28 –Kasas Suresi By: Nursima Date: 29 Eylül 2011, 19:06:25
28 – KASAS SÛRESÝ
Mekke’de nâzil olmuþ olup 88 ayettir. Hz. Mûsâ (a.s.)’ýn kýssasýnýn Kur’ân-ý Kerim’de en tafsilatlý anlatýldýðý bir sûre olmasý itibariyle el-Kasas adýný almýþtýr. Gerçekten, bu sûre-i þerifede Hz. Mûsâ (a.s.)’ýn doðumu, Mýsýr’dan çýkmaya mecbur kalmasý, Medyen’e hicreti, orada evlenmesi, kendisine ve kardeþi Harun (a.s.)’a risalet verilmesi, Firavun’a gidip ona tebliðde bulunmalarý, Firavun’un sihirbazlarý toplamasý, onlarýn yarýþta maðlup olup Hz.Mûsâ’yý tasdik etmeleri, Karun kýssasý, Hz. Mûsâ’nýn Ýsrailoðullarýný kurtarýp Mýsýr’dan çýkarmasý, onlarý takib eden Firavun ve ordusunun denizde boðulmalarý anlatýlýr.
Kur’ân, Hz. Peygamber (a.s.)’ý Hz. Mûsâ’ya benzetir. Hz. Mûsâ’ya inanmanýn, Hz. Peygamber (a.s.)’a da imaný gerektirdiðini vurgular. 48-52 pasajý, bu hususu açýklar. Sûre, son kýsmýnda, Hz. Peygamberin tebliðinin muzaffer olacaðýný açýkça haber verir.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1 – Tâ. Sîn. Mîm
2 – Ýþte þunlar gerçeði açýklayan kitabýn ayetleridir.
3 – Ýnanacak kimseler için, sana Mûsâ ile Firavun’un arasýnda geçen olaylarýn bir kýsmýný, gerçeðe tam uygun olarak anlatacaðýz.
4 – Doðrusu Firavun, ülkesinde (Mýsýr’da) zorbalýk yaptý, büyüklük tasladý. Halkýný çeþitli fýrkalara ayýrdý. Onlardan bir topluluðu, erkek evlatlarýný kesmek, kýz evlatlarýný ise hayatta býrakmak suretiyle özellikle zayýflatmak istiyordu. O, bozguncunun teki idi.
Mýsýrlýlar, Ýbranîlerin dýþtan gelecek bir tehlike ile iþbirliði yapacaðý endiþesi ile Ýbranî nüfusunu azaltýyorlardý. [12,43]
5-6 – Biz ise o ülkedeki güçsüzlere ihsanda bulunmak, onlarý dünyada örnek þahsiyetler yapmak ve ülkeye onlarý vâris kýlmak, onlara dünya hâkimiyeti vermek; Firavun’u, Haman’ý ve onlarýn ordularýný ise korktuklarýna uðratmak istiyorduk. [7,137; 26,59; 29,39; 40,24]
Haman, muhtemelen, özel bir isim olmayýp eski Mýsýr dininde tanrý Amon’a mensup baþrahibe verilen Ha Amen ünvanýnýn Arapçasýdýr. Bu sûrenin 38. âyeti ile 40,36-37. ayetleri de bunu destekler.
7 – Bunun içindir ki Mûsâ dünyaya gelince annesine þöyle ilham ettik:
“Onu bir süre emzir, þayet onun baþýna bir þey geleceðinden endiþe edersen, ýrmaða býrak, hiç endiþe etme, hiç üzülme!
Zira Biz onu sana kavuþturacaðýz ve onu resullerden yapacaðýz.”
8 – Firavun’un ailesi onu, kendilerine ileride bir düþman ve baþlarýna bir dert olmasý için ýrmakta bulup yanlarýna aldýlar.
Doðrusu Firavun da, Haman da, askerleri de yanýlýyorlardý.
9 – Firavun’un hanýmý onu sandýktan çýkarýnca, kocasýna:
“Bana da, sana da neþe kaynaðý olacak sevimli bir çocuk! Öldürmeyin onu, olur ki bize fayda saðlar, bakarsýn biz onu evlat da ediniriz” diyordu.
