Kapak Konusu
Pages: 1
Zordur gurbette gelin olmak By: hafiza aise Date: 04 Ekim 2011, 13:57:03
ZORDUR GURBETTE GELÝN OLMAK

Temmuz 2009 46.SAYI


Bulunduðu yörenin dýþýna, biraz uzaðýna, belki baþka bir þehre gidenler için bile gurbet zor. Ya dilini bilmediði; insanýna, dinine, gelenek göreneðine yabancý olduðu baþka bir ülkeye gitmek... Ýþte o hakiki gurbet ellerinde gelin olanlardan bahsedeceðiz bu dosyamýzda. Özellikle 1960 yýllarýnýn sonlarýnda Almanya’ya para kazanarak dönme umuduyla gidip, oralarda yeni bir yaþam kuran ailelere gelin gidenlerin hallerine tercüman olacaðýz.

TOZPEMBE RÜYALARDAN ACI GERÇEKLERE

Yapýlan bir araþtýrmaya göre; Almanya’daki Türk evliliklerinin %60’ý Türkiye’den. Yakýn akraba evlilikleri ön planda. Oradaki aileler çocuklarýný Anadolu terbiyesi görmüþ ve Alman kültüründen etkilenmemiþ biriyle evlendirmeyi istiyorlar. Böyle bir talep Türkiye’den de “iyi bir kýsmet” nazarýyla karþýlanýyor. Sevmedikleri, denk olmayan kiþilerle zorla evlendiriliyor kimi kýzlar.

Nasýl bir sýkýntýnýn içine atýldýklarýnýysa gittikten kýsa bir süre sonra fark ediyorlar. Çoðunun kurduðu tozpembe rüyalar yerini hayatýn acý gerçeklerine býrakýyor. Yabancýlýk sendromu, fikir ve kültür çatýþmalarý, dil bilmemek, ciddi bunalýmlara sebep oluyor ve diðer bazý ailevi sorunlarla birleþince hayat birçoklarý için cehenneme dönüyor. Kimileri sýkýntýlar yüzünden psikolojik rahatsýzlýklar yaþýyor. Genellikle çekilebildiði noktaya kadar katlanýlýyor duruma. Býçak kemiðe dayandýðý gün ise boþanmayla sonuçlanýyor yaþananlar.

Almanya’da psikolog olarak çalýþan Pýnar Burcu Güneþ, konuyla ilgili þunlarý anlatýyor: “…Kadýn günden güne sýkýlýr, konuþacak paylaþacak kimsesi yoktur. Yeni yeni tanýmaya baþladýðý eþi sürekli ev dýþýndadýr. Kendisini yalnýz kalmýþ hisseder. Kimi zaman evlerde ciddi þekilde ‘kayýnvalide baskýsý’ da görülebilir... Yeni gelen genç kadýn, hem dil, hem de Almanya’daki haklarýný bilmediðinden sesini çýkaramaz. Ancak bu kadar stres yaþayan vücut, öfkenin diline tercüman olur. Pek çok aðrý, sýzý hissedilir ama hiçbirisinin de altýnda fizyolojik bir soruna rastlanamaz”.

AVRUPA SEVDASI DENK OLMAYAN EVLÝLÝKLERE SEBEP OLUYOR

Yurt dýþýna giden bir gelin þöyle yakýnýyor: “Buraya aldanýp gelenler, hiç beklemediði koþullarla karþýlaþýyor. Erkekler getirdikleri eþlerini ailesinin hizmetine veriyor, köle gibi davranýyorlar, onlarý beðenmeyip aldatýyorlar. Hatta bazýlarý þiddet bile kullanýyor. Çocuklarý için birçoðu katlanmaya çalýþýyor. Ama buradaki kimsesizlik, sahipsizlik ve gurbet duygusu tam olarak insaný bitiriyor.” Bir baþkasý ise “Bazýlarý buradan gidenleri zengin sanýyor. Avrupa sevdasý, para hýrsý denk olmayan evliliklere sebep oluyor. Çirkin erkekler; çok güzel, yaþý küçük kýzlarla evlendiriliyor. Birbirini anlamayan iki insan, bir araya getiriliyor” diyor.

