' sorusu sorulacak vicdanlara. Özellikle kamuya ait iþlerde çalýþan insanlarýn, devlet yetkisini kullanan kiþilerin sorumluluk þuuru canlý olacak. Liyakat ve ehliyet þartlarýnýn kâmil manada gözetilmediði, kayýrmacýlýðýn âlâsýnýn yaþandýðý, menfaat elde etme adýna ilkelerin, prensiplerin çoðunlukla göz ardý edildiði bir dönemde daha dikkatli davranýlacak. Bugünün bir de yarýný, bu dünyanýn bir de ukbasý var.
'Baþkalarý böyle yapýyor/yapýyordu ama...' sözü bir Müslüman için ne ölçü olabilir ne de mazeret. Ömer Muhtar'ýn dâsitâni sözüyle diyeyim: "Onlar bizim hocamýz deðil!"
radyobeyan