Kendileri açýsýndan, yanlýþ bir iþ yaptýklarýnýn farkýnda deðillerdi.
Son cümledeki zamir Firavun ailesine ait olabileceði gibi genel olarak insanlar, özellikle saray mensuplarýna da ait olabilir. Bu son ihtimale göre, maksatlarý þu idi: “Halk, iþin farkýna varmaz, bizim çocuðumuz sanýrlar.”
10 – Mûsâ’nýn annesi, çocuðunun Firavun’un eline geçtiðini öðrenince aklý baþýndan gitti, onun dýþýndaki her þeyi unuttu.
Eðer, Biz vâdimize inananlardan olmasý için kalbine sabýr kuvveti vermeseydik, neredeyse iþi açýða vuracak, gidip çocuða sahip çýkacaktý.
11 – Ýþte bu haldeyken annesi, Mûsa’nýn kýzkardeþine: “Sen, çaktýrmadan onu izle!” dedi.
O da, kendisini ele vermeksizin kardeþini uzaktan gözetledi.
12 – Biz daha ilk günden itibaren, onun süt emziren kadýnlarýn memelerinden emmesini önlemiþtik.
Kýz kardeþi bu durumu öðrenince onlara:
“Ona güzelce bakabilecek, onun iyiliðine olan her iþi yapacak bir aile tavsiye etmemi ister misiniz?” dedi.
13 – Böylece onu annesine kavuþturduk ki gözü aydýn olsun, tasalanmasýn ve ALLAH’ýn vâdinin gerçek olduðunu, fakat insanlarýn çoðunun bunu anlamadýklarýný öðrensin.
14 – Mûsâ yiðitlik çaðýna erip olgunlaþýnca Biz ona hikmet ve ilim verdik.
Biz iyilik edenleri iþte böyle mükafâtlandýrýrýz.
15 – Mûsa, bir gün, halkýn habersiz olduðu bir sýrada þehre girdi.
Ýki adamý, birbiriyle kavga eder vaziyette gördü. Onlardan biri kendi kavminden, öbürü ise düþmanýnýn kabilesinden idi.
Hemþehrisi, düþman olana karþý yardým istedi.
Mûsa da eliyle vurur vurmaz adamý öldürdü.
Arkasýndan: “Bu,” dedi, “þeytanýn iþindendir, kötü bir iþtir. O gerçekten saptýrýcý açýk bir düþmandýr.” {KM, Çýkýþ 2,11 vd.}
16 – “Ya Rabbî, ben kendime yazýk ettim, affeyle beni!” dedi.
ALLAH da onu baðýþladý. Çünkü O gafurdur, rahîmdir.
17 – “Ya Rabbî!” dedi, “bana lütfettiðin bu nimetler hakký için, artýk suçlulara asla arka çýkmam.”
18 – Sabaha kadar endiþe içinde, etrafý kontrol ederek geceyi geçirdi.
Sabahleyin, bir de baktý ki dün kendisinden yardým isteyen soydaþý, yine imdadýna çaðýrýyor. Mûsa ona: “Belli ki sen azgýnýn tekisin!” dedi.
19 – Bununla beraber Mûsa, hem kendisinin hem de soydaþýnýn hasmý olan adamý tutup onlarý ayýrmak isterken soydaþý (kendisini yakalayacaðýný sanrak):
“Ne o, Mûsa!” dedi, “dün bir adam öldürdüðün yetmemiþ gibi bugün de beni mi öldürmek istiyorsun?
Senin tek isteðin ülkede bir zorba olmaktýr, asla ýslah etmek, ara bulmak istemiyorsun.”
20 – Çok geçmeden, þehrin öte baþýndan bir adam koþarak geldi ve dedi ki:
“Ne yapýyorsun Mûsa? Yetkililer idam istemi ile senin hakkýnda karar vermek üzere toplantý halindeler. Beni dinlersen derhal þehri terket!
Ben, hakikaten senin iyiliðini isteyen biriyim!”
21 – Hemen oradan ayrýlýp, hep etrafýný kontrol ederek endiþe içinde þehirden çýktý ve:
“Þu zalimler güruhunun elinden beni halas eyle ya Rabbî!” diye yalvardý.