“ALLAH ORAYA ÝNSANI, GELÝN ETMESÝN!”

Almanya’ya 1969’da bir çocuk annesi olarak 22 yaþýnda giden ve orada mutlu olabilen þanslý gelinlerden biri Elmas teyze. Mutluluðunuysa çocuklarýyla birlikte muhabbetli bir yuvaya, eþinin sevgi ve þefkatine, þehrin dýþýnda kurulmuþ Türk mahallesinde geleneklerine göre yaþayabilmelerine ve dine saygýlý, anlayýþlý patronlarýnýn olmasýna baðlýyor. Fakat diðer gelinleri düþününce; “Allah oraya insaný, gelin etmesin!” demekten kendini alamýyor.

“SEN ANNEMLERLE SAKÝNCE EVDE OTUR!”

Gurbetteki gelinlerle ilgili çok fazla yaþanmýþ acý hikaye mevcut. Ýþte bir kaçý: Anne-baba oðullarýný dýþarý hayatýndan ve Alman kýzlarýndan kurtarabilmek için Türkiye’den güzeller güzeli Sevil’le ihtiþamlý bir düðünle evlendiriyorlar. Resmi iþlemler yüzünden düðünden bir ay sonra Almanya’ya giden geline eþinin ilk sözleri “Evlendim diye deðiþeceðimi zannetme. Eskisi gibi yaþayacaðým. Caným ne zaman eve gelmek isterse, o zaman gelirim. Dýþarýdaki hayatýma karýþmayacaksýn. Sen annemlerle sakince evde otur!” oluyor.

Hasretle kocasýndan güzel birkaç duygulu cümle duymayý uman Sevil’in bu ilk isteklerle baþýndan aþaðý kaynar sular dökülmüþ adeta. Sonraki bir yýl da boþuna geceleri eve dönmesini beklemiþ eþinin. Kayýnvalide, kayýnpeder ve kayýnlarýyla küçücük evde, gündüzleri onlarýn hizmetinde, geceleri aðlayarak ya da eþinden azar iþiterek geçirmiþ. “Sanki benimle ailesi evlenmiþ gibiydi. Hiçbir þekilde beni sahiplenmiyordu. Ýkimizin yaþamdan beklentileri, ahlak anlayýþý çok farklýydý ve düzelecek bir hali de yoktu. O nedenle oralarda ömrümü harcamak istemediðimden, dönüp boþandým” diyor Sevil geçmiþteki evliliðinden bahsederken. Fatma Haným ise önceleri Almanya’ya gelin olmanýn ayrýcalýk olduðunu düþündüðünü, ama gidince kendisini, kör ve saðýrlar gibi hissettiðini, çocuklarýný istediði þekilde yetiþtiremediðini, hayatýn robot, maneviyatýnsa zor olduðunu söylüyor ve gelin adaylarýna sesleniyor: “Sakýn vatanýnýzý býrakýp buralara gelmeyin!”

GELÝNÝN YENÝ YERE UYUM SAÐLAMASINA YARDIMCI OLUNMALI

PSÝKOLOG FARÝKA TEYMUR ARTIR

Yurtdýþýna gelin gitmek aile çevresinde alýþýlan ortamdan uzak olmak açýsýndan oldukça zor bir durum. Fakat her yeni durum birey için stres kaynaðý olabildiði gibi geliþtirici de olabilir. Yaþanan bütün problemlerde içinde bulunulan durum kadar insan faktörü yani bireysel farklýlýklar da önemli. Bireyler ne kadar bilinçli, merhametli ve anlayýþlý olursa yaþanan sýkýntýlar da o kadar az olacaktýr.

