Diðer Yazýlar
Pages: 1
Hicret By: hafiza aise Date: 27 Eylül 2011, 13:03:27
HÝCRET


Aralýk 2009 51.SAYI

Mekke’de Ýslam’ýn ilk devirlerinde, Müslümanlar dayanýlmaz iþkence, zulüm ve eziyetlere maruz kalmýþlar ve artýk hayat onlar için dayanýlmaz bir hale gelmiþti. Bunun üzerine Ýslam’ýn intiþarýnýn beþinci senesinde, Peygamber Efendimiz (s.a.v) müminlerden bazýlarýna, Habeþistan’a göç etmelerine izin vermiþ, kendisi ve yakýn arkadaþlarý Mekke’de kalarak müþriklerin eziyetlerine göðüs germiþlerdi.

Ýslam dinine girenlerin sayýca çoðaldýðýný gören müþrikler, þeref ve mevkilerinin yok olacaðý korkusuna kapýlarak Hz. Peygamber’i (s.a.v) öldürmeye karar vermiþler, ona inanan ashabýndan bazýlarýný da iþkence ve eziyetlerle öldürmüþlerdi. Ýþte, Rasulullah (s.a.v), ashabýna daha fazla iþkence edilip can kaybý olmamasý için, doðup büyüdükleri þehri, mallarýný, mülklerini ve hatta akrabalarýný dahi býrakarak, o güzelim Mekke-i Mükerreme’yi terk ederek Medine-i Münevvere’ye miladi 622 yýlýnda hicret etmiþlerdir.

MÜMÝN HER AN HÝCRET HALÝNDEDÝR

Mümin her an hicret halindedir, daha doðruya, daha güzele doðru yürüyüþ, daha ileri menzillere ulaþmak için sefer halindedir. Bu bazen beldeden beldeye doðru mekan deðiþikliði, bazen iç alemin bir menzilinden öteki menziline doðru hal deðiþikliðidir. Bütün hayat, bir yolculuktur, insan da yolcu. Önemli olan bu yolculuðu hayýrlý bir kulvarda ve hep hayra doðru sürdürmektir. O yüzden hicret, sadece sosyolojik deðil; ayný zamanda psikolojik imkan deðiþikliðidir. Ýç alemde yapýlacak hicretlere engel hale gelen topraklarda yapýlacak tek hicret, oralarý terk etmektir.

KÖTÜ HUYLARDAN ÝYÝ HUYLARA HÝCRET

Birçok ayet ve hadislerle üzerinde durulan “iyi niyet”, “anne-babaya iyilik” gibi birçok amel, peygamber lisanýyla “hicret” ayarýnda ameller olarak ifade edildiði gibi, zor þartlar altýnda (fitne ortamýnda) dinin her tatbikinin bir hicret olduðu, anne ve babaya yapýlacak bir hizmetin hicretten daha ehemmiyetli ve faziletli olduðu belirtilmiþtir.

Þüphesiz amellerin kýymeti niyetlere göredir. Kimin niyeti neye ise, eline geçecek olan da odur. Hicret de dini bir vecibe olduðuna göre, buradaki niyet Allah rýzasýný taþýmýyorsa, makbul olmayacaðý ayetlerden ve hadis-i þeriflerden anlaþýlmaktadýr. Nitekim Rasulullah’ýn (s.a.v), “Küçük cihattan büyük cihada döndük”  (Beyhaki) buyurmalarý, asýl mücadelenin nefisle olan mücadele olduðuna, maddeden manaya, nefsin arzu ve isteklerinden, Allah ve Rasulü’nün (s.a.v) emirlerine yönelmeye olduðunu beyan buyurmuþlardýr. Ýþte, gerçek hicret, nefisle mücadele ederek kötü huylardan iyi huylara, hoþ olamayan alýþkanlýklardan iyi ve güzel olan alýþkanlýklara ulaþmaktýr.

BUGÜN NASIL MUHACÝR OLACAÐIZ?