22 – Medyen tarafýna yönelince: “Umarým Rabbim beni doðru yola yöneltir.” dedi.
23 – Medyen’in su kuyularýna varýnca orada davarlarýný suvaran bir grup insan buldu.
Onlarýn gerisinde de, kendi hayvanlarýný uzakta tutmaya çalýþan iki kadýn gördü
“Siz niçin bekliyorsunuz?” diye sordu.
Onlar da: “Çobanlar hayvanlarýný suvarýp ayrýlmadýkça, biz suvarmayýz.
Babamýz da hayli yaþlý olduðundan iþ bize kalýyor” diye cevapladýlar. {KM, Çýkýþ 2,16}
24 – Bunun üzerine onlarýn davarlarýný suvardý, sonra gölgeye çekilip: “Ya Rabbî! Bana lütfedeceðin her türlü nimete muhtacým!” diye dua etti.
25 – Az sonra o iki kýzdan biri utangaç bir tavýrla yürüyerek çýkageldi ve
“Bize sunduðun suvarma hizmetinin ücretini vermek üzere babam seni dâvet ediyor” dedi.
Mûsâ onun yanýna girip baþýndan geçen olaylarý anlatýnca o zat:
“Endiþe etme, o zalimlerin elinden artýk kurtuldun!” dedi.
26 – Kýzlardan biri: “Babacýðým!” dedi, “bunu iþçi olarak tut! Zira senin çalýþtýracaðýn en iyi adam, böyle kuvvetli ve güvenli biri olmalýdýr.”
27 – Babalarý ona: “Kýzlarýmdan birini seninle evlendirmek istiyorum.
Buna karþýlýk sen de sekiz yýl yanýmda çalýþýrsýn; þayet süreyi on yýla çýkarýrsan, o da senin ikramýn olur.
Ben seni zahmete sokmak istemem. Ýnþaallah benim dürüst bir insan olduðumu göreceksin.”
28 – Mûsa: “Bu seninle benim aramýzdaki bir sözleþmedir.
Bu iki müddetten hangisini yerine getirirsem buna itiraz edilemez.
Yaptýðýmýz bu sözleþmeye ALLAH da þahit olsun.” dedi.
29 – Mûsâ müddeti tamamlayýp ailesiyle Mýsýr tarafýna doðru yolda giderken, dað tarafýnda bir ateþ fark etti.
Ailesine: “Durun!” dedi, “ben bir ateþ farkettim.
Gideyim belki yol hakkýnda bir bilgi alýr,
veya bir ateþ koru getiririm de ateþ yakýp ýsýnma imkâný bulursunuz.” [20,10] {KM, Çýkýþ 3,1}
Hz.Mûsâ kýssasýnda geçen dað, Sina daðýdýr.
30 – Oraya varýnca kutlu mekândaki vâdinin sað tarafýnda bulunan aðaçtan þöyle nida edildi:
“Ey Mûsa! Rabbülâlemin olan ALLAH Ben’im.”
31 – “Haydi asâný yere býrak.”
Mûsâ onun çevikçe hareket eden bir yýlana dönüþtüðünü görünce derhal kaçtý, bir kere olsun dönüp arkasýna bile bakmadý.
“Gel Mûsâ! Endiþe etme, çünkü sen güven içinde olanlardansýn.”
32 – “Elini koynuna sok! Þimdi çýkar:
Ýþte kusursuz, pýrýl pýrýl ýþýk saçýyor.
Yýlana karþý korkudan ötürü tavýr alma saikiyle kanat gibi açýlan kollarýný kendine çekip toparlan, korkma artýk!
Ýþte bunlar, Rabbin tarafýndan Firavun ile onun ileri gelen yetkililerine gönderilen iki mûcizedir.
Onlar gerçekten iyice yoldan çýkmýþ bir gürûhtur.”
33 – “Ya Rabbî!” dedi, “Ben yanlýþlýkla onlardan bir adam öldürdüm, bu yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum.”