Önce eþ seçiminde uygunluk önemli. Burada hem evlenen gençlere hem de ailelere sorumluluk düþüyor. Maddi imkanlardan ziyade uyum için gereken diðer özelliklere bakýlmasý sýkýntýlarý azaltacaktýr. Gelin adaylarýnýn karar verirken kendilerini bekleyen durum hakkýnda bilgi sahibi olmasý eþ adayý ile bir süre telefonla ve internet aracýlýðýyla olsun görüþmeleri “kararda aile mi, bireysel tercih mi daha etkili” anlamalarý açýsýndan uygun olacaktýr. Memnuniyetsizlik fark edilirse sonradan deðiþir diye düþünülmemelidir.
Sevgi saygý ve kararlýlýðýn olduðu bir evliliðin uyum içinde yürümesi daha kolaydýr. Eþler arasýnda uyum olursa, saðlýklý bir aile yapýsý varsa, içinde bulunulan þartlarýn zorluklarý ile daha kolay baþ edilebilir. Tabii baþta istekli baþlayan evliliklerde de sýkýntýlar görülebiliyor. Bu durumda gelinlerin de kendilerini geliþtirmeye, yeni duruma uyum saðlamaya istekli olmalarý, hallerinden þikayetçi olmak yerine güzel taraflarýný görmeleri uyumu kolaylaþtýracaktýr. Bu durumda erkeðin anlayýþlý olmasý, karýsýnýn içinde bulunduðu þartlara uyum saðlamasýný kolaylaþtýrmasý, bulunulan ülkenin dilini öðrenmesine yardýmcý olmasý, ailesinin, karýsýnýn kendisini geliþtirmesine engel olucu davranýþlarý varsa buna güzellikle mani olmasý gerekmektedir.

Bilinçli, güzel ahlak sahibi, kendilerini sürekli geliþtiren anne babalar diðer aile üyeleri ile birlikte çocuklarýnýn evlilik hayatlarýný da kolaylaþtýrýcý bir etkiye sahiptir. Bu etki önce uygun adayýn seçiminde çocuklarýna destek olmak ve daha sonra onlarýn tercihine saygýlý olmakla baþlar. Eðer eþlerin kiþilikleri ve davranýþlarý ile ilgili endiþeleri varsa bu endiþeler uygun bir dille kýrmadan güzel bir þekilde dile getirilmelidir. Bu, müdahaleden ziyade bilinçlendirici bir üslupla yapýlmalý, eþlerin kendi duygu, düþünce ve davranýþlarýnýn sorumluluðunu üstlenmelerine yardýmcý olunmalýdýr.

Erkeðin ailesi gelinden önce yurtdýþýnda bulunuyorsa, gelinin yeni yerler görmesi ve geliþtirici bir sosyal çevreye girmesine yardýmcý olmalýdýr. Onun içinde bulunduðu þartlara kendi kiþiliðini, ruh ve beden saðlýðýný, manevi deðerlerini ve kültürel kimliðini kaybetmeden uyum saðlamasýna karþýlýklý anlayýþ ve isteðe baðlý olarak destek olmalýdýr. Böylece ailede ve sosyal hayatta uyumun temelleri atýlmýþ, gelecek nesillerin de daha saðlýklý olarak yetiþmesi için uygun ortam saðlanmýþ olacaktýr.

GURBETÇÝ AÝLELERE HAYATI KOLAYLAÞTIRICI ÖNERÝLER

• Öncelikle evlenecek taraflarýn küfüv, yani denk olmalarýna dikkat edilmeli.
• Düþünce yapýsý, dünya görüþü, yaþantýsý farklý olan kiþiler sonradan anlaþýrlar
   düþüncesiyle birbiriyle evlendirilmemeli.
• Yurt dýþýna çýkmadan önce, gidilecek ülke dilini öðrenebilmek için dil kursuna katýlmak faydalý olacaktýr.
• Mümkünse sadece eþlerin yaþayacaðý ayrý bir ev tutulmalý.
• Özellikle koca, karýsýndan ilgi, þefkat ve sevgisini esirgememeli.
• Karýsýyla baþ baþa vakit geçirmeye, sohbet etmeye, sýkýntýlarýna çözüm bulmaya çalýþmalý.
• Kayýnvalide, bir zamanlar kendisinin de gelin olduðunu, yaþadýðý zorluklarý hatýrlamalý ve gelinine,
   ortak gibi deðil, þefkat ve merhamet gösterdiði kýzý gibi davranmalý.
• Hatalarýný hoþgörüyle karþýlayýp, eksiklerine kýrmadan yardýmcý olmalý.
• Gelinin evin dýþýnda uygun ortamlara gitmesine, arkadaþ edinmesine müsaade edilmeli.
• Gelin uygun þartlarda sosyal hayatýn içinde bulunmalý.

