Vasiyet By: reyyan Date: 02 Ekim 2011, 17:16:55
Tencere
Þubat 2006 86.SAYI
Ferzan TOPATAN kaleme aldý, TENCERE bölümünde yayýnlandý.
Vasiyet
Babam o akþam eve yine geç geldi. Ama bu defa farklýydý. Ýþten dönmüþ ter kokan yorgun adam deðildi. Baþka bir þeydi. Üflesen uçuþan teke sakalýydý sanki. Ne bileyim sokaklarda rüzgârýn sürüklediði naylon poþet gibiydi filan...
Neyse, babam zorlanarak içeri girdi. Zorlanarak bir yere oturdu. Annem ne olduðunu sordu. Biz üç kardeþ etrafýný sarýp kocaman gözlerle sustuk. Baþýný öne eðdi, kendini toparlayýp konuþmaya baþladý. Taksi kazanmýyordu. Ýþler kesattý. Hiçbir þey yolunda gitmiyordu, uçan kuþa borçluyduk. Üstelik bunu bilen kuþlar gelip gelip arabamýzýn camýna pisliyordu. Çok harcýyorduk. Eksiklerimiz bitmiyordu. Para yetmiyordu. Çalýþýyorduk, olmuyordu. Araba bozuluyordu. Kaza oluyordu. Polis ceza yazýyor, arabayý parka çekiyordu. Her þey bir þekilde çok kötüydü.
Evet, bunlar doðruydu galiba. Bana ayakkabý alamamýþtýk. Ortancaya kaban, küçüðe de önlük alýnamamýþtý. Herkesin caný sýkýlmýþ, kaçamak gözlerle birbirimize bakýyoruz. Ortada komik bir þey yoktu. Ama insanýn güleceði geliyordu. Týpký filmlerdeki gibi...
Babam masaya gitti, ortanca kardeþimin defterini ve kalemini aldý. Tam ortasýndan bir sayfa yýrtacakken, bizimki mýzýklandý. Babam, demek babana bir sayfayý çok görüyorsun ha, diye bir bakýþ fýrlattý. Araya annemin uzattýðý sayfa girdi de haybeye çýkacak bir kriz atlatýldý. Babam kâðýda bir þeyler yazmak için þöyle bir davrandý. Sonra, yok, dedi, ben yapamayacaðým. Neyi baba, dedik. Alýn, dedi, biriniz yazsýn. Neyi? Vasiyetimi!
Annem endiþeli ve kýzgýn bir þekilde söylenmeye baþladý. Delirdin mi bey, ne vasiyetiymiþ? Gözü kör olmayasýca bizi býrakýp nereye gidecen, diye.
Babam kâðýdý bana uzattý. Annemin yanan gözlerini görmesem de, pek istekli deðildim yazmaya. Ortanca kardeþ zaten bi’ sayfayý çok gördüðünden pas geçildi. En küçüðümüz daha bire gidiyordu. Eh biraz okuyup yazýyordu da. Bir anda babam, aslan oðlum, deyip kalemi kâðýdý eline tutuþturuverdi. Zavallý çocukta gecenin bir yarýsý müfettiþ sýnýfa gelmiþ gibi renk attý. Herkes onun okuyup yazdýðýný sanýyordu. Ama nedense o birden kýzardý, bozardý. Yaz, dedi babam, aslan oðlum! Büyük harfle vasiyetim. Ve söylemeye baþladý...
Meðer ne çok þeyi varmýþ denecek, ama aslýnda aslý astarý olmayan bir dolu þeyi birilerimize bölüþtürdü. Ortanca kardeþim bir ara kendisine verilen þeye razý olmadýðýný belli eden bir þeyler söylendi ama babam ters ters bakýnca yüz bulamayýp sustu.