34 – “Kardeþim Harun’un ifadesi benimkinden daha düzgündür,
onu da benimle beraber yardýmcý olarak görevlendir ki beni tasdik etsin,
Doðrusu beni yalancý saymalarýndan endiþe ediyorum.” [20,26-30]
35 – ALLAH Teâla þöyle buyurdu: “Seni kardeþinle destekleyeceðiz,
size öyle bir kudret vereceðiz ki ayetlerimiz sayesinde onlar size el uzatamayacaklardýr.
Siz de size tâbi olanlar da, mutlaka galip geleceksiniz.” [20,36; 19,51; 5,67; 33,69; 58,21; 40,51-52]
36 – Mûsa o açýk belgelerimizle, mûcizelerimizle onlara geldiðinde: “Bu,” dediler, “sýrf uydurma bir sihir!
Hem böylesi bir iddianýn, peygamberlik dâvasýnýn veya sihrin, önce yaþamýþ atalarýmýz zamanýnda bulunduðunu da iþitmemiþtik!”
37 – Mûsa da: “Kimin Kendi tarafýndan hidâyet getirdiðini ve bu dünya hayatýnýn sonunda hayýrlý âkýbetin kime nasib olacaðýný Rabbim pek iyi biliyor.
Þu bir gerçektir ki zalimler iflah olmazlar. ALLAH’ýn cezasýndan kurtulamazlar.
38 – Firavun da dedi ki: “Ey benim danýþmanlarým ve devlet adamlarým!
Ben sizin benden baþka bir ilahýnýz olduðunu bilmiyorum.
Hâman! Haydi benim için tuðla ocaðýný tutuþtur, balçýðý piþir, fazlaca tuðla imal ettirip benim için öyle yüksek bir kule yap ki,
belki de onun vasýtasýyla yükselip Mûsâ’nýn (varlýðýný iddia ettiði) Tanrýsýný görürüm!
Aslýnda, ben onun yalancýnýn biri olduðu görüþündeyim ya, neyse!” [26,29; 43,54; 79,23-24] {KM, Tekvin 11,3-4}
Merhum Elmalýlý M. Hamdi Yazýr bu âyetin tefsirinde þöyle der: “Firavun çok iyi bilirdi ki þu mahlûkatý yaratan kendisi deðildir, kendisini de bir yaratan vardýr. Fakat uluhiyetin yalnýz ALLAH’ýn olduðunu tanýmýyor. Yaratmak ve yaratýcýlýk kavramlarýna haksýzlýk ediyor. Hukuk ve yasama yetkisi kendi iradesinden ibaret imiþ, hukuku kendisi koyarmýþ ve kendi dilediði gibi yaparmýþ, ne isterse o olurmuþ, hükmünü ve idaresini bozacak üst bir makam ve kuvvet yokmuþ gibi gösteriyor.
Bu sebepten, insanlar onun idaresine boyun eðmekten baþka bir þey tanýmasýn, hep onu sevsin, hep ondan korksun, hep ona kul olsun, ona tapsýn istiyor, hem mâbudluk iddia ediyor, hem de sizin için benden baþka ilahýnýz olduðunu bilmiyorum” diye insaflý görünmek istiyor. Göklerin ve yerin Rabbi, sanki gökyüzünü araþtýrmakla görünmesi gereken bir cisim ve cismi varmýþ gibi zannettirerek halka karþý ilim ve fen yolunda bir oyun ve tuzak yapmak üzere kule yapmayý emrediyor.”
39 – Böylece o ve ordularý, haksýz yere ülkede büyüklük tasladýlar ve huzurumuza dönüp hesap vermeyeceklerini zannettiler. [85,13-14]
40 –Biz de kendisini de, ordularýný da yakalarýndan tuttuðumuz gibi denize fýrlatýverdik.
Ýþte bak, zalimlerin sonunun ne olduðunu gör!
41 – Onlarý insanlarý ateþe çaðýran önderler yaptýk.
Bu dünyada halký çalýþtýrýp desteklerini saðlasalar da, kýyamet günü en ufak bir yardým bile görmeyeceklerdir.
42 – Bu dünyada arkalarýna bir lânet taktýk, kendilerine lânet yaðdýrýlýyor.