O halde bugün hicreti nasýl anlayacaðýz? Ya da bugün nasýl muhacir olacaðýz? Bugün de günahlardan hicret ederek muhacir olunur. Asýl hicret de günahlardan hicrettir. Nitekim Efendimiz (s.a.v) “Hicret iki türlüdür; biri kötülüklerden hicret, diðeri de Allah ve Rasulü’ne hicrettir” (Taberani) buyurmuþlardýr. Diðer bazý hadislerinde de hicret hakkýnda þöyle buyurmuþtur: “... Hicret kötülüðü terk etmendir.” (Ahmed b. Hanbel) “Hakiki muhacir, hata ve günahlarý terk edendir.” (Ýbn Mace) “Hakiki muhacir, Allah’ýn haram kýldýðý þeyleri terk eden kimsedir.” (Ebu Davud) “Hicret hususunda en faziletli olan nedir ey Allah’ýn Rasulü?” diye soranlara, Rasulullah’ýn (s.a.v) cevabý þöyle olmuþtur: “... Rabbim’in hoþlanmadýðý tüm þeyleri terk etmendir.”
(Ahmed b. Hanbel)

Efendimiz (s.a.v), yukarýdaki hadis-i þerifte hicrete farklý bir mana yükleyerek hakiki muhacirin Cenab-ý Hakk’ýn yasakladýðý þeylerden uzak duran insan olduðunu ifade eder  Hicreti zahir ve batýn olarak ele alýrsak, zahir yönünü onun Allah için düzenlenen seferler oluþturur; batýni yönünü de günahlardan içtinap...

ÝYÝLERLE BÝR ARADA OLMAK ÝÇÝN HÝCRET

Þu bir gerçektir ki, tüm günah ve manevi hatalardan uzak kalmak isteyen kimse, oturduðu muhite, ikamet ettiði yere de çok dikkat etmelidir. Ýyi komþu, iyi arkadaþlar seçmelidir. Kötü ve ýslah olmak bilmeyen insanlardan uzaklaþmalýdýr. Nitekim Rasulullah (s.a.v) bu hususta sahabelerine þöyle bir kýssa anlatmýþtýr:

“Sizden önce yaþayanlar arasýnda, doksan dokuz kiþiyi öldüren bir adam vardý. Bu adam bir ara yeryüzünün en bilgin kiþisini sordu. Kendisine bir rahip tarif edildi. Adam ona kadar gidip, doksan dokuz kiþiyi öldürdüðünü, kendisi için bir tövbe imkanýnýn olup olmadýðýný sordu. Rahip, ‘Hayýr, yoktur!’ cevabýný verdi. Bu kestirme cevaba kýzan adam, onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladý. Adamcaðýz, insanlara yeryüzünün en bilgin kiþisini sormaya devam etti. Kendisine alim bir kiþi daha tarif edildi. Adam ona gidip, þimdiye kadar yüz kiþi öldürdüðünü, kendisi için bir tövbe imkaný olup olmadýðýný sordu. Alim zat, ‘Evet, vardýr. Seninle tövben arasýna kim perde olabilir ki?’ diye cevap verdi ve ekledi: ‘Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah’a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orasý kötü bir yer’ dedi. Adam yola çýktý. Giderken, yarý yola varýr varmaz, ölüm meleði gelip ruhunu aldý. Rahmet ve azap melekleri adam hakkýnda ihtilafa düþtüler. Rahmet melekleri, ‘Bu adam tövbekar olarak geldi. Kalben Allah yönelmiþti’ dediler. Azap melekleri de, ‘Bu adam hiçbir hayýr iþlemedi, dediler. Onlar böyle çekiþirken insan suretinde baþka bir melek yanlarýna geldi. Melekler onu aralarýnda hakem yaptýlar. Hakem onlara, ‘Onun çýktýðý yerle, gitmekte olduðu yerin arasýný ölçün. Hangi tarafa daha yakýnsa, ona teslim edin’ dedi. Ölçtüler ve gördüler ki, gitmeyi arzu ettiði iyiler diyarýna bir karýþ daha yakýn. Onu hemen rahmet melekleri aldýlar.” (Buhari)

Peygamberimiz’in (s.a.v) hadisinden de anlaþýlacaðý üzere dinin hükümlerini yerine getirmek ve kurallarýný yaþamak için, ikamet edilen muhitin çok önemi ve faydasý vardýr. Eðer oturulan muhit, günah ve kötülüklerden uzak iyi insanlardan oluþuyorsa, orada Allah’ýn ve Rasulü’nün emirleri rahatça yerine getirilebilir. Bunun aksi ise, oradan hicret edip, Ýslam’ýn hükümlerinin yaþandýðý yere, beldeye veya en azýndan yaþamak isteyenlere engel olunmayan yerlere hicret edilebilir. Zira Rasulullah (s.a.v) bu hususta, “Kiþi dostunun dini üzerinedir. Öyle ise her biriniz, dost edindiði kimselere dikkat etsin.”  (Ebu Davud) buyurarak oturulan muhitte komþu ve arkadaþlara dikkat edilmesi gerektiðini açýkça belirtmiþlerdir.

Hüseyin OKUR


radyobeyan