Evet, dedi babam, hepsi bu kadar galiba. Bunlarý öyle içli bir havada söyledi ki, hepimizin içi burkuldu. Annem yaslandýðý duvardan bir sandalyenin ucuna iliþti, ben sýrtýmý yasladýðým divandan öne doðru geldim. Bir bakalým deyip kardeþimin yazdýðý kâðýdý okumak için aldý babam. Baktý baktý... Ama, ama.. bu.. bu, bu ne, deyip bir kahkaha kopardý ki, evlere þenlik!.. Oturduðu yerden yere yýðýldý ve durmamacasýna gülmeye baþladý.
Kâðýdý alýp baktýk. Kargacýk burgacýk harflerle kocaman bir baþlýk: VAZÝFELERÝM yazýyordu. Altýnda da anlamsýz kimi iþaretler...
Ufaklýða baktýk, divana yatmýþ, yorganý da baþýna çekmiþti. Belli ki baþta bir þeyler yazmýþ, devamýný getiremeyince dönüp vazifelerim üzerinde uðraþmýþ durmuþ.
Babam gözlerinden yaþlar gelerek gülüyor. Ya biz öleceðiz, adam hâlâ vazife çýkarýyor bize. Allah Allah, bir vasiyet bile yazdýramadýk arkadaþ, diye söyleniyordu.
Hep beraber gülüyor, bu üzüntülü hava daðýlsýn diye gülmeyi biraz da uzatýp abartýyorduk sanki. Babam gidip ufaklýðýn yorganýný açtý ki, ufaklýk salya sümük aðlýyor. Kýzacaklar diye korkmuþ. Yanaklarýndan öptü. Baðrýna bastýrdý. Sonra annem gelip, aferin oðlum, diye baþýný okþadý, iki de o öpüp baðrýna bastýrdý. Çocuk þaþkýn...
Sabah baktým bir ýþýklar.. Birileri abdest alýyor sanki. Annemi gördüm, ne oldu anne, dedim. Þþþt dedi, sen uyu. Baban namaza baþladý, dedi gözleri ýþýl ýþýl. Tekrar baþýmý yastýða koydum. Baban namaza baþladý cümlesini birkaç kez kurdum. Ee, baþlasýn tabi, dedim, yedi yaþýný geçeli çok oldu.
Uyuyamadým. Ben de geçmiþtim yedi yaþýný.
Gülendam Yenge, Heyhat Dayý
- Heyhat, duydun mu boþanma oranlarý hýzla artýyormuþ..
- Ee?!
- Teyzemin bir komþusu tahlil laboratuarýnda çalýþýyormuþ da o söylemiþ, bu sucuk ve sosisler dahil pek çok þeyde domuz yaðý kullanýlýyormuþ.
- Allah aþkýna haným, boþanmayla ne alakasý var bunun yahu?
- Öyle deme bey, domuzlar eþini kýskanmazmýþ ya. Ýnsanlar domuz ürünleri yedikçe farkýnda olmadan…
- Domuzlaþýyorlarmýþ, öyle mi?..
- Hee..
- Korkma benim hayatým, seni nasýl kýskandýðýmý bilmez misin! Biz halis-muhlis, yüzde yüz dana etiyle besleniyoruz.
- Ýyi yapýyorsun. Biraz daha köfte vereyim mi?
- Sonra kýskançlýk yapýyorsun demek yok ama!
- Yok yiðidim, ye sen ye, afiyet olsun!
Heyhat Dayý, Gülendam Yenge
- Ya haným, mutfaðýn ýþýðý açýkken perdeyi niye kapatmýyorsun?
- Sen merak etme bey, ben geçen gün dýþardan baktým.
- Nasýl?!
- Iþýk yanýkken bakkala gitmiþtim, dönerken baktým þöyle, kimse görünmüyor.
- Allah Allah, niye acaba?!
- Evet, bir þey göremedim, çünkü ben zaten mutfakta deðildim, di mi?
- Evet, dýþarýdaydýn.
- Dýþardaydým...
- Biraz oturup dinlenmek ister misin?
- Þu perdeyi kapatýyým mý önce?
- Kapat. Kapatýrken de bak bakalým bakkaldan geliyor musun?