Kýyamette, o büyük duruþma gününde ise, en çok nefret edilenlerden olacaklardýr. [85,13-14; 47,13; 11,98-99]
43 – Biz daha önceki bazý nesilleri imha ettikten sonra,
insanlarýn vicdanlarýný aydýnlatacak, basiretlerini açacak bir delil, bir hidâyet rehberi ve bir rahmet tezahürü olmak üzere
Mûsa’ya Tevrat’ý verdik ki düþünüp ibret alsýnlar. Ama bunu yapmadýlar.
44 – Sen ise ey Resulüm, Mûsa’ya emrimizi vahyettiðimiz sýrada sen o vâdinin batý tarafýnda bulunmuyordun.
O devirde olup bitenlere þahit olanlardan da deðildin. [3,44; 12,102; 11,49]
45 – Bilakis, Biz seninle onlar arasýnda birçok nesiller yarattýk
ve onlardan sonra birçok çaðlar geçip gitti.
Sen Medyen halký arasýnda oturmuþ da, âyetlerimizi onlardan okuyarak öðrenmiþ de deðilsin.
Fakat seni resul olarak Biz gönderdik ve bunlarý Biz vahyettik de o sebeple biliyorsun.
46 – Hem Biz Mûsa’ya seslendiðimiz zaman sen daðýn yanýnda da deðildin, fakat düþünüp ders alsýnlar diye, daha önce kendilerini uyarmak üzere peygamber gelmemiþ olan bir halký uyarýp aydýnlatman için,
Rabbin tarafýndan bir rahmet eseri olarak seni resul yapýp orada cereyan eden þeyleri sana bildirdik. [26,10; 79,16; 19,52]
47 – Eðer senin halkýn inkâr ve isyanlarý yüzünden kýyamet günü duruþmasýnda kendilerine azap verildiðinde:
“Ey Ulu Rabbimiz, dünyada iken bize de peygamber göndermiþ olsaydýn,
biz de âyetlerine uyarak müminler arasýna dahil olurduk!” demesinler diye seni elçil gönderdik. [6,156-157; 5,19; 4,165]
48 – Buna raðmen yine de kendilerine tarafýmýzdan hakikat, (yani Kur’ân ve Peygamber) gelince:
“Mûsa’ya verilen mûcizelerin benzeri ona da verilse ya!” diyorlar.
Oysa daha önce Mûsâ’ya verilen vahyi de inkâr etmemiþler miydi?
Ve hatta: “Bunlar, birbirini destekleyen iki sihir (aldatmaca), biz hepsini reddediyoruz” demiþlerdi. [10,78; 23,48; 74,24]
49 – De ki: Bu iddianýzda tutarlý iseniz, bu iki kitaptan daha doðru, daha mûteber olup,
ALLAH tarafýndan gelmiþ olan baþka bir kitap gösterin ona tâbi olayým!” [6,91-92; 6,155; 5,44; 46,30]
50 – Eðer senin bu dâvetini kabul etmezlerse, bil ki onlar sadece heva ve heveslerine uymaktadýrlar.
Halbuki ALLAH tarafýndan bir delil olmaksýzýn kendi heva ve hevesine tâbi olandan daha þaþkýn ve sapkýn kimse olabilir mi?
ALLAH, zulmü kendine meslek edinen kimseleri hidâyet etmez, emellerine ulaþtýrmaz.
51 – Düþünüp ibret almalarý için Biz, buyruklarýmýzý birbiri ardýndan getirdik.
52 – Daha önce kendilerine kitap verdiðimiz ilim sahipleri buna da, Kur’âna da inanýrlar. [2,121; 3,199; 17,107-108; 5,82-83]
53 – Kendilerine Kur’ân okununca þöyle derler:
“Ona iman ettik, O Rabbimizden gelen gerçeðin ta kendisidir.
Biz zaten daha önce de ALLAH’a teslim olmuþ kimselerdik.”
54 – Ýþte onlar, gösterdikleri sabýr ve sebattan dolayý çifte mükâfat alýrlar.
Onlar kötülüðe iyilikle mukabele eder ve kendilerine nasib ettiðimiz mallardan, ALLAH yolunda harcarlar.
55 – Anlamsýz, çirkin sözler iþitince yüzlerini çevirip uzak durur ve þöyle derler:
“Bizim iþlerimiz bize, sizinkiler de size aittir.
