Binbir Damla
Pages: 1
Bir Yahudinin Hidayeti By: reyyan Date: 06 Ekim 2011, 12:44:10
Binbir Damla



Nisan 2006 88.SAYI


Yusuf YAVUZ kaleme aldý, BÝNBÝR DAMLA bölümünde yayýnlandý.


Bir Yahudinin Hidayeti


Yahudi bilginlerinden Zeyd ibn Su’ne, hidayete geliþini þöyle anlatmýþtýr:

Rasulullah’ýn yüzüne baktýðým zaman, peygamberlik alametlerinden ikisi dýþýnda hepsini görmüþtüm. Henüz görmediðim iki alamet ise: Öfkesini bastýran yumuþak huyu ve kaba cahilliðe karþý sabrý idi. (Bunlarý denemek istiyordum).

Rasulullah s.a.v. bir gün Hz. Ali ile birlikte odasýndan çýkmýþtý. Bineði üzerinde bedevi tipli bir adam O’na yaklaþarak dedi ki:

- Ya Rasulallah! Falan köy halký müslüman oldular. Ben onlara; “Müslüman olursanýz rýzkýnýz çoðalýr.” demiþtim. Aksine, bu sene kuraklýk oldu,  kýtlýk içinde kaldýlar. Korkarým ki dünya menfaati için müslüman olduklarý gibi, menfaat için Ýslâm’dan çýkýverirler. Acaba onlara bir yardým göndermeniz mümkün olur mu?

Rasulullah s.a.v. yanýndakine baktý. “Bir þey kalmadý ya Rasulallah.” cevabýný alýnca, ben O’na yaklaþarak dedim ki:

- Belli miktar hurmayý belli süreyle (veresiye, selem akdiyle) bana satamaz mýsýn?

- Miktarý belli hurmayý belli süreyle (veresiye) sana satayým, dedi.

Ben de süresi belli hurma karþýlýðýnda, seksen miskal altýn verdim.

Henüz süre bitmesine iki-üç gün varken, bir cenaze münasebetiyle Ebubekir, Ömer ve Osman’ýn da yer aldýðý bir topluluk içinde Rasulullah’a yaklaþýp yakasýna yapýþtým; yüzümü ekþiterek dedim ki:

- Hakkýmý ödemeyecek misin ey Muhammed? Sizler hep böyle ödemeyi ertelersiniz!

Hz. Ömer bana sertçe baktýktan sonra:

- Ey Allah’ýn düþmaný! Sen Rasulullah’a nasýl böyle söyler, nasýl böyle davranýrsýn? Yemin olsun ki O’ndan çekinmesem kýlýcýmý kafana indirirdim, dedi.

Rasulullah s.a.v. ise sükûnet ve tebessümle Ömer’e bakarak dedi ki:

- Ya Ömer! Bana borcumu güzelce ödememi, ona da alacaðýný güzelce istemesini söylemeliydin. Onu götür de hakkýný öde, korkuttuðun için yirmi ölçek de fazladan ver.

Hz. Ömer beni götürüp hakkýmý ödedi, yirmi ölçek hurma da ekleyiverdi.

- Seni korkuttuðum için, sana fazlaca ödememi Rasulullah emretti, dedi. Ben de:

- Þahid ol ya Ömer! Allah’ý Rab, Ýslâm’ý din, Rasulullah’ý nebi kabul ettim, dedim.

Sonra birlikte Rasullulah’a gittik: “Eþhedü en lâ ilâhe illallah ve eþhedü enne Muhammeden abdühü ve rasulüh.” diyerek iman ettim.

Ebu Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve (Beyrut 1999), 1/91-93; el-Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid (Beyrut 1994), 8/433-35; Kandehlevî (terc. A. Meylanî), Hayatü’s-Sahabe, 1/169-71.


Devletle Gelen Zafer


Osmanlý sultaný II. Murad Haçlý ordularýyla uðraþýrken, onlarla ittifak eden Karamanoðlu Ýbrahim Bey de Osmanlý topraklarýna saldýrarak büyük tahribat yapmýþtý. Bunun üzerine Edirne-Segedin muahedesini imzalayarak Macaristan’la on yýllýðýna bir barýþ anlaþmasý yapan Padiþah, henüz on iki-on üç yaþýndaki oðlu II. Mehmed’i Edirne’de yerine vekil býrakarak, Çanakkale boðazý üzerinden geçip Karamanoðlu üzerine yürüdü. Çok büyük tahribat yaparak Konya’ya kadar ilerledi. Ýbrahim Bey Taþeli bölgesine kaçarak canýný zor kurtardý. Sonra veziri Server Aða ile Padiþahýn kýz kardeþi olan eþini sulh akdi için Padiþaha gönderdi. Bunlarýn çok yalvarýp merhamet dilemeleri ve birçok þartý kabul etmeleri üzerine Sultan Murad barýþa razý oldu. Bursa üzerinden geri dönerken Mihaliç (Karacabey) ovasýnda, padiþahlýðý oðlu Mehmed’e býraktýðýný açýkladý. Sonra Bursa’ya (yahut Manisa’ya) gidip inzivaya çekildi.