SOSYAL HAYATLARI ÇOK DAR

MÝMAR DÝLEK KAYHAN

Almanya’da doðup büyümesine raðmen çocuklarýnýn Almanlaþmamasý için Türkiye’ye kesin dönüþ yapan mimar Dilek Kayhan’ýn anlattýklarý da oradaki hayatlar hakkýnda çok þey söylüyor. “Almanya’da çoðu aile, otuz-kýrk sene öncesinin göreneðiyle kalmýþlar. Kendisi kaynana kaynatasýndan nasýl bir gelinlik görmüþse, ayný hali gelinine uyguluyor. Aileni, memleketini býrakýp baþka bir aileye, memlekete gidiyorsun. Baþka bir kültüre karýþýyorsun. Oraya gelin gidenler bu nedenle üç-dört kat zorluk yaþýyor. ‘Gelinimizin gözü açýlmasýn, bize baðlý kalsýn, söz dinlesin, baþkalarý ona akýl verir’ gibi nedenlerle gelinleri çok sýký tutuyorlar, bir yere göndermiyorlar. Böylece dar olan sosyal hayatý, evdekiler daha da kýsýtlýyor.

Zaten gelin, dili olmadýðýndan sadece komþu gezmesine, bir iki düðüne ya da alýþveriþe gidebilir. Genelde dayanýlabildiði yere kadar çekiliyor, ama o sýkýntýya katlanamayýp hemen dönenler de fazla. Mesela bir arkadaþým vardý; kaynana, kaynata, kayýn, iki görümce, dört çocuk bir arada yaþýyordu. ‘Gelinsin, ancak hizmet ediyorum. O küçücük evden beni çýkarmýyorlar, alýþveriþe bile götürmüyorlar’ diyordu. Bir nevi esirsin onlarýn elinde. Üç-beþ kuruþ verip ailenin yanýna gidemezsin. Uçak bileti alacaksýn, bir sürü para lazým. Üç senede bir Türkiye’ye gidebiliyordu arkadaþ. O zaman da ailesini üç gün görebiliyor, onun için de bir sürü laf iþitiyordu.

Biz bahçemizde çay içerdik. Komþunun gelini kýzcaðýzýn caný giderdi biraz bizimle dýþarýda vakit geçirmek için, ama beþ dakika kalamazdý. Kimseye ve hiçbir yere göndermezlerdi. Ancak gelen misafirlere çay-pasta-börek hazýrlar, ev iþi yapardý. Zaten eþlerin kendi baþlarýna bir hayatlarý yok. Bir de kocalar boþ bir vakit bulunca oturup Almanca film seyreder. Karýsý da bir kelime anlamadan yanýnda oturur. Ortak paylaþým olmuyor haliyle.

Gelinlerine iyi davrananlar, ayrý ev açanlar, mutlu olanlar da var. Özellikle eðitimli ve ekonomik durumu iyi olanlar, daha düzgün bir aile hayatýna sahip. Ama yine de farklý kültür ve gurbetin zorluðunu onlar da yaþýyor. Sohbetler, seminerler son beþ yýldýr daha yoðun. 2000’den sonra kendilerini geliþtirmeye baþladý oradakiler de. Son dönemlerde bazý aileler oðullarýný, birbirlerini daha iyi anlarlar düþüncesiyle, orada yetiþen kýzlarla evlendiriyorlar.

Rabia SULUK


radyobeyan