Selam olsun size, hoþça kalýn!
Cahillerle arkadaþlýk etmeyi arzulamayýz biz” [25,72]
56 – Sen dilediðin kimseyi doðru yola eriþtiremezsin!
lâkin ancak ALLAH dilediðini doðruya hidâyet eder.
O, hidâyete gelecek olanlarý pek iyi bilir. [2, 272; 12,103] {KM, Yuhanna 6,44}
57 – “Doðru söylüyorsun, ama biz sana tâbi olup o doðru yolu tutarsak,
yerimizden yurdumuzdan olur, burada barýnamayýz” dediler.
Oysa tarafýmýzdan bir rahmet olarak Biz, onlarý her türlü ürünün getirilip toplandýðý, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme’ye) yerleþtirmedik mi?
Ne var ki onlarýn çoðu bu nimetin kadrini bilmezler.
Kureyþliler, Ýslâm’a girmeleri halinde diðer kabileler tarafýndan dinlerinden dönmekle suçlanarak ülkelerinden çýkarýlacaklarýný zannediyorlardý.
Onlarýn bu sözü, bütün dönemlerde, yeni bir çaðrýnýn isabetli olduðunu farketmekle beraber çevresi ile arasýný açacaðýný düþünen insanlarýn hakký tanýmakta gösterdikleri tereddüdü de ifade eder.
58 – Bununla beraber Biz, kazançlarýnýn çokluðu sebebiyle þýmarmýþ pek çok memleketi helâk ettik. Ýþte yerleri!
Kendilerinden sonra oralarda pek az oturuldu.
Bütün onlara Biz vâris olduk (hepsi geçti, bâki Biz’iz).
59 – Senin Rabbin ülkelerin anakentlerinde halka âyetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe o ülkeleri imha etmez.
Biz zaten, ahalisi zulmü meslek edinmiþ olandan baþkasýný imha etmeyiz. [6,92; 7,158; 42,7; 46,27]
60 – Size verilen nimetler, geçici dünya metâý, dünyanýn süsüdür.
ALLAH’ýn size sakladýðý âhiret mükâfatý ise daha hayýrlý, daha devamlýdýr. Hâla aklýnýzý çalýþtýrmayacak mýsýnýz? [16,96; 3,198; 13,26; 87,16-17; 2,166,167; 16,52-53]
61 – Kendisine güzel bir vaadde bulunduðumuz ve ona kavuþacak olan mutlu kimsenin hali, dünyada geçici olarak yaþatmamýzýn ardýndan
kýyamet günü hesap ve azap için tutuklu olarak getirilen kimsenin haline hiç benzer mi?
62 – O gün ALLAH müþriklere:
“Nerede Benim ortaklarým olduðunu iddia ettiðiniz þerikler?” diye seslenir. [6,94; 19,81; 46,5-6; 29,25]
63 – (Þeytanlardan ve insanlardan putlaþtýrýlmýþ olduklarý için) kendileri hakkýnda azap hükmü kesinleþmiþ olanlar:
“Ulu Rabbimiz! Ýþimiz meydanda, azdýrdýðýmýz kimseler iþte karþýmýzda, inkâr edemeyiz.
Ama sýrf kötülük olsun diye deðil, kendimiz azdýðýmýz gibi onlarý da azdýrdýk. Onlarý zorlamadýk.
Onlarýn iddialarý ile, onlarýn bizi putlaþtýrmalarý ile hiçbir iliþkimiz olmadýðýný ilan ediyoruz,
Sana sýðýnýyoruz. Zaten aslýnda onlar bize tapmýyorlardý, kendi hevalarýna tapýyorlardý.”
Ebu’s-suûd efendi azap hükmü kesinleþmiþ olanlarla ilgili olarak der ki: Bunlar þeytanlardan olan þerikleri veya ALLAH’tan baþka rab edindikleri liderler ve önderleridir. Onlarý rab saymalarý, verdikleri her emirde, yasakladýklarý her hususta kendilerine itaat etmeleridir.
64 – Bu defa onlarý putlaþtýranlara hitaben:
“Haydin, þeriklerinize yalvarýn da onlardan yardým isteyin!” denir.