Bu hadise zamanýn baþkenti Edirne’de telaþ ve heyecan uyandýrdý. Haçlýlar taarruza geçebilirdi. Bu sýrada isyankâr Ýbrahim Bey de Macaristan kralýna haber saldý: “Ne duruyorsunuz? Osmanoðlu delirdi, bir çocuðu tahta geçirdi. Fýrsat bu fýrsattýr!” dedi. Yapýlan on yýllýk sulh antlaþmasý üzerinden henüz elli gün geçmiþken bunu hiçe sayan Macaristan ve yardýmcý devletler, padiþah deðiþikliðini iyi bir fýrsat bilerek Macar kahramanlarýndan Yanko Hunyad’ýn baþkumandanlýðýnda büyük bir orduyla Bulgaristan’ýn Karadeniz kýyýsýndaki Varna kentine doðru ilerledi. Hedef, Osmanlý’yý Balkanlardan atmaktý.

Durumu öðrenen vezir-i azam Halil Paþa ve diðer vezirler anlaþarak Sultan Murad’a haber saldýlar, gelip ordunun baþýna geçmeye davet ettiler. Oðlu Mehmed’in aðzýndan þöyle bir de mektup ulaþtýrdýlar: “Padiþahlýk sizde ise derhal gelmeniz gerekir. Padiþahlýk bizde ise emre itaat gerekir.” Bunun üzerine Sultan Murad yola çýktý, Ýstanbul boðazý üzerinden karþýya geçerek Edirne’ye geldi. Sultan Mehmed’i yerinde býrakarak, baþkumandan sýfatýyla ordunun baþýnda Varna’ya ulaþtý. Yapýlan sekiz saatlik çetin bir savaþta yüz bin kiþilik Haçlý ordusu periþan olup daðýldý (Kasým 1444). Bu önemli zafer, Rumeli’de Osmanlýlara kalýcý bir istikrar saðlamýþ oldu.

Ý. H. Uzunçarþýlý, Osmanlý Tarihi, 1/424-438; Ý. H. Daniþmend, Osmanlý Tarihi Kronolojisi, 1/210-215; Neþrî Tarihi, 2/269 vd.


Bir Siyaset Hilesi


Sultan II. Murad, Varna’da Haçlý ordularýna karþý büyük bir zafer kazanarak Edirne’ye dönmüþtü (1444). Padiþahlýk tahtýnda ise henüz çocuk denecek yaþtaki oðlu II. Mehmed vardý. Çandarlý Halil Paþa’nýn istek ve teklifine raðmen, Sultan Murad oðlunu tahttan indirmek istemedi. Genç padiþahla birlikte bir süre Edirne’de kaldý. Sonra hükümdarlýðý oðluna býrakarak Manisa’ya çekildi.

Bu geliþmelerden kýsa bir müddet sonra Edirne’de büyük bir yangýn çýkmýþ, Bedesten ve çevresi tamamen yanmýþtý. Bu yangýný bir de yeniçerilerin büyük bir isyaný takip etti. Yeniçeriler bazý devlet adamlarýnýn konaklarýný yaðmaladýlar. Genç padiþaha yakýnlýðýyla bilinen Þahabeddin Paþa’nýn konaðý da yaðmalandý. Hatta asiler onu öldürmek isterken, kaçarak II. Mehmed’in sarayýna sýðýnmak suretiyle ellerinden kurtuldu. Ýsyanlarýný sürdüren yeniçeriler, Edirne dýþýnda “Buçuk Tepe” denilen yerde toplandýlar. Ýsyan bahanesi ise kendilerine düþük ayarda akçe verilmesiydi. Yeni padiþahý da istemiyorlardý. “Buçuk akçe” zam yapýlmak suretiyle ortalýk yatýþmýþsa da, memnuniyetsizlik sürüyordu.

Çandarlý Halil Paþa, yeniçerilerin desteðiyle II. Murad’ý yeniden hükümdar yapmanýn çaresini arýyordu. Yaþý küçük padiþahýn olaylarýn önlenmesinde yetersiz kalmasý üzerine, Çandarlý Halil Paþa ve yanýndakiler, hadiselerin geniþlemesini önlemek için aralarýnda anlaþarak, Sultan Murad’ý tekrar padiþahlýða davet etme kararý aldýlar.

Kendisine ulaþan davet haberi üzerine Sultan Murad acele olarak Gelibolu’ya geçip Edirne’ye geldi. Buçuk Tepe’de yeniçeriler tarafýndan karþýlandý ve þehre girmeden av gezisine çýktý. Sultan Mehmed de av için saray dýþýndaydý. Sultan Murad, tasarlanan plan gereðince oðlundan önce davranýp saraya geldi. Vezirlerin ve yeniçerilerin desteðiyle padiþahlýk tahtýna oturdu. Avdan dönen Þehzade Mehmed babasýný tahtýnda görünce sükûnet ve metanetini koruyarak padiþahýn elini öptü. Sultan Murad, oðlunu incitmeden Manisa’ya gönderdi.

Mehmed Sultan babasýnýn yeniden hükümdar olmasýný saygýyla karþýlamýþsa da, bu iþi tertipleyen Halil Paþa’ya karþý içinde kin baðlamýþ, hatta Manisa’da hocasý Molla Hüsrev’e: “Þu herif bana ne aceb mekr eyledi! (Þu herif bana ne acayip tuzak kurdu!)” diye söylenmiþtir.

Halil Ýnalçýk, Mehmed-II, Diyanet-Ýslâm Ansiklopedisi, 28/395 vd.; Vahid Çabuk, Solakzâde Tarihi, 1/242-43; Ziya Nur Aksun, Osmanlý Tarihi, 1/118.




radyobeyan