Yalvarýrlar ama onlar bunlara cevap veremezler.
Fakat cevap olarak, karþýlarýna çýkan azabý görürler.
Ne olurdu yani, dünyada iken bu gerçeði anlayýp hakký kabul etselerdi!..
65 – Nitekim o gün kâfirlere ALLAH: “Size gönderilen resullere ne gibi bir cevap vermiþtiniz, tutumunuz ne olmuþtu?” diye seslenir.
66 – Birden dünyalarý kararýr, bir tek kelime ile olsun cevap veremezler; birbirlerine soracak halleri de kalmaz.
67 – Ama inkârdan dönüþ yapýp iman eden, güzel ve makbul iþler yapan kimseler felah bulanlardan olmayý umabilirler.
68 – Senin Rabbin dilediðini yaratýr, dilediðini seçer. Onlarýn ise seçme haklarý yoktur.
ALLAH, onlarýn uydurduklarý þeriklerden münezzehtir, yücedir. [33,36]
Müfessirlerin ekserisi böyle anlarken, Taberî ile Zemahþerî þöyle mâna verirler: “Senin Rabbin dilediðini yaratýr ve insanlar için en iyi olaný seçer.”
69 – Senin Rabbin onlarýn gerek kalplerinin gizledikleri, gerek açýkladýklarý her þeyi bilir. [13,10]
70 – O’dur ALLAH. O’ndan baþka yoktur Ýlah.
Baþta da sonda da, dünyada da âhirette de bütün hamdler, güzel övgüler O’nadýr.
Hüküm yetkisi O’nundur.
Sonunda varacaðýnýz yer de O’nun huzurudur.
71 – De ki: “Söyleyin bakalým, eðer ALLAH geceyi ebedî olarak uzatýp kýyamete kadar karanlýk yapsa,
ALLAH’tan baþka size gündüzü getirecek tanrý var mýdýr?
Hâla dinleyip kabul etmeyecek misiniz?”
72 – De ki: “Söyleyin bakalým! Gündüzü ebedî olarak uzatýp kýyamete kadar gündüz yapsa,
ALLAH’tan baþka, koynunda istirahat edip sükûnet bulacaðýnýz geceyi getirecek tanrý var mýdýr?
Hâla gerçeði görmeyecek misiniz?”
73 – O, rahmetinin eseri olarak gece ile gündüzü var etti ki, geceleyin istirahat edesiniz, gündüzün de hayatýnýz için çalýþýp ALLAH’ýn lütfundan nasibinizi arayasýnýz ve O’nun nimetlerine þükredesiniz. [25,62]
74 – ALLAH’ý bir tanýmayýp O’na þükür yerine þirke girenlere ise gün gelecek O, þöyle seslenecek:
“Ortaðým olduðunu iddia ettiðiniz þerikleriniz nerede, ortaya çýksýnlar bakalým!”
75 – O gün her ümmetten birer þahit çýkarýrýz.
Resulleri yalancý sayanlara da:
“Haydi bakalým, varsa delilinizi ortaya koyun!” deriz.
O zaman onlar, hak ve hakikatin ALLAH’a ait olduðunu kesinlikle anlar
ve uydurduklarý tanrýlar ise ortada görünmez olur.
76 – Yoldan sapanlardan biri olan Karun da Mûsa’nýn ümmetinden olup
onlara karþý böbürlenerek zulmetmiþti.
Ona hazineler dolusu öyle bir servet vermiþtik ki o hazinelerin anahtarlarýný bile güçlü kuvvetli bir bölük zor taþýrdý.
Halký ona: “Servetine güvenip þýmarma, böbürlenme! Zira ALLAH böbürlenenleri sevmez” demiþti. {KM, Sayýlar 16. bölüm}
77 – “ALLAH’ýn sana ihsan ettiði bu servetle ebedî âhiret yurdunu mâmur etmeye gayret göster, ama dünyadan da nasibini unutma! (ihtiyacýna yetecek kadarýný sakla).
ALLAH sana ihsan ettiði gibi sen de insanlara iyilik et, sakýn ülkede nizamý bozma peþinde olma! Çünkü ALLAH bozguncularý sevmez.”
78 – Karun “Ben bu servete ilmim ve becerim sayesinde kavuþtum.” dedi.
Peki þunu da bilmiyor muydu ki ALLAH, daha önce kendisinden daha güçlü ve serveti daha fazla olan kimseleri helâk etmiþti?
Ama suç iþlemeyi meslek edinen sicillilere artýk suçlarý hakkýnda soru sorulmaz. [39,49; 41,50]
79 – Karun bir gün, yine bütün ihtiþam ve þatafatýyla halkýnýn karþýsýna çýktý.
Dünya hayatýna çok düþkün olanlar:
“Keþke bizim de Karun’unki gibi servetimiz olsaydý.
Adamýn amma da þansý varmýþ, keyfine diyecek yok!” dediler.
80 – Âhirete dair ilimden nasibi olanlar ise:
“Yazýklar olsun size! Bu dünyalýklarýn böylesine peþine düþmeye deðer mi?
Oysa iman edip güzel ve makbul iþler yapanlara ALLAH’ýn cennette hazýrladýðý mükâfat elbette daha hayýrlýdýr.
Buna da ancak sabredenler nail olur.”
81 – Derken Biz onu da, sarayýný da yerin dibine geçiriverdik.
Ne yardýmcýlarý ALLAH’a karþý kendisine yardým edip, onu kurtarabildi, ne de kendi kendisini savunabildi.
Krþ. KM, Sayýlar, 16
82 – Daha dün onun yerinde olmaya can atanlar bu sabah þöyle dediler:
“Vah bize! Meðer ALLAH dilediði kimsenin rýzkýný bol bol verir, dilediðinin rýzkýný kýsarmýþ!
Þayet ALLAH bize lütfedip korumasaydý, bizi de yerin dibine geçirirdi.
Vah vah! Demek ki gerçekten kâfirler iflah olmazmýþ!”
83 – Ama âhiret diyarýna gelince:
Biz orayý dünyada büyüklük taslamayanlara, fesatçýlýk ve bozgunculuk peþinde olmayanlara veririz.
Hayýrlý âkýbet, günahlardan sakýnanlarýndýr.
84 – Kim iyilik yaparsa, âhirette ondan çok daha iyi bir karþýlýk görür.
Kim kötülük iþlerse, bilesiniz ki kötülük iþleyenler ancak yaptýklarý kötülük kadar ceza görürler. [27,90]
85 – Kur’âný sana indirip onu okumaný, teblið etmeni ve muhtevasýna göre hareket etmeni farz kýlan ALLAH, elbette seni varýlacak yere döndürecektir.
De ki: “Kimin hidâyet getirdiðini, kimin besbelli sapýklýk içinde olduðunu Rabbim pek iyi bilmektedir.” [7,6; 5,109; 39,69]
Bu âyet, halkýnýn azgýn önderleri tarafýndan zulme mâruz býrakýlarak hicrete mecbur kalan Hz. Peygamber (a.s.m)’ýn, muzaffer olarak Mekke’ye kavuþacaðýný müjdelemektedir.
86 – Sen bu kitabýn senin kalbine indirileceðini hiç ümid etmiþ deðildin.
O, ancak Rabbinden bir rahmet eseri olarak gönderildi.
O halde sakýn kâfirlere arka çýkma!
87 – ALLAH’ýn âyetleri sana indirildikten sonra, sakýn onlardan seni hiç kimse vazgeçirmesin.
Sen insanlarý Rabbine ibadet etmeye dâvet et ve sakýn müþriklerden olma!
88 – ALLAH ile beraber baþka hiçbir ilaha yalvarma! Ondan baþka ilah yoktur.
O’nun vechi (zatý) hariç, her þey yok olacaktýr. Hüküm O’nundur ve hepiniz O’nun huzuruna götürüleceksiniz. [55,26-27]
Ynt: 28 –Kasas Suresi By: ceren Date: 30 Haziran 2018, 02:14:52
Esselamu aleykum. Rabbim bizleri kur ani okuyan anlayan ve allaha sonsuz tevekkul ge aninda ona inanarak yaþayan kullardan eylesin. ....
radyobeyan